Zaman makinesi yaptıysan bi insanı atomlarına ayırıp ışık hızı ile transfer edip tekrar birleştirebiliyorsundur..
Bu mudur?Eğer bu ise imkansız..
Paradoks, görünüşte doğru olan bir ifade veya ifadeler topluluğunun bir çelişki yaratması veya sezgiye karşı bir sonuç yaratmasıdır. Çoğunlukla, çelişkili gözüken sonuç veya sonuçların aslında çelişkili tarafları vardır.
Paradoks teriminin karşılığı olarak Türkçe'de yanıltmaç ve çatışkı sözcükleri de kullanılmaktadır.
Ayrıca kendi içinde çelişen veya tam tersi şekilde sonuç olarak doğru olan fakat absürd veya çelişkili gözüken bir ifadeye (veya ifadelere/ifadeler bütününe) de paradoks denmektedir.[1] Kökleşmiş inanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce olarak da tanımlanabilir.Yani bir nevi çelişkidir..
zamanda yolculuk edebilen bir kişinin geçmişe gidip kendini öldürmesi paradoksudur, kişi geçmişteki kendisini öldürürse geçmişteki kendisi ileride zamanda yolculuk yapamayacak ve kendisini öldüremeyecektir; bu durumda ölmemiş geçmişteki kişi zamanda yolculuk yapıp kendini öldürecektir ve bu döngü bu şekilde sürecektir
zaman kavramına bakış açısı bu kavramın pradoks olup olmadığını belirler. kimileri zamanın tekil olduğunu düşünür ve zaman makinesi onlar için bir pradoks yaratır. kimileri ise zamanın seçimlerle dallanan bir kök olduğunu düşünür ki buda aslında geçmiş zamanın bile çeşitlendiğini yani geçmişe gitmek kavramının rastgele seçimlerle yaratılmış farklı bir dünyaya gitmek anlamına da gelebileceğini düşünebilir.
zamanda yolculuk tek yönlüdür. yanlızca gelecege yapılabilir. geçmişe yapılamaz.
ışık hızına çok yaklaşık hızlarda hareket eden bir nesne için gelecege yolculuk mümkündür. fakat geçmişe yolculuk imkansızdır. eger mümkün olsaydı gelecekten bugune gelmiş en az bir meraklı ile karşılaşırdık. bu en kolay ispatıdır herhalde. evet "beklide kimseye çaktırmadan yapıyolar" diyeceksiniz ama, bunun hiç mi andavalı, gösteriş meraklısı yok. en azından bi türk illa bi çıkıntılık yapıp "gelecekten geliyorum ben" şeklinde gövde gösterisi yapmaya çalışırdı.
paradoks olmadigini dusundugum paradoks*. zamanda yolculugun hem gelecege hem de gecmise dogru mumkun oldugunu varsayalim. gelecege dogru zamanda yolculuk yapildiginda ayrilinan zaman ile varilan zaman arasindaki her olayin yasanmis olacagi asikardir (ornegin insanlar yaslanmis belki de olmus, cevre degismistir). dolayisiyla gecmise yolculuk yapildiginda da ayrilinan nokta ile varilan nokta arasindaki hic bir sey henuz yasanmamis olmalidir. yani burada bir cesit rollback soz konusu olacaktir. dolayisiyla gecmise gidip kendinizi goremezsiniz. olsa olsa hayatiniza o vardiginiz noktadan itibaren normal bir sekilde devam eder, hastasi oldugunuz hatuna her bi haltini bilerekten yazilma sansini tekrar elde edersiniz.
eger bir zaman makinesi yapabilseydik ve onunla gecmise donup einstein'i theory of relativitiy yazmadan oldürebilseydik kullandigimiz zaman makinesi de hic yapilmamis olacakti ve dolayisiyla gecmise gidip einstein'i oldermemiz imkansiz olacakti ki bu imkansizliga zamanda yolculuk paradoksu (bkz: temporal paradox) denir.
bir de stanislaw lem gozunden bakilmasi gereken paradoks.kendisinin yildiz guncesi kitabi hikayelerinden birinde bu konuya el atmis,ve zamanda yolculugun mumkun olsa bile birseyi degistirmeyecegini anlatmistir.cunku lem e gore zaman aslinda kaderdir.o yuzden sizin gecmiste ve gelecekte yapacaginiz degisiklikler bir degisim meydana getirmez.yani sizin bir zaman makinesi yapma istegine hakim olamayip calismaya koyulmaniz ve sonunda yolcugu basarmaniz hur irade gibi gozukse de aslinda zamanin akisina bu kodlandigi icin siz bu calismaya koyulmussunuzdur. bir nevi sonucun sebebi dogurmasi gibi.
