Bence önemli. Ateistler her şeyin fiziksel olduğunu iddia ediyor sonsuzluk paradoksu fiziksel bir problem. Teist ve deistler ruhlardan cinden periden fiziğin ötesinde yaratıcıdan bahsediyor tek bir kanıt var mı? yok. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 30 Ocak 2021; 17:10:51 > |
Termodinamiğin 1. yasası neyi kanıtlar? (2. sayfa)
-
-
Tek sıkıntı materyalist ya da fizikalist "ateistin" özdeğinin gözlem sınırında ucu bucağı yok haliyle fiziksel varlığı bu bağlamda yani gözlem sınırının ötesine uzatmak metafiziğe, "fiziğin ötesine" adım atmak ve bilimin ilke veya limitlerinden çıkıp ontolojik araştırmaya girişmek oluyor. Anaksimander'in sonsuz kaynağı apeiron (ἄπειρον) gibi düşünebiliriz bunu ve sonsuzluk da bir paradoks olmak zorunda değil. Neden? Matematik birebir tabiatın kendisi değil ama tabiatı anlamak üzere kullanılan formal bir araç; haliyle bir olgu formal araçların özelliklerine veya paradokslarına zaruri olarak sahip olmak durumunda değil. Bir şeyin kısmi olan fiziki yokluğu onun fiziken varolmadığını ispatlamaz ancak bir şey ne kadar ortadan kayıpsa veya diğer doğabilimsel açıklamalarla ne kadar çelişiyorsa o şeyin varolduğuna dair teorinin o denli hatalı ve gerçek olma ihtimali o denli düşük denebilir. Nulla res non est res sine experiantia autem non possumus dicere rem non esse propter nihil signum ex natura. Hiçbir nesne deneyimsiz nesne olmaz ancak nesnenin olmadığını (yani bir şeyin nesne olmadığını haliyle zihnin ötesinde gerçekten varolmadığını) doğada hiç işaret veya bulgu olmadığına dayanarak da söyleyemeyiz.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Üstteki tartışmamızda herşeyin hareketsel bir eylem olarak mekan-zamana bağlı geliştiğini söylüyorsun, o halde ezeliyet kavramı, ezeliyet diyorum, sonsuzluk demiyorum, çünkü sonsuzluğun bir başlangıcı olup başladığı noktadan sonsuz gelişebilir, ezeli kavramında öncesi olmayandan bahsediyoruz, bu da çok basit bir cevaba sahip; ezeliyet zamansızlık demek. eğer ezeliyet sahibi varlık, bilince sahip değil ve zamansal boyutun gerçekleşmesini aktife edebiliyorsa hareketten nasıl bağımsız olabiliyor? Hareketten bağımsız olabiliyorsa nasıl zaman-mekana dahil olmuyor? cevaplaman gereken paradoks bu, bu noktada bana söylediğiniz aynı metafizik düşünceyle kendinizi savunuyorsunuz
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
quote:
Orijinalden alıntı: thercÜstteki tartışmamızda herşeyin hareketsel bir eylem olarak mekan-zamana bağlı geliştiğini söylüyorsun, o halde ezeliyet kavramı, ezeliyet diyorum, sonsuzluk demiyorum, çünkü sonsuzluğun bir başlangıcı olup başladığı noktadan sonsuz gelişebilir, ezeli kavramında öncesi olmayandan bahsediyoruz, bu da çok basit bir cevaba sahip; ezeliyet zamansızlık demek. eğer ezeliyet sahibi varlık, bilince sahip değil ve zamansal boyutun gerçekleşmesini aktife edebiliyorsa hareketten nasıl bağımsız olabiliyor? Hareketten bağımsız olabiliyorsa nasıl zaman-mekana dahil olmuyor? cevaplaman gereken paradoks bu, bu noktada bana söylediğiniz aynı metafizik düşünceyle kendinizi savunuyorsunuz
Sonsuzluk (apeiron) zaman ve mekanı değişken olarak referans sahibinin odağında "üretiyor" ve bir yandan da ezeli işte. Bu görüş genel görelilik kuramıyla çelişmiyor tam aksine genel görelilik kuramına göre her şey sonsuz alanların kendi üstüne katlanan bütünlüğünden meydana geliyor. Uzay zaman eğrilmeleri hızla, özellikle ışık hızıyla bağlantılı, ışık hızı da düşünce ve algıyla. Haliyle sabit olmayan parametrik bir zaman mekan algısı gelişiyor. Zaman mekan zaten dümdüz değil; büklümlü. Sonsuz bir yılan veya halat düğümü gibi düşünülebilir bu. Düğüm hem kompakt ve kıvrımlıdır (yani kendi üstüne kapalıdır; dolanıktır) hem de sonsuz.