Sosyal medyanın ve birtakım oyun platformlarının "gençleri zehirlediğini" öne süren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gereken tüm yasal düzenlemeleri hayata geçiriyoruz" dedi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı Açılış Töreni ile Eğitim Teknolojileri AR-GE ve Kalite Zirvesi'nde konuştu.
Sosyal medyanın ve birtakım oyun platformlarının "gençleri zehirlediğini" öne süren Erdoğan, oyun platformlarının "şiddeti teşvik ettiğini" ve "sapkın akımları özendirdiğini" iddia etti, "Türkiye'yi ekonomik, sosyal ve güvenlik noktasında zaafiyete uğratmayı amaçlayan ırkçılık tuzağının merkez üssü sanal alemdir" dedi.
"Teknolojiyi üreten, geliştiren ve bilinçli kullanan ama onun esiri olmayan nesle biz TEKNOFEST kuşağı diyoruz" diyerek "dindar ve kindar nesil"den sonra bu kez de "TEKNOFEST kuşağı" hedefini ilan etmiş oldu.
Erdoğan, "Çocuklarımızın kişisel verilerinin kötüye kullanılmasını, çevrimiçi ortamlarda şiddet, zorbalık, cinsel istismar gibi içeriklere maruz kalmalarını önlemek amacıyla gereken tüm yasal düzenlemeleri hayata geçiriyoruz" diyerek sosyal medya ve video oyunlar için yasal düzenlemelerin yolda olduğunu ilan etti.
Erdoğan'ın konuya dair açıklamarı şöyle:
"SOSYAL MEDYA VE OYUN PLATFORMLARI GENÇLERİMİZİ ZEHİRLİYOR"
"Teknoloji ile beraber bağımlılık başta olmak üzere evlatlarımızın karşı karşıya kaldığı riskler de artıyor. Sosyal medyanın, birtakım oyun platformlarının gençlerimizi nasıl zehirlediğine maalesef sık sık şahit oluyoruz. Oyun platformları şiddeti teşvik etme yanında, aile yapımızı bozan sapkın akımların özendirilmesine de aracılık ediyor. Henüz 4-5 yaşındaki tertemiz dimalar oyunlar içine sinsice yerleştirilmiş LGBT propagansına maruz kalıyor."
"IRKÇILIK TUZAĞININ MERKEZ ÜSSÜ SANAL ALEMDİR"
"Bu mecralar vasıtasıyla sadece şiddet, sadece sapkın akımlar değil aynı zamanda ırkçılık da körükleniyor. Başta gençlerimiz olmak üzere insanlarımızı birlikte yaşadığı diğer fertlere karşı düşmanlaştıran ırkçı faşizm buralardan besleniyor. Türkiye'yi ekonomik, sosyal ve güvenlik noktasında zaafiyete uğratmayı amaçlayan ırkçılık tuzağının merkez üssü sanal alemdir."
"TEDBİR, KISITLAMA, DÜZENLEME…"
"Dijital dünyanın denetimsiz, kontrolsüz ve kaotik yapısı pek çok tehdidi beraberinde getirmektedir. Artan risklere bağlı olarak eleştiriler de yoğunlaşıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde dijital teknolojilerle ilgili çeşitli tedbirlerin, kısıtlamaların ve düzenlemelerin devreye alındığını görüyoruz. Özellikle Batılı devletlerin kendi çıkarlarını, vatandaşlarını korumak amacıyla aldığı çok sert önlemlerde dikkat ederseniz kimse demokrasiden, özgürlüklerden, serbest piyasa ekonomisinden bahsetmiyor. Ancak biz evlatlarımızı korumak adına benzer yollara başvurduğumuzda eleştiri oklarının hedefi oluyoruz. Geçen ay uygulamaya koyduğumuz tedbirlerde olduğu gibi hemen birileri tarafından yasakçı olmakla suçlanıyoruz. Özgürlük maskesiyle şiddetin, ahlaksızlığın, ırkçılığın, nefret suçlarının hatta istismarın meşrulaştırılması asla kabul edilemez."
"TEKNOFEST KUŞAĞI"
"Bilgisayar yüzünden, cep telefonu yüzünden, bilgisayar oyunları yüzünden huzursuz, mutsuz olan, öfke nöbetleri geçiren çocuklarımız var. Ebeveynleriyle, kardeşleriyle iletişim kurmakta zorlanan evlatlarımız var. Gününü bilgisayar başında, ekran başında geçirdiği için eğitimi aksayan gençlerimiz var. Gerçek dünya ile sanal alem arasındaki ayrımı kaybetmiş pek çok çocuğumuz var. Sadece çocuklar, gençler değil, her yaş grubundan vatandaşımız dijital teknolojinin getirdiği sorunlarla mücadele ediyor. Bu noktada hepimize sorumluluk düşüyor. Başta öğretmenler ve anne babalar olmak üzere kontrollü bir kullanımı yaygınlaştırmak durumundayız. Önce öğretmen ve anne babaları, ardından da çocukları bilgilendirmek ve bilinçlendirmek mecburiyetindeyiz. Teknolojiyi üreten, geliştiren ve bilinçli kullanan ama onun esiri olmayan nesle biz TEKNOFEST kuşağı diyoruz."
