Şimdi Ara

Wittgensteincı din felsefesiyle zorunlu olarak çıkarsanan dikotominin çelişmesi ibni arabi midir (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
23
Cevap
0
Favori
514
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • tanri varsa bizi evlatlık almalıdır ve hatta almak zorundadır zira 'ben' salt varlığımla veren olamam. belki toprak dahi benden sevimli ve iş görendir zira elma portakal ot ve bunu gıda yapan hayvanat olmasa ben olamam.

    ben neden evladı değilken evlatlığı olmuşken evladı şayiası çıktı. bani olan onu ibata eden bir var olum olmakta.

    ....................

    demek ki isevi antantaki tanrinin oğlu beni yanılttı. evet evlat vardı ancak evlatlığı olarka mevcuttu. birindeki sıhriyet diğerindeki uluhiyeti açıklayamayan baltalayan iken birden dine dönüş sinesini açan bir skolastik anlam kazandım.

    varacağım aydınlanma ile tanrinin krallığını yıkacak olan inancım birden anlam kaybını telafi etti ve okumalarımı doğru yapma ihtiyacı hissettim.

    inanç ve iman hiçlik çizgisinde ateismle sonuçlanmak zorunda idi. her şey dosdoğru iken cennetten atılmak ne demekti?

    hatayı görüp doğru okumalar yaptıkça tanrinin oğlunun aslında evlatlığı olması bana farklı bir bakışı makuliyete göre verdi.

    oğlundan vazgeçemeyen biri evlatlığı hakkında düşünebilir ve mesela adem olsa cennetten gönderebilirdi.

    ..............................

    o zaman teorik dinimdeki adem hikayemde bir yanılgı olmalıydı bu belliydi ancak şekli belirsizceydi.

    ...............................

    ben bir hayır gördüm ona yaradandan başka rızık veren yoktu. bu kişi ademdi. bu zat tanrinin evlatlığı olmalıydı zira hikayem buna göre oluşacaktı. cennetten kovulmam gerekliydi zira hiçlik tek düze bir çizgi iken yokluk koşutların birleşemezliği üzerine kurgu olacaktı.

    belki de hata buydu. yani ademe bakıp cennete girmeye çalışan , birir yaratıcı diğeri elçisi olana bakıp bu işi yapmalı idi. basitti ancak çok nuanstik farklarla mevcuttu.

    bir kere yaratıcıya karşı onulmaz kalp kırıklığım onun oğlu vasfı ile anılmamdı. şimdi ise evlatşığı hükmünde olunca ondaki nakısiyeti yok eden azim duruş beni sardı.

    .......................................

    anlaşılacağı gibi 'ben' denen şey 'anılan' bir şey olarak adlandırıldı. yani ben ilahın nakısiyetinden dolayı değil o nakısiyetin 'ben' olmamdan ötürü acı çekiyordum.

    ben oğlu olamazdım zira oğul babasındandır. ben evlatlık olarak nitelenmeliydim. ben kimim?

    ....................................

    bu soru beni tanımlama bakımından sorunların başı olarak tanınması gerekenin mekanına yol alıyor.

    bilinen kainat muhteşem renklerin muazzam uzaklıkların bomboş yaşamsallığı. dünya denen yerden başka olmayan şey salt yaşam mı? bana kalırsa iman ruh kız çocuğu vs. bu tanımlamada yer alan bir zenda mahkumu ile aynı ıraksaklıktadır.

    yani ıradıklarında dahi totali kadın denen nesnede birleşir. ama kadın kimdir? biri dişi biri dişi olmayan şeylerden biri ilah biri elçisi olsa adem olan ben evlatlık iken ne ola ki?!!!!

    .....................................

    hicrette uzun yolda kadınları deneyin. bundan büyük bir hicret yokken ikisi de kadın olan bir varlık var. her ikisi de ayrı ayrı doğum yapabilen bir şey. bunları bu uzun yolculukta deneyen şey tanri ise tanri neden bu iki kadını denemek istesin.

    ....................................

    ben bir evlatlık olarak anne ve baba denen kavramı yapmaz iken bana olan sevginin kaynağı bu olmalı. çünkü onlar nefislerine zulmederler ve beni bana sormazlar dünayay atarlar ölümü acıyı bahşederler. ben ise onları bu hayatın zorluğuna yani evlat olacağım dediğim ana düçar etmem. zira ben evlat olamam ben bir evlatlığım diyorum.

    .................................

    peki beni kim evlat edindi???




  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.