Şimdi Ara

atatürk'ün mezarı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
23
Cevap
0
Favori
34.101
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Merak ettiğim bir şey soracağım. Atatürk öldükten sonra mumyalandı mı ? Mumyalandıysa nasıl bir teknik uygulandı acaba bilen var mı ? Yani mezarı normal bir ölünün mezarı gibi toprak içerisinde kefenli bir şekilde mi yoksa özel bir lahidin içerisinde mumyalanmış bir şekilde mi duruyor ? Birkaç fotoğraf buldum bana garip geldi.

     atatürk'ün mezarı



  • Yapay Zekanın Yanıtı

    Mustafa Kemal Atatürk'ün Mezarı: Toprak Altında Değil

    Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, Ankara'daki Anıtkabir'de yer alan devasa bir mozolede toprağa verilmemiştir. Bunun yerine, tabut içinde mermer bir lahitte yatmaktadır.

    Anıtkabir'de Anıt Mezar

    Anıtkabir, Atatürk'ün anısını onurlandırmak için inşa edilmiş görkemli bir komplekstir. Mozole, kompleksin tam kalbinde yer almaktadır. Mozole, 42 metre yüksekliğinde ve 75 metre genişliğindedir. Girişinde, "Yurtta sulh, cihanda sulh" yazılı mermer bir kitabe bulunmaktadır.

    Toprak Altında Olmamasının Nedeni

    Atatürk'ün naaşı toprağa verilmemesinin birkaç nedeni vardır. Birincisi, Türk kültüründe liderlerin ve önemli şahsiyetlerin toprak üstünde gömülmesi yaygındır. Bu, vefat eden kişinin saygıyla hatırlanmasına ve mezarının ziyaretçiler tarafından kolayca bulunmasına yardımcı olur.

    İkincisi, Atatürk'ün naaşı, gelecek nesiller tarafından ziyaret edilebilecek ve saygı gösterilebilecek kalıcı bir anıt haline getirilmek istenmiştir. Toprak altına gömülen bir mezar, zamanla bozulabilir ve erişilemez hale gelebilir.

    Üçüncüsü, Anıtkabir'in, Atatürk'ün fikirlerini ve mirasını simgeleyen bir anıt olması amaçlanmıştır. Mozole, Türk halkının Atatürk'e olan saygısını ve minnettarlığını temsil etmektedir. Toprak altına gömme, bu sembolik önemi azaltabilirdi.

    Sonuç

    Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, Türk kültürüne ve tarihinin önemli bir dönüm noktasına saygı göstergesi olarak Anıtkabir'de toprağa verilmemiştir. Mozolesi, Atatürk'ün fikirlerini ve mirasını gelecek nesillere aktarmak için tasarlanmış kalıcı ve sembolik bir anıttır.

    Yapay Zekanın Yanıtını Genişlet
  • Benim bildiğim kadarıyla naaşı anıtkabire nakledilene kadar özel bir sölüsyonla korundu(bir nevi mumyalama), anıtkabire nakledildikten sonra normal bir şekilde kefenlenerek -türkiyenin dört bir yanından gelen toprakların içine- defnedildi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tommiks

    Benim bildiğim kadarıyla naaşı anıtkabire nakledilene kadar özel bir sölüsyonla korundu(bir nevi mumyalama), anıtkabire nakledildikten sonra normal bir şekilde kefenlenerek -türkiyenin dört bir yanından gelen toprakların içine- defnedildi.
    Atatürk’ün Anıtkabir’e naklini Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu’nun 14 Mart 1964 Tıp Dergisine yazdığı yazıda şöyle anlatıyor: “8 Kasım 1953 Pazar. Gece saat 23.00. Ankara Yüksek caddesindeki evimde yatağımdayım. Başucumdaki telefon sesiyle gözümü açıyorum. Bademcik foküsüne bağlı sepsisten ateşim o gün 11 defa 40’a çıkmış inmiş ve beni pestile çevirmişti. Salondaki telefonda konuşmaya başlayan eşim Dr. Nusret Mutlu’nun sesini işitiyorum. Az sonra yatağıma geliyor ve Ankara valisi seninle konuşmak istiyor diyor. Vali, Ata’nın naşının anıt kabre nakli için kurulmuş ve o saatlerde çalışmakta bulunan komite namına beni vazifeye davet ediyordu. Tahnitli olarak muhafaza edilmekte olan azizi ölünün naşı, ananeye uyularak toprağa verileceğinden tarafımdan muayenesini kararlaştırmışlar. Basiretim bağlanmış olacak, hastalığımı anlatarak bu vazifeyi başka bir meslektaşımın yerine getirmesini ileri sürüyorum. Konuşmanın mahiyetini fark eden eşim, telefonda benim üzerimdeki ısrarlar iştirak ile “ben seni sarar sarmalar götürürüm, bu fırsat kaçırılır mı, tarihi vazife diye telaşlı işaretler yapıyor ve bir şeyler daha fısıldıyor.. Birden irkiliyorum ve ‘peki gelirim’ diyorum.

