|
Türkü Hikayeleri (5. sayfa)
-
-
Takip edelim güzel konu
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
KARA TREN
Yıl 1915, Osmanlı birçok cephede savaştığı her türden levazımın gerekli olduğu gibi her şeyden önce de savaşacak asker lazımdı. Büyük kayıpların verildiği, gidenlerin geri dönmediği çoğunun akibeti bilinemediği günler.. İnsanımız istasyonlarda sabahlıyor.. Ümitle beklenen kara trenler kara haber getiriyor çoğu zaman.
Anaların, bacıların, eşlerin, gözleri ağlamaktan fersiz düşmüş çaresiz bekleyişi… Bekledikleri bir defa ölmüş ama o her kara tren gelişinde bir defa daha ölen kadınlarımız. Yorgun, bitkin ve başı eğik kara tren acı bir çığlık atarak uzaklaşıyor. İnadına yaşatılmaya çalışılan ümitleri, o korkunç bekleyişleri bir ağıta dönüşüyor;
Kara tren gecikir belki hiç gelmez…
Dağlarda salınır da derdimi bilmez
Dumanım savurur halim hiç görmez
Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez.. -
Türkünün Adı: Alaca Pazarı
Türkünün Yöresi:ÇORUM
SÖZLERİ
Alaca'ya vardım kurulmuş pazar
Sordum Ahmet Mehmet Hasan kalmamış
Hacılar hocalar salonda gezer
Doğru söyleyecek insan kalmamış
Şehirden geç çıktım gün tülu etmiş
Filiğin Ali de at suya tutmuş
Gurur kibir onu kabzımal etmiş
Kalbini turaba basan kalmamış
Ta evvelden bilir idim zatını
Yiğit olan sunar er hürmetini
İleri varınca sürdü atını
Yokladım dizimi derman kalmamış
Biraz yürüyünce yolumdan azdım
Dağ tepe koymadım bir hayli bezdim
Yoruldum üşüdüm canımdan bezdim
Bıyıklar buz tutmuş izan kalmamış
Kardan kıcılıyor dağların başı
İnsan bırakır mı hiç arkadaşı
Tırnağın varsa başını kaşı
Kimseden kimseye ihsan kalmamış
Köyden ses gelince doğrulttum yolu
Kime bildireyim bu garip hali
Söyler inletirim sazdaki teli
Yokladım kendimi lisan kalmamış
Köyümü görünce kuruttum teri
Biraz yürüyünce geçtim ileri
Haydar der muhannet öteden beri
İnsan çakal olmuş aslan kalmamış
Türkünün Hikayesi
Karlı soğuk bir kış gününde Alaca'dan gelirken köyün yolunu şaşırmıştır. Arkadaş olmak istediği Kızılhamza köyünden olup İsahacı'ya geden en samimi ahbabı Filiğin Ali kendisini beklemeden atını sürüp gitmiştir. Kerem gibi kendi halini anlatan şu destanı dizmiş sabah erkenden ahbabının misafir olduğu eve giderek olayı anlatır sazını çalar dinletir.
-
Türkünün Adı: Yalı Boyunun Hali
Türkünün Yöresi:Kırım
SÖZLERİ
Kefe dedikleri bir uzun çarşı
Dükkanları kurulmuş kıbleye karşı
İstanbul'dan gelir malı kumaşı
Minarede çanı men orda gördüm
Yalta dedikleri bir küçük kutu
Orada toplanır insanın kuntu
Otuz beş kuruşa tütünün puntu
Tütüncü Tatarları men orda gördüm
Derekoyun kızlarının güzellikleri
Bin altına değer bir çift sözleri
Karadır kaşları eladır gözleri
Dünya güzeli men orda gördüm
Alupka dedikleri yalı kenarı
Hep Tatar oğludur yemiş satanları
Yazın fark edilmez fakir kibarı
İnsanda kibirlik men orda gördüm
Şimeyiz dedikleri bir küçük handır
İçinden çıkması pek güç yamandır
Kırk senelik orası vatandır
Sılasın terk eden men orda gördüm
HİKAYESİ
Bu türkü Kırım'ın güney kıyılarını anlatır. Güldürü yoluyla bütün Kırım yalı boyu ele alınmıştır. Ak Yar'dan (Sivastopol) Kerç'e kadar...
-
Türkünün Adı: Ah Bir Ataş Ver
Türkünün Yöresi: İzmir
SÖZLERİ
Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
HİKAYESİ
Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland Şilebi ile çarpıştı. Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi.
-
Türkünün Adı: Şen Olasın Ürgüp (Cemal'ım)
Türkünün Yöresi: Nevşehir
SÖZLERİ
Şen olasın Ürgüp dumanın gitmez
Kıratın acemi konağı tutmaz
Oğlun da çok küçük yerini tumaz
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Ürgüp'ten de çıktığını görmüşlür
Kıratının sekisinden bilmişler
Seni öldürmeye karar vermişler
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Cemal'ın giydiği ketenden yilek
Al kana boyanmış don ile göynek
Sana nasip oldu ecelsiz ölmek
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Ürgüp'ten de çıktın kırat kişnedi
Üzengiler ayağını boşladı
Yağlı kurşun iliğine işledi
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Karlık ile başkadın pınar arası
Çok mu imiş Cemal'ımın yarası
Ağlayıp geliyor garip anası
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Cemal'ın giydiği kadife şalvar
Dükkânın kilidi cebinde parlar
Oğlun da çok küçük beşikte ağlar
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Kıratın üstünde bir uzun yayla
Ne desem ağlasam kaderim böyle
Gidersen Ürgüp'e sen selâm söyle
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Kıratım başımda oturmuş ağlar
Cemal'a dayanmaz şu karlı dağlar
Üzüm vermez oldu Karlık'ta bağlar
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Giden Cemal gelir mi de yerine
İçerimde yaram indi derine
Cemal düşta kahpelerin şerine
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
HİKAYESİ
türkü, öldürülen cemal'e, karısı şerife tarafından yakılmıştır. şerife, 90 yıldan fazla yaşamış, 30 kasım 1993 günü vefat etmiştir. 14-15 yaşlarında cemal'le evlenmiş, mutlu geçen birkaç yılı cemal'in öldürülmesiyle sona ermiş, bu hadiseden sonra bir oğlu ile ortada kalmıştır. bu hadisenin oluş şekli ve ona yakılan ağıtı/türküyü bana, şerife'nin daha sonra evlendiği hayrullah'tan olan oğlu ismet aksoy göndermiştir.* cemal'in öldürülme hadisesi ve türkünün tam metni şöyledir:
ürgüp'ün karlık köyünün eşrafından ve varlıklı bir ailesinden olan cemal, kalleşlikle öldürülür. herkesçe sevip sayılan cemal'in ölümüne yanmayan kalmaz. eşi şerife acılarını yaktığı ağıtla hafifletmeye çalışır. yetim kalan oğlu mustafa da, birkaç yıl sonra hasat zamanı bir atın tepmesi sonucu ölmüştür.
ağıt, şerife'nin ikinci kocası hayrullah'ın sonraki yıllar refik başaran'a "herkese bir türkü okudun ama, bana okumadın." diye sitem etmesi üzerine cemal türküsünü plağa okur. cemal hayrullah'ın aynı zamanda amcasıdır. onun öldürülüşü şerife kadar hayrullah'ı da etkiler. şerife'nin türkünün her çalınışında gözünden iplik iplik yaşlar akıtmasını, cemal'i bir türlü unutamamasını daima anlayışla karşılamıştır.
-
Türkünün Adı:Deniz Üstü Köpürü
Türkünün Yöresi:Muğla
SÖZLERİ
Deniz Üstü Köpürür Ah Yarim Rinna Nay Rinna Rinna Nay,
Gemilere Binsem Götürür Ah Yarim Ah.
Benim Sana Yandığım Ah Yarim Rinna Nay Rinna Rinna Nay,
Bir Güzelden Ötürü Ah Yarim Ah.
Diz Üstüne Diz Koydum Ah Yarim Rinna Nay Rinna Rinna Nay,
Gül Yastığa Baş Koydum Ah Yarim Ah.
Seni Gelecek Diye Ah Yarim Rinna Nay Rinna Rinna Nay,
Sol Yanıma Boş Koydum Ah Yarim Ah.
