Şimdi Ara

Atatürk, Amerika ve Sovyetler (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
45
Cevap
0
Favori
5.275
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • SİVAS KONGRESİ KARARLARI
    (4-11 Eylül 1919)






    Madde 1
    Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, ayrılamaz



    Madde 2
    Her türlü işgal ve müdahaleye karşı, millet birlik olarak kendisini müdafaa ve mukavemet edecektir.



    Madde 3
    İstanbul Hükümeti, dışarıdan gelecek bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.


    Madde 4
    Kuvayı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak esastır.



    Madde 5
    Manda ve himaye kabul olunamaz.



    Madde 6
    Aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler “ Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti “ adı altında birleştirilmiştir.



    Madde 7
    Milletimiz çağdaş gayelerin büyüklüğüne inanır ve teknik, sınai ve iktisadi durumumuzu ve ihtiyacımızı takdir eder.



    Madde 8
    Mukaddes maksadı ve umumi teşkilatı idare için kongre tarafından bir Heyet-i Temsiliye seçilmiştir.

    --------------------------

    Tarihi bir de Yalçık Küçük gibi büyük paranoya üreticisinden öğrenmek lazımmış, kesinmiş bir de peh!

    --------------------------

    Sivas Kongresi’nin yapıldığı ve Amerikan Mandası fikrinin yoğun olarak tartışıldığı ortamda, Amerikalılar Harbord isminde bir generali Anadolu’ya incelemeler yapmak üzere göndermişlerdi. Anadolu’daki direnişi engellemek ve manda fikrinin yaygınlaşmasını! sağlamak için gelen Harbord, 22 Eylül 1919’da Mustafa Kemal Paşa ile de görüştü. Mustafa Kemal Paşaya Anadolu’nun ekonomik ve siyası yapısı itibariyle iyice tükenmiş olduğunu, ve bu şartlarda güçlü devletlere karşı konulmasının imkansız olduğunu uzun uzadıya anlatarak, bu nedenlerden ötürü mandater yönetim şeklinin kabul edilmesinin Türkler için en makul yol olduğunu anlattı. Harbord konuşmasının bir yerinde şunları söylemişti:

    “Paşam! Bana bu vazife verildiği zaman Türk tarihini okudum. Gördüm ki büyük kumandanlar yetiştirmiş, büyük ordular kurmuşsunuz. Bunu yapan bir milletin de mutlaka bir medeniyet sahibi olması gerekir. Bunu takdir ederim. Fakat bugünkü durumunuza bakalım. Siz birinci cihan savaşında, başta Almanya olmak üzere dört büyük müttefik iken, dört yıl savaştınız. Ve sonunda mağlup oldunuz. Dört müttefikin bir arada yapamadığını, bu vaziyetinizle tek başınıza yapmayı nasıl düşünebiliyorsunuz? Fertlerin zaman zaman intihar ettiğini gördük. Şimdi de bir milletin intiharına mı sahip olacağız? Şani, milletinizi ölümden ancak manda idaresini kabul etmenizle kurtarabilirsiniz.”

    General Harbord’un bu sözleri üzerine büyük bir heyecanla ayağa kalkan Mustafa Kemal Paşa şu cevabı vermişti:

    - “Biz emperyalistlerin eline düşen bir kuş gibi yavaş yavaş ve sefil bir ölüme mahkum olmaktansa, babalarımızın oğulları olmak sıfatıyla vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ederiz. Ve yine şunu da iyi bilmenizi isterim ki, bir millet maddi ve manevi bütün gücünü ortaya koyar, savaşır, didinir, sonunda muvaffak olamazsa, o millet zaten ölmüştür. Fakat ben şuna inanıyorum ki, Türk Milleti mutlaka muvaffak ve muzaffer olacaktır”.

