Şimdi Ara

World Of Warcraft Tarihçesi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
13
Cevap
0
Favori
948
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bihayli uzun ama RP falan yapmak isteyen ve hikayeyi en başından merak edenler için gayet güzel bi kaynak.

    ALINTIDIR

    Bir başka forumdan olduğu için şu an adres koymuyorum ama yetkililer adreside koy derse koyarım.





    Kimse evrenin nasıl doğduğunu tam olarak bilmez.Bazıları dev bir kozmik patlamanın, sonsuz boşlukta yankılanarak uzaktaki Dev Karanlığı uyandırdığı ve dünyaların bir gün yok olmak için yaratıldıklarını söyler.Bazıları ise evrenin tek ve sonsuz güçlü bir varlığın eseri olduğunu söyler dururlar.Bu kaotik evrenin kökleri nereye uzandığı belirsiz olduğunu söylesek te, emin olduğumuz şey çok güçlü bir ırkın, evrende bulunan her dünyaya ayrı ayrı bakarak, onları gözeterek onlara güzellik ve hayat bırakarak gittikleridir.
    Titanlar, dev ve metalik renkte bir deriler olan bu tanrılar evrenin istedikleri yerinde diledikleri gibi dolaşma haklarına sahiptiler ve yeni bir evren bulmuşlardı, ve bunu da diğerleri gibi dünyaları dolaşarak ve güzelleştirmek için yola koyuldular.Dev dağlar, derin denizler yaptılar elleriyle.Kara perde gibi karanlığa boğulan gezegenlere huzuru getirdiler, atmosferler yarattılar.Bunların hepsini bu kaotik ortama, uzak bir hedef gibi gözüken, düzeni getirmek için yaptılar. Keşmekeşten düzen yaratmak onların doğasının, ileri görüşlülüklerinin bir parçasıydı. Onlar ilkel ırkları bile güçlendirdiler; kendi işlerini yapabilsinler ve saygıdeğer dünyalarının bütünlüğünü koruyabilsinler diye.

    Seçkin bir grup olan Pantheonlar tarafından yönetilen Titanlar, dev karanlığın içine dağılmış yüz milyon dünyaya düzeni getirdiler.Pantheon, bu dünyalara aynı zamanda koruyuculuk yapanlar, ayrıca evrenin dışından gelen Sapmış Evrenden gelen varlıklarla savaşıyorlardı. Sapmış Evren, sayısız dünyasını bağlayan keşmekeş büyülerinin dünyevi olmayan boyutu, sadece yaşayan evrendeki hayatı yoketmeye ve yaşamın enerjilerini kendilerine katmaya yemin etmiş sınırsız sayıdaki şeytani yaratığın, iblislerin ve zebanilerin eviydi.Hiçbir kötülük ve sapmayı kabul etmeyen Titanlar, bu saldırılara karşı hep bir yol aradılar ve savaştılar.

    Sargeras ve İhaneti:

    Zaman içinde, bu kötü varlıklar Titanların dünyasına giden yolu buldular ve Pantheon en iyi Savaşçısı olan Sargeras


    Trisfal Bekçileri
    Warcraft I’den 2,700 yıl önce

    Trollerin Kuzey topraklarından sürülmesinden sonra Elfler kendi yıkılmış krallıklarını baştan yapmak için yeniden çalışmaya başladılar.Zafer kazanmış Arahtor Orduları Strom’a döndüler.İnsan Toplumu zenginleşip geliştikçe, Thoradin’in içinde bu kadar hızlı büyümenin İnsanları birbirinden ayıracağı korkusu belirdi ve bu yüzden Strom’u merkez olarak her zaman kullanıp otoritesini gösterdi.Uzun yıllar boyunca barışın kol gezdiği Lordaeron’da büyüyen İnsanlar, Thoradin’in ölümünden sonra genç nesillerle birlikte Krallıklarını büyütmek için çalışmaya başlattılar ve bu yüzden Strom’dan öteye gitmek için hayaller kurmaya başladılar.

    Elfler tarafından eğitilen Asıl Yüz İnsan Büyücü, güçlerini geliştirerek, Elflerden bile öteye gitmek için uğraşmaya başladılar.Bu Büyücüler, asil güçleri ve ruhları yüzünden seçilmişlerdi ve bu güçlerini her zaman önemsediler ve sorumlulukla kullandılar ancak büyücüler bu güçlerini ve sırlarını genç jenerasyonlara öğretmeye başladıklarında, hiç savaş yaşamamış ve bu yüzden büyü gücünü hayatının her yerinde kullanmaya başlamış Genç Büyücüler ortaya çıkmaya başladı.Sorumluluk içermeyen hareketleri ile krallık içinde sorunlar başgöstermeye başladı.
    Krallık büyüdükçe ve toprakları genişledikçe, Genç Büyücüler yolculuklarla Güney Topraklarına yayıldılar ve kendilerini ve halklarını vahşi hayvanları koruyarak veya avlanarak geçinmeye başaldılar ve bu da Strom’un ötesinde başka şehirler yapmaya olanak sağladı.Ancak güçleri geliştikçe, toplumdan büyücüler yavaş yavaş kopmaya başladı.

    İkinci Arahtor şehiri Dalaran oldu.Dalaran, Strom’un Kuzey-Batısında kalan Hillsbrad adı verilen yerde Lordamere Gölünün Güney kıyısına kurulmuştu.Güney topraklarına yayılan büyücülerin hepsi buraya yerleşmeyi uygun gördüler.Burada Büyüyü istedikleri şekilde daha özgür bir biçimde kullanmak istediler.Büyücülerin hayalindeki şehirdi Dalaran...Böylece başlayan Dalaran inşası ile birlikte dev bir ekonomi de ardından geldi böylece Dalaran İnsanların Büyü şehri oldu.Stromdan daha büyük, daha görkemli ve güzel bir şehir olmuştu artık.Ancak Büyünün bu kadar çok kullanması, daha fazla büyücünün yetişmesine ve en sonunda büyücülerin neredeyse hepsi gerçekle sanal arasındaki farkı anlayamamaya başladı.

    Sonsuzluk Gölünün yıkılması ile dünyada hapsolan ve saklanan birçok Burning Legion Ajanı Büyünün gücünü hissedince, Evrenin her tarafından gözler tekrar dünyaya çevirildi.Yer altından çıkan iblislerin tek amacı vardı artık : Dalaran.Dalaran’a önce çok zayıf Demonik saldırılar başladı ancak Dalaran Yöneticileri tarafından örtbas edildi, halktan saklandı.Birçok Güçlü büyücü Demon’ların pekşinden onları ele geçirmeye gönderile ancak hepsi güçlü Burning Legion’a karşı güçsüz kalıyordu.

    Birkaç ay sonra Batıl inançlı Köylüler, Dalaran Yöneticilerinin onlardan korkunç birşey sakladığına inanmaya başladı.Etrafta Devrim dedikoduları dolaşmaya başladığında, Arathor halkı Büyücülerin gücünü sorgulamaya başlamıştı.Halkın isyan çıkarmasından korkan ve Strom’daki Kral’ın onlara karşı tavır almasından korkan Büyücüler, Sorunlarını her şeyin başlangıcını yaratan ırka açtılar : High Elfler...

    Dalaran’daki Demonik aktivitenin varlığını duyan Elfler hemen en güçlü Büyücülerini İnsan topraklarına gönderdi.Dalaran’daki enerjiyi araştıran Elf Büyücüleri detaylı bir rapor hazırlayarak, içindeki Demonik aktiviteyi belirttiler.Raporun sonunda dünya üzerinde çok az demon olduğu ancak Legion’un hala çok büyük bir tehtit olduğunu belittiler.

    Quel’Thalas’ı yöneten Silvermoon Meclisi, Dalaran’ın Büyücüleri ile gizli bir antlaşma yaptılar.Elfler Dalaran Büyücülerine eski Kalimdor ve Burning Legion’dan bahsettiler, eski savaşları anlattılar.İnsanlara büyü kullandıkları sürece Halklarını Legion’un ajanlarından korumak zorunda olduklarını söylediler.Dalaran Büyücüleri bunun üzerine Tek bir Ölümlü büyücüye her türlü gücü vererek Legion’a karşı olan bu gizli savaşta savaşçı olarak öne sürmek fikri ile geldiler.Böylece İnsan halkının korkması veya paranoyak bir şekilde birbirlerine saldırması önlenmiş olacaktı.Elfler bu fikri kabul ettiler ve gizli bir örgüt kurmayı kabul ettiler.Elfler her zaman bu Bekçinin ardında olacak ve onu kontrol edeceklerdi, böylece güçlenen bekçi Burning Legion Ajanlarına karşı dünyayı koruyacaktı.

    Örgüt, toplantılarını gölgeli Tirisfal Glades’de yaptı.Burası aynı zamanda High Elflerin Lordaeron’da yerleştikleri ilk yerdi.Bu yüzden, Bu Örgütün adı Tirisfal Bekçileri oldu.Seçilen Ölümlü şampiyonlar Insan ve Elf Büyü gücünün tamamı ile donatılırdı.Aynı zaman diliminde sadece bir tane şampiyon olabilirdi, ve bu şampiyon tek eliyle Burning Legion’un her türlü ajanını yok edebilecek güçteydi.Bekçinin güçleri o kadar güçlüydü ki, sadece Trisfal Meclisi adı verilen Elf-İnsan ortak bir komisyonun gözetiminden geçmeden bir Bekçi seçilemezdi.Ne zaman bekçi yaşlanır, veya savaşta zayıf düşerse yerinde bir başkası getirilirdi.
    Nesiller geçtikçe, Bekçiler İnsanlığı görünmez Burning Legion tehtidinden korudular.Bu gizli savaşın ardında ise Gelişen bir İnsanlık İmparatorluğu ve gittikçe yayılan bir büyü çılgınlığı vardı.Bu arada her zaman bekçiler tetikte kalmışlardı…

    Ironforge – Cücelerin Uyanışı
    Warcraft I’den 2,500 yıl önce

    Eski çağlarda, Titanların Azeroth’u bırakınca, çocukları olarak sayılan Earthenler dünyada kalıp dilediklerince dünyaya şekil vermeye devam ettiler.Earthenler yüzdeyde geçen olaylarla ilgisi pek olmayan hiçbir yüzey ırkını tanımayan bir varlıklar topluluğuydu.Her biri dünyayı şekillendirmek için bıkmadan usanmadan uğraşıyorlardı.
    Sonsuzluk Kuyusunun patlaması, her ırk gibi earthen’i de çok etkilemişti.Dünyanın duyduğu acının aynısını içlerinde hisseden Earthenler kendi kimliklerini bu çalkantılı dönemde kaybetmeye başlamışlar ve kendilerini Titanların yeraltında kalan dev şehirlerine kapatmışlardı.Bunların en çok bilineni Uldaman adı verilen şehirdir.Uldaman’ın yanında Uldum, Uludar gibi bir çok eski Titan şehri bulunuyordu.Dünyanın altında bu ırk, sekiz bin yıl boyunca uyudu.

    Kendilerinin neyin uyandırdığı bilinmesede, Uldaman’da olan Earthen’ler kendilerini kapattıkları şehirlerden dışarı çıkmak istediler.Earthen’lerin yüzeye ilk çıktıkları anda fark ettikleri, bu uyuma sürecinde çok değiştikleriydi.Kayalardan oluşan derileri yumuşamış ve düzgün bir hal almıştı, taşa ve toprağa olan güçleri ise yavaş yavaş yok olmaya başlamıştılar, ve en son olarak ise artık Ölümsüz olmadıklarını anladılar.
    Kendilerine Cüce demeye başlayan Irk, Uldaman’ın önündeki yerleşimlerinden ayrılıp dünya yüzeyinde dolaşmaya başladılar.Halen derin yerlere ve derinliklerdeki gizemleri araştırmaya meraklı olan Cüceler Dünyanın en büyük dağının bulunduğu yere bir krallık kurdular, ve kuruldukları toprağa Onları yaratan Titan Yaratıcısı Khaz’goroth’un şerefine Khaz Modan dediler yani Khaz’ın Dağı.Bu Titan’a duydukları sevgiden dolayı Dağın kalbine dev bir anıt diktilerev bir Demirci Ocağı kurdular ve bundan sonra etrafında gelişen şehre Ironforge dendi.

    Cüceler, doğaları gereği değerli taşları biçimlendirmek ve değerli mineralleri bulmak için devamlı bir istek içinde çalıştılar.Ancak yer altına duydukları bu istek ve sevgi yüzünden yeryüzünde yaşayan komşularından hep isole yaşadılar.

    Yedi Krallık
    Warcraft I’den 1,200 Yıl Önce

    Strom Arathor’un başkenti olarak bilinse de, Dalaran gibi birçok yeni şehir kurulmaya başladı.İlk olarak Gilneas, Alterac ve Kul Tiras adı verilen şehirler kuruldu.Hepsinin kendi düzenleri ve ticaret sistemi vardı ve hepsi de Strom’un altında birleşmekten yanaydı.

    Trisfal Bekçilerin koruması ile yaşayan Dalaran halkı dünyaya büyüyü yaymaya devam etti.Dalaran Yöneticileri Kirin Tor mecilsini kurarak her türlü büyüyü, değerli eşyayı incelemeye koyuldular.
    Gilneas ve Alterac Strom’un en büyük savunucuları olular ve Dev Ordular kurarak Khaz Modan’ın Kuzeylerini keşfettiler.İşte bu zaman içerisinde Cüceler ve İnsanlar ilk defa birbirleri ile temas haline geçmiştir.Bundan sonra Ironforge’ye ilk İnsanlar ayak basmıştır. İnsanlar ve Cüceler birbirleri ile birçok sırrı paylaştılar ve birbirlerinin savaşa olan ilgililerini keşfettiler.

    Kul Tiras, Lordaeron’un güneyinde büyük bir adanın üstüne kurulu bir şehirdi.Ekonomisi balıkçılık ve Gemicilik ile sağlıyordu bu yüzden zenginleşmiş bir şehirdi.Zaman geçtikten sonra Kul Tiras dev bir Gemi Filosu kurarak dünyayı araştırmaya koyuldu ve değişik yerlerden değişik mineraller ve eşyalar getirdiler.
    Zaman geçtikçe Strom’un Lordları kendi evlerini Kuzey Lordaeron’a taşıdılar.Eski Kral Thoradin’ın varisleri, Strom’un başkent olması konusunda ısrar etselerde Strom Lordları Kuzey’e aydınlanma ve yeni bir şehir kurma hayali ile yerleştiler.Dalaran’ın Kuzeyinde kurulan bu şehrin adı toprağın adını paylaşarak Lordaeron oldu.Lordaeron daha sonradan bir Kutsal Şehir halinde geldi, dinine bağlı olan çoğu insanın uğrak yeri haline geldi.


    Arathi’nin varisleri, Strom’un terk edilişinden sonra Khaz Modan’ın Güney topraklarına indiler ve uzun yıllar süren bir yolculuktan sonra Azeroth olarak adlandırdıkları Kıtada Stormwind adlı Krallığı kurdular, ve sonunda dev bir İnsan Krallığı kurulmuş oldu.

    Çok az savaşçı Strom’u koruma görevini üstlenmişti.Strom artık Krallığın başkenti değildi ve bundan sonra yeni bir millet oluşturmaya başladılar ve kendilerine Stromgarde dediler.Her İnsan şehri kendi içinde gelişmeye başlasa da, Arathor İmparatorluğu yavaş yavaş erimeye başlamıştı.Tüm şehirler birbirinden ayrılmaya ve Kral Thoradin’in birleşmiş insan imparatorluğu fikri sonsuza kadar yokolmuştu.

    Aegwynn ve Ejderha Avı
    Warcraft I’den 832 yıl önce

    Kurulan yedi krallık birbiri arasında rekabete ve sürtüşmelere başlayınca Bekçiler bu olayın kaos yaratacağından korkarak izlediler.Zaman içinde birçok Bekçi gelip geçmişti, ancak bu zamanlarda tek bir kişi Trisfal’in tüm büyülü gücünü kontrol etmekteydi, kendisini gölgenin dev savaşçısı sayan Aegwynn…Aegwynn bir İnsan Kız çocuğuydu, Örgütün çok zor sınavlarından başarı ile geçmişti ve Bekçilik görevini kazanmıştı.Aegwynn hemen avcılığa başlayarak birçok yaratığı yoketmiştir, ve Trisfal Meclisine kafa tutacak ve Erkek üstünlüğüne bile karşı savaşacak bir Bekçi olmuştur.Düşüncesine göre Trisfal Meclisini kuran İnsan ve Elflerin bu soruna köküne bir son getirmesi için hiçbir şey yapmamaktadır.Bu yüzden sabırsız bir şekilde devamlı bir tartışma havasında geçen toplanılara rağmen Aeggwynn çok güçlü olduğundan olayı hep Bekçi olarak kalmıştı.

    Trisfal’deki gücü artmaya başlayan kız, en sonunda bir yerlerde fısıldanan bir dedikoduya aldanarak Soğuk Northrend Kıtasında yaratık avına çıktı.Kuzeye yolculuk yaparak Aegwynn tüm yaratıkları dağlara kadar kovaladı.Burada bulduğu Yaratıkların çok yaşlı bir ejderhayı avladılarıydı.Dev dragon ve yanındaki dragonlar bu yaratıklarla başa çıkabilmelerine rağmen Aegwynn savaşa katılarak Yaratıkları yok etmeyi başardı.Bunlar olduktan sonra dev bir Fırtına Northrend’in üstüne çoktü ve Gökyüzünde dev bir karanlığın içinden Sargeras – Burning Legion’un Efendisi - ortaya çıktı.Aegwynn’in önünde duran Sargeras genç bekçiye yakında Trisfal Meclisinin yıkılacağını ve dünyanın yakında kontrolüne geçeceğini söyledi.

    Aegwynn, kendinin bir tanrı kadar kuvvetli olduğunu sanarak Sargeras’a büyülerini gönderdi, ve garip bir şekilde Sargeras’ın dış kabuğunu yok ettiğini görünce Sargeras’ın öldüğünü zannetti ve bedenini Eski Kalimdor çağlarından kalan bir Night Elf tapınağını sular altından yükselterek Sargeras’dan geriye kalanları buraya kitledi ve tekrar tapınağı kimsenin bulamayacağını zannettiği derin sulara gömdü.Ancak Aegwynn Sargeras’ın ne planladığını asla bilemeyecekti.Sargeras taklit ölümünden sonra Aegwynn’in zayıf ruhunun içine girerek burada gizlendi.Uzun yıllar da bu bedenin içinde gizlenerek planını uygulamak için zaman kolladı.

    Üç Çekiç Savaşı
    Warcaft I’den 230 yıl önce

    Ironforge cüceleri uzun yüzyıllar boyunca barış içinde yaşadılar.Ancak daha sonra sayıları çok artınca Dev Şehirlerde yaşayamamaya başladılar.Büyük Kral, Modimus Anvilmar’dan sonra Cüceler 3 ayrı Fraksiyona ayrılmaya başladılar.

    Madoran Bronzebeard tarafından yönetilen Bronzebeard Klanı, Ironforge’nin koruyucuları oldular.Khardros Wildhammer tarafındna yönetilen Wildhammer Klanı şehrin kontrolunu ele geçirmek için çalışmaya başlaılar.Dağın en altında Büyücü Thaurissan tarafından yönetilen Dark Iron Cüceleri de diğer iki ırktan kopmaya başladı.ar
    Bu 3 fraksiyon ilk başlarda barış içinde yaşasalarda, halen seçilemeyen kral yüzünden Ironforge’nin yönetimini kim alacak sorusu halen kafalarda bir soru işareti oluşturmaktaydı.Bu yüzden savaşa giren 3 fraksiyon uzun süre yerin altında kanlı savaşlar yaptılar.Sonunda En güçlü ordulara sahip olan Bronzebeard Klanı Dark Iron ve Wildhammer Klanlarını dağın derinliklerinden attılar.

    Khardros ve Wildhammer savaşçıları Kuzeye yolculuk ederek kendi krallıkları olan Grim Batol’u kurdular ve burada kendi hazinelerini oluşturdular.Thaurissian ve Dark Ironlar bunu yapmadılar, küçük düşmekten ve yenilmekten hiç hoşlanmayan Dark Ironlar Çok güzel bir yer olan Redridge Dağlarında yeni bir Şehir kurdular.Çok zengin oldular ve diğer klanlarla başa baş yarışmaya başladılar.Ancak daha sonra Thaurissan ve Büyücü karısı Modgud Ironforge ve Grim Bartol’a iki ordu göndererek savaş başlattılar.Dark Iron’lar Khaz Modan’ı kendi toprakları yapmak istiyordu.

    Dark Iron orduları her iki şehirde savaşa başladı.Ancak Marodan’ın orduları hemen Dark Iron ordularını yenilgiye uğrattı ve Tharissian kaçmaya zorlandı.Grim Bartol’da ise Modgud’un orduları ise yeni yeni çarpışmaya başlamıştı.

    Ancak Modgud çok güçlüydü çoğu savaşçıyı kendi öldürdü ve şehre kuşatmaya başlaı.Ancak Khardros’la savaşırken hayatını kaybeden Modgud yüzünden tüm savaşçılar kaçtılar ve Ironforge’nin yardımı ile karşılaştılar.Dark Iron Ordusunun hepsi orada yok edildi.

    Birleşen Ironforge ve Grim Batol orduları güneye dönerek Thaurissan ve Dark Iron’ları yok etmek adına yola çıktılar.Çok uzaklaşmadan Tharurissan’ın öfkesi dev bir büyü ile açığa çıktı.Dev bir Doğaüstü varlık çağırmaya çalışan Thaurissan, zafer elde etmeye çalışıyoru, ve dünyanın altından dev bir gücü ortaya çıkardı.Ancak bu onun kıyameti olacaktı.

    Elemental Lordu, Ragnaros Thaurisssan’ın çağrısı ile serbest kalmıştı ve tekrar bir bünyeye kavuşan Ragnaros Redridge Mountain’de dev bir yıkıma yok açtı.Dev Volkana dönüşen Dark Iron Şehri olan Dağ yandı, ve dağlar yükselerek Searing Gorge ve Burning Steppes alanlarını yarattı.Thaurissan bu sırada öldürüldü ve Ragnaros yeni yaratıklarını çağırarak tekrar güçlenmeye başladı.O gündur Ragnaros Dev Volkanın içinde planlar kurmakla uğraşmaktadır.

    Dev patlama ve oluşumları gören Cüce kralları ordularını geri çekerek olanları görmemeyi tercih ettiler.
    Bronzebeard klanı Ironforge’lerini tekrar kurdular.Wildhammer’ler ise Grom Bartol’a döndüler ancak Dev Savaşta çok zarar gören Grim Bartol’u terk etmeye karar verdiler.Çok üzülmüşlerdi, Kral onlara Ironforge’ye dönmeye ikna etmeye çalıştı ancak kabul edilmedi bu yüzden Khardros Hinterlands’e giderek Aerie Peak’da yeni bir şehir kurdu.

    Hala Ironforge Cüceleri ile bağlarını koparmak istemeyen Wildhammer Clanı, İki Kıta arasında dev bir Köprü yaparak adını Thandol Span koydu.Bu ticaret dolayısı ile iki Krallıkta çok gelişti.Daha sonra Madoran ve Khardros atalarının şerefıne iki dev heykeli güney topraklarında kurdu.Bu iki Heykeli Dark Iron’lara savaşırsanız kaybedersiniz der gibi burada duruyorlar(Editörün notu:Bu Heykeller Searing Gorge’ye giden geçite yakındır.)
    İki krallık birbirlerine sıkıca bağlandılar.Ancak Grim Bartol’da yaşadıklarından sonra Wildhammer’ler yer altında yaşamak yerinde yer üstünde normal bir şehir kurmayu tercih ettiler.Ironforgedekiler bunu hiç yadırgamadılar.

    Son Bekçi
    Warcraft I’den 45 yıl önce

    Bekçi Aegwynn çok gelişti ve güçlendi.Trisfal’deki enerjileri onun yaşamını da uzattı.Aptalca Sargeras’ı öldürdüğü düşünden Aegwynn dünyayı Yaratıklardan korumaya devam etti.Bu tam 9 yüzyıl sürmüştü, ve sonunda Trisfal Bekçileri Aegwynn’in yerine başka birisinin gelmesinin vaktinin geldiğini düşündüler.Meclis Aegwynn’in Dalaran’a dönmesini emretti, böylece kendilerine yeni bir bekçi bulabileceklerdi.Ancak Aegwynn, Mecilse güvenmeyerek kendi soyundan birinin bekçi olması için düşünmeye başladı.

    Aegwyn bir erkek çocuğu doğurmak ve ona tüm gücünü vermek istedi.Bunu Meclis’ten gizli yapmak için Azeroth’un Güneyinde Aegwynn mükemmel bir erkek buldu:Çok güçlü bir İnsan Büyücüsü olan Nielas Aran.Aran Azeroth’un Kralının baş danışmanıydu ve çok güçlü bir büyücüydı.Aegwyn Aran’ı baştan çıkararak bir çocuk yapmaya ikna etti.Aran bu güçlerin cocukta da olacağını biliyordu, bilmediği şey ise Aegwnn’in bir yaşa gelmeden ona Trisfal’in tüm gücünü cocukta açığa çıkacağıydı.

    Zaman geçti, ve Aegwynn’in bir oğlu oldu.Adı Aegwynn tarafından Medivh koyuldu.Anlamı Gizemlerin Bekçisiydı.Aegwynn oğlunun gelecekte yeni Bekçi olacağına inaniyordu ancak gizlenen Sargeras’ın ruhu cocuğa geçmişti ve Aegwynn’den ayrılmıştı.Aegwynn’in aklına asla dünyanın en yeni bekçi adayının çoktan evrenin en kötü tanrısının etkisi altında olduğu gelmemişti.

    Aegwynn cocuğunun sağlıklı olduğunu görünce Medivh’i Stormwind’de babasına bırakarak gizemli topraklarda kayıplara karıştı.Medivh gülcü bir çocuk olarak büyüdü.

    Sargeras cocuk büyürken, genç cocuğun güçlerinin nasıl geliştiğini gördü.Medivh 12 yaşına geldiğinde Azeroth’da tanınan bir çocuk haline gelmişti.Çok güçlü bir büyücü olacağı kesindi.Burada en iyi iki dostu vardı: llane, Azeroth’un Prensi ve Anduin Lothar , Arathi Soyunun son varislerinden biri.Üç cocuk krallıkta çok sevilirdi.
    Medivh 14 yaşına geldiğinde içindeki büyü gücü bir anda korkunç bir gelişim gösterdı ve Sargeras’ın ruhu ile çarpıştı.Uzun yıllar boyunca Medivh bir depresyon sürecine girdi, aslında gücler bir çocuğun kaldıramayacağı kadar çoktu.Daha sonra bu süreç geçtiğinde artık bir yetişkin haline geldiğini gördü ve Llane ve Anduin’in Azeroth’un yeni yöneticileri olduğunu gördü.Kendi içinde güçlerini kullanmakla ilgili çok büyük bir istek gören Medivh, Sargeras’ın ona kurduğu tuzaklardan habersiz yaşamına devam etti.

    Sargeras yavaş yavaş Medivh’in kararan yüreğine bir şeyler fısıldamaya başlamaya hazırlanıyordu.Yakında İkinci Saldırı başlayacaktı ve bunu Dünyanın son Bekçisi sağlayacaktı…

    Medivh’nin doğumundan kısa bir süre önce, Kil’jaeden the Deciever oturdu ve evrene baktı.Lanetli Demonlord Sargeras için Azeroth’a yapılacak ikinci saldırı için bir plan yapmaktaydı.Bu sefer Sargeras hata kabul etmeyecekt,.Kil’jaeden yeni bir güç aramaya başladı, böylece Azeroth’un Savunmalarını daha Legion’un kendisi Azeroth’a ayak basmadan yok edeceklerdi ve Azeroth’un kontrolü Legion’un eline çok kolay gececekti.

    Bu sırada Kil’jaeden Draenor adı verilen bir gezegen gördü.Çimenlik oldukça güzel bir gezegen olan Draenor, şamanistik, klan yönetimi ile yaşayan Orcları ve barışçık Draeneileri gördü.Şerefli ve Soyul Orc klanları dünya üzerinde avlanıyor ve düzen içerisinde yaşarken, Draenei ise dev şehirler kurmaktaydı.Kil’jaeden Dreanor’un sakinlerinin Burning Legion’un yeni güçleri olabileceğini düşündü.

    İki Irktan, Kil’jaeden savaşçı orkların Legion’un bozulmuşluğuna çok kolay aldanıcağını gördü.Hemen Yaşlı Orc Şamanı, Ner’zhul’a tıpkı Azshara’ya Sargeras’ın yaptığı gibi reddedemeyeceği şeyleri vaad etti.Şamanı kullanarak Orc Klanları arası savaşları başlattı, ve Orcların kana susamış savaşçılara dönmesi çok uzun sürmedi.Kil’jaeden daha sonra Ner’zhul’un ve Halkının kendilerini sonsuza kadar savaşa ve ölüme adamalarını istedi.Ancak Yaşlı Şaman, halkının durumundan hiç memnun olmayınca bir şekilde Kil’jaeden’in emrilerine karşı geldi.

    Ner’zhul’un direncini kıramayan Kil’jaeden kendine başka bir orc aramaya başladı ve kendine mükemmel bir aday buldu: Ner’zhul’un hırslı öğrencisi Gul’dan.Kil’jaeden aynı şekilde vaadlerde bulundu Gul’dan’a ve buna hemen kanan Gul’dan gücün karşılığında sadık bir uşak olacağına yemin etti.Genç orc bu güçle evrenin görebileceği en güçlü Warlock’lardan biri oldu.Başka orc’lara bu güçleri anlatarak eski geleneksel şamanistik güçleri silmeye başladı.

    Kil’jaeden orcların gittikçe zayıfladığını gördü ve Gölge Meclisini Gul’dan’a kurdu.Bu gizli Mecils tüm clan’lari birleştirmek ve Warlock güçlerini yaymak için çalışmaya başladı.Warlock gücü kullanan Orclar yüzünden Dreanor kendi içinde yokolmaya başladı, topraklar karardı ve çimenlikler kurudu.Zamanla Orc’ların Ev dedikleri dünya kırmızı, verimsiz topraklı bir yere dönüştü.Yaratık enerjileri yavaş yavaş dünyayı yok etmekteydi.

    Horde’nin Yükselişi

    Orc’lar Gul’dan’ın konrolünde gittikçe vahşi yaratıklara dönüştü.Dev Arenalar kurarak savaşçıları savaştırarak orc’ları savaşa, kana , ölüme karşı kayıtsız yaptılar.Bu arada çok az Klan Lideri, bu bozulumu fark etti.Bunların önde geleni Durotan’dı.Durotan Frostwolf Klan’ının lideri, Orcların bu bozuluma bir dur demesi gerektiğini söyledi.Ancak onu kimse dinlemedi.Hatta Çok güçlü Liderlerden Grom Hellscream bile.
    Kil’jaeden Orc Klanlarının hazır olduğunu biliyordu ancak onların sonsuz itaatlarından emin olmak istediği için gizli bir şekilde Gölge Meclisin Mannoroth the Destructor’u çağırmasını sağladı.Gul’dan Liderleri toplayarak Mannorth’un kanından içmenin onları neredeyse yenilmez yapacağını söyledi.Grom Hellscream Liderliğin tarafından sadece Durotan dışında herkes bu kandan içerek Burning Legion’un kölesi oldu.
    Bu lanetli kandan içen orclar çok vahşi oldular.Gul’dan tüm Clanları toplayarak tek bir Guruh yani Horde’yi kurdu.Ancak Güçlü Orc Kumandanları Grom Hellscream ve Orgrim Doomhammer yerine Gul’dan bir kukla Komutan seçerek Horde’yi yönetmesini emretti:Blackhand The Destroyer.Horde daha sonra gücünü ilk kez Draenei’ler üzerinde denedi.

    Aylar içinde, Horde neredeyse tüm yaşayan Draenei’leri öldürdü.Sadece saklananların çok azı kurtulabilidi.
    Bu Zaferle tatmin olaran Gul’dan, eğer savaşacak birileri olmazsa Orclar arasında bir iç savaş çıkabileceğinin farktındaydı.

    Orclar kısa bir süre içerisinde Legion’un en güçlü silahı oldu.Ve Kil’jaeden Sargeras’dan saldırı için emir vermesi için beklemeye başladı.

    Kara Kapı ve Stormwind’in İşgali
    Warcraft I: Orklar ve İnsanlar




    Kil’jaeden Azeroth’un İşgali için Horde’yi hazırlarken, Medivh’de ruhu için Sargeras’la savaşmaya başlamıştı.Stromwind’in en güçlüsü Kral Llane, arkadaşının içinde tuttuğu büyüyen karanlığı fark etmiş ve onun için endişelenmeye başlamıştı.Llane bu endişelerini Anduin Lothar’a açtığında o bile Medivh’e ne olduğunu tam olarak açıklayamamıştı.

    Azeroth’a Horde’yi sürmek için son teşvik Sargeras’ın kendisinden geldi.Sargeras Gul’dan’a sonsuz güç vaad etti.Ona Bin Yıl önce Denizlerin altında Bekçi Aegwynn’in Kendinden kalan bazı güçlü eşyaların onu Yaşayan bir Tanrı yapacağını söyledi.Gul’dan kabul etti ve Azeroth’daki düşmanlarının yenildikten sonra onu alacağını söyledi.Herşeyin planlandığından iyi gittiğini gören Sargeras, saldırıların başlatılması emrini verdi.

    Medivh bu arada delirme noktasında kendini kaybetmek üzereydi.Karazghan’dan çıkan Medivh Sargeras’ın yönendirilmesi ile Azeroth’un Güneydoğusuna gittiğinde Orc Warlocklarla karşılaştı.Warlock’lar ve Medivh’in beraber çabaları ile Kara Kapı açılmış oldu.Kara kapı Azeroth ve Draenor arasınında bir geçit görevi görmekteydi ve Dev Orduların içinden geçebilmesini sağlayacak kadar da büyüktü.Gul’dan önden Öncü Keşif birlikleri göndererek Düşmanları hakkında bilgi sahibi oldu.

    Durotan, halen Gul’dan’ın bozulmuşluğuna inanıyordu ve bu yüzden bir kez daha Warlock’larla konuşmaya gitti.Cesur Savaşçı Warlockların Orcların ruhlarını bozduklarını ve bu Saldırının onlar için bir kıyamet olacağını söyledi.Gul’dan böylesine popüler bir kahramanı öldürmenin çok riskli olduğunu bildiğinden onu ve Klanını Azeroth’un uzak köşelerine sürgün etti.

    Frostwolfların sürgününden sonra, portaldan çok az Orc Klanı geçti.Bu orklar daha sonra Black Morass adı bataklık alanda üslerini kurdular.Orclar bu geldikleri dünyayı keşfetmeye başkayarak, heme Stormwind’in Koruyucuları ile çatışmaya girdiler.Bu Koruyucular her ne kadar Orclar için zayıf düşmanlarsa, bir o kadar çok ve zekiydiler.Llane ve Lothar asla Dünyaya ayak basan Orc sayısından tam bir rakam edinemediler ve bunun ne kadar güçlü olduğunu anlayamadılar.Kısa bir süre sonra Orclardan oluşan Horde’nin büyük bir bölümü, Azeroth topraklarına geldiler ve Gul’dan bu andan itibaren ana saldırısını İnsanlar üzerine yapmayı istedi, ve gizlice Horde, Stormwind’e dev bir saldırı düzenledi.

    Azeroth’d Horde ve İnsanlar arasındaki savaşta her iki tarafta da iç sorunlar baş gösterdi.Kral Llane, Orcların yenileceğine inandığu için Stormwind’de savaşmaya devam ederken, Sir Lortan ise savaşın sadece saldırmakla kazanılabileceğini düşünüyordu.Bu yüzden Krala olan bağlılığı ile kendi içgüdüleri arasında çatışmaya başladı.Daha sonra Kendi içgüdülerine dayanarak, Lothar Medivh’ın Kule Kalesi Karazhan’a girip, Medivh’in Yardımcısının da yardımı ile Medivh’in delirmiş halini yok ettiler.Medivh’ın bedeni yok edilince, Sargeras Twisting Nether’e geri dönmek zorunda kaldı, ve Medivh’ın ruhu da dünya üzerinde serbestce yıllarca dolaştı.

    Medivh yokedildikten sonra, Horde halen tüm güçleri ile Stormwind’in savunmalarını yok etmeye devam etti.Horde’nin Zaferi kesinlik kazanmaya başlayınca, Orgrim Doomhammer, Orcların arasındaki en büyük Şeflerden biri, Dreanor’dan buraya gelinmesinin ve ne kadar bozulduklarının farkına vardı.Durotan, sürgünden kaçarak onun yanına gelmiş, ve ona Gui’dan’ın planlarından bahsetmiştir, ancak bu yaptığını Gul’dan’ın katillerinin onu öldürmesi ile sonuçlanmıştır.Durotan’ın ölümü ile birlikte yanında taşıdığı tek oğlunu da kaybederek, Aedelas Blackmoore adlı bir İnsan Efendisinin altında köle olarak alınmasına yol açmıştır.

    Bu zayıf Orc, bir gün Orcların gördüğü en büyük lider olacaktı.

    Durotan’ın ölümü ile, Orgrim, Horde’nin Demonik Bozulmuşluğunu görerek, yandaşları ile birlikle Gul’dan’ın Kuklası Kumandan Blackhand’ı öldürdü.Orgrim’in kararlı ve iyi Liderliğinde Horde’ler Stormwind’in önlerinde şehri kuşattılar.Kral Llane, Horde’yi küçümsemesinin sonuçunu görüyordu, Krallığı yeşil derili vahşi yaratıklar tarafından ele geçirilmişti.Kaçınılmaz olarak Kral Llane, Garona adlı bir Yarı-Orc Katil tarafından suikast’e kurban gitti.

    Lothar ve Savaçıları, Karazhan’dan geri dönerken, insan topraklarındaki yok oluşu gördükler ve her şeyin çok geç olduğunu anladılar.Orc Horde’si bütün insan topraklarını ele geçirmişti.Gizlenen Lothar, İnsan topraklarını geri kazanmak için yemin etti.Ve bunun için olabilecek her türlü yola başvuracaktı.

    Lordaeron’un Alliancesi
    Warcraft 2: Karanlığın Hikayeleri

    Lothar, Azeroth’un dağılmış İnsan orduları ile birlikte toplayarak, Kuzeye, Lordaeron’a doğru dev bir göç yaptılar.Horde’nin İnsanlığı istediği gibi yeneceğini bilen İnsanlar, Yedi İnsan Lideri ile birlikte birleşerek, İnsanların Alliancesini kurdular.Neredeyse 3000 yıl boyunca, Birbirinden ayrı olan bu Irk, tekrar bir bayrak altında birleşti.Alliance’nin Büyük Komutanı seçilen Lord Lothar ordularını Gelecek Horde’ye karşı hazırlamaya başladı.

    Uther the Lightbringer, Admiral Daelin Proudmoore ve Turalyon’un yardımları ile Lothar diğer İnsan’a benzeyen ırkları da Alliance’nin tarafına geçirdi.Bunlar Ironforge Cüceleri ve Quel’Thalas’ın High Elfleri idi.Elf’ler gelen tehditde karşı ilgisizlerdi, ancak Lothar’ın Arathi Kanından geldiği Atalarının binlerce yıl önce yardımlarını esirgemediklerinin farkındaydılar ve bu yüzden Savaşmaya karar verdiler.

    Savaş Şefi, Doomhammer tarafından yönetilen Horde, Dreanor’dan Orge’leri ve Amani Forest’den Trolleri toplaryarak Alliance’ye cevap verdi.Büyük bir Saldırı ile ilk olarak Khaz Modan ve Ironforge’ye saldıran Horde başarısız oldu.

    Bu nedenle İkinci Savaşın başında, Horde dünyanın dört bir yanına adamlarını göndererek Demon Soul adlı Taşı bularak, bunu eski Ejderha Kraliçesi Alexstrasza’yı bulunduğu yerden çıkarttılar.Onun Değerli Yumurtalarını yoketmekle Tehtit eden Horde, Alexstrasza’nın Çocuklarını savaşa göndermesini istedi.Gururlu ve Onurlu Kırmızı Ejderler bu emre uymak zorunda kaldı ve Horde için savaştılar.

    İkinci Savaş Khaz Modan’dan başlarak Lordaeron ve Azeroth’un her tarafında devam etti.Kuzey Savaşlarında Horde, Quel’Thalas’ın Sınırlarını yok ederek High Elf’lerin yardımlarının asla yerine ulaşamamasını sağladı.Böylece Alliance en büyük güçlerinden mahrum kalarak geri çekilmeye başladı.Bu Yardımların gelmemesine rağmen Lothar ve Ordusu Düşmanları durdurmayı başarıyordu.

    Ne yazık ki, İkinci Savaşın son günlerinde Alliance’nin yenilgisi neredeyse kesinleşmişken Dünya üzerindeki en Güçlü iki Orc arasındaki bir anlaşmazlık dünyanın kaderini değiştirdi.Lordareon’un Başkentine Kuşatma yapan Doomhammer, Alliance’nin son Savaşan Ordusunu yok etmek için plan yaparken, Gul’dan ise Kuşatmadan ayrılıp yanında Tüm Horde’nin yarısını ***ürerek, Doomhammer’i yalnız bıraktı.Gul’dan bundan sonra Denize açıkarak kayboldu.Böylece Horde kazanabileceği en büyük şansı kaybetti.

    Güç için aç olan Gul’dan, Tanrı olmak için Kil’jaeden’in ona vaad ettiği yere giderek, umutsuzca denizin dibinde Sargeras’ın Tapınağını aradı.Kendi Irkdaşlarını yalnız bırakan Gul’dan Orcların ne yaptığını bile düşünmüyordu.Arkasında Stormreaver ve Twilight’s Hammer Klanları olan Gul’dan, Sargeras’ın Tapınağını Lordaeron’un Kuzey-Batısındaki Açık Denizlerde buldu.Dev bir ayinle Aegwynn’in denize gömdüğü Tapınağı tekrar su yüzüne çıkardı.Ancak Tapınağa girdiğinde tek bulduğu Delirmiş Yaratıklar oldu.

    Bu İhanetten sonra Doomhammer, Tüm Güçlerini Gul’dan’ı yok etmek için peşinden gönderdi.Bunun yanında Gul’dan ise çoktan Tapınakta parçalanmıştı.Burada Orclar arasında dev bir savaş yaşandı.Bu İhanet’in bedeli ödenmişti, ancak Horde çok yara almıştı.Bu da Alliance’ye sadece umut değil, tekrar gruplanıp saldırıya geçme şansı vermişti.

    Lord Lothar, Horde’nin kendi içindeki savaşını bildiğinden Tüm Güçleri ile Doomhammer’i Güneye doğru sürdü.Burada Alliance Kaçan Horde’yi Volkanın içinde bulunan dev Blackrock Spire’de yakaladı.Lothar buradaki savaşta ölünce, Yardımcısı olan Turalyon başa geçerek, Horde’yi Swamp of Sorrows’a kadar sürdü.Bundan sonra Turalyon Dark Portal’ın içindeki büyüsel gücü yok etti ve Orc’ların Draenor’a geri dönmesinin engelledi.Orc’lar yardımsız Alliance güçlerine karşı koyamadı ve dağıldılar.

    Dağılmış orclar kendilerine kamplar kurdular. Horde’un yenildiği kesin olmasına rağmen Arch Mage Khadgar,Nethergarde’nin yapımını başlattı.Amacı Dark Portal’i gözlemekti,başka saldırı olmasını istemiyordu..

    Dağılmış Orc Klan’ları etrafa dağılarak güvenli yerlere saklandılar.Horde’nin asla güçlenemeyeceğinden emin olan Alliance, daha sonra Bir Zaman’lar Medivh’in yardımcısı olan Khadgar’ın emri ile Dark Portal’ın yakınlarına Nethergarde Şatosunu kurdu.Böylece Dreanor’dan gelecek saldırılara karşı bir güç oluşturulmuş oldu.

    Dreanor’a Alliance Saldırısı
    Warcraft 2X: Dark Portal’ın Ötesi


    İkinci savaşın üzerinden yıllar geçip, Alliance Yaralarını kapattıktan sonra, Orcların Tehtidini sonsuza kadar yok etmek için agresif hareketler yaptı.Dev Esir Kamplarında kalan Orcları bizzat Paladinler ve Tecrübeli Askerler tarafından bekçilik yapılıyordu.Burada Durnholde başta olmak üzere birçok kale’de Esir Orcların bir daha bir tehtid olmaması için uğraşılıyordu.

    Ancak Cehennemi andıran dünya Dreanor’da yeni bir Orc Ordusu hazırlanıyordu.Ner’zhul, eski Gul’dan’ın Lideri olan Shaman, yeni bir ordu kurarak Azeroth’a girmeye çalışıyordu.Shadowmoon Klanı tarafından yardım gören Ner’zhul Draenor’da birçok Kapı kurarak Horde’yi bambaşka dünyalara ***ürmek için çalışıyordu.Ancak, Ner’zhul’a Azeroth’dan çok değerli birkaç büyülü eşya gerekiyordu.Bunun için Ner’zhul tekrar Dark Portal’ı açarak Orc’ları tekrar Azeroth’a gönderdi.

    Yeni Horde, Grom Hellscream ve Kilrogg Deadeye tarafından yönetiliordu ve Alliance’nin Savunmalarını şaşırtarak tekrar Alliance’ye salıdırmaya başladılar.Ner’zhul’un zeki komutası altında hemen orc’lar istedikleri eşyaları bulup Draenor’a döndü.

    Lordaeron’un Kralı Terenas, Orcların yeni bir Saldırı düşündüğünü sanarak ordularını tekrar hazırlattı.Kumandan Turalyon ve Büyücü Khadgar’la birlikte Dark Portal’a giden Ordu Dreanor’a girerek Ner’zhul’un Klanları ile Hellfire Yarımadası adlı bölgede savaştı ancak Alliance ordusu Ner’zhul’un diğer dünyalara açtığı kapıları kapatamadılar.

    Ner’zhul Portalları açması ile birlikte olacak korkunç şeyleri görememişti.Bu kapıların açılması ile bedel olarak Draenor’un yapısı bozuldu ve doğa ortadan kalktı.Turalyon’un ordusu Azeroth’a kaçarken, Draenor’da dev patlamalar oldu.Grom Hellscream ve Kilrogg Deadeye, Ner’zhul’un planlarının tüm ırkı yok edeceğini anlayınca, Klanlarını Azeroth’a sürdüler.

    Draenor’da ise, Turalyon ve Khadgar son bir fedakarlık yaparak Kendi taraflarından Dark Portal’ı kapatmaya çalıştılar.Bu onların canına mal olsa da kendileri, Azeroth’un asla bir daha Draenor’dan gelen bir tehtidle karşılaşmaması onlar için yeterli bir neden oluşturmaktaydı.Ancak Hellscream ve Deadeye, insan ordularını bir şekilde yararak Azeroth’a ulaşmayı başardı ve Dark Portal, Dreanor tarafında patlayarak yok oldu.

    Ner’zhul ve kendi Shadowmoon Klanı, yeni kurulmuş bir portaldan geçerek, Draenor’dan ayrıldılar.Volkanik Patlamalarla dolan Draenorda lavlardan denizler yükseldi, ve en sonunda dev bir patlama ile Draenor sessizliğe gömüldü.


    Lich King’in Doğumu


    Ner’zhul ve takipçileri Twisting Nether’e girdiler.Ancak Kil’jaeden ve onun İblisleri orada onları bekliyorlardı.Kil’jaeden, Ner’zhul’dan bu başkaldırışın intikamı olarak yaşlı şamanın vucudunu parça parça yok etti.Ancak Ruhunu tutarak onun acı içinde kıvranmasını sağladı.Ner’zhul artık dayanamayacak durumdaydı ve İblisin onu öldürmesini istedi ancak, Kil’jaeden eski Kan Antlaşmasını göstererek halen ona itaat etmek zorunda olduğunu söyledi.

    Orclar Azeroth’un Özgür Irklarını yenememişti.Bu yüzden Kil’jaeden yeni bir ordu kurmak istedi.Bu ordu, Orc’lar gibi birbirlerine düşemeyecek kadar akılsız ve mantıksız olmalıydı.Bu sefer bir aptalın yüzünden tüm planları suya düşmemeliydi.Bu sefer Sargeras yenilgi kabul etmezdi.

    Ner’zhul’un şerefli askerleri İblisin gücü ile donatıldılar ve bunların her birinin vucutları elinden alınarak eski bir ırk olan Lichlerin iskeletlerinde yeniden doğdular.Böylece Ölüm Ordusu oluşmuş olmuştu.Bundan sonra Ölümde bile Kil’jaeden’e hizmet edecek bir ordu vardı artık.Kendisini bir Donmuş Kaksın içine hapsedilmiş bulan Ner’zhul’un gücü binlerce kat arttı.Eski Irkın halen güçlü iskeletleri arasında İblislerin kaotik güçlerine sahip olan Ner’zhul artık yokedilemeyecek bir güç olmuştu.Bu noktadan sonra, Ner’zhul adı ile bilinen orc sonsuza kadar gitmişti.

    Lich King Doğmuştu.

    Zamanı geldiğinde,Kil’jaedan Lich King’i de yaratmasının nedeni olan görevi açıkladı.. Ner’zhul Azeroth’a veba yayacaktı.Böylelikle insan ırkı tamamen ortadan kalkacaktı. Vebadan ölen herkes Undead olarak tekrar dirilecek ve ruhları Ner’zhul’a bağlı kalacaktı.. Kil’jaedan başardığı takdirde Ner’zhul’a üzerindeki laneti kaldırmayı ve sağlıklı bir vücut vermeyi vaad etmişti.

    Nerz’hul görevini yapmak için hazır olsa da Kil’jaedan tedbiri elinden bırakmayacaktı. Aynı zamanda Lich King’i de gözetimi altında tutmaktaydıBu noktada Kil’jaedan elit iblis gardiyanını Ner’zhul’un görevini tamamlasını sağlaması için çağırdı. Tichondrius, dreadlordların en güçlüsü; veba’nın şiddetine ve Lich King’in durdurulamaz kıyım gücüne hayran kalmıştı.


    Icecrown ve Frozen Throne


    Kil’jaeden Ner’zhul’un buzdan kristalini Azeroth’a geri yolladı.Kristal gece göğünü yarıp Northrend’e düştü. Donmuş kristalin içinde Ner’zhul’un ruhu yatmaktaydı.

    Frozen Throne’un sınırlarını aşan gücüyle Ner’zhul Northrend’deki canlılara kendini hissettirmeye başladı.. Küçük bir eforla Buz Trolleri ve Wendigoları kendi karanlığına çekti. Psijik güçleri neredeyse sınırsızdı;ve bu gücünü küçük bir ordu kurmakta kullandı. Lich King kendi güçlerinde uzmanlaşırken Dragonblight’da insan yerleşimi buldu. Ve gücünü insanlar üzerinde denemeye karar verdi.

    Ner’zhul veba yaymaya başladı. Kontrolündeki vebayı insan kasabasının üstüne saldı. Üç gün içinde herkes ölmüştü,ölen herkes zombi olarak tekrar canlanıyordu. Ner’zhul onların ruhunu kendi içinde hissedebiliyordu. Ölen insanların gücü Ner’zhul’a daha da güç vermekteydi. Zombileri kontrol etmek onun için çocuk oyuncağıydı.

    Aylarca Northrend’deki tüm insanlara vebayı yaydı.. Undead ordusu geliştikçe,gerçek test’in yaklaştığını hissedebiliyordu.


    Grim Batol Savaşı


    Bu sırada güneyde dağılmış Horde’lar soylarını devam ettirebilmek için savaşmaktaydı.. Grom Hellscream ve Warsong klanı çatışma kazansa da,Deadeye ve Bleeding Horrow’ları Lordaeron güçleri tarafından kuşatılmıştı.

    Bu sırada,Alliance tarafından bilinmeyen,büyük bir orc birliği Khaz Modan’ın kuzeyinde konuşlanmıştı.. Dragonmaw klanı,Nekros’un öncülüğündeydi.Ejder Kraliçesi,Alexstrasza’yı kontrol etmek için Demon Soul kullanıyorlardı.. Ejder Kraliçesinin desteğiyle Nekros Grim Batol’un –bazıları için lanetlenmiş- kalesi Wildhammer’da gizli bir ordu kurdu. Kızıl Ejderlerini ve ordusunu Alliance’ın üzerine yollamayı düşünen Nekros,Azeroth’u işgalinin devamını planlamaktaydı.Planları gerçekleşmedi çünkü Rhonin adlı bir büyücü önderliğindeki küçük bir direnişçi grup Demon Soul’u yok etmeyi başardı.Böylelikle Ejder Kraliçesi serbest kaldı.

    Serbest kalan Alexstrasza’nın ejderhalar Grim Batol’a ve Dragonmaw klanına saldırdılar. Nekros ve klanı Alliance güçlerinin de gelmesiyle ağır bir yenilgiyle karşılaştı.

    Orclar’daki Bitkinlik


    Aylar geçtikçe daha çok orc hapsedildi. Sayı arttıkça Alliance yeni kamplar kurmak zorunda kaldı.. Masrafları karşılayabilmek için Kral Terenas yeni bir vergiyi Alliance ülkelerine zorunlu hale getirdi. Sinirler gerginken gelen bu vergi,Alliance’ı rahatsız etti.. En karanlık zamanlarda insanlar ve müttefikleri ayrılmanın eşiğine gelmişlerdi.

    Zaman geçtikçe Orcların kamptan kaçma girişimleri yada kendi aralarındaki kavgaları büyük ölçüde azalmıştı. Orclar zaman geçtikçe çok daha sakinleşiyordu. İnanması zordu ama Azeroth’daki en hırçın ırk,artık içindeki savaşma arzusunu kaybetmişti. Bu durgunluk Alliance liderlerini yüreklendiriyordu.

    Kimileri bunun bir hastalık olduğunu düşünüyordu. Ama Dalaranlı Arch Mage Antonidas başka bir hipotez ortaya koydu.. Orc tarihini araştıran Antonidas,onların nesillerce iblis güçlerinin etkisi altında kaldığını öğrendi. Azeroth’a ilk saldırıdan önce de bu güçlerin etkisi altında olduklarını öne sürdü. İblislerin Orcları agresifleştirdiği açıktı.

    Antonidas’ın teorisi,orclardaki bu durgunluğun hastalıktan çok iblisvari güçlerin etksinin azalmasından kaynaklandığı yönündeydi.Olay açık olmasına rağmen Antonidas bu durumu düzeltecek bir şey bulamadı. Birçok büyücü ve Alliance lideri orcları tedavi etmenin riskli olabileceği konusunda hem fikirdi.. Orcları bu durumlarıyla yalnız bıraktılar.


    Yeni Horde


    Toplama kamplarından sorumlu Aedelas Blackmoore,Durnholde’daki tutsak orcları gözetliyordu.. Bir orc ilgisini çekmekteydi.Blackmoore Thrall adında genç bir köleyi yetiştirdi. Blackmoore orc’a filozofi,savaş teknikleri ve taktiklerini öğretti. Thrall bir gladyatör gibi yetişti. Bu zaman çerçevesinde kamp şefi orc’u bir silaha çevirmişti.

    Güçlü,çevik Thrall büyüdükçe,esir hayatının kendisi için uygun olmadığını gördü. Büyüdükçe toplama kamplarında hiç tanışma fırsatı bulamadığı kendi halkını tanıdı. Konuşulanlara göre Orc lider Doomhammer Lordaeron’dan kaçmış ve saklanıyordu. Sadece bir casus klanı Alliance’ın gözünden uzak kalmıştı.

    Thrall kararını vermişti,kaçıp kendi ırkından olanları bulacaktı. Köle olduğu dönemde Thrall toplama kamplarında bulunmuş ve ırkının bitkinliği gözlerinden kaçmamıştı. Bulmayı umduğu efsanevi savaşçıları bulamayan Thrall hayal kırıklığı içinde yenilmemiş tek Horde şefini bulmaya karar verir,Grom Hellscream.

    Hellscream Alliance karşısındaki mücadelesine devam ediyordu.Fakat hiçbir zaman tutsak orcları kurtarmak için bir yol bulamadı. Hellscream’in fikirlerine hayran kalan Thrall,Horde’un savaşçı kişiliğine güçlü bir empati beslemeye başlamıştı.

    Thrall kuzeye efsanevi Frostwolf klanını aramaya gitti. Thrall Gul’dan’ın ilk savaş sırasında Frostwolf’ları sürdüğünü öğrendi.. Ayrıca,Frostwolf klanının gerçek şefi Durotan’ın oğlu ve gerçek varisi olduğunu öğrendi.Durotan yirmi yıl önce vahşice katledilmişti.

    Drek’Thar sayesinde Thrall halkının eski şamanistik kültürünü öğrendi.Bu kültür Gul’dan’ın baskıcı rejimi karşısında unutulmuştu. Zaman içinde,Thrall güçlü bir şaman haline geldi ve Frostwolf klanının şefi oldu.

    Gezileri sonunda Thrall yaşlı savaş şefi Orgrim Doomhammer’ı buldu.Orgrim yıllardır yalnız yaşamaktaydı. Doomhammer,Thrall’ın babasının yakın dostuydu.Bu yüzden genç orc’a destek oluptutsak orcları serbest bırakmasında ona yardım etmeye karar verdi. Birçok veteran savaş şefinin desteğiyle Thrall halkını serbest bıraktı.

    Ama galibiyet uğruna bazı bedeller ödenmişti.Doomhammer savaşta hayatını kaybetti.

    Thrall Doomhammer’ın efsanevi savaş çekicini ve zırhını alarak Horde’ların yeni şefi oldu.Sadık dostu Grom Hellscream’den aldığı cesaretle halkının bir daha köle olmaması için çalışmaya başlar.


    Örümceğin Savaşı

    Thrall Lordaeron'da kardeşlerini kurtarırken, Ner'zhul güç merkezini Northrend'de kurmaya devam etti. Ner'zhul'un sayıca gitgide artan ölüm lejyonu, Icecrown Buzullarının üstüne, dev bir kale yerleştirdi. Kıta üzerinde etkisini genişletirken Lich king, gücüne karşı koyan karanlık bir imparatorlukla yüzyüze geldi. Sinsi bir insanımsı-örümcek ırk tarafından kurulan kadim Azjol-Nerub krallığı, elit savaşçılarını Icecrown'a saldırı için yolladı. Ner'zhul'u şaşırtan ise, bu karanlık Nerubluların hem salgın hastalığa hem de Ner'zhul'un telepatik güçlerine karşı bağışık olması, etkilenmemesiydi.
    Nerublu spider-lordlar sayıca büyük güçleri komuta ediyorlardı ve Nerubluların neredeytse Northrend'in yarısında tüm yeraltını kaplayan tünel ağları vardı. Vurkaç taktikleri Lich King'in işini gereğinden fazla zorlaştırıyordu. Ancak en sonunda, Ner'zhul savaşı yıpratma taktiğiyle kazandı. Dreadlordların ve sayısız ölü savaşçının yardımıyla Lich King Azjol-Nerub'u istila etti ve tapınaklarını Spider-lord'ların üstüne yıktı.
    Nerublular Ner'zhul'un salgınına bağışık olduğu halde, Ner'zhul'un büyüyen Necromantic güçleri Spider-lordları da aynı ölüler gibi kaldırmasına izin verdi. Bir de üstüne Ner'zhul, Nerubluların mimari anlayışını kendi bina ve yapılarına uygulamaya başladı. Sonunda krallığını önünde engelsiz yönetmeye bırakılan Lich King, dünyadaki gerçek görevi için hazırlanmaya başladı. İnsan topraklarına engin benliğiyle uzanan Lich King, kendisini dinleyecek her karanlık ruha fısıldamaya başladı..




    Kel'Thuzad ve Scourge’in Oluşumu


    Tüm dünya üzerinde Lich King’in Northrend’den gelen fısıltısını duyan farklı güçlü kişilikler vardı. Bunlardan en önemlisi Dalaranın konseyinin üst yetkili bir üyesi olan Archmage Kel’Thuzad’dı. Yıllar boyu yasaklanmış büyücülük olana necromancerlığın gizli sırlarını öğrenmişti. İçi büyücülükle ilgili tüm gizli kalmış bilgileri öğrenmekle yanıyordu. Northrend’den gelen güçlü çağrıyı duyan archmage, tüm benliğini bu sesi anlamaya ve onunla iletişim kurmaya verdi. Kirin Tor2un engin büyücülük bilgilerini öğrenebilmesi için ona yeterli kaynağı sunamadığını düşünen Kel’Thuzad, yeni potansiyel bilgi kaynağı Ner’zhul’u denemeye karar verdi.

    Servetini ve politik yerini bırakıp Kirin Tor’un yolunu ve Dalaran’ı sonsuza kadar terk eden Kel’Thuzad, Lich King’in güçlü sesi aklının içinde, tüm mallarını sattı ve malvarlığını sakladı. Tek başına karada, denizde binlerce mil yol katedip en sonunda Northrend’in buz tutmuş kıyılarına ulaştı. Icecrown’a ulaşmak için Archmage, Azjol-Nerub’un yıkıntıları arasından geçtiği sırada ilk kez Ner’zhul’un gerçek gücünün etkisini gördü ve onunla müttefik olursa gücünün katbekat artacağına inandı.

    Aylar süren arayışı sonunda, Archmage Icecrown’a ulaştı. Lich King’in karanlık kalesine ulaştığında gardların, sanki bekleniyormuşçasına, tek bir şey söylemeden geçmesine izin vermesine şaşırdı. Kel’Thuzad sessizce Icecrown’un derinliklerine inen yolu buldu ve ruhunu Frozen Throne’un önünde, Lich King’e sundu.
    Lich King ise bulduğu bu son müttefikten oldukça memnundu. Kel’Thuzad’a ölümsüzlük ve sonsuz güç vaat etti. Karanlık bilgi ve güç peşindeki Kel’Thuzad, ilk misyonunu kabul etti. Misyonu insanlığın arasına girip, Lich King’i tanrı olarak kabul eden bir din yaymaktı.

    Lich King, Archmage’e misyonunda yardım etmek için insanlığını onda bıraktı. Yaşlanmış ama halen karizmatik olan Archmage, ilüzyon ve ikna yeteneklerini kullanarak Lordaeron’luları Lich King’e çekti.
    Kel’Thuzad Lordaeron’a üzüntüyle geri döndü. Sonraki üç yılda, servetini ve zekasını kendi fikirlerini benimsettiği insanları bir araya getirip toplamak için kullandı. Kardeşlik, The cult of the Damned (Lanetlilerin birliği), yandaşlarına Ner’zhul’a hizmetleri ve sadıklıkları karşısında Azeroth’da ölümsüz hayat vaat etti. Aylar geçtikçe, Kel’Thuzad Lordaeron’un yorgun ve dertlerine çare arayan halkı arasından kendine birçok gönüllü buldu. Görevi düşündüğünden de basit olmuştu: Kutsal Işığa inananların inançlarını Ner’zhul’un kara gölgesine çekmek. Cult of the Damned, sayıca büyürken ve Lordaeron’daki etkisi artarken, Kel’Thuzad, örgütün çalışmalarının Lordaeron otoritelerinden gizli kalmasını sağlıyordu.
    Kel’thuzad Lordaeron’da başarılı oldukça,Lich King de son hazırlıklarını yapmaya başlamıştı. Veba salgınının enerjisini Veba-Kazanlarına koyan Ner’zhul,Kel’Thuzad’a kazanları Lordaeron’a ***ürmesi için emir verdi. Tapınanlar tarafından korunan kazanlar vebayı yaymakta ana görevi üstleniyordu.

    Lich King’in planı mükemmel işledi. Lordaeron’un kuzeyindeki köylerin hemen hemen hepsi anında düştü. Aynen Northrend’de olduğu gibi ölen insanlar Lich King’in kölesi olarak yeniden dirildi.Veba yayıldıkça daha çok zombi dirildi,ordu git gide büyüdü.. Kel’thuzad Lich King’in bu büyük ordusuna Scourge adını verdi, kısa sürede Lordaeron’un kapıları savaş nidalarıyla yankılanıyor olacaktı.


    Alliance’ın Parçalanaşı

    Topraklarında yayılan vebanın farkında olmayan Alliance halklarının liderleri, toprak paylaşımları üzerine ve politik açıdan birbirlerine olan etkilerini azaltmak üzerine tartışıp duruyorlardı. Lordaeron Kralı Terenas, halkların en karanlık dönemlerinde kurulmuş olan kırılgan birliğin fazla dayanamayacağına inanmaya başladı. Terenas, zamanında Alliance liderlerini, Stormwind krallığının, orcların Azeroth'u işgali sırasında yıkıma uğrayan güney kesiminin yeniden inşa edilmesi için para ve işçi yardımında buşunmaya ikna etmişti. Bunun yol açtığı yüksek vergiler, zaten yönetimi çok zor olan, orcların göz hapsinde tutuldukları kampların giderleriyle beraber, birçok lideri - özellikle Gilneaslı Genn Greymane - krallıklarının Alliance'tan ayrılmasının kendilerinin lehine olduğuna inanmaya zorladı.
    Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Silvermoonlu High Elfler, ikinci savaş sırasında ormanlarının yanmasının nedeni olarak insanların yetersiz liderliklerini ortaya koyup, Alliance'a olan bağlılıklarını kabaca feshettiler. Terenas sinirini komtrol altına alarak Elflere, yüzlerce gönüllü insan savaşa katılmasaydı Quel'Thalas'tan geriye birşey kalmamış olacağını hatırlattı. Elfler ise, inatla kendi yollarına gitmeye karar verdiler. Elflerin ayrılığıyla beraber, Gilneas ve Stromgarde de bağlılıklarını açıkça feshettiler. Alliance'ın dağılıyor olmasına rağmen, Kral Terenas'n hala güvenebileceği müttefikleri vardı. Kul tiras'lı Admiral Proudmoore ve Azeroth'un genç kralı, Varian Wrynn, Alliance'a bağlı kaldı. Yine Archmage Antonidas'ın önderliğinde Kirin Tor'lu büyücüler, Dalaran'ın Terenas'a bağlılığına destek verdiler. Belki de bu desteklerden en önemlisi, Ironforgelu cücelerin, sonsuza dek Alliance'a bir onur borcu olduğunu söyleyen kudrettli kral Magni Bronzebeard'ın yeminiydi..

    Aylar süren hazırlıklardan sonra Kel’Thuzad ve onun lanetli tapınanları Lordaeron üzerine gönderdikleri veba ile ilk hamlelerini yapmış oldular.Uther ve onu izleyen şövalyeler veba’dan etkilenmiş bölgeleri incelediler.Bir çözüm bulmayı umuyorlardı.Tüm çabalarına rağmen veba hızla yayılmaya devam ediyordu,bu da birliği bozma tehdidi taşımaktaydı.Undead orduları Lordaeron’u silip süpürürken,Teranas’ın tek oğlu Prens Arthas bu felakete karşı savaşmaya başlamıştı.Arthas Kel’Thuzad’ı öldürmeyi başardı ama buna rağmen Undead orduları toprağını savunan her askerin düşüşüyle daha da büyüyordu.Arthas,durdurulması neredeyse imkansız gibi görünen ordu’yu fethetmek için çok önemli adımlar attı.Sonunda Arthas’ın generalleri onu insanlığını kaybetmeye başladığı konusunda uyarmaktaydı.

    5.Bölüm : Burning Legion’un Dönüşü
    Lordaeron’un Felaketi
    “Warcraft3:Reign of Chaos”

    Arthas’ın korkusu ve azmi bunun nihai yıkım olacağını gösterir gibiydi.Tehlikesini sonsuza kadar ortadan kaldırmak için veba’nın kaynağını Northrend’e kadar takip etti.Fakat Prens Arthas,Lich King’in olağanüstü gücüne yenik düştü.Halkını kurtaracağına inanarak,lanetli kılıç Frostmourne’u aldı.Kılıç ona büyük bir güç vermesine rağmen aynı zamanda ruhunu da ondan alıp Arthas’ı Lich King’in en güçlü süvarisi yaptı.Ruhu hapsedilmiş,akli dengesi tahrip edilmiş bir şekilde,Arthas kendi halkı karşısında savaşmaya başladı.Sonunda Arthas kendi babası Kral Terenas’ı öldürdü ve Lordaeron Lich King’in ayakları altında ezildi.

    Sunwell – Quel’Thalas’ın Düşüşü

    Arthas,düşmanı olarak gördüğü herkesi yenmesine rağmen hala Kel’Thuzad’ın hayaleti tarafından rahatsız edilmekteydi.Hayalet Arthas’a Lich King’in bir sonraki planı için kendisini canlandırması gerektiğini söyler.Onu canlandırmak için;Arthas’ın Kel’Thuzad’ın kalıntılarını mistik Sunwell’e ***ürmesi gerekmektedir.Sunwell,high elflerin ebedi krallığı Quel’Thalas’ta gizliydi.

    Arthas ve ordusu Quel’Thalas’a saldırdı.Elflerin kolayca geçilebilen defansı kuşatmaya alınmıştı.Sylvanas Windrunner,Silvermoon Generali,cesurca savaştı,fakat Arthas High Elf ordusunu yoketti ve Sunwell’in içlerine girmeyi başardı.Ezici üstünlüğüne ek olarak,Sylvanas’ın yenilmiş vücudunu kendisine hizmet etmesi için ruhu ele geçirilmiş bir şekilde yeniden canlandırdı.

    Sonunda Arthas Kel’Thuzad’ın kalıntılarını Sunwell’deki kutsal sulara batırdı.Edebiyetin kudretli suları bu hareketle kirlendi ve Kel’Thuzad lich olarak geri döndü.Çok daha güçlü bir varlık olarak canlandırıldıktan sonra Kel’Thuzad Lich King’in bir sonraki planını açıkladı.Bu zaman diliminde Arthas ve ordusu güneye yöneldi,Quel’Thalas’ta bir tane yaşayan elf bırakılmadı.Elflerin 9000 seneden daha uzun süredir evi olan bu görkemli yer artık yoktu…

    Archimonde’un Dönüşü ve Kalimdor’a Uçuş

    Kel’Thuzad tekrar döndükten sonra Arthas ve ordusu güneye,Dalaran’a yöneldiler.Orada Lich Medivh’in güçlü büyü kitabını elde edebilir,böylece Archimonde’u tekrar dünyaya döndürebilirdi.Bu noktadan sonra Archimonde Lejyon’un son saldırısını gerçekleştirebilirdi.Kirin Tor’un büyücüleri bile Arthas’ın kitabı ele geçirmesine engel olamadı,ve kısa sürede Kel’Thuzad büyüyü gerçekleştirmek için her şeye sahip olmuştu.10.000 yıl aradan sonra güçlü iblis Archimonde ve ordusu tekrar Azeroth’da ortaya çıkmıştı.Dalaran’dan sonra Kil’jaeden’in emriyle Archimonde ve takipçileri Undead ordusunu izleyerek Kalimdor’a gitti.Amaçları Dünya Ağacı Nordrassil’i yoketmekti.

    Tüm bu kaos’un ortasında gizemli bir öncü ölümlü tüm ırklara yol göstermek için ortaya çıktı.Bu öncü Medivh’den başkası değildi.Son gardiyan geçmişteki günahlarının bedelini ödemek için geri dönmüştü.Medivh,Horde ve Alliance’a karşı karşıya oldukları tehlikeleri haber verip onları birleşmeye çağırdı.Nesillerdir gelen nefretle Orklar ve İnsanlar birleşmeyi reddettiler.Medivh iki ırkla da teker teker ilgilenmek zorunda kaldı.Kehanet ve hilelerle onları efsanevi Kalimdor’a geçirdi.Orklar ve İnsanlar Kaldorei’nin uzun süre gizli kalmış topraklarında karşılaştılar.Thrall’ın önderliğindeki Orklar Kalimdor’daki Barrens’de bazı zorluklarla karşılaştılar.Cairne Bloodhoof ve onun güçlü Tauren savaşçılarıyla dost olmalarına rağmen birçok Ork yıllardır onları zehirleyen şeytani hastalığa karşı koyamadı.Thrall’ın en önemli yardımcısı Grom Hellscream bile bu hastalığa yenilerek Horde’a ihanet etti.Hellscream ve sadık Warsong savaşçıları Ashenvale ormanlarına sinsice girdiklerinde,Night Elf Sentinelleriyle çarpıştılar.Orklar savaşçı kişiliklerine tekrar büründüklerinde Cenarius onları geri yollamak için döndü.Hellscream ve orkları nefret ve kızgınlıklarıyla Cenarius’u öldürmeyi başardı.Daha sonra Grom Hellscream onurunu Thrall’ın Mannaroth’u yenmesine yardım ederek kazandı.Mannaroth orkları lanetleyen iblis lorduydu.Onun ölümüyle orkların kan laneti sona ermiş oldu.

    Medivh,insanlar ve orkları birleştirmek için çaba sarfederken;Night Elfler de kendi gizli yöntemleriyle Lejyonla savaşmaktaydı.Tyrande Whisperwind,Night Elf Sentinellerinin ölümsüz şifacısı;iblisleri ve undeadleri Ashenvale’den uzak tutmak savaştı.Daha sonra yardıma ihtiyacı olduğunu anladı ve Night Elf Druidlerini bin yıllık uykularından uyandırdı.Ölümsüz aşkı Malfurion Stormrage’i de yanına alan Tyrande defansını güçlendirmeyi başarıp Lejyon’u geri sürdü.Malfurion’un yardımıyla doğa Lejyon’u ve Undead ordusunu yenmeyi başardı.

    Uyandırılmayı bekleyen daha fazla Druid ararken,Malfurion kardeşi Ilidan’ı tutsak ettiği hapishaneyi buldu.Ilidan’ın kendilerine Lejyon karşısında yardım edeceğini düşünen Tyrande onu serbest bıraktı.Ilidan onlara belli bir süre yardım etti fakat zamanla kendi istekleri ön plana çıkmaya başlamıştı.Night Elfler “Burning Legion”la büyük bir kararlılıkla savaştılar.Lejyon hiçbir zaman “Well of Eternity” yi,Dünya Ağacı’nın güç kaynağını ele geçirme arzusundan vazgeçmedi.Eğer planları gerçekleşecek olsaydı,iblisler dünyayı parçalara ayırabilecekti


    Hyjal Dağı Savaşı

    Medivh’in önderliğinde Thrall ve Jaina Proudmoore- Kalimdor’daki insanların lideri- farklılıkları bir yana bırakmanın doğru olacağını gördüler.Tyrande ve Malfurion liderliğindeki Night Elfler de Dünya Ağacı’nı korumak için birleşmek gerektiğini kabul ettiler.Azeroth’un ırkları Dünya Ağacı’nın güçlerininden yararlanmaya başlamışlardı.Son savaş Kalimdor’u köklerine kadar titretti.Well of Eternity’den güç alamayan Burning Legion güçlü ölümlü orduları karşısında parçalandı.

    Hain’in Yükselişi
    Warcarft 3X:The Frozen Throne

    Lejyon’un Ashenvale’e saldırısı sırasında Ilidan onbin yıldır zindandan çıkarılmıştı.Başta savaşmasına rağmen daha sonra ihanet etti.”Skull of Gul’dan” isimli güçlü Warlock tılsımını kullandı.Bunu yaparak iblisvari özellikler ve inanılmaz bir güç kazandı.Gul’dan’ın bazı eski anılarını da öğrenmiş oldu – özellikle Sargeras’ın mezarındakileri.

    Güç tutkusuyla yanıp tutuşan Ilidan kendi yerini bulup planlarını yapmak için çalışmaya başladı.Fakar planları Kil’jaedan tarafından bozuldu.Kil’jaedan,Ilidan’a geri çeviremeyeceği bir teklif yaptı.Kil’jaedan Hyjal dağı savaşında Archimonde’un yenilgisine kızgındı;ama çok daha büyük endişeleri vardı.Kendi yarattığı Lich King’in kontrol edilemeyecek kadar güçlendiğini düşünen iblis lordu Ilidan’a Ner’zhul’u öldürmesi ve Undead ordusunu yok etmesini emretti.Karşılığında Ilidan’a doğaüstü bir güç ve kendisi için Burning Legion lordlarının kalıntılarının da ardında bir yer teklif etti.

    Ilidan bu teklifi kabul etti ve Frozen Throne’u yok etmek için çalışmalarına başladı.Frozen Throne Lich King’in ruhunun bulunduğu buzdan kristaldi.Ilidan Frozen Throne’u yok etmek için çok güçlü bir tılsıma ihtiyacı olduğunu biliyordu.Gul’dan’ın anılarından bildikleri doğrultusunda Sergeras’ın mezarını aramaya ve Dark Titanlarının kalıntılarını bulmaya karar verdi.Ilidan kendisine yardım etmeleri için denizin dibindeki karanlık mağaralarından Nagaları çağırdı.Naga Lady’si Vashj’ın yardımıyla Ilidan Dağılmış Adaları buldu,burası Sargeras’ın mezarının bulunduğu yerdi.

    Ilidan burada Warden Maiev Shadowsong ile karşılaştı.Maiev Ilidan’ı yakalamak arzusuyla yanıp tutuşuyordu fakat Ilidan onu yenmeyi başardı.Sonunda “Sargeras’un Gözü”’adlı tılsımı almayı başarmıştı.Kontrolündeki bu tılsımla Ilidan büyücü şehri Dalaran’a yöneldi.Şehirden aldığı güçle tılsımı Lich King’in Nortrend’deki buzdan şatosuna karşı kullandı.Ilidan’ın atağı Lich King’in defansını kırmayı başardı.Ilidan’ın yok edici saldırısı son anda Maiev’i iyileştirmeye gelen Malfurion ve Tyrande tarafından engellendi.

    Başarısızlığının Kil’jaedan tarafından olumlu karşılanmayacağını bilen Ilidan Outlands adlı bölgeye sığındı.Burası Draenor yani orkları anavatanından arta kalan son yerdi.Burada intikam planlarına başladı.Ilidan’ı durdurmayı başardıktan sonra Malfurion ve Tyrande Ashenvale ormanlarına geri döndü.Fakar Maiev bu kadar kolay vazgeçmeyecekti.Ilidan’ı Outlands’e kadar takip etmeyi başardı.

    Blood Elflerin Yükselişi

    Bu sırada Undead ordusu Lordaeron ve Quel’thalas’ı zehirli Plaguelands’e çevirdi.Sadece bir kaç direnişçi grup kalmıştı.High Elflerin bulunduğu,Sunstrider hanedanlığının son üyesi Prens Kael’thas tarafından yönetilen bir grup bulunmaktaydı.Ana vatanlarını kaybeden high elfler hayatını kaybeden insanları için kendilerine Blood Elfleri demeye başlamışlardı.Undead ordusunu uzak tutmaya çalışırken,güç aldıkları Sunwell ile bağlarının koparılmasından çok çekmekteydiler.Bu sorunun üstesinden gelmeye çalışan Kael beklenmeyeni yaptı.Ilidan ve nagalarıyla birleşen Blood Elflerin amacı beslenebilecekleri yeni bir büyü kaynağı bulmaktı.Diğer kumandanlar ise Blood Elfleri hain olarak gösterdi ve onları ortadan kaldırmanın en doğrusu olacağına karar verdi.

    Gidecek yeri olmayan Kael ve Blood Elfler Outland’e kadar Lady Vashj’ı takip ettiler.Burada Ilidan’ı Maiev’den kurtarmaları gerekmekteydi.Düzenli Naga ve Blood Elfler Maiev’i yenip Ilidan’ı serbest bırakmayı başardılar.Outland’de Ilidan Lich King ve onun şatosu Icecrown’a ikinci darbeyi indirmek için hazırlıklara başlamıştı.

    Plaguelands’de İç Savaş

    Ner’zhul,Lich King,zamanının kısa olduğunu biliyordu.Kil’jaedan’ın güçlerini kendisini öldürmek için göndereceğini düşündü.Ilidan’ın büyüsü Frozen Throne’a büyük hasar vermişti ve Lich King’in gücünün gün geçtikçe azalmasına neden oluyordu.Kendisini kurtarması için sadık hizmetkarı Arthas’ı yanına çağırdı.Arthas,gücü Lich King gibi gün geçtikçe azalmasına rağmen Lordaeron’daki iç savaşa katıldı.Banshee Slyvanas Windrunner undeadlerin içinde isyana neden olmuştu.Daha sonra Arthas Lich King tarafından çağrıldı.Komutayı da Kel’Thuzad’a vermek zorunda kaldı.Savaş ise Plaguelands’in her bir yanına yayılmaktaydı.

    Sylvanas ve Forsaken grubu Lordaeron’u ele geçirmeyi başardı.Şehri kendi imkanları için geliştiren Forsaken Scourge ve Kel’Thuzad’ı o diyarlardan uzaklaştırmayı başardı.

    Güçsüz,ama efendisini kurtarmak isteyen Arthas ise bu sırada Nortrend’e varmıştı.Fakat orada kendisini Naga ve Blood Elflerin beklediğini gördü.Kendisi ve müttefikleri Icecrown’a ulaşıp Frozen Throne’u korumak için büyük çaba sarfettiler.

    Lich King’in Zaferi

    Güçsüz olmasına rağmen Arthas,Ilidan’ı alt edip Frozen Throne’a ilk ulaşan oldu.Kılıcı Frostmourne’u kullanarak Lich King’in tahtını kıran Arthas,Lich King’in miğferi ve zırhını elde etti.Arthas gücü tarif edilemez miğfer’i başına geçirdi ve yeni Lich King oldu.Artık Ner’zhul ve Arthas’ın ruhları tek bir bedende birleşmişti,tıpkı Ner’zhul en başından beri planladığı gibi.Ilidan ve güçleri ise Outland’e yenilginin verdiği hüzün ve utanç ile geri dönmek zorunda kaldı.Arthas dünya üzerindeki en güçlü varlıklardan biri olmuştu.

    Şuan Arthas,yeni ve ölümsüz Lich King,Nortrend’de Icecrown’u yeniden yapılandırmakta.Güvenilir kumandanı Kel’Thuzad ise Plaguelands’deki Scourge’a kumanda etmekte.Slyvanas ve Forsakenları ise sadece Trisfal Glades isimli küçük bölgeye sahip.

    Eski Düşmanlıklar

    Savaş,müttefik ırkların galibiyetiyle sonuçlansa bile dünyaları üzerinde parçalanmalara neden olmuştu.Burning Legion ve Scourge Lordaeron’daki ırkları yoketmeyi başarmıştı.Neredeyse Kalimdor’da aynı hüzünlü sonla karşı karşıya kalacaktı.İyileştirilecek ormanlar,yeniden inşa edilecek şehirler vardı.Savaş Alliance ve Horde’u ağır yaralamıştı.

    Thrall Orklarla Kalimdor’a yöneldi.Yani Tauren dostlarıyla buldukları yeni vatanlarının olduğu yere…Yeni vatanlarının adını Thrall’ın öldürülen babasının şerefine Durotar koydular.Orklar görkemli şehirlerini kurmaya başlamışlardı.İblis laneti ortadan kalktıktan sonra yok olan savaşa açlıklarıyla fethedenden çok,hayatta kalmaya çalışanı oynamaya başladılar.Kutsal taurenler ve Darkspear kabilesi trolleri tarafından iyileştirilen Thrall ve orkları barış dolu bir dönemi beklemekteydiler.Jaina Proudmoore komutasındaki Alliance kuvvetleri ise Dustwallow Marsh kıyısında yerleştiler.Liman şehri Theramore bu dönemde kuruldu.İnsan ve Dwarflar orada her zaman kendilerini güvende tutacakları bir vatan yaratmak için çalıştılar.Orklar ve insanlar arasındaki barış Theramore’a yanaşan Alliance armadası tarafından yıkıldı.Daelin Proudmoore(Jaina’nın babası) yönetimindeki armada Lordaeron’u Arthas orayı yoketmeden önce terk etmişti.Aylar süren yolculukta,Amiral Proudmoore sağ kalan Alliance’ları aramaktaydı.Daelin Proudmoore eski bir savaş kahramanıydı ve Horde’a inanılmaz bir nefret beslemekteydi.Orklar Durotar’da tekrar güçlenemeden onları yok etmeye karar vermişti.

    Babası Jaina’ya çok zor bir seçim sundu.Ya babasıyla orklara karşı savaşacaktı,ya da orklarla olup babasına karşı savaşacaktı.Uzun süre düşündükten sonra Horde ve Alliance arasında yeni bir savaşın olamayacağına karar veren Jaina kararını verdi ve orkların yanında babasına karşı savaşa katıldı.Ne yazık ki Amiral Proudmoore Jaina ona orkların eskiden olduğu gibi kana susamış yaratıklar olmadığını kanıtlayana kadar savaşta şehit oldu.Vefası için orklar Jaina ve müttefiklerine Theramore’a kadar güvenle dönmeleri için izin verdi.









  • Warcraft:Burning Crusade Tarihçesi


    Outland'de başlayan bir hikaye...Illidan'ın kendine saf tutturduğu Fel orclar, dranei evresini tamamlıyamamış alt evre deki Shamanist yaratıklar,Nagalar ve bir çok Demon gücüne sahip yaratık..Ruhunda var olan bir doyumsuzluk..Kendi ırkı onu kabullenmedi ve ihanete uğradı.

    Night Elf lerle tam olarak anlaşılıyor sayılmazdı,Illidan ın kardeşi Malfurion Stormrage onu guardian ı olan Maiev Shadowsong a yakalanmasında Maiev e destek veriyor...10,000 yıl hapsdilen Illidan Maiev den kurtulup tekrar kaçtıktan sonra..Güçlenip intikam alabilmek için bilinen en büyük İblis Lord Archimendo ile gizli bir anlaşma yapar.. ve güçlenmesi için ona Demon gücünü verebilecek olan efsane warlock olan Sargeras ın gözünü alabilmek için yola koyulur..Bu macerasında ona her zaman destekci olan Naga ırkını derin sulardan uyandırır ve kendisine bağlar.. Naga lar ile beraber Sargeras ın gözünü alabilmek için onun bulunduğu tapınağa doğru yola çıkar ve bu yolculuk esnasında hem Guardianı olan Maiev Shadowsong tan kaçmalı,hem kardeşi Malfurion a yakalanmamalı hemde insanların kutsal sovalyeleri olan Paladinlerin topraklarından geçmek zorunda kalmıştır.
    Bu esnada Undead(Ölü askerler) Scourge ları savaşı alevlendirmeye devam ederken,bilinen en eski Elf ler olan High Elflerin son savunma yerlerinide büyük miktarda elf kanı döküp yıktıktan sonra 10,000 yıllık bu mirastan geriye hiç bir şey kalmamıştı ve Prensleride öldürülmüştü.işte bu noktada Lidersiz kalan High Elfler yok edilen kardeşleri ve öldürülen Prenslerini anmak için sonsuza kadar kendilerini Blood Elf olarak çağırırlar.Bu dönem içerisinde yeni Prensleri Kael i seçerler, yine bunla yetinmeyip güçlerini kaybeden bu ırk büyüye olan bağımlılıklarıyüzünden günden güne yok olurken Illidan ile anlaşıp onun ve Nagalarının soyunu kabul edip onun saflarına katılıp onun adına savaşmayı kabul ederler..Illidanda onların bu bağlılıkları karşısında Demon güçleri ile onları ödüllendirir.Artık Illidana bağlı Blood Elf olarak bilinirler..Hem kendi soylarının intikamı için ,hemde Illidan'ın Archimendo ile yaptığı gizli anlaşmanın karşılığı olan zorlu görevleri yerine getirmek için Illidan adına savaşmak zorundalar..

    İllidan yeni müttefikleri ile Nagalarınıda yanına alıp bütün düşmanlarına çok büyük ve acımasız bir savaş açar..Illidan Sargeras ın gözünü alma konusunda çuvallayınca..Archimendo onun la tekrar buluşur ve ona son bir şans verir.

    Bir yandanda Lich King tuzağına düşmüş olan İnsanların genç ve cesur Prensi Arthas Menethil halkını Khel Thuzad ve Lich king in yönetiminde olan acımasız Undead Scourge un zulmüne karşı korumak için kendini Lanetli olduğunu bilmediği Run kılıcı Frostmourne' u almaya adamıştır.Çünkü Undead orduları durmak nedir bilmiyorlar sayıları azalmaları gerekceği yere savaşta yere düşen her bir askerle git gide fazlalaşıyor ve güçleniyorlardı.Durdurmak imkansızdı.

    Buna bir dur demenin zamanının geldiğini düşünen Prens Arthas ,insanların diğer bir güçlü savaşçısı ve aynı zamanda kutsal bir şovalye olan Uther Lightbringer ın uyarılarını dikkate almamıştı ve adeta Lich tarafından büyülenmişcesine o kılıcı alma isteğine kağılarak yola koyulmuştu..Ama Uther, Arthas ı çok uzun bir süre ''İnsanlık duygularını yitiriyorsun Arthas '' diyerek uyarmıştı fakat Arthas çok tan o kılıç için yola çıkmıştı..Sonunda Frostmourne u elegeçirdi fakat aynı zamanda Lich King de onun ruhunu ve herşeyini ele geçirdi..Artık Prens Arthas adında biri yoktu...Ne yazıkki ruhunu,benliğini ve iradesini tamamen yitiren Arthas Lich King in dünya üzerinde bilinen en güçlü savaşçısı olan DeathKnight (Ölümşovalyesi) haline gelmişti..Artık insanlardan taraf değil tam aksine Undead Scourge u bi zamanlar yönettiği insan ırkına doğru harakete geçirdi ve Lich in planladığı gibide olmuştu...Arthas daha sorna insan krallığına giderek hala kral olan babasının huzuruna çıkıp ona son bir kez baktıktan sonra kılıcını gırtlağıan saplayarak öldürmüştü...
    Lord Arthas'ın bu acımasız kıyımları yıllarca devam etti..Arthas hala kim olduğunu bilmiyor ve Lich 'in emrinde taş üstünde taş bırakmayıp bütün yaşayanları öldürüyor,lanetliyor yada işkencelere mağruz bıraktırıyordu.
    Azertoh Krallıkları bu ilerleyiş karşısında çağresizce izlemekten yada kaçışmaktan başka bir şey yapamıyordu...Olanlara karşı bir şey yapabilme güçleri yoktu çünkü verdikleri her bir can kaybı Undead ordularına katılan yeni bir asker demekti..Bu hızlı ilerleyiş sonunda Azetorh krallığının üst kısmı toprakları tamamiyle Scourge nin yönetimi altına geçmiş hatta yaşayan insan kalmamış denecek gibiydi...Eski insan krallığı kalesi de Undead in komuta merkezi haline gelmişti ve oraya eski kale yıkıntılarının altına yeni bir zindan inşa ettilerve adı da UnderCity oalrak biliniyordu...Undead ilerleyişi esnasında Elf lerin diğer bir savunma yeri olan Well of Eternity(Sonsuzluk Kuyusu) savaşı esnasında elflerin prensesi Sylvanas Windrunner ele geçirilmişti ama Arthas onu öldürmedi..Lanetledi ve ölümsüz bir Banshee prensesi haline getirdi artık oda bir undead di,ama Sylvanas benliğini kaybetmemişti Arthas ın ona yaptıklarının farkındaydı ve intikam alacağı bir gün ,bir an bekliyordu.Arthas Scourge yer yüzündeki en büyük yaşam kaynağı olan World Tree(Sonsuzluk Ağacı) e doğru yönlendirdi.Artık burda ki olacak bir savaş Elf ırkının kaderini belirliyecek aynı anda da diğer canlılarda bu savaştan etkilecekti.Bunun farkında olan Azeroth Krallıkları güçlerini hem Well of Eternity hemde World Tree ye yönlendirdi burda olan savaşlar Undead ler içok tüketti çünkü ,yer yüzünde bilinen en güçlü büyücülerden Medivh ,İnsanların ışığa ve tanrıya olan büyük inançlarıyla bilinen Paladin şovalyeleri ve ayrıca binlerce yıllık uykularından uyanan Elf Druid leride bu istilaya bir son vermek için harekete geçmişti...
    Düşünüldüğüde gibide oldumuştu,bu büyük direniş karşısında Scourge tamamiyle bir yenilgeye uğramıştı ve tam anlamıyla geri çekilmek zorunda kalmıştı..Bu yenilgiler Undead lerin efendisi olan acımasız Lich King i zayıf düşürmüştü..Bunun haberini alan Lord Arthas derhal Frozen Throne daki Lich King'in bulunduğu buzdan hapishaneye Icecrown Kalesine doğru yola çıkar..Gitmeden önce Undead ordusnun yönetimini ayrıca Undercity'ninde yönetimini Sylvanas a bırakır.Oysaki Arthas nasıl bir hata yaptının farkına varamaz.Sylvanas ın tam beklediği fırsattır ve Arthas bu ihanet in farkına vardığında çok geç olmuştur Sylvanas çok dan bir grup Undead i baştan çıkarmıştır ve yönetimi altına alıp kendilerine Forsaken adını vermişlerdir.Undercity de baş şehirleri ve kaleleri olmuştur.Bu grub Arthas ve Lich King'in zulmunden korunmak için savaşırlar.Yola düşen Arthas'ın bir kaç kere tuzağa düşmesine bile yardımcı olmuştur.Bir süre Illidan la ' tanışıp ona yardımcı bile olmuştur.

    Burda ise Illidan'ın ilk başarısızlığından sonra Archimendo'nun ona vereceği 2.ve son şansı yerine getirmek zorundadır Illidan ,görevi ise Arthas'ı Lich King e ulaşmadan yolda öldürmek ve sonrada Lich in icabına bakmaktır.Illidan çaresizce bu görevi kabullenmek zorunda kalır ve Arthas tan hızlı hareket eder ve Frozen Throne topraklarına Naga ve Blood Elf birliklerini konuşlandırır.Arthas ise binbir zorlukla yolda uğradığı pusulardan sonra Icecrown kalesine yaklaşmıştır.Ama topraklara girdiğinde onu birinin beklediğinin farkına varmıştır.Kim olduğunu yani rakibi olan Illidan hakkında fazla bir bilgiye sahip değildir.Sadece onun bir Demon(iblis) olduğunu görür.Ama Lich King in fazla dayanacak gücü kalmamıştır aynı şekilde Lord Arthasında tabi ki,çünkü Arthas ın yaşamı Lich'in yaşamına bağlı bir an önce o kaleye ulaşmalı ve efendisini o buzdan hapisanesinden kurtarmalı fakat aynı şekilde eli kolu bağlı olan Illidan'da yaptığı anlaşmanın koşullarına uymak zorundadır ve Arthas'ı durdurması gerekiyor.Illidan'a bağlı olan Nagalar Icecrown u çecreleyen soğuk buzlu sulardan ,karla kaplı topraklara çıkmaya başlamılardı bile,aynı şekilde Blood Elf savaşçılarıda savaş için yerlerini almışlardı.Hem Undeadlerden intikam alıp hemde Illidan'a olan bağlılık yeminlerini yerine getirmiş olacaklardı..Arthas'a bağlıaz sayıda ki Undead gücüde savaş için konumlarını aldılar.Fakat Arthas yalnız değildi undead lerin yanı sıra ona Frozen a girişte karşılayan Mavi uçuş grubu buzul ejderhaları ve Liderleri Sapphironda Arthas a hizet etmek için ordaydı...Ve son olarak ona bu topraklarda yol bulmasında çok yardımcı olan Nerubian harabelerinde yaşayan müttefikleriydi birde Liderleri Anub Renkh-an tabiki de savaşta ön saflarda katıldılar.
    Savaştan önce Illidan elinde varolan Demon gücüyle Archimendo nudna yardımını istiyerek Lich King güçsüz ve hapiste olduğu Icecrown üzerine güçlü bir büyü yollamıştı.


    Arthas ve Illidan birlikleri karşılıklı savaşırken kalenin kapısında Illidan kesin bir sonuçla bitecek olan hırsla tekrar kalenin kapısına gelmiş olan Arthas'ın önüne geçer.İkili gözleri ile birbirini kısa bir süzdükten sonra Arthas yolundan çekilmesini söyler Demon diye hitab ederek...Illidan kendini tanıtır ve bunun mümkün olamıyacağını söylemesiyle Arthas'ın ilk kılıc darbesine mağruz kalır.Bu darbede yere yıkılan Illidan kendi silahlarıyla Arthas a engel olmaya çalışır,fakat Arthas ın zayıflamış olması bir şey ifade etmez içinde var olan güçle havada kanatlanmış olan Demon a karşı bir kılıç darbesi indidrir ve Illidan'ın ağır bir şekilde yaralanmasına sebep olur.Illidan rakibinin ne kadar güçlü olduğunun farkında değildi yada umursamıyordu belki fakat iş işten geçmişti vücudundan akan iblis kanıyla yerde ölümü bekliyordu.Arthas ona 2.bide darbe vurmak yerine hızla yoluna devam etti.Kaleye çıktı bütün merdivenleri içinde geriye kalmış olan bir parça gücüyle Lich King'in buzdan hapishanesinin karşısına geçti ve daha önce atmadığı bir savaş narası atarak elindeki kudretli kılıcı buz kütlesinin üstüne indirdi bu şekilde buzun içinde hapsolmuş ve yorgun düşmüş olan Lich in ruhunu özgür bıraktı.Ama bununla burda bitmiyecekti Lich King in miğferini aldıve kendi taktı...Olması gerektiği gibi olmuştu artık Lich King ve Lord Arthas tek bir bedende birleşip ve Dünya üzerindeki bilinen en güçlü varlık haline geldiler...




  • sen giderken biz geliorduk
  • cok verildi bu konu arkadaşım forum'da araştırıp konu açarsan daha iyi olur
  • ama güzel olmus hakkını vermek lazım
    cogunu bilsemde yine bastan okuyacagım
  • Sargeras ve İhaneti:

    Zaman içinde, bu kötü varlıklar Titanların dünyasına giden yolu buldular ve Pantheon en iyi Savaşçısı olan Sargeras’ı savunma için gönderdi. Dev soylu bir Titan olan Sargeras, sayısız yıllarca verilen görevleri harfiyen yerine getirmiş ve bulduğu kötülük varlıkları gördüğü yerde öldürmüştür. Böylece Titanlar evrenler üzerinde mutlak bir hakimiyet kurmaya başlamıştır.

    Sonra Eledar adı verilen bir şeytani büyü ile uğraşan ırk, Warlock büyüleri ile birçok dünyayı ele geçirmeye başladılar. Bu büyülerden etkilenen saldırıya uğramış ırklar, mutasyona uğrayarak çok farklı yaratıklar olmaya başladılar ve en sonunda saldırıya uğramış masum ırkların hepsi Eledar’lara benzemeye başladı. Sargeras neredeyse limitsiz gücünü Eledarlara karşı kullandı ve onları Sapmış evrenin köşesinde yakaladı ve onları esir aldı. Ancak Sargeras Warlock büyülerinden çok etkilendi ve kendisi de bunlardan nasibini almaya başladığında, Sargeras çok büyük bir depresyonun içinde buldu kendini.

    Sargeras bu kafa karışıklığının ve ümitsizliğin içindeyken, Sapmış Evren’den gelen diğer bir ırkla savaşmaya zorlandı. Nathrezim adı verilen bu ırk Vampirik güçlere sahip korkunç bir ırktı. Adlarına Dreadlord da denilen bu ırk, birçok dünyayı ele geçirerek, yerlilerini gölgeye çevirirdi. Zalim Dreadlordlar, dünya yerlilerini kandırarak, aralarında karışıklıklarla yıkardı. Sargeras, Nathrezimi çok kolay yendi. Ama onların bozulmuşluğu onu çok etkiledi.

    Sargeras’ın duygularını şüphe aldı bir anda, görevine sadakatini ve hatta daha önemlisi Titanların düzenli bir evren anlayışını kaybetmişti. Sonunda Sargeras sonuç olarak Titanların yapmış olduğu her şeyin yanlış olduğuna karar verdi, ona göre Titanlar bu evrende Kaotik güçlerin kaynağı idi. çoğu Titan arkadaşı ona yardımcı olup yol göstermeye çalıştı, ama bunun sonucunda Sargeras daha fazla içine kapandı ve Pantheon’dan ayrılıp dünyada kendine bir yer aramaya başladı. Pantheon onun terk edişine bir anlam veremedi, ve kardeşi olan Sargeras’ın neler yapabileceğini göremedi.

    Zamanla, Sargeras delirdi ve ruhunun ücra köşelerinde bozulan bir şeyler olduğunu fark etti. Bunun nedenini Titanlara bağladı. Bu yüzden Titanların yapmış olduğu her şeyin yanlış, hatalı olduğunu zannetti. Bu yüzden her dünya yok edilmeliydi ve tekrar kurulmalıydı. Böylece düzen sonsuza kadar her tarafta olacaktı. Bunu yapmak için dev bir ordu kurmak için düşünmeye başladı.

    Sargeras’ın Titanik görüntüsü bile zamanla bozuldu ve zehirlenmiş olan kalbi ile değişim içine girdi. Gözleri, saçları ve sakalı ateşlendi ve metalik derisi karardı.

    Bu kızgınlığın içinde, Sargeras Eledar ve Nathrezim ırklarının hapislerini açtı ve kötü yaratıkları serbest bıraktı. Bu yaratıkların önde gelenleri Karanlık Titan’a hizmetlerini sundular. Sargeras Eledar’dan iki tane şampiyon seçti. İlki Kil’jaeden the Deciever di. Sargeras’ın orduları için karanlık ırkları düzenleyecekti. İkinci Å�ampiyon ise, Archimonde the Defiler’di. Sargeras için Orduları yönetecekti.

    Kil’jaeden’ın ilk yaptığı şey vampirik dreadlord’larını kendine köle yapmak oldu. Dreadlord’lar Kil’jaeden için özel ajanlardı ve bu görevi çok iyi yerine getiriyordu. Aralarında Tichondrius denilen bir Dreadlord vardı ki bu yaratık Kil’jaeden’in mükemmel bir savaşcısı olarak Sargeras’a da hizmet etti.

    Muhteşem Archimonde kendine de ajanlar buldu. Malefic Pit adlı bir dünyanın barbar lideri olan Mannoroth the Destructor’u ajanı yaptı ve evrenin en iyi ordusunu yapmak için çalıştı.

    Sargeras ordularının yavaş yavaş oluştuğunu ve her emirini yerine getirecek güçte olduğunu görünce, Hepsini Dev Karanlığın içine bıraktı. Sargeras bu ordusunun adına Burning Legion dedi. Bu güne kadar kaç tane dünya yok edip kaç tanesini köleleştirdi bilinmez ancak evrene çok büyük bir yıkım getirdiği kesindir.




  • Araştırıp açsan daha iyi olurdu ama güzel kaynak teşekkür ederim...
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Age of Empires 3
    10 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orjinalden alıntı: RockmaN1985

    sen giderken biz geliorduk


    Bakarsan yukarıda merak edenler için yazmışım, bilmeyen bi insan merak eder bu 1
    ikincisi ise ukalalık yapmak yerine adam gibi cevap yazarsan söylediklerin daha çok dinlenir.


    Ben araştırma yapmadım değil warcraft tarihçesi diye arattım ama çıkanlar içinde göremedim. o kadar çok boş konu açılıyorki buna direk bu kdr tepki gelmesine şaşırdım bkz KO ile alakalı başlık açacak arkadaşlar (OKUYUN LÜTFEN)
    Para bugı bulundu para kazanmak için en yakınınızdaki...



    konuyu geçin hadi diyelimki gerekli altında yazılan cevaplara bakarmısınız? ve bu gibi konular bütün gün up'lanıyor Forumlar muhabbetten çok bilgi paylaşımı amaçlıdır.

    Uygun dille uyaran arkadaşlara teşekkür ederim sizin için daha dikkatli olmaya çalışıcam.




  • Salla sen onlari iyi olmus nice gereksiz topicten daha iyidir.Emegine saglık demıcem copy+paste'ne saglık
  • Zamanında bende yazdım bu tarihçeyi bu foruma lakin bi türlü konu üst konu olamadı gitti. Sonuçta bu gelip geçicek bir hikaye değil bu warcraft tarihçesi o yüzden üst konu olmalı düzenli ele alınıp fakat onlarca kez yazılan bu tarihçe burda hiç üst konu olamamıştır!
    Burada bizimle paylaşmayı düşünmen bile yeterli dostum teşekkürler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Daemon Wintermoon -- 9 Nisan 2008; 11:18:06 >
  • TBC - MBC yokken, millet daha BWL yaparken WoWTurk vardı resmi fan site, oraya yazı yazardım. Bir gün BWL tarihini yazdım madem her gün gidiyorsunuz bari neden öyle olduğunu bilin diye. Konu altında yazan yorumlar;

    - BWL tarihini biliyomusun?

    - Evet! T2 düşüyo demi?!

    Sen yaz arkadaşım, okuyan çıkar mutlaka, gerçi Blizzard Warcraft tarihini baya bir sündürdü ama olsun yine de okuması güzel...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Lanore

    TBC - MBC yokken, millet daha BWL yaparken WoWTurk vardı resmi fan site, oraya yazı yazardım. Bir gün BWL tarihini yazdım madem her gün gidiyorsunuz bari neden öyle olduğunu bilin diye. Konu altında yazan yorumlar;

    - BWL tarihini biliyomusun?

    - Evet! T2 düşüyo demi?!

    Sen yaz arkadaşım, okuyan çıkar mutlaka, gerçi Blizzard Warcraft tarihini baya bir sündürdü ama olsun yine de okuması güzel...

    İşte burda kaliteli ve kalitesiz oyuncu farkı ortaya çıkıyor. İtemmi önemli yoksa o itemden ziyade bulunduğun mekan ve dövüştüğün bossların hikayesimi ? burda oyunu oyun diye oynayan ile oyunu derinlemesine oynayan farkı ortaya çıkıyor buda FRP/RPG oyuncusunun farkını ortaya koyar geri kalan ise teferruat dır. Mesela Ragnaros ne, kimdir diye sorsan bir oyuncuya vericeği cevaplar şöyle olabilir.
    - Tier 1 düşüren boss değilmiydi ?
    - MC de bir boss ama detaylı bilgi bilmiyorum
    - Eski Tanrı'nın ordu komutanlarından elemental lord larından Ragnaros the Firelord felan vardı gibi gider.

    Burda tek yanlış olan Tier 1 diyen kişidir nedeni oyunu sadece olduğu gibi oynamaktan ibarettir amacı pvp oslun gidim kafa göz dalim bitti. MC de bir boss diyen kişi ve detaylı bilgi bilmiyorum diyen mütevazi bir insandır. Hiç bilmeyen biri yanlış yorum yapmadığı sürece bilgilendirilirse oyuna kendini daha çok verecek kişidir. Benim görüş açım bu.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Daemon Wintermoon


    quote:

    Orjinalden alıntı: Lanore

    TBC - MBC yokken, millet daha BWL yaparken WoWTurk vardı resmi fan site, oraya yazı yazardım. Bir gün BWL tarihini yazdım madem her gün gidiyorsunuz bari neden öyle olduğunu bilin diye. Konu altında yazan yorumlar;

    - BWL tarihini biliyomusun?

    - Evet! T2 düşüyo demi?!

    Sen yaz arkadaşım, okuyan çıkar mutlaka, gerçi Blizzard Warcraft tarihini baya bir sündürdü ama olsun yine de okuması güzel...

    İşte burda kaliteli ve kalitesiz oyuncu farkı ortaya çıkıyor. İtemmi önemli yoksa o itemden ziyade bulunduğun mekan ve dövüştüğün bossların hikayesimi ? burda oyunu oyun diye oynayan ile oyunu derinlemesine oynayan farkı ortaya çıkıyor buda FRP/RPG oyuncusunun farkını ortaya koyar geri kalan ise teferruat dır. Mesela Ragnaros ne, kimdir diye sorsan bir oyuncuya vericeği cevaplar şöyle olabilir.
    - Tier 1 düşüren boss değilmiydi ?
    - MC de bir boss ama detaylı bilgi bilmiyorum
    - Eski Tanrı'nın ordu komutanlarından elemental lord larından Ragnaros the Firelord felan vardı gibi gider.

    Burda tek yanlış olan Tier 1 diyen kişidir nedeni oyunu sadece olduğu gibi oynamaktan ibarettir amacı pvp oslun gidim kafa göz dalim bitti. MC de bir boss diyen kişi ve detaylı bilgi bilmiyorum diyen mütevazi bir insandır. Hiç bilmeyen biri yanlış yorum yapmadığı sürece bilgilendirilirse oyuna kendini daha çok verecek kişidir. Benim görüş açım bu.



    Doğru söylüyosun. Malesef RP severlarında daha az ama bu oyunu pvp için oynayan insan sayısı RP yapmayı seven ve warcraft kronolojisini takip eden kişi sayısının çok üstünde. Oyundaki charları inspect ettiğimde %95'in üzerinde pvp itemi bulunmakta. PVP realmlerinin sayısındanda bu zaten belli. Benim asıl üzüldüğüm konu bu insan boşuna blizze para ödeyeceğine free serverlarda da istedikleri kdr pvp yaparlar ve bu item sevdalısı delilerden kurtulmuş oluruz. Zaten 1-70 arası solo olarak çok rahat kasılıyor. şu an lvl 59'um fakat instancelar dışında gruba girdiğim olmadı. Hiç instance a girmeyedebilirdim ki o takdirde şimdiye 70 olmuştum. Blizzin amacıda bence bu solo questlerle oyuncuyu oyunun asıl senaryosuna ve kronolojisine bağlı tutup seriyi canlı tutmak ama malesef pvp tutkunları blizzi bu amacından alıkoyuyorlar. Bi bakıma bu blizzin işinede geliyor. yanlış bilmiyorsam 2 yıl wow+1yıldırda tbc ile çokta zahmete girmeden baya bi para kaldırdılar.

    Ama yinede helal olsun, yukarıdaki hikayeye bakarsanız dünyanın oluşumundan itibaren binlerce yıllık bi tarih varmış gibi detaylarıyla işlenmiş. Yazan kişiyi alnından öpmek lazım.


    Fakat ingilizcesini hiç okumadım ama türkçesini sonuna kadar okudum. Tek memnun olmadığım konu aralarda karakter geçişlerinde bu kim ya oluyosun nerden çıktığını anlamakta zorlanıyosun. Ama belki dediğim gibi çeviriden kaynaklanıyo olabilir. Çok fazla karakter var ve aralarındaki bağları tam olarak analayabilmek için bence her karakter topluluğun olduğu bölümü ordaki karakter sayısı kadar okumak :)




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.