Hikayesi
Muğla’nın Ula köyünde geçen gerçek bir hikayeden doğmuştur bu türkü. Osman isimli bir gencin Gülayşe'sine olan aşkı konu olmuştur o meşhur şarkıdaki dizelere. Osman Ula Çaydere’dendir. Ve bir gün Ula düğünlerinden birine katılır.m Bu düğünün onun dayı oğlunun olduğu rivayet edilir. O dönemlerde Ula düğünlerinde ve hatta Anadolu’da birçok ilimizde düğünlerde köyün bekar oğlanları duvar üzerine dizilir ve düğün alanındaki kızları süzerlermiş. Buradaki amaç çoğu görüşe göre beğendikleri kızları işaret edip ailelerini karşı tarafa görücü göndermek amacıyla kız kesmek diyebiliriz. (kızların kafasına taş atan bile olurmuş) Velhasıl Osman da bekarlar kervanıyla duvarın üstünde yerini alır. Alaydaki kızları bir bir süzmeye başlar. Fakat çok geçmez gözü bir dilbere takılıverir. O kızdan başkasına gitmez gözleri dönüp dolaşıp halkada onu bulmuştur. Gülayşe.. Eli ayağı tutuşmuştur o an ve aklına yazmıştır o kızı. Artık ne unutması mümkündür kızı ne de hatırından çıkarabilmiştir. Görücü göndermeye cesareti olmadığından mıdır bilinmez Osman önce kızı bilmek ister. O gün sadece izleyebildiği o kızı bir kez daha görebilmek için başlar düğün seferlerine. Gülayşe’ sini görmek umuduyla düğün düğün gezer dolaşır.
Rivayet edildiğine göre Osman bu düğün gezme işini biraz abartır ve neredeyse Ula’nın tüm düğünlerine gider. Bu durum neticesi Osman’ı bilenler ona ‘kambersiz düğün olmaz’ yerine artık ’Osman’sız düğün olmaz’ demeye başlarlar. Gel zaman git zaman Osman kızı bir düğünde yakalar. Konuşacaktır, kafaya koymuştur. Lakin ne hikmetse tam o sıra arkadaşları birden dert dinleme meraklısı gibi oğlanın derdini anlatması için onu bir yere götürürler.-hayır araya girmeseniz çocuk zaten cesaretini toplamış- Deniz kenarına götürürler bir de iş bu ya! Hemen derdini sorarlar. Osman onlara ne anlatsın ki. Bunca zaman ne anladılar ki. Osman kalbinden geçenleri bir tek sevdiği kıza söylemek ister. Bir kere söyleyebilecektir çünkü. Onca duygu yükünü yüreğinden dile dökebilmek öyle kolay mıdır ki?.. Osman alır sazını eline ve bir türlü anlatamadıklarını yine ancak ifade edebileceği kadar söylemeye başlar…
Osman o dönem böyle söylemiştir hepimizin bildiği malum türkünün sözlerini. Lakin günümüzde Cem Karaca, Haluk Levent, Edip Akbayram gibi sanatçılardan da duyduğumuz versiyonunda sözler değiştirilmiştir. E haliyle günümüz müzik sistemine uyum vs. amacı taşıyabilmekte olan parçalar orijinal düşünce yapısından uzaklaşmasa da sözler o yürekten dökülenlerden ziyade notalara yaraşır nitelik kazanmışlardır. (ah yarim- rinna rinna ney ).
Velhasıl-ı kelam Osman bir kıza gönlünü yakmış, yamamış, eklemiş, ulamış. Gülayşe’ si gülmüş denizler köpürmüş.. Gülayşe’si bir dudak bükmüş gemileri limandan alıp götürmüş. İçine de bir garip Osman’la Gülayşe’sini yolcu etmiş. Kapıları kapatıp, limanları yakıp, dalgaları kabartıp kaçıp gidenlerin türküsü olup çıkıvermiş Osman’ın Gülayşe’si…
-
Türkünün Adı:Bodrumlular Erken Biçer Ekini (Bodrum Hakimi)
Türkünün Yöresi:Muğla
SÖZLERİ
Bodrumlular Erken Biçer Ekini
Feleğe Kurban Mı Gittin Bodrum Hakimi
Nasıl Astın Mefharet Hanım Kendi Kendini
Altın Makas Gümüş Bıçağiyle Doğradılar Tenini
Hakim Hanım’ın Memleketi Kütahya Tavşan
Hakim Hanım Sen Eyledin Bizi Düşman
Nasıl Kıydın Mefharet Hanım Kendi Kendine
Çifte Doktor Gümüş Bıçağiyle Doğradılar Tenini
Hikayesi
Mefharet Hanımın hakim olarak görevli gittiği Bodrum da intiharı ardından, yöre halkının duygularıdır türkü olan.
Keşiflerine giderken at binen, yöre halkını seven, halkça da sevilen bir adalet sözcüsüdür Mafharet Hanım.
Farklı söylenceler vardır ama hepsinin sonunda ipi kendi boynuna geçirendir Bodrum Hakimi. Denir ki; sevdiği genci yargılarken eli de dili de varmamıştır ölüm cezası vermeye. O yüzden canına kıymıştır. Bir başka konuşulan; nişanlısının ölümüdür Bodrum Hakimi ne bu hayatı yaşanmaz kılan. Yine söylentiye göre idam cezası verdiği bir gencin abisi, Bodrum Hakimi ni Çatal Adaları na götürüp tecavüz etmiştir. Bunun ızdırabı ile yaşayamayıp geçirmiştir ipi boynuna. İçtenlikle çok sevilmiş bir hakimin ardından, Bodrum da yakılmış bir ağıttır bu.