    Ertesi sabah 9 Kasım 1953 Pazartesi. Etnografya müzesinde aziz ölünün huzurundayız. Titriyorum. Eşim bütün kuvvetiyle tutmasa yere yuvarlanacağım. Komite üyeleri solumda geride duruyorlar. Yüksek teknik öğretmen okulundan on öğretmen önümdeler. Bana yardımcı olarak geceden isimlerini verdiğim adli tıp doçenti, kıymetli ve vefakar eski mesai arkadaşım Dr. Cahit Özen, Histoloji asistanım Dr. Şeref Yazgan ve Ankara Numune Hastanesi otopsi salonunda vaktiyle uzun yıllar benimle beraber çalışmış emektar Salih Kebapçı yanımdalar; gözümün içine bakıyorlar, çıt yok. Genç öğretmenlere gül ağacından yapılmış tabutun kapağını açmalarını söylüyorum. Ne çevik ve enerjik bir çalışma Vidaların sökülmesi dakika bile almıyor. Kapak kaldırıldı. Şimdi lehimli kurşun tabut görünüyor. Bunun kapağının yalnız üç kenarında lehimin sökülmesini istiyorum; bu da hemen yerine getiriliyor. Lehimi sökülmeyen kenarı üzerinde çevrilerek kapağın açılmasıyla derin bir huzura kavuşuyorum; çünkü naaş ile tabut arasındaki boşlukları silme dolduran ince talaş tozu ıpıslak. Ve tahnit solüsyonundaki şimik maddelerin kokusunu almaktayım. Heyecanım artıyor. Demek Ata’nın maddi varlığını, fani hayatına son verdiği andaki durumu ile görebileceğim. Halbuki kulaklarımıza ne dedikodular gelmişti; tahnit iyi yapılmamış, pütrifikasyon neticesi husule gelen gazlarla tabut patlamış, nöbetçi er korkusundan bayılmış vs. vs... Bu söylentilerden bir patolog olarak yıllarca nasıl üzülmüştüm. Şimdi ise şu ıslak talaş tozu bana her işin yolunda yapılmış olduğunu kesin olarak haber veriyordu. Talaş tozu tabutun ayak tarafına doğru toplandı. Naaş kahve rengi muşamba ile sarılı olarak göründü. Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırıldı ve Ata’nın mü-heykel yüzü ile karşılaştım. Ata ve eseri bir an birbirimize bakıştık sanki... Uzun kaşlarından ince bir tutam sol göz kapağının üzerine inmiş, Ata sanki, 15 yıl önce Dolmabahçe Sarayı’ndaki hasta yatağında uyuyor... Ağzımdan hemen şu sözler döküldü: Bu tahniti eski Gülhane hocalarından Prof. Dr. Lütfi Aksu yapmıştı. Kendisi iki sene önce rahmetli oldu. Nur içinde yatsın. Evet, ideal bir tahnitti bu. Rahmetli hoca kullandığı solüsyondan birer şişeye doldurup ağızlarını lehimlemiş, üzerlerine yapıştırdığı etiketlere terkibini kaydetmeyi de ihmal etmemiş ve bunları Ata’nın kolları arasına yerleştirmişti. Başımı çevirdiğim zaman kimse nefes bile almıyor zannettim. Aşağıda duran komite üyelerine ‘Yüzünü görmek ister misiniz’ dedim. Ansızın bir ürperti, bir geri çekilir gibi hareket ve sonra yine derin bir sükut... Saygı duruşunda bulunan subaylara varıncaya kadar, herkesin bir bir katafalka çıktığını ve Abdülhalik Renda’nın aziz ölünün yüzü ile karşılaşır karşılaşmaz tabutun yanına yıkıldığını unutamam. O arada Doç Dr. Cahit Özen elimi öpüyor ve heyecanla şunları söylüyor: ‘Hocam sağ olun, bana bu tarihi günü yaşattınız.’

    Komite üyelerine naşın tahta tabuta hemen o gün konulmasının mahzurlarını ve bu işin anıt kabre nakil töreninin yapılacağı ertesi sabahın erken saatlerine bırakılmasının fenni zaruretini açıklıyorum. Numune hastanesine gönderdiğim Dr. Şeref Yazgan’a bir miktar fiksatör hazırlatıp kurşun tabut içine ilave ediyoruz. Kapak yeniden lehimleniyor. Üzerine gül ağacından tabut kapağı da konuluyor ve oradan ayrılıyorum. Ertesi gün 10 Kasım 1953 Salı. Yataktan kalkamayacak haldeyim. Doç. Dr. Cahit Özen, Dr. Şeref Yazgan ve emektar Salih bir gün önce verdiğim talimat üzerine çalışacaklar. Kendim işin başında bulunamayacağımdan huzursuzlaştığımı gören eşim bu ekibe katılmak üzere erkenden evden çıkıyor. Ne yazık ki ben hiç olmazsa töreni radyodan rahat rahat izleyecek durumda dahi değildim. Naşın toprağa verilmesine kadar oradan ayrılmayan eşim akşam eve döndüğünde, Ata’nın gözkapaklarını düzeltirken ellerinde kalmış olan kaşlardan birkaç tane getirdi. Çok ilgi çekici bir olayı da anlattı. Aziz ölü tahta tabuta nakledilirken, birisi Doç. Dr. Cahit Özen’e katlanmış küçük bir kağıt uzatarak ‘Hemşehrisi yolladı, koynuna koyacakmışsınız’ demiş. Cahit Özen kağıdı açıp bakmış, eski Türkçe yazılı olduğunu görünce bir lahza duraklamış, sonra ‘Ben bunu koymam, Atatürk bana kızar’ demiş ve koymamış. Genç tıbbiyeli; yukardan beri anlattıklarım, tarihi bir olayın müspet vesikası olmaktan başka bir değer taşımaz. Senin asıl üzerinde duracağın nokta Cahit Özen’in iliklerine kadar işlemiş bir Atatürkçülüğü sembolize eden sözleridir. Ata’yı ve devrimlerini anlamayanlar bu yazıyı da okuyunca, belki onu yine dinsizlikle itham edeceklerdir. Halbuki, O memleketin yüzyıllar boyunca geri kalmasındaki faktörlerin başında cehalet ve yobazlığın zalim rolünü görmüş, hurafelerden kurtulmanın ve orta çağ atmosferinden sıyrılıp çağdaş devre ulaşmanın tek yolunu ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ vecizesiyle dile getirmiştir. Dinin emri de budur.” Kaynaklar1-Atatürk’ün Hastalığı, Bilal N. Şimşir, Türk Tarih Kurumu Yayınları2-Bilim Teknik Dergisi, Nisan 1995 Sayı 3293-Atatürk’ün Son Günleri, Cemal Kutay, Boğaziçi Yayınları4-Atatü rk’ün Son Günleri, Kılıç

    Ali, Sel Yayınları5-Belge ve Fotoğraflarla Atatürk’ün Hayatı, Osman Bircan, Milli Eğitim Bakanlığı Araştırma İnceleme Dizisi
    Kaynak : Uzman Birsen Altınerİ.Ü. İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü

    bir diğer yazıda bu şekilde

    Kefen sıyrıldı ve...Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...

    8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayanise Ankara Valisi Kemal Aygün'dü...
    Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica
    ediyoruz."Prof. Mutlu önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu.Hastalığını gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını rica etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar götürürüm,bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı... Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı.Meclis Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Rendada...Mutlu,görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı.

    Gerçekten tarihi bir tanıklıktı bu...Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici kabrinden çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir hafta boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafal başında nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite üyeleri tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi.Bunun üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni bir sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku çıkmadı.Sanduka talaş doluydu.Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı doluydu.Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında,ağzı kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza için kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi yazılıydı.Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi bir muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes nefesini tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu patlatmış,nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti geziniyordu.

    Ve 15 yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi kahverengi bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı olmuştu.Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle anlatacaktı:"Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz kapağının üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında uyuyor gibiydi."Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun başına çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.

    En başta Başbakan Adnan Menderes vardı.Koyurenk takım elbisesi içindeki Menderes de yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde aşağı,tabuta doğru baktı.O an ne olduğunu Prof.Kamile Mutlu'dan aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de baktımki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı.Tahmin ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına yığılı verdi.Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş,tekrar solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu beyaz kefenle sarıldı.

    Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp doçenti Dr.Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı gösterdi ve şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstüne konmasını istiyor."Doç.Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı."Böyle bir kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser kâğıdı katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten sonra salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan Besmele çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15 yılı içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri Bayrakla örtüldükten sonra kapağı kapatıldı.Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son durağı olacak Anıtkabir'e taşındı.Artık ebediyen oradak alacaktı...

    Atatürk'ün tabutu,Menderes'in huzurunda açılmıştı.Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12 askerin omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir top arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı.
    Radyodan naklen yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar hüzünlüdür.Ancak o törenden hemen önce yaşananlar, Tarihçilerin pek ilgisini çekmemiştir.

    Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem yapılmıştı.Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem sayesinde Ata'nın naaşı da...
    -Diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi
    -Öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün defnini şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.

    Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in huzurunda Atatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca tahnit bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle Atatürk'ün (mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene katılanlar olacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o törene katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan bilgilerin bir kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Prof.Dr. Kamile Şevki Mutlu ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor. Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu ayrıntılarla daha da ilginç bir boyut kazanıyor.Atatürk'ü son görenler anlatıyor:Yüzünde iki günlük sakal vardı'

    Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki o töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı buldular. İzlenimlerini şöyle anlattılar:

    OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile katafalka çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük sakalı vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu." ' Gözleri aralıktı'

    HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım. Başı yana doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı. Haniinsan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle aralıktı gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."




  • quote:

    Orijinalden alıntı: tommiks

    Benim bildiğim kadarıyla naaşı anıtkabire nakledilene kadar özel bir sölüsyonla korundu(bir nevi mumyalama), anıtkabire nakledildikten sonra normal bir şekilde kefenlenerek -türkiyenin dört bir yanından gelen toprakların içine- defnedildi.

    Mantıklı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: oktayd

    Bu mesaj silindi.
    Atatürk mumyalandıysa da,toprağa gömüldüyse de bir daha dirilmeyecek endişelenmene gerek yok , rahat ol.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TEKADAM.

    Atatürk mumyalandıysa da,toprağa gömüldüyse de bir daha dirilmeyecek endişelenmene gerek yok , rahat ol.

    Alıntıları Göster
    Ben de Anıtkabir hakkında bilgi vereyim;



    57 yaşındaki Anıtkabir’in bilinmeyenleri



     atatürk'ün mezarı



    9 yılda tamamlanan Anıtkabir’in takribi ağırlığı 150 bin ton olarak hesaplandı. Atatürk’ün kabrinin Anıttepe’ye yaptırılmasını ilk olarak Aydın Milletvekili Mithat Aydın önerdi.



      Aslanlı yoldaki 24 arslan heykeli “24 oğuz boyunu”, aslanların çift olması “birlik ve bütünlüğü”, kedi gibi yatar pozisyonda olmaları ise “barışseverliği” temsil ediyor. Aslanlı yolun taşları, Ata’nın huzuruna çıkanların “başının öne eğik” olması için 5 santimlik çim boşluğu bırakılarak döşenmiş.





    Ölümünden yıllar önce Anıttepe’yi gezerken “bu tepe ne güzel bir anıt yeri” diyen Atatürk, Anıttepe’ye gömüleceğini hissetmiş gibiydi...





      Türk milletinin kalbinin attığı yer olan Anıtkabir, bilinen siluetinin yanı sıra bilinmeyen bir çok gerçeği de 57 yıldır derinliklerinde saklıyor. Yapımı 9 yılda tamamlanan yaklaşık 150 bin ton ağırlığındaki Anıtkabir, heykellerinden süslemelerine, kulelerinden kabartmalarına kadar pek çok özel anlamlarla yüklü...

