Şimdi Ara

ARAÇLARIN SAC KALINLIKLARI ??? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
59
Cevap
0
Favori
54.599
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • 0.75mm MK1 Ford Granada babam söylemişti.Böyle ince detaylara biraz fazla meraklıdır kendileri.
  • En kalin alman arabalari en ince kore japan diyorum. Amerikan arabalarini amerikalilar almiyor patriot lar disinda yaw onlarda japan alman pesinde orada 2,5 sene yasayan biri olarak soyledim bunu.
  • Tekrar yazmakta fayda var. Dış kaporta sacı carbon steel (karbon çeliği) paslanır özellikteki saçtan imal edilirler ve kalınlıklarını tam bilmesemde 0.5-0.7 mm kalınlığındadır ve Taner Beyin de belirttiği gibi belli başlı demir çelik fabrikalarında üretilip kalite kontrolden geçtiklerinden aralarında ciddi kalite farkları yoktur.

    Kalite farkı otomobil imalatçısının presli şekillendirme ve gövde kaynakları sonrası komple gövdenin temizlik ve sıcak daldırma galvaniz (hot deep galvanize) işleminin iyi yapılıp yapılmamasıyla ortaya çıkar. Bu işlemse kaza güvenliğiyle ilgili değil, sadece paslanmaya karşı direncine etki eder. Yıllar önce bu sıcak galvaniz daldırma uygulanmazdı ve özellikle deniz kenarı şehirlerde birkaç senede gövdede paslanmalar başlardı. Tabiiki aracınızın sacına galvaniz derinliğini de aşacak derinlikte mekanik bir derin çizik açılırsa bu bölge paslanacaktır.

    Kaza güvenliğini ise mühendislerin detaylı hesaplamaları sonrası özel profillendirilmiş şasi sağlamaktadır. Yani dış sacın içindeki kaburgalar diyebiliriz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: enforacle

    En kalin alman arabalari en ince kore japan diyorum. Amerikan arabalarini amerikalilar almiyor patriot lar disinda yaw onlarda japan alman pesinde orada 2,5 sene yasayan biri olarak soyledim bunu.


    quote:

    Orijinalden alıntı: enforacle

    En kalin alman arabalari en ince kore japan diyorum. Amerikan arabalarini amerikalilar almiyor patriot lar disinda yaw onlarda japan alman pesinde orada 2,5 sene yasayan biri olarak soyledim bunu.

    Türkçesini söylemek o kadar zor olmasa gerek




  • Eski Doğu Almanya'da üretilen ve Otosan Anadol gibi fiberglastan üretilen VEB Sachsen mamulü TRABANT P-601 model DUROPLAST adlı malzemeden yapılmıştı çünkü Doğu Almanya'ya uygulanan ambargo nedeni ile preslenebilir sac ihracatı yasaktı, Rus malı sac da kaliteli ve uygun değildi. DUROPLAST adlı malzeme çürümüyor, betaraf edilemiyor ve yakıldığında da toksiz gazlar yayıyor. Ama yenilebiliyor. Yiyen koyun, domuz ve başka çiftlik hayvanları hakkında hikayeler var.

    en.wikipedia.org
    Duroplast - Wikipedia
    http://en.wikipedia.org/wiki/Duroplast


    Duroplast cannot be further recycled, and burning it produces toxic fumes, so disposing of the bodies of old Trabants is a problem. However, its components are edible, and there are stories of pigs, sheep or other farm animals consuming Duroplast.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Taner Göde

    Eski Doğu Almanya'da üretilen ve Otosan Anadol gibi fiberglastan üretilen VEB Sachsen mamulü TRABANT P-601 model DUROPLAST adlı malzemeden yapılmıştı çünkü Doğu Almanya'ya uygulanan ambargo nedeni ile preslenebilir sac ihracatı yasaktı, Rus malı sac da kaliteli ve uygun değildi. DUROPLAST adlı malzeme çürümüyor, betaraf edilemiyor ve yakıldığında da toksiz gazlar yayıyor. Ama yenilebiliyor. Yiyen koyun, domuz ve başka çiftlik hayvanları hakkında hikayeler var.

    en.wikipedia.org
    Duroplast - Wikipedia
    http://en.wikipedia.org/wiki/Duroplast


    Duroplast cannot be further recycled, and burning it produces toxic fumes, so disposing of the bodies of old Trabants is a problem. However, its components are edible, and there are stories of pigs, sheep or other farm animals consuming Duroplast.