-
Türkünün Adı: Kırmızı Gül Demet Demet
Türkünün Yöresi: Erzurum
SÖZLERİ
Kırmızı gül demet demet
Kırmızı gül demet demet
Sevda değil bir alamet
Balam nenni, yavrum nenni
Sevda değil bir alamet
Balam nenni, yavrum nenni
Gitti gelmez o muhannet
Gitti gelmez o muhannet
Şol revamda balam kaldı
Yavrum kaldı, balam nenni
Şol revamda balam kaldı
Yavrum kaldı, balam nenni
Kırmızı gül her dem olmaz
Kırmızı gül her dem olmaz
Yaralara merhem olmaz
Balam nenni, yavrum nenni
Yaralara merhem olmaz…
İnsan çakal olmuş aslan kalmamış
Türkünün Hikayesi
"Ali" diye bir oğlan varmış zamanında. Savaş patlak vermeden evvel gönül vermiş bir güzele, evlenmiş ve evliliğinin daha kırkı çıkmadan askere çağrılıvermiş. Ali, sevdiğini, anası ile bir başına bırakıvermiş ve askere gitmiş.
Ali'nin askere gitmesinden epey bir süre geçmesinden sonra savaşın bittiği haberi gelmiş köye. Ali'nin anası ile sevdiği mutluluk sarhoşu olmuşlar. Ali'nin içinde bulunduğu grubun şehre dönüş tarihi belli olmuş. Bunun üzerine anası ve karısı başlamışlar hazırlığa. Ve o gün geldiğinde anası demiş ki:
- "Kızım ben gidip tren istasyonunda bekleyeyim oğlumu, sen de evde hazırlıkları tamamla" deyip, tren istasyonun yolunu, sabahın köründe tutmuş.
Anası başlamış beklemeye. Bir tren gelir, biri gider ve oğlan gelmezmiş. Anası hava kararıncaya kadar beklemiş ve oğlan gelmemiş. Umudunu kesen ana evin yolunu tutmuş.
Eve geldiğinde gelinin odasında sesler geldiğini duyup kapıya yanaştığında içeride bir erkek olduğunu anlamış.
Bizim Anadolu'nun anası, namusunu kirli bırakır mı? İçeriden tüfeği kaptığı gibi odaya dalıverir ve yorgana doğru boşaltır mermileri. Ortalık kan gölüne dönmüştür. O arada yorgan sıyrılıverir yatağın üstünden. Bir de ne görsün! İki yıldır askerde olan oğulcuğu ile ona gözü gibi bakan gelini yatağın içerisindedir.
Meğer anası istasyonda beklerken görememiştir oğlunu, oğlan da koştura koştura eve gitmiş ve sevdiceğini yalnız bulunca dayanamamıştır.
Bundan sonra ana, az olan aklını da yitirip yollara düşer, ağzında bir türkü:
"Kırmızı gül demet demet..."
-
Türkünün Adı: Altınımı Ben Boynuma Dizerim
Türkünün Yöresi: Afyon
SÖZLERİ
Altınımı Ben Boynuma Dizerim
Ağlaya Ağlaya Mektup Yazarım Destan Yazarım
Zorunan Veriyor Şu Zalim Babam
Ölümünen Olsa Yine Bozarım Bende Bozarım
Aldım Helkeleri Giderim Suya
Aman Zalim Baba Ben Varmam Ona
Üç Gün Evvel Söyledim Ben Anama
Dördüncüsü Günü Yanarsın Bana Ağlarsın Bana
Yer Altında Karamıklar Dal Verir
Elin Oğlu Yastık Diye Kol Verir Aman Kol Verir
Kız Oğlana El Değmemiş Gül Verir
El Demiş Güllerle Taze Balmı Olur
Gonca Gülmü Olur
Türkünün Hikayesi
Vaktiyle Afyonkarahisar'ın, Emirdağ ilçesinin, Hamzahacılı köyünde, birbirini deli gibi seven iki genç vardır. Bunlar birbirlerini ta ufak yaşta sevmişler, hem de ölesiye sevmişler.
Genç delikanlı, Emirdağ'da ilk ve ortaokulu bitirdikten sonra, o zamanlar beldesinde lise bulunmadığı için, tahsilini yapabilmek amacıyla Afyonkarahisar'a gider.
