Basit bir kronolojiyle incelenebilir ancak en temel sebep sadece bir kişi ve onun siyasi perspektifi. Çünkü tüm bu kararların sahibi oydu.
Tarihsel olarak sırayla:
- Akpnin yarattığı liberal ve özgürlükçü havanın gezi ile başlayan hukuksuzluklarla büyük oranda sarsılması.
- Muhaliflere ve yandaş olmayan şirketlere hukuksuz cezalandırma operasyonları. Medyaya da bu yolla tamamen el koyulması, çökülmesi.
- Almanya'dan Deniz Yücel ya da Amerika'dan Rahip Brunson gibi yargının işi olabilecek konularda Erdoğan'ın bizzat açıklamalarıyla da müdahil olarak yargının bağımsız olmadığını teyit etmiş olması.
Tarihsel olarak yukarıdakiler ekonomik sorunlarımızın krize dönüşmesinin temelini oluşturan ve yabancı yatırımcının gözünü korkutup ufak ufak kaçıran hamlelerdi. Bu noktaya kadar ekonomi sorunlar yaşamaya başlamış ama bir yıkım gerçekleşmemişti.
4. Brunson olayının Erdoğan'ın bizzat açıklamalarıyla bir hukuk krizine dönüşmesi. Suçlu ve ya değil ülkenin başbakanı çıkıp hukuk alanına giren bir konuda karar verici olanın kendisi olduğunu söylemesi yabancı yatırımcı açısından pandoranın kutusuydu.
5. Osman kavala, Selahattin Demirtaş gibi bir çok ismin siyasi davalarla hapse atılması. Dikkat edin suçlu değil demiyorum, yukarıdaki maddelerin üzerine gelince bu kararların hukuksuz olduğuna inanılıyor dışarıda.
6. Yabancı yatırımcının hem fedin faiz yükseltmesi hem de türkiyedeki aleni hukuksuzluklar nedeniyle yatırımlarını çekmeye başlaması.
İkinci dönüm noktası burasıydı, artık ülkede döviz sorunu yaşanıyor, yeni yurtdışı yatırımcı gelmiyor ve olan da gidiyordu. Bundan sonraki adımlar ekonomik olarak hükümetin kararlarıydı ve hatalarıydı.
7. Döviz çıkışı olunca arz talebi karşılamamaya başladı ve dövizin fiyatı yükselmeye başladı. (Enflasyon)
8. Hükümet Artışa gereken müdahaleyi yapmadı. Neydi bu müdahale ?
*Döviz yükselince faiz yükseltilir ki parası olan kazanç için dövize gitmesin TL olarak bankada faize yatırsın böylece döviz daha da yükselmesin. Ancak hükümet bunu yapmadı ve faizi sabit tutmak istedi. Neden ? Çünkü Merkez bankasının faiz yükseltmesi demek kredi maaliyetinin artması ve krediyle dönen büyük yandaş şirketlerle akpnin tabanını oluşturan asgari ücretlilerin çalıştığı işletmelerin yavaşça batması demek olacaktı. Yani basitçe oy kaybı.
9. Müdahale gelmeyince tam gaz yükselmeye devam eden dolara farklı bir müdahale geldi: MB'nin döviz satması (Albayrak dönemi). Böylece alıcının psikolojisini kırmaya oynadılar.
10. Ekonomik kötüye gidişin etkilediği yatırımcı ve vatandaş dolara güvenmeye ve yatırım aracı olarak kullanmaya devam etti. Dövizin artışı katlanarak arttı.
11. MB'nin rezervleri eksilere düştü ve bankaların verdiği dövizleri de satmaya başladı. Çeşitli hukuki engellemelerle dövize erişim kısıtlandı. Yabancı son yatırımcılar da gemiyi terk etti bununla birlikte.
12. KKM yani kur korumalı dolara endeksli türk lirası hesabı geldi. MB'nin döviz satışıyla birlikte dolar yavaşladı ama ne pahasına ? Devletin vatandaşına onmilyarlarca dolar borcu var şu anda. Ödeyemediği.
13. Seçim yüzünden eytlilere dağıtılan yüzmilyarlarca lira, doğalgazın ücretsiz olmasıyla gelen ek milyarlarca lira ve elektrik gibi faturalardaki indirimlerle gelen yük bütçeyi tamamen yok edip bizi yunanistanın battığı noktaya getirdi.
Tabi tüm bunların üzerine dağıtılan krediler, kamunun harcamaları ve akpli işçiler işsiz kalmasın diye devam etmek zorunda olan milyar dolarlık projelerle ekonomik olarak çıkmaz bir noktaya geldik.