      Anıtkabir Komutanlığı’ndan alınan bilgiye göre, yapımına 9 Ekim 1944’de başlanan ve 1 Eylül 1953’de tamamlanan Anıtkabir’in yerini ilk olarak Aydın Milletvekili Mithat Aydın önerdi. Ata’nın kabrinin yapımıyla ilgili komisyon Etnoğrafya Müzesi, TBMM’nin arkasındaki tepe (Kabatepe), Ankara Kalesi, Altındağ ve Gazi Orman Çiftliği seçeneklerini eleyerek tam Çankaya’da karar kılacağı sırada, Aydın Milletvekili Mithat Aydın daha sonra “Anıttepe” olarak adlandırılacak olan Rasattepe’yi önerdi. Komisyon üyelerinin de burayı gördükten sonra Aydın’a hak vermeleri üzerine Anıtkabir’in Rasattepe’ye yapılması kararlaştırıldı. Türk milletine gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmayan Atatürk’ün yıllar önce bir gezi sırasında Rasattepe’yi gezerken ağzından dökülen “Bu tepe ne güzel bir anıt yeri...” sözleri de bugün için çok anlamlı...


       atatürk'ün mezarı


      Anıtkabir için 1941’de açılan yarışmaya, İkinci Dünya Savaşı’nın en çetin günleri yaşanmasına rağmen Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan toplam 49 proje katıldı. Ancak en çok beğenilen üç proje arasında Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda’nın “25” numaralı projesi kabul edildi.

      VATAN TOPRAĞINDA YATIYOR

      750 bin metrekarelik bir alan üzerinde aslanlı yol, tören meydanı, mozole ve on kuleden oluşan Anıtkabir, 907 metre yüksekte yer alıyor. Ata’nın kabri 40 tonluk yekpare mermerden yapılan sembolik lahtin yaklaşık 7 metre altındaki mezar odasında bulunuyor Türk milletinin kalbine gömdüğü Atatürk, Selçuklu-Osmanlı kümbet mimarisine göre yapılmış sekizgen şeklindeki mezar odasında “vatan toprağında” yatıyor.

       atatürk'ün mezarı


      Ölümünden 15 yıl sonra Etnoğrafya Müzesi’ndeki geçici istirahatgahından Anıtkabir’e nakledilen Ata’nın naaşı, tahnit işlemi çözülerek, Suriye’deki Caber Kalesi, Kore’deki Türk şehitliği, Selanik’teki doğduğu evin bahçesi, KKTC ve illerden getirilen toprakların harmanlandığı “vatan toprağına” İslami usullere göre kefenlenerek ve yüzü kıbleye bakacak şekilde defnedildi. Ata’nın kabrinin yer aldığı mezar odasına, Genelkurmay Başkanı’nın izniyle girilebiliyor.

      ASLANLARIN SIRRI

      Türk milleti için kutsal değerlerle kuşatılan Anıtkabir’deki her mimari unsur ayrı bir mana taşıyor. Ata’nın kabrine ulaşan 262 metrelik Aslanlı yolun sağ ve solunda bulunan 24 aslan, “24 Oğuz boyunu” temsil ediyor. Türk kültüründe güç sembolü olduğu için seçilen aslan figürlerinin çift olması milletin “birlik ve bütünlüğünü” vurgularken, aslanların kedi gibi yatar pozisyonda olması ise bu büyük gücün “barışseverliğini” sembolize ediyor. Ziyaretçilerin de kabrin manevi atmosferine ayak uydurmaya yönlendirildiği Aslanlı yolda, taşlar Ata’nın huzuruna çıkanların “başlarının öne eğik” olması için 5 santimlik çim boşluğu bırakılarak döşenmiş.

       atatürk'ün mezarı


      Depreme karşı dayanıklı kılmak için tıpkı bir geminin su altındaki kısmı gibi toprağın içine yerleştirilen Anıtkabir’de mozolenin iç duvar ve zemini en nadide mermerlerle kaplanırken, tavanları renkli ve altın varaklı İtalyan mozaikleriyle süslenmiş. Milli değerleri temsil eden isimler verilen ve Selçuklu çadır mimarisinin özelliklerini yansıtan bir mimariyle yapılan 10 kule Anıtkabir’in siluetine ayrı bir değer katıyor.

      BAYRAK DİREĞİ ABD’DEN GELDİ

      Anıtkabir’in diğer unsurlarında olduğu gibi bayrak direği de çok özel... Anıtkabir’in 33,5 metre uzunluğundaki bayrak direğini 1946 yılında Nazmi Cemal adlı bir Türk vatandaşı ABD’den gönderdi. 4 metresi kaidenin altında gömülü bulunan direğin 29,5 metresi görülebiliyor.

      MÜZEDEKİ ESERLER

      Anıtkabir’deki Atatürk Müzesi de Ata’nın doldurulmuş köpeği Foks’tan tıraş takımlarına, bastonlarından aldığı çok özel hediyelere kadar özel hayatını yansıtan pek çok nadide parçaya evsahipliği yapıyor. Ata’nın anne ve babasının fotoğrafları, Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği eski yazı ve Latin harfleriyle basılmış iki nüfus cüzdanı, Göğsünde taşımayı en çok sevdiği madalyalardan biri olan 1917’de Sultan 5. Mehmet Reşat’ın verdiği altın imtiyaz madalyası, Sovyet Mareşali Voroshilov ve İran Şahı Pehlevi’nin hediye ettiği değerli taşlarla süslü kılıçlar ve ince bir zevkin ürünü olan saatleri dikkat çekici parçalar arasında...

      Atatürk’ün hem baston hem de tüfek olarak kullanılabilen özel silahı, manevi kızları Sabiha Gökçen ve Afet İnan’a hediye ettiği çok özel tabancaların da sergilendiği müzede, manevi kızı Rukiye Erkin’e hediye ettiği, ancak bir mercek yardımıyla okunabilen metal mahfazası içinde mini bir Kuran dikkati çekiyor.

      ETİYOPYA KRALI’NIN İLGİNÇ ÇELENGİ

      Milletvekili mazbataları ve 1927 yılında yaklaşık 5 günde okuduğu Nutuk’un orijinal metninin de yer aldığı müzede, Etiyopya Kralı Haile Selasiye’nin 1967 yılında Anıtkabir ziyaretinde mozoleye bıraktığı iki büyük gül dalıyla sembolize edilen gümüş çelenk de en ilginç parçalardan birisi...

      Anıtkabir’deki Atatürk Müzesi’nde ayrıca okumaya büyük önem veren Atatürk’ün özel kitaplığında bulunan Türk ve İslam tarihi, dil, edebiyat, sosyal bilimler, bilim ve teknik konularındaki Türkçe, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Slav dillerindeki toplam 3 bin 118 kitap da sergileniyor.


     atatürk'ün mezarı


     atatürk'ün mezarı


    Kaynak.






  • quote:

    Orijinalden alıntı: ZinedineZidane

    Atatürk mumyalandıysa da,toprağa gömüldüyse de bir daha dirilmeyecek endişelenmene gerek yok , rahat ol.

    Budur . Bu arada Atatürk'ün eleştireceğiniz fikirleri ya da işleri varsa buyrun konuşalım , tartışalım ama yok kaşının üstünde göz vardı diyerek de gelmeyin buraya zira amaç belli .



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Muşmula -- 30 Haziran 2010; 0:20:41 >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Atatürk ve Ali Rıza Paşa
    15 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Muşmula

    quote:

    Orijinalden alıntı: ZinedineZidane

    Atatürk mumyalandıysa da,toprağa gömüldüyse de bir daha dirilmeyecek endişelenmene gerek yok , rahat ol.

    Budur . Bu arada Atatürk'ün eleştireceğiniz fikirleri ya da işleri varsa buyrun konuşalım , tartışalım ama yok kaşının üstünde göz vardı diyerek de gelmeyin buraya zira amaç belli .

    Alıntıları Göster
    Onun bizim için yaptıklarına karşın yetersiz olduğunu onun için günde 3 vakit dua etmemiz gerektiğini düşünüyorum.Yeterli oldumu Pöti




  • quote:

    Orijinalden alıntı: oktayd

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    Bir belgeselde seyretmiştim Atatürk ün mezarının mozolenin metrelerce altında olduğunu. Hatırlamıyorum, Can Dündar ın mıydı değil miydi. Can Dündar ın hazırladığı Sarı Zeybek i Her Türk ün seyretmesi gerek bence. Çok güzel hazırlamış Can Dündar. İzleyince gözlerim yaşarır. Her Türk ün Anıtkabri merak etmesi, ziyaret etmesi, araştırması gereklidir. Öldükten sonraki resmininin gösterilmesini ise uygun bulmam.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ZinedineZidane

    Atatürk mumyalandıysa da,toprağa gömüldüyse de bir daha dirilmeyecek endişelenmene gerek yok , rahat ol.


    Süper mesaj tebrik ederim.

    Tayyip ile Bush ilk bulusmalarinda birbirlerine hava atarlar.

    Bush Tayyip'e

    - "Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü "diriltiriz" der.

    Tayyip altta kalmaz ve o da;


    - "Bizdeki teknoloji çok farkli, partimizin bütün elemanlari 100 metreyi,

    3 saniyede kosmayi beceriyor" der.

    Türkiye' ye döndügünde Tayyip'i bir düsünce alir.

    Danismanlarini çağirir, ve attigi palavrayi anlatir;


    -"Haftaya Bush geliyor, yalanimiz ortaya çikarsa ne yapariz?" diye sorar.

    Danismanlardan biri hemen cevap verir:

    -"Onlara ölüyü nasil dirilttigini sordunuz mu?"

    -"Hayir sormadik."

    -"O halde hiç korkmayin Basbakanim, alın Bush'u Anitkabir'e

    götürün. Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltemezse o rezil olur

    Yok eger diriltirsede siz zaten 100 m yi 3 saniyede koşarsınız.....




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ex1983Pax

    quote:

    Orijinalden alıntı: ZinedineZidane

    Atatürk mumyalandıysa da,toprağa gömüldüyse de bir daha dirilmeyecek endişelenmene gerek yok , rahat ol.


    Süper mesaj tebrik ederim.

    Tayyip ile Bush ilk bulusmalarinda birbirlerine hava atarlar.

    Bush Tayyip'e

    - "Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü "diriltiriz" der.

    Tayyip altta kalmaz ve o da;


    - "Bizdeki teknoloji çok farkli, partimizin bütün elemanlari 100 metreyi,

    3 saniyede kosmayi beceriyor" der.

    Türkiye' ye döndügünde Tayyip'i bir düsünce alir.

    Danismanlarini çağirir, ve attigi palavrayi anlatir;


    -"Haftaya Bush geliyor, yalanimiz ortaya çikarsa ne yapariz?" diye sorar.

    Danismanlardan biri hemen cevap verir:

    -"Onlara ölüyü nasil dirilttigini sordunuz mu?"

    -"Hayir sormadik."

    -"O halde hiç korkmayin Basbakanim, alın Bush'u Anitkabir'e

    götürün. Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltemezse o rezil olur

    Yok eger diriltirsede siz zaten 100 m yi 3 saniyede koşarsınız.....

    Alıntıları Göster
    Menderesin yüzü sararmış, öbür tarafta görünce...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Réplika

    Menderesin yüzü sararmış, öbür tarafta görünce...