    Çok ilginç bir maddeymiş bu geri dönüştürsen olmuyor, yaksan olmuyor ama yenebiliyor.
    Mythbusters'a versek denerler mi acaba bu efsaneyi




  • quote:

    Orijinalden alıntı: playumb


    quote:

    Orijinalden alıntı: funkmaster


    quote:

    Orijinalden alıntı: Zoom-Zoom


    quote:

    Orijinalden alıntı: Taner Göde
    Gerçi Anadol da paslanmıyordu ama inekler yiyordu bir süre sonra.

    Anadolu ineklerin yediği şehir efsanesidir Taner Bey



    Bilmiyorum belki Taner abi canlı görmüştür ama, fiber zehirli bir şey, inek yemez gibime geliyor.
    Hayvanlarda zehir hissi doğuştan var.

    Nasıl ya??Gerçekten hayvanlar daha yemeden kimyasal analiz yapabiliyor mu?


    Evde bekçi köpeği falan varsa önüne bir yılan at bakalım diğer hayvanlara yaptığı gibi üstüne üstüne saldıracak mı




  • quote:

    Orijinalden alıntı: funkmaster


    quote:

    Orijinalden alıntı: playumb


    quote:

    Orijinalden alıntı: funkmaster


    quote:

    Orijinalden alıntı: Zoom-Zoom


    quote:

    Orijinalden alıntı: Taner Göde
    Gerçi Anadol da paslanmıyordu ama inekler yiyordu bir süre sonra.

    Anadolu ineklerin yediği şehir efsanesidir Taner Bey



    Bilmiyorum belki Taner abi canlı görmüştür ama, fiber zehirli bir şey, inek yemez gibime geliyor.
    Hayvanlarda zehir hissi doğuştan var.

    Nasıl ya??Gerçekten hayvanlar daha yemeden kimyasal analiz yapabiliyor mu?


    Evde bekçi köpeği falan varsa önüne bir yılan at bakalım diğer hayvanlara yaptığı gibi üstüne üstüne saldıracak mı

    2 tane Alman kurdu var Playumb de İstersen onların önüne piton at yinede etkisiz hale getirirler




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Taner Göde

    Eski Doğu Almanya'da üretilen ve Otosan Anadol gibi fiberglastan üretilen VEB Sachsen mamulü TRABANT P-601 model DUROPLAST adlı malzemeden yapılmıştı çünkü Doğu Almanya'ya uygulanan ambargo nedeni ile preslenebilir sac ihracatı yasaktı, Rus malı sac da kaliteli ve uygun değildi. DUROPLAST adlı malzeme çürümüyor, betaraf edilemiyor ve yakıldığında da toksiz gazlar yayıyor. Ama yenilebiliyor. Yiyen koyun, domuz ve başka çiftlik hayvanları hakkında hikayeler var.

    en.wikipedia.org
    Duroplast - Wikipedia
    http://en.wikipedia.org/wiki/Duroplast


    Duroplast cannot be further recycled, and burning it produces toxic fumes, so disposing of the bodies of old Trabants is a problem. However, its components are edible, and there are stories of pigs, sheep or other farm animals consuming Duroplast.


    Duraplastı bilmiyorum,bahsettiğiniz hikayelerinde tam anlamıyla hikaye olduğunu düşünüyorum.Siz hiç bir hayvanın ahırının tahtalarını yediğini gördünüzmü?Zombi mi bu allah aşkına önüne geleni yesinAnadol fibergalsstan üretilmedir ve cam ne kadar yenilir yutulursa fiberglassta o kadar yenilir yutulur.

