Bazı sorunlar ve yakınlarımın ölümleri nedeniyle 3 yıl kadar antidepresan (cipralex) kullandım. Başlarken zorlandım, bırakırken daha da zorlandım. Duyguların törpülenmesi, sanki gerçekten hayatı hissetmiyormuş gibi yaşamayı daha fazla istememiştim. Bugün Soner Yalçın'ın yazısını okuyunca paylaşmak istedim. Son zamanlarda medyada öne çıkan olaylar.... Tedavi için kullanılan ilaçlar veya ilaçların daha sonrasındaki dönemdeki psikolojik haller... Bunların araştırılması lazım... ------------- İkbal ve Ayşenur’u katleden 19 yaşındaki Semih Çelik’in psikiyatri tedavisi gördüğü ve ilaç kullandığı yazıldı. Ne tür ilaçlar alıyordu? Hap yutturma dışında başka nasıl tedavi süreci gördü? Bazı olayları anımsatayım: -14 yaşındaki Michael Carneal, üç öğrenciyi öldürdü, beş kişiyi yaraladı. Psikiyatrik ilaç tedavisi görüyordu... -13 yaşındaki Mitchell Johnson, bir öğretmen, dört öğrenci öldürdü, on bir kişiyi yaraladı. Psikiyatrik ilaç tedavisi görüyordu. -16 yaşında Jeff Weise, dokuz kişiyi öldürdü, yedi kişiyi yaraladı, sonra intihar etti. Psikiyatrik ilaç görüyordu… -18 yaşındaki Eric Harris on iki öğrenci ve bir öğretmeni öldürdü, yirmi dört kişiyi yaraladı. İntihar etti. Psikiyatrik ilaç tedavisi görüyordu… -18 yaşında Jason Hoffman, bir kişiyi öldürdü, bir kişiyi yaraladı. Psikiyatrik ilaç tedavisi görüyordu. Uzatmayayım, dünyanın dört yanında sıklıkla yaşanıyor bu acı olaylar. Son yıllarda ülkemizde de tüyler ürperten cinayetlere tanık oluyoruz. Bizde de katliamların merkezinde psikolojik rahatsızlığı olan gençler var… Olayın çok boyutu var. Mesela tıbbi bir boyutu şu olabilir mi; ilaç tek çare mi? **** Beş yıl önce “Kara Kutu/Yüzleşme Vakti” kitabımı çıkardım. Kitabın özünü çok uluslu büyük ilaç şirketlerinin her bir ülkeyi “pazar” ve her ferdi “müşteri” olarak gördüğünü, kapitalist tıp anlayışının sağlığı ticaret malına/metaya dönüştürdüğünü yazdım. İlaç satışlarında patlama yaşanıyordu! Mesela: Türkiye'de her on kişiden biri psikolojik ilaçlardan kullanıyordu. 2003 yılında 14 milyon 238 bin kutu antidepresan tüketirken, bu sayı 2010'da 34 milyon kutuya, 2015'te 43,5 milyon kutuya ve 2018' de 55 milyon kutuya ulaştı. Bugün 62 milyona dayandı… Ülkemiz insanlarına “leblebi” gibi niye hap yutturuluyor? Kuşkusuz uzmanlar ne yaptığını biliyordur; küresel şirketlerin oyununa gelmiyordur. Çoğu reçetesiz satılıyor zaten…. Oysa antidepresanlar hem kullanıldığı sırada, hem de ilaç ani olarak kesildiğinde intihar veya düşmanca hareketler-saldırganlık gibi çok ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Bu konuda yapılmış belgeseller var. "Public Schools: Pushing Drugs?" (Devlet Okulları: Uyuşturucu İlaçlara mı İtiliyor?) gibi... **** Evet, Türkiye'de de son dönemde toplu katliamlar-cinayetler ve intihar vakalarıyla karşılaşıyoruz. Bu olayların sebepleri arasında psikolojik ilaçlarının