Şimdi Ara

28 yaşındayım ve hiç kız arkadaşım olmadı (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
189
Cevap
17
Favori
25.305
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
144 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: redtime

    Sebebi çirkinliğim,insan gençken yani 18-19 yaşlarda iken ilerde olur elbet diye düşünüyor ancak yaş başını alıp gittikçe gerçeklerle ufak ufak yüzleşmeye başlıyorsunuz,
    her geçen sene çirkinliğiniz iyice canınızı sıkıyor 18-19 yaşındayken hiç sevgilisi olmamış erkek biraz daha normal karşılanırken yaş ilerledikçe çevrenizdekilerde olmadı hiç lafını duyunca şaşırıyor arkadan dalga geçiyor neyse bundan dolayı yalan söylüyorum mahallede gençlerle konuşurken 19-20 civarı gençler bu tür konuları soruyor ee tabi olmadı diyemiyorum başlıyorum yalan söylemeye.Benim yaşımdaki arkadaşlarımın çoğu evlendi nişanlandı en azından evlenmeyenlerin bile onlarca kız arkadaşı oluyor.Şimdi çene giyinme vs diyenler olucak geçenlerde bir sitede kızın birisi sevgilisi olmamasından bahsetmiş 21-22 yaşlarında bir kız fotoğrafı yoktu konuştum cidden bir kız ne kadar çirkin olabilir dedim ve fotoğraf istedim,cidden o fotoğrafı gördüğümde inanılmaz üzüldüm kıza aşırı derecede çirkindi cevap bile veremedim,güzelsin desen yalan söyliycem boş yere umutlandırıcam gerçeği söylesem üzülücek.Niye anlatıyorsun dersenizde diyorsunuz ya giyinme çene vs diye o kız dünyanın en iyi giyinen kızıda olsa ağzından bal bile damlasa sanmıyorum bir erkeğin dönüp bakacağını bunuda aşşağılama amaçlı söylemiyorum ama çirkinlik böyle pis bir şey işte.Başka bir örnek vereyim 2 kız düşünün birisi 23 yaşında ve hala çocuk gibi davranıyor sokakta küfürler ediyor ana avrat ağzı bozuk sürekli saçmalıyor ancak güzel ikinci kız 20 yaşında ancak yaşına göre çok olgun oturaklı kibar davranıyor iyi bir eğitim alıyor ancak güzel değil.1 kızın peşinde abartmıyorum en az 10 erkek vardı 2. kızın ise sadece kankası vardı hiç bir erkek sevgili olmak istemiyordu.İşte güzellik çirkinlik böyle bir şey bu kadar önemli.Bir arkadaşımın çocuğu var 2 yaşında sarışın mavi gözlü çocuğa bakıyorum ne kadar masum geliyor ve düşünüyorum büyüdüğünde ne kadar mutlu olacak diye ve kendime söz veriyorum benim kendime ait bir çocuğum olmayacak diye çünkü aynı şeyleri kendi çocuğumun yaşamasını istemiyorum.Son bir şey daha yazıp konuyu bitireyim,içgüzelliği diyorsunuz ya insanoğlu dışını beğenmediğini şeyin içini merak etmez,güzelde bir laf var hatta dışınla ağırlanır içinle uğurlanırsın diye
    Edit:Şunu yazmayı unutmuşum çok paran olursa kızlar peşinde koşar diyen tayfa için,ha bir escortla birlikte olmuşsun ha bir kadın seni paran için sevmiş bir farkı yok.Parayla gerçek aşkı satın alamazsın.Parana gelir sadece ye kürküm ye misali.

    Yas 30. Hic sevismedim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • İNTİHAR ET GARDAŞ
  • Her şeyi yazmışsın zaten.
  • Bu mesele sende ihtiyaç olmaktan çıkıp takıntı haline gelmiş. Kız meseleleri genelde insanın başka eksik yönlerinin yansıması. Temelde bir iletişim sorunun vardır ama sen farkında değilsindir. Her gün yolda senden daha çirkin bir erkeğin yanında kız görebilirsin demekki sadece tiple alakalı değil. Kızlar kendilerini anlayan erkeklere değer verirler. Bir kız arkadaşın olabilir ama asıl sorunun tespit edilebilmesi için profesyonel bir yardıma ihtiyacın var. Forumda olacak iş değil. Freud boşuna sakalları ağartmadı psikanaliz ile. Başın ağrıyınca nasılki doktora gidiyosan buda aynısı. Burda sana kimse yardım edemez. Seni burada tanımak mümkün değil çünkü. 28 yıllık bir geçmişin var. Kadınlarla arandaki bağ hayatının hangi döneminde, ne nedenle koptu bunun anlaşılması lazım. Bu kadar dert ediyosan çözüm yolu dene.
  • hocam yorumları okumadım ama...

    özgüven eksikliğin oldugu belli durumunu vs bilmiyorum.. şimdi çirkin olursun bide işten eve evden işe gidersin fırsatın vs olmaz..

    sonra çevren pek yoktur olmaz..

    küçük yerde yaşıyorsundur olmaz..

    hiç olması için uğraşmamaısısndır olmaz.. vsvs pek çok sebebi olabilir sen belki çirkinliğe bağladın..

    hayat böyle sandığın gibi zalim değil..

    pek çok kişi biliyorum kız veya erkek önemli değil biri güzel değil diyeri çok güzel veya orta evlenen görücü usulüyle vs yada normal..

    eger sen kendini geliştirmissen kültür seviyen vs iyiyse kendini sevdirirsin herşey sandıgın gibi dört dörtlük değildir..

    dışarı çıktıgımızda çok güzel erkeğin yanında pek yakışmayadan kat ve kat güel erkek veya güzel kız görebiliyoruz..

    bu kişiler niye onları seviyor.. bunu düşünmek gerek...

    düşün çok yakışıklısın ama senin yarın kadar olmayan tipte kzıı sevion evlenion vs..

    ahlaklıdır espirisi kültürü iyidir vs ruh ikizidir pek çok şey olabilir.. ama en önemli şey özgüvendir eger bunu yakalarsan bişeyler olabilir.. ama özgüven yoksa şansın daha düşük.