YASAL DÜZENLEMELER GELİYOR
"Çocuklarımızın kişisel verilerinin kötüye kullanılmasını, çevrimiçi ortamlarda şiddet, zorbalık, cinsel istismar gibi içeriklere maruz kalmalarını önlemek amacıyla gereken tüm yasal düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. Bu konuda ailelerimizin ve öğretmenlerimizin de gereken hassasiyeti göstereceklerine, çocuklarımızın çevrimiçi mahremiyetinin korunmasına dikkat edeceklerine inanıyorum."
https://www.evrensel.net/haber/527540/erdogan-acikladi-sosyal-medya-ve-video-oyunlar-icin-yasal-duzenlemeler-geliyor
Irak’ta Evlilik Yaşı 9’a İndiriliyor: Kadın ... Irak’ta evlilik yaşını 18’den 9’a düşüren Kişisel Statü Yasası’nda yapılması planlanan değişiklikler, büyük tepkilere yol açtı.
Irak’ta, evlilik yaşını 18’den 9’a indiren Kişisel Statü Yasası’ndaki değişiklikler, hem kadın hakları savunucularını hem de kamuoyunu derinden etkileyen büyük bir tartışma başlattı. Kadın siyasetçiler, yalnızca tartışmalı maddelerin değil, yasanın tamamının reddedilmesi gerektiğini savunurken, hukuk uzmanları da bu tasarının kadınlar ve çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ciddi endişelere yol açıyor.
Irak’ta, evlilik yaşını 18’den 9’a düşüren Kişisel Statü Yasası’nda yapılması planlanan değişiklikler, ülke genelinde büyük tepkilere yol açtı. Kadın siyasetçiler, yasanın sadece tartışmalı maddelerinin değil, tamamının reddedilmesi gerektiğini vurgulayarak Irak Parlamentosu’nun yasayı ikinci bir oturumda daha tartışma kararı aldığını duyurdu. Tasarının kadınlar ve çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri, yasa ve hukuk uzmanları tarafından da dile getiriliyor.
Yasa tasarısı, 24 Temmuz’daki Irak Parlamentosu oturumunda gündeme alınmış, ancak çeşitli itirazlar nedeniyle okunmadan çıkarılmıştı.
"İSTİSMAR YASASI"NIN İÇERİĞİ
Tasarı, evlilik yaşını 18’den 9’a düşürmenin yanı sıra, evlenecek erkeklere nikahı istedikleri mezhebe göre seçme hakkı tanımakta, ancak kadınların bu konuda mezhep seçme hakkını kısıtlamaktadır. Ayrıca, boşanacak çiftlerin erkek çocuklarının ebeveynlerden birini seçme hakkının 15 yaşından 7 yaşına indirilmesi öngörülmektedir.
Tasarı, mevcut 1959 tarihli kanunun aksine, boşanma işlemlerinin Şii veya Sünni mezhebine uygun olarak yapılabilmesini öngörmektedir. Kadının fıkhi bir mezhebi yoksa, boşanma ve ilgili hakların eşinin mezhebine göre düzenlenmesi planlanmaktadır.
Bu tasarı, boşanma ve ayrılık konularında Şii ve Sünni vakıflarına müdahale yetkisi vererek, yargıda "mezhep ayrılığı" sorununu derinleştirme riski taşımaktadır. Uzmanlar, bu değişikliklerin kadınların ve çocukların temel yaşam haklarını ihlal edeceği ve şiddeti teşvik edeceği konusunda ciddi uyarılarda bulunmaktadır.
Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina istifa etti ve ülkeden ayrıldı
Şeyh Hasina toplam 21 yıl ülkeyi yönetti
Bangladeş'te yaklaşık üç haftadır süren hükümet karşıtı protestolar sonunda Başbakan Şeyh Hasina istifa etmek zorunda kaldı. Hasina’nın başkent Dakka’yı helikopterle terk ettiği ve Hindistan’a gittiği bildiriliyor. Gösterilerde en az 280 kişi ölmüştü.
Protestocular Pazartesi günü Hasina’nın resmi konutunu bastı.
Bangladeş'te yayın yapan Kanal 24 televizyonu, konutta kutlama yapan ve kameraya el sallayan kalabalığın görüntülerini yayımlıyor.
Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan bir gazeteci, Ganabhaban Sarayı'nın içinde “1500'den fazla kişini mobilyaları ve bardakları kırdığını” bildirdi.
Ülkenin Genelkurmay Başkanı Waker-uz-Zaman ulusa sesleniş konuşmasında ülkeyi geçici bir hükümetin yöneteceğini duyurdu.
Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin ile görüşeceğini duyuran Waker-uz-Zaman Pazartesi gün sonuna kadar bir "çözüm" bulunmasını umduğunu ekledi.
Hükümete kimin başkanlık edeceği henüz belli değil.
Waker-uz-Zaman konuşmasında ayrıca tüm Bangladeş halkı için "adalet" sözü de verdi.
