< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KAKÁ -- 29 Şubat 2016; 15:56:41 > |
Bildirim
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KAKÁ -- 29 Şubat 2016; 15:56:41 > |
Oyunu bitirdim ve beğendiğimi söyleyebilirim. Ciddi bir beklentiye girmezseniz ya da benim gibi sadece vampir teması için oynarsanız kesinlikle tatmin ediyor. Oyunun vampir teması güzel işlenmiş, arka plandaki hikayesini de şahsen sevdim, öyle efsane bir hikaye anlatmıyor ama mevcut şartlar altında atmosferi destekleyen güzel bir hikaye yazılmış ve bence sıkmıyor. Yetenek bakımından ise biraz daha iyi olabilirmiş, başta alınan keyif sonlara doğru biraz düşüyor zira çok doyurucu bir yetenek ağacı mevcut değil. Çok kullanışlı olduğunu düşündüğüm birkaç tane yetenek vardı ve sadece onları kullandım. Bir de geliştirme süreci uzun sürdüğü için hepsini geliştirmeye çalışmak biraz vakit kaybı olabilir, açıkçası uğraşmadım. Sevdiğim bir diğer kısım da atmosfer kesinlikle, hakikaten çok başarılı tasarlanmış bir Londra var, detay seviyesi ciddi anlamda yüksek, alelade bir oda ya da bina bile müthiş bir özenle çizilmiş. Oyunun bu kısmına gösterilen emeğe gerçekten çok saygı duydum.
Oynanış ile ilgili olarak mekaniği aslında Bloodborne ile benzerlik gösteriyor ama o derece yoğun bir aksiyona girmiyorsunuz. Tabii düşman bölgelerde gezdiğinizde bir tık artıyor aksiyon dozajı ama bu kısım da BB ya da Souls serisinde olduğu gibi düşmanlar öldükçe tekrar spawn olmadığı için süreklilik yok, siz ertesi geceye geçmediğiniz sürece de spawn olmuyorlar. Tek ve çift el silahlar mevcut, birkaç çeşit ateşli silah da yer alıyor. Silahlara özgü bir animasyon yok yalnız, tek veya çift el hangi silahı kullanırsanız kullanın aynı hareketler söz konusu. Ben genelde tek el kılıç ve stun özelliği olan sopayı kullandım. Çünkü düşman stun olunca kanını emiyor ve kan barınızı dolduruyorsunuz. Kan da bir çeşit mana yerine geçtiği için tüm vampir yeteneklerinizi kan barınız kadar kullanabiliyorsunuz. O yüzden düşmanlardan kan çekmek çok önemli, keza silahları geliştirirken "düşmandan vurdukça kan çekme" özelliği yer alıyor, kılıcınıza mutlaka bir özelliği dahil edin. Aksiyon çok yoğun değil dedim ama oyundaki boss sayısı bir hayli fazla, bu anlamda iyi bir iş çıkarmışlar. Elbette bir, iki tanesi dışında çok özgül değiller ama yine de keyif veriyor. Rpg ögeleri bakımında yoğun bir deneyim sunduğunu söyleyemem. Diyaloglar epey fazla aslında ama bunlar belli başlı bir kaç nokta dışında size seçim vaat etmiyor. Karakter üzerinde ise sadece vampirlik yapıp yapmamayı tercih edebiliyorsunuz, bu da oyunun size sunduğu en büyük rpg ögesi diyebilirim. Oyundak bölgelerde yaşayan insanlarla iletişime geçip, konuşuyor ve onlar üzerine çeşitli kararlar alabiliyorsunuz. Her bölgenin bir lideri var, örneğin o lideri öldürürseniz o bölgede anarşi başlıyor ve herkes ölüyor, ardından düşman bir bölge haline dönüşüyor. Yaşayan insanlarla ilgili her kararınız bir şeylere sebep oluyor ama bu oyunun gidişatına ya da yapısında büyük bir etki bırakmıyor. Sadece vampirlik konusunda ciddi işe yarıyorlar