Şimdi Ara

Saflara hoş geldin Polat!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
0
Favori
822
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Saflara hoş geldin Polat!


    Rambo-Abdullah Çatlı kırması kahraman Polat, yıllardır Amerikan saflarındaki Türk sağını "Kahrolsun Amerika" pankartının altına taşıyor. "Kurtlar Vadisi Irak", sadece yenilmişlik duygusunu gideren bir yara bandı değil, aynı zamanda Türkiye sağının yeni safının habercisi...


    Nihayet bizim de bir Rambo'muz oldu. Aynı onun gibi gözüpek ve atak... Onun gibi devlet tarafından yetiştirilmiş, özel eğitimden geçirilmiş. Attığını vuruyor. Rambo gibi az konuşuyor ama konuştu mu lafını esirgemiyor.
    Rambo Vietnam'a gidip esir alınan Amerikan askerlerini kurtarırdı, Polat Irak'a gidip aşağılanan Türk askerlerinin öcünü alıyor.
    İşin ilginç yanı "kahraman Polat", Rambo'dan ve Hollywood'dan öğrendiği bu numaraları, onların anavatanı Amerika'ya karşı kullanıyor.
    Yani "kötü Amerikalılar"ı kendi silahlarıyla vuruyor.

    Tarkan'dan Polat'a
    "Kurtlar Vadisi Irak"ı izlerken gençliğimde "Kahpe Bizans"ı kılıçtan geçiren Tarkan filmlerinin hazzını aldım.
    "Amerikan gavuru", günahsız Iraklılara acımasızca işkence yapıp çoluk çocuk demeden kurşunlarken yan koltuğumda oturan yaşlı teyze "Allah belanızı versin. Tüh vicdansızlar" diye söylenerek ortalama Türk insanının tepkisini veriyordu.
    Polat tek başına zalim Amerikan ordusunu dize getirdikçe salonumuz çocukken Yılmaz Güney filmlerinde yaptığımızı yaptı ve bu zaferi alkışlarla karşıladı.

    Yara bandı
    Amerikan aksiyon filmlerinin dinamik temposu ve tekniğiyle Tarkan filmlerinin hamasetini ustaca yoğuran film soluk soluğa izleniyor.
    Ancak başarısının sırrını bu sürükleyicilikten ziyade, son bir yılda içine düşürüldüğümüz yenilmişlik duygusunda aramalı...
    Amerikalılar ulusal kırmızı çizgilerimizi silip bir de Süleymaniye'de kafamıza o çuvalları geçirdiğinden beri ezik bir ruh haliyle geziniyoruz.
    Ne savaşa girer gibi yapıp girmemiş oluşumuz ne "Biz de onların komutanını donuna kadar soyduk" türünden üste çıkan palavralarımız bu ruh halini onarmaya yetti.
    Ama şimdi Polat, Irak'ta çuvallamamıza ilaç gibi gelecek bir yara bandı sunuyor bize...
    Senaryo, toplumdaki anti-Amerikan hissiyata da birebir denk düşüyor.
    Nihayet gerçek hayatta yapamadığımızı filmde yaptık:
    Amerikalıların başına çuval attık.
    Üç kişiyle ordularını dağıttık.
    Sam Amca'nın göğüs kafesini yardık.
    Ve filmin galasında Amerikan askerlerine uşaklık yaptırdık.
    İntikamımızı aldık.
    Rahatladık.

    İkame kahraman
    Film Ortadoğu'ya ihraç edilirse Arap dünyasında büyük seyirci bulabilir ve Polat oradaki ezik ruhlular için de ideal bir kurtarıcı kahraman olabilir.
    Bu Irak'taki durumu düzeltmez tabii ama ruhumuzu ferahlatır.
    Sinemanın yarattığı hayal dünyasının bir faydası da budur.
    Gerçek hayatta yapamadığımız dayılanmayı perdede görmek yenilmişliğin acısını hafifletir.
    Eh, onca aşağılanmadan sonra toplumların bu afyona da ihtiyacı vardır.



    Sam aynı Sam, Polat niye değişti?
    Tarihsel açıdan bakarsanız "Kurtlar Vadisi Irak"taki asıl yenilik, Polat'ı Amerikan karşıtı saflarda görmemiz.
    Malumunuz, Polat'ın ataları 1960'larda sokaklarda "Amerikalı
    evine dön" diye yürüyen öğrencilerin üzerine "Komünistler Moskova'ya" diye bağırarak saldırmış, ateş açmışlardı.
    Türkiye'nin en büyük öğrenci eylemlerinden biri 1968 yazında, Amerikan 6. Filosu'nun ziyaretinde yapılmıştı ve orada "Bağımsız Türkiye" sloganıyla yürüyenlerin üzerine açılan ateşle Vedat Demircioğlu öldürülmüştü.
    Filmin kötü adamı Mr. Sam Marshall'ın da isabetle hatırlattığı gibi "Amerika, anti-komünist mücadele için Polat gibileri beslemiş, palazlandırmıştı."
    Onu bırakın, "Polat'ın çalıştığı" Özel Kuvvetler, Amerikan parasıyla kurulmuş ve her yıl finanse edilmişti.
    Ama gün oldu, filmdeki Sam gibi Sam Amca da "Artık size ihtiyacımız yok" deyiverdi.
    Öküz öldü, ortaklık bozuldu.