    Anadol'u hiçbir zaman keçiler yemedi!

    31 Mayıs 2010 15:30:00

    Aydın Demirer ve Özgür Aydoğan'ın kaleme aldığı 'Huzurlarınızda Spor Anadol' adlı kitap Güncel Yayıncılık'tan çıktı.
    Kitapta, 1966 yılında üretilen Anadol'un ve 1973 yılında üretilen "ilk ve son Türk tasarımı otomobil" olan Spor Anadol'un öyküsü anlatılıyor. Kitap, önemli ölçüde, o dönemde Anadol sürecinde yer alan kişilerle konuşarak hazırlandı. Bu yüzden de, bol bol anektod yer alıyor.
    Kitabın önemli bir de tezi var: Türkiye'de uluslararası bir otomobil markasının yaratılmasının mümkün olduğunu, Otosan'ın Hyundai'dan sekiz yıl önce kurulduğunu ve bu konuda çok önemli bir fırsatın kaçırıldığı olaylarla vurgulanıyor. Kitapta bugüne kadar Türk otomobil sanayiinde hiç bilinmeyenler de yer alıyor.
    Bunlardan bazıları şunlar:

    1. Anadol ithal etmek için 11 şirket Londra fuarında başvuruda bulundu. Bunların arasında bir Amerikan şirketi de vardı. Ama dönemin yöneticileri Anadol'u ihraç etmeye yanaşmadılar.

    2. Anadol'un fiberglas gövdesiyle alay etmek için yıllarca bu gövdeyi keçilerin yediğinden bahsedildi. Oysa, Anadol'dan çok önce dünyanın en büyük otomotiv şirketi General Motors fiberglas gövde kullanıyordu. Fiberglas gövde bugün otomotiv sanayiinde çok miktarda kullanılıyor. Bugün ayrıca uzay ve havacılık sanayiinde fiberglas gövde kullanılıyor. İlk fiberglas araba yapma fikri o zamanlar 13-14 yaşlarında olan Petrol Ofisi'nin bugünkü CEO'su Jan Nahum ve abisi Klod Nahum'dan çıktı.

    3. Bugün Otosan'ın ortağı olan Ford, 1950'li ve 1960'li yıllarda Türkiye'de otomobil üretilmemesi için elinden geleni yaptı. Anadol üretimine sadece birkaç ay kala bile Ford yöneticileri "siz otomobil yapamazsınız, hemen vazgeçin" diyorlardı.

    4. Türk otomotiv sektörünün babası rahmetli Bernar Nahum, Anadol piyasaya çıkmadan kısa bir süre Vehbi Koç'a yazdığı mektupta "Çetin Altan bu otomobille alay edecek" diyordu.

    5. Türkiye'de know-how kavramı bilinmediğinden ve yasalarda da yeri olmadığından İngilizlere know-how ödemek için Otosan bir hayli uğraşmak durumunda kaldı.

    6. Seri olarak üretilen Türk tasarımı ilk otomobili yapan Eralp Noyan, iş hayatına 20 yaşında Ferrari'de hademelik yaparak başladı. Bugün Spor Anadol'un genç mühendislerinden Ekber Onuk ile Türk Deniz Kuvvetleri için hücumbol üreterek Spor Anadol idealini sürdürüyor.

    7. İngilizler Anadol'un aynısını Yeni Zelanda'da üretmek için çaba gösterdiler. Bugün hala Yeni Zelanda'ya ait bir adada Anadol yoğun olarak kullanılıyor.(27.10.2005)


    http://www.arabam.com/haber.aspx?haberID=276068&baslik=Anadol'u%20hi%C3%A7bir%20zaman%20ke%C3%A7iler%20yemedi!