Bangladeş’te geçen ay kamu hizmeti veren kuruluşlarda çalışanlara ilişkin kontenjanların kaldırılması talebiyle başlayan protesto gösterileri, daha geniş çaplı hükümet karşıtı bir harekete dönüştü.
Temmuz ayında başlayan olaylarda hayatını kaybedenlerin çoğu polis tarafından vuruldu.
Protestocu öğrenciler, yargılanmasını istedikleri Haşina'nın diyalog teklifini reddetmişti
Öğrenci hareketinin liderlerinden Nahid İslam, Hasina’nın istifası öncesi yaptığı açıklamada başbakanın, “cinayetler, yağma ve yolsuzluklar için yargılanmasını” istiyordu.
Bangladeş'teki öğrenci protestoları, kamuda istihdamın yüzde 30'unu 1971'deki bağımsızlık savaşına katılanların çocuklarına ayrıldığı sistemin kaldırılması talepleriyle başladı.
Ülke çapındaki şiddetli çatışmaları tetikleyen de bu kotalara karşı gösterilerdi.
Protestolar, Yüksek Mahkeme'nin tartışmalı kota sistemini geçen ay geri getirmesiyle arttı.
Ülkenin en üst düzey mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi Pazar günü, Yüksek Mahkeme'nin gösterileri tetikleyen tartışmalı kararını bozdu.
Hasina öğrenci liderlerine koşulsuz diyalog teklif ederek "Hareketin ajitasyon yapan öğrencileriyle oturmak ve onları dinlemek istiyorum. Hiçbir çatışma istemiyorum" demiş ancak protestocu öğrenciler bu teklifi reddetmişti.
Hasina'nın son 15 yılı
Başbakan Şeyh Hasina'nın iktidardaki ikinci 15 yıllık döneminde altında Bangladeş büyük bir dönüşüm yaşadı, başkent Dakka'da yeni yollar, köprüler, fabrikalar ve hatta metro hattı yapıldı.
Kişi başına düşen gelir son on yılda üç katına çıktı ve Dünya Bankası, son 20 yılda 25 milyondan fazla insanın yoksulluktan kurtarıldığını tahmin ediyor.
Ancak pek çok kişi bu büyümenin bir kısmının yalnızca Hasina'nın iktidardaki partisi Awami Birliği'ne yakın olanlara yaradığını söylüyor.
Son aylarda Bangladeş sosyal medyasında üst düzey eski kurmaylar ve devlet memurları dahil olmak üzere, Hasina'nın bazı eski yetkililerine yönelik yolsuzluk iddiaları tartışılıyordu.
Yolsuzluk iddialarının yanı sıra birçok hak savunucusu, son 15 yılda ülkede demokratik faaliyet alanının daraldığına dikkat çekiyordu.
Ana muhalefetteki Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP), Hasina döneminde özgür ve adil seçimlerin mümkün olmadığını ve seçimlerin tarafsız bir geçici yönetim altında yapılmasını istediğini söyleyerek 2014 ve 2024 seçimlerini boykot etti.
Hak grupları ayrıca son 15 yılda çoğu hükümeti eleştiren 80'den fazla kişinin ortadan kaybolduğunu ve ailelerinin onlardan haber alamadığını söylüyor.
160 milyonluk nüfusun çoğunluğu Müslüman olan Bangladeş'in, radikal İslam kökenli şiddetten, yerleşmiş yoksulluğa ve yolsuzluğa kadar pek çok problemi bulunuyor.
Ülke aynı zamanda Myanmar'daki şiddetten kaçan yüzbinlerce Arakanlı Müslümana da ev sahipliği yapıyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı, Netanyahu ve Hamas liderleri hakkında tutuklama emri çıkarılmasını istedi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) başsavcısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Hamas'ın Gazze Şeridi’ndeki lideri Yahya Sinvar hakkında savaş suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkarılmasını istedi.
ICC Başsavcısı Karim Khan, her iki kişinin de en az 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan cezai sorumluluk taşıdığına inanmak için makul gerekçeler olduğunu söyledi.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ile Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye ve Hamas’ın askeri kanadı olarak bilinen İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın lideri Muhammed Deyif'in de tutuklanmaları istendi.
Merkezi Lahey'de bulunan ICC, son üç yıldır İsrail'in işgal altındaki topraklarda gerçekleştirdiği eylemleri ve son zamanlarda Hamas'ın eylemlerini de soruşturuyor.
Netanyahu geçtiğimiz günlerde İsrail'in üst düzey isimlerinin ICC'nin arananlar listesine girme ihtimalini "tarihi boyutlarda bir rezalet" olarak nitelendirdi.
Başsavcının talebi üzerine ICC yargıçları delillerin tutuklama emri çıkartmak için yeterli olup olmadığına karar verecek.
Slovakya Başbakanı Robert Fico, bakanlar kurulu toplantısından çıkışta uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralandı.
Olay anına şahit olan gazeteciler, birkaç el silah sıkıldığını aktarıyor.
