Şimdi Ara

Atatürk'ün yaptığı yanlışlar nelerdir? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
59
Cevap
0
Favori
11.412
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Falih Rıfkı Atay

    "Atatürk'te" değil, "Atatürk de" olacak ayrıca.

    Bu hatayı konu sahibi arkadaş yapmış ben yapmadım

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • HIGHER kullanıcısına yanıt
    Orijinali varken niye Türkçe okunsun ? Merak eden anlamlarına bakabilir İslam dini Arapça inmiştir namaz Arapça ayetler okunarak kılınır ama sen duanı Türkçe olarak yapabilirsin bunda bir sorun yok

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: White Eagle 26

    quote:

    Orijinalden alıntı: Falih Rıfkı Atay

    Adnan Menderes'in ezan sebebiyle mi asıldığını zannediyorsun? Bu kadar mı sığsın? Bu kadar mı Türkçe düşmanısın ayrıca? Nasıl da heyecanlı heyecanlı yazmış. :)



    Evet rahmetli Menderes'in tek suçu buydu ezanı orijinal hale çevirerek halkın sevgisini ve teveccühünü kazanmış rahmetliyi masum yere astılar hatta CHP-Derin Devlet ittifakı oğlu rahmetli Aydın MENDERES araba kullanırken üzerine araba sürdüler bu vahim kazada MENDERES sakat kaldı ve geriye kalan yaşamını felçli olarak geçirdi Türkçe'mize gelince bende Türk'üm ve Türkçe'yi doğru kullanmaya çalışırım ve sizin yaptığınız gibi Türkçe'yi doğru kullanmayanları uyarırım

    Alıntıları Göster
    Forum yönetiminin kolladığı pedofil bir sapık olmasan başarılı bir komedyen olabilirdin Tepecikli. Şu yazıda bile milyon tane Türkçe hatası var. Türkçeyi doğru kullanıyormuş-muş. Önce imla kurallarını, noktayı/virgülü vesaire kullanmayı öğrenmekle başlasan iyi edersin.




  • cumhuriyet ve demokrasiyi ülkemize yerleştirmeye çalışması. yanlış anlamayın demokrasi ve cumhuriyet karşıtı birisi değilim, cumhuriyeti ve demokrasiyi sonuna kadar savunurum fakat demokrasi ve cumhuriyet bu coğrafyanın insanına bir kaç beden büyük. yüzyıllarca padişahın kulu olmuş,eğitimsiz kalmış,şeyhe mürit olmuş onun sözünden çıkmamış,tek derdi karnını doyurmak olan bir millete demokrasiyi yerleştirmek imkansıza yakındır. bu ülkenin demokrasisi sağlam temellere oturmamıştır. günümüzde demokratik olarak geri kalmış olmamızın en büyük sebebi budur. demokrasi gibi cumhuriyet gibi yahut rejim değişiklilikleri gibi büyük devrimler tepeden inme bir şekilde gerçekleşirlerse başarılı olamazlar. bu tarz büyük devrimler tavandan tabana değil tabandan tavana yayılmalıdır. tamamiyle halk hareketi olmalıdır. yoksa başarılı olamazlar. hatta şunu söyleyeyim kurtuluş savaşından sonra bir referandum yapsaydık ''saltanat mı,cumhuriyet mi?'' diye sorsaydık emin olun ezici bir şekilde saltanat lehine olurdu sonuç. burda suçu atatürk'e yüklememek lazım tabi. atatürk ülkesi için en doğru olanı yapmaya çalıştı buydu en doğrusu fakat demokrasiyi yerleştirmek konusunda başarılı olamadı. bunun sebebi osmanlı'ya dayanıyor. osmanlı döneminde anadolu insanının eğitimsiz,cahil,bilinçsiz bir şekilde yaşama terk edilmesinden kaynaklanıyor. osmanlı döneminin anadolusunu biraz olsun anlamak için yakup kadri'nin yaban romanını okumanız bile yeterli ha eğer okumadıysanız ünlü edebiyatçımız ahmet haşim'in manisa mebusu refik şevket bey'e yazdığı şu mektubu okuyun:

    “Sevgili Refik,

    İhtimal sana fazla yazıyorum. Fakat ben bundan memnunum. Bulunduğum noktalardan sana doğru uçurduğum bu mektuplarla pervaz-ı evraktan oluşmuş ve bütün mesafeler boyunca sürekli maddi ve manevi bir bağ ile kendimi sana bağlı tutmak istiyorum. İletişimimizin bu gidişhatı seni bunaltıyor mu? Geçen mektubumu Niğde’den yazmış ve o mektubu gönderdikten sonra sancağın bütün kazalarını teftişe çıkmıştım. Yirmi gün süren ve nice bağ ve bahçe safalarına rağmen ruhumda hiçbir hakikî lezzetin hatırasını bırakmayan bu devrenin sonunda bu ikinci mektubu gene Niğde’den yazıyorum. Gördüğüm Anadolu hakkında bilmem sana ne yazayım?

    Öncelikle bu bölgede kimler yaşıyor? Görülen harabelerin yapıcısı hangi cins yaratıktır? Bunu, köy ve kasaba diye gördüğümüz renksiz harabe yığınlarına bakıp anlamak asla mümkün olmamıştır. Anadolu köylüsünü sınıflandırmada karıncalar cinsine ithal etmeli fikrindeyim. Gündüz ağaçsızlıktan dolayı müthiş bir güneş altında yanan ve gece en güzel yıldızlar altında bütün böceklerinin sonsuz sesleriyle uzanıp giden bu araziden herhangi saat geçilmiş olsa yalnız yiyeceğini tedarikle meşgul, “gıda” sabit fikirliliğiyle sersemleşmiş, neşesiz ve yorgun bir insaniyetin zor çalışma şartlarına tesadüf olunur. Sanki cehennemî bir fırın karşısından yeni ayrılmış gibi yüzleri kıpkırmızı, dudakları çatlak, elleri kuruyup siyahlaşan bütün bu insanlar ya gıda maddesini biçmekle, ya onu taşımakla, ya onu savurmakla veyahut onu metharlarına doğru çekip götürmekle meşgul görünür. Tıpkı karıncalar gibi, tıpkı karıncalar gibi…

    Fakat boğazlarının kârına olarak aklın bütün maharetlerini ret ve iptal eden bu adamların boğazı da memnun etmekten pek uzak bulundukları, en zenginlerinin evinde geçirilen bir gecenin sabahında, nefis bir yemek diye sofraya getirilen suyla pişmiş uğursuz bir fasulyanın barsaklarda sebep olduğu gazlar ve ıstıraplar ile uyanılıp da anlaşıldığı zaman, bu akılsız kardeşlerin maksatsız hayatına, boşa giden üstün gayretle çalışmalarına karşı derin bir elem duymamak mümkün değildir. Refik; Ankara’da, Almanya imparatorunun Anadolu hastalıklarını tetkik etmek üzere gönderdiği bir tıp heyetinin bazı büyük rütbeli ileri gelenleriyle görüştüm. Bunlar, bir seneden beri her gelen hastayı ücretsiz muayene etmek ve mümkün olduğu kadar incelemelerini sıhhatli kişiler üzerinde(mektep talebesi gibi) yapmak suretiyle şunu anlamışlardır ki, Anadolu Türklerinin karınları kurtlarla yüklü ve kanları bu kurtların salgıladığı parazitlerle dolu bulunuyor. cinsi, yakın bir yok olma ile tehdit eden bu hâlin sebebi neymiş bilir misin? Beslenme eksikliği. Her ne kadar garip görünse de Anadolu Türkleri henüz ekmek yapımından bile habersizdirler. Yedikleri mayasız bir yufkadır ki, ne olduğunu yiyenlerin midesine bir sormalı. İstisnasız nakil araçları kağnıdır. Ellerinde esir olan öküzler ve bu türden hayvanlar için en zalim düşüncelerin bile icâdından aciz kalabileceği -bununla beraber ağır, dar ve maksada gayr-ı salih bu âlet- hiç şüphe yok ki, taş devri keşfi ve aletlerindendir. Kağnı bir araba değil, fakat, hayvana yapışıp onun hayat unsurlarına hortumunu sokan ve bu suretle kanını ve canını çeken bir canavardır. Uzaktan görüldüğü zaman heyet-i umumiyesiyle bir arabadan ziyade büyük ve korkunç bir karafatma hissini veren tarihe âşina bir göz için üzerindeki uzun değneği ve ayakta duran arabacısıyla dara ve keyhüsrev devirlerine ait taşlar üstünde çizilmiş ilkel arabaları hatırlatan bu kağnıların boyunduruğu altında masum hayvanların çektiği azabı gördükçe, onu sevkeden sakin köylünün insanlar gibi bir ruhu olup olmadığından şüphe ettim. Anadoluluların becerikliliği ancak öküz tezeğini kullanmakta ve onu kullanılmaya uygun bir hâle sokmak için buldukları çarelerin çeşitliliğinde görülür. Tezeğin bu adamlar nezdindeki kıymeti hayret vericidir. sürüler meraya çıkarken veyahut akşam şehre girerken kadın ve çocuk, gözleri nurlu bir noktaya cezp edilmiş gibi, öküz kıçlarından bir saniye dikkatlerini ayırmayarak ve yüzlerce rakipten geri kalmak korkusuyla seri adamlarla koşarak, öküz götünden düşen en ufak bok parçasını toplamak üzere dirseklerine kadar bulaşık elleri ve hırstan gözbebekleri fırlamış gözleriyle yere kapanırlar. Bu boklar toplanır, sepetlere doldurulur, evlere cem ettirilir ve nihayet bir altın mayası yoğurur gibi, altın gerdanlıklı genç kadınlar beyaz kollarıyla onu yoğururlar ve muntazam yuvarlaklar hâline koyup kurumak üzere duvara yapıştırırlar. Anadolu’nun duvarları bu öküz pislikleriyle sıvalıdır. bütün havalarında o hoş koku solunur. Yemekleri, sütleri, ekmekleri hep tezek dumanının kokusuyla ele alınmaz bir hâldedir. Eski Mısırlılardan ziyade Anadolular apis öküzüne hürmet etmeliydi. Öküz, burada hayatının genelinin zenbereğidir. Evlerine gelince, onlar da öyle: Duvarlar yontulmamış alelâde taşların, çalı çırpının, leylek yuvasında olduğu gibi, gelişigüzel dizilmesinden hasıl olmuştur. Baca nedir, bilir misin? Dibi kırık bir testi. Kızılırmak civarında, büsbütün ev inşasından da feragat ederek, toprağın maddesel özelliğinden yararlanarak dağları oymakla vücuda getirdikleri mağaralar içinde kuşlar gibi yaşarlar. Nevşehir’den yarım saat beride Güvercinlik adında kovuklardan oluşan bir köy vardır ki, hakikaten ancak bir güvercinlik olmaya yakışan bir köydür. Anadolu, külliyen temizlikten mahrumdur. Sakallı Celâl’in dediği gibi en nefis bir icatları olan yoğurt bile pislik mahsulünden başka bir şey değildir. Kaynamış süte kirli bir demir parçası yahut eski bir gümüş para atılsa sütün derhal yoğurda dönüşeceğini sen de bilirsin. Anadolu, hemen bir uçtan bir uca firengilidir. Anadoluların güzelliği de bozulmuştur. Bir köy, bir kasaba veya bir şehrin kalabalığına bakılsa, şehrin kalabalığında o kadar topal, topalların o kadar çeşitlisi, o kadar cüce, kambur, kör ve çolak görülür ki, insan kendini eşyanın şeklini bozan dışbükey bir camla etrafa bakıyorum zanneder. Bununla birlikte güzel oldukları zaman da güzelliklerinin emsalsiz olduğunu itiraf etmeli. Siyah, derin ve titretici gözlerle insana bakan şalvarlı, düzgün ölçülü anadolu kadınları; sizleri nasıl unutacağım? Gençleri, insanın bazen en mükemmel bir örneğini temsil ederler. Fakat, bunlar, nadirlerdendir., Refik. Anadolular hakkında sana daha çok yazacak şeyler varsa da mektuba gülünç bir makale süsü vermemek için bu konuyu burada kesiyorum. Anadolu seyahati artık benim için nihayet buluyor demektir. Bundan da üzgün değilim. … Niğde teftişi son bulmuştur. İâşe Heyet-i Teftişiyesine girdiğim günden beri kazandırmış olduğum tutar iki bin liraya varmıştır. Benim zararım ise pek çoktur. Öncelikle sağlığım bozuldu. Hayli keçi eti yedim. Birçok da gereksiz masraflar ettim ve rahatımdan da birçok şey kaybettikten sonra yerimden de oldum. Yakında, belki, üç gün sonra İstanbul’a gidiyorum.