    Alıntıları Göster
    Bir devlet kurucusuna yakışır bir mezar.Ankaraya giden herkesin en az birsefer ziyaret etmesi gereken biryer
    el açıp dua edemiyorsun incil kuran okuyamıyorsun ama içinizden ister dua edin ister başkabirşey ama en azından "Saygı"nızı belirtin
    ---
    İç kısımlarında italyan mozaikleri yerine türk çinisi kullanılsa sanırım daha anlamlı güzel olurdu
    ---

    Konuya başka devlet büyüklerini karıştırıp onları Atatürkle kıyaslayıp veya eleştirerek konuyu proveke etmeyelim
    Atatürkçü gibi görünüp Atatürkün mezarının tartışıldıgı konuyu baltalamak ikiyüzlülüktür...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kazuya58

    Bir devlet kurucusuna yakışır bir mezar.Ankaraya giden herkesin en az birsefer ziyaret etmesi gereken biryer
    el açıp dua edemiyorsun incil kuran okuyamıyorsun ama içinizden ister dua edin ister başkabirşey ama en azından "Saygı"nızı belirtin
    ---
    İç kısımlarında italyan mozaikleri yerine türk çinisi kullanılsa sanırım daha anlamlı güzel olurdu
    ---

    Konuya başka devlet büyüklerini karıştırıp onları Atatürkle kıyaslayıp veya eleştirerek konuyu proveke etmeyelim
    Atatürkçü gibi görünüp Atatürkün mezarının tartışıldıgı konuyu baltalamak ikiyüzlülüktür...

    Alıntıları Göster
    Kişisel fikrimi belirttim ikiyüzlülük değil bu. Esas ikiyüzlülük saygı maygı deyip Ata ya demediğini bırakmamak, eserlerini yağmalamak. Bugun bile bu zihniyette insanlar var, sorsan hepsi fanila,don, atlet değişmişler..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Réplika

    Kişisel fikrimi belirttim ikiyüzlülük değil bu. Esas ikiyüzlülük saygı maygı deyip Ata ya demediğini bırakmamak, eserlerini yağmalamak. Bugun bile bu zihniyette insanlar var, sorsan hepsi fanila,don, atlet değişmişler..

    Alıntıları Göster
    Mesajımda din dil ırk ayırdetmeden atatürk hakkında nedüşünürseniz düşünün Atatürke "saygı" duymak zorundasınız lafımdan nasıl atatürkün eserlerini yagmalamayı çıkardınız?

    Ama yadırgamıyorum
    nedenmi?
    Bu ülkede her vatandaşın Atatürkü sevemeyecegi kesin ama Saygı duyulması din dil ırk kıstaslarından kurtulup sonuca ulaşacak tek seçenektir
    ama atatürkün sevilip saygı duyulması bazı kesimlerin işine gelmez.Çükü atatürk gibi sömürecekleri tartışmaya kapalı kredileri ellerinden gidecek...

    ----
    Şimdi tekbaşına iktidara gelmiş bugün ölümyıldönümü devlet tarafından anılan bir devlet büyügü taraftarı gelip Atatürk vs menderes ten başlayıp tartışma ilerledikçe din vatan millet teröriste kadar geniş bir yelpazede tartışma başlatsa neolur?
    Atatürkü sömürme,aşagılama,tanrılaştırma konuyu proveke etme için zemin hazırlamayın!
    Atatürk kimsenin malı degildir!
    Atatürkü sömürmek sömürmeye zemin hazırlamak kimsenin haddine degildir!
    Haddinizi bilin!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kazuya58 -- 3 Temmuz 2010; 0:33:22 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kazuya58

    Mesajımda din dil ırk ayırdetmeden atatürk hakkında nedüşünürseniz düşünün Atatürke "saygı" duymak zorundasınız lafımdan nasıl atatürkün eserlerini yagmalamayı çıkardınız?

    Ama yadırgamıyorum
    nedenmi?
    Bu ülkede her vatandaşın Atatürkü sevemeyecegi kesin ama Saygı duyulması din dil ırk kıstaslarından kurtulup sonuca ulaşacak tek seçenektir
    ama atatürkün sevilip saygı duyulması bazı kesimlerin işine gelmez.Çükü atatürk gibi sömürecekleri tartışmaya kapalı bir kredileri ellerinden gidecek...

    ----
    Şimdi tekbaşına iktidara gelmiş bugün ölümyıldönümü devlet tarafından anılan bir devlet büyügü taraftarı gelip Atatürk vs menderes ten başlayıp tartışma ilerledikçe din vatan millet teröriste kadar geniş bir yelpazede tartışma başlatsa neolur?
    Atatürkü sömürme,aşagılama,tanrılaştırma konuyu proveke etme için zemin hazırlamayın!
    Atatürk kimsenin malı degildir!
    Atatürkü sömürmek sömürmeye zemin hazırlamak kimsenin haddine degildir!
    Haddinizi bilin!

    Hangi görüşten olursa olsun Atatürk e herkes saygı duymalı. Atatürk bizim için ortak bir değerdir. Sözünüze katılıyorum. Kendi kimliğini belirterek Atatürk e saygı duyana da saygı duyarım. Ama adam kominizmi savunurken, hiç alakası yokken Atatürkçülük adına başkasını eleştirdiği zaman provakatörlük yapıyor derim. Konuyu baltalamak kime ne kazandıracak.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ar_tryk

    quote:

    Orijinalden alıntı: kazuya58

    Mesajımda din dil ırk ayırdetmeden atatürk hakkında nedüşünürseniz düşünün Atatürke "saygı" duymak zorundasınız lafımdan nasıl atatürkün eserlerini yagmalamayı çıkardınız?

    Ama yadırgamıyorum
    nedenmi?
    Bu ülkede her vatandaşın Atatürkü sevemeyecegi kesin ama Saygı duyulması din dil ırk kıstaslarından kurtulup sonuca ulaşacak tek seçenektir
    ama atatürkün sevilip saygı duyulması bazı kesimlerin işine gelmez.Çükü atatürk gibi sömürecekleri tartışmaya kapalı bir kredileri ellerinden gidecek...

    ----
    Şimdi tekbaşına iktidara gelmiş bugün ölümyıldönümü devlet tarafından anılan bir devlet büyügü taraftarı gelip Atatürk vs menderes ten başlayıp tartışma ilerledikçe din vatan millet teröriste kadar geniş bir yelpazede tartışma başlatsa neolur?
    Atatürkü sömürme,aşagılama,tanrılaştırma konuyu proveke etme için zemin hazırlamayın!
    Atatürk kimsenin malı degildir!
    Atatürkü sömürmek sömürmeye zemin hazırlamak kimsenin haddine degildir!
    Haddinizi bilin!