    Nereden nereye?
    1950'lerde Marshall yardımı getiren gemileri törenlerle karşılayan Türkiye şimdi "büyük şeytan"a isim diye takıyor Marshall'ı...
    1960'larda İstanbul'u ziyaret eden Amerikan askerleri için kerhane duvarlarını boyatanlar şimdi Iraklı dul, zalim Amerikalının kalbini deşince alkış tutuyor.
    Polat işgalcilerle sosyalist jargonla konuşuyor, "Amerikan askerlerinin patronu Amerikan kapitalizmi değil mi?" diyor.
    Amerika mı değişti?
    Hayır. Vietnam'dan beri
    Sam aynı Sam...
    Lakin 11 çuval, Türk sağına 50 yılda anlatılamayanı anlatıverdi.
    1960'larda boyanan kerhane duvarları nasıl Türk-ABD yakınlaşmasının fotoğrafı olarak hafızalara kaydolduysa, sanırım "Kurtlar Vadisi Irak" da Türk sağının Washington'dan kopuşunun simgesi olarak tarihe geçecek.



    Polat, Çatlı mı?
    Dizideki Polat'ı ayrı değerlendirmek lazım. Ama filmdeki Polat, hiç kuşkusuz Abdullah Çatlı'yı akla getiren bir karakter olarak çizilmiş.
    Gökçen Çatlı'nın babasıyla ilgili anılarını okursanız ("Babam Çatlı", Gökçen Çatlı, Timaş, 2000) Çatlı ve arkadaşlarının bir dönemki eylemlerinin benzer şekilde değerlendirildiğini görürsünüz.
    Çatlı da "devlet tarafından özel olarak işe alınıp yetiştirilmiş, milleti ve devleti için her türlü tehlikeyi göze almış, gerekirse cinayet işlemiş, sonra yurtiçi ve yurtdışında sayısız operasyonlara katılıp ülke menfaatleri için çalışmış bir kahraman" olarak tarif ediliyor.
    Şu farkla ki, Çatlı'nın 1970'lerde ölüm emrini verdiği ve evlerinde boğazlanarak öldürülen yedi TİP'li genç, 30 yıl sonra bugün Polat'ın boğazladığı Amerikalılar ülkelerini işgal etmesin diye uğraşıyorlardı.
    Belki de filmdeki Amerikalı'nın işaret ettiği gibi, şimdi Türklerle Kürtleri birbirine düşüren de, o gün sağcılarla solcuları birbirine kırdıran da onlardı.
    Polat ve arkadaşlarının bunu anlaması 30 yıla ve 30 bin cana mal oldu.


    Türk sinemasının inanılmaz sıçraması
    "Kurtlar Vadisi Irak"ta gözü kara Polat'ın iki adamıyla Amerikan ordusunu dize getirmesi yürek ferahlatan bir palavra olabilir.
    Ama Polat'ın Hollywood'u yüreğinden hançerleyeceği şimdiden belli gibi...
    Sinema izleyici istatistikleri inanılmaz bir gelişmeyi haber veriyor:
    Geçen yıl Türkiye'de toplam 28 milyon biletli seyirci vardı.
    Bunların 11 milyonu yerli filmleri tercih etti.
    Bu, yüzde 40 civarında bir Türk filmi seyircisi demekti.
    Hollywood'un ezip geçtiği Avrupa'da (Fransa hariç) ulusal sinema seyirci oranı yüzde 10'larda geziniyor.
    O yüzden yüzde 40'lık yerli film seyircisi, müthiş bir rakam...
    Şimdi sıkı durun; çünkü daha da büyük bir rakam geliyor:
    Geçtiğimiz ocak ayında yaklaşık 6 milyon seyirci sinemaya gitmiş. Bunlardan
    5 milyonu Türk filmlerini tercih etmiş.
    Yani oran yüzde 80'leri aşmış.
    Ki, büyük seyirci çekeceği anlaşılan "Kurtlar Vadisi Irak" yeni vizyona girdi.
    Ankara Sinema Derneği Başkanı Ahmet Boyacıoğlu "Şubatta toplam seyirci 10 milyona çıkacak, bunun 9 milyonu Türk filmi seyircisi olacak" tahmininde bulunuyor ve "Bu, Türk sinemasında bir Rönesans habercisidir" diyor.
    Dedim ya, Polat Amerikalıları asıl burada vuracak gibi görünüyor.


    Can Dündar - Milliyet - 5.2.2006

    http://www.milliyet.com.tr/2006/02/05/yazar/dundar.html







  • quote:

    Malumunuz, Polat'ın ataları 1960'larda sokaklarda "Amerikalı
    evine dön" diye yürüyen öğrencilerin üzerine "Komünistler Moskova'ya" diye bağırarak saldırmış, ateş açmışlardı.
    Türkiye'nin en büyük öğrenci eylemlerinden biri 1968 yazında, Amerikan 6. Filosu'nun ziyaretinde yapılmıştı ve orada "Bağımsız Türkiye" sloganıyla yürüyenlerin üzerine açılan ateşle Vedat Demircioğlu öldürülmüştü.






    @sturmovik teşekkürler paylaşımın için
  • Film çok güzel olmuş ama Anti Amerikan görünüp Amerika tarafından desteklenen bir film.

    Bana Deli Yürek i hatırlatıyor.O da böyle Anti Amerikan görünen ve aynı şekilde buna benzer bir filmle biten bir yapımdı.Ama sadece onda olay Türkiye de daha ufak bir çemberde geçiyordu.

    Yorumlarınız nedir???
  • Hep Polat dövüyor, hep öldürüyor. Nedense hiç birşey olmuyor. Ufak yaralanmalar sadece..

    Ne kadar saçma;

    100'lerce tam donanım Amerikan askeri, ve 4 Tane normal silahlı KRO Amerikan askerlerinin hepsini öldürüyor..

    Bu Polat neymiş bee, bi ölmedi gitti. Aslında bu filmde, Polat'ın ölmesi ve artık olayın bitmesi gerekliydi. Sanırım bir film daha yapıp, bu sefer Polat ve arkadaşları ölecek..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi amarLy -- 5 Şubat 2006 13:57:00 >
  • quote:

    Onu bırakın, "Polat'ın çalıştığı" Özel Kuvvetler, Amerikan parasıyla kurulmuş ve her yıl finanse edilmişti.
    Ama gün oldu, filmdeki Sam gibi Sam Amca da "Artık size ihtiyacımız yok" deyiverdi.
    Öküz öldü, ortaklık bozuldu.



    quote:

    Şu farkla ki, Çatlı'nın 1970'lerde ölüm emrini verdiği ve evlerinde boğazlanarak öldürülen yedi TİP'li genç, 30 yıl sonra bugün Polat'ın boğazladığı Amerikalılar ülkelerini işgal etmesin diye uğraşıyorlardı.
    Belki de filmdeki Amerikalı'nın işaret ettiği gibi, şimdi Türklerle Kürtleri birbirine düşüren de, o gün sağcılarla solcuları birbirine kırdıran da onlardı.
    Polat ve arkadaşlarının bunu anlaması 30 yıla ve 30 bin cana mal oldu.



    türk sağı acaba gerçekten amerikanın kucağından inip karşısına mı geçti?


    görücez...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ATB2006

    Film çok güzel olmuş ama Anti Amerikan görünüp Amerika tarafından desteklenen bir film.

    Bana Deli Yürek i hatırlatıyor.O da böyle Anti Amerikan görünen ve aynı şekilde buna benzer bir filmle biten bir yapımdı.Ama sadece onda olay Türkiye de daha ufak bir çemberde geçiyordu.

    Yorumlarınız nedir???


    Ben de senin gibi düşünüyordum ama Can Dündar'ın dedikleri beni ikna etti. Zira bir yerlerde ABD'nin, Kurtlar Vadisi Irak gibi bi filmle ABD aleyhtarlığının arttırılmasından rahatsız olduğu yazıyordu.

    Sonuçta Kurtlar Vadisi filmi olsun dizisi olsun derin devleti matah birşeymiş gibi gösterme çabasında olan bir yapımdır. Diziyi izeyen bazı arkadaşların bana gelip de "MİT'de ajan olmak için ne yapmak lazım" diye sorup, benden 12 Eylül öncesi MİT tarihi hakkında ufak çaplı bi konferans dinledikten sonra "allah allah ben bunu hiç bilmiyordum" nidalarıyla uzaklaşmaları bence buna güzel bir kanıt oluşturmaktadır.

    Ama Can Dündar'ın belirttikleri de dikkate alınmalı.

    Yine de ABD'nin yaklaşımı sadece göz boyamak için de olabilir. Filmi görmeden daha fazla konuşmayı pek uygun görmüyorum.

    Son diyeceğim ise filmin gizliden gizliye ABD kontrolündeki derin devleti yüceltmek amacı gütmesine karşın, istemeden ABD çıkarlarına karşı bir şekilde hareket etmiş olabilir.

    Gelişmeleri takip etmek lazım




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.