Şimdi Ara

Sanma ki Muhtacım Sana! (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
78
Cevap
0
Favori
3.048
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: stigmata_


    quote:

    Orjinalden alıntı: Bellatrix

    stigmata, unut gitsin



    Çok mutluyum.. unutmadım unutmamda..

    +1903 Bende öyle..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Caglar.1903


    quote:

    Orjinalden alıntı: stigmata_


    quote:

    Orjinalden alıntı: Bellatrix

    stigmata, unut gitsin



    Çok mutluyum.. unutmadım unutmamda..

    +1903 Bende öyle..


    Allah mutluluğunu eksik etmesin renkdaşım





    quote:

    Orjinalden alıntı: OziiX

    Ellerine sağlık, çok güzel valla hocam.. Şu son 2-3 aydır bende kederliyim maalesef...


    Teşekkürler kardeşim, olur böyle dönemler ama atlatmak zor oluyo.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: stigmata_


    quote:

    Orjinalden alıntı: Caglar.1903


    quote:

    Orjinalden alıntı: stigmata_


    quote:

    Orjinalden alıntı: Bellatrix

    stigmata, unut gitsin



    Çok mutluyum.. unutmadım unutmamda..

    +1903 Bende öyle..


    Allah mutluluğunu eksik etmesin renkdaşım

    Amin renkdaşım





  • bu kadar güzel duygu ifadeleri içeren bir konunun geride kalıp unutulmasını istemem..
  • Sevgilimle 6 aydır beraberiz. Çok iyi gidiyor cidden hiç ayrılmayacakmışız gibiyiz.
    İleride sizce bu sevgi azalırmı ?

    Ayrılmaktan vb. Gerçekten korkuyorum. Daha önce hiç böyle olmamıştım
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Canér

    Sevgilimle 6 aydır beraberiz. Çok iyi gidiyor cidden hiç ayrılmayacakmışız gibiyiz.
    İleride sizce bu sevgi azalırmı ?

    Ayrılmaktan vb. Gerçekten korkuyorum. Daha önce hiç böyle olmamıştım




    "Sakınan göze çöp batar" ki bunun bir değişik versiyonu "korktuğun başına gelir"

    Ya kendine güvenmiyosun yada sevdiğine. Mademki şuan gayet mutlu bi şekilde berabersiniz bu birlikteliğin tadını çıkar. İnşallah bişey olmaz ama sevgiyide aşkıda devam ettircek olan sizlersiniz. Siz birbirinizi sevin-saygı duyun gerisi kolay




  • Gayet içten olmuş. Yazmaya devam et bence. Tebrikler
  • quote:

    Orjinalden alıntı: demirçelik

    Gayet içten olmuş. Yazmaya devam et bence. Tebrikler


    Teşekkürler kardeşim
  • Gene harika yazılarınızdan biri, çok hoş olmuş.
  • Gerçekten Şahane Yüreğine Sağlık
  • @hellcat876 ve @kagyal

    Teşekkürler


  • Bu defa… Sana küstüm İstanbul… Her zaman olduğu gibi, yine! Yine sana dürüsttüm… Sevda uykularına daldığım o zemheri gecesinde, ümit yorganımı çektiler ya, açıldı üstüm… Belki bu sebepten tutuktur şimdi, şakımaktan yorgun düşmek bilmez dil belası! Hani bir vakitler… Salacak sahilinde raks eden lacivert hayallerin saçına taktığı bir süstüm… Hani cânım bilirsin ya! Senin o çok sevdiğin, gam bronzundan hüzün kalıplarına dökülerek, hasret kaideleri üzerinde, kızıl ufkunda ayağa kalkan biçare büstüm… İşte o da nâr-ı aşk ile berhevâ oldu nitekim… Evet İstanbul, seninle baş başa kaldık yine… Seni saymazsak ömür denen bu garip oyunda… Kelimenin tam mânâsıyla tekim!