zamanda yolculuktaki en büyük paradoks eger gecmise giderseniz onu hic bir sekilde degistirmemeniz gerektiginden kaynaklanıyor.eger en ufak bir olay akısını degistirirseniz ortaya cıkacak kaotik durum bir anda sizin geldiginiz gelecegi degistirecektir ve bu yuzdende sizin o gecmiste olmamanız gerekecektir.acmak gerekirse siz diyelimki gecmise gidip yolda birine selam verdiniz ve bu kisi size slm vermeseydi gelecekte onemli bir olaya sebep olacak baska biriyle karsılacaktı ve bu duraksamadan dolayı karsılasamayacaktı ve artık sizin geldiginiz zamanda bu olay olmayacaktı haliyle sizin geldiginiz sartlar tamamen degişmis olacaktı yani gelmemis olacaktınız.
bu hayattan çok sıkıldınız, içinizi daraltıyor herşey. kendinizi öldürmek istiyorsunuz artık. elinizde bir silah var, kafanıza dayıyorsunuz intihar etmek için. ancak elleriniz titriyor. bunu yapacak gücü kendinizde bulamıyorsunuz. keşke birisi beni öldürse diye düşünüyorsunuz, tam o sırada üzerinden vıcık vıcık sular akan bir adam görüyorsunuz. sol gözünden vurulmuş size doğru geliyor. elinde bir silah namlusu size doğrultulmuş. yanlız sol gözünden o kadar çok kan akıyor ki size doğru ateş etsede belki de ıska gececek diye düşünüyorsunuz, gittikçe size yaklaşıyor, yaklaşıyor ve bu adamın size benzediğini görüyorsunuz, biraz gözlerinizi kısıp kafanızı onun geldiği yere doğru uzatıyorsunuz, kanlı bu surat kabaca seçiliyor, ama o da nesi, bu sizsiniz, doğrulttuğu silah ateş alıyor ve sol gözünüzden vuruyor sizi, birden ana rahmi gibi bir zarın içine buluyorsunuz kendinizi, vıcık vıcık bir zar bu yırtarak çıkıyorsunuz içinden, sol gözünüzde bir acı, kanıyor. dayanılacak gibi değil. sonra birden birisini farkediyorsunuz karşınızda, elindeki silahı şakağına dayamış intihar etmek istiyor sanki. sonra sizi farkediyor, elindeki silahı indirip size doğru bakıyor, gözlerini kısıp kafasını biraz eğerek size dikkat kesiliyor. ona doğru yürüyorsunuz, silahın namlusunu suratına doğru uzatıyorsunuz ama tek gözünüzle doğru düzgün seçemiyorsunuz hiç bir şeyi,rastgele tetiği çekiyorsunuz ve bum. kendinizi sol gözünden vuruyorsunuz. sonunda zamanda yolculuk felsefei hakkında okumaya karar veriyorsunuz.
Geçmiş zamana geri dönebilmeyi bilemem ama ilerki zamana gitmek imkansız çünkü yaşanmamış bir boşluğa gitmekten başka birşey değil...
çok itelerlerse bunlar bizim akıbetimiz nolcak ? ki böyle bişey olursa.. evren kaldıramaz .. ciyüv süpernovalar bigbanglar..
Ben bir keresinde bir dergide okumuştum.
Zamanda yolculuk yapılacaksa da sadece seyirci olarak yapılabilirmiş. Yani düzeni değiştirmek, eylem yapmak mümkün değil.
Bir de "solucan delikleri" denilen bir şey vardı hani?
Yıllar önce hazırlığı yapılıyordu bunun... Bazı bilim adamları dünyanın sonunu getirebileceğini bile söylüyor.
Cern ensitüsünün böyle manyak deneyler yaptığı doğru bir şey beyler.
Adamlar ''Tanrı'nın maddesi'' ni arıyorlar bir düşünün.
Bu zamanda yolculuk olayına gelince bunun önceden yapıldığını duymuştum aslında. Fareler üzerinde yapılan deneyde saniyenin bilmem kaçında biri ileri götürmeyi başarmışlardı ama fareler yaşayamamıştı diye biliyorum.
quote:
Orjinalden alıntı: .Mirliva.
Cern ensitüsünün böyle manyak deneyler yaptığı doğru bir şey beyler.
