Şimdi Ara

Rusya Tarihi Bazı Konularda Avrupa'dan Farklı Olduğu İçin mi Rusya'da Tarih Farklı Seyretti

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
1
Favori
171
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Avrupa'da kölelik erken kaldırıldı, sanayi devrimi oldu Rusya'da serfler, kölelerin şartları ağırlaştırıldı. Sonra Rusya'da 1905 savaşı Japonya'yla oldu. 1917'de Rusya'da sistem değişince 1922 civarı Sscb oldu. Peki Rusya'da tarih Rusya bir Doğu Avrupa ülkesi olmasına rağmen neden batıdan farklı seyretti?




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-10487635B -- 10 Mayıs 2024; 20:15:6 >



  • Doğu Avrupa ülkesi demek indirgeme olur. Bir Avrasya ülkesi Rusya. Türkik halklar ve Moğollarda olduğu gibi bünyesinde fazlasıyla step ve bozkır da var. Uçsuz bucaksız hudutsuz istilaya son derece açık sert tabi ve iklimsel koşullara sahip geniş bir coğrafyadan söz ediyoruz. Doğu Avrupa'ya göre çok daha hırçın, hayatta kalması daha zor, daha istikrarsız bir mekan ve bağlam. Haliyle Rusya'nın tarihi - Avrupa'dakinden - çok farklı seyretti. Hatta diyeyim, onlar bizden bile daha step veya çadır halkı. Biz Türkiye Türkleri olarak Küçük Asya ve Akdeniz bağlamlarında rafine bir müşterek medeniyete katılım göstererek kibarlaşmışız. İranî ve Abbasi ana akımından da geçerek Roma / Bizans-vari bir adap geliştirmişiz ve ardından zaten buna dayanan genel Batı kültüründen de kendi kültürümüze bolca pay almışız. Rusya da buna mukabil önce Bizanslılaşmasına ve sonra Batılılaşmasına rağmen geleneksel despotik Asyatik imparatorluk ruhunu hep korudu. Şubat ve Ekim Devrimleri'ni takiben gelişen diktatoryal Sovyet rejimi ve merkeziyetçi ideolojisi Rusya'nın bu malum kültürel kodlarının ve sosyal alışkanlıklarının yalnızca daha da derine işlemesine neden oldu.


    Bu çerçevede ve bağlamda bazı mevzular Rus liderlerin de hiç işine gelmedi. Mesela aslen Kutsal Roma İmparatorluğu'na üye Askanya hanesinden Alman bir prenses - Sophia - olan Büyük II. Yekaterina Rusya'da köklü sosyal ve siyasi reformlar gerçekleştirebilecek kadar vizyoner ve donanımlı birisiydi ama "tüm Rusyaların Otokratı ve İmparatoriçesi" olarak serfliğe ve işgalle yayılmaya dayalı karasal bir imparatorluğun başında bunları tamamen gerçekleştirmenin kendi aleyhinde olduğunu fark etti. Bu nedenle Yekaterina reformlarını bilinçli biçimde kısıtladı. Rusya'nın henüz bunlara hazır olmadığını farz ettiği aktarılır. II. Yekaterina Montesquieu dahi okuyan aydın birisiydi ama imparatorluğunun çarklarını serflerle döndürüyordu. Bizatihi Yekaterina'nın kendisi çok sayıda serf sahibiydi ve devlet bürokrasisinin yüksek konumlarındaki "sevgililerine" onlarla işini yeterince gördükten sonra serfler ve arazilerle ödüllendirip emekli ediyordu.   Ve Yekaterina böyle davranan ne ilk, ne de son Rus hükümdarıydı.


    Ta ilk Moskova büyük prenslerinin zamanlarından bu yana Rusya yakın çevresindeki düşmanlarını bir buldozer misali ezip geçerek, fethettiği toprakları ve insanları dağıtarak bir talan rejimi olarak yayıldı. Sadece Ruslar değil, bu imparatorluğa ve hükümdarlarına hizmet eden diğer milletlere mensup veya yabancı kökenden kimselere de bu yayılma politikasında pay verildi. Çarkları dönen böylesi bir politik ekonomi Rusya'yı Avrupa'dan daha farklı bir rotaya soktu ve zaten son derece sert ve acımasız bir coğrafyanın ürünü olan serflik gibi uygulamaların iyice kemikleşmesinin önünü açtı. Tüm bunlar sonunda Rusya'da sosyal bir tepki ve aktivist devrimci hareket olarak komünizmin gelişiminin tohumlarını ekti. Fakat komünizmin Lenin tarafından dar bir elit yönetici takımın liderliğine vurgu yapacak şekilde revize edilen ve "emekçi diktatörlüğüne" vurgu yapan kuramsal varsayımları ve uygulamaları bunlara çare olmak bir tarafa dursun, bilakis bunlarla sentezlendi ve beraber organik bir gelişim gösterdiler. Sovyet döneminde kolektif çiftlikler ve devlet çiftlikleri olarak Kolhozlar ve Sovhozlar meydana geldi, Sovyet davası uğruna kaldırılmış serfliğin ruhu buralarda yeniden canlandırıldı, bu sırada Stalin ise tüm düşmanlarını sırayla ezip "Kızıl Çar" olarak Kremlin'de gücünü pekiştirdi. İmparatorluğun polis ve casus gücü yerini zaten Sovyet polis ve casus gücüne bırakmıştı. Lenin ve Stalin'in iktidar ve düzenlemeleriyle Sovyetler Birliği kızıl orak çekiçli flama altında yeni bir Rusyalar İmparatorluğu olup çıktı. Sovyetlerin dağılması sadece bir gerileme anı ve reklam arasıydı. Şu anda Ukrayna'da savaşta olan, çeşitli ülkelerde emperyal varlık gösteren, Gürcistan gibi ülkeleri kendi nüfuz alanından çıkıyor diye işgal eden Putin Rusyası işte çok kaba hatlarıyla böyle bir imparatorluk geçmişinin ürünü. :)