zira npc'lerin ufak çaptaki görevlerini yapıyorsunuz. Bu görevler sonucunda npc'ler üzerinde bir karar verme şansınız var, birine uyuz oldunuz mesela onun kanını emip öldürebilirsiniz ve bu size xp olarak geri dönüyor. Misal bir doktor vardı, ölülerin eşyalarını çalıyordu bende sinir oldum ve öldürmüştüm. Burada şöyle güzel bir detay var, insanlarla konuştukça hem o hem de bağlantılı olduğu diğer kişiler hakkında yeni detaylar öğreniyorsunuz. Bu detaylar da kişinin kan kalitesini arttırıyor, ne kadar çok detay öğrenirseniz o kişiden öldürdüğünüz takdirde elde edeceğiniz xp artıyor. Oyunda xp elde etmenin de en iyi yöntemi vampirlik yapmak bu arada, düşmanları öldürerek biraz farm yapayım gibi bir şansınız yok çünkü çok az xp elde ediyorsunuz, uğraşmaya değmiyor. Oyunun aslında en güzel yanı da burası zira sizi bir ikilem içerisinde bırakıyor. Vampirlik yaparsanız gelişiyorsunuz ama insanı yanınız ölümlüleri öldürme diyor ve yeri geliyor kıyamıyorsunuz. Vampirlik yapmazsanız da gelişme gösteremediğiniz için oyun ister istemez biraz zorlaşıyor ama çok değil elbette çünkü silahlarınızı geliştirdikçe yine güçlü vuruyorsunuz, sadece yetenekleriniz zayıf kalıyor. Oyunun bence iki büyük eksikliği var, birincisi çok küçük bir haritaya sahip olması, ciddi anlamda küçük ve aynı yerlerden geçişinizin haddi hesabı yok. Küçük olduğu için fast travel seçeneği de eklememişler hali ile sonlara doğru bir yerden bir yere gitmek bayıyor. Kimseyi öldürmeden, koşa koşa geçiyorsunuz çünkü oradan belki otuz kere geçmişsinizdir. İkincisi ise oyunda yan görev yok. Bölgelerdeki insanların görevleri var ama o görevler istenilen yere gidip oradaki bir eşyayı almaktan ya da biri ile konuşmaktan ibaret, bildiğimiz anlamda yan görev sistemi yer almıyor. Oyunun süresi bu yüzden biraz kısa 22 saat sürmüş bitirmem, bence daha uzun olmalıydı. Biraz daha büyük bir harita, yan görev çeşitliliği ile bu oyun gerçekten çok iyi bir noktaya gelebilirdi, bence bu kısım oyunun değerini düşürmüş. |
Bende aldim oyunun gelmesini bekliyorum,bu adamlarin yaptigi iki oyunda güzeldi bu da kötü olmaz.
|
Aksiyon dozajı Bloodborne seviyesinde değil elbette ama kesinlikle başka bir oyunu aratmıyor sürekli aksiyon içerisindesiniz. Yönetmiş olduğumuz doktor karakterinin kaldığı ikilemler ve bunlara sizin verdiğiniz tepkiler çok hoş ve önemli olmuş. Dövüş sistemi gayet doyurucu bence skilleri ve staminayı doğru kullanmamız oldukça önemli. İnsanların hastalıklarına ilaç üretip koşmak, onlara şifa olmak gerçekten harika olmuş. Doktor olduğunuzu hissettiriyor. Aynı zamanda oyunda fazladan xp kazanmak için insanların kanını emmeyi de seçebiliyoruz. Oyunu biraz daha kolaylaştırsa da bunun kötü sonuçları olabiliyor haliyle. Craft ve upgrade sistemi biraz daha geniş tutulabilirmiş. Onun haricinde karanlık atmosfer, oyundaki sesler ve müzikler inanılmaz havaya sokuyor. Kesinlikle alınıp oynanır. Eğer tereddütü olan varsa kesinlikle alıp denesin. Oyun oldukça başarılı bana kalırsa.
|
Oyunu bugün bitirdim ve hakkında birkaç paragraf bir şeyler yazmak istedim, umarım işinize yarar.