Adamlar ''Tanrı'nın maddesi'' ni arıyorlar bir düşünün.
Bu zamanda yolculuk olayına gelince bunun önceden yapıldığını duymuştum aslında. Fareler üzerinde yapılan deneyde saniyenin bilmem kaçında biri ileri götürmeyi başarmışlardı ama fareler yaşayamamıştı diye biliyorum.
Lost izlesen anlardın
Lostun 3-4 bölümü sırf bunu üzerine kurulu.
geçen benim açtığım uzay konusunda bi arkadaşın eklediği bi pdf dosyası vardı orda dede paradoksunda bahsediyor çok ilginç gerçekten şimdi siz zamnda geri gidipte dedenizi yanlışlıkla ölümüne sebeb olsanız ne olur geleceğe dönüş filmindeki gibi yavaş yavaş kaybolmaya mı başlarsınız yoksa hiç var olmamış mı olursunuz gerçekten çok karışık bi durum
quote:
Orjinalden alıntı: Generalll
quote:
Orjinalden alıntı: .Mirliva.
Cern ensitüsünün böyle manyak deneyler yaptığı doğru bir şey beyler.
Adamlar ''Tanrı'nın maddesi'' ni arıyorlar bir düşünün.
Bu zamanda yolculuk olayına gelince bunun önceden yapıldığını duymuştum aslında. Fareler üzerinde yapılan deneyde saniyenin bilmem kaçında biri ileri götürmeyi başarmışlardı ama fareler yaşayamamıştı diye biliyorum.
Lost izlesen anlardın
Lostun 3-4 bölümü sırf bunu üzerine kurulu.
Lost izledim. Daniel Faraday amcamız yapıyordu bu deneyleri, desmond da bi ileri bir geri gidiyordu.
ıle
quote:
Orjinalden alıntı: DİABLO 3
Geçmiş zamana geri dönebilmeyi bilemem ama ilerki zamana gitmek imkansız çünkü yaşanmamış bir boşluğa gitmekten başka birşey değil...
ılerkı zaman zaten var,bızım a dan z ye hersey yasanmıs durumda. ama bız ortalarda haraket edıyoruz. yanı su an 2008 de olsakta,su an 3000 yılları da yasanmıs var durumda.. ama bız aralarda haraket ederek ılerlıyoruz..
quote:
Orjinalden alıntı: MERTTT
ıle
quote:
Orjinalden alıntı: DİABLO 3
Geçmiş zamana geri dönebilmeyi bilemem ama ilerki zamana gitmek imkansız çünkü yaşanmamış bir boşluğa gitmekten başka birşey değil...
ılerkı zaman zaten var,bızım a dan z ye hersey yasanmıs durumda. ama bız ortalarda haraket edıyoruz. yanı su an 2008 de olsakta,su an 3000 yılları da yasanmıs var durumda.. ama bız aralarda haraket ederek ılerlıyoruz..
Hayırdır ?Fizikte bizim bilmediğimiz bir şey mi buldunuzda bu iddia'yı ortaya atıyorsunuz?Einstein amcamıza karşı geliyorsunuz bu dediğinizle.
Solucandeliği aslında uzayzamanın temelde uzay ve zamanda bir kısayol olan kuramsal topolojik bir vasfıdır. Genel olarak beyaz delikler ve kara delikler arasındaki bağlantıya solucan deliği denmektedir. Bir solucandeliğinin bir boğaza bağlı en az iki ağzı vardır. Eğer solucandeliği geçilebilir ise madde solucandeliğinde bir ağızdan diğerine boğazdan geçerek ulaşabilir.
Solucandeliği terimi Amerikalı kuramsal fizikçi John Wheeler tarafından 1957 yılında ortaya atılmıştır.
Solucandeliği ismi fenomeni açıklamakta kullanılan bir analojiden gelir. Eğer bir solucan[1] bir elmanın üzerinde seyahat ediyorsa, tüm elmanın etrafını dolaşmak yerine içinden geçerek bir kestirme yol bulmuş olur.
Karadeliklerin en dip noktası kabul edilen yerde hacim sıfırdır ve yoğunluk ise; "M/V" formülünden dolayı sonsuzdur ve bilimadamları hacmin "0" olmasından yola çıkarak, karadeliğin dibinin inanılmaz güçlü bir vakum etkisi ile herşeyi yok ettigini düşünürler, yani karadeliklerin dibinde zaman ve mekan parametreleri bildiğimiz ve kabul ettiğimiz sistemin oldukça dışındadır.
