Şimdi Ara

30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMI

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
0
Favori
679
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

    GÜNÜN ANLAMI VE ÖNEMİ
    Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
    Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara oluyordu.
    TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, or-dularına: "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi.
    Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi.
    Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.
    1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld". İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal'in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı.
    Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık
    Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.
    Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.


    Herkese kutlu mutlu olsun :D




     30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMI







  • O günler çok kötü ve çok zor günlerdi. Takvimler karanlık ve kasvetli tarihlerden 1922 Ağustosu'nu gösteriyordu. Milli mücadelenin başlayışı 3 yıl olmuştu. Türk milleti hatta mebusundan subayına kadar herkes umutsuz ve kaderine boyun eğmiş bir ruh haline sahipti. Anadolu Türklüğü yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı.

    Kurtuluş umudunu koruyan yalnızca bir kişi evet yalnızca bir kişi vardı. O da Türk'ün son Başbuğu Mustafa Kemal Atatürk'tü. Türk Tanrısı'nın, kutsadığı milletinin yazgısını belirlerken, ona, her zora düştüğü ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı zamanlarda kurtulması için yol gösterici bir Bozkurt ve elçi benzeri bir Başbuğ göndermeyi uygun gördüğünü Türk tarihi gösteriyordu. Evet, Türk'ün yazgısı bir kez daha tecelli etmiş ve Mustafa Kemal, Başbuğ Atatürk olma yolunda yol gösterici bir Bozkurt ve elçi olarak Türk milletinin başına gönderilmişti.

    Karanlığın ve kasvetin Türk milletinin üzerine iyice çöktüğü 1922 yılında Başbuğ Atatürk, 28 arkadaşını topladı ve milli mücadele için yapılanlar ile ve cephelerdeki son durumu arkadaşlarına bir kez daha anlattı. Türk'ün son Başbuğu toplantı sonunda da şunları söyledi:

    "Milli mücadeleyi istediğimiz sonuca vardırma zamanı gelmiştir. Daha fazla beklemeye tahammül kalmamıştır. Nihai neticeye varmak için "Büyük Taarruz"a geçmemiz lazım."

    28 kişi de Başbuğun bu düşüncesine:

    "Kararımız, kararınızla birliktedir!" diye bağırarak katıldıklarını belirtmişlerdir.

    Bu fikir birliğini, "Büyük Taarruz" hazırlıkları ve planları izlemiştir.

     30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMI




    Takvimler, 26 Ağustos 1922'yi gösterdiği gün şafağın sökmesine yakın Kocatepe Bozkurdu'nun ulumasıyla ve buyruğuyla "Büyük Taarruz" başlamış ve 5 gün 5 gece süren savaş 1 Eylül 1922'de zaferle sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra düşman temizlik harekatına dönüşen Türk taarruzu, 9 Eylül 1922'de artakalan Yunan çöplerinin İzmir körfezine dökülmesiyle ülke düşmandan kesinkes temizlenmiştir. "Başkomutanlık (Başbuğluk) Meydan Savaşı" adı verilen milli mücadelenin son evresinin bu büyük ve çok önemli savaşı sonucunda Türk milleti 10 bin civarında şehit vermiş fakat tüm tarih boyunca olduğu gibi düşmana verdiğinin en az 10 katı fazlası yani 100 bin civarında kayıp verdirerek altın sayfalarla dolu şanlı tarihine son altın sayfayı da eklemiştir.

    1 Eylül 1922'de Kocatepe Bozkurdu tekrar uluyor ve ordularına eliyle Batı'yı(*) işaret ederek:

    "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!" buyruğunu veriyordu. Başlarındaki Bozkurdun buyruğuna uyan diğer Bozkurtlar da kaçmaya başlayan kahpe Yunan'ı İzmir'e kadar kovalayıp denize dökmüşlerdir.

    1 Eylül 1922 günü Türk'ün son Başbuğunun Büyük Zafer ile ilgili yayınladığı bildiri şöyledir:

    1 Eylül 1922'deki Atatürk’ün Büyük Zafer Tebliği


    Büyük ve Asil Türk milleti,

    “Garp cephesinde 26 Ağustos 1922’den beri başlayan harekât-ı taarruziyemiz, Afyonkarahisar-Altıntaş-Dumlupınar arasında büyük bir meydan muharebesi halinde beş gün, beş gece devam etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının şecaati, şiddeti, sür'ati, tevkifat-ı şüphaniyyeye vesile-i tecelli oldu. Zalim ve mağrur düşman ordusunun anasır-ı asliyesi, akıllara dehşet verecek katiyetle imha edildi. Teşkilât ve techizat gibi an’anat ve muzafferiyatı ve ismi münhasıran milletimizin şuurundan ve ezeli ve ebedi olan imanından vücut bulan ordularımızı, fedakarlıklara lâyık olarak size takdim ediyorum: En büyük kumandanından en genç neferine kadar ordularımızda hâkim olan fikir, milletin gösterdiği vazife uğrunda şehit olmaktır. Bunu muharebe meydanında yakından müşahede ederek büyük milletime haber veriyorum. Milletimizin bünyesindeki kudret ve mefkûreyi üç buçuk sene evvel rüfekay-i mesaim ile ifade etmekten başlayarak tahammülsüz müşkilât içinde devam eden mücahedatımızın netayici tezahür ediyor. Milletin rey ve iradesine istinat eden her işin neticesi millet için hayır ve saadet olduğu sabittir. Milletimizin istikbali emindir ve nusret-i mev’udeyi ordularımızın istihsal etmesi muhakkaktır."
    Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan

    Mustafa Kemal


    Hamdi Osmanzade de büyük taarruz kararı ve bu taarruzun zaferle sonuçlanması ile ilgili anısını şöyle anlatmıştır:

    "...Birkaç gün sonra, onu (Atatürk'ü) zafer içinde çalkalanan İzmir'de gördüm. Minnet ve saygıyla elini sıkarken, gülümseyen nurlu gözlerini, gözlerime dikerek:

    - "Kararımızı beğendin mi?" diye sorunca

    - "Ah Paşam, Allah bile senin neyini beğenmez?" karşılığını verebildim.
    Fakat, dediğim gibi, bu kararı öyle hiç tereddüt etmeden nasıl verdik? Ya karşımızda bizden kararı isteyen o olmasaydı, ne olacaktı? Bunu düşündükçe hâlâ titrerim.

    Şimdi, o eşsiz büyük adamın cumhuriyeti ellerine emanet ettiği gençlerden de bu imanı bekliyorum."

    Hamdi Osmanzade'nin bu anısının son cümlesindeki beklentisi, günümüzde, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunan milli bilinç yoksunu cahil, vefasız ve nankör insan yığınları yüzünden boşa çıkmış gibi görünse de, Türk'ün son Başbuğunun izinde giden; onu minnet, şükran ve vefa duygularıyla anımsayan ve ululayan gençlerin de olduğunu dosta ve düşmana hatta dağlara haykırıyoruz.

    30 Ağustos, kahpe Yunan'ın ardına bile bakmadan kaçmaya başladığı ve ülkemizdeki düşman işgalinin 9 Eylül'de Yunan'ın denize dökülmesiyle birlikte son bulduğu kutlu güne giden yolu açan büyük ve özel bir gündür.

    Her Türk soylu, 30 Ağustos günü evine, işyerine vb. yaşadığı her mekâna Türk bayrağı asarak bu büyük bayramı kutlamalı ve son Başbuğu ile milli mücadelede katkısı olan rütbelisinden rütbesizine tüm askerine, kadınından erkeğine, gencinden yaşlısına kadar her kahramanı saygı, minnet ve şükran duygularıyla anımsamalı ve anmalıdır. Vefalı Türk çocuklarına yakışan da budur.

    Başkomutanlığını son ve gerçek Türk Başbuğu Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı ve beş gün beş gece süren Başkomutanlık Meydan Savaşı'nın zaferle taçlandırıldığı gün olan 30 Ağustos'un 87'nci yıldönümü ve 30 Ağustos Zafer Bayramı Türk milletine kutlu olsun!

    Tanrı; bu iyi, yiğit, mert, ahlaklı ve soylu millete bir daha milli mücadele verdirmesin!

    (*) Eski Türkler'de yönler renklerle ifade edilirdi. Bu yüzden Kara= Kuzey, Kızıl=Güney, Gök=Doğu, Ak= Batı olarak kullanılmıştır. Atatürk de "İlk hedefiniz Akdeniz'dir demekle Batı'yı ifade etmiştir. Çünkü nasıl ülkemizin "Kuzey"inde olan denize Karadeniz deniyorsa, Ege Denizi'ne yani ülkemizin "Batı"sında yer alan denize de o zamanlarda Akdeniz deniyordu.

    ATSIZCILAR

    "... 27 Ağustos 1922 sabahı 57. Alay bu tepeyi kuşatmış, saat 10.30'da Mustafa Kemal telefonda komutana;

    *Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksiniz?

    *Komutanım, yarım saat sonra alacağız.

    *Başarilar diliyorum.

    10.45 Mustafa Kemal: - Düşmanin halen direndigini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli.

    *Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız.

    11.00 Mustafa Kemal: - Reşat Beyi istiyorum.

    *Komutanım Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım.

    *Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.

    Mustafa Kemal'in gözlerinden yaşlar boşanir: -Allah rahmet eylesin, Reşat Bey büyük bir vatanseverdir.

    11.45 Başkomutanin telefonu çalar: - Çigiltepe alinmiştir komutanim. Yüzlerce ölüsünü birakan düşman Sincanli Ovasina dogru kaçmaktadir, arzederim".

    İlgili resmi kayıt burada biter. Sonrasını Başkomutan Mustafa Kemal Paşa şöyle ifade eder:

    "Türk Askerine,

    "Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Burada şehit olan kahraman evlâtlarımızı minnetle anıyorum, ruhları şâd olsun." Başkomutan Mustafa Kemal.



    Şimdi, yukaridaki en büyük Türkün Atatürk'ün yüreginden kopan bu sözler, Albay Reşat Bey Şehitligi'ndeki mermer bir kitabeye nakşedilmiştir. Başinizi biraz çevirirsiniz, sira sira şehitlerimizin kabir taşlarini okursunuz: "Sivas-Hasan oğlu Hüsnü-23 yaşında", "Tunceli-Ahmet oğlu Mevlût- 20 yaşında", "Konya-Ruşen oğlu Haşim 21 yaşında", Mersin-Hasan oğlu Ömer 24 yaşında", "Afyon-Mehmetoğlu Musa 18 yaşında" ve diğerleri (2)... Acısını duyarsınız, hayatlarının baharında, komutanları Reşat Beyin onurlu intiharından sonra gözlerini kırpmadan ölüme doğru koşan gencecik yiğitler!.. Bizler ve bizden sonra gelecekler için en değerli varlıklarından, canlarından vazgeçmiş Türk oğlu Türkler!.. Sonra ana kitabede şu satırları okursunuz ve duyduğunuz acı, sonsuz bir Türk olma onuruna ve gururuna bırakır yerini:

    "Bu vatan toprağın kara bağrında

    Sıradağlar gibi duranlarındır.

    Bir tarih boyunca onun uğrunda,

    Kendini tarihe verenlerindir.



    İleri atılıp sellercesine,

    Göğsünden vurulup tam ercesine,

    Bir gül bahçesine girercesine,

    Şu kara topraga girenlerindir."


    Türk Oğullarına
    Düşman yine öz yurduna el attı,
    Mezarından ata’n kılıç uzattı,
    Yürü diyor, hakkı zulüm kanattı,
    Attilâ’nın oğlusun sen unutma!
    Medeniyet deme, duymaz o sağır;
    Taş üstünde taş kalmasın durma kır:
    Kafalarla düz yol olsun her bayır,
    Attilâ’nın oğlusun sen unutma! Koş,
    Pilevne yine al bayrak taksın,
    Gece gündüz Tuna suyu kan aksın,
    Yaksın kahrın, bütün Balkan’ı yaksın;
    Attilâ’nın oğlusun sen unutma!
    Ziya GÖKALP

    "Eski topraklarımızı kurtarmak isteğimiz emperyalizm ise emperyalistiz.
    Türkistan'ı, İdil-Ural'ı, Azerbaycan'ı, Kafkasya'yı, Kırım'ı ve Türklerin yaşadığı başka yerleri istemek emperyalizm ise kutlu bir düşüncedir."

    H.NİHAL ATSIZ


    KOCATEPE'DEN İZMİR'E...

    Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları!
    Afyonkarahisar-Dumlupınar büyük meydan muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun asıl muharebe birliklerini inanılmayacak kadar az bir zamanda imha ettiniz. Büyük ve necip miletimizin fedakarlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz.
    Sahibimiz olan büyük Türk Milleti, istikbalinden emin olmaya haklıdır. Muharebe meydanlarındaki maharet
    ve fedakarlıklarınızı, yakından müşahade ve takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine vasıta olmak görevimi durmadan ve sürekli bir şekilde yerine getireceğim.
    Başkumandanlığa tekliflerde bulunulmasını cephe kumandanlığına emrettim. Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini gözönüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikri güçlerini, kahramanlık ve vatanseverliğini, birbirleriyle yarışırcasına göstermeye devam eylemesini talep ederim.
    Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!


    Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
    Başkumandan Mustafa Kemal ATATÜRK
    1 EYLÜL1922

    TÜRK IRKI SAĞOLSUN.TTK

    "VATANIMIZ,BAYRAĞIMIZ,TÜRK IRKIMIZ İÇİN TOPRAĞA DÜŞEN ŞEHİTLERİMİZ ŞEREFİMİZDİR.İNTİKAM ALMAK YEMİNİMİZDİR."


    Haydi artık dinsin ızdırapların,
    Ufuklardan şanlı bir gün doğacak yarın,
    Güzellikle, sıcaklıkla ve ihtişamla...
    Kumandasız hazır olup onu selamla!
    Gönlündeki yaraların kanını dindir!
    Yüzde yüz TÜRK olduğun gün CİHAN senindir...

     30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMI

    Kutlu zaferin bu mutlu yıldönümünde, bir kez daha yüce Türk Irkımızınve onun bağrından çıkmış kahraman ordumuzu kutluyorum Başta büyük zaferin büyük lideri,son Başbuğumuz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün gazi ve şehitlerimizi şükran ve minnetle anıyorum.Şehitlerimizin ruhu şad olsun



     30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMI


    BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDUYUZ.

    Türk Oğullarına
    Düşman yine öz yurduna el attı,
    Mezarından ata’n kılıç uzattı,
    Yürü diyor, hakkı zulüm kanattı,
    Attilâ’nın oğlusun sen unutma!
    Medeniyet deme, duymaz o sağır;
    Taş üstünde taş kalmasın durma kır:
    Kafalarla düz yol olsun her bayır,
    Attilâ’nın oğlusun sen unutma! Koş,
    Pilevne yine al bayrak taksın,
    Gece gündüz Tuna suyu kan aksın,
    Yaksın kahrın, bütün Balkan’ı yaksın;
    Attilâ’nın oğlusun sen unutma!
    Ziya GÖKALP

    "Eski topraklarımızı kurtarmak isteğimiz emperyalizm ise emperyalistiz.
    Türkistan'ı, İdil-Ural'ı, Azerbaycan'ı, Kafkasya'yı, Kırım'ı ve Türklerin yaşadığı başka yerleri istemek emperyalizm ise kutlu bir düşüncedir."

    H.NİHAL ATSIZ




  • ekleme yaptıgın için teşekkürler bende böyle birsey arıyordum...
  • Arkadaşlar her Türk evladı 30 Ağustos Kutlamalarına katılsın. Böyle bir imkanınız yoksa evinize bayrak asın, askeri marşlar dinleyin. Ben yarın ailemle beraber Kutlamalara gideceğim, herkezin gitmesini temenni ediyorum. Sro bölümünde bu adamın ne işi var diyebilirsiniz, şikayette edebilirsiniz şahsen ben alışkınım bu tarz şeylere. Unutmamak lazım ki Milli değerlerimiz herşeyden, kendimizden bile üstün gelir. Atsız ATA'nın zevk, eğlence peşinde koşan gafillere yazdığı '' Topal Asker'' isimli şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum ;

    TOPAL ASKER

    Ey saçları "alâgarson" kesik hanım kız!
    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Bacağımla alay etme pek topal diye.
    Bir sorsana o topallık nerden hediye?

    Sen Şişli'de dans ederken her gece, gündüz,
    Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz

    Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
    Siz salonda dans ederken bizler savaştık.

    Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Olan işler dimağını azıcık yorsun!
    Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

    Biliyorum baldırını o kadar nazla
    Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla

    Benim bütün elbisemden... Hatta kendimden.
    Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada ben

    Neyim? Bir hiç... İşe güce yaramaz, topal...
    Sen sağlamsın, senin hakkın, dünyadan zevk al:

    Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
    Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

    Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
    Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!

    Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
    Yapıyorduk biz de kanla, barutla düğün.

    Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
    Dolaşırken... Biz de tipi, fırtına, yağmur,

    Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
    Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık.

    Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
    Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...

    Gülme öyle bana bakıp pek arsız arsız
    Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!

    Sana karşı haykıranı, mecbursun, dinle;
    Bugün hesap göreceğiz artık seninle:

    Ben cephede geberirken, geride vatan
    Aşkı ile bin belâlı işe can atan

    Anam, babam, karım, kızım eziliyorken
    Dağlar kadar yük altında... Gel, cevap ver, sen

    Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
    Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!

    Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda

    Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda…

    Ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
    Sizin için harb ederken yedim kurşunu.

    Onun için topal kaldı böyle bacağım,
    Onun için tütmez oldu artık ocağım.

    Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
    Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

    Kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
    Bu amansız boğuşmada öldü yarımız,

    Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim kanımız
    Size şarap oldu sanki... Şehit canımız

    Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz;
    Zıpladınız, kudurdunuz arsız, edepsiz!

    Gerçi salonlarda senin "yıldız"dı adın,
    Hakikatte fahişesin ey alçak kadın!

    Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
    Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.

    Omzunda neden seni fuzulî çeksin?
    Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kurt Başlı Sancak -- 30 Ağustos 2009; 4:43:13 >




  • KAHRAMANLARIN ÖLÜMÜ

    Gerilir zorlu bir yay
    Oku fırlatmak için;
    Gece gökte doğar ay
    Yükselip batmak için.
    Mecnun inler, kanını
    Leyla’ya katmak için.
    Cilve yapar sevgili
    Gönül kanatmak için.
    Şair neden gam çeker?
    Şiir yaratmak için.
    Dağda niçin bağırılır?
    Feleğe çatmak için.
    Açılır tatlı güller
    Arılar tatmak için.
    Göğse çiçek takılır
    Solunca atmak için.
    Tanrı kızlar yaratmış
    Erlere satmak için.
    İnsan büyür beşikte
    Mezarda yatmak için.
    Ve..............................
    Kahramanlar can verir
    Yurdu yaşatmak için...



    YARININ TÜRKÜSÜ

    Arkadaşlar, haydi artık saflar dizilsin!
    Uzak, yakın ufuklardan koşup gelerek
    Belde çelik kılıç, içte çelikten yürek
    Taşıyanlar saflardaki yerini bilsin!

    Bir çığ gibi yürüyelim gözler ilerde;
    Keder, elem her ne varsa geride kalsın!
    Tehlikeler duman gibi tüterken yerde
    Arkadaki her düşünce sönüp ufalsın.

    Kahramanlar yürük gider ölüme karşı,
    Bir sevgili gibi onu basar bağrına!
    Bak, uzaktan çalınıyor bir zafer marşı,
    Yürüyelim şu doğmakta olan yarına...

    Sen ne kadar güzel şeysin, ey şanlı ölüm!
    Bizim bütün talihimiz sende saklıdır.
    Ey dünyada her yiğide nişanlı ölüm,
    Zevki sende arayanlar elbet haklıdır.

    Köprüköy'den, Plevne'den gelen ses nedir?
    Çanakkale şehitleri dirildiler mi?
    Çocuklarda yeni doğan bu heves nedir?
    Kocamışlar bir sır için gençlik diler mi?

    Saflarımız seyrelse de yine ileri!...
    Düşenlerin kanlarından doğar bir şafak!
    Haydi, sarsın yeri, göğü cenk türküleri;
    Kanımızla burada yarın güller açacak.


    TÜRK KIZI

    Pınar başına geldi
    Bir elinde güğümü;
    Çattı yay kaşlarını
    Görünce güldüğümü,
    Bağlamıştı gönlümü
    Saçlarının düğümü.
    Bilmiyordum bu örgü
    Acaba bir büyü mü?

    Sordum: Nerdedir yerin?
    Nedir senin değerin?
    Yedi kral vurulmuş,
    Ne bu ceylan gözlerin?
    Hangisine varırsın
    Bu yedi ünlü erin?
    Şöyle dedi bakarak
    Göklere derin derin:

    Kralların taçları
    Beni bağlar büyü mü?
    Orduları açamaz
    Gönlümdeki düğümü.
    Saraylarda süremem
    Dağlarda sürdüğümü.
    Bin cihana değişmem
    Şu öksüz Türklüğümü...




  • herkes neden bu kadar ilgisiz anlamıyorm
  • quote:

    Orijinalden alıntı: berkantkral

    herkes neden bu kadar ilgisiz anlamıyorm

    http://forum.donanimhaber.com/m_34078788/tm.htm
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.