Türkiye ekonomik olarak bütçesini tamamen kontrol edemez, yatırımlarına para bulamaz ve en kötüsü de yurtdışından aldığı petrolün doğalgazın ilacın parasını ödeyemeyecek noktaya geldi.
Avrupadan yatırımcı bu şartlarda bulmamız imkansız olduğu için araplardan milli varlıklarımızı satarak para dilenecek hale geldik. Kapı kapı para dileniyoruz.
Kısacası bir dış yardım anlaşması yapmadan kurtarılamayacak bir noktaya gelmiş gibi görünüyor türkiye. Tüm bunların sebebi de çok net.
Necip halkımız Erdoğan'a güvendi, bakalım bu güvenin karşılığında nelerimizi kaybedeceğiz.
6 ay sonra öleceksin
İbrahim Kahveci bir süredir ülkemizin ülke olarak ömrünün sayılı olduğunu yazıyor. Hatta yıllardır yazıyor. Bu görüşünün temelinde de Türk orta sınıfın akp iktidarınca adım adım yok edilmesi sonucunda istatistiki verilerle net bir şekilde görülen düşen doğum oranları ve bu sınıfın yerine getirilen "yabancı ve taban" sınıfın yüksek doğum oranı neticesinde ülkenin geri döndürülemez bir dönüşüme girdiği ve çok uzak olmayan bir gelecekte ülkenin majoritesinin bu kitlenin eline geçeceği yani bugünkü bildiğimiz anlamda Türkiye'nin biteceği ve başka bir şeye dönüşeceği var.
Yazının kritik bir parçası:
"1980-85 arasında %4,05 olan doğum hızı 1990-95 arasında %3,76 ve 2000 yılında da %2,53’e gerilemişti. Ama bir toplumun kendi nüfusunu koruması için gereken 2,1 seviyesinde 2002-2016 yıllarına kadar seyrettik. Ve 2016 sonrası felaket geldi... Başkanlık Sistemi ile beraber Türkiye’de doğum hızı o derece sert düştü ki 2022 yılında doğum hızı %1,62 oldu.
Bu ne demek?
Tek kelime ile cevap vereyim: Başkanlık Sistemi ile beraber aynı yıllarda Millet çocuk yapamaz duruma geldi. Geriden çocuk gelmiyor...
İyi ama nüfus neden artıyor?
İki sebebi var:
1-Henüz yaşlı ülke olmadığımızdan dolayı ölüm sayıları düşük. Yılda yaklaşık 500 bin ölüm oluyor. Doğum sayısı ise artık 1 milyonlara geriledi.
2- İyi ama yıllık nüfus artışı yaklaşık 900 binli seviyelerde. İşte burada ikinci madde geliyor: Bu artan nüfus bizim kendi nüfusumuz değil. Şöyle örnek vereyim:
2013-2021 yıllarında toplam 11 milyon 250 bin bebek doğuyor (bunların tamamı bizden diyelim). Yine bu 9 yıllık (2013-2021) süre içerisinde 3 milyon 955 bin kişi vefat ediyor. Yani ülke nüfusumuz bu 9 yılda 7 milyon 295 bin kişi artmalıydı. Oysa nüfusumuz 9 milyon 053 bin kişi artmış. Yani 1 milyon 758 bin kişilik nüfusu ithal etmişiz."
KPSS'den hakkıyla atanan var mı ?
Devletin sınavsız görüşmeyle alım yaptığı yaptırdığı bir sürü kurum var. THY, Telekom, Turkcell ve daha nicesi. Bunlar tamamen akplilerle doldurulmuş durumda zaten. Ancak merak ettiğim kpss ile hakkıyla atanan var mı ? Yani artık mülakat var biliyorsunuz. Torpil olmadan mülakatı geçenlerin oranı kaçtır mesela ? Düşünebiliyor musunuz eskiden iyi kötü sınava kasarak bir türk genci atamasının yapılabileceği umudunu taşıyordu ancak şimdi o umut da yok çünkü senelerce uğraşıp güzel bir puan aldığı mesleğindeki atamasının gerçekleşmesi neredeyse imkansız. Değilse bile öyle düşündürüyor.
Yazık ya ülkenin geldiği şu duruma bak. İnsanların gerçekten hiçbir şeyden umudu kalmayacak bu gidişle.
|
|
Motorlu Testere hakkında
|
Sony 55W805B ve TEKNOSA
|
Sony kdl 46w905 Hakkında
|
|
sometimes i feel like screaming! |
what i mean is what i ment! |
Son Giriş: 2 hafta önce
Son Mesaj Zamanı: 3 ay
Mesaj Sayısı: 111
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 317
İkinci El Bölümü Mesajları: 1
Konularının görüntülenme sayısı: 8.855 (Bu ay: 272)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 292 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic