Şimdi Ara

ABDÜLHAMÎD HAN'A GÖRE JÖN TÜRKLER

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
14
Cevap
0
Favori
775
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • "... Ve daha garib bir tecelliye bakiniz ki, "Genç Osmanhlar"i da "Jön Türkler"i de Osmanli Imparatorlugu'nu parçalamak isteyen büyük devletlerin hepsi arkaliyorlardi! Bu devletlerin gözünde ümit bu gençlerdeydi!.. Bunlarin dedigi yapilirsa, Osmanli imparatorlugu kurtulacak, dediklerine kulak asilmazsa, batacakti! Iki kere istemeyerek de olsa, dediklerini yaptik ve iste battik!... Bari son kalan bir avuç vatan topraginda yasayanlarin gözleri açildi mi?., Insaallah!..

    Evlâdim sayilan bu vatan çocuklari, benim, bir sarayin dört duvari arasinda gördügüm hakikati, koskoca yeryüzünü gezip tozduklari hâlde nasil görmediler; nasil görmediler de ecdâd kani ile sulanmis koskoca bir ülkeyi kendi elleriyle hatirdilar!

    Suçlamaya dilim varmiyor; fakat görüyorlardi ki, ingilizler, Fransizlar, Ruslar, hattâ Almanlar ve Avusturyalilar yâni bütün büyük Avrupa devletleri, menfaatlerini Osmanli mülkünün parçalanmasinda bulmuslardir. Görüyorlardi ki bu devletler birbirleriyle dalasiyorlar, ama Osmanlilari bölüsmekte anlasiyorlardi. Anlasamadiklari, kimin daha büyük parçayi yutacagi idi. öyle oldugu hâlde, bu düsüncede olan devletlerin kendilerini arkalamalarindan da mi bir mânâ çikaramiyorlardi ?

    Söyledim, yine söyleyecegim, anlattim, yine anlatacagim, düsünmüyorlarmiydi ki, Osmanli ülkesi bir çok milletlerin bir araya gelmesinden meydana gelmistir. Böyle bir ülkede mesrûtiyet, ülkenin unsur-i aslîsi için (temel unsur) ölümdür, ingiliz Parlamentosunda bir Hindli, Afrikali, Misirli; Fransiz Parlamentosunda bir Cezayirli meb'ûs varmiydi ki, Osmanli Parlamentosunda Rum, Ermeni, Bulgar, Sirp ve Arap meb'ûsu bulunmasini istemeye kalkiyorlar!..

    Hayir, bunca okumus, düsünmüs, kendisini dâvasina vermis vatan evlâdinin cibilliyetsiz çikacagini kabul edemem! Sâdece aldandilar, derim. Aldandilar ama, cezalarini kendilerinden çok, aldanmayan milyonlarca masum vatan evlâdi çekti! Hem öldüler, hem de vatandan oldular!

    Kendilerine "Jön Türkler" denilen kimseler aslinda üç-bes kisidir. Bunlar yillarca Avrupa'da benim aleyhimde çalismislar, benim aleyhimde çalismanin vatanin da aleyhinde çalismak demek oldugunu düsünmeden yazmislar, çizmisler, söylemislerdir. Çikardiklari gazeteleri gizlice memlekete sokmanin yolunu büyük devletlere arkalarini dayayarak buluyorlar, yabanci posta-hânelerden de yabanci uyruklu kimseler araciligi ile çekip suna buna dagitiyorlardi. Yillar yili, ciddî sayilabilecek bir te'sirleri olmamistir; ciddi sayilacak bir fikirleri olmadigi gibi...

    Fakat ben buna ragmen, kendileriyle ilgilendim. Yabanci memleketlerde parasizlik yüzünden bâzi seylere katlanmamalari için, gazetelerini satin almak bahanesiyle büyük yardimlarda bulundum, bazi kimselerin memleketten para göndermelerine göz yumdum. Tek yabancilarin masasi olmasinlar, muhalefetleri yanlis da olsa namuslu kalsin diye!..

    Ahmed Celâleddîn Pasa'nin Misir'da Ali Kemâl Bey'den aldigi mektubu görmüstüm. Bu mektup her hâlde Yildiz evraki arasinda saklidir. Kimin nereden para aldigini isim isim yaziyordu. Bu mektupta, Dr. Abdullah Cevdet, Dr. Ishak Sükuti, Dr. Bahaddin Sâkir, Dr. Nâzim, Dr. Ibrahim Temo'nun Fransiz ve italyan localarina bagli olduklarini ve bu localarin yardimiyla yasadiklarini, hattâ memleketteki ailelerine dahi bu localar eliyle para gönderildigini yaziyor ve bunlarin vesikalarini gösteriyordu.

    Avrupa'da, Misir'da çesitli namlar altinda çikan gazeteler ve buralarda gezinen gizli cemiyetin adamlari, daha önce de söyledigim gibi, memlekete ciddî bir zarar vermediler. Fakat mason localari, bütün takiblerimize ragmen, "Ittihâd ve Terakki'ye bagli subaylari harekete geçirince, bu âvâre insanlar birer bayrak hâline geldiler. Iste Jön Türkler ve Ittihâd ve Terakki cemiyetinin hikâyesi de budur."


    Abdülhamîd'in Hâtira Defteri; sh. 60







  • Abdülhamid dönemi Osmanlı tarihinin en az bilinen dönemidir.
  • keloglan+1
  • Modernite, Tarih ve İdeoloji:

    II. Abdülhamid Dönemi Tarihçiliği Üzerine
    Bir De¤erlendirme
    Nadir ÖZBEK*

    İKİNCİ ABDÜLHAMİD DÖNEMİ TARİHÇİLİĞİ, son yirmi, yirmi beş yıl içe-
    risinde önemli değişimler geçirdi. Örneğin, #8220;İslâmî#8221; ve #8220;laik#8221; çevreler ara-
    sındaki ideolojik bölünmenin gölgesinde şekillenmiş olan #8220;Kızıl Sultan mı,
    Ulu Hakan mı?#8221; kutuplaşması, akademik tarihçilikte büyük oranda aşıldı.
    1
    İkinci Abdülhamid ve dönemine ilişkin hayli geniş olduğunu söyleyebilece-
    ğimiz yerli ve yabancı literatürü inceleyen çok sayıda çalışma daha önce ya-
    yımlandı.
    2
    Bu yazıda sözkonusu çalışmaları tekrar etmek yerine, öncelikle
    döneme ilişkin akademik tarihçilikteki yeni yönelimlere kısaca değinip, ar-
    dından Osmanlı tarihini, modernleşme paradigması ışığında kurgulama-
    nın ne gibi ideolojik ve siyasî anlamlar ifade ettiği üzerinde duracağım. Bu-
    nun için de, daha genel anlamda tarihsel düşüncenin siyasî ve ideolojik iş-
    levleri ile akademik tarihçiliğin siyaset üstülük ve objektiflik iddiasının siya-
    sî anlamlarına ilişkin bir tartışmanın yürütülmesi gerekmektedir.
    Son dönem Osmanlı tarihi, yakın zamana kadar Avrupa-merkezci ve
    modernleşmeci bir anlayışla, yani #8220;modernleşme#8221; ve #8220;Batılılaşma#8221; kav-
    ramlarıyla açıklanıyordu. Bu yaklaşım, Osmanlı siyasî elitine hem sınırlı
    hem de ikincil bir öznellik atfetmekteydi. Sözkonusu öznellik, Batı#8217;nın si-
    yasal, toplumsal ve ekonomik normlarının yerel koşullara uyarlanması ile
    71
    Türkiye#8217;de Tahrir Defterlerine Dayal#8250; Yap#8250;lm#8250;fl Çal#8250;flmalar Hakk#8250;nda Baz#8250; Görüfller
    Türkiye Araflt#8250;rmalar#8250; Literatür Dergisi, Cilt 2, Say#8250; 1, 2004, 71-90
    * Yrd. Doç. Dr., Boğaziçi Üniversitesi, Atatürk Enstitüsü.
    1 Sözkonusu kutuplaşma ve politizasyon hâlâ akademi dışı popüler tarihçilikte ağırlığını
    sürdürmektedir.
    2 Gökhan Çetinsaya, #8220;Abdülhamid#8217;i Anlamak: 19. Yüzyıl Tarihçiliğine Bir Bakış#8221;, Sosyal
    Bilimleri Yeniden Düşünmek: Sempozyum Bildirileri, İstanbul: Metis Yayınları, 1998.
    Gökhan Çetinsaya, #8220;Çıban Başı Koparmamak: II. Abdülhamid Rejimine Yeniden Ba-
    kış#8221;, Türkiye Günlüğü, sy. 58, 1999. Selim Deringil, #8220;New Approaches to the Study of the
    Ottoman Nineteenth Century#8221;, Çiğdem Kafesçioğlu ve Luciene Thys-Şenocak (der.)
    Abdullah Kuran İçin Yazılar, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1999.
    Page 2
    sınırlandırılmaktaydı. Osmanlı toplumunu Batı#8217;ya göre daha aşağıda ta-
    nımlayan bu anlayış, Osmanlı siyasî elitine de bu #8220;geri kalmış#8221; toplumu,
    Batı medeniyeti düzeyine yükseltme rolünü uygun görmüştür. Kısacası,
    Osmanlı ve Türkiye siyasî eliti, Batı elitini #8220;taklit eden#8221; olarak tanımlanmış-
    tır. Bununla birlikte, geçmişin, Batılılaşma, ilerleme, çağdaşlaşma, yani
    modernleşme süreci olarak hikayelendirilmesi, son dönem Osmanlı ve
    Cumhuriyet siyasî elitinin, toplumsal/tarihsel dönüşümlerin aslî öznesi
    olarak kurgulanmasını olanaklı kılmıştır. Böylece siyasî elitin iktidar konu-
    munun yeniden üretilmesinin ve bu iktidarın meşruiyetinin sağlanmasının
    ideolojik zemini oluşturulmuştur. İçinde bulunulan zaman dilimi, mo-
    dernleşmeci bir tarih anlayışıyla bugün, geçmiş ve gelecek bütünlüğü için-
    de kurgulanmakta; egemen elit, siyasal ve toplumsal projeleriyle, geçmişin
    ve bugünün kurucu unsuru, geleceğin ise teminatı olarak tahayyül edil-
    mekte ve böylece içinde bulunulan anın iktidar ilişkilerine süreklilik boyu-
    tu kazandırılmaktaydı. Bu açıdan bakıldığında ulus-devlet yaratma proje-
    lerinin, modernleşmeci bir ulusal tarih kurgusuna ihtiyaç duyduğu açıkça
    görülecektir.
    Buraya kadar söylediklerimizde, geçmişe ilişkin her türlü tahayyülün,
    içinde bulunulan an tarafından koşullandırıldığı vurgusu yapılmaktadır.
    Tarihçilik faaliyeti de esas itibariyle geçmişe ilişkin bir kurgu olduğu için bu
    kapsam dahilinde değerlendirilmelidir. Akademik tarihçiliğin bilimsellik
    iddiasının ise ancak tarihçilik zanaatının teknik gerekleriyle ilgili olduğu-
    nun altı çizilmelidir. Cumhuriyet Türkiye#8217;sinde Osmanlı geçmişine ilişkin
    tahayyüllerin de bu çerçevede şekillendiği açıktır. Örneğin Cumhuriyet si-
    yasî elitinin 1950#8217;li yıllara kadar genel olarak Osmanlı#8217;yı, yakın zamanlara
    kadar da Abdülhamid dönemini, modernleşme anlatısının, yani geçmiş ta-
    hayyülünün dışında tutması, dönemin seküler ve ulusal bir kimlik yaratma
    olarak tanımlayabileceğimiz ideolojik ihtiyaçlarıyla ilişkiliydi. Türkiye#8217;deki
    egemen siyasî ve kültürel elitin geçmiş kurgusu, değişen siyasal konjonk-
    türle önemli değişikliklere uğramıştır. Örneğin, siyasal rejimin bekâsı açı-
    sından Osmanlı geçmişinin ötekileştirilmesine ihtiyaç kalmadığı ve gerek
    yerel gerekse uluslararası düzleme yönelik yeni siyasî hedefler belirmeye
    başladığı oranda, yeni ve daha kapsayıcı geçmiş kurgularına ihtiyaç artmış-
    tır. Sözkonusu konjonktürel ihtiyaçların sonucu olarak Osmanlı-Türkiye
    tarihi, en genel ifadeyle, dar kutuplaşmaların dışında ve sürekliliğe vurgu
    yapılarak kurgulanmaya başlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında, Abdülha-
    mid döneminin Osmanlı-Türkiye modernleşmesi anlatısı içine dahil edil-
    mesini, yalnızca akademik tarihçiliğin bilimsellik ve objektiflik düzeyinin
    yükselmesiyle ilişkilendirmek doğru olmayacaktır.
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    72
    Page 3
    Akademik tarihçilikte Abdülhamid döneminin temel modernleşme an-
    latısına dahil edilme çabası iki aşamada gerçekleşmiştir. Birinci aşamayı
    1970 ve 1980#8217;li yılların sınırlı sayıdaki çalışmaları oluşturmaktadır. İkinci
    aşama ise, son on yılda özellikle yurtdışında yapılan doktora tezleri ve yeni
    monografik çalışmalarla gerçekleşmiştir. Bu ikinci aşama, modernleşme
    ideolojisinin küreselci, çok kültürcü ve sivil toplumcu bir mahiyet kazandı-
    ğı bir döneme denk düşmüş ve bu nedenle daha kapsamlı ve kuşatıcı bir
    nitelik kazanmıştır. Aşağıda, birinci aşamanın kısa bir değerlendirilmesi
    yapıldıktan sonra ağırlıklı olarak son on, on beş yılda yapılmış çalışmalar
    üzerinde durulacaktır. Yazının son bölümünde ise, on dokuzuncu yüzyıl
    Osmanlı tarihi, modernleşme paradigmasına başvurulmadan nasıl yazıl-
    malı, sorusuna cevap aranılmaya çalışılacaktır.
    #8226; #8226; #8226;
    1970 ve 1980#8217;li yıllarda Osmanlı çalışmaları, iktisat tarihçiliği etkisinde
    şekillendi. Bu dönemde genel anlamda akademik tarihçiliğin ve özellikle
    de iktisat tarihçiliğinin gündemini, azgelişmişlik, bağımlılık, tarımsal yapı-
    lar, feodalizm, Asya tipi üretim tarzı ve kapitalizme geçiş konuları oluştur-
    maktaydı. Bununla birlikte, siyasî fikir tarihçiliği ağırlığını korumaya de-
    vam etmiştir. İktisat tarihçiliği literatüründe Abdülhamid döneminin, ayrı
    bir alt dönem olarak ele alınmadığı görülür. Ayrıca, on dokuzuncu yüzyıl
    sonları ve yirminci yüzyıl başlarındaki tarım, eğitim, ulaşım ve demiryolla-
    rına ilişkin çalışmalar da, Abdülhamid döneminde önemli kalkınma ham-
    lelerinin gerçekleştirilmiş olduğunu bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.
    3
    İktisat tarihçiliğinin ideoloji dışı teknik söylemi, Abdülhamid dönemi ta-
    rihçiliğindeki siyasî ve ideolojik kutuplaşmadan daha az etkilenilmesine
    yol açmıştır. Böylece, dönemin özellikle malî politikaları ve altyapı alanın-
    daki hamleleri sağduyuyla değerlendirilebilmiştir.
    1930#8217;lu yılların Cumhuriyet ideolojisi Osmanlı geçmişini topyekün red-
    detme eğilimindeyken, 1940 ve 1950#8217;li yıllara gelindiğinde bu durum değiş-
    meye başlamıştır. Örneğin, Tanzimat reformculuğuyla barışma yoluna gi-
    dilmiş, ancak Abdülhamid dönemini modernleşme çizgisinden sapma, ge-
    riye dönüş ve İslâmî gericilik olarak niteleyen ve en keskin ifadesini Niyazi
    Berkes#8217;te bulmuş olan anlayış önemli ölçüde muhafaza edilmiştir. Sözko-
    nusu anlayışın akademik tarihçilik alanında aşılmasında, Engin Deniz
    73
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    3 Tarım konusunda örnek olarak bkz. Donald Quataert, #8220;Ottoman Reform and Agricultu-
    re in Anatolia, 1876-1908#8221;, Doktora Tezi, University Of California, Los Angeles, 1973.
    Tevfik Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1998. Demiryolları
    konusundaki çalışmalar hayli kabarık olduğu için burada örneklenmeyecektir. Eğitim-
    le ilgili çalışmalara örnekler ise ilerde verilecektir.
    Page 4
    Akarlı#8217;nın 1976 yılında Princeton Üniversitesi#8217;nde tamamlamış olduğu
    doktora tezinin katkısı büyüktür.
    4
    Akarlı#8217;nın çalışmasında iç ve dış politika
    ile malî konular önemli yer tutar. Özellikle dış politika ve finans alanında
    Avrupa güçlerine nasıl direnildiğinin gösterilmiş olması, döneme ilişkin
    daha sağduyulu bir yorumun ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Akarlı#8217;nın,
    Abdülhamid döneminde gerçekleştirilen altyapı atılımlarının, Millî Müca-
    delenin ve Cumhuriyet Türkiye#8217;sinin kuruluş hamlelerinin başarıya ulaş-
    ması açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulaması, Abdülhamid reji-
    mine karşı daha ılımlı bir yaklaşımın ortaya çıkmasını kolaylaştırmıştır. Yi-
    ne bu dönemde, Donald Quataert#8217;in aşağıdan yukarıya bir sosyal tarih ça-
    lışması olarak niteleyebileceğimiz Osmanlı Devleti#8217;nde Avrupa İktisadi Ya-
    yılımı ve Direniş adlı kitabı, son dönem Osmanlı tarihine Türkiye siyaseti-
    nin dar kalıplarıyla yaklaşılmamasının yeni açılımlar sağlayabileceğini or-
    taya koymuştur.
    5
    Şevket Pamuk#8217;un ondokuzuncu yüzyılın son on yılında,
    yani Abdülhamid döneminde, malî ve iktisadî konularda hayli iyi bir per-
    formans gösterilmiş olduğunu ortaya koyması da bu çerçevede değerlendi-
    rilebilir.
    6
    Kısacası, iktisat tarihçiliğinin, Abdülhamid dönemine ilişkin red-
    detme çabalarını boşa çıkarmadaki rolü inkâr edilemez.
    Yeni tarihçiliğin ayırt edici özelliği, bir yandan ondokuzuncu yüzyılda,
    diğer yandan da Osmanlı#8217;dan Cumhuriyet#8217;e geçişteki sürekliliği ön plana
    çıkartmış olmasıdır. Akarlı#8217;nın, Abdülhamid döneminin siyasal, ekonomik
    ve idarî gelişmelerini, İkinci Mahmud dönemi öncesinden İkinci Meşruti-
    yet#8217;e, hatta Cumhuriyet#8217;in ilk yıllarına kadar uzanan bir perspektif içinde
    incelemesi, bu yeni yaklaşıma örnek olarak gösterilebilir. Akarlı#8217;nın tezi her
    ne kadar Abdülhamid dönemi üzerine yoğunlaşıyorsa da bir bakıma #8220;uzun
    on dokuzuncu yüzyıl#8221; perspektifiyle yazılmıştır. Cumhuriyet tarihine gön-
    derme yapan ve böylece de Osmanlı#8217;dan Cumhuriyet#8217;e geçişte sürekliliği
    vurgulayan bu tezle, Abdülhamid döneminin, modernleşme ve çağdaşlaş-
    ma sürecinin bir parçası olduğu görüşü ağırlık kazanmaya başlamıştır.
    Akarlı#8217;nın çalışmasını, İlber Ortaylı#8217;nın İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
    adlı kitabıyla birarada düşünmek yararlı olacaktır.
    7
    Her iki çalışmada da,
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    74
    4 Yayımlanmamış olmasına rağmen bu çalışmanın bir klasik haline geldiğini söylemek
    gerekir. Engin Deniz Akarlı, #8220;The Problems of External Pressures, Power Struggles, and
    Budgetary Deficits in Ottoman Politics under Abdülhamid II (1876-1909): Origins and
    Solutions#8221;, Doktora Tezi, Princeton University, 1976.
    5 Donald Quataert, Osmanlı Devleti#8217;nde Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş (1881-1908),
    çev. Sabri Tekay, Ankara: Yurt Yayınları, 1987.
    6 Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme, 1820-1913, 2. baskı, İs-
    tanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1994.
    7 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, 1. baskı, İstanbul: Hil Yayınları, 1983.
    Page 5
    on dokuzuncu yüzyıl tarihi uzun dönemli bir perspektifle ele alınmış ve ko-
    puşlardan çok sürekliliğe vurgu yapılmıştır. Bu benzerliğe rağmen Ortay-
    lı#8217;nın, Abdülhamid dönemini önemli ölçüde kapsam dışında bırakıp, daha
    çok Tanzimat dönemi idarî ve hukukî reformları ve Balkanlar#8217;da milliyetçi-
    lik konularına yoğunlaşmış olduğunu görüyoruz. Ortaylı, Tanzimat döne-
    mini uzun dönemli tarihsel bir perspektif içinde değerlendirirken, Akarlı
    aynı yaklaşımı Abdülhamid dönemi için göstermiştir. Konuya Abdülhamid
    dönemi tarihçiliği açısından bakıldığında, sözkonusu dönemi modernleş-
    me anlatısına dahil etmek noktasında Akarlı#8217;nın tezinin, Osmanlı tarihçili-
    ğinde izleri, Ortaylı#8217;nın bahsi geçen çalışmasında da görülen önemli bir ek-
    sikliği giderdiği söylenebilir.
    Abdülhamid dönemi tarihçiliğindeki bu ilk dönem revizyon arayışına
    ilişkin örnekleri çoğaltmak mümkündür. Stanford Shaw#8217;un Abdülhamid#8217;i
    #8220;son Tanzimat padişahı#8221; olarak niteleyen çalışmasının, #8220;resmî#8221; kanadın bu
    dönemi İslâmî gericilik olarak gören aşırılığının törpülenmesinde ve döne-
    min, Tanzimat ve modernleşme paradigması içine dahil edilmesindeki ro-
    lü inkâr edilemez.
    8
    Sonuç olarak #8220;Kızıl Sultan mı, Ulu Hakan mı?#8221; tartışma-
    sı, yerini, Abdülhamid#8217;in otokratik ve İslâmî yönü ağır basan bir siyasal re-
    jim altında Tanzimat çizgisinde modernleşmeci bir padişah olduğunun
    teslim edilmesi şeklinde bir senteze bırakmış görünmektedir. Artık sözko-
    nusu sentezin farklı ideolojik-siyasî perspektiflere denk düşen yeni varyas-
    yonları ortaya çıkmaya başlamıştır. Örneğin Kemal Karpat#8217;ın, Abdülha-
    mid#8217;in modernleşmeci siyasetiyle bir tür Osmanlı milliyetçiliği olarak yo-
    rumladığı İslâm ve Türklük eksenli siyasetini temel alarak bugünün Ata-
    türkçü kesimleriyle ılımlı İslâmcı kesimlerini uzlaştırma arzusu, aynı reviz-
    yonist anlayışın 1990#8217;lar sonu Türkiye siyasetinin merkeziyetçi çizgisini ye-
    niden biçimlendirme çabasını yansıtır.
    9
    Yukarıda kısaca özetlediğimiz revizyonist tarihçilik anlayışı Abdülha-
    mid dönemini, Osmanlı-Türkiye modernleşmesi anlatısı içine dahil etmiş
    olsa bile, Avrupa-merkezci bir modernleşme anlayışının dışına çıkma ko-
    75
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    8 Stanford Shaw, #8220;Sultan Abdülhamid II: Last Man of the Tanzimat#8221;, Tanzimat#8217;ın 150. Yıl-
    dönümü Uluslarası Sempozyumu (Bildiriler), Ankara: Millî Kütüphane, 1989. Bu yeni
    sentez açık ifadesini, Eric Zürcher#8217;in ders kitabı formatındaki Modernleşen Türkiye#8217;nin
    Tarihi adlı eserinin, Abdülhamid Dönemi#8217;ni #8220;Gerici İstibdat ya da Islahatların Doruğu#8221;
    şeklinde tanımlayan bölümüyle bulmuştur. Başlıktan da anlaşılacağı üzere Zürcher,
    her iki keskin yorumu da yumuşatıp bir orta yol bulmaya çalışmaktadır. Bir yandan re-
    jimin otokratik yönüne, diğer yandan da reform çabalarındaki sürekliliğe ve bu dö-
    nemdeki önemli atılımlara işaret etmektedir. Erik Zürcher, Modernleşen Türkiye#8217;nin
    Tarihi, İstanbul: İletişim Yayınları, 1993.
    9 Kemal Karpat, The Politicization of Islam: Reconstructing Identity, State, Faith, and
    Community in the late Ottoman State, Oxford: Oxford University Press, 2001.
    Page 6
    nusunda başarılı olamamıştır. Osmanlı-Türkiye tarihçiliğini kuşatmış olan
    bu modernleşme anlayışı, tarih anlatısını Batı karşısında gecikmişlik tema-
    sı üzerine bina etmiştir. Böyle bir yaklaşım kendini, çağdaşlaşma veya Av-
    rupalılaşma ideolojisinde yoğun olarak gösterir. Bununla birlikte, modern-
    leşme temasının karşılaştırmalı bir perspektife de imkân sağladığı belirtil-
    melidir. Kuşkusuz tarihin karşılaştırmalı bir perspektifle ele alınması, ilk
    bakışta son derece olumlu karşılanabilir. Ancak, Osmanlı modernleşmesi-
    nin, Avrupa olarak soyutlanan, idealize edilmiş bir kurguya gönderme ya-
    pılarak, gecikmişliğin yarattığı sorunlar çerçevesinde anlatılmasının, Os-
    manlı toplumuna ve siyasî elitine ancak Avrupa örneğini model almaktan
    ibaret bir tarihsel öznellik atfetmek anlamına geleceği açıktır. Türkiye ile il-
    gili literatürde her ikisi de geç modernleşmeler olarak değerlendirilen Os-
    manlı ve Rusya örneklerinin karşılaştırılmasına sıklıkla başvurulmuş ve Os-
    manlı#8217;nın Rusya#8217;ya göre modernleşme sürecine daha geç yönelmiş olması,
    sürecin Osmanlı-Türkiye örneğinde daha sorunlu yaşanmasının en önem-
    li nedeni olarak gösterilmiştir. Böyle yaklaşımların barındırdığı sorun, tari-
    hin sadece bir modernleşme süreci olarak hikâyelendirilmiş olması değil,
    aynı zamanda, modernleşmenin Avrupa-merkezci bir varyantına bağlı ka-
    lınıyor olmasındadır. Kuşkusuz 1970#8217;li ve 1980#8217;li yılların koşullarında Os-
    manlı-Türkiye tarihini #8220;biz bize benzeriz#8221;ci anlayışın ötesinde karşılaştır-
    malı bir perspektifle incelemek önemli bir kazanım olarak görülebilir. An-
    cak sözkonusu #8220;geç modernleşme#8221; paradigmalarının bugün bile önemli
    bir itibara sahip olması, Türkiyeli entelektüelin Edward Said sonrası hayli
    geniş olan oryantalizm literatürüne rağmen en sığ şekliyle Avrupa-merkez-
    ci bir tarih anlayışından hâlâ sıyrılamamış olduğunu ortaya koymaktadır.
    10
    Oryantalizm ve Avrupa-merkezci tarih anlayışına ilişkin tartışmaları bu
    yazının sınırları içinde derinleştirmek mümkün değil. Ancak tarihe, #8220;geç
    modernleşmenin yarattığı anomaliler#8221; şeklinde yaklaşmanın, örneğin Al-
    manya ve Japonya tarihçiliğinde hem tarih yazıcılığı hem de epistemoloji
    sorunu olarak eleştirilmiş olduğunu belirtmekle yetineceğim.
    11
    Almanya
    tarihçiliğinde geç kalmışlık paradigması uzun süre Almanya siyasetindeki
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    76
    10 Böyle bir yaklaşıma örnek olarak bkz. Murat Belge, #8220;Batılılaşma: Türkiye ve Rusya#8221;, Mo-
    dern Türkiye#8217;de Siyasi Düşünce, c. 3, Modernleşme ve Batıcılık, İstanbul: İletişim Yayın-
    ları, 2002. Belge#8217;nin Rusya ile Osmanlı modernleşmesi karşılaştırmasına, İlber Ortay-
    lı#8217;nın görüşlerini büyük oranda karikatürize ederek vardığını belirtmek gerekir. Bkz.
    Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı.
    11 Almanya tarihçiliği için bkz. David Blackbourn ve Geoff Eley, The Peculiarities of Ger-
    man History: Bourgeois Society and Politics in Nineteenth-Century Germany, Oxford ve
    New York: Oxford University Press, 1984. Japonya tarihçiliği için bkz. Harry D. Harootu-
    nian, Overcome by Modernity: History, Culture and Community in Interwar Japan, New
    Jersey: Princeton University Press, 2000.
    Page 7
    her türlü otoriter gelişmenin en önemli nedeni olarak gösterilmişti. Örne-
    ğin Nazizmi, Alman kapitalizminin ve siyasetinin güncel sorunlarıyla açık-
    lamak yerine, sorunun kaynağı geçmişte aranmış ve anomali olarak değer-
    lendirilen güncel olgular temelde modernleşme sürecinin gecikmişliğiyle
    açıklanmıştı.
    12
    Osmanlı-Türkiye tarihinde benzer yaklaşımlar, Türkiye si-
    yasetinde bugün yaşanan birçok sorunu, örneğin ordunun siyasetteki ağır-
    lıklı rolünü, devletin sözde #8216;ceberut#8217; niteliğini ve sivil toplumun sözde #8216;güç-
    süz#8217; oluşunu, yine modernleşmenin gecikmişliğinin yarattığı anomaliler
    silsilesine gönderme yaparak açıklama kolaycılığına yönelmiştir. Kuşkusuz
    bütün bu eleştirileri, modernleşme paradigmasının ve Avrupa-merkezci
    yaklaşımların önemli ölçüde itibar kaybettiği bir ortamda yapıyoruz. Ab-
    dülhamid döneminin Avrupa-merkezci bir modernleşme paradigması çer-
    çevesinde bile olsa ondokuzuncu yüzyıl Osmanlı tarihi bütünlüğü içine da-
    hil edilmesinin önemli bir başarı ve tarihçiliğimizde bir ilerleme olarak de-
    ğerlendirilmesi gereken bir dönemde tarihin, modernleşme süreci olarak
    kavramsallaştırılmasının epistemolojik ve siyasî boyutlarına ilişkin bir
    eleştiri başlatmanın mümkün olamayacağını kabul etmeliyiz. Son on yılın
    akademik tarihçiliği böyle bir sorgulamayı artık olanaklı hale getirmiştir.
    #8226; #8226; #8226;
    Son on, on beş yılda Osmanlı tarihçiliğinin önemli bir dönüşüm geçir-
    diğini görüyoruz. Genel olarak tarihçilik alanında son çeyrek asırda günde-
    me gelen teorik arayışların bu dönüşümde önemli bir payı olmuştur. Os-
    manlı tarih yazıcılığının teorik gündemi zaman içerisinde, Avrupa tarihçi-
    liğine daha çok yaklaşmış ve Osmanlı literatürünün uluslararası tarihçilik
    alanındaki marjinal konumu bir miktar kırılmıştır. Sözkonusu yönelimin
    izleri, örneğin, Osmanlı tarihiyle ilgili makalelerin itibarlı Avrupa tarihi
    dergilerinde eskiye oranla daha çok yayımlanıyor olmasında gözlenebilir.
    13
    Ders kitabı niteliğindeki yeni çalışmaların Avrupa tarihi dizileri kapsamın-
    77
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    12 Almanya için bkz. Blackbourn ve Eley, The Peculiarities of German History: Bourgeois
    Society and Politics in Nineteenth-Century Germany. Japonya için bkz. Harootunian,
    Overcome by Modernity: History, Culture and Community in Interwar Japan.
    13 Comparative Studies in Society and History, European History Quarterly ve American
    Historical Review gibi itibarlı akademik dergilerin, sayfalarında teorik açılımlı Osman-
    lı tarihi çalışmalarına yer vermesi ve International Labor and Working-Class History
    dergisinin, sonbahar 2001 tarihli sayısını Osmanlı emek tarihçiliğine ayırmış olması
    akla ilk gelen örneklerdir. Örnek olarak bkz. Carter Findley, #8220;An Ottoman Occidenta-
    list in Europe: Ahmed Midhat Meets Madame Gülnar, 1889#8221;, American Historical Re-
    view, 1998, c. 103, sy. 1. Cengiz Kırlı, #8220;A Profile of the Labor Force in Early Nineteenth-
    Century Istanbul#8221;, International Labor and Working-Class History, 2001, sy. 60. Selim
    Deringil, #8220;They Live in a State of Nomadism and Savagery: The Late Ottoman Empire
    and the Post-Colonial Debate#8221;, Comparative Studies in Society and History, 2003, c. 45,
    sy. 2.
    Page 8
    da yayımlanıyor olması da bu bakımdan önemlidir.
    14
    Ayrıca, Ortadoğu ça-
    lışmaları gibi saha araştırmaları dergilerinin teorik ağırlıklı yazılara daha
    fazla yer vermeleri ve bu dergilerin yeni paradigmatik arayışları teşvik et-
    meleri de bu çerçevede değerlendirilebilir.
    15
    Kuşkusuz bütün bu gelişmeler
    son derece sınırlıdır. Buna rağmen son on, on beş yıl zarfında yeni bir lite-
    ratür ve tarihçilik anlayışının ortaya çıktığını görmekteyiz. Bu yeni literatü-
    rün ayırt edici özellikleri arasında, Avrupa tarihçiliğinin kavramsal çerçeve-
    sine aşinalık, modernleşme paradigmasının Avrupa-merkezci varyantına
    getirilen eleştiri ve Osmanlı tarihini dünya tarihi bütünlüğü içinde kurgu-
    lama çabalarını sayabiliriz. Bu yeni literatür bir yandan Osmanlı tarihinin
    dünya tarihi içindeki konumunu güçlendirirken diğer yandan da Osmanlı
    tarihçisinin uluslararası akademik camiadaki saygınlığını artırmıştır.
    Yukarıda kısaca değindiğimiz gelişmeler Abdülhamid dönemi tarihçili-
    ğini de derinden etkilemiştir. Abdülhamid dönemi tarihçiliği bu dönemde,
    bir önceki bölümde kısaca özetlediğimiz ilk revizyon çabasının birikimini
    de devralarak önemli bir teorik atılım gerçekleştirmiştir. Aşağıda, son on
    yılda yayınlanan bazı monografik çalışmaları ve doktora tezlerini kısaca
    gözden geçirerek yeni tarihçiliğin ayırt edici yönlerini belirlemeye çalışa-
    cağım.
    16
    Bir önceki dönemin literatürüyle karşılaştırıldığında, yeni tarihçiliğin en
    önemli özelliğinin, modernleşmeyi, yerel koşulların yarattığı farklılıkları da
    kapsayacak şekilde ortak küresel bir zamansallık içinde işleyen bir süreç
    olarak kurgulamak olduğunu söyleyebiliriz. Ortak küresel-zaman fikri, Av-
    rupa-merkezci yaklaşımların aşılmasında önemli rol oynamıştır. Böylece,
    ondokuzuncu yüzyıl Osmanlı modernleşmesinin, idealize edilmiş bir Avru-
    pa örneğinin gecikmiş bir türevi olarak kurgulanması aşılmıştır. Yeni çalış-
    malarda Rusya, Japonya, Almanya ve Fransa#8217;yla benzerlikler ve eşzamanlı-
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    78
    14 Aşağıdaki iki kitap Cambridge University Press#8217;in Avrupa tarihinde yeni yaklaşımlar se-
    risi içinde yayınlanmıştır: Daniel Goffman, The Ottoman Empire and Early Modern Eu-
    rope, New Approaches to European History, New York: Cambridge University Press,
    2002; Donald Quataert, The Ottoman Empire, 1700-1922, New Approaches to European
    History, Cambridge: Cambridge University Press, 2001.
    15 International Journal of Middle East Studies dergisinin (IJMES) 2002 yılında 34 numa-
    ralı sayısını sömürgecilik sonrası çalışmaların (postcolonial theory) sağladığı teorik
    imkânlar ışığında, Ortadoğu ve Orta Asya çalışmalarında yeni arayışlara ayırması bu
    çerçevede anlamlıdır. Bu sayıda yer alan makalelere örnek olarak bkz. Deniz Kandiyo-
    ti, #8220;Post-Colonialism Compared: Potentials and Limitations in the Middle East and
    Central Asia#8221;, International Journal of Middle East Studies, 2002, sy. 34.
    16 Avrupa ve Amerikan üniversitelerinde yapılan doktora tezlerine vurgu yapmamın se-
    bebi, yerli çalışmaları küçümsemek değil, aksine bilimsellik normunun İngilizce yaz-
    mak ve sözkonusu akademik ortamla ve ilgili dergileriyle ilişkili olmak şekilde koloni-
    ze edilmiş olduğunu vurgulamak içindir.
    Page 9
    lıklar ön plana çıkartılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede değerlendirilebile-
    cek çalışmalar sınırlı olmakla birlikte hayli yol kat edildiğini söyleyebiliriz.
    Abdülhamid dönemi tarihçiliğinin bu yeni evresinde Selim Deringil#8217;in
    ideoloji ve siyaset ağırlıklı çalışmaları öncü bir rol oynamıştır. Deringil, Ab-
    dülhamid dönemi siyaset ve ideolojisini, meşruiyet paradigması ve ulusla-
    rarası arenada sembolik düzlemde yürütülen rekabete gönderme yaparak
    incelemiştir. Bu çalışmanın önemi, farklı siyasî coğrafyalarda cereyan eden
    tarihsel deneyimleri ortak bir küresel zamansallık içinde incelemesinde ve
    farklı örnekler arasında gelişmişlik veya gecikmişlik açısından bir sıralama-
    ya tabi tutmamasında yatmaktadır.
    17
    Bu doğrultudaki bir diğer örneği,
    Benjamin Fortna#8217;nın Abdülhamid dönemi eğitim sistemiyle ilgili çalışması
    oluşturmaktadır.
    18
    Fortna, Abdülhamid dönemi müfredatında dinî ve ahla-
    kî değerlerin ağırlık kazanmasını, Rusya, Fransa ve bazı başka ülkelerdeki
    benzer ve eşzamanlı gelişmelerle ilişkilendirmekte ve Osmanlı#8217;daki eğitim
    politikalarını Batı#8217;yı örnek alma çabasının bir ürünü olarak değil, yerel ih-
    tiyaçların doğurduğu uygulamalar olarak değerlendirmektedir. Fortna
    farklı ülkelerdeki benzer uygulamaları karşılaştırırken, küresel bir saatin iş-
    lemekte olduğu fikrini ön plana çıkarmış ve örneğin Osmanlı ve Rusya mo-
    dernleşmelerinde bir gecikmişlik paradigmasına başvurmamıştır. Kısacası
    yazar, eğitim sisteminde İslâmî öğelerin ağırlık kazanmasını, modernleşme
    veya Batılılaşma çizgisinden bir kopuş olarak değil, aksine modernleşme-
    nin bir gereği olarak değerlendirmiştir.
    Son yıllarda Abdülhamid dönemi eğitim sistemiyle ilgili çalışmalarda
    bir artış gözlenmektedir.
    19
    Modern devletin, toplumu ve bireyleri ideolojik
    ve siyasî olarak biçimlendirme doğrultusundaki en önemli faaliyet alanla-
    rından birisi olan eğitimle ilgili araştırmalar, dönemin tarihini anlamak
    açısından son derece önemlidir. Abdülhamid dönemi tarihçiliğindeki bu
    yeni eğilim kapsamında değerlendirilebilecek bir çalışma olması nedeniy-
    79
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    17 Selim Deringil, İktidarın Sembolleri ve İdeoloji: II. Abdülhamid Dönemi (1876-1909),
    çev. Gül Çağalı Güven, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002.
    18 Benjamin Fortna, #8220;Islamic Morality in Late Ottoman #8216;Secular#8217; Schools#8221;, International
    Journal of Middle East Studies, 2000, sy. 32; Benjamin Fortna, Imperial Classroom: Is-
    lam, the State, and Education in the Late Ottoman Empire, Oxford: Oxford University
    Press, 2002.
    19 Eğitim alanındaki çalışmaların hepsini burada vermek mümkün görünmemektedir.
    Konuyla ilgili iki örnek için bkz. Bayram Kodaman, Abdülhamid Dönemi Eğitim Siste-
    mi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1990; Mehmet Ö. Alkan, #8220;Ölçülebilir Veriler-
    le Tanzimat Sonrası Osmanlı Modernleşmesi#8221;, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi,
    1996; Mehmet Ö. Alkan, #8220;Modernization from Empire to Republic and Education in
    the Process of Nationalism#8221;, Ottoman Past and Today#8217;s Turkey, Kemal Karpat (der.), Le-
    iden: Brill, 2000.
    Page 10
    le burada yalnızca Akşin Somel#8217;in araştırmasına değinmekle yetineceğim.
    Gerçi, Avrupa-merkezci modernleşme paradigmasıyla hesaplaşmanın So-
    mel#8217;in doğrudan gündeminde olduğunu söylemek zordur. Somel#8217;in çalış-
    ması yine de, Abdülhamid dönemini ondokuzuncu yüzyıl bütünlüğü içine
    entegre edebilmesi bakımından önemlidir. Bu yönüyle de, yukarıda kısaca
    değinmiş olduğum birinci dalga revizyonist tarihçiliğe daha yakın durmak-
    tadır. Somel, Abdülhamid dönemi eğitimiyle ilgili gelişmeleri Tanzimat#8217;tan
    itibaren başlayan uzun dönemli bir perspektif içinde ele almıştır. Örneğin
    müfredatın dinî içeriğinin pekiştirilmesinin yalnızca Abdülhamid döne-
    minde değil, Tanzimat döneminde de sözkonusu olduğunu vurgulamıştır.
    Bu tespitiyle yazarın, ideolojik eğilimler açısından Tanzimat ve Abdülha-
    mid dönemlerini birbirinden farklıymış gibi gösterme eğilimlerini eleştir-
    miş olduğu görülür.
    20
    Bunlardan başka Somel#8217;in çalışması, eğitimle ilgili
    uygulamaları, sosyal disiplin, modern siyaset ve modern devlet kavramla-
    rıyla açıkladığı için yeni literatür kapsamında değerlendirilmelidir.
    21
    Elizabeth Frierson#8217;un, Abdülhamid döneminde devlet, basın ve top-
    lumsal cinsiyet konularını temel alan ve ağırlıkla #8220;kamusal alan#8221; kavramı
    üzerine kurulmuş olan doktora tezi ile bazı makaleleri, yeni tarihçiliğin te-
    orik tartışmalara ağırlık veren kesimine örnek teşkil etmektedir.
    22
    Frierson,
    Abdülhamid döneminde yaygınlaşan kadın dergilerini inceleyerek Osman-
    lı kamusal alanının alt ve orta sınıf eğitim görmüş kadınları da kapsayacak
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    80
    20 Selçuk Akşin Somel, The Modernization of Public Education in the Ottoman Empire,
    1839-1908: Islamization, Autocracy, and Discipline, Leiden: Brill Academic Publishers,
    2001.
    21 Gökhan Çetinsaya#8217;nın İkinci Abdülhamid#8217;in Irak ve aşiret siyasetiyle ilgili doktora ça-
    lışması yukarıdaki çerçevede değerlendirilebilir. Çetinsaya#8217;nın çalışmasında, din, tari-
    kat ve halk İslâmı boyutlarının taşıdığa ağırlığa rağmen, Abdülhamid#8217;in temel kaygısı-
    nın Osmanlı coğrafyasının parçalı yapısını modern devlet ve siyasetin gerekleri doğ-
    rultusunda bütünleştirmek olduğu ortaya konulmuştur. Gökhan Çetinsaya, #8220;Ottoman
    Administration of Iraq, 1890-1908#8221;, Doktora Tezi, University of Manchester, 1994; Gök-
    han Çetinsaya, #8220;II. Abdülhamid Döneminde Kuzey Irak#8217;da Tarikat, Aşiret ve Siyaset,#8221;
    Dîvân İlmî Araştırmalar, 1999, sy. 7. Yine bu çerçevede değerlendirilmesi mümkün
    olan bir başka çalışma için bkz. Bayram Kodaman, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan Il.