    Hangi görüşten olursa olsun Atatürk e herkes saygı duymalı. Atatürk bizim için ortak bir değerdir. Sözünüze katılıyorum. Kendi kimliğini belirterek Atatürk e saygı duyana da saygı duyarım. Ama adam kominizmi savunurken, hiç alakası yokken Atatürkçülük adına başkasını eleştirdiği zaman provakatörlük yapıyor derim. Konuyu baltalamak kime ne kazandıracak.

    Alıntıları Göster
     atatürk'ün mezarı






  • quote:

    Orijinalden alıntı: ar_tryk

    quote:

    Orijinalden alıntı: kazuya58

    Mesajımda din dil ırk ayırdetmeden atatürk hakkında nedüşünürseniz düşünün Atatürke "saygı" duymak zorundasınız lafımdan nasıl atatürkün eserlerini yagmalamayı çıkardınız?

    Ama yadırgamıyorum
    nedenmi?
    Bu ülkede her vatandaşın Atatürkü sevemeyecegi kesin ama Saygı duyulması din dil ırk kıstaslarından kurtulup sonuca ulaşacak tek seçenektir
    ama atatürkün sevilip saygı duyulması bazı kesimlerin işine gelmez.Çükü atatürk gibi sömürecekleri tartışmaya kapalı bir kredileri ellerinden gidecek...

    ----
    Şimdi tekbaşına iktidara gelmiş bugün ölümyıldönümü devlet tarafından anılan bir devlet büyügü taraftarı gelip Atatürk vs menderes ten başlayıp tartışma ilerledikçe din vatan millet teröriste kadar geniş bir yelpazede tartışma başlatsa neolur?
    Atatürkü sömürme,aşagılama,tanrılaştırma konuyu proveke etme için zemin hazırlamayın!
    Atatürk kimsenin malı degildir!
    Atatürkü sömürmek sömürmeye zemin hazırlamak kimsenin haddine degildir!
    Haddinizi bilin!

    Hangi görüşten olursa olsun Atatürk e herkes saygı duymalı. Atatürk bizim için ortak bir değerdir. Sözünüze katılıyorum. Kendi kimliğini belirterek Atatürk e saygı duyana da saygı duyarım. Ama adam kominizmi savunurken, hiç alakası yokken Atatürkçülük adına başkasını eleştirdiği zaman provakatörlük yapıyor derim. Konuyu baltalamak kime ne kazandıracak.

    Alıntıları Göster
    Atatürk başlıgında başkasını eleştirenlere(bakınız tayyip )
    veya eletirmeye zemin hazırlayanlara( bakınız menderes) sormalısın
    buna karşı çıkan bana sorarsan cevabım bir önceki emsajımın 2. paragrafında

    Umarım yanlış anlamamışımdır...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kazuya58 -- 3 Temmuz 2010; 0:57:21 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kazuya58

    Atatürk başlıgında başkasını eleştirenlere(bakınız tayyip )
    veya eletirmeye zemin hazırlayanlara( bakınız menderes) sormalısın
    buna karşı çıkan bana sorarsan cevabım bir önceki emsajımın 2. paragrafında

    Umarım yanlış anlamamışımdır...

    Alıntıları Göster
    Kazuya58 boyunuzu aşacak laflar etmeyin.Had bildirmek bu forumda kimseye düşmez. Ama bildirmeye çalışırken kendi haddinizin ne ölçüde oldugunu anlamaktan aciz kalabilirsiniz.

    Atatürk ü sevmek, saygı duymak, fikirlerini benimsemek başka birşey. Atatürk ün eselerini sömürmek, fikirlerini kendi ideallerine amaç yerine araç edinmek benim eleştirdiğim şey. Bu soytarılıkları yapanlar 70 senedir bu ülkede siyaset yapma imkanı bulabiliyorsa, ben hepsinin şarlatanlıklarını yüzlerine vuracak kadar cesurum.

    Esas mesele artık Atatürk ün hayatı, fikirleri değil. Atatürk ün sömürmeye cüret edenlerin yaptıklarının tartışılması. Darbeler, siyasetler,demokrasi palavraları,askeri meseleler,hep Atatürk üzerinden. Nezaman bu millet o çok saygı gösterdiğini sandıgı Atasının birilerinin çıkarlarına alet edildiğini görür, işte ozaman bu ülkede Atatürk, gerçek saygıyı görmeye başlar.Bahsettiğim sebepler yüzünden Atatürk e saygı bu ülkede palavradan ibaret.Başkaları saygı meselesini istediği gibi görebilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Réplika -- 3 Temmuz 2010; 2:20:14 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Réplika

    Kazuya58 boyunuzu aşacak laflar etmeyin.Had bildirmek bu forumda kimseye düşmez. Ama bildirmeye çalışırken kendi haddinizin ne ölçüde oldugunu anlamaktan aciz kalabilirsiniz.

    Atatürk ü sevmek, saygı duymak, fikirlerini benimsemek başka birşey. Atatürk ün eselerini sömürmek, fikirlerini kendi ideallerine amaç yerine araç edinmek benim eleştirdiğim şey. Bu soytarılıkları yapanlar 70 senedir bu ülkede siyaset yapma imkanı bulabiliyorsa, ben hepsinin şarlatanlıklarını yüzlerine vuracak kadar cesurum.