    Bütün güvercinlerin bana acıyarak baktı fark ettin mi? Dokuz gün dokuz gecelik halvetimizin ardından, bir lokma vuslat geçmemiş boğazımda, katar katar uzayan düğümlerden bahsetmeme ne gerek var? Âh İstanbul… Bu dünya neden bu kadar dar! Hisarlar, Dolmabahçe, Çamlıca ve Üsküdar! Ruhuma saplanan bu kaçıncı kıymıktı aceb? Bahtiyâr olamayacak kadar ihtiyarlamışım meğer… Kara kalem hayallerimin ne hükmü var ki âti denizinde? Hem… Bir akşam üstü, Salacak’tan Galata’ya su üzerinde yürüsem ne olacak ki Şeyh Galib’in izinde? Sihirli parmaklarla buluşamamış zavallı bir kamıştan öte neyiz kederin fevkinde? Meğer İstanbul… Maalesef ki meğer! Gözyaşımızın müsebbipleri, uğruların otağ kurduğu bir zeminde, kanımızı câm-ı cem için akıtmanın zevkinde…

    Haliç… İmkânsızlıklarımın dedikodusunda tüketti o günü… Eyüp Sultan şadırvanının sakini güvercinler elimden tutmadı! Ve bir acı veren hayal, kendisinden on adım geride yürüyen bir mahcubiyetle bir olup beni gecelerce uyutmadı! Maziye dönüp baktım ağladım… Ânı soludum… Nefesim kesilir gibi olduğunda bir sigara yaktım ağladım… Âti denen karanlığın içine çivilediğim gözlerimde salınan bir nâzenin rüyâya çok ama çok ıraktım… Ağladım… Ağladım İstanbul! Senin o kutsanmış topraklarına düşen her damla göz yaşıma hürmet etmek adına, gökkubbende semah eden bulutlar yağmaya ar ettiler! Âh İstanbul! Yine mi? Yine mi sevdâ kâtibi melekler, beni bir olmaz, olsa da vuslatı cân şişeme dolmaz bir aşkın menzilinde bekleyen bir güzele mi yâr ettiler? Çile-i güzîn diyârına firar eden gönlümün, yırtılmış yelkenleriyle hasarını gidermesi için, Hak tersanesine yanaşması gerekirken, tekrar ve tekrar, hem de zorların zoru bir gönül harbine girişmek üzere, ummanlara açılması akıl alır gibi değil! İstanbul! Gel kulağına fısıldayayım, korku, merak, ümitsizlik ve ateşlerle sarmalanmış sırrımı…

    Zıtları taşıyorum şimdi gözbebeklerimde… İki bakış mesela… Biri pençelerini ruhuma geçirmiş, aman dilemektense ayakta ölmeyi yeğleyen varlığımın temeline dinamitler döşeyen… Biri… İçimdeki hayallerin hararetinde bile üşüyen… İki bakış… Biri ak… Biri kara… Biri derman… Biri yara… Biri zemheriler ekerken hoyratça, biri bahar vadeden… İçimde ki o sahipsiz diyâra… Söyle İstanbul! Bu ifritten hâl âşikâr edilir mi? Dosta ya da âğyâra… Şairâne duyuşlarla baktığım güllerin rengi bulaştı tıraşsız yanaklarıma… Mor akşamlara sızan kan çizgisi, hayalimin kör yatağanı marifetiyle âşikâr edilmiş bir meftun oluşun ta kendisidir! İstanbul duydun mu? Bundan böyle hakikati aramaktan yorgun bakışlarım, yirmi dört ayar hayallerin, sedef kakmalı avuçlarında tuttuğu o açmaya mütereddit goncanın, ansızın sultan olduğu diyârın, asılda köle ve surette efendisidir!

    Bu yükü taşımaya muktedir değilim İstanbul… Bilirsin… Neticesi belli mağlubiyetlerin adresidir bizim hanemiz… Hem… Bir vuslat daha ummaya kaldı mı bahanemiz? Israr etme İstanbul… Hicran ile kirlenmiş gözlerimiz, nasıl baksın ki tertemiz? Bak İstanbul… Dinle artık beni… Kabul etsen de etmesen de… Biz seninle, iki deli, iki şaşkın, iki aşk fakiri ve bilmem kaç defa daha hüzün dehlizlerinde kaybolmaya aday iki görünümlü lâkin yek vücut olmayı başarmış bir sersemiz! İki yoktan bir var elde edecek şiiriyet, bende yok âh gönlümün şehri… Gel etme eyleme… Yudumlamayalım bu baldan tatlı zehri! Tamam İstanbul! Tamam… Yaradan’a sığınalım her daim olduğu gibi, lâkin, bu defa aşktan firar etmek üzre sığınalım Rabbimize… Aşktan kaçalım bu sefer… Bizim ateşimizle kül olmasın çağla renkli o yürek! Hem ateş-i sûzân ile hazan inşâ etmeye ne gerek… Hey aşk! Sen de duy bu sözümü… Evet sen ey aşk… Nâm-ı diğer engerek… Sarılma, kurumaya yüz tutmuş cân ağacımın dallarına! Yine Kerem etme beni, Aslı’nın masallarına…