  • sac kalınlığının aracın ağırlığına ve hızına etkisi olabilir
  • Sayın Zoom Zoom, makaleyi buldum. Teşekkürler size ve teşekkürler ANADOLCUYUZ.BIZ

    http://www.anadolcuyuz.biz/web/index.php?option=com_content&view=article&id=46&Itemid=77&lang=en

    Türkçe ve İngilizce versiyonları arasında bir fark var ama bu fark etmez.

    Anadol dünya klasik otomobil literatürlerinde yerini almış ve A1 ve STC16 modelleri FIVA' nın (Fédération Internationale des Véhicules Anciens-eski adıyla FIA) homologasyon belgelerine sahiptir. Uluslararası klasik otomobil rallilerinde yarışabilir konumdadır. Anadol, İngiltere'de de bazı otomobil meraklılarının elinde bulunan bir otomobildir (İngiltere'de Reliant Anadol olarak anılır). Ayrıca Reliant firması bu işbirliğini iyi bir referans olarak kullanmıştır. Guyana (İngiliz Guyanası), Avustralya, Hindistan, Gana, Malezya, Pakistan, Nijerya, Güney Afrika, Yunanistan, İspanya Reliant aracılığı ile Anadol projesi ile yakından ilgilendiler. Ancak, bu ülkelerde otomobil pazarını ellerinde tutan otomobil markalarının girişimleri ile bu proje hep ortada kaldı ve gerçekleşemedi. Anadol projesi, Yeni Zelanda'da da ülkenin ilk yerli otomobili olarak 1967'de gündeme geldi. "Anziel Nova" markası altında birkaç prototip yapıldıysa da, proje büyük otomobil üreticilerinin hükümeti tehdit etmesi ve baskılar nedeniyle Yeni Zelanda hükümeti tarafından bir türlü hayata geçirilemedi. Ama İngiltere'den getirilen birkaç Anziel Nova, Yeni Zelenda'nın kuzey adası olan North Island'da hala yollarda!!! 2003 yılında adada, Toyota'nın yaptığı reklam gösterisine katılan gazetecilerin ilgisini çeken , bu adada hala kullanılmakta olan Anziel Nova'lar (isterseniz Anadol'lar da diyebiliriz...) olmuş. Gazeteciler, ilk kez bizzat gördükleri otomobille ve hikayesiyle yakından ilgilenmişler ve haber yapmışlar. Yeni Zelanda pazarının bugün Japon markalarının hakimiyeti altında olduğunu da söyleyelim.

    Reliant ve Ogle Design ile ilgili web siteleri ile bazı literatür sitelerinde Anadol'u görmek mümkündür. Anadol'u tasarlayan Dr. Tom Karen uzun yıllar (1962-1999) Ogle Design'ın Genel Müdürü ve Baş Tasarımcısı olarak görev yaptı. 1999'da ise kendi isteği ile emekliye ayrıldı. Kendisi halen serbest olarak çalışmalarına devam etmektedir.

    Ayrıca BBC televizyonunda 1967 yılında Anadol ile ilgili tanıtıcı bir program yapılmıştı. Ancak bu filmin şu anda kayıp olduğu belirtiliyor.


    In some countries, especiallly in UK, some collectors own Anadols (known as Reliant-Anadol). Reliant have used this cooperation as a good reference and have tried to market the "Anadol Project" to some other countries: Ginea, Australia, India, Malesia, Pakistan, Nigeria, South Africa, Greece, Spain are some those countries. However, this project was always been blocked by the "big" brands. The project was seriously handled by the New Zealand government and some prototypes have been imported in 1967. The brand name was "Anziel-Nova". Those effords have been banned one again by the "big brothers" and the project has been abandoned. Even today, some of those imported Anziel-Novas are on the roads of North Island of New Zealand.