    Esas mesele artık Atatürk ün hayatı, fikirleri değil. Atatürk ün sömürmeye cüret edenlerin yaptıklarının tartışılması. Darbeler, siyasetler,demokrasi palavraları,askeri meseleler,hep Atatürk üzerinden. Nezaman bu millet o çok saygı gösterdiğini sandıgı Atasının birilerinin çıkarlarına alet edildiğini görür, işte ozaman bu ülkede Atatürk, gerçek saygıyı görmeye başlar.Bahsettiğim sebepler yüzünden Atatürk e saygı bu ülkede palavradan ibaret.Başkaları saygı meselesini istediği gibi görebilir.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Réplika



    Atatürkün hayatı atatürkü ilgilendirir.içkimi içmiş karı kız peşindemi koşmuş oturup bu kısır döngüyümü tartışalım.iyi yapmış kötü yapmış sonuç ne çıkarsa çıksın kişisel hayatı onu ilgilendirir Atatürkün hayatı ile fikirlerini karıştıran kafalar yüzünden 70yıldır bu bataktan çıkamıyoruz

    Atatürkün fikirleri tartışılabilir ama tabu ilan edilen birisinin fikirlerini tartışmak anca daha fazla dibe batmamıza sebep olur
    peki kim tabu ilan ediyor bu fikirleri?
    Atatürkü tartışalım ama fikirlerini %100 kabul etmek şartıyla diyen aynı anda atatürkü tartışmaya çalışan başkaları ile kıyaslayan + - lerini göstermeye çalışan ikiyüzlüler

    ikiyüzlülerden nezaman kurtuluruz işte ozaman atatürkün fikirleri + ve - yönleri ile tartışılır - ler silinir eksikler günümüze uyarlanır + lar desteklenir işte ozaman gerçek bir devlet oluruz
    ama "sahip oldugunu sandıgı" kişilikleri okadar derin perçinlenmişki onu 70 yıllık kafadan söküp atmanın mümkünatı yok

    zamana bıramak en insancıl çözüm

    Amacım ikaz etmektir.Kimseye had bildirme gibi bir niyetim yok.Ama kusura bakmayın göz göre göre ikiyüzlülüge sömürüye tabulaştırmaya buna zemin hazırlamaya kayıtsız kalamam.

    Çözüm tartışmayla çözülemeyecegi için bu meseleyi burada kapatalım




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kazuya58

    quote:

    Réplika



    Atatürkün hayatı atatürkü ilgilendirir.içkimi içmiş karı kız peşindemi koşmuş oturup bu kısır döngüyümü tartışalım.iyi yapmış kötü yapmış sonuç ne çıkarsa çıksın kişisel hayatı onu ilgilendirir Atatürkün hayatı ile fikirlerini karıştıran kafalar yüzünden 70yıldır bu bataktan çıkamıyoruz

    Atatürkün fikirleri tartışılabilir ama tabu ilan edilen birisinin fikirlerini tartışmak anca daha fazla dibe batmamıza sebep olur
    peki kim tabu ilan ediyor bu fikirleri?
    Atatürkü tartışalım ama fikirlerini %100 kabul etmek şartıyla diyen aynı anda atatürkü tartışmaya çalışan başkaları ile kıyaslayan + - lerini göstermeye çalışan ikiyüzlüler

    ikiyüzlülerden nezaman kurtuluruz işte ozaman atatürkün fikirleri + ve - yönleri ile tartışılır - ler silinir eksikler günümüze uyarlanır + lar desteklenir işte ozaman gerçek bir devlet oluruz
    ama "sahip oldugunu sandıgı" kişilikleri okadar derin perçinlenmişki onu 70 yıllık kafadan söküp atmanın mümkünatı yok

    zamana bıramak en insancıl çözüm

    Amacım ikaz etmektir.Kimseye had bildirme gibi bir niyetim yok.Ama kusura bakmayın göz göre göre ikiyüzlülüge sömürüye tabulaştırmaya buna zemin hazırlamaya kayıtsız kalamam.

    Çözüm tartışmayla çözülemeyecegi için bu meseleyi burada kapatalım

    Alıntıları Göster
    Ben Atatürkün tabu ilan edilmesini, eleştirilemez olmasını tartışmıyorum. Kaldı ki Atatürk ü yaşarken eleştiren sade vatandaşlar bile olmuştur, meclisteki vekiller,aydınlar bir yana.

    Tabulaştıranlar da, n eleştirilmesini de hazmedeyenlerin % 90 ı önceki mesajlarımda belirttiğim Ata yı sömüren insanlardır. Örneğin 80 darbesi, tamamen gerici ( yobaz anlamında değil) insanların ürünüdür. Üstelik Atatürk ün putlaştırılması (ne yazıkki çok acı bir kavram) bu gericilerin zamanında hız kazanmıştır.

    Atatürk ün en güçlü oldugu yanı sahip oldugu üstün zekasıdır. Bu zekayı herzaman düşünmek için, anlamak için, sorgulamak için kullanmıştır. Bildiğiniz gibi okudugu kitap sayısı 3 bin küsür civarında. Bir insan neden bu kadar kitap okur sizce? Bunun cevabı, bilgili olmak,karar verirken mantık süzgecini iyi kullanabilmek ve hem düşünceleri doğrultusunda eleştiri yapabilmek hemde kendisine dair eleştirileri anlayabilmektir.

    Eleştiriyi hazmedemeyen insanlar cahil olanlardır. Okumuş, okumamış tüm cahiller eleştiriyi kaldıramaz. Eleştirilmekten çekinmeyen bir insanı öldükten sonra kapalı bir kutu haline getirmek en başta kendisine yapılabilecek çok büyük bir saygısızlıktır.

    Bu ülkede eleştirinin yapılmaması için Ataya saygı diye bir kavram oluşturuldu. İşte bunu yapanlar da yazımın başında belirttiğim gericiler.

    Son kez belirtiyorum ki, eleştiri pozitif olabilir negatif olabilir. Fakat asla ve asla hakaret olamaz. İşte bu saygıdır. Bugun ve öncesinde bu ülkede açık açık Ataya hakaret eden insanlar ve birde saygı maskesi altında ona ve eserlerine her türlü kötülüğü yapanlar var. Önceki mesajlarımda bunu belirtmek istedim.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.