Kız ise bu ayrılığa göğüs gerememiş olacak ki, yüreğinin derinliklerinden gelen bu sevgi sesini türkülere döker. Kızın söylediği bu türküler, Emirdağ'da dillere destan olmuştur.
Hamzahacılı köyü, diğer köylere giden yolun üzerinde olduğu için, kız bir gün suya giderken, yolda başka bir delikanlı kızı görür ve beğenir. Babasından istetir. Başlık parasını da vererek, kızı bu delikanlıya nişanlarlar.
Kız, durumu, Afyonkarahisar'da tahsilini yapmakta olan sevgilisine bildirir. Postada gecikme olduğu için mektup geç ulaşır. Oğlan mektubu alınca, "sınav sonunda giderim" düşüncesiyle kızın yanına hemen ulaşamaz. Kız, sevgilisinden de hiçbir haber alamaz ve içindeki duyguları türkü haline dönüştürür.
Kız, oğlandan haber alamayınca ne yapacağını şaşırmıştır. Bir taraftan da düğün hazırlıkları başlamış; kız ise kendini için için yemektedir.
Morali iyiden iyiye bozulan kız, düğün gecesi her şeyi göze almıştır. Sırrını söylemek, derdini açmak amacıyla ahretliği (kardeşliği) olan Dudu'nun yanına gider. Dudu'nun yanında babasının olduğunu görünce derdini açamaz, helallaşamaz. Üzgün ve bitkin bir halde evlerine döner.
Kız kendini asmak için evlerinin ahırında hazırladığı urganı yağlarken, bir yandan da kendisine yaktığı ağıtı okumaya devam eder. Gençliğinin baharında muradına eremeden kendi isteği ile bu dünyadan göç eder.
-
Türkünün Adı: Cin Yusuf
Türkünün Yöresi: Adana
SÖZLERİ
Karşıki tarlaya ekin ekerdim
Sağ elimle cidavımı dikerdim
Nice vezirlere ipin takardım
Al atın üstünde bulunamadım
Al atım gitti kimse tutmadı
Kılıç girmiş oldu elim yetmedi
Benim aç kurtlara haber gitmedi
Al atın üstünde bulunamadım
Doğan iller gibi doğdum büründüm
Nice samurlar giydim salındım
Yıkılası han içinde bulundum
Al atın üstünde bulunamadım
Al atım gitti ben de bağlıyım
Cigarimden aş oduna dağlıyım
Cidavu atar cin yusuf'un oğluyum
Al atın üstünde bulunamadım
Türkünün Hikayesi
Cin Yusufoğlu atıcı, vurucu bir büyük eşkıya imiş. Bu hal böyle olmakla beraber, kendisi fakir bir adam da değilmiş. Kozan'ın hatırı sayılan hanedanından biriymiş. Hükümet bu adamı ele geçirmeye çalışmış. Kabil olamamış.
Nihayet Adana'da Zahiroğlu adında bir bey varmış. Bu Arap, bir gün Kozan'a gitmiş. Cin Yusufoğlu'nun odasına misafir inmiş. Onunla konuştuktan sonra ona:
- "Bu dağlarda insan eşkıyalık yapmakla adam olmaz. Gel beraber gidek. Adana Paşası'na müracaat edek, senin kusurlarını affettireyim. Gel de bundan böyle evinde ekmeğin yensin, kahven içilsin, rahat günler geçir, bana dua et" der ve üç taş atarak yemin eder.
Cin Yusufoğlu, Zahiroğlu'nun sözlerine inanır. Doğru onunla beraber Adana'ya gider, ikisi birden Acem Han'ına inerler. Zahiroğlu, Yusufoğlu'nu handa bırakır, kendisi aceleyle Paşa'ya gider. Paşa'ya der ki:
- "N'ola sana malum ola. Cin Yusufoğlu dediğin çapkın herifi bugün buraya getirdim, Acem hanındadır. Bir alay asker ile bunu elde etmenin kolayı..."
Han çevrilir, uzun süre çatışma olur, sonunda Cin Yusufoğlu yakalanır. Hapishaneye atılır, iki saat sonra boynu vurulacaktır. Yusufoğlu yakalanmaya yakalandığını, hiç olmazsa son isteğinin yerine getirilmesini ister.
İsteği üzerine al atını ve cidavını getirirler. Yusufoğlu al atına biner cidavını kuşanır. Kendisini izleyenlere bu türküyü söyler ve türkü biter bitmez atını son hızla askerlerin üstüne sürer. Askerler paniğe kapılırlar. Cin Yusufoğlu ise hanın büyük kapısından kaçarak Kozan dağlarının yolunu tutar.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X