    Dr. Tom Karen from Ogle Design, the designer of Anadol (FW5), who was the Director and chief designer of the company for 38 years (1962-1999) , is now retired. He still continues to design.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Taner Göde

    Sayın Zoom Zoom, makaleyi buldum. Teşekkürler size ve teşekkürler ANADOLCUYUZ.BIZ

    http://www.anadolcuyuz.biz/web/index.php?option=com_content&view=article&id=46&Itemid=77&lang=en

    Türkçe ve İngilizce versiyonları arasında bir fark var ama bu fark etmez.

    Anadol dünya klasik otomobil literatürlerinde yerini almış ve A1 ve STC16 modelleri FIVA' nın (Fédération Internationale des Véhicules Anciens-eski adıyla FIA) homologasyon belgelerine sahiptir. Uluslararası klasik otomobil rallilerinde yarışabilir konumdadır. Anadol, İngiltere'de de bazı otomobil meraklılarının elinde bulunan bir otomobildir (İngiltere'de Reliant Anadol olarak anılır). Ayrıca Reliant firması bu işbirliğini iyi bir referans olarak kullanmıştır. Guyana (İngiliz Guyanası), Avustralya, Hindistan, Gana, Malezya, Pakistan, Nijerya, Güney Afrika, Yunanistan, İspanya Reliant aracılığı ile Anadol projesi ile yakından ilgilendiler. Ancak, bu ülkelerde otomobil pazarını ellerinde tutan otomobil markalarının girişimleri ile bu proje hep ortada kaldı ve gerçekleşemedi. Anadol projesi, Yeni Zelanda'da da ülkenin ilk yerli otomobili olarak 1967'de gündeme geldi. "Anziel Nova" markası altında birkaç prototip yapıldıysa da, proje büyük otomobil üreticilerinin hükümeti tehdit etmesi ve baskılar nedeniyle Yeni Zelanda hükümeti tarafından bir türlü hayata geçirilemedi. Ama İngiltere'den getirilen birkaç Anziel Nova, Yeni Zelenda'nın kuzey adası olan North Island'da hala yollarda!!! 2003 yılında adada, Toyota'nın yaptığı reklam gösterisine katılan gazetecilerin ilgisini çeken , bu adada hala kullanılmakta olan Anziel Nova'lar (isterseniz Anadol'lar da diyebiliriz...) olmuş. Gazeteciler, ilk kez bizzat gördükleri otomobille ve hikayesiyle yakından ilgilenmişler ve haber yapmışlar. Yeni Zelanda pazarının bugün Japon markalarının hakimiyeti altında olduğunu da söyleyelim.

    Reliant ve Ogle Design ile ilgili web siteleri ile bazı literatür sitelerinde Anadol'u görmek mümkündür. Anadol'u tasarlayan Dr. Tom Karen uzun yıllar (1962-1999) Ogle Design'ın Genel Müdürü ve Baş Tasarımcısı olarak görev yaptı. 1999'da ise kendi isteği ile emekliye ayrıldı. Kendisi halen serbest olarak çalışmalarına devam etmektedir.

    Ayrıca BBC televizyonunda 1967 yılında Anadol ile ilgili tanıtıcı bir program yapılmıştı. Ancak bu filmin şu anda kayıp olduğu belirtiliyor.


    In some countries, especiallly in UK, some collectors own Anadols (known as Reliant-Anadol). Reliant have used this cooperation as a good reference and have tried to market the "Anadol Project" to some other countries: Ginea, Australia, India, Malesia, Pakistan, Nigeria, South Africa, Greece, Spain are some those countries. However, this project was always been blocked by the "big" brands. The project was seriously handled by the New Zealand government and some prototypes have been imported in 1967. The brand name was "Anziel-Nova". Those effords have been banned one again by the "big brothers" and the project has been abandoned. Even today, some of those imported Anziel-Novas are on the roads of North Island of New Zealand.

    Dr. Tom Karen from Ogle Design, the designer of Anadol (FW5), who was the Director and chief designer of the company for 38 years (1962-1999) , is now retired. He still continues to design.