Konu aldığı dönem ve uzun süredir oyunlarda görmediğimiz vampirlik teması sebebiyle Vampyr bir süredir takip listemdeydi. Oyunu genel olarak beğendim. Hikâyesi, atmosferi, dünya tasarımı ve karakterleri ortalamanın üstündeydi. Dövüş mekanikleri çok çeşitli değildi ama hızlı olduğu için sıkmıyordu. Beni oyunda en çok hayal kırıklığına uğratan şey oyundaki kararları alırken bir ağırlığı varmış gibi gözükse de aslında olmaması oldu. Oyun beni genel olarak memnun etti fakat yapımcının bazı konularda kolaya kaçması hayal kırıklığına uğrattı. Yapımcı büyük bir yapımcı olmadığı için beklentilerim pek yüksek değildi, karşılığını da büyük oranda aldım fakat bir RPG oyununda aldığım kararların ağırlığını Vampyr’da olduğundan daha net bir şekilde görmem gerektiğini düşünüyorum. Hikâyeden bahsetmem gerekirse, oyundaki ana karakterimiz Doktor Jonathan Reid. Kendisi kan aktarımı konusunda ülke çapımda nam salmış bir uzman ve Londra’nın önde gelen doktorlarından biri. Savaş zamanını iyi değerlendiren Jonathan, kan aktarımı konusunda uzmanlığını savaş vakti yaralanan askerleri tedavi ederken kazanıyor. Savaş bittiğinde hayatta kalacak kadar şanslı olan Jonathan, savaş sonrası evine dönerken bir vampir tarafından avlanıyor ve hayatını bir süreliğine kaybediyor. Oyunun konu aldığı dönem, Londra İspanyol Gribi ile yanıp tutuşuyor, ölen insanların sayısının haddi hesabı yok öyle ki koca koca çukurlar kazılıyor ve içleri cesetlerle dolduruyor. Ana karakterimiz Jonathan’ı ölü bulan yetkililer ise onu bu bahsettiğim ceset çukurlarından birine atıyorlar. Ceset çukurunda yağmacıların kurbanı olan Jonathan, üzerinde bulunan her şeyi kaybediyor ve dımdızlak ortada kalıyor. Ölümüne sebep olan vampir’in kanı Jonathan’ın kanı ile uyuştuğu vakit Jonathan tekrar hayata bir vampir olarak dönüyor. Hayata döndüğünde ne olduğunun farkına varamayan Jonathan, kendini kana susamış bir şekilde buluyor ve gözü kimseyi görmez oluyor, etrafındaki insanlara bir av gözüyle bakıyor ve kim olduklarını hatırlama konusunda zahmete bile girmiyor. Kana susamışlığı yüzünden gözü kararan Jonathan gördüğü ilk insanın boynuna yapışıyor ve onu oracıkta öldürüyor. Kana susamışlığı sona erdiğinde ise acı olan tabloyla karşılaşıyor ve öldürdüğü kişinin kız kardeşi olduğunu fark ediyor. Ölümden geri dönen Jonathan daha neler olduğunun farkına varamadan kız kardeşinin cesedini kucağında buluyor ve içinde fırtınalar kopmasına sebep olan bir öfke içerisinde boğuluyor. Bu öfke Jonathan’nın yeni hayat kaynağı oluyor ve buna sebep olan vampiri ve Londra’yı kasıp kavuran İspanyol Gribinin sonunu getirmeyi hayat amacı ilan ediyor. Oynanış ise diğer RPG oyunlarına kıyasla daha farklıydı. Oyunun fragmanını izleyenler belki duymuştur, karakterimiz “ Vampirliği ben istemedim fakat kimi öldürüp öldürmeyeceğim benim elimde” diyor. Oynanışta karakterimizin bu söylemi ile paralellik gösteriyor. Oyunda bulunan her karakterle etkileşime girebiliyor, hikâyelerini öğrenebiliyor ve varsa küçük görevlerini yerine getirebiliyorsunuz. Karakterimiz bir vampir olduğundan dolayı etkileşime girdiğimiz her karakter aynı zamanda potansiyel bir av oluyor eğer seviyeniz yetiyorsa istediğiniz karakteri köşeye çekebiliyor ve onu öldürebiliyorsunuz. Oyunda bulunan her karakterin belli bir tecrübe puanı karşılığı var, bu puan karakter hakkında bilgi edindikçe artıyor ve karakter hakkındaki tüm bilgileri öğrendiğinizde en üst noktaya çıkıyor. Oyunun çıkmadan önce yayınlanan videolarında yapımcının bir karakteri avlamadan önce onu tanımanız gerek söylemi oynanışa güzelce yedirilmiş. Bir karakteri ne kadar iyi tanıyorsanız, kazancınız da aynı orantıda o kadar iyi oluyor. Karakterleri tanımak için ise onlarla ve iletişimde oldukları karakterlerle konuşmak gerekiyor. Oyunda bulunan her karakterin arayüzde ayrı bir sayfası var ve bu sayfada karakter hakkında edindiğiniz bilgileri, ne kadar tecrübe puanı kazandırdığını ve etkileşimde olduğu karakterlerin kim olduğunu görebiliyorsunuz. Karaktere dair yeni şeyler öğrendikçe onlarla olan diyalog sayınız da aynı şekilde artıyor ve ona dair daha çok şey öğreniyorsunuz. Oyunda anlık kayıt sistemi olduğundan dolayı karakterlerle konuşurken onların nasıl biri olduğu hesaba katmanız gerekiyor yoksa o karakter hakkında yeni bilgiler öğrenemiyorsunuz. Karakterler oyunda bulunan 4 ayrı bölgeye dağılmış durumdalar, her bölgede bir başkarakter bulunuyor, bu karakterler öldüğünde bölgede düzensizlik oluşmaya başlıyor. Oyunda bulunan 4 bölgenin de sağlık durumunu gösteren 5 kademelik bir tablo var, bölgedeki karakterlerin sağlık durumu ve yaşayan insan sayısına göre bu tablo iyileşiyor veya kötüleşiyor. Jonathan’ı güçlendirmek için haritanın dört bir köşesine dağılmış güvenli bölgeleri bulup bir gece dinlenmeniz gerekiyor, dinlenmeye geçmeden önce geliştirmek istediğiniz özellikleri seçiyor ve onları geliştiriyorsunuz sonrasında karakter geliştirmeyi onaylıyorsunuz ve oyunda bir gece geçmiş oluyor. Bu bir gece geçtiğinde bahsetmiş olduğum bölgelerin ahalisinden bazıları rahatsızlanıyor, bu rahatsızlıklar karakterlerin kan kalitesini yani ondan alacağınız tecrübe puanını ve bölgenin genel sağlığını kötü etkiliyor. Güvenli bölgelerde bu hastalıklar için ilaç üretip onlara vermediğiniz takdirde durumları daha da ağırlaşıyor ve bölge giderek sağlıksızlaşıyor, potansiyel avlar sağlığını kaybediyor ve onlardan kazanacağınız tecrübe puanları boşa gidiyor. Oyunda karakterlerle etkileşim de hem doktor rolünü üstleniyorsunuz hem de vampir rolünü, oyun karakterin bu rolünü oynanışa oldukça iyi yedirmiş. Oynanışın bu kadar farklı ve detaylı olması hoşuma gitti, oynarken aldığım her kararın ağırlığını hissetim. Vampir olarak öldürdüğüm her karakteri iyice araştırdım ve kötü olduğuna emin olduktan sonra öldürdüm. Bölgeye etkileri kötü olan karakterleri öldürdükten sonra oyun sonunda etkilerini görmek ve ölümlerinin oyunun dünyasına etkisini göreceğimi düşünmüştüm fakat öyle olmadı. Oyunu bitirdiğimde 7 karakteri öldürmüştüm, hepsi de kötü karakter tanımına uyacak olan karakterlerdi fakat oyun karakterlerin kötü veya iyi olmasına değil ölen kişi sayısına bakıyormuş ve buna göre sonu belirliyormuş. Bu durum beni ciddi anlamda hayal kırıklığına uğrattı. Her karaktere küçük detaylar ve sırlar vermişsin, her birinin farklı diyalogları ve etkileşimde olduğu karakterler koymuşsun, oyunda alınan kararların ağırlığını oyuncuya net bir şekilde hissettirmişin fakat bunların oyuna etkisini koyarken kolaya kaçmışsın. Oyunda bir karakter öldüğünüzde değişen tek şey bölgenin sağlığı oluyor, onun dışında etki ettiği bir şey yok. Böylesine güzel ve farklı bir oynanışa sahip olan bir RPG oyununa yakıştıramadım ben bunu, bir karakteri öldürdüğümde sadece bölgenin genel sağlığı değil, bölgedeki karakterlerin hal, tavır ve diyalogları da değişmeli diye düşünüyorum. Kendi oynanışımdan örnek verecek olursam, bir karakterin karısını öldürdüm ve o karakter hala benimle iletişim kurmaya devam etti, diyaloglarında büyük bir değişiklik olmadı hatta görevini yaptığım için bana teşekkür etti ve öldürdüğüm karakter ölmemiş gibi bu durumu ona anlatacağını söyledi. Oyunda hangi karakteri öldürdüğünüz bir önemi yok, kaç kişiyi öldürmüş olduğunuzun bir önemi var ve bu durum oyunda aldığınız çoğu kararı haksız çıkarıyor. Bir tarafta oynanışın bu kadar farklı ve güzel hazırlanmış olması bulunuyorken diğer tarafta oynanışın hikâyeye iyi bir şekilde yedirilmemesi bulunuyor. Yapımcı biraz daha uğraşıp oynanışı hikâyeye daha iyi yedirebilseymiş uzun süre akıllardan çıkmayacak bir RPG oyunu yapmış olacakmış bana göre. Oyunun dünyasını ise beğendim, önceki bölümlerde bahsetmiş olduğum 4 bölge birbirine güzel bir şekilde bağlanmış, oyunun dünyası kısa yollarla doldurulmuş her ne kadar harita büyük olmasa da içerisi güzel bir şekilde doldurulmuş. Can sıkan tek nokta sürekli gel-git yapmak olmuş, özellikle karakteri geliştirmek için bir gecelik verdiğiniz ara sonrası her bölgeden birkaç kişi hastalanıyor ve oyundaki karakterler kötü etkilenmesin diye onlara ilaç yetiştirme telaşı içerisine giriyorsunuz bu da sürekli gel-git yapmanıza sebep oluyor. Harita daha iyi tasarlanabilirmiş diye düşünüyorum, harita çok sade olmuş ve hiçbir yeri ne göstermiyor, en azından üzerine notlar alabilseydik güzel olurdu diye düşünüyorum. Dünyanın tasarımı güzel olmuş, her yer aynı kalitede tasarlanmış, bir yer çok güzelken diğeri kötü değil. Her ne kadar çok gel-git yaptırsa da ortamlar güzel tasarlandığından gezerken pek sıkmıyor, alışınca gidip gelmesi kolay oluyor zaten. Oyun hakkındaki genel fikrim beklentinizi yüksek tutmazsanız memnun olacağınız yönünde. Oyun uzun süredir görmediğimiz vampirlik temasını işliyor ve bunu yine oyunlarda pek kullanılmayan kasvetli Londra’da işliyor. Oyun aslında çok daha iyi olabilirmiş eğer yapımcı tasarladığı özgün oynanışı hikâyeye daha iyi bir şekilde yedirebilseymiş. |
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Halloween97 -- 29 Şubat 2016; 16:06:41 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı > |
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > |
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > |
|
|
|