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Apeiron nedir? sınırsız ve her türlü ilkeden uzak tutulan bir kavram, kısaca benim tanrı tasvirim. Aynı eleştirdiğiniz düşüncenin farklı bir açıklaması sadece, nesnel materyalist açıklamanın nedensellik bağını çözümlemiyor, bununla beraber zamanın değişkenliği ve referans sahibinin odağında gelişmesi için üretilen zaman kavramı ezeli-ebedi-fani arasındaki geçişsel sürecin izahını oluşturamıyor. Buna göre zaman-mekanın algısal bir değişken olması, zamanın sonsuz bir dolanımda bulunması kendini ezeliyetteki aperion ile nasıl ilişkilendiriyor? Zaman-mekan sadece algısal bir tutum olarak gelişen bir tavır olsa dahi, bu simulasyonik olan sahte zaman algısının, apeiron olarak tanımlanan ve hiç birşekilde kısıtlanamayan özden gelmesi görünürde bir tanrı tasviri
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Sözünü ettiğimiz apeiron veya sonsuzluk bir üstsel akıl veya rasyonalite barındırmıyor yalnız. Tam aksine akılsız, kaotik bir şablon. Zihnin açıklaması çok basit. Daimi bir biyolojik elektromanyetik devre. Nedensellik konusunda Gazzali seviyesinde değiliz onu makro dünyada büyük ölçüde aştık.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Apeiron tanımlanabilir ve kısıtlanabilir değilki, sınırsız ve belirsiz, seninkisi apeiron tasvirindek çıkıyor, ayrıca tanrıya hiçbir zaman üst akıl tasviri yapmadım. Bu bahsettiğimiz mevzu antik yunan çağın ilk felsefelerinden biri, hiçbir açıklaması biz tarafından kabul edilmeyen metafizik bir düşünce, bu nedenle izafiyetle olan bir bağ kurulamaz. Bu daha çok panteist bir düşünce gibi. Ayrıca sonsuzluk kavramını bulunduğunuz noktadan açıklamanız, metafiziksel bir imajın tasviri olmaktan öteye gitmiyor, buna göre; dev bir dairede hareket eden varlık aynı noktaya gelene kadar mekan değişiyor ya da algısı değişiyor ise kendisini sonsuzlukla atfedebilir, bu kendi içindeki sonsuzlukla açıklanabilir mevzu değil
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Apeironun literal anlamı sonsuz ve sonsuz matematiksel olarak tanımlanabilir bir şey. Tanrı kozmik ölçekte ve sonsuz kudrette bir akıldır veya personadır; böyle bir akıl veya persona barındırmayan bir olgu tanrı değil; özdektir. Yani materyalistin [maddesel ve enerjik] cansız kütlesidir. Kavramları rica ediyorum doğru kullanalım. Panteizmden söz etmiyoruz. Özdekçilikten söz ediyoruz. Doğabilimlerindeki tek geçerli görüş özdekçilik ama metafizikte geçerli olmak zorunda değil çünkü meta gözlem-deneyim ötesi. Kısaca, tüm bir ontolojiyi yani varlığın doğasını tam bilmiyoruz. Bilimsel anlamda.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Basitce anlatayım..Bir balon var ve icinde hava ..Balon kapalı oldugunda sistemin toplam bir enerjisi var ve bu ne yok olabilir ne de artabilir...Ancak sen balonu şişirmeye devam edersen , Balonun icinde Yokdan bir enerji var olmuş olur..Balondan konustugumuz icin balonun dısı sistemin sıfır noktasıdır..Seni ortadan kaldirirsak ve sadece balona bakarsak ona odaklanırsak yokdan enerji olustugunu görürüz..Ama tabi ki Enerjiyi yok edemessin fakat bir sistem aciksa ve sen o sistemin sinır noktasını bilmiyorsan!!! gördügün sey sadece Enerjinin azalarak yok oldugu olacaktır....Evrenin ne kadar buyuk oldugunu biliyor musun ? matematiksel tahminler var ama bunlar sadece tahmin gözlemledigimiz ufkun cok cok ötesinde olabilir ...Bu ilkenin Tanrinin varligi hakkinda fikir vermesi bence olası degil..Evren sonlu ise yani o balonun sınırı varsa Muhtemel ilk soru onun arkasında ne var ? olacak...Cevap hiçlik ise Senin Tanrın hiçlikdir...Akabinde Evren sonsuz ise zaten boylece Tanrı haline gelmis olcak..Bizim ufkumuz cok kapalı oldugundan Evrenin bir Tanrıya ihtiyacı var mı yok mu bilemeyiz..
