Şimdi Ara

Renklerin Ustası (F5)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
2
Cevap
0
Favori
750
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Renklerin ustası, ressamların piri olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi sonunda eğitimini tamamlar. Artık kendi kanatlarıyla uçabilecektir. Büyük usta, öğrencisini uğurlarken öğrencisine bir de tavsiyede bulunur. Yaptığı resmi şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını ister. Resmin yanına da, halktan resimde beğenmedikleri yerlere bu kalemle, çarpı işareti koymalarını rica eden bir yazı iliştirmesini ekler.

    Öğrenci, birkaç gün sonra heyecanla resme bakmaya gittiği zaman resmin çarpılar içinde olduğunu görür. Üzüntüyle ustasına gider. Usta ressam, bu duruma hiç üzülmemesini söyler ve ondan resmi yeniden yapmasını ister.

    Öğrenci, büyük bir buruklukla ustasını dinler ve resmi yeniden yapar. Usta, resmi yine aynı meydana koymasını söyler. Fakat bu kez, tablonun yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boyayla birkaç tane de fırça koymasını ister. Tablonun yanına da, bu kez insanların bu resimde beğenmedikleri yerleri düzeltmelerini rica eden bir de yazı bırakmasını söyler.

    Öğrenci ustasının dediklerini harfiyen yerine getirir. Ve beklemeye başlar. Birkaç gün sonra heyecanla resmin bulunduğu meydana gider, bir de bakar ki ne görsün? Bu kez, resmine en küçük bir ekleme dahi yapılmamış hatta resme hiç dokunulmamış.

    Öğrenci bu haberi vermek için sabırsızlıkla ustasına koşar. Sevinçle olayı anlattıktan sonra ustası şöyle der.

    " Sana böyle davranmanı söylememin nedeni şuydu: Birinci olayda, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini görmeni istedim. Hayatında hiç resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.

    İkincisinde ise onlardan yapıcı olmalarını istedin. Oysa yapıcı olmak kolay değildir ve herkesin harcı değildir. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. İnsanlar, bilmediği bir konu hakkında atar tutarlar ama iş onu düzeltmeye gelince hiç kimse buna cesaret edemez. Bunu sakın unutma: Emeğinin karşılığını, senin ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın, emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma."

    Hikaye böyle…Sonuçta bir hikaye ama gerçeğe ne kadar da yakın değil mi? Günümüzde çok az kişi bir şeyler yapmak istiyor ve emek sarf ediyor. Büyük bir çoğunluk ise bir şey yapmamakta ve kolaya kaçmakta. Rahatları bozulacak diye kendileri bir şey yapmazken, yapanları da kıyasıya eleştirip yok etmeğe uğraşıyor. Niye mi? Çalışanlar başarınca onların tembellikleri, başarısızlıkları ortaya çıkacak ve onların bugüne kadar ileri sürdürdükleri mazeretleri de ortadan kalkacak diye.
    İş hayatında, çalışanlar, yorulanlar nedense hep haksızlığa uğramış gibi hissederler kendilerini. Haksız da sayılmazlar. Onlara sürekli olarak, çalıştıkları için suçlu oldukları hissettirilir de ondan. Oysa onlar çalışır da çalışırlar. Tüm şirketi, toplumu ve ülkeyi ayakta tutabilmek için, çarkları döndürebilmek için kan ter içinde kalırlar.

    İşte böyle çalışanlar, tüm şirketi, toplumu ve ülkeyi ayakta tutabilmek için, çarkları döndürebilmek için kan ter içinde kalanlar: “emeğinizin karşılığını, senin ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın, emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma" .

    Peki “cehalet arttıkça bize daha da fazla görev düşmüyor mu?" diye soracak olursak. Bugün, cehaletle savaş ancak onları da eğiterek kazanılır. Onların eline kırmızı kalem vermekle değil, onlara renkli boyalarla yapılmış eserlerimizi daha fazla gösterip sergilememizle olur. Varsın anlaşılmayalım, varsın yalnız kalalım. Biz doğru dürüst, bildiğimiz ve istediğimiz gibi eserlerimizi birbiri ardı sıra hayata geçirelim.

    Unutulmaması gereken bir husus da: en güzel tabloların en güzel eserlerin arkasında onu destekleyen güçlü bir ekonomi vardır. Dünyaca ünlü birçok Batılı sanatçı acaba arkalarındaki güçlü ekonomi olmasaydı yine bu ünlerine sahip olabilirler miydi? Maslow’un ihtiyaç hiyerarşisinin en alt basamaklarını (açlık- susuzluk vb.) temel ihtiyaçları karşılamadan bir üst seviyeye çıkmak mümkün değildir. Bir şeyler üretmek kendinden bir şeyler katabilmek moda tabiriyle inovasyon yapabilmenin yolu firmaların küresel rekabet ortamında bir adım ileri çıkmasını sağlayacak olan insan unsurunun kendisini geliştirmesinin yolunu açarak işe başlamayıyız.

    Bütün kısır ve iç çekişmelerimizi bir yana bırakıp ellerimize renkli fırçalarımızı alıp en güzel sanat eserlerini hep birlikte inşa etmeliyiz. Sonra da bunu dünyayla gururla paylaşmalıyız.

    Zaman eleştiri zamanı değil, harekete geçmek, çalışmak daha çok çalışmak ve iki günü birbirine eşit olmama zamanı.







  • Fındık belli.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.