    Abdülhamid#8217;in Doğu Anadolu Politikası, İstanbul: Orkun, 1983.
    22 Elizabeth B. Frierson, #8220;Unimagined Communities: Women and Education in the Late
    Ottoman Empire, 1876-1909,#8221; Critical Matrix, 1995, c. 9, sy. 2; Elizabeth B. Frierson,
    #8220;Unimagined Communities: State, Press, and Gender in the Hamidian Era#8221;, Doktora
    Tezi, Princeton University, 1996; Elizabeth B. Frierson, #8220;Cheap and Easy: The Creation
    of Consumer Culture in Late Ottoman Empire#8221;, Consumption Studies and the History
    of the Ottoman Empire, 1550-1922 An Introduction, Donald Quataert (der.), Albany:
    State University of New York Press, 2000; Elizabeth B. Frierson, #8220;Mirrors Out, Mirrors
    In, Domestication and Rejection of the Foreign in Late-Ottoman Women#8217;s Magazines
    (1875-1908)#8221;, Women, Patronage, and Self-Representation in Islamic Societies, D. Fairc-
    hild Ruggles (der.), Albany: State University of New York Press, 2000.
    Page 11
    şekilde genişlediğini göstermiş, ancak bu kamusallığın kadınlara sunduğu
    imkânların, dönemin patriarkal ve otokratik siyasî kültürü tarafından ko-
    şullandırıldığının altını çizmiştir. Frierson#8217;un çalışmasının önemi, Avrupa-
    merkezci yaklaşımlarda Batı siyasî kültürüne özgü bir olgu olarak kurgula-
    nan kamusal alan kavramını Osmanlı tarihçiliğine, kavramın her türlü
    burjuva liberal ve demokratik özcü içeriklerini dışlayarak başarıyla uygula-
    mış olmasında yatmaktadır. Yeni tarihçiliğe ilişkin bu kısa değerlendirme-
    yi, padişahın monarşik tonları ağır basan sosyal yardım uygulamalarını,
    modern sosyal devletin Osmanlı coğrafyasında aldığı özgül biçim olarak
    kavramsallaştıran ve sözkonusu yorumu Rusya, Almanya ve Japonya ör-
    neklerine gönderme yaparak inceleyen kendi çalışmalarımı hatırlatarak bi-
    tirmek istiyorum.
    23
    Osmanlı İmparatorluğu#8217;nda Sosyal Devlet adlı çalış-
    mamda, tarihsel oluşumlar, herhangi bir modernleşme süreci anlatısına
    başvurulmadan, dahilî siyasî koşulların karmaşık doğasının belirleyiciliği-
    ne vurgu yapılarak açıklanmış ve karşılaştırmalı yaklaşım, farklı modern-
    leşme örneklerinin zaman içindeki göreli dizilişlerinin veya gecikmişlikle-
    rinin tespiti meselesi olarak ele alınmamıştır.
    Abdülhamid dönemiyle ilgili yeni literatürün en önemli özelliğini, Os-
    manlı siyasî elitine tarihsel anlatı içinde tanınmış olan öznellik oluştur-
    maktadır. Bu anlatıda Osmanlı siyasî eliti, gecikmişlik koşullarında idealleş-
    tirilmiş bir Batı modelini yerel koşullara uyarlayan değil, eşzamanlı ve kü-
    resel modernite koşullarında kendi kaderini başka coğrafyaların siyasî elit-
    leri gibi tayin etme yeteneğine sahip bir özne olarak tasavvur edilmiştir. An-
    cak, Avrupa-merkezci tarih anlayışının aşılması açısından son derece
    olumlu bir sıçramaya denk düşen bu yeni anlayışın önemli epistemolojik
    sorunlar içerdiğinin altı çizilmelidir. Bunlardan en önemlisi, Osmanlı tari-
    hini Avrupa tarihçiliğinin teorik ve kavramsal donanımlarıyla yazmanın ge-
    tireceği zorluklarla ilişkilidir. Bu sorun, Avrupa-merkezci yaklaşımları aşma
    kaygısının gündemde olduğu bir ortamda paradoksal bir durum yaratmak-
    tadır. Osmanlı tarihinin, Avrupa tarihçiliğinin kavramsal donanımlarıyla
    yazılmasının, basitçe tarihçiliğimizin uluslararası bilimsel ve akademik dü-
    zeyinin yükselmesi olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Edward Said#8217;in
    oryantalizm eleştirisi, Avrupa-merkezci bir anlayışla Doğu#8217;nun bilgisini
    üretmenin, Doğu üzerinde egemenlik kurma çabasına eşlik ettiği noktasın-
    daydı. Said#8217;in sözkonusu eleştirisi önemli ölçüde Foucault#8217;nun bilgi-iktidar
    81
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    23 Fortna, #8220;Islamic Morality in Late Ottoman #8216;Secular#8217; Schools#8221;, Nadir Özbek, Osmanlı
    İmparatorluğu#8217;nda Sosyal Devlet: Siyaset, İktidar ve Meşruiyet, İstanbul: İletişim Yayın-
    ları, 2002; Nadir Özbek, #8220;Osmanlı#8217;dan Günümüze Türkiye#8217;de Sosyal Devlet#8221;, Toplum ve
    Bilim, 2002, sy. 92.
    Page 12
    ilişkisine yönelik tespitleri üzerine bina edilmişti.
    24
    Ancak Abdülhamid dö-
    nemine ilişkin literatür örneğinde de gördüğümüz gibi yeni anlayış, tarih
    anlatısında Batı#8217;nın Doğu üzerindeki tahakkümünü kırmış, Doğu#8217;ya da Ba-
    tı#8217;yla eşit bir öznellik tanımış görünmektedir. Ancak, Osmanlı tarihçileri-
    nin, Avrupa tarihçiliğinin dilini içselleştirmeleri şeklinde cereyan eden bu
    süreci, bir açıdan, Avrupa-merkezli akademik söylemin genelleşmesi, söz-
    konusu söyleme direniş imkânlarının daraltılması ve böylece zihinlerin bü-
    tünüyle kolonileştirilmesi olarak yorumlamak da mümkündür.
    Postmodern eleştirinin en güçlü göründüğü bir anda moderleşme ide-
    olojisinin genelleşmesi ve hegemonyasını tahkim etmesi gibi paradoksal bir
    durumla karşı karşıyayız. Burada öncelikle tartışılması gereken, genelleşmiş
    bir modernleşme ideolojisini aşmanın nasıl mümkün olabileceğidir. Post-
    kolonyal teorinin günümüzdeki önemli temsilcilerinden Dipesh Chakra-
    barty#8217;nin bu sorunla ilgili önerisi, aydınlanma rasyonel düşüncesinin felse-
    fî mirası üzerinde temellenmiş bütün kavramsal ve epistemolojik donanım-
    ların terk edilmesi noktasındadır.
    25
    Chakrabarty#8217;nin, sözkonusu tespitiyle,
    postmodern teorinin en temel eleştirisini paylaşıyor olduğu açıktır. Tarihin,
    olguların zaman içinde art arda dizilişi, ileriye doğru bir gidiş şeklinde kur-
    gulanması, yine buna bağlı olarak rasyonel bir özne anlayışı, Chakra-
    barty#8217;ye göre aydınlanmacı modernitenin özünü oluşturmaktadır. Yazar, al-
    ternatif epistemolojinin Batı kültür ve düşünce sisteminin tamamıyla dışına
    çıkılarak kurulması gerektiğini ima etmektedir. Ancak bu çözümlemenin,
    özcü ve kültürcü bir boyuta sahip olduğunun altını çizmeliyiz. Gerçekten de
    Chakrabarty#8217;nin kendisi de bu olasılığın farkında görünmektedir. Postmo-
    dern ve postkolonyal eleştirinin en önemli açmazı, moderniteyi bir söylem
    ve kurgu olarak ele alması ve alternatifin ancak başka kültürel oluşumlara
    referansla söylemsel düzeyde kurulabileceğini varsayıyor olmasıdır. Kültü-
    rün ve söylemin de bir siyaset olduğu doğrudur. Ancak kültürel siyaset dahil
    her türlü siyasetin sosyal ilişkiler içindeki öznelerinin belirgin olması son
    derece önemlidir. Böyle bir vurgu bizi içinde bulunulan anın belirleyiciliği-
    ne yöneltir. Başka bir ifadeyle, yeni bir epistemoloji, bugünün siyasetine bir
    müdahale olduğu ölçüde radikal bir eleştiri mahiyeti taşıyabilir.
    26
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    82
    24 Edward Said, Orientalism, New York: Pantheon Books, 1978.
    25 Dipesh Chakrabarty, Provincializing Europe: Postcolonial Thought and Historical Dif-
    ference, Princeton Studies in Culture/Power/History, New Jersey: Princeton University
    Press, 2000.
    26 Harry D. Harootunian, #8220;In the Tiger#8217;s Lair: Socialist Everydayness Enters Post-Mao Chi-
    na (Review essay on Streetlife China by Michael Dutton)#8221;, Postcolonial Studies, 2000, c.
    3, sy. 3; Harry D. Harootunian, History#8217;s Disquiet: Modernity, Cultural Practice, and the
    Question of Everyday Life, Columbia: Columbia University Press, 2000.
    Page 13
    Chakrabarty#8217;nin eleştirisi, bu imkânı bünyesinde barındırmıyor olmak-
    la birlikte, modernitenin bir epistemoloji olarak aşılması amacını taşımak-
    tadır. Oysa Abdülhamid dönemine ilişkin yukarıda özetlediğimiz yeni lite-
    ratür, Osmanlı geçmişinin Avrupa-merkezcilikten arındırılmış küresel ve
    eşzamanlı bir modernleşme süreci anlayışı içine dahil edilmesi amacını
    gütmektedir. Fakat sözkonusu yeni eğilime getirdiğimiz en önemli eleştiri
    modernitenin bir epistemoloji olarak sorunsallaştırılmamış olmasıyla ilgi-
    liydi. Yine bu noktada gündeme getirmemiz gereken ve son yıllarda yaygın-
    laşmaya başlayan bir başka yaklaşım, alternatif moderniteler, Batı-dışı mo-
    derniteler veya melez moderniteler gibi kavramlarda ifade bulmaktadır.
    27
    Osmanlı tarihçiliği alanında henüz doğrudan bir etkisi görülmeyen bu yak-
    laşım, moderniteyi kültürcü ve özcü bir anlayışla yorumladığı için, ortak ve
    eşzamanlı bir modernite anlayışından önemli ölçüde ayrılmaktadır.
    28
    Al-
    ternatif moderniteler kavramıyla, modernleşme ideolojisinin çok kültürcü,
    sivil toplumcu ve globalist yeni bir yorumuna ulaşılmaktadır. Bu yeni ide-
    olojiyi neo-modernizm olarak nitelemek mümkündür. Bugün Avrupa-mer-
    kezci bir modernleşme ideolojisinden çok-kültürlü bir modernleşme ide-
    olojisine yönelişin, kapitalist üretim ilişkilerinin küresel düzlemde çok
    odaklı olarak yeniden şekillenmesinin yarattığı siyasal ihtiyaçlardan kay-
    naklandığı açıktır. Başka bir ifadeyle, genelleştirilmiş bir modernite anlayı-
    şının Doğu#8217;ya da teşmil edilmesini, sermaye birikiminin küresel ihtiyaçla-
    rına denk düşen bir ideoloji, yeni bir hegemonya arayışı olarak nitelemek
    gerekmektedir.
    29
    Modernleşme anlatısının, Avrupa#8217;yı ayrıcalıklı bir ko-
    numda kurgulaması nasıl belli bir iktidar ilişkisine tekabül ediyor idiyse,
    şimdi de Avrupa dışı siyasal coğrafyaların modernleşme anlatısı içine ikin-
    cil ve türev bir konumda olmadan #8220;eşitlikçi#8221; bir tarzda dahil edilmelerinin
    başka bir iktidar ilişkisine denk düşüyor olduğunu aynı şekilde dikkate al-
    mak durumundayız.
    Yukarıdaki tartışmaları, Abdülhamid dönemine ilişkin yeni literatürle
    ilişkisi içinde daha somut olarak ifade etmemiz gerekmektedir. Bu nokta-
    83
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    27 Dilip Parameshwar Gaonkar, Alternative Modernities, North Carolina: Duke University
    Press, 2001. Ortadoğu çalışmaları alanında bu yaklaşıma örnek olarak bkz. Dale F. Eic-
    kelman, #8220;Islam and the Languages of Modernity#8221;, Daedalus, 2000, c. 129, sy. 1; Nilüfer
    Göle, #8220;Batı-dışı Modernlik: Kavram Üzerine#8221;, Melez Desenler, İstanbul: Metis Yayınları,
    2000; Nilüfer Göle, #8220;Snapshots of Islamic Modernities#8221;, Daedalus, 2000, c. 129, sy. 1.
    28 Ortak ve eşzamanlı modernite anlayışına örnek olarak bkz. Huri İslamoğlu, #8220;Moderni-
    ties Compared: State Transformations and Constitutions of Property in the Qing and
    Ottoman Empires,#8221; Journal of Early Modern History, 2001, c. 5, sy. 4.
    29 Arif Dirlik, #8220;Modernity as History: Post-Revolutionary China, Globalization and the
    Question of Modernity#8221;, Social History, 2002, c. 27, sy. 1; Arif Dirlik, #8220;Rethinking Colo-
    nialism: Globalization, Postcolonialism, and the Nation,#8221; Interviews, 2002, c. 4, sy. 3.
    Page 14
    da, Avrupa sosyal tarihçiliğinin Habermas#8217;a borçlu olduğu ve kendi çalış-
    malarımda da sıklıkla başvurduğum kamusal alan kavramının Osmanlı ta-
    rihi kapsamında kullanılışı örneği üzerinde durmak yararlı olacaktır. Ha-
    bermas#8217;ın klasik formülasyonunda kamusal alan kavramı, aile ile devlet
    arasında burjuva liberal bireyin rasyonel siyasî bir özne olarak kendisini
    kurduğu ve bu anlamda burjuva siyasetinin şekillendiği zemin olarak ta-
    nımlanmıştır. Kamusal alan ve sivil toplum kavramlarında ifadesini bulan
    siyasal olguların, şehir kültürünün, sivil inisiyatifin ve rasyonel zihniyetin
    yeşerdiği Avrupa tarihine ait kavramlar olduğu, bu ve benzeri kavramların
    güçlü devlet ve cemaat kültürünün belirleyici olduğu Doğu toplumlarını
    anlamak için yararlı olamayacağı şeklindeki itirazların yeni olmadığını bi-
    liyoruz.
    30
    Bu tarz itirazlar, kültür ve medeniyeti özcü bir yaklaşımla kurgu-
    layıp her kültürel öbek için farklı kavramsal çerçeve öneriyor oluşu nede-
    niyle kolayca eleştirilebilir. Ayrıca, kavramların analitik araçlar olduğu,
    kendilerinden menkul kültürel veya başka türlü anlamlar ve özler taşıma-
    dıkları ve kavramlara yüklenen anlamların tarihsel anlatının yaratıcısı ko-
    numundaki tarihçinin eseri olduğunu unutmamalıyız. Gerçekten de kaba-
    ca son on beş yıl içerisinde sosyal tarihçilik ve kültür tarihçiliği kamusal
    alan kavramını Habermascı burjuva liberal özünden önemli ölçüde uzak-
    laştırmış ve kavrama toplumsal sınıf ve grupları bütün çeşitliliği ve karma-
    şıklığı içinde kuşatan geniş, çoğul, uzlaşmaya açık ama çatışmayı da barın-
    dıran, rasyonel olması gerekmeyen bir siyaset zemini olarak yeni bir anlam
    kazandırmıştır. Özellikle Geoff Eley#8217;nin çalışmalarında kamusal alan kav-
    ramı, Gramsci#8217;nin hegemonya kavramından da faydalanılarak, siyasetin
    cereyan ettiği zemin anlamında kullanılmıştır.
    31
    Geniş, konjonktürel ve arı-
    zî bir yaklaşımla tanımlandığı takdirde kamusal alan kavramı, her türlü
    kültürel özcülükten arındırılmış ve toplumsal siyasetin karmaşıklığını ve
    tarihsel belirlenmişliğini kavrayan analitik bir araç haline gelecektir.
    Kamusal alan kavramının yukarıda tanımlandığı şekliyle Osmanlı tarih
    yazıcılığında kullanılmasının hiçbir teorik ve epistemolojik mahzuru olma-
    dığını söyleyebiliriz.
    32
    Örneğin Abdülhamid dönemiyle ilgili kendi çalış-
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    84
    30 Bu konuda yeni bir örnek için bkz. Şerif Mardin, #8220;Civil Society and Islam#8221;, Civil Society,
    Theory, History, Comparison, John A. Hall (der.), Cambridge: Polity Press, 1995.
    31 Geoff Eley, #8220;Nations, Publics, and Political Cultures: Placing Habermas in the Ninete-
    enth Century#8221;, Habermas and the Public Sphere, Craig Calhoun (der.), Cambridge,
    Massachusetts: The MIT Press, 1996. Benzer bir yorum için bkz. Arif Dirlik, #8220;Civil So-
    ciety/Public Sphere in Modern China: As Critical Concepts Versus Heralds of Bourge-
    ois Modernity#8221;, Chinese Social Sciences Quarterly (Zhongguo She Hui Ke Xue Ji Kan),
    1993, sy. 3.
    32 Çin tarihiyle ilgili literatürü değerlendiren yazısında Arif Dirlik, kamusal alan/sivil top-
    lum kavramlarının, Avrupa-merkezci ve kapitalizmin ürünü olmaları gerekçesiyle göz
    ardı edilmemeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Dirlik aynı yazıda kavramların ken- #10002;
    Page 15
    malarımda kamusal alan kavramı, padişahın siyasî otoritesinin kurulduğu
    ve kitlelerin siyasete katılmasının, Abdülhamid#8217;in siyasî kurgusu dahilinde
    gerçekleştiği ölçüde siyasî rejimin meşruiyetinin tahkim edilmesine hiz-
    met eden siyaset zemin olarak tanımlanmıştır. Böylece kamusal alan kav-
    ramına ilerlemeci ve sivil toplumcu bir perspektifle demokratik bir içerik
    atfedilmeden, siyasetin tarihselliğine ve belirleyiciliğine vurgu yapılmış-
    tır.
    33
    Yukarda Elisabeth Frierson#8217;un kamusal alan kavramını, yine özcü bir
    anlam yüklemeden, Abdülhamid dönemi siyasetini anlamak üzere Os-
    manlı tarihine başarıyla uygulamış olduğuna değinmiştik. Burada tanım-
    landığı şekliyle kamusal alan kavramı, bütün karmaşıklık ve bölünmüşlük-
    leriyle tarihsel öznelerin toplumsal siyasal pratiklerinin hiçbir kültürcülü-
    ğe ve özcülüğe kapılmadan tarih anlatımıza dahil edilmesi imkânını sağla-
    yacaktır. Bu yolla tarihi, her hangi bir hat doğrultusunda ilerleyen bir süreç
    olarak değil, tarihsel öznelerin karşılıklı konumlanışlarının belirleyiciliğin-
    de şekillenen bir olgu olarak kurgulamak mümkün olacaktır.
    Abdülhamid dönemine ilişkin yeni literatürün en önemli başarısının
    modernleşme paradigmasının Avrupa-merkezci biçiminin aşılması, Os-
    manlı tarihinin dünya tarihi bütünlüğü içinde kavramsallaştırılmaya çalı-
    şılması ve Osmanlı siyasî elitine atfedilen ikincil öznellik rolünün kırılması
    noktalarında odaklaştığı ifade edilmişti. Bütün bu başarılarına rağmen ye-
    ni literatürün en önemli zaafı kendi tarihselliğinin farkında olmayışı nokta-
    sında odaklanmaktadır. Kendisini doğuran koşullarla ilişkisini kurmadan
    ve bu koşullar içinde tekabül ettiği siyasal ve ideolojik açılımları belirleme-
    den yeni literatürün, tarihçiliğimizin uluslararası niteliğinde bir yükseliş ve
    tekamüle karşılık geldiğini düşünmek doğru olmayacaktır. Yeni literatür,
    geçmişe ilişkin her türlü kurgunun bugüne ait ve bu nedenle de ideolojik
    olduğu ve Osmanlı ve Türkiye siyasî elitini merkeze alarak modernist-his-
    torisist bir epistemolojiyle kurgulanan bir geçmişin, iktidar konumundaki
    kesimlerin egemenliklerini geçmiş-bugün-gelecek dizilimi içinde meşru-
    laştırma işlevine sahip olduğu gerçeğini görme yeteneğinden uzak bulun-
    maktadır. Sözkonusu literatüre getirilmesi gereken eleştiri, geçmişe ait ye-
    ni tasavvurun bugüne ilişkin temsil ettiği siyaset noktasında olmalıdır.
    #8226; #8226; #8226;
    İkinci Abdülhamid dönemi tarihçiliğinin çerçevesini uzun yıllar çizmiş
    olan #8220;Kızıl Sultan mı, Ulu Hakan mı?#8221; kutuplaşmasının Türkiye siyasetin-
    85
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    di başlarına bir anlam ifade etmediğine, basitçe tasvir niteliklerinin olmadığına işaret
    etmektedir. Dirlik#8217;e göre bir söyleme ait kavram ve terimler, farklı sosyal çıkarlar ve ide-
    olojik yönelimlerle ilişkileri içinde programatik hedeflerin oluşturulmasına hizmet et-
    tikleri ölçüde anlam kazanırlar. Bkz. Dirlik, #8220;Civil Society/Public Sphere in Modern
    China: As Critical Concepts Versus Heralds of Bourgeois Modernity#8221;.
    33 Özbek, Osmanlı İmparatorluğu#8217;nda Sosyal Devlet: Siyaset, İktidar ve Meşruiyet.
    Page 16
    deki ideolojik bir bölünmüşlüğe denk düştüğünü inkâr etmek mümkün gö-
    rünmemektedir. Akademik tarihçiliğin de etkisiyle Abdülhamid#8217;e ilişkin ar-
    tık #8220;ne Ulu Hakan, ne de Kızıl Sultan idi#8221; veya #8220;müstebid idi ama aynı za-
    manda ıslahatçıydı#8221; şeklinde, objektiflik ve bilimsellik iddiasıyla örülmüş
    orta yolcu bir tavır ön plana çıkmış bulunmaktadır. Geçmişe ilişkin popü-
    ler tasavvurların ideolojik boyutunu görmek daha kolay iken, akademik ta-
    rihçiliğin bu yönü, bilimsellik iddiası ardına gizlenmiş olması nedeniyle
    daha zordur. Oysa, tarihçinin tasavvur ettiği geçmiş ile tarihçinin bizzat
    içinde bulunduğu bugün#8217;ün aynı zamansal düzlemde bulunduğu hatırlan-
    dığında, Abdülhamid dönemini ılımlı ve orta yolcu bir yaklaşımla Osman-
    lı-Türkiye modernleşmesi sürekliliği kurgusu içine dahil etmenin de bir si-
    yasete ve ideolojik pozisyona denk düşüyor olduğu açıklık kazanır.
    Akademik tarihçiliğin saygınlığı her şeyden önce geçmişe ilişkin üreti-
    len bilginin siyasetler üstülüğü ve objektifliği kriterleriyle ölçülmektedir.
    Sözkonusu yanılsamanın pekiştirilmesinde, uluslararası bilimsellik amacı,
    soyut bir dil ve gündem oluşturulması gibi birçok meslekî pratiğin rolü bu-
    lunmaktadır. Ancak üniversite tarihçiliği, bilimsellik ve objektiflik iddiasıy-
    la herhangi bir toplumsal-pratik gündemle ilişki kurmadığı sürece, üretilen
    bilginin güncel toplumsal-siyasal işlevi kaybolmakta ve bilimsel faaliyet
    akademisyenin kişisel statü ve kimlik siyasetine hizmet etmeye indirgen-
    miş olmaktadır. Bununla birlikte, akademik tarihçinin bilimsellik iddiası,
    kendi bireysel kimlik ve statüsünü oluşturmanın yanı sıra, daha genel bir
    siyasete de hizmet etmektedir. Bu da geçmişe ilişkin bilgi üretiminin aka-
    deminin tekeline alınmasıyla ilgilidir. Siyaset üstülük, bilimsellik ve objek-
    tiflik vasfının tekelleştirilmesi yoluyla, geçmişe ilişkin alternatif tahayyülle-
    rin gözden düşürülmesi kolaylaşmaktadır. Sözkonusu tarihçiliğin bilimsel-
    lik ve objektiflik iddiası, geçmişin olduğu gibi gösterilmesi hedefinde ifade
    bulmaktadır. Böyle bir tarih anlatısında güncele müdahale kaygısı bir tara-
    fa itilmekte ve tarih, geçmiş olguların nedensellik ilişkisi içinde ardarda sı-
    ralanması şeklinde bir anlatıya dönüştürülmektedir. Oysa tarihsel düşünce
    aracılığıyla geçmişle kurduğumuz ilişki bugün#8217;e aittir ve bugün#8217;e ait olma-
    lıdır. Walter Benjamin#8217;in ifade ettiği gibi, #8220;Geçmişi tarihsel olarak kurmak
    #8216;onu gerçekten olmuş olduğu gibi#8217; tanımak değil, tehlike anında birden
    parlayıveren anıyı ele geçirmektir#8221;.
    34
    Benjamin bu tezinde, tarihsel düşün-
    cenin bugüne ilişkin bir kaygısı olması gerektiğine işaret eder ve geçmişe
    ilişkin kurgunun, olguları, nedensellik ilişkisi içinde ardarda sıralamak ol-
    madığını vurgular. Buradaki eleştirinin hedefi, historisist bir tarih anlayışı-
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    86
    34 Walter Benjamin, #8220;Tarih Kavramı Üzerine#8221;, Son Bakışta Aşk: Walter Benjamin#8217;den Seç-
    me Yazılar, Nurdan Gürbilek (der.), İstanbul: Metis Yayınları, 2001.
    Page 17
    dır ve önerilen alternatif #8220;bir geçiş olmayan, zamanın onda durduğu ve
    onun tarafından üstlenildiği bir bugün kavramı#8221; üzerine bina edilmiştir.
    Osmanlı-Türkiye tarihçiliği bağlamında, modernist-historisist tarih an-
    layışına getirmiş olduğumuz bir başka önemli eleştiri de, siyasî elitin, geç-