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Bu özdekçilikteki öz apeiron olarak isimlendirilip kenera çekilinmesi metafizik bir düşünceden başka bir şey olamaz, bu şekilde adlandırdığın vakit apeiron Anaksimandros'un arkhesi ile eşleşmiyor. belirtilen kavram soyut çünkü, bir kişilik atfetme yada kişilik çalma durumu zaten insansı bir kavrama şeklidir, bu tanrının izahından çok algılanış şekli, buna karşıt olarak geliştirilen sudur teorisi bundan mantıkla düşülmüş ancak yine hataya düşülmüş bir kavram. Yine temelde apeiron-sudur-panteizm temelde birbirine benzer, özden doğup öze giden bir mantık var. Özdekçilikteki bu ezeli öz kavramı materyalizmde enerji olarak atfedilse dahi panteist evrendeki tanrı metaforunun heryerde ve herşeyde bulunma mantığı aynı şekilde materyalist evrenin enerjisinde de benzer durumda. Bunun bir bilinç ya da irade olma mevzusu tartışılır, çünkü öz içindekileri dışındakilerden saklıyor ise özün iradesi ile senin iraden bir olur, notron-proton, virus-antivirus, hucre kavramları en aşağı hiyerarşiden yukarıya doğru öze hizmet ederken dış yapıdan habersiz olur. Bu noktada bilimin bana sunması gereken bir deneysellik mevzusu söz konusu, aksi halde teorik bir yapı muazzam bir inşaaya sahip olsa bile metafizik olmaktan öteye geçmiyor
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
quote:
Orijinalden alıntı: thercBu özdekçilikteki öz apeiron olarak isimlendirilip kenera çekilinmesi metafizik bir düşünceden başka bir şey olamaz, bu şekilde adlandırdığın vakit apeiron Anaksimandros'un arkhesi ile eşleşmiyor. belirtilen kavram soyut çünkü, bir kişilik atfetme yada kişilik çalma durumu zaten insansı bir kavrama şeklidir, bu tanrının izahından çok algılanış şekli, buna karşıt olarak geliştirilen sudur teorisi bundan mantıkla düşülmüş ancak yine hataya düşülmüş bir kavram. Yine temelde apeiron-sudur-panteizm temelde birbirine benzer, özden doğup öze giden bir mantık var. Özdekçilikteki bu ezeli öz kavramı materyalizmde enerji olarak atfedilse dahi panteist evrendeki tanrı metaforunun heryerde ve herşeyde bulunma mantığı aynı şekilde materyalist evrenin enerjisinde de benzer durumda. Bunun bir bilinç ya da irade olma mevzusu tartışılır, çünkü öz içindekileri dışındakilerden saklıyor ise özün iradesi ile senin iraden bir olur, notron-proton, virus-antivirus, hucre kavramları en aşağı hiyerarşiden yukarıya doğru öze hizmet ederken dış yapıdan habersiz olur. Bu noktada bilimin bana sunması gereken bir deneysellik mevzusu söz konusu, aksi halde teorik bir yapı muazzam bir inşaaya sahip olsa bile metafizik olmaktan öteye geçmiyor
Anaksimander'le ilgili Simplikios'tan kalma tek bir pasajcık var; apeiron ise translasyon olarak "sınırı olmayan" yani "sınırsız" demek. Belirsizlik burada sınırsızlık tanımını izliyor. Bütün eski literatür Anaksimander'in her şeyin temel maddi unsuru olarak sınırlı ve birbirine karşıt maddi unsurları dışlayan sınırsızı (sınırsız ve dışlayıcı olduğu için de haliyle bir belirsizliği) koyduğuna tanıklık eder. Temel unsur sudur diyen hocası Thales'i eleştirir Anaksimander ama sonra maddi köken arayan Milet refleksi Anaksimenes'te kendini gösterir ana unsur sonsuzluktan tekrar hava yani maddi bir unsur olur. Milet ve Efes "okulları" karakteristik olaraktan maddecidir ve kökencidir. Maddecilik ens rationis olduğu için bir metafiziktir ama diğer metafiziklerden farkı doğabilimin materyalist / natüralist spekülasyonlarından