Bütün bu verilerden yola çıkarak, iki karadeliğin dibinin birbirine bağlanması ile solucan delikleri oluşabilir, bu vakum etkisinden yararlanılarak bir uzay gemisi bir karadeliğin içine girebilir ve öbür karadelikten çok kısa bir zamanda dışarıya çıkarak başka bir alt uzaya seyahat edebilir.
Uzayı bir an için düz bir zemin gibi düşünün. Bu öyle bir zemindir ki bükülebilir ve şekil değiştirebilir özelliktedir. Zaten her an genişlemektedir. Zamanda aslında evrenin bu şekil değiştirmesine bağlı olarak geri veya ileri seviyelerde değişken bir ölçü birimidir. Dünyada kullandığımız zaman birimlerinin hepsi insanoğlu tarafından oluşturulmuştur. Örneğin ilk sarkaçlı saati icat eden Christiaan Huygens zamanı açıklarken, sarkaca etki eden iki kuvvetten yola çıkmıştır. Kütle çekimi kuvveti ve gerilme kuvveti. Yine zaman kimi durumda su ile kimi durumda ise kumla ölçülmeye çalışılmıştır. Hep insana zamanın geri gitmeyeceği öğretilir. Ancak insan, beyni ile zamanı geri getirebilir ve istediği her an beyni ile zamanda yolculuğu gerçekleştirebilir. Zamanı bir değişimin ifade ediliş şekli olarak yorumlayabiliriz. Bu değişim olayın, anın veya kişinin değişimidir. Yani maddesel bütünlüğün, uyumun ve estetiğin değişimidir. Evren bilim açısından bakıldığında, değişkenlerde ileri veya geri gidilebilir. Albert Einstein zamanın hıza bağlı olarak değiştiğini yıllar önce teorik olarak kanıtlamıştır.
Şimdi sizden bir an için yazımın başında düz olarak kabul ettiğimiz evren plakasını bükmenizi istesem ne olur dersiniz? Evren düz tabaka iken en uçtaki iki noktasını ele alalım ve bunlar arasındaki mesafeyi ölçelim. Bir ucundan diğerine ulaşmak için milyonlarca ışık yılına ve ışık hızına ihtiyacımız olacaktır. Gelin şimdi bir an için düz evren levhasını büküp U profili haline getirelim. U şeklindeki evrende bir uçtan diğerine ulaşmanız artık çok daha kolay olacaktır. Hele bir de U harfinin iki ayağı arasında bir tünel oluşturabilirseniz işte size harika bir solucan deliği. Evrenler ve zamanlar arasında açılan kapılardır solucan delikleri. Star Gate filmini hatırlarsınız. Ancak o filmde atlanan önemli bir bilgi daha vardır. Bir madde solucan deliğine girdiği ve bir evrenden diğerine hareket ettiği anda, solucan deliğinin orta noktasında atom altı kuark boyutunda bir daralma ile karşılaşır ve bu deliğe çok yüksek hızla çekilir. Yani atom altı boyutta parçalara ayrılmak durumunda kalır. Solucan deliğine bir ucundan giren bir maddesel oluşum, orta noktasında atom altı parçacıklara ayrıldıktan sonra, çıkışta nasıl tekrar bir araya gelip maddesel oluşumun aynen koruyabilecektir? İşte bu evrenler arası yolculukta aşılması gereken önemli bir sorudur. O nedenlerdir ki zamanda yolculuk ve evrenler arasında seyahat henüz insanlık için çözülmesi çok zor bir bilmecedir. Çocukluğumuzun önemli dizilerinden olan Uzay Yolu kahramanlarının nasıl ışınlandığının cevabını bulup, yöntemini geliştirdiğimizde, solucan deliğinde seyahatin ilk adımlarını da atmış olabiliriz belki de.
Dünya ve tüm maddesel oluşumlar evren düzleminde hareket ederler. Bu hareket esnasında da düzlemi eğerler. Bunu en iyi şekilde anlatan ilk kişi Bernhard Riemann'dır. Riemann'ın eğri yüzeyleri olarak adlandırılan bu açılım, aynı gerilmiş bir kumaşta basket topunun yuvarlanırken ağırlığına ve şekline bağlı olarak kumaşı eğmesi gibidir. Basketbol topu ağırlığına bağlı olarak kumaş zemininde hareketi esnasında daha büyük çaplı bir dairenin yüzey eğimini oluşturur. Topun kumaşın değişik yerlerinde olma anını solucan delikleriyle birleştirmek suretiyle, zamanda yolculuğu da imkanlı hale getirebiliriz. Evrenler ve zamanlar arasında yolculuk için yine ışık hızına ihtiyacımız olacaktır, ama bu bir solucan deliği ile çok daha kolay erişilebilir nitelik kazanacaktır.
Gelelim Sinapslara. Nöronlar arasındaki bağlara verilen ad olan Sinapslarda, yaşanan her tür algısal deneyim kayıt altına alınır. Gerektiğinde ya bilinç ile ya da biz farkında olmadan bilinçaltında bu kayıtlar su yüzüne çıkar. 5 duyusal algıya bağlı olarak yaşamdan ayrılan bir oluşum evren zamana göre o an için dünyanın evrendeki yerine göre artık yaşamımızda yoktur. Ancak evrende yolculuk eden dünyanın geride bıraktığı koordinatlarında geçmişte yaşanmış bir deneyim olarak hala vardır. Eğer evreni kontrollü olarak bükebilseydik ve bir solucan deliğinden geçebilseydik, belki de geçmişle yüz yüze gelebilirdik. Bu durum 5 duyu ile daha önce algıladığımız o oluşumu, tekrar 5 duyusal algı ile deneyimleyebilmemiz anlamına gelirdi. Ancak burada unutulmaması gereken önemli nokta, 5 duyu ile algının, tamamen nöronlar arasındaki sinaps etkileşimlerine bağlı olarak, nöronların beyinde meydana getirdikleri elektriksel uyarıdan ibaret olduğudur. Hayal kurduğunuz anda da aslında beyninizde 5 duyusal algıyla elektriksel olarak uyarılan beyin bölgelerinin aynısını uyarıyoruz.
Hayal etmek insanın zamana hükmettiği bir boyuttur. Hayal ile beyin kayıtlarınızda geçmişe gidebilir veya geleceğe ilişkin ön gösterimler yaşayabilirsiniz. Albert Einstein'in 'Hayal gelecekte yaşanacakların ön gösterimidir' sözü bunu ifade etmektedir. Geçmişteki bir deneyimi hayalinizde canlandırmak, o deneyime ilişkin 5 duyusal algı paylaşımı esnasında beyinde uyarılan yerlerin aynısını uyarmak anlamına gelmektedir. Bu adeta solucan deliğinde bükülen evren zaman düzleminde, delikten geçerek geçmişle yüzleşmek gibi bir durumdur. Solucan deliği ile geçmişe ait 5 duyusal algı deneyimini tekrarlayabiliriz. Hayal ile de geçmişe ait sinaps kayıtlarından yararlanabiliriz. Beyin dilinde ikisi de aynı şeydir ve beynin aynı bölgelerinde yaratılan elektriksel uyarılardır.
O halde evren zamanda hiçbir şey yok olmaz. Ancak boyut değiştirebilir. Sonsuz yaşamın idrakine varmak bu bilince ulaşmanın bir sonucu olabilir mi dersiniz?
quote:
Orjinalden alıntı: MERTTT
Solucandeliği aslında uzayzamanın temelde uzay ve zamanda bir kısayol olan kuramsal topolojik bir vasfıdır. Genel olarak beyaz delikler ve kara delikler arasındaki bağlantıya solucan deliği denmektedir. Bir solucandeliğinin bir boğaza bağlı en az iki ağzı vardır. Eğer solucandeliği geçilebilir ise madde solucandeliğinde bir ağızdan diğerine boğazdan geçerek ulaşabilir.
Solucandeliği terimi Amerikalı kuramsal fizikçi John Wheeler tarafından 1957 yılında ortaya atılmıştır.
Solucandeliği ismi fenomeni açıklamakta kullanılan bir analojiden gelir. Eğer bir solucan[1] bir elmanın üzerinde seyahat ediyorsa, tüm elmanın etrafını dolaşmak yerine içinden geçerek bir kestirme yol bulmuş olur.
Karadeliklerin en dip noktası kabul edilen yerde hacim sıfırdır ve yoğunluk ise; "M/V" formülünden dolayı sonsuzdur ve bilimadamları hacmin "0" olmasından yola çıkarak, karadeliğin dibinin inanılmaz güçlü bir vakum etkisi ile herşeyi yok ettigini düşünürler, yani karadeliklerin dibinde zaman ve mekan parametreleri bildiğimiz ve kabul ettiğimiz sistemin oldukça dışındadır.
Bütün bu verilerden yola çıkarak, iki karadeliğin dibinin birbirine bağlanması ile solucan delikleri oluşabilir, bu vakum etkisinden yararlanılarak bir uzay gemisi bir karadeliğin içine girebilir ve öbür karadelikten çok kısa bir zamanda dışarıya çıkarak başka bir alt uzaya seyahat edebilir.
Uzayı bir an için düz bir zemin gibi düşünün. Bu öyle bir zemindir ki bükülebilir ve şekil değiştirebilir özelliktedir. Zaten her an genişlemektedir. Zamanda aslında evrenin bu şekil değiştirmesine bağlı olarak geri veya ileri seviyelerde değişken bir ölçü birimidir. Dünyada kullandığımız zaman birimlerinin hepsi insanoğlu tarafından oluşturulmuştur. Örneğin ilk sarkaçlı saati icat eden Christiaan Huygens zamanı açıklarken, sarkaca etki eden iki kuvvetten yola çıkmıştır. Kütle çekimi kuvveti ve gerilme kuvveti. Yine zaman kimi durumda su ile kimi durumda ise kumla ölçülmeye çalışılmıştır. Hep insana zamanın geri gitmeyeceği öğretilir. Ancak insan, beyni ile zamanı geri getirebilir ve istediği her an beyni ile zamanda yolculuğu gerçekleştirebilir. Zamanı bir değişimin ifade ediliş şekli olarak yorumlayabiliriz. Bu değişim olayın, anın veya kişinin değişimidir. Yani maddesel bütünlüğün, uyumun ve estetiğin değişimidir. Evren bilim açısından bakıldığında, değişkenlerde ileri veya geri gidilebilir. Albert Einstein zamanın hıza bağlı olarak değiştiğini yıllar önce teorik olarak kanıtlamıştır.
Şimdi sizden bir an için yazımın başında düz olarak kabul ettiğimiz evren plakasını bükmenizi istesem ne olur dersiniz? Evren düz tabaka iken en uçtaki iki noktasını ele alalım ve bunlar arasındaki mesafeyi ölçelim. Bir ucundan diğerine ulaşmak için milyonlarca ışık yılına ve ışık hızına ihtiyacımız olacaktır. Gelin şimdi bir an için düz evren levhasını büküp U profili haline getirelim. U şeklindeki evrende bir uçtan diğerine ulaşmanız artık çok daha kolay olacaktır. Hele bir de U harfinin iki ayağı arasında bir tünel oluşturabilirseniz işte size harika bir solucan deliği. Evrenler ve zamanlar arasında açılan kapılardır solucan delikleri. Star Gate filmini hatırlarsınız. Ancak o filmde atlanan önemli bir bilgi daha vardır. Bir madde solucan deliğine girdiği ve bir evrenden diğerine hareket ettiği anda, solucan deliğinin orta noktasında atom altı kuark boyutunda bir daralma ile karşılaşır ve bu deliğe çok yüksek hızla çekilir. Yani atom altı boyutta parçalara ayrılmak durumunda kalır. Solucan deliğine bir ucundan giren bir maddesel oluşum, orta noktasında atom altı parçacıklara ayrıldıktan sonra, çıkışta nasıl tekrar bir araya gelip maddesel oluşumun aynen koruyabilecektir? İşte bu evrenler arası yolculukta aşılması gereken önemli bir sorudur. O nedenlerdir ki zamanda yolculuk ve evrenler arasında seyahat henüz insanlık için çözülmesi çok zor bir bilmecedir. Çocukluğumuzun önemli dizilerinden olan Uzay Yolu kahramanlarının nasıl ışınlandığının cevabını bulup, yöntemini geliştirdiğimizde, solucan deliğinde seyahatin ilk adımlarını da atmış olabiliriz belki de.
Dünya ve tüm maddesel oluşumlar evren düzleminde hareket ederler. Bu hareket esnasında da düzlemi eğerler. Bunu en iyi şekilde anlatan ilk kişi Bernhard Riemann'dır. Riemann'ın eğri yüzeyleri olarak adlandırılan bu açılım, aynı gerilmiş bir kumaşta basket topunun yuvarlanırken ağırlığına ve şekline bağlı olarak kumaşı eğmesi gibidir. Basketbol topu ağırlığına bağlı olarak kumaş zemininde hareketi esnasında daha büyük çaplı bir dairenin yüzey eğimini oluşturur. Topun kumaşın değişik yerlerinde olma anını solucan delikleriyle birleştirmek suretiyle, zamanda yolculuğu da imkanlı hale getirebiliriz. Evrenler ve zamanlar arasında yolculuk için yine ışık hızına ihtiyacımız olacaktır, ama bu bir solucan deliği ile çok daha kolay erişilebilir nitelik kazanacaktır.
Gelelim Sinapslara. Nöronlar arasındaki bağlara verilen ad olan Sinapslarda, yaşanan her tür algısal deneyim kayıt altına alınır. Gerektiğinde ya bilinç ile ya da biz farkında olmadan bilinçaltında bu kayıtlar su yüzüne çıkar. 5 duyusal algıya bağlı olarak yaşamdan ayrılan bir oluşum evren zamana göre o an için dünyanın evrendeki yerine göre artık yaşamımızda yoktur. Ancak evrende yolculuk eden dünyanın geride bıraktığı koordinatlarında geçmişte yaşanmış bir deneyim olarak hala vardır. Eğer evreni kontrollü olarak bükebilseydik ve bir solucan deliğinden geçebilseydik, belki de geçmişle yüz yüze gelebilirdik. Bu durum 5 duyu ile daha önce algıladığımız o oluşumu, tekrar 5 duyusal algı ile deneyimleyebilmemiz anlamına gelirdi. Ancak burada unutulmaması gereken önemli nokta, 5 duyu ile algının, tamamen nöronlar arasındaki sinaps etkileşimlerine bağlı olarak, nöronların beyinde meydana getirdikleri elektriksel uyarıdan ibaret olduğudur. Hayal kurduğunuz anda da aslında beyninizde 5 duyusal algıyla elektriksel olarak uyarılan beyin bölgelerinin aynısını uyarıyoruz.
Hayal etmek insanın zamana hükmettiği bir boyuttur. Hayal ile beyin kayıtlarınızda geçmişe gidebilir veya geleceğe ilişkin ön gösterimler yaşayabilirsiniz. Albert Einstein'in 'Hayal gelecekte yaşanacakların ön gösterimidir' sözü bunu ifade etmektedir. Geçmişteki bir deneyimi hayalinizde canlandırmak, o deneyime ilişkin 5 duyusal algı paylaşımı esnasında beyinde uyarılan yerlerin aynısını uyarmak anlamına gelmektedir. Bu adeta solucan deliğinde bükülen evren zaman düzleminde, delikten geçerek geçmişle yüzleşmek gibi bir durumdur. Solucan deliği ile geçmişe ait 5 duyusal algı deneyimini tekrarlayabiliriz. Hayal ile de geçmişe ait sinaps kayıtlarından yararlanabiliriz. Beyin dilinde ikisi de aynı şeydir ve beynin aynı bölgelerinde yaratılan elektriksel uyarılardır.
O halde evren zamanda hiçbir şey yok olmaz. Ancak boyut değiştirebilir. Sonsuz yaşamın idrakine varmak bu bilince ulaşmanın bir sonucu olabilir mi dersiniz?
Bunun 3 katı uzunlukta bir yazıyı biraz önce okudum.Özet geçsen.
Ayrıca bu tarz konular hakkında onlarca teori vs vs var.Fazla takılmamak lazım bir tanesine.
efendim bilindiği gibi kara delikler enerjisini tüketmiş olan büyük boyuttaki yıldızların, bireysel kütle çekim olayları ile bükülmeleri ve sonunda sıfır hacim ve bunun sonucunda da normal olarak sonsuz bir yoğunluğa kavuşmalarıyla oluşuyordu..şimdi bunun nasıl olduğunu burda açıklamak yersiz, zaten öle tam anlamıylada açıklıyamam..neyse efendim işte bu kara deliklere ait teorilerden biriside bu bükülüm sırasında kara deliklerin uzay zamanıda büktüğü yönündedir..bu konuda daha detaylı bilgi isteyen arkadaşlar hawking amcamızın teorilerine bakabilirler...işte efendim solucan delikleride tam bu noktada karşımıza çıkıyor..kurama göre biraz önce bahsettiğim kara deliklerin en diplerinde, iki kara deliği birbirine bağlayan bir deliktir..yine teoriye göre eger yeteri kadar dayanıklı bir cisim bu deliğe ulaşır ve karşı tarafa geçer ise çok kısa bir zaman içinde fakrlı bir yere geçebilecektir..yani başka bir şekilde söylemek gerekirse bükülen uzay/zaman da bir noktadan diğer noktaya baya, kestirme bir yol bulunacaktır..yani işte böle bi şey..en azından benim elimden bu kadarı geliyor...