ne sıklıkla kullanıp kullanılmadığına dair bir araştırma hiç görmedim. Çünkü “bu ilaçlar çok masum” algısı var. Bakınız… Bu ilaçlar mutluluk hapı değil, kimi ağır yan etkilere sahip. Keza, uzun süre kullanılması zorunlu antidepresan ilaçların bağımlılık yapma riski yüksek. ABD bile kendisini kurtarmak için 2004'ten itibaren tüm antidepresan ilaçlara "siyah kutu" uyarısı konulmasını şart koştu. Sebebi özellikle 18-24 yaşları arasındaki genç yetişkinlerin intihar eğilimi riskinin artması! Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Irving Kirsch antidepresan konusunda çalışmalar yapıyor. Yazdığı “İmparatorun Yeni İlaçları” kitabında dedi ki: -“Antidepresan kullanımı depresyonun sonraki yıllarda tekrarlama riskini yüzde 113-280 artırıyor. Dört-sekiz hafta gibi kısa kullanımlarda bile depresyon bunu tekrarlıyor. Günümüzde depresyon görülme sıklığının en temel sebebi antidepresan kullanımıdır! Çünkü ilaç kullandığınızda depresyon hiç bitmiyor…” “Kara Kutu”da benzer onlarca araştırmaya yer verdim, kitabın yüz sayfasını bu konuya ayırdım. Semih Çelik'ten, Cem Garipoğlu'na, Göktuğ Boz'dan, Serhat Tunçdemir'e onlarca katil gencin tedavi süreçleri araştırılmalıdır. Soner Yalçın |
Antidepresan kullanımı ve riskleri...
-
-
Herhalde 15 yıl olmuştur, kaza geçirmiştim düşme.
Dr ye gittim çarptığım yer hariç beyin boyun mr çekildi.
Sonra bana bir sorun yok deyip 3 ay anti deprasan kullan deyip yazdı.
Bu arada farklı branş dr lerede gittim, onlarda ayı çarptığım yere odaklanmadı.
Kullandım iki buçuk ay oldu, yok şikayetler geçmiyor.
2 buçuk al sonrası tam komedi.
Farklı bir hastanede çalışan arkadaşı yolda gördüm.
İyi bir dr varmı diye sordum, sen yanıma gel giriş yaptır ben düşme yerinin rongenini çekip tan.. dr ye göstereyim.
Diğer tüm sonuçlarıda verdim.
Dr beni bile görmedi, hemen a.dep bırakmamı söylemiş.
Birde birkaç bel hareketi, hani şu kediler sabahları yapar ya ondan.
1 hafta 10 gün sonra tüm şikayetlerim yok oldu, Boşu boşuna a.d kullanmışım. -
Alıntı
metni:Herhalde 15 yıl olmuştur, kaza geçirmiştim düşme. Dr ye gittim çarptığım yer hariç beyin boyun mr çekildi. Sonra bana bir sorun yok deyip 3 ay anti deprasan kullan deyip yazdı. düştüm diye gittiniz ortopedi antidepresan mı yazdı
bişeyleri eksik anlatıyorsunuz galiba
-
Son dönemlerde Tıpta çok fazla ikilemler yaşıyoruz.
Aşı konusu da bunlardan biri. Bir grup olmayın diyor, diğer grup tam tersi mutlaka olun diyor. 2 taraf da doktorlardan oluşuyor.
Bazı doktorlar vitamin hapı gibi antidepresan yazıyor. Baş ağrısı için gittiğim doktor bana antidepresan yazdı. 5mg birşey olmaz kullan dedi. Bir başkası ne gerek var, kullanma dedi. -
Neroloji hocam yazan, ortapedi ve beyin cerrahi bile baktı.
-
Soner yalçın araştırmacı gazeteciliğini takdir ettiğim bir yazardır ama bu kadar düz mantıkla bezenmiş bu yazısına anlam veremedim.
Verdiği örneklerde bahsettiği suçlular aynı zamanda duş da alıyor. O zaman şampuanlar tüketicileri katil ediyor gibi bir sonuç da çıkar aynı mantıkla.
Şunu belirtmek gerek, İç hastalıkları, göz, kardiyoloji ve diğer bütün tıp branşlarında olduğu gibi psikiyatride de %100 başarılı tedavi garantisi yoktur.
Bu tür vakalarda tedavi gören bireylerin suç işlemesinin sebebi tedaviler değil, malesef bazı hastalarda tedavilerin başarısız olması ve toplum güvenliği açısından riskli bu hastaların kontrol altında olmamasıdır.
Bu noktada tartışılması gereken konu bu tip hastaları kendilerine ve topluma zarar vermeden nasıl bir kontrol mekanizmasına dahil edebiliriz olmalıyken “ilaç içiyomuş da ondan kesmiş biçmiş” gibi yaklaşımlar insanlar arasında önyargıları körüklemekten başka bir işe yaramıyor. Gerçekten tedavi edilebilir sorunları olan insanlar da malesef “ilaç içen deli” damgası yememek için mevcut durumları içinden çıkılmaz hale gelene kadar herhangi bir tedavi görmeye çekiniyor.
Ayrıca bahsettiği big pharma komplo teorileri de, aslen Amerikan sağlık sistemindeki yasal boşlukları istismar eden şirketlerin ve buna göz yuman yetkililerin yolsuzluğuyla ilgili bir konudur. Birinin sadece ilaç kullandığı için katliam yapması söz konusu olamaz, hiçbir mahkeme de bunu gerekçe olarak kabul etmez zaten.
-
Sanırım bunun yanına, Türkiye’de özellikle ulaşılamayan psikolog hizmetleri de eklenebilir. -
Bu tip ilaclari kullanan da veya eksikliğini hisseden de etrafına zarar verebilir. Zaten başlarken de, bırakırken de kademeli dozlarla, bir süreç oluyor. Depresif halleri herkes farklı yaşar ve işinin erbabı psikiyatrist ona göre gramaj verir. İşe yaramadığı durumlarda hasta kendisine de başkalarına da zarar verebilir. Veya antidepresan kullanıp bırakıp yoksunlugunu hisseden, serotonin düzeyi bozulan hasta da zarar verebilir.quote:
Orijinalden alıntı: cabriolet1981
Soner yalçın araştırmacı gazeteciliğini takdir ettiğim bir yazardır ama bu kadar düz mantıkla bezenmiş bu yazısına anlam veremedim.
Verdiği örneklerde bahsettiği suçlular aynı zamanda duş da alıyor. O zaman şampuanlar tüketicileri katil ediyor gibi bir sonuç da çıkar aynı mantıkla.
Şunu belirtmek gerek, İç hastalıkları, göz, kardiyoloji ve diğer bütün tıp branşlarında olduğu gibi psikiyatride de %100 başarılı tedavi garantisi yoktur.
Bu tür vakalarda tedavi gören bireylerin suç işlemesinin sebebi tedaviler değil, malesef bazı hastalarda tedavilerin başarısız olması ve toplum güvenliği açısından riskli bu hastaların kontrol altında olmamasıdır.
Bu noktada tartışılması gereken konu bu tip hastaları kendilerine ve topluma zarar vermeden nasıl bir kontrol mekanizmasına dahil edebiliriz olmalıyken “ilaç içiyomuş da ondan kesmiş biçmiş” gibi yaklaşımlar insanlar arasında önyargıları körüklemekten başka bir işe yaramıyor. Gerçekten tedavi edilebilir sorunları olan insanlar da malesef “ilaç içen deli” damgası yememek için mevcut durumları içinden çıkılmaz hale gelene kadar herhangi bir tedavi görmeye çekiniyor.
Ayrıca bahsettiği big pharma komplo teorileri de, aslen Amerikan sağlık sistemindeki yasal boşlukları istismar eden şirketlerin ve buna göz yuman yetkililerin yolsuzluğuyla ilgili bir konudur. Birinin sadece ilaç kullandığı için katliam yapması söz konusu olamaz, hiçbir mahkeme de bunu gerekçe olarak kabul etmez zaten.
Ve Yalçın'ın haklı olduğu diğer şey, antidepresanların artık gereksiz vakalarda da kolayca kullanılması.
-
Bunlar biraz bahane gibi geliyor. -
Antidepresan değil de antipsikotik kullanıyorum, kullanmasam çoktan cinayet işlemiştim ya da intihar etmiştim. -
Zamanında ben de antidepresan kullandım. Uyku yapmak dışında bir etkisini göremediğim için bıraktım.
İnsan depresif hissettiğinde içinde bulunduğu durumu sorgulayıp kendi kendini dönüştürmeyi bilmeli. Ülkemizde maalesef çoğu kimse bu tarz ilaçlara sarılıp hiçbir şey yapmadan ilaçlardan medet umuyor. Bu doğru bir şey değil.
Ruh sağlığını bozan etkenleri bilip bu etkenlerden uzak durmaya çabalamak iyileşme yolunda ilk adımın anahtarıdır. Kendini tanımayan, bilmeyen, öğrenmek için çaba sarf etmeyen insan ancak kendini kandırmaya devam eder.
"Antidepresan" deyince de akla yalnızca ilaçlar gelmemeli. O nedenle kişisel olarak en etkili ve en sağlıklı antidepresanın "mizah" olduğunu düşünüyorum.
-
Ruh sağlığını bozan etmenleri ortadan kaldıramazsınız.
Eğer bu bu kadar basit olsaydı kimsenin depresyona girmemesi gerekirdi.
Ağır depresyon geçiren ya da psikolojik sorunları olan birisinin maalesef düzelme ihtimali çok çok az.
-
Ortadan kaldırmaktan değil, farkında olup uzak durmaktan söz ediyorum zaten. Öbür türlüsünün mümkün olmadığını ben de kabul ediyorum.
Bulunduğunuz çevrede sizin kontrolünüzdeki şeyleri değil de başkalarının kontrolündeki şeyleri değiştirmeye çalışmak nafile bir çabadır. Çünkü bunu yapmak enerjinizi boşa harcamanıza neden olduğu gibi ruhsal dengenizi de bozar.
Ağır depresyon hastalarının birçoğu kendini değil de başkalarını değiştirmeye çabalamayı alışkanlık haline getirmiş kimselerdir. Bu nedenle bu kimseler, kendini tanıyıp bilmekten ve değiştiremeyeceklerini kendinden uzaklaştırmaktan aciz duruma düşerler.
Baba tarafı ruh sağlığı sorunlarıyla boğuşmuş ve baba tarafının neden olduğu psikiyatrik olumsuzluklardan kendini arındırmayı büyük ölçüde başarmış biri olarak şimdiye kadar çıkarmış olduğum derslerin temelinde bu bilgiler var.
-
Soner Yalçın klinik vakadır. Hiçbir yazısı ciddiye alınmaz.
-
Wellbutrin kullanmıştım 2 sene. 2013-2015 senesinde kullanmıştım.
Midemdeki sıkıntıların başlangıcı o ilaç görüyorum. Reflü gastrit ülser. Bağırsak sistemini bozdu. Muhtemelen yararlı bakterilerimin çoğunu öldürdü. İdrar dengesizliği oluşturdu. Cinsel güçte zayıflama oldu. Kullanmasaydım nasıl olurdum bilmiyorum ama. -
Hayatı degistirmedikce ilaclarin faydası olmadığı gibi zarar verebiliyor . Günlük en az yarım saat hareket, gece iyi uyku ve bazı doğal takviyeler yetebilir belki
https://www.deryauluduz.com/iste-mutlu-ve-huzurlu-olmanin-formulleri/
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Tek_Kisilik_Muhalefet -- 25 Aralık 2024; 11:23:40 >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X