    Rica ederim Taner BeyBu konuda başka kaynaklarda var.Mesela;


    "OTOMOBİLİ YİYEN EŞEK!

    Anadol kullananlar arasında ünlü isimler de var. Bunların arasında en bilineni stand-up'çı Cem Yılmaz ve şovmen Beyazıt Öztürk. Cem Yılmaz kendisine ait 1979 model beyaz Anadol'unu 2 yıl önce satmış. Beyazıt Öztürk ise uzun süre Program Müdürü Oğuz Koloğlu'na ait kırmızı Anadol'u kullanmış.

    Otomobilin kaportasının samana benzetilmesi Anadollar için uzun süre alay konusu oldu. Anadol tutkunlarının sinirlerini bozan "ineklerin ağzını sulandırıyor", "keçilerin yediği araba" şeklindeki espriler, gerçeği hiç de yansıtmıyor aslında. Çünkü petrol türevi malzemenin yenmesi imkansız! Bu esprinin nereden çıktığını Gürhan Pizan'dan dinliyoruz: "70'li yıllarda Beşiktaş'ta bir Anadol yokuştan inerken, stadın yanında kaza yapmış. Bu sırada da bir eşek arabası yanından geçiyormuş. Hayat dergisinin muhabiri, duran eşek arabasıyla Anadol'un yan yana fotoğrafını çekerek 'eşeğin yediği araba' diye mizansen yapmış. Esprinin kaynağı bu olaydır.""





    "SAPLA SAMANI AYIRMAK

    1963 yılında yedek parça almak için gelen bir bayinin pikabı, Bernard Nahum (Otomotiv Grubu Başkanı) ve Rahmi Koç'un dikkatini çekmiş. Sac malzemeden yapılmayan pikabın karoserinde fiberglas isimli yeni bir malzeme kulanıldığını görmüşler. Fiberglas, o dönemde farklı şekilli spor otomobiller ve deniz araçlarında kullanılmaya başlanan camla güçlendirilmiş plastik materyal ihtiva eden, çürümeye dayanıklı, darbe emici, hafif ve izolasyon özellikli bir malzeme olarak öne çıkıyordu. İşte bu noktada yıllardır süregelen bir yanlışa da son vermek istiyorum. Efendim hani şu Anadol otomobilleri ineklerin yediğine dair önyargı var ya, işte o külliyen yalan. İnekler bile sapla samanı birbirinden ayırd edebiliyor. Fiber malzemenin içindeki cam esaslı dolgu malzemesini samanla özdeşleştirme yanılgısı için sadece ‘‘pess yani’’ demek mümkün. İneklerin damak zevkine aykırı. Hem neden aynı dedikodu Corvette ve Ferrari otomobilleri için de çıkarılmamış. Onlarda da fiberglass kullanılıyor."


    hurarsiv.hurriyet.com.tr
    Anadol'u ‘kıtır kıtır’ kesmek saygısızlık
    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=224760




  • Arkadaşalr bildiğim bir gerçek var saç kalınlığı WV lerde 0.7 mm skodalarda 0.8 mm olduğu
  • Hortlatayim burayı :)

    Kaportaci forumsever varsa yazsın, kaporta sağlamlığı hangi markalarda üst düzeyde

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • hondadd kullanıcısına yanıt
    Şu anda Skoda vw den daha kalın olamaz, ikisini de kullandım ( superb, octavia, passat )