türemesidir. Miletliler gerçek anlamda doğabilim spekülasyonları yapan ilk insanlar bunu da önlerindeki mitolojiyi bir kenara iterek, tanrı ya da theos'u açıkça madde ve maddeye içkin bir nomos (yasa) ilan ederek yapıyorlar. Miletlilerle mit anlatıcı ozan Hesiod'u birbirinden ayıran tek şey birinin insansı varlıklarla varoluşu, diğerinin de doğadan alınmış maddi unsurlarla varoluşu açıklaması. Doğabilimleri gözleme ve doğadaki tabii - maddi unsurlara dayanan bir metafizik; gücü ve esas sırrı da burada saklı. İyonya'nın tüm bilimi zaten baştan aşağı bir metafizik görünümünde. Olay bu metafiziklerin bu dünya içerisinde karşılığı olan, bu dünyada test edilebilen, elle tutulabilir hipotezler olması ampirik maddi kökenlerinden dolayı. Thales'in depremlerini, Herakleitos'un ateş dönüşümlerini, Anaksimander'in evrim görüşünü tabiatta araştırabilir; gözleme dayanarak reddedebilir veya bu sistemleri eksiklerini düzelterek geliştirebilirsin. Madde ve enerjinin kuantum fiziğindeki "kesintili-kesikli" probiliteli yapısı madde ve enerjinin "sürekliliğini" bozmuyor: Sürekliliğinin daha derinlikli, daha gelişmiş açıklayıcı teorik aygıtlar gerektiren özel bir yapısı olduğuna işaret ediyor. Bunun için teorik fizik çerçevesinde değişik matematiksel kuramlar - modeller geliştirildi. İşte Sicim teorisi, kuantum kütleçekim, kuantum köpükler vb. Buna mukabil bilinci kozmosa veya doğaya yansıtma çabası hatalıdır; çok arkaik bir düşüncedir. İnsan veya bilinç doğanın oluşumunda rol oynamamıştır; doğada evrilmiştir ve yalnızca doğayı anlamak veya kullanmak için birer araçtırlar. Herhangi bir üst bilinç felsefi veya ontolojik olarak varsayılabilir ama bu kozmolojik, antropolojik, doğabilimsel açılardan çok yanlıştır. İnsanı insan olmayan, duyguları ve düşünceleri olmayan, adalet, iyilik, kötülük gibi insansı kavramları barındırmayan bir doğaya yansıtmaktan başka bir şey değildir. Daha doğrusu bunu yapmak çok gereksizdir çok daha iyi ve çok daha gelişmiş teoriler varken. Deterministik, mekanik materyalist bir evren modeli bina eden Laplace ile Fransız İmparatoru Napolyon'un Mecanique Celeste hakkındaki meşhur diyaloğu aklımıza gelebilir. Laplace'ın kozmolojisindeki katı determinizm modern kuantum perspektifinde çok tartışılabilir ancak Laplace İncil metinlerinin içeriğine inanmak yerine çok daha yerinde tercihler yapmıştır.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
İnsanın doğada evrimleşmiş olabileceği konusu onu doğanın bir parçası olmaktan alıkoymuyor, bir sauropod günde tonlarca bitki tüketebilirken insan virusu doğayı çok daha hızlı katledebilecek yapıya sahip, pekala burada iyi kötü kavramları, proton-elektron ya da virus-antivirus kavramlarının daha komplike bir hali olamıyor mu? viruste cansız sayılıyor ama mutasyon gibi bir kavramı var, buna rağmen bizi direk idrak edebilen bir varlık değil. Bu noktada doğanın içindeki sen üst sistem tarafından bir bilinç olarak bile addedilmiyor olabilirsin, ya da tedavi edilmek istenen bir hastalıktan ibaretsin. Sosyolojiye Pozitivist yaklaşımın eleştirilip hermeneutik yaklaşımım geliştirilmesi nedendir? Pekela insanı doğadan üst komplike bir varlık olarak görüp onu ruhsuz ve mekanik bir yapı olarak addetmek komik olmuyor mu? ki bunu sen söylüyorsun