İçişleri Bakanlığı olayı bir suikast girişimi olarak tanımladı.
Başbakanlığa ait sosyal medya hesabında, Robert Fico'nun birden fazla kurşun yarası olduğu ve "hayati tehlikesinin sürdüğü" açıklandı.
Olay, başkent Bratislava’nın 140 km kuzey doğusundaki Handlova’da yaşandı.
Reuters'ın olayın hemen sonrasına ilişkin geçtiği fotoğraflarda, bir kişinin bariyerler arkasında kelepçelendiği görülüyor.
Yaralanan Fico korumaları tarafından hızla makam aracına alındı.
Ülke medyası Başbakan'ın helikopterle hastaneye kaldırıldığını bildiriyor.
Fico'nun getirildiği hastanenin yetkilisi, Başbakan'ın damar cerrahisi bölümündeki ilk müdahalesinin ardından başkentteki bir hastaneye sevk edildiğini söyledi.
Robert Fico kim?
Slovakya’nın görev süresi dolmak üzere olan Cumhurbaşkanı Zuzana Caputova, "acımasız saldırı" nedeniyle şoke olduğunu duyurdu ve Fico’ya geçmiş olsun dileğinde bulundu.
Caputova, daha önce Fico için "demokrasinin sınırlarını test ediyor" ifadelerini kullanmış ve Rusya'nın Ukrayna işgaline karşı duruşu nedeniyle de eleştirmişti.
59 yaşındaki Fico 2023 Eylül ayındaki seçim sonrası başbakanlık görevine geldi.
Seçim kampanyası döneminde yaptığı açıklamada, iktidar olmaları halinde, Kiev'e "tek bir kurşun bile" gönderilmeyeceğini söylemişti.
Fico, iktidarının ilk aylarında Ukrayna'ya yapılması planlanan bir askeri yardımı durdurdu.
Robert Fico, sağ popülist bir koalisyonun liderliğini yapıyor.
Fico, 2018 yılında Jan Kuciak isimli gazetecinin cinayet soruşturması sürecinde başbakanlık görevini bırakmak zorunda kalmıştı.
Kuzey Makedonya’da 8 Mayıs’ta düzenlenen cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunu kazanan Gordana Siljanovska Davkova, ülkenin ilk kadın cumhurbaşkanı olarak görevine başladı.
Siljanovska Davkova için Kuzey Makedonya Meclisinde yemin töreninin düzenlendiği özel oturum yapıldı.
Oturuma, yargı ve yürütmeden üst düzey temsilciler, dini liderler ve Türkiye’nin Üsküp Büyükelçisi Fatih Ulusoy da dahil olmak üzere yabancı ülkelerin büyükelçileri katıldı.
Oturumda yaptığı konuşmada, Siljanovska Davkova, Makedonya Cumhurbaşkanı görevini bilinçli ve sorumlu şekilde yerine getireceğini belirterek, "Anayasaya ve yasalara saygı göstereceğim ve Makedonya'nın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını koruyacağım." dedi.
Siljanovska Davkova, hiçbir ayrım gözetmeksizin herkesin cumhurbaşkanı olacağını vurgulayarak, ataerkilliğin hala mevcut olduğunu kaydettiği Balkanlar'daki ve ülkesindeki kadınlara ilham vermeyi amaçladığını söyledi.
Yeni cumhurbaşkanının, ülkenin anayasal ismi olan "Kuzey Makedonya"yı kullanmaması dikkati çekerken, Yunanistan’ın Üsküp Büyükelçisi Sophia Philippidou konuşmanın devam ettiği esnada oturumun düzenlendiği Genel Kurul Salonu'nu terk etti.
Devir teslim töreninin ardından Stevo Pendarovski’den görevi devraldı
Kuzey Makedonya ile Yunanistan arasında Haziran 2018'de Prespa Anlaşması imzalanmış, ardından Makedonya olan ülkenin ismi "Kuzey Makedonya" olarak değiştirilmişti. Böylece Yunanistan’ın vetosunu kaldırmasıyla ülkenin NATO üyeliğinin yolu açılmıştı.
Meclisteki oturumun ardından Cumhurbaşkanlığında düzenlenen devir teslim töreninde, Siljanovska Davkova görevi eski cumhurbaşkanı Stevo Pendarovski’den devraldı.
Oyların yüzde 64,14'ünü almıştı
Kuzey Makedonya’da 8 Mayıs’ta cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turu düzenlenmişti.
İç Makedon Devrimci Örgütü-Makedonya Ulusal Demokratik Birliğinin (VMRO-DPMNE) öncülüğündeki ittifakın desteklediği Gordana Siljanovska Davkova, oyların yüzde 64,14'ünü alırken, Makedonya Sosyal Demokratlar Birliğinin (SDSM) öncülüğündeki ittifakın desteklediği eski Cumhurbaşkanı Stevo Pendarovski ise oyların yüzde 29,25'ini almıştı.
Gordana Siljanovska Davkova kimdir?
Ohri şehrinde 1953'te doğan Siljanovska Davkova, bir dönem devlet üniversitesinin hukuk fakültesinde anayasa hukuku ve siyasi sistem dersleri verdi.