    mişe ilişkin anlatının temel kurucu unsuru olarak kurgulandığı noktasın-
    dadır. Historisizm ve modernleşme ideolojisine alternatif bir tarihçilik, bu-
    güne müdahale kaygısının yanısıra, egemen siyasî eliti, geçmişin kurucu
    unsuru olmaktan azledip, geniş kitlelerin yaşanmış deneyimlerini tarihin
    gerçek kurucu unsuru olarak ön plana çıkarmak durumundadır. Burada
    yaygın tanımıyla aşağıdan yukarıya bir tarihçilik önerilmemektedir. Aşağı-
    dan yukarıya tarihçilik söylemi, her türlü eleştirel boyutuna rağmen, ege-
    men sınıfları yine tarihin kurucu unsuru olarak tasavvur etmek ve alt sınıf-
    lara da yalnızca bu egemenliğe karşı direnme yeteneğini atfetmekle malul-
    dür. Böylece alt sınıfların maduniyet hali ve ikincil konumları sürekli kılın-
    mış olmaktadır. Modernleşme paradigması ve historisist bir epistemolojiyi
    aşmayı hedefleyen bir tarih anlayışı, Osmanlı geçmişini, içi boş bir neden-
    sellik ve süreklilik hikâyesi olarak değil, bugüne ilişkin bir müdahale kaygı-
    sıyla alt sınıfların yaşanmış tecrübelerinin temel kurucu unsur olduğu bir
    anlatı olarak kurgulamakla mükelleftir.
    KAYNAKÇA
    Akarlı, Engin Deniz, #8220;The Problems of External Pressures, Power Struggles, and Bud-
    getary Deficits in Ottoman Politics under Abdülhamid II (1876-1909): Ori-
    gins and Solutions#8221;, Doktora Tezi, Princeton University, 1976.
    Alkan, Mehmet Ö., #8220;Ölçülebilir Verilerle Tanzimat Sonrası Osmanlı Modernleşmesi#8221;,
    Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 1996.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Modernization from Empire to Republic and Education in the Process of
    Nationalism#8221;, Ottoman Past and Today#8217;s Turkey, Kemal Karpat (der.), Le-
    iden: Brill, 2000, s. 47-132.
    Belge, Murat, #8220;Batılılaşma: Türkiye ve Rusya.#8221; Modern Türkiye#8217;de Siyasi Düşünce, c.
    3: Modernleşme ve Batıcılık, İstanbul: İletişim Yayınları, 2002, s. 43-55.
    Benjamin, Walter, #8220;Tarih Kavramı Üzerine#8221;, Son Bakışta Aşk: Walter Benjamin#8217;den
    Seçme Yazılar, Nurdan Gürbilek (der.), İstanbul: Metis Yayınları, 2001, s. 39-
    50.
    Blackbourn, David ve Geoff Eley, The Peculiarities of German History: Bourgeois So-
    ciety and Politics in Nineteenth-Century Germany, Oxford ve New York: Ox-
    ford University Press, 1984.
    Çetinsaya, Gökhan, #8220;Ottoman Administration of Iraq, 1890-1908#8221;, Doktora Tezi,
    University of Manchester, 1994.
    87
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    Page 18
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Abdülhamid#8217;i Anlamak: 19. Yüzyıl Tarihçiliğine Bir Bakış#8221;, Sosyal Bilimleri
    Yeniden Düşünmek: Sempozyum Bildirileri, İstanbul: Metis Yayınları, 1998,
    s. 137-146.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Çıban Başı Koparmamak: II. Abdülhamid Rejimine Yeniden Bakış#8221;, Türkiye
    Günlüğü, 1999, sy. 58, s. 54-64.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;II. Abdülhamid Döneminde Kuzey Irak#8217;da Tarikat, Aşiret ve Siyaset#8221;, Dîvân
    İlmî Araştırmalar, 1999, sy. 7, s. 153-168.
    Chakrabarty, Dipesh, Provincializing Europe: Postcolonial Thought and Historical
    Difference, Princeton Studies in Culture/Power/History, New Jersey: Prince-
    ton University Press, 2000.
    Deringil, Selim, #8220;New Approaches to the Study of the Ottoman Nineteenth Century#8221;,
    Abdullah Kuran İçin Yazılar, Çiğdem Kafesçioğlu ve Luciene Thys-Şenocak
    (der.), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1999, s. 345-348.
    #8212;#8212;#8212;, İktidarın Sembolleri ve İdeoloji: II. Abdülhamid Dönemi (1876-1909), çev.
    Gül Çağalı Güven, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;They Live in a State of Nomadism and Savagery: The Late Ottoman Empire
    and the Post-Colonial Debate#8221;, Comparative Studies in Society and History,
    2003, c. 45, sy. 2, s. 311-342.
    Dirlik, Arif, #8220;Civil Society/Public Sphere in Modern China: As Critical Concepts Ver-
    sus Heralds of Bourgeois Modernity#8221;, Chinese Social Sciences Quarterly
    (Zhongguo She Hui Ke Xue Ji Kan), 1993, sy. 3, s. 10-22.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Modernity as History: Post-Revolutionary China, Globalization and the Qu-
    estion of Modernity#8221;, Social History, 2002, c. 27, sy. 1, s. 16-39.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Rethinking Colonialism: Globalization, Postcolonialism, and the Nation#8221;
    Interviews, 2002, sy. 3, s. 428-448.
    Eickelman, Dale F.,#8220;Islam and the Languages of Modernity#8221;, Daedalus, 2000, c. 129,
    sy. 1, s. 119-135.
    Eley, Geoff, #8220;Nations, Publics, and Political Cultures: Placing Habermas in the Nine-
    teenth Century#8221;, Habermas and the Public Sphere, Craig Calhoun (der.),
    Cambridge, Massachusetts: The MIT Press, 1996, s. 289-339.
    Findley, Carter, #8220;An Ottoman Occidentalist in Europe: Ahmed Midhat Meets Mada-
    me Gülnar, 1889#8221;, American Historical Review, 1998, c. 103, sy. 1, s. 15-49.
    Fortna, Benjamin, #8220;Islamic Morality in Late Ottoman #8216;Secular#8217; Schools#8221;, Internati-
    onal Journal of Middle East Studies, 2000, sy. 32, s. 369-393.
    #8212;#8212;#8212;, Imperial Classroom: Islam, The State, and Education in the Late Ottoman
    Empire, Oxford: Oxford University Press, 2002.
    Frierson, Elizabeth B., #8220;Unimagined Communities: Women and Education in the
    Late Ottoman Empire, 1876-1909#8221;, Critical Matrix, 1995, c. 9, sy. 2, s. 55-90.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Unimagined Communities: State, Press, and Gender in the Hamidian Era#8221;,
    Doktora Tezi, Princeton University, 1996.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Cheap and Easy: The Creation of Consumer Culture in Late Ottoman Em-
    pire#8221;, Consumption Studies and the History of the Ottoman Empire, 1550-
    1922 An Introduction, Donald Quataert (der.), Albany: State University of
    New York Press, 2000, s. 243-260.
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    88
    Page 19
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Mirrors Out, Mirrors In, Domestication and Rejection of the Foreign in La-
    te-Ottoman Women#8217;s Magazines (1875-1908)#8221;, Women, Patronage, and
    Self-Representation in Islamic Societies, D. Fairchild Ruggles (der.), Albany:
    State University of New York Press, 2000, s. 177-204.
    Gaonkar, Dilip Parameshwar, Alternative Modernities, North Carolina: Duke Univer-
    sity Press, 2001.
    Goffman, Daniel, The Ottoman Empire and Early Modern Europe, New Approaches
    to European History, New York: Cambridge University Press, 2002.
    Göle, Nilüfer, #8220;Batı-dışı Modernlik: Kavram Üzerine#8221;, Melez Desenler, İstanbul: Me-
    tis Yayınları, 2000, s. 159-175.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Snapshots of Islamic Modernities#8221;, Daedalus, 2000, c. 129, sy. 1, s. 91-117.
    Güran, Tevfik, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1998.
    Harootunian, Harry D., History#8217;s Disquiet: Modernity, Cultural Practice, and the Qu-
    estion of Everyday Life, Columbia: Columbia University Press, 2000.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;In the Tiger#8217;s Lair: Socialist Everydayness Enters Post-Mao China (Review
    essay on Streetlife China by Michael Dutton)#8221;, Postcolonial Studies, 2000, c.
    3, sy. 3.
    #8212;#8212;#8212;, Overcome by Modernity: History, Culture and Community in Interwar Japan,
    New Jersey: Princeton University Press, 2000.
    Kandiyoti, Deniz, #8220;Post-Colonialism Compared: Potentials and Limitations in the
    Middle East and Central Asia#8221;, Intemational Journal of Middle East Studies,
    2002, sy. 34, s. 279-297.
    Karpat, Kemal, The Politicization of Islam: Reconstructing Identity, State, Faith, and
    Community in the late Ottoman State, Oxford: Oxford University Press,
    2001.
    Kodaman, Bayram, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan Il. Abdülhamid#8217;in Doğu Ana-
    dolu Politikası, İstanbul: Orkun, 1983.
    #8212;#8212;#8212;, Abdülhamid Dönemi Eğitim Sistemi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi,
    1990.
    Kırlı, Cengiz, #8220;A Profile of the Labor Force in Early Nineteenth-Century Istanbul#8221;, In-
    ternational Labor and Working-Class History, 2001, sy. 60, s. 125-140.
    Mardin, Şerif, #8220;Civil Society and Islam#8221;, Civil Society, Theory, History, Comparison,
    John A. Hall (der.), Cambridge: Polity Press, 1995, s. 278-300.
    Ortaylı, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, 1. baskı, İstanbul: Hil Yayınları, 1983.
    Özbek, Nadir, Osmanlı İmparatorluğu#8217;nda Sosyal Devlet: Siyaset, İktidar ve Meşru-
    iyet, İstanbul: İletişim Yayınları, 2002.
    #8212;#8212;#8212;, #8220;Osmanlı#8217;dan Günümüze Türkiye#8217;de Sosyal Devlet#8221;, Toplum ve Bilim, 2002,
    sy. 92, s. 7-33.
    Pamuk, Şevket, Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme, 1820-19113, 2. baskı,
    İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1994.
    Quataert, Donald, #8220;Ottoman Reform and Agriculture in Anatolia, 1876-1908#8221;, Dok-
    tora Tezi, University of California, Los Angeles, 1973.
    #8212;#8212;#8212;, Osmanlı Devleti#8217;nde Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş (1881-1908), çev.
    Sabri Tekay, Ankara: Yurt Yayınları, 1987.
    89
    Modernite, Tarih ve #8249;deoloji: II. Abdülhamid Dönemi Tarihçili¤i Üzerine Bir De¤erlendirme
    Page 20
    #8212;#8212;#8212;, The Ottoman Empire, 1700-1922, New Approaches to European History,
    Cambridge: Cambridge University Press, 2001.
    Said, Edward, Orientalism, New York: Pantheon Books, 1978.
    Shaw, Stanford, #8220;Sultan Abdülhamid II: Last Man of the Tanzimat#8221;, Tanzimat#8217;ın 150.
    Yıldönümü Uluslarası Sempozyumu (Bildiriler), Ankara: Millî Kütüphane,
    1989, sy. 179-197.
    İslamoğlu, Huri, #8220;Modernities Compared: State Transformations and Constitutions
    of Property in the Qing and Ottoman Empires,#8221;, Journal of Early Modern
    History, 2001, c. 5, sy. 4, s. 353-386.
    Somel, Selçuk Akşin, The Modernization of Public Education in the Ottoman Empi-
    re, 1839-1908: Islamization, Autocracy, and Discipline, Leiden: Brill Acade-
    mic Publishers, 2001.
    -Zürcher, Erik, Modernleşen Türkiye#8217;nin Tarihi, İstanbul: İletişim Yayınları, 1993.
    Modernity, History and Ideology:

    A Critical Approach to the Hamidian Historiography
    Nadir ÖZBEK

    Abstract
    This article examines recent scholarship on the history of the late Ottoman Em-
    pire during the reign of Abdulhamid II. In the mainstream scholarship this pe-
    riod has been considered as a parenthesis in the context of the long-term Otto-
    man-Turkish march towards modernity which supposedly started with the
    Tanzimat. The recent academic literature, on the other hand, aimed at resitu-
    ating the Hamidian period within the context of Ottoman-Turkish modernity
    and broader world-historical context. After briefly surveying the recent litera-
    ture, the present article focuses on the political and ideological contexts that
    informed changing attitudes towards the history of Hamidian period. The artic-
    le argues that the past that historians imagined, and the present that historians
    live within share the same temporality. This means that we need to rewrite the
    history of the Hamidian period as social history inspired by our concern to
    change our present.
    TAL#8249;D, 2(1), 2004, N. Özbek
    90




  • @keloğlan sağol

    başka edinebileceğimiz bilgiler var ise burda yararlanabilirsek memnun olurum simdiden saol
  • Abdülhamit Hakikaten Osmanlının Kanuniden sonraki dönemleri içerisinde (hoş kanuni döneminde başlamıştır duraklama dönemi bence) en büyük padişahtır. Parlak bir zekası vardır. Ayrıca Mustafa Kemal'i çok önceden keşfetmiştir. Basiretli padişah.
  • Şu anki yaşadığımız olaylara bakarsanız o donemde yaşanan olaylar la aynı basiretli ve başarılı vatansever bir patişahmıs ALLAH rahmet eylesin
  • <b>Jön Türkler hakkında daha detaylı bilgiyi AtanAtana.com'un "Sinema" bölümünde bulabilirsiniz.. Saygılarımla </b>
  • @rıchy sen atma yeter
  • <blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by serdar155</i>
    <br />@keloğlan sağol

    başka edinebileceğimiz bilgiler var ise burda yararlanabilirsek memnun olurum simdiden saol
    <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>

    Benden bu kadar. Bundan sonra istenirse her kaynağın içindeki bibliyografyada yer alan kaynaklara tek tek inilebilir. Kolay gelsin.
  • saol tşk ler
  • Abdülhamid haklıydı. Batı'nın kullandığı ülkeyi kaosa sürükleyen kişilerdi.
  • O zamanlarda bunu okuyan olmuş mudur

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.