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Saç kalınlığının bir önemi yok artık burada bir tercih şansınız bulunmuyor. Çok eskide kalan üretim, ürün sistematiğinde önemliydi artık canlıya verilecek hasarların tolerasyonu dışında karoser dediğimiz planlamanın ciddi bir önemi görülmüyor. Seviye standartları oturmuş durumda. Demir kökenli sacı geç olabildiğince plastik, polikarbon kökenli malzemeler kullanılıyor gövdede tabi hasar durumunda da bunlar size yansıyor. Denildiği gibi kalın saç ağırlık demek ve geçmiş üretimlerin bazılarında şasiyi destekleyen karoser planında etki elemanıydı bugün modüler, monokok şasiler temellenmiş durumda.
    Şasi kalinlığının size sadece şöyle bir etkisi olurdu paslanma noktasında da değil düşük hızlı ve ufak çaplı kazalarda yakın dönem itibariyle araçlarda olduğu gibi paneller kolay çatlamaz, kırılmaz, 8 gibi yamulmaz ve sanıldığının aksine düzeltim, toplam onarım işçiliği bugünden daha düşüktü. Yüksek süratlerde ise negatif etkilere sahip. Tabi geçmiş çağda ömründe hiç büyük kazası olmayan sürücüler ağırlıktaydı. :) Eh otomobillerin toplam işletimi bizim için önemlidir sadece büyük kazalara odaklanılan dünyada cebimizi yoran etmenler de arttı. Geçmişte bir de nikelaj kaplı tamponları olan mercedes gibi otomobillerde meşhurdu bu işler vurdu hiçbirşey olmadı yav diye. Bugün ufak bir zedelenme, yamulma olsa bütün ön bölümün hatta kaputun değişmesi gerektiği senaryolarıyla karşılaşıyorsunuz eh bunun da bir maliyeti var. Bu tasarımların doğru olup olmadığı bence tartışılır tabi dünya o noktada değil. :)

    Ayrıca anadolların gövdesini hayvanların yediği ile ilgili çoğu abartı, uydurmasyon yargının ben şahidiyim. Yiyor, yemiş deyince yiyip bitirmiş baya baya götürmüş gibi algılanıyordu o safsata.:) Çocukluğumuzda bilyalıyla bir acayiplik yaşayıp burun havada kahvecinin anadol kamyonetine ön sağdan vurduk çiçek gibi açıldı :) o kadar kırılmasına hayret etmiştik gören olmayınca da sıvıştık tabi. :) Sonra hurdacının eşeğinin adam birşeyler toplarken yanaşıp lifler biraz da ot gibi göründüğü için ısırıp kopardığını çiğnediğini görüp gülmüştük. Mahallede de o efsane yerleşti tabi. Yedi lan deyince de öyle uzun uzadıya yeme yutma değildir herhal hayvandaki de bir merak, acayiplik işte. Çiğneyip tükürdüğüne felan dikkat etmedik.:)
    Güvenlik kamerasına köpeklerin parçaladığı plastik araba düşmüştü kalkıp ona köpek parçaladı yedi bitirdi mi diyoruz eh hayır bu da benzer birşeydi denebilir.




  • Hayvanlar petrol türevi yemez miymiş

    Keçiler ambalaj naylonlarını nasıl hapur hupur götürüyor bir görseniz

    Anadol kaportasını da inek yiyor bildiğin ot niyetine.



    Kaporta ince olunca araba dandik olmuyor. Gördüğümüz en ince kaporta Toyota Corollada. Çok iyi bir araba olmayabilir ama dandik bir araba da değildir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yukarı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kaportada eski zihniyet ile modern zihniyet farkı şöyle:

    3 mm sac ile tank gibi sapasağlam bir oto yapabilirsin, ağır kazalarda bile minimum zarar görür, zira kaporta sağlam. FAKAT o çarpışmanın şok etkisi nedeniyle hava yastığı bile kaza şokunu absorbe edemez, kabin içindeki herkes hızla savrulur, araç sağlam kalsa da yüksek ölüm-sakatlanma oranına sebebiyet verir.

    Oysa günümüzde araç tasarımı aracı değil içindekini korumaya yöneliktir. Ağır bir kazada kaporta ve şase belli limitler göre ezilir, esner, ciddi şekilde deforme olur, ama bunun karşılığında kazanın şokunu bir yay gibi emerek araç içindekileri korur. Birçok haberde görürsünüz, araç pert fakat burnu kanamadan kurtulan kişiler bu sayede hayattadır.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.