    Ahmet Haşim 3 Eylül 1919''


    büyük devrimler halk hareketleriyle gerçekleşir. o dönemlerdeki halkımız bırakın devrim yapmayı ''cumhuriyet'' kelimesini hiç duymamıştır diye tahmin ediyorum. işte atatürk bu halka cumhuriyet ve demokrasiyi yerleştirmeye çalışmıştır. 1946'da başlayan çok partili demokrasimizin yolu 1960 darbesiyle kesilmiştir. sonra aşağı yukarı her 10 yılda 1 darbeyle yüzyüze geldik. çünkü yerleşmiş,sağlam köklere dayanan ve halkın tamamı tarafından benimsenmiş bir demokrasimiz yok daha doğrusu halkımız bir demokrasi bilinci yok. hele laiklik o çok derin bir mevzu. oraya paragraflar yetmez. kısacası atatürk doğru olanı ve olması gerekeni yaptı,yanlış olan millet ve milleti cahil bırakanlar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: NoNickMan

    Tam anlamiyla Ataturkun bu iste parmagi var mi bilmem. Ama cogu yerde ataturkun bir sozunda dini egitimin devlet tarafindan verilmesi gerektiginden bahsettigi soz edilir. Bu bana gore son derece yanlis. 15 yasindan once hicbir dinden bahsedilmemeli, bu yastan sonra da sadece ulkesinde yaygin olan degil dunyada yaygin olan tum dinlerden bahsedimeli ve bu din dersi de tamamen secmeli olmali. Neden 15 dedigime gelecek olursak, aranizda kimse 15 yasindan once bir seylerin farkinda oldugunu iddia etmeyecektir tahminimce.
    quote:

    Tam anlamiyla Ataturkun bu iste parmagi var mi bilmem. Ama cogu yerde ataturkun bir sozunda dini egitimin devlet tarafindan verilmesi gerektiginden bahsettigi soz edilir.


    Hocam bunu yapmasının nedeni kontrol etmek istemesi. Aksi halde bu zamanki fetöcüler gibi, çocuklara tecavüz eden hocalar felan olurdu.


    quote:

    15 yasindan once hicbir dinden bahsedilmemeli, bu yastan sonra da sadece ulkesinde yaygin olan degil dunyada yaygin olan tum dinlerden bahsedimeli ve bu din dersi de tamamen secmeli olmali.

    Bunu uygulamak zor ama katılıyorum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Shepherd.

    cumhuriyet ve demokrasiyi ülkemize yerleştirmeye çalışması. yanlış anlamayın demokrasi ve cumhuriyet karşıtı birisi değilim, cumhuriyeti ve demokrasiyi sonuna kadar savunurum fakat demokrasi ve cumhuriyet bu coğrafyanın insanına bir kaç beden büyük. yüzyıllarca padişahın kulu olmuş,eğitimsiz kalmış,şeyhe mürit olmuş onun sözünden çıkmamış,tek derdi karnını doyurmak olan bir millete demokrasiyi yerleştirmek imkansıza yakındır. bu ülkenin demokrasisi sağlam temellere oturmamıştır. günümüzde demokratik olarak geri kalmış olmamızın en büyük sebebi budur. demokrasi gibi cumhuriyet gibi yahut rejim değişiklilikleri gibi büyük devrimler tepeden inme bir şekilde gerçekleşirlerse başarılı olamazlar. bu tarz büyük devrimler tavandan tabana değil tabandan tavana yayılmalıdır. tamamiyle halk hareketi olmalıdır. yoksa başarılı olamazlar. hatta şunu söyleyeyim kurtuluş savaşından sonra bir referandum yapsaydık ''saltanat mı,cumhuriyet mi?'' diye sorsaydık emin olun ezici bir şekilde saltanat lehine olurdu sonuç. burda suçu atatürk'e yüklememek lazım tabi. atatürk ülkesi için en doğru olanı yapmaya çalıştı buydu en doğrusu fakat demokrasiyi yerleştirmek konusunda başarılı olamadı. bunun sebebi osmanlı'ya dayanıyor. osmanlı döneminde anadolu insanının eğitimsiz,cahil,bilinçsiz bir şekilde yaşama terk edilmesinden kaynaklanıyor. osmanlı döneminin anadolusunu biraz olsun anlamak için yakup kadri'nin yaban romanını okumanız bile yeterli ha eğer okumadıysanız ünlü edebiyatçımız ahmet haşim'in manisa mebusu refik şevket bey'e yazdığı şu mektubu okuyun:

    “Sevgili Refik,

    İhtimal sana fazla yazıyorum. Fakat ben bundan memnunum. Bulunduğum noktalardan sana doğru uçurduğum bu mektuplarla pervaz-ı evraktan oluşmuş ve bütün mesafeler boyunca sürekli maddi ve manevi bir bağ ile kendimi sana bağlı tutmak istiyorum. İletişimimizin bu gidişhatı seni bunaltıyor mu? Geçen mektubumu Niğde’den yazmış ve o mektubu gönderdikten sonra sancağın bütün kazalarını teftişe çıkmıştım. Yirmi gün süren ve nice bağ ve bahçe safalarına rağmen ruhumda hiçbir hakikî lezzetin hatırasını bırakmayan bu devrenin sonunda bu ikinci mektubu gene Niğde’den yazıyorum. Gördüğüm Anadolu hakkında bilmem sana ne yazayım?

    Öncelikle bu bölgede kimler yaşıyor? Görülen harabelerin yapıcısı hangi cins yaratıktır? Bunu, köy ve kasaba diye gördüğümüz renksiz harabe yığınlarına bakıp anlamak asla mümkün olmamıştır. Anadolu köylüsünü sınıflandırmada karıncalar cinsine ithal etmeli fikrindeyim. Gündüz ağaçsızlıktan dolayı müthiş bir güneş altında yanan ve gece en güzel yıldızlar altında bütün böceklerinin sonsuz sesleriyle uzanıp giden bu araziden herhangi saat geçilmiş olsa yalnız yiyeceğini tedarikle meşgul, “gıda” sabit fikirliliğiyle sersemleşmiş, neşesiz ve yorgun bir insaniyetin zor çalışma şartlarına tesadüf olunur. Sanki cehennemî bir fırın karşısından yeni ayrılmış gibi yüzleri kıpkırmızı, dudakları çatlak, elleri kuruyup siyahlaşan bütün bu insanlar ya gıda maddesini biçmekle, ya onu taşımakla, ya onu savurmakla veyahut onu metharlarına doğru çekip götürmekle meşgul görünür. Tıpkı karıncalar gibi, tıpkı karıncalar gibi…