  • ya kaçınız sırf kızı güzel bulmadınız diye pas vermediniz hatta tanımaya bile fırsat vermediniz...HEPİMİZ
  • Yalnız sana bir şey söyleyim mi?Kızların algısıyla erkeklerin algısı biraz daha farklıdır.Erkekler biraz morondur.Kızları fiziksel özelliklerine göre değerlendirirler.Ama kızlar öyle değildir,sadece tipe değil,davranışlarına,koyduğu ağırlığa falanda bakarlar.Yani tip yoksa kişilik kas

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • redtime kullanıcısına yanıt
    böyle birşey diyemezsin evet yakışıklılar öndedir ama karektersiz olup 10 sıfır öndedir diyemezsin onlarda ancak kendi gibilerini bulur.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: DaRKFoRCeS

    34 yaşındayım benimde olmadı.

    Takmıyorum.

    Olanlarıda görüyoruz.

    Birbirlerinin sevgisini tüketiyorlar sadece.

    Tam tüketim toplumu olmuş millet.

    Sevmeyen pişman sevene düşman.





    Okul yıllarında sevgili olan çiftler hayattan soğuttu beni onlar yüzünden hep ön yargılı davranıyorum kızlara
  • quote:

    Orijinalden alıntı: redtime

    Edemiyorsun işte,kaltak veya değil karaktersiz veya değil sonuç olarak sevmek sevilmek duygusunu yaşıyor işte aşk istemdışıdır bundan 10 sene önce arkadaş grubum vardı lisede ben birini seviyordum ama diğer kızların yanında arkadaşlarıma göre yüzüne bakılmaz o kadar güzel kız vardıki sarışından tut esmer güzeline bense kısa boylu arkadaşlarıma göre güzel bile olmayan bir kızı sevmiştim,diğer verdiğin örnek farklı gene,önce dışını beğenmiş sonra içini,içinin güzelliğini görmesi için dışını azda olsa beğenmesi lazım.Nasıl güzelliğin derecesi varsa çirkinliğinde derecesi vardır çok çirkin olmak başka çirkin olmak başkadır.Okan Bayülgen'de çirkindir İlyas salmanda peki bu ikisinin arasında fark yok mu sence?El ayak tutuyor meselesine gelince herkesin derdi kendine göre büyüktür görmeyen bir insan için görmek çok önemlidir sağır bir insan için duymak çok önemlidir evladını kaybetmiş bir insan düşün eli ayağı tutuyor diyebilirmisin elin ayağın tutuyor boşar işte fiziksel olarak sağlıklı olmak kadarda psikolojik olarakta sağlıklı olmak önemlidir sevmek sevilmek bir ihtiyaçtır olmassa oluyor ama eksik oluyor işte ayrıca fiziksel olarak sağlıklı olmak kadar psikolojik olarakta sağlıklı olmak önemlidir.İntihar eden insanlara bak çoğunun fiziksel sorunu yoktur genel olarak psikolojiktir yani bir insan fiziksel sorunu olsada bir şekilde mutlu olabilir ama psikolojik olarak sorunluysa o sorunu çözmeden mutlu olması nerdeyse imkansızdır.

    birader profosyonel yardım deyip amerikan psikiyatrisine güvenme seni mahvederler.beni mahvettiler.bu yazdığımı oku.

    kardeş burdaki Amerikan psikiyatrisini öven ilacı savunan yaklaşımları boşver.sen bu işin içinden geçen beni dinle.
    Amerikan psikiyatrisi hastaları azarlamak için kurulmuş yalan bir tıp dalıdır.ne bu amerikan psikiyatrisiyle işin olsun nede ilaçları kullan.bende psikiyatrik ilaç kullanıyorum ama mecburiyetten.bu daha önce yazdıklarımıda oku.

    arkadaşlar ben obsesif kompülsif sorunu olan bir hastayım.bu yüzden 5 yıldan fazla ilaç kullandım.başka bir forumda ilaçların zararıyla ilgili olarak yazdığım yazayım.obsesif kompülsif bozukluk.ama bu yüzden psikiyatriste gitme.psikiyatri sahte bilimdir bilimselliği yoktur ilkeldir. bir süre sonra psikiyatride sana köle gibi davranırlar.ilaçlarıda çok zararlıdır.cinsel sorunlarda tut kansere kadar her çeşit hastalığa sebep oluyor.fiziksel olarak hiçbir aktivite spor yapamazsın.zihinsel olarak yorgunluk ve zeka geriliği yapıyor.sıkıntı yaratıyor.iş hayatın vb akıl gerektiren hayatın biter.kitap bile okuyamazsın ders bile çalışmazsın psikiyatrik ilaç alırsan.mesela beni zorla hastaneye yatırmışlardı orda kitap okuyordum hiçbirşey aklıma girmiyordu.hastalığıda daha iyi etmiyor çok daha kötü ediyor.o yüzden ilaç alma kendi kendine atlatırsın ama ilaç alırsan ömür boyu kalıcı olur hastalık.zaten şimdiki kurumsal psikiyatri denen sahte bilimi abd başkanı freuda kurdurtmuş diye biliyorum.ben ilacı bıraktığım halde kötü etkisini hala hissediyorum.ilacı alma kendi başına iyileşirsin geçmiş olsun.ayrıca çeşitli psikiyatristlerin veya hastaların veya konu hakkında bilgisi olanların yazılarını paylaşayım.

    Psikiyatra Gidip İlaç Alan Bu Kitabı OkusunEleştirel psikiyatr Moncrieff, psikiyatrik ilaçların, giderek yaygınlaşan antidepresanların yararını sorguladığı "İlaçla Tedavi Efsanesi"nde, uzun süreli psikiyatrik ilaç tedavisinin zararlarıyla ilgili bizi uyarıyor.İstanbul - BİA Haber Merkezi 13 Mart 2010, Cumartesi Britanyalı psikiyatr, Eleştirel Psikiyatri Ağı'nın eşbaşkanı Joanna Moncrieff, bizi giderek yaygınlaşan psikiyatrik ilaçlarla ilgili uyarıyor: Bu ilaçların gerçekten yararlı olduğu konusunda yeterli kanıt bulunmadığını, tersine ilaç şirketleri ve psikiyatrların ortaklaşa bir efsane yarattığını ortaya koyuyor. Metis yayınlarından çıkan "İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir Bakış" kitabında Moncrieff, birçok psikiyatrik ilacın, plasebo, yani kişinin ilaç olduğu düşündüğü "kandırmaca ilaç"lardan daha yararlı olmadığını gösteriyor. Sıradan sıkıntılardan en ciddi travmalara kadar her yerde antidpresan Psikiyatrik ilaçların kişinin sorunlarıyla yüzleşmesini engelleyip onu uyuşturarak belirtilerini durdurduğuna dikkat çeken Moncrieff şunları söylüyor: "Satış kampanyaları özellikle Batı ülkelerinde yaşayanların büyük çoğunluğunu günlük yaşamın sıradan sıkıntıları için bile antidepresan almaya ikna etmiş durumda. Ayrılıklardan iş hayatındaki zorluklara, cinsel tacizden en travmatik deneyimlere kadar her şey beyin kimyası sorunlarına dönüştürülmüştür. "Kendi hayat hikayeleri ve kişisel özellikleriyle tek tek bireyler, basit biyokimyasal mekanizmalara indirgenmiş ve bu sayede insan deneyiminin ve ıstırabının gerçekliği inkar edilmiştir." Moncrieff, sorunlarımızı ilaçla çözebileceğimiz mesajının çocuklara kadar uzandığına da dikkat çekiyor ve çocukların giderek "pazarın" daha büyük bir kısmını oluşturduğunu söylüyor. Ancak bu efsanenin yaratıcısı yalnızca ilaç şirketleri değil, Moncrieff'e göre. Moncrieff şirketlerin ilaçları tarihsel olarak nasıl pazarladıklarını ortaya koymasını yanı sıra, tıp ve hekimlik alanında daha fazla alan, "uygun yer" isteyen psikiyatri kurumunun da sorumluluğunu ifşa ediyor. İlaç merkezli, dürüst yaklaşım Moncrieff, bu "hasta merkezli" yaklaşım yerine ilaç merkezli yaklaşımı öneriyor. "Bu yaklaşım psikiyatrik ilaçların mütevazı ve geçici faydalarını nesnel olarak değerlendirir ve zararlı etkilerini açıkça ortaya koyar. Sözde bilimsel yanıltmacalara başvurmadan, ilaçların iyi gelip gelmediği kararını kendilerine bırakır. Tıbbi terimlerle maskelenen gerçeği, psikiyatrik ilaçların mucizevi şifalar değil, normal beyin faaliyetlerini bozan psikoaktif maddeler olduğunu kabul eder. Ve nihayet zorla verilen ilaçların bir tür kimyasal tahakküm olduğunu göstererek psikiyatrik rahatsızlıklara daha dürüst ve insancıl bir müdahaleyi teşvik eder." Moncrieff bir röportajında bu efsaneyle ilgili şunları dile getiriyor: "Bu ilaçlarla insanları uyuşturuyoruz. Bu belirtileri baskılayabilir, ama ters etkileri de oluşur. İlaçlıyken yavaşlarsınız, duygusal duyarlılığınız düşer. Psikiyatrlar bu konuda daha dürüst olmalı; ama toplum ve politikacılar da dürüst olmalı. İnsanları tedavi ediyormuş, iyileştiriyormuş gibi davranıyoruz, çünkü bu insanları denetim altında tutmakla ilgili bizi rahat ettiriyor. Bazen gerçekten ruh sağlığı söz konusu olduğunda insanları denetim altında tutmaya ihtiyaç vardır, ama en azından ne yaptığımızla ilgili dürüst olmalıyız. İlaç şirketleri bizim dürüst olmayışımız üzerinden para kazanıyor." (TK) İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir BakışJoanna MoncrieffÇev: Tevfik AlıcıMetis Yayınları, Şubat 2010, 340sf.

    http://www.bianet.org/b...c-alan-bu-kitabi-okusun

    Psikiyatrik İlaçlar İyileşmeyi Engelliyor

    Robert Whitaker

    Çeviren: Üstün Öngel

    Sekiz dalda Oskar'a aday olan “Akıl Oyunları” (A Beautiful Mind) adlı film, her yüz Amerikan vatandaşından birini derinden etkileyen "şizofreniden", insanların kurtulabileceğine ve kurtulduğuna haklı olarak dikkat çekti. Ne yazık ki, film, John Nash'in "iyileşme" süreci hakkında gerçekle alakası olmayan bir bilgiyi karşımıza çıkarıyor –Nash'in "ilaç tedavisiyle" "şizofreniyi" yendiğini uyduruyor– ve hepimizin dikkatle üzerinde durması gereken şu soruyu karşımıza çıkarıyor: "Şizofreniyi" iyileştirmede kullandığımız ilaçlar uzun vadede "şizofreniden" kurtulmamızı mı sağlıyor yoksa bu ilaçlar "iyileşmeyi" engelliyor mu?

    Filmde Nash, Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmasında “yeni tür ilaçları” aldığından bahseder. Ulusal Akıl Sağlığı Kurumu (NIHM, National Institute of Mental Health), filmin yönetmeni Ron Howard’ı, Nash’in iyileşmesinde ilacın "hayati katkısını" göstermesinden dolayı över. Sylvia Nasar tarafından kaleme alınan Nash’in biyografisinde, ki filmin senaryosu bu biyografiye dayanıyor (ama ciddi değişikliklere uğratılarak), bu dahi matematikçinin 1970'de anti-psikotik ilaçları almayı kestiği ve yirmi yılda yavaş yavaş "iyileştiği" vurgusu yapılmaktadır. Nash’in Matematik bilimi dünyasına geri dönmesini sağlayan bu uzun hassas dönemde "ilaç almayı reddetmesinin şans olduğunu" belirten Nasar, ilaçların sağlığa zararlı etkilerinin "bu dönüşü imkansız kılabileceği" sonucuna varır.

    Nash’in durumu tipiktir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), "şizofreni hastalığından" uzun dönemde kurtulma oranlarının, ABD ve diğer “gelişmiş” ülkelerde, "hastaların" çok azının anti-psikotik ilaçlar kullandığı Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelere kıyasla çok daha kötü olduğunu bulmuştur. Amerikalılar defalarca doğrulanan bu gerçekten habersizdir. “Gelişmemiş” ülkelerde, "hastalığın" teşhisinden sonraki beş yıl içinde, "hastaların" üçte ikisine yakını oldukça toparlanmaktadır. "Hastaların" %40'ı ise tamamen iyileşmektedir. Oysa ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde, "hastaların" çoğu kronik "hasta" olarak hayatlarını sürdürmektedir. “Gelişmiş” ve “gelişmemiş” ülkeler arasında tespit edilen farklılıklar o kadar yüksektir ki, Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş bir ülkede yaşıyor olma durumunun, bir "hastanın" tamamen iyileşmesini engelleyici bir gösterge olduğu sonucuna varmıştır.

    İlaç Efsanesi

    Dahası var. Bayan Psikolog Courtenay Harding, Vermont Eyalet Hastanesi'nden 1950'lerin sonunda taburcu edilen kronik "şizofreni hastalarının" üçte birinin tamamen "iyileştiğini" 1987’de bildirmiştir. "Tamamen iyileşen" bu gruptaki insanların paylaştıkları ortak nokta şudur: Hepsi de anti-psikotik ilaç kullanmaktan vazgeçmiştir. Bayan Harding, "şizofren hastaların" hayatları boyunca ilaç almaları gerektiğinin bir “safsata” olduğu sonucuna varmıştır.

    Harvard Tıp Fakültesi araştırmacıları 1994 yılında, ABD'li "şizofreni hastalarının" durumunun son yirmi yılda, eskiye nazaran daha da kötüleştiğini bulmuşlardır. Araştırmacılar, bugünkü hastaların durumunun, hastaların saatlerce banyo küvetine yatırılmasıyla tedavi edilmelerini amaçlayan yüz yıl önceki durumdan, daha iyi olmadığı sonucuna varmışlardır. 1998 yılında Pensilvanya Üniversitesi'nde araştırmacılar, kullanılagelen anti-psikotik ilaçların beynin bir bölgesinin büyümesine neden olduğu ve bu büyümenin durumu daha da kötüleştiren belirtilerle ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır.

    Çok boyutlu ve kapsamlı ilgi ve yardım başarı sağlıyor

    Bütün bu sonuçlar, birkaç Avrupalı doktoru, ilaç dışı alternatifleri araştırmaya itmiştir. Finlandiya’da doktorlar, yeni tanı konan "şizofreni hastalarına" çok boyutlu ve kapsamlı bir yardım programı uyguluyorlar: psiko-sosyal danışmanlık, sosyal destek hizmetleri ve anti-psikotik ilaçların titiz kullanımını kapsamaktadır. Bazı "hastalar" düşük dozda ilaçlar kullanarak, bazıları da ilaç kullanmadan ilerleme kaydetmektedirler. Aldıkları sonuçlar ise harika: "Hastaların" çoğunluğu, çok uzun süre psikotik belirtilerden arınmış bir şekilde ve işlerine tutunarak yaşamaktadırlar.

    John Nash’ın "iyileşmesi" etkileyici bir hikâyedir. Film, Nash'in iyileşmesinde anti-psikotik ilaçların olumlu etkisi olduğu uydurmasıyla bize haksızlık etmektedir.

    Hikâyesi hiç değilse, anti-psikotik ilaçların uzun dönemde etkili olup olmadığını, açık ve dürüst bir yaklaşımla yeniden değerlendirmemize ilham vermelidir. Böyle bir değerlendirme, psikolojik yardım anlayışımızda reform yapmamız için bir adım oluşturabilir. Her şey bir yana, WHO’nun çalışmalarından reformun hayati bir gereklilik olduğu anlaşılmıştır. Belki bu adımlardan sonra, bu ülkedeki (ABD) "şizofreni hastalarının" "iyileşme" oranlarının Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelerdeki hastaların "iyileşme" oranlarına yaklaşacağını ümit edebiliriz.



    USA Today Gazetesinin 4 Mart 2002 tarihli yayınında Sayfa 13A'da Robert Whitaker imzalı yazı.

    Robert Whitaker, “Amerika’da Delilik: Kötü Bilim, Kötü İlaç ve Akıl Hastasına Sürekli Kötü Muamele” kitabının yazarıdır.



    Çevirenin notu:

    “A Beautiful Mind” (Akıl Oyunları) isimli Oscar’a sekiz ayrı dalda aday olan film beraberinde Amerikan medyasında geniş yankı bulan umulmadık bir konuda tartışma başlattı. Filmin konusu, 1994 yılında Oyun Teorisinde kullanılan “Nash Denklemleri” ile Ekonomi Bilimine yaptığı katkılardan dolayı Nobel Ekonomi ödülü alan deha matematikçi John Forbes Nash’ın dramatik hayatı. John F. Nash’ın hayatının otuz yıla yakın bölümünü şizofreni tanısıyla geçirmiş olması filmin senaryosunu etkilemiş, hatta gerçeklikten uzak bir şekilde etkilemiş. Filmin bir sahnesinde Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmada “yeni tür ilaçların” hastalığını iyileştirdiğini belirtmesinin kendi biyografisi ile tamamen ters düşmesi Amerikan medyasında tartışmaları başlattı. Yukarıdaki yazı bu tartışmanın bir yansımasıdır.
    http://www.ustunongel.c...dex.php?ll=detay&src=71

    depresyonların tedavisinde kullanılan ilaçlardan özellikle seçici serotonin geri alım engelleyicisi (ssri) grubundan ilaçların özellikle birkaçı, homisid (başkasını öldürme), suisid (kendini öldürme) hatta her iki davranışa birden yol açabilir. 2- psikiyatrik ilaçlar, beyinde kalıcı hasara, kansere neden oluyor. 3- psikiyatrik ilaçlar, beyin biyokimyasını etkileyerek, daha doğrudan deyişle değiştirerek psikiyatrik bozuklukları tedavi ediyor. mesela yukarıda anılan ssri ilaçlar, beyindeki serotonin adlı biyoamin'in akışını hızlandırıcı etkiye sahiptir. başka ilaçlar da dikkate alınırsa, psikiyatrik ilaçlar, dopamin, noradrenalin üzerinden beyinde biyokimyasal değişmelere yol açarak sonuca ulaşıyor. halbuki söz konusu ruhsal bozuklukların, beyindeki biyokimyasal değişmeler sonucu ortaya çıktığı konusunda kesin kanıt yok. 4- psikiyatrik ilaçlar, alışkanlık yapan ve tabii uyuşturucu olan alkol, hatta esrar gibi etki ediyor. psikiyatrik yakınmaları olan kişiler, bugünün legal ilaçlarını kullandıklarında iyileşme belirtileri gösterseler bile, ilacı bıraktıklarında, belirtiler geri geliyor. başka ifadeyle, bu ilaçların etkisi geçici, sadece kullanıldığı sürede ve anılan uyuşturuculardan çok farklı değil.

    kaynak: katılımcı sözlüklerden biriydi ekşi sözlük olması lazım.

    psikiyatrik ilaçlarla ilgili yazı dizisi:http://ekonomi.milliyet.../psiki...54/default.htm




  • quote:

    Orijinalden alıntı: naberabi

    böyle birşey diyemezsin evet yakışıklılar öndedir ama karektersiz olup 10 sıfır öndedir diyemezsin onlarda ancak kendi gibilerini bulur.

    Demiyorum öyle zaten,insanlar dışa baktığı için ilk karaktersizliği ortaya çıkana kadar götürüyor ilişkiyi bazıları görünce bırakıyor veya gülü seven dikenine katlanır diyor devam ediyor ama çirkin birini görünce arkadaş gözüyle bakıyor direk.
  • rockymarlboro kullanıcısına yanıt
    lan yürü git işine yaş 30 hiç sevişmemişmiş.

    kız arkadaş yoktu geneleve gittim kovdular ölene kadar ele devam artık napçaz?
  • Ben de çirkin olduğumu düşünüyorum üstelik kızım ama özgüven problemim de var

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çirkin değilim ama çok müthiş yakışıklı biri de değilim. Şeytan tüyü diye bir olay var ben ona inanıyorum. Bazıları deniyor denemediği yol kalmıyor internet, arkadaşın arkadaşı veya her yerde arıyor insanlar birbirlerini.

    Bir arkadaşım vardı çocuk resmen kız paratoneriydi. Nerden bulur nasıl tanışır hiç bilmezdik. Kız arkadaşsız kalmazdı.

    Bir arkadaşım iş ilanı sitelerine sekreter alınacak diye ilan verir ordan yürürdü kızlara başarılıydı da çok sevgilisi oldu.

    Başka bir arkadaş, eleman 1.88 boyunda mavi değil de gri göz mü ne diyorlar supernaturaldeki Dean gibi. Elemanla tanışıyor kızlar 1-2 hafta takılıyorlar sonra terk ediyorlar. :D Çok iyi bi insan ama ne eksik bilemiyoruz tabi.

    Bi tane de arkadaşım değil ama uzaktan tanıyorum. Eleman devamlı bunalımda devamlı negatif devamlı küfür kıyamet zannedersin mankenlik ajansı var.

    Biz göremiyoruz belki ama karşı cins işte bir ışık görüyor bir şey var adını koyamadığım ne olursa olsun yapışıyor o adama.

    Fazla takmamaya çalış. En azından kimse ile sevgili olmadığına üzülüyorsun şu an. Sevgili olup sevip ayrılıp numaradan olanları demiyorum ciddi sancılı insanlar var.

    Son olarak bir filmdeydi sanırım bir replik : İyi insanlar ilk görüşte tanınmazlar.

    Tip elbette elbette tartışmasız listenin başında. Yapacak bir şeyimiz yok.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: naberabi

    quote:

    Orijinalden alıntı: redtime

    Edemiyorsun işte,kaltak veya değil karaktersiz veya değil sonuç olarak sevmek sevilmek duygusunu yaşıyor işte aşk istemdışıdır bundan 10 sene önce arkadaş grubum vardı lisede ben birini seviyordum ama diğer kızların yanında arkadaşlarıma göre yüzüne bakılmaz o kadar güzel kız vardıki sarışından tut esmer güzeline bense kısa boylu arkadaşlarıma göre güzel bile olmayan bir kızı sevmiştim,diğer verdiğin örnek farklı gene,önce dışını beğenmiş sonra içini,içinin güzelliğini görmesi için dışını azda olsa beğenmesi lazım.Nasıl güzelliğin derecesi varsa çirkinliğinde derecesi vardır çok çirkin olmak başka çirkin olmak başkadır.Okan Bayülgen'de çirkindir İlyas salmanda peki bu ikisinin arasında fark yok mu sence?El ayak tutuyor meselesine gelince herkesin derdi kendine göre büyüktür görmeyen bir insan için görmek çok önemlidir sağır bir insan için duymak çok önemlidir evladını kaybetmiş bir insan düşün eli ayağı tutuyor diyebilirmisin elin ayağın tutuyor boşar işte fiziksel olarak sağlıklı olmak kadarda psikolojik olarakta sağlıklı olmak önemlidir sevmek sevilmek bir ihtiyaçtır olmassa oluyor ama eksik oluyor işte ayrıca fiziksel olarak sağlıklı olmak kadar psikolojik olarakta sağlıklı olmak önemlidir.İntihar eden insanlara bak çoğunun fiziksel sorunu yoktur genel olarak psikolojiktir yani bir insan fiziksel sorunu olsada bir şekilde mutlu olabilir ama psikolojik olarak sorunluysa o sorunu çözmeden mutlu olması nerdeyse imkansızdır.

    birader profosyonel yardım deyip amerikan psikiyatrisine güvenme seni mahvederler.beni mahvettiler.bu yazdığımı oku.

    kardeş burdaki Amerikan psikiyatrisini öven ilacı savunan yaklaşımları boşver.sen bu işin içinden geçen beni dinle.
    Amerikan psikiyatrisi hastaları azarlamak için kurulmuş yalan bir tıp dalıdır.ne bu amerikan psikiyatrisiyle işin olsun nede ilaçları kullan.bende psikiyatrik ilaç kullanıyorum ama mecburiyetten.bu daha önce yazdıklarımıda oku.

    arkadaşlar ben obsesif kompülsif sorunu olan bir hastayım.bu yüzden 5 yıldan fazla ilaç kullandım.başka bir forumda ilaçların zararıyla ilgili olarak yazdığım yazayım.obsesif kompülsif bozukluk.ama bu yüzden psikiyatriste gitme.psikiyatri sahte bilimdir bilimselliği yoktur ilkeldir. bir süre sonra psikiyatride sana köle gibi davranırlar.ilaçlarıda çok zararlıdır.cinsel sorunlarda tut kansere kadar her çeşit hastalığa sebep oluyor.fiziksel olarak hiçbir aktivite spor yapamazsın.zihinsel olarak yorgunluk ve zeka geriliği yapıyor.sıkıntı yaratıyor.iş hayatın vb akıl gerektiren hayatın biter.kitap bile okuyamazsın ders bile çalışmazsın psikiyatrik ilaç alırsan.mesela beni zorla hastaneye yatırmışlardı orda kitap okuyordum hiçbirşey aklıma girmiyordu.hastalığıda daha iyi etmiyor çok daha kötü ediyor.o yüzden ilaç alma kendi kendine atlatırsın ama ilaç alırsan ömür boyu kalıcı olur hastalık.zaten şimdiki kurumsal psikiyatri denen sahte bilimi abd başkanı freuda kurdurtmuş diye biliyorum.ben ilacı bıraktığım halde kötü etkisini hala hissediyorum.ilacı alma kendi başına iyileşirsin geçmiş olsun.ayrıca çeşitli psikiyatristlerin veya hastaların veya konu hakkında bilgisi olanların yazılarını paylaşayım.

    Psikiyatra Gidip İlaç Alan Bu Kitabı OkusunEleştirel psikiyatr Moncrieff, psikiyatrik ilaçların, giderek yaygınlaşan antidepresanların yararını sorguladığı "İlaçla Tedavi Efsanesi"nde, uzun süreli psikiyatrik ilaç tedavisinin zararlarıyla ilgili bizi uyarıyor.İstanbul - BİA Haber Merkezi 13 Mart 2010, Cumartesi Britanyalı psikiyatr, Eleştirel Psikiyatri Ağı'nın eşbaşkanı Joanna Moncrieff, bizi giderek yaygınlaşan psikiyatrik ilaçlarla ilgili uyarıyor: Bu ilaçların gerçekten yararlı olduğu konusunda yeterli kanıt bulunmadığını, tersine ilaç şirketleri ve psikiyatrların ortaklaşa bir efsane yarattığını ortaya koyuyor. Metis yayınlarından çıkan "İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir Bakış" kitabında Moncrieff, birçok psikiyatrik ilacın, plasebo, yani kişinin ilaç olduğu düşündüğü "kandırmaca ilaç"lardan daha yararlı olmadığını gösteriyor. Sıradan sıkıntılardan en ciddi travmalara kadar her yerde antidpresan Psikiyatrik ilaçların kişinin sorunlarıyla yüzleşmesini engelleyip onu uyuşturarak belirtilerini durdurduğuna dikkat çeken Moncrieff şunları söylüyor: "Satış kampanyaları özellikle Batı ülkelerinde yaşayanların büyük çoğunluğunu günlük yaşamın sıradan sıkıntıları için bile antidepresan almaya ikna etmiş durumda. Ayrılıklardan iş hayatındaki zorluklara, cinsel tacizden en travmatik deneyimlere kadar her şey beyin kimyası sorunlarına dönüştürülmüştür. "Kendi hayat hikayeleri ve kişisel özellikleriyle tek tek bireyler, basit biyokimyasal mekanizmalara indirgenmiş ve bu sayede insan deneyiminin ve ıstırabının gerçekliği inkar edilmiştir." Moncrieff, sorunlarımızı ilaçla çözebileceğimiz mesajının çocuklara kadar uzandığına da dikkat çekiyor ve çocukların giderek "pazarın" daha büyük bir kısmını oluşturduğunu söylüyor. Ancak bu efsanenin yaratıcısı yalnızca ilaç şirketleri değil, Moncrieff'e göre. Moncrieff şirketlerin ilaçları tarihsel olarak nasıl pazarladıklarını ortaya koymasını yanı sıra, tıp ve hekimlik alanında daha fazla alan, "uygun yer" isteyen psikiyatri kurumunun da sorumluluğunu ifşa ediyor. İlaç merkezli, dürüst yaklaşım Moncrieff, bu "hasta merkezli" yaklaşım yerine ilaç merkezli yaklaşımı öneriyor. "Bu yaklaşım psikiyatrik ilaçların mütevazı ve geçici faydalarını nesnel olarak değerlendirir ve zararlı etkilerini açıkça ortaya koyar. Sözde bilimsel yanıltmacalara başvurmadan, ilaçların iyi gelip gelmediği kararını kendilerine bırakır. Tıbbi terimlerle maskelenen gerçeği, psikiyatrik ilaçların mucizevi şifalar değil, normal beyin faaliyetlerini bozan psikoaktif maddeler olduğunu kabul eder. Ve nihayet zorla verilen ilaçların bir tür kimyasal tahakküm olduğunu göstererek psikiyatrik rahatsızlıklara daha dürüst ve insancıl bir müdahaleyi teşvik eder." Moncrieff bir röportajında bu efsaneyle ilgili şunları dile getiriyor: "Bu ilaçlarla insanları uyuşturuyoruz. Bu belirtileri baskılayabilir, ama ters etkileri de oluşur. İlaçlıyken yavaşlarsınız, duygusal duyarlılığınız düşer. Psikiyatrlar bu konuda daha dürüst olmalı; ama toplum ve politikacılar da dürüst olmalı. İnsanları tedavi ediyormuş, iyileştiriyormuş gibi davranıyoruz, çünkü bu insanları denetim altında tutmakla ilgili bizi rahat ettiriyor. Bazen gerçekten ruh sağlığı söz konusu olduğunda insanları denetim altında tutmaya ihtiyaç vardır, ama en azından ne yaptığımızla ilgili dürüst olmalıyız. İlaç şirketleri bizim dürüst olmayışımız üzerinden para kazanıyor." (TK) İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir BakışJoanna MoncrieffÇev: Tevfik AlıcıMetis Yayınları, Şubat 2010, 340sf.

    http://www.bianet.org/b...c-alan-bu-kitabi-okusun

    Psikiyatrik İlaçlar İyileşmeyi Engelliyor

    Robert Whitaker

    Çeviren: Üstün Öngel

    Sekiz dalda Oskar'a aday olan “Akıl Oyunları” (A Beautiful Mind) adlı film, her yüz Amerikan vatandaşından birini derinden etkileyen "şizofreniden", insanların kurtulabileceğine ve kurtulduğuna haklı olarak dikkat çekti. Ne yazık ki, film, John Nash'in "iyileşme" süreci hakkında gerçekle alakası olmayan bir bilgiyi karşımıza çıkarıyor –Nash'in "ilaç tedavisiyle" "şizofreniyi" yendiğini uyduruyor– ve hepimizin dikkatle üzerinde durması gereken şu soruyu karşımıza çıkarıyor: "Şizofreniyi" iyileştirmede kullandığımız ilaçlar uzun vadede "şizofreniden" kurtulmamızı mı sağlıyor yoksa bu ilaçlar "iyileşmeyi" engelliyor mu?

    Filmde Nash, Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmasında “yeni tür ilaçları” aldığından bahseder. Ulusal Akıl Sağlığı Kurumu (NIHM, National Institute of Mental Health), filmin yönetmeni Ron Howard’ı, Nash’in iyileşmesinde ilacın "hayati katkısını" göstermesinden dolayı över. Sylvia Nasar tarafından kaleme alınan Nash’in biyografisinde, ki filmin senaryosu bu biyografiye dayanıyor (ama ciddi değişikliklere uğratılarak), bu dahi matematikçinin 1970'de anti-psikotik ilaçları almayı kestiği ve yirmi yılda yavaş yavaş "iyileştiği" vurgusu yapılmaktadır. Nash’in Matematik bilimi dünyasına geri dönmesini sağlayan bu uzun hassas dönemde "ilaç almayı reddetmesinin şans olduğunu" belirten Nasar, ilaçların sağlığa zararlı etkilerinin "bu dönüşü imkansız kılabileceği" sonucuna varır.

    Nash’in durumu tipiktir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), "şizofreni hastalığından" uzun dönemde kurtulma oranlarının, ABD ve diğer “gelişmiş” ülkelerde, "hastaların" çok azının anti-psikotik ilaçlar kullandığı Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelere kıyasla çok daha kötü olduğunu bulmuştur. Amerikalılar defalarca doğrulanan bu gerçekten habersizdir. “Gelişmemiş” ülkelerde, "hastalığın" teşhisinden sonraki beş yıl içinde, "hastaların" üçte ikisine yakını oldukça toparlanmaktadır. "Hastaların" %40'ı ise tamamen iyileşmektedir. Oysa ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde, "hastaların" çoğu kronik "hasta" olarak hayatlarını sürdürmektedir. “Gelişmiş” ve “gelişmemiş” ülkeler arasında tespit edilen farklılıklar o kadar yüksektir ki, Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş bir ülkede yaşıyor olma durumunun, bir "hastanın" tamamen iyileşmesini engelleyici bir gösterge olduğu sonucuna varmıştır.

    İlaç Efsanesi

    Dahası var. Bayan Psikolog Courtenay Harding, Vermont Eyalet Hastanesi'nden 1950'lerin sonunda taburcu edilen kronik "şizofreni hastalarının" üçte birinin tamamen "iyileştiğini" 1987’de bildirmiştir. "Tamamen iyileşen" bu gruptaki insanların paylaştıkları ortak nokta şudur: Hepsi de anti-psikotik ilaç kullanmaktan vazgeçmiştir. Bayan Harding, "şizofren hastaların" hayatları boyunca ilaç almaları gerektiğinin bir “safsata” olduğu sonucuna varmıştır.

    Harvard Tıp Fakültesi araştırmacıları 1994 yılında, ABD'li "şizofreni hastalarının" durumunun son yirmi yılda, eskiye nazaran daha da kötüleştiğini bulmuşlardır. Araştırmacılar, bugünkü hastaların durumunun, hastaların saatlerce banyo küvetine yatırılmasıyla tedavi edilmelerini amaçlayan yüz yıl önceki durumdan, daha iyi olmadığı sonucuna varmışlardır. 1998 yılında Pensilvanya Üniversitesi'nde araştırmacılar, kullanılagelen anti-psikotik ilaçların beynin bir bölgesinin büyümesine neden olduğu ve bu büyümenin durumu daha da kötüleştiren belirtilerle ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır.

    Çok boyutlu ve kapsamlı ilgi ve yardım başarı sağlıyor

    Bütün bu sonuçlar, birkaç Avrupalı doktoru, ilaç dışı alternatifleri araştırmaya itmiştir. Finlandiya’da doktorlar, yeni tanı konan "şizofreni hastalarına" çok boyutlu ve kapsamlı bir yardım programı uyguluyorlar: psiko-sosyal danışmanlık, sosyal destek hizmetleri ve anti-psikotik ilaçların titiz kullanımını kapsamaktadır. Bazı "hastalar" düşük dozda ilaçlar kullanarak, bazıları da ilaç kullanmadan ilerleme kaydetmektedirler. Aldıkları sonuçlar ise harika: "Hastaların" çoğunluğu, çok uzun süre psikotik belirtilerden arınmış bir şekilde ve işlerine tutunarak yaşamaktadırlar.

    John Nash’ın "iyileşmesi" etkileyici bir hikâyedir. Film, Nash'in iyileşmesinde anti-psikotik ilaçların olumlu etkisi olduğu uydurmasıyla bize haksızlık etmektedir.

    Hikâyesi hiç değilse, anti-psikotik ilaçların uzun dönemde etkili olup olmadığını, açık ve dürüst bir yaklaşımla yeniden değerlendirmemize ilham vermelidir. Böyle bir değerlendirme, psikolojik yardım anlayışımızda reform yapmamız için bir adım oluşturabilir. Her şey bir yana, WHO’nun çalışmalarından reformun hayati bir gereklilik olduğu anlaşılmıştır. Belki bu adımlardan sonra, bu ülkedeki (ABD) "şizofreni hastalarının" "iyileşme" oranlarının Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelerdeki hastaların "iyileşme" oranlarına yaklaşacağını ümit edebiliriz.



    USA Today Gazetesinin 4 Mart 2002 tarihli yayınında Sayfa 13A'da Robert Whitaker imzalı yazı.

    Robert Whitaker, “Amerika’da Delilik: Kötü Bilim, Kötü İlaç ve Akıl Hastasına Sürekli Kötü Muamele” kitabının yazarıdır.



    Çevirenin notu:

    “A Beautiful Mind” (Akıl Oyunları) isimli Oscar’a sekiz ayrı dalda aday olan film beraberinde Amerikan medyasında geniş yankı bulan umulmadık bir konuda tartışma başlattı. Filmin konusu, 1994 yılında Oyun Teorisinde kullanılan “Nash Denklemleri” ile Ekonomi Bilimine yaptığı katkılardan dolayı Nobel Ekonomi ödülü alan deha matematikçi John Forbes Nash’ın dramatik hayatı. John F. Nash’ın hayatının otuz yıla yakın bölümünü şizofreni tanısıyla geçirmiş olması filmin senaryosunu etkilemiş, hatta gerçeklikten uzak bir şekilde etkilemiş. Filmin bir sahnesinde Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmada “yeni tür ilaçların” hastalığını iyileştirdiğini belirtmesinin kendi biyografisi ile tamamen ters düşmesi Amerikan medyasında tartışmaları başlattı. Yukarıdaki yazı bu tartışmanın bir yansımasıdır.
    http://www.ustunongel.c...dex.php?ll=detay&src=71

    depresyonların tedavisinde kullanılan ilaçlardan özellikle seçici serotonin geri alım engelleyicisi (ssri) grubundan ilaçların özellikle birkaçı, homisid (başkasını öldürme), suisid (kendini öldürme) hatta her iki davranışa birden yol açabilir. 2- psikiyatrik ilaçlar, beyinde kalıcı hasara, kansere neden oluyor. 3- psikiyatrik ilaçlar, beyin biyokimyasını etkileyerek, daha doğrudan deyişle değiştirerek psikiyatrik bozuklukları tedavi ediyor. mesela yukarıda anılan ssri ilaçlar, beyindeki serotonin adlı biyoamin'in akışını hızlandırıcı etkiye sahiptir. başka ilaçlar da dikkate alınırsa, psikiyatrik ilaçlar, dopamin, noradrenalin üzerinden beyinde biyokimyasal değişmelere yol açarak sonuca ulaşıyor. halbuki söz konusu ruhsal bozuklukların, beyindeki biyokimyasal değişmeler sonucu ortaya çıktığı konusunda kesin kanıt yok. 4- psikiyatrik ilaçlar, alışkanlık yapan ve tabii uyuşturucu olan alkol, hatta esrar gibi etki ediyor. psikiyatrik yakınmaları olan kişiler, bugünün legal ilaçlarını kullandıklarında iyileşme belirtileri gösterseler bile, ilacı bıraktıklarında, belirtiler geri geliyor. başka ifadeyle, bu ilaçların etkisi geçici, sadece kullanıldığı sürede ve anılan uyuşturuculardan çok farklı değil.

    kaynak: katılımcı sözlüklerden biriydi ekşi sözlük olması lazım.

    psikiyatrik ilaçlarla ilgili yazı dizisi:http://ekonomi.milliyet.../psiki...54/default.htm




    Hocam roman olmus attım aağzıma bir ritalin öyle okudum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Gaksital kullanıcısına yanıt
    psikiyatrik ilaç içmeyin kısacası.sonra zararını siz görürsünüz.şöyle birşey var.sanırsam psikiyatrik ilaçlar sıkıntı yarattığı gibi psikiyatrik ilaçların iyi geldiği algısını oluşturmak için sahte bir mutluluk duygusu yapıyor.ama psikiyatrik ilacın sıkıntı yarattığı bir gerçek..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: naberabi

    psikiyatrik ilaç içmeyin kısacası.sonra zararını siz görürsünüz.şöyle birşey var.sanırsam psikiyatrik ilaçlar sıkıntı yarattığı gibi psikiyatrik ilaçların iyi geldiği algısını oluşturmak için sahte bir mutluluk duygusu yapıyor.ama psikiyatrik ilacın sıkıntı yarattığı bir gerçek..

    2 sene once ilac almadan 1 cumle okuyamazdim yerimde duramazdim simdi kendimi daha iyi hissediyorum ilac alsamda almasamda

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Gaksital kullanıcısına yanıt
    şu cümleye dikkatini çekerim.

    Sıradan sıkıntılardan en ciddi travmalara kadar her yerde antidpresan Psikiyatrik ilaçların kişinin sorunlarıyla yüzleşmesini engelleyip onu uyuşturarak belirtilerini durdurduğuna dikkat çeken Moncrieff şunları söylüyor:
  • Ben buldum ama yemin ederim pişman oldum. Ilk zamanlar çok güzel geçiyor sonra bu güvensizlik vs bir yerden patlak veriyor bu sefer bu ilişki sizin kişiliğinizi etkiliyor. Bazen kendimi tanıyamıyordum. En son bitti noldu 3 gün ağladık geçti gitti. Yok abi gerçekten sevgili olmak güzel bir şey ama tartışma vs güven eksikliği gibi durumlar adamı değiştiriyor. Tabi ki bu kişiden kişiye göreceli kavram her ilişkide böyle şeyler olacak değil. Allah a şükür durumum da iyi kendime de bakarım çok konuşkan yapim olmasa da bi şekilde istediğim kişi ile çıkmaya çalışırım. Ama bu son ilişkiden sonra uzun süre yapmayı düşünmüyorum. Elbetteki insan sevgili yapmalı bunu evlenmeye kadar taşımalı ciddi ise ama demin demiş ya bir arkadaş paran var ise kaltaklar ile takılacaksin sonsuz aşklar vs film diziden ibaret diye.. Aynen öyle bu saatten sonra. Bu arada andım o kişiyi gene. Allah belasını versin hemi....



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi spader -- 17 Ağustos 2014; 6:55:31 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • beni beğeni ben beğenmem , benim beğendiğim ise beni beğenmez.

    cidden şu söz belki dünyanın yarısından fazlası için söylenmiştir.

    acaba çıtayı çok yüksek tuttuğumuz için mi sap gibi geziyoruz ?
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.