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    İlginçtir Rusya bazı konularda Avrupa ile ortak endeksleri taşımıyor yani daha doğrusu benimsemiyor. Avrupa ayrı bir güç dairesi iken Rusya çok farklı bir güç dairesi. Tarihte Ruslar, Yeşilköy-İstanbula inerken bunu ilk engellemek isteyen İngiliz İmparatorluğu idi yanılmıyorsam. 93 Harbinin sıkıntıları hissedilmiştir.


    1917 öncesi Rus İmparatorluğu sert-karasal yaşaması zor endekslerin olduğu, Avrupa'dan bazı farklılıkların olduğu Rus toplulukları tarafından yönetiliyordu. Ruslar yönetim sisteminin bazı özelliklerini Avrupa'dan, inancı (Ortodoks-Hristiyanlık) Bizans'tan ve bazı özellikleri Türk-Tatarlardan, bazı özellikleri Moğollardan aldılar.


    Rusların kökeni ile ilgili bir Viking teorisi de mevcut ki bana mantıklı geliyor. Yalnız şöyle bir şey var: diğer Viking ulusları olarak bildiğimiz İsveçliler, Norveçliler, Danimarkalılar, İzlandalılar ve İngilizler ''Cermenik'' diller konuşurken Rusların Slav grubunda olması bu teori hakkında kafamda soru işaretleri oluşturuyor.


    Edit: İlgili teori ''Norman Teorisi'' imiş. Rusların Germen kökenli olduğunu iddia ediyor. İlginçtir Ruslar bugün çok belirgin Germen özellikleri olan bir dil konuşmuyorlar.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-10487635B -- 17 Haziran 2024; 21:51:40 >




  • Vikingler Doğu Slavları üzerinde prenslikler ve şeflikler şeklinde hakimiyet kurarak ve hatta Türkik step geleneklerinden de kendilerine pat biçerek bölgede varlık gösrerdiler. Ama bu Vikinglerin asimile olup Slavlaştığını söylemek mümkündür. Bu anlamda bir kısmının Rus olduğu varsayılabilir. "Rus" adıyla ilgili popüler bir teori zaten kürekçi gibisinde bir anlam taşıyıp meşhur kayıklarıyla nehirlerde ve denizlerde yol alan Vikingleri işaret etmektedir. Rus siyasi geleneği kısmen Türklerden, kısmen Vikinglerden, kısmen Avrupalılardan ve pekala Ortodoks Hıristiyan Roma Şark İmparatorluğu'dan gelir. Rusya'da din, mimari, literatür, ikonografi vb Rus ve Tatar yorumlaması kapsamında Bizans iterasyonu gibi görülebilir. Daha modern uygulamalar Avrupa'dan çıkar ama Rusya'nın Batı'ya açılan yüzü ve ilk modernleşmesi yaygın kanının aksine Avrupa ile değil, Bizans'ladır / İstanbul merkezli Ortodoks Hıristiyan Roma'yladır. Bunu belirten tarihçiler ve Rusya bilimciler mevcuttur.


    Yanlış ve ters biçimde - sanki Ruslar Bizans'ın Rumlarından öğrenmişler gibi - Rus monarşisinin tiranik karakteristikleri biraz daha rafine ve sınırlı bir monarşi anlayışı bulunan Bizans'a yüklenir. Rus despotizmi esas olarak zorlu koşulların ürünü olan step imparatorluklarından, Türk-Moğol hanlıklarından türer çünkü istilalara açık olan bu kadar geniş ve hırçın bir coğrafya - zaten imparatorluğu zamanla çökmüş - Bizans dahil Avrupai monarşilerin inceliklerini kaldırmaz. Demir yumruk gerektirir. Mesela Yam gibi sağlam bir posta teşkilatı gerektirir. Rus prensleri - ve Bizans'ın çöküşünün ardından çarları - Cengiz Han'ın da, Ulu Orda (Altın Ordu) hanlarının da imajını taşımalıdır. Aksi takdirde mesela - bugünkü modern Rusya'nın temelini atan - Moskovalılar o coğrafyada meşru bir güç olarak hakimiyet kuramazlardı.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.