    Mustafa Kemal Paşa bu sözleri söylerken, avucunun içinde pençeye düşen bir kuş işareti yapıyordu. General Harbord ise şaşkınlık içindeydi. Hala Mustafa Kemal’e uyanlar yapıyordu ve şu soruları soruyordu;

    “Pekela! Bu kadar büyük bir işe girişiyorsunuz. Paranız var mı? Bütçeniz nerede ve nedir? Bu parasızlıkla ve imkansızlıklarla işe girişmek memleketi feci bir akıbete sürüklemek değil midir? Bu sorumluluğu nasıl üzerinize alabiliyorsunuz? “

    General Harbord’un bu soruları karşısında Mustafa Kemal Paşa o derece sinirli bir hal almıştı ki; elinde oynamakta olduğu teşbihi kuvvetle çekmiş, ip kopmuş ve tespih taneleri dağılmıştı. Eğilip, o teşbih tanelerinden bir kaçını toplayarak ipe dizdi ve sözlerine şöyle devam etti:

    “Görüyorsunuz general! İp kopmuş ve taneler dağılmıştır. İşte ben şimdi yaptığım gibi, o taneleri birer birer toplayacağım. Bunu toplarsam ben toplayacağım. İşte görüyorsunuz general; o zaten dağılmış. Öldürürsem ben öldürürüm. Yabancılar elinde öleceğine, Türk Milleti kendi öz evladının elinde can versin. Fakat ben onu öldürmem. Toplayacağım; o dağılanı yeniden bir araya getireceğim!”

    Atatürk’ün o derece heyecanlı, inançlı ve kararlı olduğunu gören Harbord Mustafa Kemal Paşanın yanından ayrılırken, şu sözleri mırıldanmıştı:

    - “Biz de olsak, onun yaptığım yapardık”




  • Her kafadan bir ses çıkıyor.Kime inanıcaz belli değil.
  • as74
    Bana yıllarca okutulan boş beleş resmi tarihten alıntı yapma lütfen gereksiz mesaj kalabalığı oluyor. Papağan gibi o maddeleri yıllarca hepimiz ezberledik dostum. Hepsinide biliyorum. Konumuz masa başında yazılmış resmi tarih değil. Çürütmeye çalıştığın şeyleri basit bir inkılap tarihi kitabı yazarı söylemiyo. Profesör Doktor Yalçın Küçük söylüyo.
  • Atatürk her iki ülkeyle de iyi geçinmeye çalışmıştır. Savaşta Ruslardan yardım almıştık bu sayede.
  • Atatürk'ün Lenine yazdığı mektuplarda Her iki devletinin ortak düşmanın kapitalist ülkeler olduğunu ve Atatürk'ün komünizmi öven yazılar yazdığı bilinmektedir. Atatürk denge politikasını ön görüyordu ve adımlarını bu yönde atmıştır. Atatürk'ün özellikle 1927 de İzmir İktisad kongresinde benimsediği liberalizm, 1929 ekonomik krizin etkisiyle dahada kontrol altına alınmak istenmiştir. Ve ortaya devletin banka,fabrika ve sermayeye hakim olması ayrıca özel teşebüsünde desteklenmesi söz konusudur. Bu duruma bakıldığında ilkin olarak atılan adım devletin sermayeye hakim olması sosyalizmden alınan bir modelle beraber, özel teşebbüsün yani başta küçük esnaf ve yeni fabrika sahipleri yaratmakta söz konusudur ve buda liberalizmin modellerindendir. Kısacası karma ekonoi söz konusudur.
    İnönü deaynı politikayı devam ettirmiştir. Dışta denge politikası içte de karma ekonomiyi işletmeye çalışmıştır.
    Lenin ölmeden önce vasiyetinde Stalinin ikdar ve partiden uzaklaştırılmasını beyan etmiştir. Stalinin fikirlerini beğenmediği gibi daha çok "Dikta" diye Stalinden bahsetmiştir. Ayrıca sovyetlerin asyadaki devletleri işgali söz konusu değildir. Ordaki halklar bu statüye geçilmesi konusunda talep beyan ettikleri için svyetler birliğine girmişlerdir. Ayrıca burda bi birlik söz konusudur aynı nato gibi rusya,azerbaycan,türkmenistan da diğer devletler gibi bu birliğin ülkeleriydi.




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.