Şimdi Ara

Yolcunun (İnsanın) Vazifesi: İdrak ve Bilgi Olgunluğu (Münazara ve Tefekkür Sayfası)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
3
Cevap
2
Favori
780
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Zahirîden Bâtınîye


    Hareket nedir? Kâinat nasıl hareket eder? Hareket kabiliyeti nereden gelir? Biz neyiz? Neden/niçin yıldızlar var? Neden/niçin galaksiler var? Neden olmamak değil de olmak?

     Yolcunun (İnsanın) Vazifesi: İdrak ve Bilgi Olgunluğu (Münazara ve Tefekkür Sayfası)

    « Madde, bütün tesirlere zemin teşkil eden ve muhtelif (çeşitli) nisbetlerde (oranlarda) bu tesirlere cevap veren bir unsurdur (özdür). Bu bilginin içinde saklı olan bir mânâ da şudur: Madde, kendi kendine hiçbir harekete geçmek veya en iptidaî (ilkel) bir faaliyet göstermek kudretinde değildir. Onda kendi kendine bir oluş veya yapış imkânı yoktur. Yâni madde ancak kendisine gelen tesirleri bekler ve bu tesirlerin istikametlerine göre hâller, şekiller, durumlar alır. Şu hâlde herhangi bir maddenin her türlü tesirden azade bir hâlini -farzı muhal olarak- düşünürsek bu maddenin hiçbir şekle, hiçbir hâle sahip olmayacağını kabul etmemiz lâzım gelir. İşte insan idraki ve tasavvuru dışında kalan, böyle bütün hâl ve şekillerinden tecerrüt etmiş (soyutlanmış/sıyrılmış) bir maddeye amorf (şekilsiz/karanlık) madde veya aslî madde deriz. (…) Bütün hâl değiştirmeler, bütün şekil almalar ve şekil değiştirmeler ancak hareketlerle ve hareketlerin çeşitlenmeleri ile mümkün olur. Böyle olunca âlemimizin henüz hiçbir hareketini göstermeyen aslî maddesinin de dünyamıza mahsus hiçbir hâl ve şeklinin hemen hemen mevcut olmaması gerekir. Bu yüzden ona, âlemimizin amorf, yâni şekilsiz maddesi diyoruz. Şu hâlde aslî madde, dünyamızın idraki karşısında ancak nazarî olarak düşünülüp kabul edilebilen ve görünürde yokluk ifade eden bir realitedir ki bu realitenin, dünyamıza mahsus çeşitli formlarını alabilmesi için, arz küresine ait bir sürü değer kazanması ve inkişaf (açınım/gelişim/evrim) kademelerinden geçmiş olması lâzım gelir. (…) Öz madde bilgisine ve maddenin mahiyetine göre bu tesirleri kâinat içindeki maddelerin doğurabileceklerini kabul etmek akıl prensiplerine uymaz. Onları kâinatın dışında mevcut olan hakikatlerde aramak zarureti vardır. » — İlâhî Nizam ve Kâinat

    ***

    Sayısız galaksilerin her birinde milyarlarca güneş/yıldız sistemi ve -gezegen ve diğer cisimlerden yayılan radyasyonların/ışımaların incelenen elektromanyetik spektrumlarından (örnek görsel:http://goo.gl/PgAzWu) anlaşılan o ki- aynı elementler olduğu hâlde Dünya’ya ‘Star Wars’, ‘Guardians of the Galaxy’ ve benzer tarzda filmlerde olduğu gibi farklı sistemlerden -ve hattâ galaksilerden- organizmaların gelmemesi (akademik/kurumsal bilimde bu durum ‘The Fermi Paradox’ olarak anılır).

    Bu hâl, insan mertebesinin (ve diğer sistemlerdeki muadillerinin) hidrojen âlemindeki evrim sürecinin en üst sırını olduğunu; daha yüksek mertebelerde bulunan varlıkların hidrojen âlemi ötesi daha yüksek âlemlerde inkişaf ettiklerine (evrildiklerine) delâlet etmektedir.

    >> Fermi Paradoksu <<
    Fermi Paradoksu ile ilgili bilgi edinmek için yukarıdaki bağlantıya tıklayın (İngilizce anlatım).

    ***

    İnsanlığın hâlihazırda -az çok- bilgi sahibi olduğu 118 element var (listenin son sıralarındakiler hakkındaki bilgiler çok yüzeyseldir). Hiçbir element tecrit edilmiş değil, hepsi birbirleriyle ahenk içinde muhtelif sonsuz cisimler oluşturmakta. Hidrojenden itibaren elementlerden yayılan tesirler kompleksleşmekte. İnsanların en gelişmiş cihazlarıyla ancak birkaç milisaniye algılayabildiği elementler ne tür oluşlara katılmaktadır?

     Yolcunun (İnsanın) Vazifesi: İdrak ve Bilgi Olgunluğu (Münazara ve Tefekkür Sayfası)


    quote:

    tugsatbaris/Facebook:

    Hidrojenden ununoktiyuma doğru elementlerden intişar eden tesirler kompleksleşmektedir. Örneğin hidrojen elementleri ~21,12 cm’lik dalgaboyunda spesifik bir radyo dalgası yayarlar. Söz konusu ışınım algılandığında, meselâ uzak bir gezegenin atmosferinde hidrojen gazı da bulunduğu anlaşılabilir. Uranyum elementleri ise ~0,017 nanometrelik dalgaboyunda X-ışını ışıması yaparlar. Bu sebeple bedeninizin uranyum elementinin tesir sahasında -önlemsiz bir şekilde- uzun süre kalması zararlıdır.

    Elementler farklı farklı cisimlerin teşekkülünde rol oynuyorsa yâni hiçbiri tecrit edilmiş değilse ve böylece farklı elementlerden ve bileşiklerden müteşekkil bir ahenk söz konusu ise, kısmen algılayabildiğimiz ve hattâ algılayamadığımız ancak varlığını teorik olarak dahi olsa kabul ettiğimiz daha mudil/kompleks elementler nasıl mekânlarda, nasıl oluşlara katılmaktadır?


    https://www.facebook.com/groups/tugsatbaris.grup/permalink/817627468304968


     Yolcunun (İnsanın) Vazifesi: İdrak ve Bilgi Olgunluğu (Münazara ve Tefekkür Sayfası)

    Madde elementlerinin/elemanlarının inkişaf/evrim seyrinde giderek hareketleri mudilleşir/kompleksleşir. Bünyelerinden intişar eden/yayılan enerjilerin frekansları artarken dalgaboyları azalır. Yâni giderek algıladığımız mekân ve zamanın üzerindeki bir üst âlemin madde seviyelerine doğru yaklaşırlar, yükselirler.

    « Madde cevheri olan hidrojen atomunun insanlarca tanınmayan bu elemanlarda o kalitede bir yapısı vardır ki bu; insanların, atomdan intişar eden bütün enerji tezahürlerine ait bilgilerinin üstünde ve bambaşka kudretlerde cevher hâlleri arz eder. İnsanlarca meçhul (bilinmeyen/bilinmedik) olan bu hidrojen atomu kademelerinden intişar eden ve insan idrakini zorlayacak kadar seyyal ve kudretli olan maddî imkânlar, insanların şimdiye kadar aslâ kavrayamadıkları birçok hâdisenin oluşuna imkân hazırlamakta ve sebep olmaktadırlar. » — İlâhî Nizam ve Kâinat

    « İnsanlar asgar ve azam namütenahi (sonsuz) noktalar arasında uzanıp giden hareketlerin -basitlik ve mudilliği (kompleksliği) zincirinde- ancak muayyen (belirli) hudut (sınır) dahilindeki birkaç madde halkasının şekil ve hâllerini görüp idrak edebilirler. Bu hâller ve şekiller; hareketlerin azlığı veya basitliği itibarıyla, iptidaileşip (ilkelleşip) aşağılara doğru inerek bir hadde gelince, insan idrakinin alıcı sahasından uzaklaşmaya başlarlar. Ve nihayet tamamıyla kaybolurlar. Keza, yukarı taraflara doğru da madde zincirinin halkaları gittikçe artan ve mudilleşen hareketlerle yükselir ve inkişaf ederken (gelişirken/evrilirken), gene insan idraki onları bir noktadan itibaren tamamıyla kaybeder. Zira ne bu hududun alt tarafındaki, ne de üst tarafındaki madde durumlarını neticelendiren hareket keyfiyet (nitelik) ve kemiyetlerini (niceliklerini), dünya maddesinin beyin cevherine bağlı hiçbir insan zekâsı ve idraki kavrayamaz. Bunun içindir ki insanlar, kâinat maddelerinin namütenahi uzanan zincirindeki birkaç halkadan gayrisini anlamaya ve kendilerine göre el ile tutulurcasına mütalaa (inceleme) mevzuu (konusu) yapabilmeye muktedir (gücü yeter) olamamışlardır. Zaten bâzılarının, bâzı yüksek maddî tezahür (zuhur etme/görünme) imkânlarını ret ve inkâr etmelerinin başlıca sebebi de budur. » — İlâhî Nizam ve Kâinat

    « (…) Yüksek zaman idraki bu bakımdan büyük farklar arz eder. Ve bu farklar şüphesiz bu zamana ait idrak değerlerinin, basit zamanınkine nazaran çok zengin ve şümullü (kapsamlı) olmasının neticesi ve icabıdır. Bu idrak o kadar mütenevvi (türlü/çeşitli), ince madde kombinezonlarına (bileşimlerine) mâliktir (sahiptir) ki bunlardan intişar eden (yayılan) vibrasyonlar (titreşimler) basit idraklerle kıyas edilemeyecek kadar büyük bir sürat ve şümulle muttasıf (vasıflanmış) zaman ölçüsüne kavuşmuş bulunurlar. Bu idraklere göre zaman akışında mazi, hâlihazır, istikbal durumları basit idraklerde olduğu gibi tek istikamette birbiri arkasından giden bir sıra takip etmek zaruretinde değildir. Yüksek idrakte bütün bu geçmiş, hâlihazır ve gelecek durumları, bir yekûn olarak tek bir oluşa bağlanır. Fakat bu tek oluş namütenahi (sonsuz) cepheli formlar arz eder. Yâni bir an demek olan o tek oluş içinde, her istikamete yönelen namütenahi zaman mefhumu toplanmıştır. » — İlâhî Nizam ve Kâinat

    ***

    İnsan bedenini yöneten sinir; siniri yöneten beynin şuur merkezi; şuur merkezini yöneten, ona müessir olan etmen nedir? Rahim duvarına bağlanan döllenmiş yumurtada ilk olarak beyin hücreleri (gri madde) oluşuyor. Bu yapıyı oluşturma emrini veren âmil nedir?

     Yolcunun (İnsanın) Vazifesi: İdrak ve Bilgi Olgunluğu (Münazara ve Tefekkür Sayfası)

    Rahime yapışmış döllenmiş yumurtada ilk olarak insan beyni oluşuyor.

    ***

    Neden uyuruz? Uyku esnasında birkaç saniye (ve çoğu kez birkaç milisaniye) süresince idrak edilen imajlar (rüyalar) nasıl oluyor da deneyimleyen tarafından çok uzun süren, teferruatlı bir hâl alabiliyor?

    ***

    Bitkilerin insanlar gibi erkek ve dişi tohumlarını birleştirerek aşılanmış yumurta oluşturma kabiliyeti olmadığı için dışarıdan yardım almaları gerekiyor. Bunun için erkek ve dişi organlarının da içinde/üzerinde bulunduğu yapıyı (çiçek) oluşturuyorlar. Bu yapı böcekleri adeta sarhoş eden, cezbeleyen kokular yayarak kendisine çekiyor ve bu sayede -onlar aracılığıyla- döllenmiş yumurta/tohum oluşabiliyor. Kanatlı böcekler ise bu yapılardaki nektar ile besleniyor ve bu esnada aynı yardımı -farkına varmadan- yapmış oluyor. Bu paragrafta kısaca yazılan durum bütün organizmalar arasında şümullendirilince fark edilir ki bütün organizmalar birbirlerinden bir şeyler alıp vererek -farkında olsun olmasın- birbirlerinin gelişimini destekliyorlar. Bu detaylı mekanizmanın -örneğin bitkinin çiçek yapısını oluşturması özelinde düşünecek olursak- muazzam bir bilgi gerektirdiği âşikâr. Bu kudret evrimin bizzat kendisinden mi (bu şekilde düşünürsek evrimi tanrısallaştırmış oluruz) yoksa tohumdan itibaren bitkiyi kuran âmilden/âmillerden midir?

     Yolcunun (İnsanın) Vazifesi: İdrak ve Bilgi Olgunluğu (Münazara ve Tefekkür Sayfası)
    Bünyesinde erkek ve dişi organlarını barındıran bir çiçek.

    ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

    « Zira insanlar artık hidrojen atomu âleminin son kemal noktalarına ulaşmışlar ve bu muazzam âlemin kapısından dışarı çıkmak üzere onun eşiğine adımlarını atmışlardır. Bu eşik ise ancak idrak ve bilgi olgunluğu ile aşılabilir. » — İlâhî Nizam ve Kâinat

     Yolcunun (İnsanın) Vazifesi: İdrak ve Bilgi Olgunluğu (Münazara ve Tefekkür Sayfası)


     Yolcunun (İnsanın) Vazifesi: İdrak ve Bilgi Olgunluğu (Münazara ve Tefekkür Sayfası)





    Salik-ul Mukadderat / Ölçütlenmişlik Yolcusu
    ·



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mukadderat Yolcusu -- 26 Eylül 2015; 2:13:53 >







  • Şuan okumadım ama en kısa zamanda okuyacağım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Güzel konu

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.