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Arkadaşım yazılanlar üzerinde anlaşalım; öyle yaz. Böyle yapı bozumcu tarzda tartışmak çok beyhude. Sosyoloji bilim bile addedilmiyor pek çok akademik çevre tarafından. Sosyolojideki gelişmeleri ciddiye almak için bir sebep yok. Günümüzde istatistik tarafından domine edilen bir alan zaten. Psikoloji de öyle.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Dolambaçlı cevaplar vererek konuyu özün nesnel ve nedensel yapısını açıklamadan buraya getiren sendin, bende oradan devam ettim. Ateizmin panteist bir evrenin nesnel yansıması olduğunu söylüyorum, değilse deneysellik istiyorum. Sosyoloji ve psikoloji bilim sayılmayacaksa, insan mekanik bir yapının arkasında saklı komplike gibi görünen basit bir mekanik yapı ise zaten tartışmanın manası yok, o halde diyebileceğim tekşey; soyut verilerin somut verilere doğru çözümsenmesini sağlayacak deney unsurunu talep ediyorum, eğer yok ise ben de metafizik ile (mantık) tanrıyı açıklarken bilim yapıyorum diyebilirim
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Görelilik teorisini istediğiniz gibi açıp kapıyorsunuz; ondan sonra bunu diyorsunuz.
Alıntı
metni:Dolambaçlı cevaplar vererek konuyu özün nesnel ve nedensel yapısını açıklamadan buraya getiren sendin, bende oradan devam ettim. Her şeyin arkasında faili ve ereksel neden veya diğer deyişle teleoloji aramak tamamen çağdışı Aristotelesçi bir düçünce yapısı. Neyine cevap verilebilir ki bunun? Bilim öyle işlemiyor işte. Maddesel karşılık arıyor. Teleolojinin maddesel karşılığı yok ama mekanik materyalizmin var. Daha ne kadar yazmak gerekiyor? Batı felsefesinden söz ediyorsak Sokrates, Platon ve Aristo teleoloji hattından, doğu felsefesinden söz ediyorsak Gazzalici sezgicilikten ve alegoriden uzak durmalısınız. Bu düşünce sistemlerinin günümüzde yeri yok. Sözkonusu "filozofların" hiçbiri zaten samimi bir tür sorgulama yapmaz; kendi önyargılarını ve inançlarını eleştirel bir üslup takınarak alıcılarına satarlar ve bu sebeple son derece overrated'tırlar. Aristo kendisini son filozof/bilgin sanıyordu mesela. Tam komedi.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Bende zaten maddesel karşılığını soruyorum; İzafiyet tek başına ezeliyet ve ilk varlık arasındaki ikilemi açıklamak için materyalizmde yeterli unsur değil. Buna göre zaman sonsuz olsa veya bir yansıma unsuru olarak değişkenlik sunsa, mutlak yokluk yoktur desek; zorunlu varlık enerji olsa, bulunduğu durum zamanın sıfır noktasında olacağından herekette sıfır olur. Bu noktada sabit zorunlu varlığı harekete geçirecek statik varlık bilinç unsuru olmadan yine zorunlu varlık olması gerekir. ikinci zorunlu varlığın harekete geçebilmesi için zaman sıfır olamaz, zaman sıfır olmaz ise ezeli olamaz. ezeli olmayanda hareketsiz bir ortamda oluşamaz. kuantum dalgalanmaları hiçlik üzerinden de gözlemlenemez. hareket ve zamanın kendiliğinden ezeli olması da kendi içindeki sonsuzluktan başka bir şey değildir. Zorunlu uzam zorunlu zamanı sonsuz bir yapıda an kılsa dahi zorunlu hareket bilince mahkumdur. Tüm bu önermeleri kurarken mutlak yokluğu es geçiyoruz, enerjinin hareketten bağımsız olamadığı bir yerde enerjinin ezeliyeti bir mutlak yokluk olan hiçlikten başka birşey değildir, gözlemsel olarak oluşan dolanıklık belirsizliğin belirlenir kısmını verir, bu durumda gözlemsiz süperpozisyon durumu, gözlenir halde iken kime göre neye göre? mevcutiyette bilinebilirlik söz konusu ancak belirsizliğin bilinirliği üzerinden kavranabilir. kesin yargılar gelinen noktada mümkün değildir
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X