|
Bildirim
|
Öyle bir yasak hiç olmadı. Sadece devlet memurlarına tayin istismarları nedeniyle getirilen bazı kısıtlamalar vardı.
Özal dönemi bir tür paradigma revizyonudur. Devlet 24 Ocak kararlarıyla (Demirel başbakanken) ithal ikameci ekonomik rejimden liberal ekonomiye geçiş yaptı, kambiyo rejimi serbestleşti. Eskiden döviz alıp satmak hatta bulundurmak yasaktı (yine oraya gidiyoruz sanki). Özal döneminde 141-142 ve 163. maddeler TCK'dan çıkarıldı (siyasi liberalizme giriş). Ekonomide öncelikle altyapı yatırımlarına büyük kaynak ayrıldı. Türk Telekom o zamanlar PTT adını taşıyordu (Posta-Telgraf-Telefon) ve eve bir telefon bağlatmak bir kaç yıl sürüyordu. ŞA görüşmeler santral operatörüne yazdırılarak yapılıyordu. Özal bunu değiştirdi. Telefon almak ve konuşmak çok kolaylaştı. İlk otoyollar yapıldı (Aydın-İzmir, İstanbul-Ankara, İzmir-Çeşme, Tarsus-Pozantı, Antep vb.). Özal yanlış bir şekilde demiryolunu komünist işi olarak görüyordu ve demiryolunu hep ihmal etti. ANAP'lı belediyeler genellikle büyük altyapı yatırımları yaptılar (Bedreddin Dalan, Özfatura vb.) ama ilk metronun temelini atmak Dr. Sözen'e nasip oldu. Özal döneminde özel sektör büyük yatırımlar yaptı. Vestel onun döneminde palazlandı. Devlet de ilk kez YİD modelini Özal döneminde kullandı. İlk özelleştirme girişimleri Özal döneminde başladı. TRT'nin yayın tekeli yine o dönemde kaldırıldı. İlk özel radyolar ve TV kanalları o dönemin eseridir. Renkli televizyona da yine Özal ile birlikte geçildi. İlk özel haya yolları o dönemde yaygınlaştı (İstanbul Havayolları vb.). Yine o dönemde ilk özel üniversiteler kuruldu (sanırım Bilkent hariç) ve nice özel okullar boy gösterdi. Özal'ın kendi deyişiyle "1 koyup 3 alacağız" mottolu Irak politikası sınırlarımıza Kürt akınıyla sonuçlandı. O dönem kayıtsız şartsız ABD'nin yanında yer aldık ve Saddam da Kürtleri bize doğru sürerek bizi cezalandırdı (Aynısını günümüzde Esad yaptı, yapıyor). Özal kalkınmanın yükünü devletten alıp özel sektöre aktarmak istiyordu. Bu amaçla büyük bir milli burjuvazi sınıfı yaratmak ve tahkim etmek amacındaydı. Devlet eliyle pek çok zengin yarattı bu yüzden. Hatta iş adamlarının devlet gezilerine katılması onunla başladı desek yalan olmaz. Siyaseten ve ekonomik olarak Batı tipi bir liberal toplum peşindeydi. Dine daha fazla kamusal alan açmak istiyordu. Kendisi dindardı (modern muhafazakar) ama ailesi pek değildi. Kürtlere özerklik vermekten ilk o söz etti. "Bu da konuşulabilir" dedi. Sendikalardan hazzetmiyordu. Buna rağmen memur sendikaları onun döneminde kurulmuştur. Devletin ataleti ve ideolojik katılığı göz önüne alındığında onun döneminde devrim niteliğinde işler yapılmıştır ama fazla liberaldi. Avrupa tipi bir toplum yerine Amerikan tipi "laissez faire, laissez passer" (M. Le Gendre/Adam Smith) ekonomisi kurarak, devleti eğitim ve sağlık dahil tüm sektörlerden çekmek istiyordu (Avrupa ülkelerinde eğitim ve sağlık yaygın olarak devlet eliyle verilir hizmetlerdir. ABD'de ise bu sektörlerde devlet yok gibidir). Özal açık biçimde ABD'ye özeniyor ve Türkiye'yi bir nevi "küçük Amerika" yapmak istiyordu. Başarabilir miydi? Sanmıyorum. Dönemi iyi şeylerle olduğu kadar kötü şeylerle de anılıyor. Bir kere ailesi ona bir yüktü. Şımarık , görgüsüz ve hukuk tanımaz karısı ve çocukları, alıp başını giden adam kayırmacılık, akrabacılık, nepotizm. Özal'ın "benim memurum işini bilir" diyerek yol verdiği yaygın rüşvet ve benzeri kokuşmuşluklar, poliste ve genelde devlet aygıtındaki çürümüşlük sonunu hazırladı. Ömrü vefa etse gücü yetmeyecekti. Edit: Düzeltme |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Torlak Kemal -- 4 Haziran 2019; 23:56:15 > |
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > |
|
|
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|