Ünlü yönetmen Steven Spielberg 1993 yılında “Schindler's List” filmini gösterime soktuğunda , bütün dünya da ses getirdi. Özellikle israil devleti her zaman yaptığı gibi bu mağduriyetin üzerinde tepinmeye başladığında , hiç umulmayan bir tepki , kendisi de diaspora yı destekleyen bir yahudi olan Steven Spielberg in kendisinden geldi. Steven Spielberg , israil in devamlı bu mağduriyeti kullandığını , bundan sıkıldığını ve artık diasporayı desteklemeyeceğini açıkladı (En azından basından benim okuduğum bu) Sonra 1998 yılında “Saving Private Ryan” geldi. O kadar aksiyonun arasında , benim dikkatimi çeken şey , çatışmanın ortasında ki cinayet sahnesi olmuştur hep. Bu sahnede , gurubun tek yahudi üyesi , ölü bir Alman askerinden çaldığı , kendi “Nazi gençlik bıçağı” ile öldürülür. Ve 2005 yılında “Munich” i çeker Spielberg. Bu film israil in yanış politikasının , bizzat kendi adamların tarafından görüldüğü ve karşı çıkıldığını anlatır. Dahası “Munich olimpiyat saldırısı” nın (gerçekte olduğu gibi) Alman devletinin beceriksizce yaptığı operasyon yüzünden , facia ile sonuçlandığını , aslında Filistin in tek derdinin “Seslerini duyurmak” olduğunu. Bütün bu kronoloji bana ilginç gelmiştir. Haksızlığa isyan eden bir yönetmenin manifestosu gibi. Bütün bu çıkarımlar muhtemelen benim Hüsn-ü kuruntum. Neden yazdım bütün bunları? Canım yazmak istedi. Can sıkıntısı işte. < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Bildirim