1992-1994'te Meclis Anayasa Komisyonu üyeliği ve devlet bakanlığı yapan Siljanovska Davkova, BM Seçim Uzmanı, Avrupa Konseyi Yerel Yönetim Uzmanlar Grubu Başkan Yardımcısı ve Venedik Komisyonu Üyesi görevlerinde bulundu.
Ülkede 2019'da gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçiminde de aday olan Siljanovska Davkova, ikinci turda seçimi kaybetmişti.
Siljanovska Davkova, 2020’den beri Kuzey Makedonya Meclisinde milletvekili olarak görev yapıyordu.
Ticaret Bakanlığı açıkladı... İsrail'e ihracat kısıtlaması
Ticaret Bakanlığı, İsrail'e ihracat kısıtlaması getirildiğini açıkladı. Bakanlığın, İsrail'e yönelik kısıtlama kararı inşaat demirinden yassı çeliğe, mermerden seramiğe kadar 54 ürün grubunu kapsıyor. Kısıtlamalar bugünden itibaren geçerli olacak. İşte İsrail'e ihracatı kısıtlanan 54 ürün grubu listesi...
Ticaret Bakanlığı, 9 Nisan 2024'ten itibaren bazı ürünlerin İsrail'e ihracatını kısıtlama kararı aldı. Ticaret Bakanlığı'nın İsrail'e yönelik kısıtlama kararı inşaat demirinden yassı çeliğe, mermerden seramiğe kadar 54 ürün grubunu kapsıyor. Kısıtlamaların, İsrail'in Gazze'de ateşkes ilan edene ve yeterli miktarda, kesintisiz yardıma izin verinceye kadar yürürlükte kalacağı belirtildi.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze'ye yönelik 7 Ekim2023'ten beri süren saldırılarına vurgu yapılarak, "İsrail, 6 ayı aşkın süredir Gazze Şeridi’nde yürüttüğü ve ayrım gözetmeden masum Filistin halkına ve sivil yerleşim yerlerine yönelik topyekün katliamda hayatını kaybeden Filistinli kardeşlerimizin sayısı 33 binin, yaralı sayısı yüzbinlerin üzerindedir. Bunların büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşmaktadır. Gazze Şeridi yerle bir olmuş, büyük bir yıkıma uğramıştır" denildi.
Açıklamada, Türkiye'nin 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana çatışmaların durdurulması, insani kayıp ve fiziki yıkımın engellenmesi, önce kalıcı ateşkes ve diplomatik çözüm arayışlarının hâkim olması ve Gazze’nin yeniden imarı için, gerek taraflar nezdinde, gerekse uluslararası arenada ve İslam dünyası bünyesinde siyasi ve diplomatik çalışmaları en üst düzeyde yapıldığı bildirildi.
"Hiçbir kararı maalesef uygulamadı"
Açıklamanın devamında, "Türkiye, İsrail’in saldırıları başladıktan sonra Gazze’ye ve Gazze halkının yardımına koşarak, başta gıda, sağlık, tıbbi yardım ve binlerce hasta tahliyesi olmak üzere, gemilerle ve uçaklarla on binlerce ton yardımları ulaştırmış ve bu alanda dünyada en önde gelen iki ülkeden biri konumunda olmuştur. Bununla beraber, İsrail, uluslararası hukuku alenen çiğnemeye devam etmekte, uluslararası camianın sayısız siyasi ve hukuki ateşkes ve kesintisiz insani yardım sağlama çağrılarını yok saymaktadır. İsrail bugüne kadar uluslararası hukukun ve düzenin temel yapıtaşları olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu, BM İnsan Hakları Konseyi ve Uluslararası Adalet Divanı’nın bu yönde almış oldukları hiçbir kararı maalesef uygulamamıştır" denildi.
Bakanlık, kısıtlama kararını duyurduğu açıklamada ayrıca şunları belirtti:
Bu kapsamda,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2728, 2720 ve 2712 sayılı kararları,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun ES-10/21 ve ES-10/22 sayılı kararları,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin A/HRC55/L.30 sayılı kararı,
Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail aleyhinde soykırım sözleşmesini ihlal iddiasıyla açılan dava kapsamında aldığı 26 Ocak ve 28 Mart 2024 tarihli ihtiyati tedbir kararları,
İsrail’e çok açık biçimde ateşkese varması, ve BM ile tam işbirliği içinde, Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere ihtiyaç duydukları tıbbi malzeme ve sağlık hizmetleri dahil olmak üzere tüm temel insani yardımların kesintisiz şekilde sağlanmasına izin vermesi yükümlülüğü getirmiştir.
Özellikle BM Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Adalet Divanı’nın söz konusu kararları hukuken bağlayıcıdır.
Türkiye, tüm bu kararların uygulanmasının takipçisi olacağını defaatle açıklamıştır.
Bu doğrultuda, Türkiye, 9 Nisan 2024 tarihinden itibaren, ilk aşamada Ek’te belirtilen ürün grupları altında yer alan ürünlerin İsrail’e ihracatını kısıtlama kararı almış bulunmaktadır. Bu kararın gerekleri Ticaret Bakanlığı tarafından derhal yürütülecektir.