uzun bir zaman boyunca bilim adamları bu delikler ile ilgili baya bi çalışma yaptılar bildiğim kadarıyla..fakat en son bu işin babası sayılan stephen hawking: yıllardır sürdürdüğüm çalışmalar sonunda üzülerek söylüyorum ki(dikaat edin bu adamlar her lafa böle başlar) kara delikler ve solucan delikleri kullanılarak zamanda yolculuk ve boyut değiştirmek imkansızdır..demiştir...ki böyle dediyse kesin bir bildiği vardır.. solucan delikleri, belki ileride bir gün ışık hızı'nı aşmakta kullanılabilecek en olası yoldur.
biz iki nokta arasındaki en kısa yolun düz bir çizgi olduğunu biliriz.
ancak uzay, 3 boyuttan daha derin ve daha karmaşık bir yapıdır. ve teorik olarak bükülebildiği kabul edilir. işte solucan delikleri, uzayın bükülmesiyle oluşup iki nokta arasındaki en kısa yolun, bir çizgiden daha da kısa bir hal almasını sağlayabilir. kontrol edilmesi yakın gelecekte tabii ki imkansızdır. ancak uzak gelecekte (mesela 10.000 sene) solucan deliklerini kontrollü olarak kullanmak, hatta üretmek ve yönlendirmek teorik olarak mümkündür.
bu milyarlarca ışık yılı mesafeyi uzayı manipüle ederek kısa zamanda almayı teorik olarak mümkün kılmaktadır. Zira uzayın 4 boyutlu olduğu bazı bilimadamları tarafından kabul edilmektedir.
tek eksiğimiz aslında komik denilebilecek kadar çaresiz olan teknolojidir. bizim yaptığımız en uzağa insanlı yolculuk ay seyahatiyken, 10.000 sene sonraki insan solucan deliklerini kullanarak takır takır galaksiler arası atlamalar yapabilir. şaşırmamak gerekir.
Generalll ben pek okumuyorum sadece bılgılerı topluyorum yazıyorum merak edıp okuyan kısıler olur dıye,bılgılensınler dıye ayrıca bır deney yapılmıs 1940 yılında onu bulmaya calısıyorum cok ılgınc bır deney resımlı yazılı kayıtlar yapılmıs arıyorum bakalım bulursam yazcam
Atıyorum x kişisi bu zamanda kalıyor ben y yim y 2000 yılına gitmek istiyor ve gidiyor (atıyorum) şimdi x istemiyor x ten 2 tane mi oluyor?
Bi y nin gittiği zaman(2000 yılı)'daki x bir de şuandaki x...
zamanda ileri gidilebilir ancak,geriye gidemeyiz.. geriye gitmek paradoksları beraberinde getirirken; yüksek hız ya da kütle etkisi altında zamanın maddenin yavaşlaması ile zamanda ileri gitmiş gibi bir durumla karşılaşırız..
"ılerkı zaman zaten var,bızım a dan z ye hersey yasanmıs durumda. ama bız ortalarda haraket edıyoruz. yanı su an 2008 de olsakta,su an 3000 yılları da yasanmıs var durumda.. ama bız aralarda haraket ederek ılerlıyoruz.."
bu sözler bence doğru ama felsefi olarak tanrı kavramına bağlarım ben bunu.. her yerde olan mekan(uzay-zaman) zamanı da kapsadığı için 4. boyutla beraber maddenin tüm zaman aralıklarındaki formlarına da sahiptir.. yani sicim teorisine göre daha çok boyut vardır ancak zamanda vardır..bunların kapsamında maddenin, en-boy-derinlik gibi;geçmişi ve geleceği de vardır..
cernde olan deney parçacıkların davranışları ile ilgili bir deneydir.. zamanda yolculuk bizim kastettiğimiz anlamda gerçekleşmeyecektir.
ayrıca einstein amcamızın görelilik teorisi de biraz karışık(o kadar emin olmayalım doğruluğundan yani)
çok itici bunlar birader. bu arada haziran ayında ilk deney yapılacaktı ama hiçbir haber yok. yoksa o deney herkesi itti mi?
o deney yapılmak üzere galiba. arkadaşlar kültür-bilim bölümünde vardı cern ile ilgili bir başlık; detaylı açıklaması da vardı, bir arkadaş(el cezeri galiba) hazırlamıştı..ama bir kaç sayfadır muhtemelen, bayağı önceden açılmıştı. oraya bakın derim