    Âh İstanbul bak… Sözümü dinlemedin yine… Yine senden ırakta kalmaya tahammülü olmayan bu şair müsveddesine belayı revâ gördün… Beni rüsvâ eylemek sana hoş geliyor amma, unutma! Her sonbaharın ardından bir kara kış geliyor… Nehr-i âziz’i dondurmaktan ve o güzel başına perişanlık tacını kondurmaktan imtinâ etmemeye yeminli gibisin İstanbul… Lâkin ikaz etmedi deme seni bu kemter kul! Ben cehennemin ayak seslerini duyar gibiyim usul usul…

    “Çekdiğim derdi ne hem hâne ne hem râh bilir

    Âşıkım hâl-i dil-i zârımı Allâh bilir

    Dâd o zâlimden eğer böyle kalırsa nâzı

    Ne figân-ı şeb ü ne âh-ı seher-gâh bilir

    Söyleşilmez nigeh-i şûhu acep müstağnî

    Nezabân-ıdil ü ne şîve-i dil-hâh bilir

    Gamzesi âteş-i sûzana girer bir câdû

    Ne dil-i şu’le-feşân ne alev-i âh bilir

    Böyle dilber ne belâdır başına ey Nef’î

    Her nigâhını kazâ âfet-i cân-gâh bilir”(1)



    Bu ateşten ayak seslerine aldırmaksızın, Nef’î üstâdın gazelini mi terennüm edersin İstanbul? Gazel okumakla, gazelleri önüne katıp gideceğini sanan rüzgârdan, kehribar ümitler mi beklersin? Ayzıt fırtınasında kırlangıç kanadıyla uçmak, bağbozumunda murâdın hasadına bel bağlamak mıdır İstanbul? Bu defa başka bir lisân ile konuşursun ey saadet yurdu! Yoksa… Yoksa aşkın hakiki sahibi, bize de mi… Bize de mi sevdâ sofrasından bin bir hamd ile kalkmayı nasip buyurdu? Neden sustun Âsitâne’m? Bu sükût ikrârın mıdır yoksa? Âh keşke Şehri yâr! Âh keşke…

    Dil, şâd olmaya susamış… Gönül sazı, hem âvâz bir meşke… Öyle bakma bana İstanbul… Söz kifayet etmiyor bu hususu deşmeye… Bak! Hayaliyle bile dönüverdi iki gözüm çağıldayan bir çeşmeye… Dedim ya hasretimin tutuşturduğu şehir! Âh keşke…


    GÜÇER KAFA

    (1) Nef’î Divanı




  • quote:



    Tamam İstanbul! Tamam.. Yaradan'a sığınalım her daim olduğu gibi, lâkin, bu defa aşktan firar etmek üzre sığınalım Rabbimize.. Aşktan kaçalım bu sefer? Bizim ateşimizle kül olmasın çağla renkli o yürek! Hem ateş-i sûzân ile hazan inşâ etmeye ne gerek? Hey aşk! Sen de duy bu sözümü.. Evet sen ey aşk! Nâm-ı diğer engerek.. Sarılma, kurumaya yüz tutmuş cân ağacımın dallarına! Yine Kerem etme beni, Aslı'nın masallarına



    Çok güzel hocam, teşekkürler
  • rica ederim hocam beğendiniz ise ne mutlu
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bingo crepuscule

    rica ederim hocam beğendiniz ise ne mutlu



    Valla yukarda belirttiğim kısım gerçekten muhteşem. 3-4 satırla resmen bir ömür anlatmış
  • quote:

    Orijinalden alıntı: demirçelik

    Gayet içten olmuş. Yazmaya devam et bence. Tebrikler



    Yaklaşık 1,5 yıl önce yazmıştım bu şiiri.. Halada yazmaya devam ediyorum bir kaç karalama manasında

    Teşekkürler
  • Eline sağlık, güzel yorumlamışsın.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Jentin

    Eline sağlık, güzel yorumlamışsın.



    Eyvallah kardeşim
  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.