Bu karar, İsrail, uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülükleri çerçevesinde, Gazze’de derhal ateşkes ilan edene ve Gazze Şeridi’ne yeterli miktarda ve kesintisiz insani yardım akışına izin verinceye kadar yürürlükte kalacaktır.
"İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek ürün satışına izin verilmedi"
Esasen, çok önceden bu yana, İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek herhangi bir ürün veya hizmetin satışına ülkemizce izin verilmemiştir ve verilmemektedir.
Gazze Şeridi’nde gelinen vahim aşama çerçevesinde, uluslararası camianın tüm üyelerine çağrımız, İsrail’in uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine uymasını teminen, üzerine düşenleri yerine getirmeleridir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve halkı olarak, bugüne kadar olduğu gibi Filistin’in ve halkının yanında yer almaya ve desteklemeye devam edeceğiz."
Almanya'da esrar tüketiminin yasallaşmasında önemli adım
Alman Federal Meclisi, esrar kullanımını sınırlı bir biçimde yasallaştırmaya yönelik tartışmalı tasarıyı kabul etti. Yasaya göre esrar, uyuşturucu maddeler listesinden çıkarılacak.
Federal Mecliste‘ki oylamada koalisyon partilerinin çoğunluğu ile kabul edilen yasanın, bundan sonraki aşamada Eyaletler Meclisi’nde oylanıp, Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier tarafından imzalandıktan sonra, 1 Nisan'da yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Koalisyon hükümetinin ortaklarından Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP), 2021’de Federal Meclis seçim çalışmalarında esrarın kullanımının uyuşturucu tacirlerinin elinden alınması ve yasallaştırılması kampanyası yürütmüş; konu hükümet programında da yer almıştı.
Yasa başlangıçta planlandığı kadar ileri gitmese de mevcut Alman uyuşturucu politikasını kökten değiştiriyor.
Buna göre, yasayla 18 yaşından büyüklerin 25 grama kadar esrar bulundurmasına izin verilirken, isteyenler kişisel tüketim için evlerinde, çocuk ve gençlerin erişemeyeceği bir şekilde en fazla üç adet kenevir bitkisi yetiştirebilecek.
1 Temmuz’dan itibaren ise en fazla 500 üyeye sahip olacak "kenevir kulüpleri" adı verilen dernekler kenevir yetiştirebilecek ve dernek üyelerine esrar tedarik edebilecek.
Bir üye, bu dernekten günde 25, ayda ise en fazla 50 gram esrar satın alabilecek.
Kulüplerin içinde esrar tüketilemeyecek; ayrıca okul ve çocuk yuvalarına belirli bir mesafe olacak.
Yayalara ayrılmış caddelerde akşam saat 20.00'ye kadar esrar kullanma yasağı olacak.
Esrar, ağırlığı, hasat tarihi, son kullanma tarihi, çeşidi ve etken madde içeriğini gösteren bir broşürle birlikte "nötr ambalajda" kulüp üyelerine verilecek.
Tasarının ilk aşamasında eczanelerin ve lisanslı dükkanların da esrar satışı yapabilmesi öngörülmüştü.
Ancak hem koalisyonun diğer ortağı hem de başka Avrupa ülkelerinden gelen itirazlar sonrasında, tasarıda esrarın tüketicilere sunulacağı olanakların sınırlandığı açıklandı.
Yasa değişikliğine karşı çıkan Hristiyan Demokrat Birlik partileri CDU/CSU ve Almanya için Alternatif partisi (AfD) ile bazı doktorlar, uyuşturucunun daha erişilebilir hale gelerek gençlerin sağlığını riske atacağını ve dolayısıyla bağımlılık riskini arttırabileceğini öne sürüyorlar.
Brandenburg Eyaleti İçişleri Bakanı Michael Stübgen ise, yeni düzenlemenin trafik güvenliğini olumsuz etkileyeceğini ve uyuşturucu kullanımıyla ilgili trafik kazalarının artacağı görüşünü açıkladı.
Esrar, hastalar için 2017 yılından bu yana serbest
Kanun değişikliği, Almanya'yı Malta ve Lüksemburg'dan sonra esrarı kişisel kullanım için yasallaştıran üçüncü Avrupa Birliği ülkesi yapacak.
Almanya’da hali hazırda bazı hastalar için esrar kullanımına medikal olarak izin veriliyor. Ayrıca birçok tıbbi üründe de esrar kullanılıyor.
Eski Başbakan Angela Merkel döneminde 2017 yılında federal hükümet, esrarın ağır hastaların tedavisinde kullanılmasına izin veren yasaya yeşil ışık yakmıştı.
Bu düzenlemeyle, başka hiçbir tedavinin sonuç vermediği aşırı ağrıları olan hastalar doktor reçetesi ile eczaneden esrar temin edebiliyor; masrafları da Sağlık Bakanlığı üstleniyor.
Çok sayıda tıp uzmanına göre, esrar içmek ya da kenevirli tabletler kullanmak kanser, HIV, Parkinson ve sinir sistemi hastalığı olan MS hastalarına olumlu etki yapıyor ve ağrıları dindiriyor.
Fransa Başbakanı Elisabeth Borne’un görevinden istifa etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yeni başbakan olarak 34 yaşındaki Eğitim Bakanı Gabriel Attal'ı seçti.
Attal, 1984 yılında François Mitterrand tarafından atandığında 37 yaşında olan Sosyalist Laurent Fabius'u bile geride bırakarak modern Fransız tarihinin en genç ve eşcinsel olduğunu açıkça ifade eden ilk başbakanı oldu.
Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Fransa'yı temsil edecek olan Attal, 20 ay görevde kaldıktan sonra bugün başbakanlık görevinden istifa eden Elisabeth Borne'un yerini aldı.
Gabriel Attal kim, neden başbakan seçildi?
Gabriel Attal'ın siyasette yükselişi hızlı oldu. Ama başbakanlık pozisyonuna gelmesi Macron'un cumhurbaşkanlığı için yeterli olacak mı? Paris'ten BBC muhabiri Hugh Schofield değerlendiriyor:
Bundan 10 yıl önce Sağlık Bakanlığı'nda bir danışman olan Attal, Macron'un eski sol-sağ ayrımını yok etme ve Fransa'da siyasetin kodlarını yeniden yazma ideolojisini destekledi.
Macron'un 2017'deki zaferinin ardından Attal parlamentoya girdi, bu görevde geçirdiği sürede katıldığı münazaralarda güçlü performans sergileyerek öne çıktı ve cumhurbaşkanının dikkatini çekti.
Attal, 29 yaşındayken Eğitim Bakanlığı'ndaki üst düzey pozisyonuyla bir hükümetin en genç üyesi oldu.
Ardından 2020'de hükümet sözcüsü olarak göreve gelen Attal ilerleyen süreçte seçmenler tarafından tanınmaya başladı.
Attal, Macron'un yeniden seçilmesinin ardından kısa bir süre Bütçe Bakanı olarak görev yaptı ve geçtiğimiz Temmuz ayında Eğitim Bakanlığı'nı devraldı.
Attal, Eylül'de ülkede kadınların çarşaf giymesiyle ilgili yaşanan tartışmayı, okullarda çarşafı yasaklayarak sona erdirdi ve böylece Macron'a liderlik konumu için gereken kararlılığa sahip olduğunu gösterdi.
Kendi eğitiminde zorbalıkla mücadele ettiğini söyleyen Attal ayrıca zorbalığa karşı bir kampanya yürüttü ve okullarda üniformayla ilgili yeni bir teklif hazırlayarak eğitim sektörünü karşısına aldı.
Attal tüm bu sürede kamuoyunda popülerliğini artırmaya devam etti.
Kamuoyu yoklamaları, Attal'ın Macron hükümetinin en çok beğenilen üyesi olduğunu ve Macron'un rakibi milliyetçi Marine Le Pen ve genç meslektaşı Jordan Bardella ile aynı seviyede yarıştığını gösteriyor.
Ancak bunlar yeterli olacak mı?
Birden fazla siyasi analiste göre Fransa halkı şu anda tepedeki yüzlerin yeniden düzenlenmesini değil, Macron'un yenilenmiş bir hedef ile liderliğini sürdürmesini istiyor.
Ayrıca mevcut durumda Attal'ın eski başbakan Elisabeth Borne ile aynı sorunlarla karşı karşıya kalması muhtemel.
Popülaritesi artan ve Haziran'daki Avrupa seçimlerinde kolayca kazanacak gibi görünen aşırı sağcı bir muhalefet; hükümet için çoğunluğu olmayan ve her yeni yasayı bir mücadele haline getiren bir Ulusal Meclis; ve ikinci döneminde neyi başarmak istediğini tanımlayamayan bir cumhurbaşkanı bu sorunlardan bazıları.
Bunların da ötesinde, yeni başbakanın İçişleri Bakanı Gérald Darmanin ve Maliye Bakanı Bruno Le Maire gibi ağır toplar üzerinde otoritesini sağlamak gibi başlı başına bir sorunu olacak.
Öte yandan Attal'ın gerçekte neyi temsil ettiğine dair soru işaretleri de var. Pek çok kişinin şüphesi, tıpkı kariyerini borçlu olduğu Macron gibi onun da gülümseme ve laf kalabalığından ibaret olduğu yönünde.
Borne neden istifa etti?
Elisabeth Borne, görevde olduğu sürede parlamentoda çoğunluk sağlamakta zorluk çekti ve ülkede Aralık ayında yeni göçmen yasası ile yaşanan krizin ardından istifa edebileceği tahmin ediliyordu.
62 yaşındaki Borne, 1991-1992 yıllarında görev yapmış olan Édith Cresson'dan sonra Fransa'nın ikinci kadın başbakanı olmuştu.
Fransız haber ajansı AFP, Borne'un Macron'a gönderdiği istifa mektubunun, "görevde kalmayı tercih edebileceğine dair izler" taşıdığını aktardı.
Borne, Macron tarafından kabul edilen mektubunda "Hükümetime istifamı sunmam gerekirken, bu görevde ne kadar tutkulu olduğumu da size söylemek isterim" ifadelerini kullandı.
Macron hükümeti, emeklilik yasasıyla başlayan ve Aralık ayında kabul edilen yeni göçmen yasasıyla birlikte iyice artan, sıkıntılı bir dönemden geçiyor.
Siyasi yorumcular, başkanlığının bitmesine üç yıl kalan Macron'un, bazı tartışmalı politikalar ve yasama yenilgilerinin ardından, hükümetine siyasi ivme kazandıracak değişiklikler yapması gerektiğini bir süredir ifade ediyordu.
Göç yasası tartışmasında neler yaşanmıştı?
Fransa Parlamentosu, aylarca süren siyasi tartışmaların ardından Aralık ayında, ülkenin göç politikasını sertleştiren yasa tasarısını onaylamıştı.
Senato'nun ardından Ulusal Meclis'ten de geçen tasarıya hem Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un merkezdeki Rönesans Partisi, hem de Marine Le Pen'in lideri olduğu aşırı sağcı parti Ulusal Cephe destek verdi.
Sol partiler ise Macron'u, aşırı sağa taviz vermekle suçladı.
Yasa tasarısının önceki versiyonları, aşırı sol ve aşırı sağ partilerin farklı itirazları nedeniyle Parlamento'dan geçmemişti.
Düzenlemeyle göçmenlerin aile fertlerini Fransa'ya getirmeleri zorlaştırılıyor, sosyal yardımlara erişimleri de geciktiriliyor.
Fransa'da geçen yıl başında da yeni emeklilik yasası nedeniyle ülke çapında grevler ve protestolar düzenlenmişti. Hükümet, emeklilik yaşını iki yıl yükseltmeyi öngören tartışmalı yasayı geçirebilmek için, anayasadaki özel bir maddeyi kullanarak Meclis’i de devre dışı bırakmıştı.
Macron'un partisi 2022'deki seçimlerde parlamentodaki çoğunluğunu kaybetmişti. Bu nedenle Cumhurbaşkanı'nın çıkarmak istediği yasalar Meclis'te muhalefetle karşı karşıya kalıyor.
Gabriel Attal, başkanlık koltuğuna ilk kez 2017'de oturan Macron'un dördüncü başbakanı.
Tüm bunların yanında Fransa ayrıca bu yıl Yaz Olimpiyatları'na da ev sahipliği yapacak. 26 Temmuz'da başlayacak Paris 2024 Olimpiyatları, ülkenin bu yıl daha da göz önünde olacağı anlamına geliyor.
Danimarka Kraliçesi II. Margrethe 14 Ocak'ta tahtı bırakacak
1972 yılında tahta çıkan 83 yaşındaki kraliçe, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in Eylül 2022'de ölümünün ardından Avrupa'da en uzun süre görevde olan hükümdar oldu.
Danimarka Kraliçesi II. Margrethe, pazar günü yaptığı Yeni Yıl konuşmasında, tahtta 52 yıl geçirdikten sonra 14 Ocak'ta ayrılacağını ve yerine en büyük oğlu Veliaht Prens Frederik'in geçeceğini açıkladı.
1972 yılında tahta çıkan 83 yaşındaki kraliçe, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in Eylül 2022'de ölümünün ardından Avrupa'da en uzun süre görevde olan hükümdar oldu.
Kraliçe şubat ayında başarılı bir sırt ameliyatı geçirmişti. Konuşmasında, "Ameliyat doğal olarak gelecek hakkında, sorumluluğu gelecek nesle bırakma zamanının gelip gelmediği hakkında düşünmeye yol açtı," dedi.
"Şimdi doğru zaman olduğuna karar verdim. 14 Ocak 2024'te, yani sevgili babamın yerine geçtikten 52 yıl sonra, Danimarka kraliçesi olarak görevimden ayrılacağım," diyen Margrethe "Tahtımı oğlum Veliaht Prens Frederik'e bırakıyorum," ifadelerini kullandı.
Danimarka'da kraliyetin sembolik bir rolü bulunuyor ve ülke yönetimi tamamen seçilmiş parlamento ve hükümet tarafından yürütülğüyor. Hükümdarın partizan siyasetin üzerinde kalması ve devlet ziyaretlerinden ulusal gün kutlamalarına kadar uzanan geleneksel görevlerle ülkeyi temsil etmesi bekleniyor.
1940 doğumlu Margrethe, hayatı boyunca incelikli ve yaratıcı kişiliği ile Danimarkalılardan geniş bir destek gördü.
https://tr.euronews.com/2023/12/31/danimarka-kralicesi-margrethe-ii-14-ocakta-tahti-birakacak
Son Giriş: dün
Son Mesaj Zamanı: 6 gün
Mesaj Sayısı: 3.711
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 10.471
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 155.864 (Bu ay: 928)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 24.187 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic