Kimse kızmasın ama internet paylaşımlarımızla olsun, şunla bunla olsun çoğumuz dışarıda hakkını savunan insanların arasına sızanların yaptıkları vatan hainliklerine -istemeden de olsa- ortak oluyoruz.
-Öncelikle yalan haberlerle halkı kışkırtan [Bununla ilgili bir başlık görünce yazmaya karar vermiştim zaten] -Dükkanını yeni açmış esnafın ekmek teknesini yağmalayıp, parçalarını kan kardeşine karşı silah olarak kullanan -Her gün kullandığımız yolları, durakları, oturakları; kokladığımız çiçekleri, sağlamaya çalıştığımız çevre düzenini hatta ve hatta işi abartıp trafik lambalarını bile yok eden -Sanki sığınacak yer bulamamış gibi camiyi güya revir haline getiren, ayakkabılarını paspas zannettikleri halılarda temizleyen bunlar; tamam camiye girmemişsindir ayakkabıyla basıp basmayacağını o perişan halinle bilmeyebilirsin. Tamam bende hiç cami içi görmedim ama ibadethane olarak bildiğim yere ne çöpümü bırakır, ne içtiğim biraları fırlatır NE DE orayı pisletmek için elimden geleni yapardım..
Ama görüyoruz ki her gün lanet çöplüklerini sokağın akıbetine bırakıp boş konuşan, Taksim'i dağıtıp gösteriş için temizleyen zihniyet, fırsatı bulunca tüm pisliklerini hassas bir konu olan Din meselesinin yaşandığı ortama bırakıyor ki çıkarken de "bulmak istediğin gibi bırak" deyimine uyarak ayrılıyorlar.
Her hafta farklı olaylarla övdüğümüz polisimizi de bu kez halk düşmanı ilan ettik!
Aynı toplumda yaşayan insanlar bazen istedikleri yerine gelmeyince kendilerini dışarı atmış soluğu Resmi binaların önünde bulmak için yola çıkmışlardır. Peki amaçları sadece seslerini duyurmak değilde yıkıp-yağmalamak, sinirini başkalarından çıkartmak ise ne olacak? İşte o zaman buna polis engel olur, iki tarafa kalkan olur ki pişmanlıkları önler, özgürlükleri kısıtlayacak davranışlara engel olur, en önemlisi yüz binlerce hücreden oluşan insanların düşüncesiz bir davranışla o mükemmel düzeninde çalışan atomlarını, hiç düşünmediğin mikro-makro evrendeki düzenin sarsılmasını engeller. Kanun koruyucularıdır onlar ve kanunlar can-mal güvenliğimizi sağlar.
Molotof-Taş-Havai fişek dediğimde o olayları hatırlarsınız. Polisin sert müdahale etmek zorunda kaldığını, biber gazlarını, tazyikli su, zıhlı araçları kullandığını da bilirsiniz. Peki bu olayları izlerken eylemcilerin kışkırttığını, eylemcilerin buna mecbur ettiğini de söylemiş polisi haklı görmüşsünüzdür.
Peki şu "Gezi" olaylarında da pek farklı bir şey yaşanmıyor değil mi? Resmi binaları yağmalama isteği buna karşı çıkan polislere karşı taş-molotof-atabileceği her nesne-yakıp yıkma eylemleri... Poliste bu rezalete karşı boş duracak değil.
Hani şu karışmamamız gereken provokatörler var ya, işte onlara ne yapıyorlarsa yapsınlar. Zaten polisin aşırı tepki gösterdiği kişiler onlar; ama düzeyini aşmamalı. Peki aşmıyor mu? Elbette aştığı noktalar oluyor ki hangi insan sabrı buna dayanabilir. Gördüğünüz gibi ben de bu sinirle kanunsuz tepkiyi savundum. Ama asıl önemli olan bu provokatörlere gösterilen tepkiden halk etkileniyor, bazende masum gibi görünenler. Oku havaya atarsınız da elma ağacının diğer tarafındaki tek çürük olanı vurma ihtimali nedir?
Bu olaylardan halkın etkilenmesi -kaza- olarak sayılabilir. Peki her gün binlerce kişinin olmadığı yerde öldüğünü, hastalandığını, sefalet içerisinde yaşadığını, haksızlığa uğradığını görünce niye hayatınıza olduğu gibi devam ediyorsunuz da böyle büyük ve şiddetli bir ortamda olağan olarak yaşananları abartıyorsunuz? Görüyoruz ki bazı polisler, polis kimliğini bir yana bırakıp adeta öfkesini boşaltıyor ama bu istisna da olan bir durum olarak kalırken bunu sizler reddederek abartabiliyor da; eylemde dükkanları, parkları, çevreyi yani ülkemizi yok edenlere ve edilene nasıl doğal karşılayabiliyor ve görmezden gelebiliyoruz? Araba altında kalanları reklam amaçlı kullanıyorken neden topluluğun yaptığı yıkımı ve rezaleti de anlatmaya korkuyorsun?
Sen onlar değilsin! Sen yakıp-yıkmak isteyen değilsin! Sen bir dava adamısın ve bunu oyunun kurallarını bozmadan yapan kişisin! Bu olayları öfkeye-şiddete-bilinmezliğe götürecek olan değil yüceltecek olansın! Eğer amacınıza ulaşmak için ülkeyi 50 yıl geriletmek istiyorsanız sizlere diyeceğimi bilir, saklarım... Ama bir şey daha bilirim ki bu ulusun insanları amacını, amacı doğrultusunda arar, bulamazsa yoktan var eder! Osmanlı İmparatorluğumuz'da, Çanakkale'de, İstanbul'da, Edirne'de, Viyana'da, eksik anlatılıyor olsa da yakın tarihimizde bunları adaletle-hakkımızla başarmadık mı? En azından başarmak için mücadele etmedik mi?
Yazımı şimdilik burada sonlandırıyorum, umarım demek istediğimi anlatabilmişimdir.
Daha yazacak çok şey ama zaman imkan veriyor mu sorun bakalım? Herkesin okumak istediği gibi okuyacağını biliyorum, harfi harfine anladım der ve yorumuma karşı çıkarsanız anlayışla karşılarım lakin yaptığım hatadan veya ifade edemediğimden dolayı karşı görüş bildirirseniz o "yazacak çok şey var"dan bir kaç bölüm daha ekleyebilirim...
Okumadım ama haklısın
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme