Şimdi Ara

abd SULTANAHMET CAMİSİNİ BOMBALAMAK İSTEMİŞ

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
23
Cevap
0
Favori
1.316
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Yakın tarih konusunda fazlasıyla meraksız gençlerimize soracak olursanız, sizlere, 150 yıllık geçmişe sahip Türk-Amerikan ilişkilerinin ciddi biçimde hasar gördüğü ilk olayın 4 Temmuz 2003'de Kuzey Irak'ta yaşanan "çuval skandalı" olduğunu söyleyeceklerdir.

    Oysa gerçekler bambaşka; son 40 yıl içinde Amerikalı "kadim dostlarımız"la en az üç kez çatışmanın eşiğine geldik ve bunlardan en trajik olanı ise Başkan Nixon'un, Beyaz Saray'daki danışmanlarının kışkırtmalarına uyarak Sultanahmet Camii'ni bombalatma kararından son anda dönüşüydü.

    Türk-Amerikan ilişkilerinin bilinen ilk başlangıç noktası, Beyaz Saray'ın Kuzey-Güney iç savaşında güneyli ayrılıkçılara karşı lojistik faaliyetlerde kullanmak üzere Osmanlı yönetiminden deve sipariş etmesi ve toplam sayıları yüzü aşan bu "askerî taşıyıcılar"ın İstanbul yönetimi tarafından siyasî bir jest mahiyetinde bedelsiz olarak (ya da önemsiz bir bedel karşılığında) Yeni Dünya'ya gönderilmesidir. Hattâ, ünlü "Camel" sigaralarının üzerindeki deve simgesinin de bu ilk diplomatik ilişkiden doğduğu söylenir.

    Dolayısıyla, Beyaz Saray ile 150 yıllık ilişkilerimizin tarihçesinde, ilk askerî yardımın bizim tarafımızdan verilmiş olduğu gibi bir sonuç çıkıyor ortaya...

    Beyaz Saray, 1923 yılında Anadolu'da kurulan genç cumhuriyeti tanımakta ilk anda pek de öyle istekli görünmedi; nitekim Kongre'nin "Türkiye Cumhuriyeti" adlı bu yeni ülkeyle kurulacak diplomatik ilişkileri onaylaması 1929'u bulacaktı. Ama Türklerin ufalanarak yok edilemeyecek kadar inatçı bir millet olduğu anlaşılınca, Washington da zaman içinde bu reddiyeci tavrından vazgeçecek ve Türkiye 1950'li yılların başlarıyla birlikte -sahip olduğu stratejik SSCB sınırı nedeniyle- ABD'nin en gözde müttefiklerinden birine dönüşecekti.

    Uzun yıllar güllük gülistanlık bir görünüm çizen Türk-Amerikan ilişkileri ilk ciddi darbesini, 27 Mayıs İhtilâli'nden sonra kurulan İnönü kabinesinin Kıbrıs'taki Rum terörü nedeniyle Ada'ya müdahale hazırlığı yapmasıyla aldı. Suikaste kurban giden John F. Kennedy'nin yerine bu göreve henüz atanmış olan yeni başkan Lyndon Johnson, 5 Haziran 1964'de Başbakan İnönü'ye gönderdiği -her türlü diplomatik nezaket sınırını aşan- o ünlü uyarı mektubunda, "Aklınızı başınıza alın" diyordu, "Osmanlı dönemi artık kapandı. Bu dünyanın yeni efendileri bizleriz. Beyaz Saray'a danışmadan, öyle kafanıza göre her istediğinizde oraya buraya saldıramazsınız. Siz Kıbrıs'a çıkarma yaptığınızda NATO içinde bir Türk-Yunan Savaşı çıkar ve örgütü krize sürüklersiniz. Ayrıca, şimdiden haber vereyim, bu müdahalenizden sonra SSCB de size saldırırsa hiçbirimiz yardıma gelmeyiz, ona göre!"

    "Johnson Mektubu", Türk kamuoyunda büyük infiale yol açtı ve İnönü 13 Haziran'da mektuba, "Türk halkının, bu büyük müttefikinin sergilediği anlayışsız tutum karşısındaki derin hayâl kırıklığını" dile getiren bir cevap gönderdi. Başbakan, hemen ardından da 21 Haziran'da ABD'ye uçtu ve "büyük birader" ile Beyaz Saray'da bu konuyu bir kez de yüzyüze görüştü. Tarihteki uzun varoluş serüveni boyunca başkalarından fırça yemeye hiç alışık olmayan olan Türkiye, ABD'nin bu yöndeki yaklaşımından da hoşlanmamış ve hoşnutsuzluğunu açıkça dile getirmişti. ABD yönetimi Türkiye'de giderek yoğunlaşan anti-Amerikancı tepkiler karşısında üslûbunu belli ölçüde yumuşatırken, Ankara da olayı daha fazla kangren hâle getirmemek için Kıbrıs'a müdahale planından o anlık vazgeçmek zorunda kalıyordu.

    Bu kez hem 'Kıbrıs', hem de 'afyon' sorunu...

    Güçlükle yatıştırılan Türk-Amerikan ilişkilerinde ikinci büyük fırtına ise 1970'lerin başlarında koptu. Ocak 1969'da görev başlayan Başkan Richard Milhous Nixon'u, başta -artık iyice zıvanadan çıkmış durumdaki- Vietnam Savaşı olmak üzere bir sürü uluslararası sorun, yanısıra da bir türlü tam anlamıyla hizaya getirilemeyen Türkler bekliyordu. Üstelik bu kez kriz bir değil, iki ayrı konu başlığına sahipti: Hem Türk ordusunun Kıbrıs'a müdahale olasılığı, hem de Türkiye'deki afyon ekimi... ABD çok uzun bir süredir Türkiye'ye, ülkedeki bütün afyon tarlalarını yok etmesi için bunaltıcı bir baskı yapıyor, bunun karşılığında ise zarara uğrayacak olan Türk çiftçilerini sübvanse edeceğini söylüyordu. Ulusal ilaç endüstrisi için gerekli olan afyon hammaddesi ise geriye kalacak olan tek bir devlet çiftliğinde kontrollü olarak üretilecekti.

    ABD'nin bu dayatmacı tavrı Türkiye'de kısa sürede hükümet aleyhine bir iç politika malzemesine dönüştü. Muhalefet, iktidarı "Neyi ekip neye ekmeyeceğimize de Sam Amca mı karar verecek, nedir bu teslimiyetçiliğiniz" sözleriyle köşeye sıkıştırırken, bu sırada binlerce kilometre ötedeki Beyaz Saray'ın oval ovisinde birkaç dış politika danışmanı da küresel sorunlardan boğulmuş durumdaki Nixon'a akıllara zarar bir teklifte bulunuyorlardı:

    "Sayın Başkan, bu Türkler artık gerçekten de sabrımızı taşırmaya başladılar, şimdilerde onlara hiçbir konuda söz dinletemiyoruz. Akdeniz'deki jetlerimize emir verelim, uyarı mahiyetinde bir bombardımanla İstanbul'daki Mavi Cami'yi onların başına yıksınlar. Böylelikle, hem Kıbrıs'ta hem de haşhaş konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu anlayacaklardır!"

    "Çuval skandalı"ndan yaklaşık 34 yıl önce gündeme gelen bu "müthiş" teklif, bereket versin ki Nixon'u yalnızca tebessüm ettirdi ve kısa bir süre sonra henüz akılları başlarında olan diğer bazı danışmanların kararlı tutumu sonucunda seçenekler arasından çıkartıldı. Nitekim, Türkiye de verilecek olan sübvansiyonlar karşılığında, 29 Ekim 1971'de afyon ekimini yasakladı. Ancak, bu yasak 1974'e kadar sürecek ve Ankara yönetimi. Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan sonra ABD'den gördüğü dışlama politikasına bir tepki olarak hem ülkedeki Amerikan tesislerine el koyacak, hem de afyon ekimini yeniden serbest bırakacaktı. ABD ise bu "isyan"a 5 Şubat 1974-1 Ağustos 1978 tarihleri arasında Türkiye'ye katı bir silah ambargosu uygulayarak karşılık verdi. Ancak, uygulanan ambargo, böylesi bir dost kazığı karşısında hazırlıksız yakalanan Türk ordusunu ilk anda biraz sarsmakla birlikte, sonraki yıllarda bu yalnızlığın çok önemli yararları da görüldü ve hükûmetler benzeri durumlarda kendi ayakları üzerinde rahatça durabilmek için savunma teknolojilerinde giderek daha fazla oranda yerli üretime yöneldiler. Sonuçta, Aselsan ve TAI gibi çok önemli kuruluşlar doğdu.

    Ve sivil Nixon Türkiye'de...

    Amerikan siyaset çevrelerinde, "Başkanlar hiçbir zaman emekli olamazlar" şeklinde bir deyiş vardır. Eh, beyninde bu denli fazla sayıda sırrı taşıyan birine sistem de emeklilik şansı tanımaz doğal olarak. Nitekim, aslında Nixon'a da başkanlığı bırakmak oldukça yaradı ve istifası sonrasında giderek daha bilge bir kişiliğe dönüştü. Watergate Skandalı'nın yol açtığı saygı erozyonu ilerleyen yıllarda uluslararası kamuoyunun belleğinde yavaş yavaş tedavi edilirken, o da zamanla Amerikan siyaset sahnesindeki "bir bilen"ler arasına katılacak, katıldığı konferanslar ve yazdığı kitaplarla genç kuşakları devlet yönetiminin karmaşık yapısı hakkında aydınlatacaktı. Diğer bir dizi yapıtının yanısıra 1978 yılında kaleme aldığı "The Memoirs of Richard Nixon" (Richard Nixon'ın Anıları), bu alanda gerçekten de bir ders kitabı niteliğindeydi. Nixon, 1960 ve 70'ler boyunca ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan çalkantılara da ilk kez burada yer verdi. Sabık Başkan, o kitabında Kıbrıs ve haşhaş ekimi konularında âsi davranan Türklerin burnunu sürtmek için bir ara danışmanlarının gazına gelerek ünlü Mavi Cami'yi (Batılıların Sultanahmet'e mavi çinilerinden dolayı verdikleri isim) 6. Filo'dan havalanacak jetlerle bombalatmayı düşündüğünü, ancak sonradan bu dehşetengiz fikrin NATO'nun çökmesine kadar varacak bir uluslararası bunalımı başlatacağını farkederek derhal vazgeçtiğini açık yüreklilikle itiraf eder.

    Nixon, başkanlığı döneminde Türkiye'ye hiç gelmedi, bu yüzden Türkiye'ye ilişkin bütün bilgi ve algıları da doğal olarak teorik düzlemdeydi. Ancak, Watergate skandalı nedeniyle başkanlığı bırakıp siyaset sahnesinin önde gelen analistlerinden birine dönüştükten sonra sivil kimliğiyle ülkemize bir değil ardarda iki kez geldi. Ki bunlardan özellikle 14 Eylül 1986'da gerçekleşen ilk ziyaret, dünya siyaset tarihine geçecek ölçüde mânidar anlarla doludur. Bir grup Amerikalı işadamıyla birlikte gelen ve amacı daha ziyade danışmanlık yaptığı bazı holdingler için yeni iş olanakları araştırmak olan Nixon'a, dönemin Özal hükûmeti tarafından verilen siyasî randevuların yanısıra ilginç bir de turistik gezi programı hazırlanmıştı. Ve bu programın en hoş bölümü ise hiç kuşkusuz ki İstanbul'daki "Sultanahmet Camii ziyareti"ydi.

    Nixon, Türkiye gezisinin üçüncü gününde İstanbul'da ve bu ünlü ibadethanedeydi. Cami görevlilerinin nezaketen yaptıkları "Ayakkabılarınızı çıkarmanıza gerek yok" uyarısına karşın, o belli ki böyle bir mekâna girişin kuralları konusunda önceden bilgilendirilmişti. Ayakkabılarını çıkarıp korumalarına teslim etti, içeride uzun uzadıya dolaşıp caminin tarihçesi ve özellikle de dünyaca ünlü çinileri hakkında yetkililerden bilgi aldı.

    Ziyaretin sonunda basın mensuplarına yaptığı birkaç cümlelik kısa açıklama ise Amerikan başkanlarının Beyaz Saray'da oturarak -tıpkı günümüz Irak'ında olduğu gibi- yerel gerçekliklerini ve iç dinamiklerini zerre kadar bilmedikleri uzak diyarları diledikleri gibi yönetme çabalarının ne denli boş ve anlamsız olduğunun tarihe kazınmış bir deklarasyonuydu âdeta. "Bugün burada muhteşem bir mimarî anıtı gezdim" demişti Nixon cıkışta, "Ve böyle bir eserin sonsuza dek burada, insanlığın nadide kültür miraslarından biri olarak yaşayacağını bilmek insanın içine huzur veriyor."

    Ertesi gün Türkiye'deki bütün gazeteler eski başkanın bu ibretlik cami ziyaretine geniş yer ayırarak, onun bu olaydan 15 yıl kadar önceki saldırganca tutumuna atıfta bulundular.

    Nixon, daha sonra 20 Mayıs 1987'de Türkiye'ye bir kez daha geldi. Artık Türkiye'nin -ABD liderlerinin Latin Amerika'da görmeye alıştıkları türden- bir "muz cumhuriyeti" olmadığına büyük ölçüde ikna olmuş gibiydi; bu gezisinde de kendisine yine önemli işadamları eşlik etti ve danışmanlığını yaptığı gruplar adına bazı bağlantılar gerçekleştirdi.

    ABD'nin 37'nci -ve görevinden istifayla ayrılan yegâne- cumhurbaşkanı Richard Milhous Nixon, 22 Nisan 1994 tarihinde geçirdiği bir felç sonucunda 81 yaşında hayata veda etti. Ama Mimar Sinan'ın çıraklarından Sedefkâr Mehmet Ağa'nın 1617'de ibadete açılan görkemli eseri Sultanahmet Cami, adını verdiği ünlü meydanda hâlâ bütün ihtişamıyla yükseliyor ve tarihleri iki yüzyıl ile sınırlı Amerikalı turistlere "köklü devletler ile gelenekleri" üzerine önemli ipuçları vermeye devam ediyor.

    ABD'nin, Türkiye'deki görev süresi dolmadan geçtiğimiz Haziran'da apar topar istifa ederek bu görevinden ayrılan eski büyükelçisi Eric Edelman, Irak'ın işgalinden sonra zamanının önemli bir bölümünü Yeni Şafak'a çatmak ve gazetemizle ilgili olarak ABD merkezli sipariş haberler yaptırmakla geçirmişti. Özellikle yazarlarımız Fehmi Koru ve İbrahim Karagül'ün anti-emperyalist tavırlarından duyduğu rahatsızlığı sık sık ve büyük bir pervasızlıkla dile getiren büyükelçi, bu ilginç çıkışlarıyla yakın tarihin önemli olaylarını aktaran eserlere karşı ne denli meraksız olduğunu da cümle âleme ifşâ etmiş oluyordu aslında...

    Çünkü, aralarında Yeni Şafak'ın da bulunduğu ele avuca sığmaz ve hizaya gelmez birkaç yayın organının savaş karşıtı tavırları bir kenara bırakılırsa, Edelman aslında ülkemizdeki görev süresi boyunca âdeta dikensiz bir gül bahçesinde dolaşmıştı da haberi yoktu! Türkiye'nin 60'lı ve 70'li yıllarında Ankara'da bulunan hiçbir ABD diplomatının keyfi bu beyefendi kadar yerinde olamadı. Sözgelimi, 1960'ların sonlarında başkentte görev yapan Robert W. Komer'in hâli oldukça acıklıydı. Eski bir CIA yöneticisi olan ve aynı zamanda Vietnam'ın işgali sırasında uygulanan "pasifizasyon programı"nın da mimarları arasında yer alan bu büyükelçinin,
    ABD Büyükelçisi Komer'in ODTÜ bahçesinde yakılan makam aracı...
    dönemin gençliği tarafından düzenlenen ABD karşıtı sert protestolara tanık olmadığı neredeyse bir tek gün bile yoktu. Gidebilecekleri uygun birer genelev aramak üzere İstanbul'da karaya çıkan 6. Filo mensubu şımarık Amerikalı bahriyelilerin öfkeli üniversite öğrencileri tarafından Boğaz'ın sularına atılmaları olayı da yine onun döneminde yaşanmıştı. Komer, sinirlerine olduğu kadar kesesine de zarar veren son protesto gösterisiyle ise 6 Ocak 1969'da karşılaştı. O gün rektör Kemâl Kurdaş'ı ziyaret etmek üzere Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ne gelen büyükelçi, Kurdaş ile makamında sohbet ederken, dışarıdaki öğrenciler ise okulun su borularını söküp bunları manivela olarak kullanarak Komer'in makam aracını tepetaklak ettiler ve ardından da yaktılar. Eh, fen ve teknoloji bilimlerinin okutulduğu böylesi bir üniversiteye de bu tür bir zekâ gösterisi yakışırdı doğrusu. Komer, olayı pencereden gördüğünde, öğrenciler cayır cayır yanan otomobilin çevresinde neşe içinde halay çekmekteydiler.

    Olaya karışan dokuz öğrenciden ikisi sonradan mahkemece tutuklandı. Üniversite Akademik Konseyi de 9 Ocak'ta toplanarak Amerikan makamlarının korkusuyla okulu bir ay tatil etti. Ancak, ODTÜ'nün çeşitli fakültelerine kayıtlı olan ikibin dolayındaki öğrenci bu kararı şiddetle protesto etti ve rektör Kurdaş'ı istifaya çağırdı. Sonuçta öğrenciler kazanacak ve okul kısa bir süre sonra yeniden açılacaktı.

    KAYNAK YENİ ŞAFAK GAZETESİ



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Malcolm -- 28 Aralık 2005 9:14:58 >







  • Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.
    quote:

    Orjinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.



    +1 aslında keşke hep bu tarz şeyler yazılsa mesela benim gibi yakın tarihe aç insanlar için...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: anarchy_1980

    quote:

    Orjinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.



    +1 aslında keşke hep bu tarz şeyler yazılsa mesela benim gibi yakın tarihe aç insanlar için...

    Alıntıları Göster
    bu olayı biliyoruz tarihe geçmiştir.Amacı kıbrıs'a asker çıkarmamızı engellemekti.Bu tip konuların açılması iyi ancak bu tip konular açıldığı gibi kitleniyor bırakın millet tartışsın neden korkuyorsunuz.Ortaçağda zavallı hristiyanlar tartışamazdı o yüzden kendi boklarında yüzerlerdi.Ne zaman tartışmaya başladılar kendilerini aştılar.Sanırım mesaj gerekli yere gitmiştir.İkinci mevzu bizim gençlik bu tip konulara ilgi duymuyor kimin eli kimin s...kinde bu konular daha fazla ilgi çekiyor.Yakın tarihimizi bilenler ülke gençliğinin sistemli olarak aptallaştırıldığını bilir ne yazık aptallar aptal olduğunu anlayamaz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi levent_84 -- 26 Aralık 2005 22:01:40 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.
    sağolasın arkadaşım bilgilendirici bir yazı. Paylaştığın için teşekkür ederim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kür-Şad

    sağolasın arkadaşım bilgilendirici bir yazı. Paylaştığın için teşekkür ederim.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: Kür-Şad

    sağolasın arkadaşım bilgilendirici bir yazı. Paylaştığın için teşekkür ederim.



    hoşgeldin Kür-Şad , nerelerdesin ya




  • quote:

    Orijinalden alıntı: levent_84

    bu olayı biliyoruz tarihe geçmiştir.Amacı kıbrıs'a asker çıkarmamızı engellemekti.Bu tip konuların açılması iyi ancak bu tip konular açıldığı gibi kitleniyor bırakın millet tartışsın neden korkuyorsunuz.Ortaçağda zavallı hristiyanlar tartışamazdı o yüzden kendi boklarında yüzerlerdi.Ne zaman tartışmaya başladılar kendilerini aştılar.Sanırım mesaj gerekli yere gitmiştir.İkinci mevzu bizim gençlik bu tip konulara ilgi duymuyor kimin eli kimin s...kinde bu konular daha fazla ilgi çekiyor.Yakın tarihimizi bilenler ülke gençliğinin sistemli olarak aptallaştırıldığını bilir ne yazık aptallar aptal olduğunu anlayamaz.

    Alıntıları Göster
    bu bilgiyide öğrendiğim iyi oldu. zaten bu amerikanın hiç bi zaman yapıcı olduğunu görmedim.hep yıkıcı hep yıkıcı.ülkeme iyiki dokunamamış.sultanahmet camisinin bence değeri şimdi dahada arttı.böylelerinin elinden kurtulduğu için.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cemalefendi

    bu bilgiyide öğrendiğim iyi oldu. zaten bu amerikanın hiç bi zaman yapıcı olduğunu görmedim.hep yıkıcı hep yıkıcı.ülkeme iyiki dokunamamış.sultanahmet camisinin bence değeri şimdi dahada arttı.böylelerinin elinden kurtulduğu için.

    Alıntıları Göster
    ali murat güven güzel bir analiz yapmış...birde 6.filonun karşısında duranların gomanist olduğunu söyleseymiş iyi edermiş..

    ayrıca ..Atatürk ,ABD nin büyükelçilik açmasına (diplomatik ilişkilere) izin vermemiş ..diye biliyorum..
    ..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: uranium

    ali murat güven güzel bir analiz yapmış...birde 6.filonun karşısında duranların gomanist olduğunu söyleseymiş iyi edermiş..

    ayrıca ..Atatürk ,ABD nin büyükelçilik açmasına (diplomatik ilişkilere) izin vermemiş ..diye biliyorum..
    ..

    Alıntıları Göster
    arkadaşlar dün 7 kişi yazıyı okumuş.
    hiç yoktan iyidir.
    okuyan ve cevap yazan arkadaşlara teşekkürlerimi sunarım




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Malcolm

    arkadaşlar dün 7 kişi yazıyı okumuş.
    hiç yoktan iyidir.
    okuyan ve cevap yazan arkadaşlara teşekkürlerimi sunarım

    Alıntıları Göster
    yazıyı okudum..
    s.ahmet camiini bombalamak istedi konusuna hiç inanmadım..kimse buna cesaret edemez.

    quote:


    "Sayın Başkan, bu Türkler artık gerçekten de sabrımızı taşırmaya başladılar, şimdilerde onlara hiçbir konuda söz dinletemiyoruz. Akdeniz'deki jetlerimize emir verelim, uyarı mahiyetinde bir bombardımanla İstanbul'daki Mavi Cami'yi onların başına yıksınlar. Böylelikle, hem Kıbrıs'ta hem de haşhaş konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu anlayacaklardır!"

    heleki dış politika danışmanlarının bu sözü söylemeye ne yetkisi nede gücü var..




  • quote:

    Hattâ, ünlü "Camel" sigaralarının üzerindeki deve simgesinin de bu ilk diplomatik ilişkiden doğduğu söylenir.


    o sigaranın üzerindeki simge,adından gelmiş olmasın...

    yeni şafak gazetesinde ingilizce bilen biri yok sanırım.. Camel= Deve
  • quote:

    Orijinalden alıntı: antiochos

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    arkadaşlar bize dost görünenler menfaatleri için görünüyorlar. aslında bence güvenebileceğimiz candan bir dostumuz yok....
  • quote:

    Orijinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.
    quote:

    Orjinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.




    Türk Tarihinin başlangıcını kim 1923 sanıyor bunu söyler misin? Bu ülkeyi kuranlar mı? Ülkesini sevenler mi? Sizim gibi adamlardan bıktı ya bu millet ,Amacınız ney söylesenize delikanlı gibi açık açık, yıkmak istiyorum şu devleti desenize, 30 Ağustosun öcünü alacağım Hilafeti kurtarmaya gelen YUNAN ordusunun intikamını alacağım desenize açık açık



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi antiochos -- 27 Aralık 2005 12:08:46 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: antiochos

    quote:

    Orjinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.




    Türk Tarihinin başlangıcını kim 1923 sanıyor bunu söyler misin? Bu ülkeyi kuranlar mı? Ülkesini sevenler mi? Sizim gibi adamlardan bıktı ya bu millet ,Amacınız ney söylesenize delikanlı gibi açık açık, yıkmak istiyorum şu devleti desenize, 30 Ağustosun öcünü alacağım Hilafeti kurtarmaya gelen YUNAN ordusunun intikamını alacağım desenize açık açık

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: antiochos
    Türk Tarihinin başlangıcını kim 1923 sanıyor bunu söyler misin? Bu ülkeyi kuranlar mı? Ülkesini sevenler mi? Sizim gibi adamlardan bıktı ya bu millet ,Amacınız ney söylesenize delikanlı gibi açık açık, yıkmak istiyorum şu devleti desenize, 30 Ağustosun öcünü alacağım Hilafeti kurtarmaya gelen YUNAN ordusunun intikamını alacağım desenize açık açık





  • quote:

    Orijinalden alıntı: antiochos

    quote:

    Orjinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.




    Türk Tarihinin başlangıcını kim 1923 sanıyor bunu söyler misin? Bu ülkeyi kuranlar mı? Ülkesini sevenler mi? Sizim gibi adamlardan bıktı ya bu millet ,Amacınız ney söylesenize delikanlı gibi açık açık, yıkmak istiyorum şu devleti desenize, 30 Ağustosun öcünü alacağım Hilafeti kurtarmaya gelen YUNAN ordusunun intikamını alacağım desenize açık açık

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: antiochos

    quote:

    Orjinalden alıntı: quazar

    Kardeş bu yazı okunmaz ve cevaplanmaz sanırım!! Neden?

    1- Yazı uzun biz okumayı sevmeyiz ve okumadan konuşmayı severiz! (Okudum merak etme:)
    2- Yazı içinde köklerin yüzyıllar öncesine gittiğini belirten bir satır var ki, bu, tüm yazının ipinin tarihimizin başlangıcını 1923 olarak kabul edenler tarafından çekilmesi demektir.
    3- İçinde cinsellik olmadığı için "Kız ar arkadaşıma hangi hediyeyi alayım" konu başlığı reytingi altında ezilecektir.




    Türk Tarihinin başlangıcını kim 1923 sanıyor bunu söyler misin? Bu ülkeyi kuranlar mı? Ülkesini sevenler mi? Sizim gibi adamlardan bıktı ya bu millet ,Amacınız ney söylesenize delikanlı gibi açık açık, yıkmak istiyorum şu devleti desenize, 30 Ağustosun öcünü alacağım Hilafeti kurtarmaya gelen YUNAN ordusunun intikamını alacağım desenize açık açık


    lütfen topici amacından saptırmayın. arkadaşla bir probleminiz varsa yeni bir topic açın ve orada tartışın.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: RccP

    yazıyı okudum..
    s.ahmet camiini bombalamak istedi konusuna hiç inanmadım..kimse buna cesaret edemez.

    quote:


    "Sayın Başkan, bu Türkler artık gerçekten de sabrımızı taşırmaya başladılar, şimdilerde onlara hiçbir konuda söz dinletemiyoruz. Akdeniz'deki jetlerimize emir verelim, uyarı mahiyetinde bir bombardımanla İstanbul'daki Mavi Cami'yi onların başına yıksınlar. Böylelikle, hem Kıbrıs'ta hem de haşhaş konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu anlayacaklardır!"

    heleki dış politika danışmanlarının bu sözü söylemeye ne yetkisi nede gücü var..

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: RccP

    yazıyı okudum..
    s.ahmet camiini bombalamak istedi konusuna hiç inanmadım..kimse buna cesaret edemez.

    quote:


    "Sayın Başkan, bu Türkler artık gerçekten de sabrımızı taşırmaya başladılar, şimdilerde onlara hiçbir konuda söz dinletemiyoruz. Akdeniz'deki jetlerimize emir verelim, uyarı mahiyetinde bir bombardımanla İstanbul'daki Mavi Cami'yi onların başına yıksınlar. Böylelikle, hem Kıbrıs'ta hem de haşhaş konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu anlayacaklardır!"

    heleki dış politika danışmanlarının bu sözü söylemeye ne yetkisi nede gücü var..


    rccp
    nixonun kendi anılarını yazdığı kitapta geçen bir anektod var sanırım. gazete kendisi uydumuş gibi durmuyor. yazıda fontunu büyüttüğüm kitaptan alıntı olduğunu sanıyorum. ama tabi kitabin orjinalini de okumuş değilim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Malcolm

    quote:

    Orjinalden alıntı: RccP

    yazıyı okudum..
    s.ahmet camiini bombalamak istedi konusuna hiç inanmadım..kimse buna cesaret edemez.

    quote:


    "Sayın Başkan, bu Türkler artık gerçekten de sabrımızı taşırmaya başladılar, şimdilerde onlara hiçbir konuda söz dinletemiyoruz. Akdeniz'deki jetlerimize emir verelim, uyarı mahiyetinde bir bombardımanla İstanbul'daki Mavi Cami'yi onların başına yıksınlar. Böylelikle, hem Kıbrıs'ta hem de haşhaş konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu anlayacaklardır!"

    heleki dış politika danışmanlarının bu sözü söylemeye ne yetkisi nede gücü var..


    rccp
    nixonun kendi anılarını yazdığı kitapta geçen bir anektod var sanırım. gazete kendisi uydumuş gibi durmuyor. yazıda fontunu büyüttüğüm kitaptan alıntı olduğunu sanıyorum. ama tabi kitabin orjinalini de okumuş değilim.

    Alıntıları Göster
    hm olabilir..orayı kaçırmışım ben..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: RccP

    hm olabilir..orayı kaçırmışım ben..

    Alıntıları Göster
    kolaysa patlatsınlar lan
  • quote:

    Orijinalden alıntı: emekli1955

    arkadaşlar bize dost görünenler menfaatleri için görünüyorlar. aslında bence güvenebileceğimiz candan bir dostumuz yok....


    Şu açıdan güvenebileceğin dost çok aslında. Bizi isteyen değil isteyen"ler" var. Bu neden istediğini elde etmeye çalışan isteyeni başka bir isteyen önleyecektir. Onu da bir başka isteyen.

    Çok mu karışık oldu ne
  • quote:

    Orijinalden alıntı: AurorAbeam

    quote:

    Orijinalden alıntı: emekli1955

    arkadaşlar bize dost görünenler menfaatleri için görünüyorlar. aslında bence güvenebileceğimiz candan bir dostumuz yok....


    Şu açıdan güvenebileceğin dost çok aslında. Bizi isteyen değil isteyen"ler" var. Bu neden istediğini elde etmeye çalışan isteyeni başka bir isteyen önleyecektir. Onu da bir başka isteyen.

    Çok mu karışık oldu ne

    Alıntıları Göster
    Tek dostumuz Lihtenştayn




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.