    Fakat boğazlarının kârına olarak aklın bütün maharetlerini ret ve iptal eden bu adamların boğazı da memnun etmekten pek uzak bulundukları, en zenginlerinin evinde geçirilen bir gecenin sabahında, nefis bir yemek diye sofraya getirilen suyla pişmiş uğursuz bir fasulyanın barsaklarda sebep olduğu gazlar ve ıstıraplar ile uyanılıp da anlaşıldığı zaman, bu akılsız kardeşlerin maksatsız hayatına, boşa giden üstün gayretle çalışmalarına karşı derin bir elem duymamak mümkün değildir. Refik; Ankara’da, Almanya imparatorunun Anadolu hastalıklarını tetkik etmek üzere gönderdiği bir tıp heyetinin bazı büyük rütbeli ileri gelenleriyle görüştüm. Bunlar, bir seneden beri her gelen hastayı ücretsiz muayene etmek ve mümkün olduğu kadar incelemelerini sıhhatli kişiler üzerinde(mektep talebesi gibi) yapmak suretiyle şunu anlamışlardır ki, Anadolu Türklerinin karınları kurtlarla yüklü ve kanları bu kurtların salgıladığı parazitlerle dolu bulunuyor. cinsi, yakın bir yok olma ile tehdit eden bu hâlin sebebi neymiş bilir misin? Beslenme eksikliği. Her ne kadar garip görünse de Anadolu Türkleri henüz ekmek yapımından bile habersizdirler. Yedikleri mayasız bir yufkadır ki, ne olduğunu yiyenlerin midesine bir sormalı. İstisnasız nakil araçları kağnıdır. Ellerinde esir olan öküzler ve bu türden hayvanlar için en zalim düşüncelerin bile icâdından aciz kalabileceği -bununla beraber ağır, dar ve maksada gayr-ı salih bu âlet- hiç şüphe yok ki, taş devri keşfi ve aletlerindendir. Kağnı bir araba değil, fakat, hayvana yapışıp onun hayat unsurlarına hortumunu sokan ve bu suretle kanını ve canını çeken bir canavardır. Uzaktan görüldüğü zaman heyet-i umumiyesiyle bir arabadan ziyade büyük ve korkunç bir karafatma hissini veren tarihe âşina bir göz için üzerindeki uzun değneği ve ayakta duran arabacısıyla dara ve keyhüsrev devirlerine ait taşlar üstünde çizilmiş ilkel arabaları hatırlatan bu kağnıların boyunduruğu altında masum hayvanların çektiği azabı gördükçe, onu sevkeden sakin köylünün insanlar gibi bir ruhu olup olmadığından şüphe ettim. Anadoluluların becerikliliği ancak öküz tezeğini kullanmakta ve onu kullanılmaya uygun bir hâle sokmak için buldukları çarelerin çeşitliliğinde görülür. Tezeğin bu adamlar nezdindeki kıymeti hayret vericidir. sürüler meraya çıkarken veyahut akşam şehre girerken kadın ve çocuk, gözleri nurlu bir noktaya cezp edilmiş gibi, öküz kıçlarından bir saniye dikkatlerini ayırmayarak ve yüzlerce rakipten geri kalmak korkusuyla seri adamlarla koşarak, öküz götünden düşen en ufak bok parçasını toplamak üzere dirseklerine kadar bulaşık elleri ve hırstan gözbebekleri fırlamış gözleriyle yere kapanırlar. Bu boklar toplanır, sepetlere doldurulur, evlere cem ettirilir ve nihayet bir altın mayası yoğurur gibi, altın gerdanlıklı genç kadınlar beyaz kollarıyla onu yoğururlar ve muntazam yuvarlaklar hâline koyup kurumak üzere duvara yapıştırırlar. Anadolu’nun duvarları bu öküz pislikleriyle sıvalıdır. bütün havalarında o hoş koku solunur. Yemekleri, sütleri, ekmekleri hep tezek dumanının kokusuyla ele alınmaz bir hâldedir. Eski Mısırlılardan ziyade Anadolular apis öküzüne hürmet etmeliydi. Öküz, burada hayatının genelinin zenbereğidir. Evlerine gelince, onlar da öyle: Duvarlar yontulmamış alelâde taşların, çalı çırpının, leylek yuvasında olduğu gibi, gelişigüzel dizilmesinden hasıl olmuştur. Baca nedir, bilir misin? Dibi kırık bir testi. Kızılırmak civarında, büsbütün ev inşasından da feragat ederek, toprağın maddesel özelliğinden yararlanarak dağları oymakla vücuda getirdikleri mağaralar içinde kuşlar gibi yaşarlar. Nevşehir’den yarım saat beride Güvercinlik adında kovuklardan oluşan bir köy vardır ki, hakikaten ancak bir güvercinlik olmaya yakışan bir köydür. Anadolu, külliyen temizlikten mahrumdur. Sakallı Celâl’in dediği gibi en nefis bir icatları olan yoğurt bile pislik mahsulünden başka bir şey değildir. Kaynamış süte kirli bir demir parçası yahut eski bir gümüş para atılsa sütün derhal yoğurda dönüşeceğini sen de bilirsin. Anadolu, hemen bir uçtan bir uca firengilidir. Anadoluların güzelliği de bozulmuştur. Bir köy, bir kasaba veya bir şehrin kalabalığına bakılsa, şehrin kalabalığında o kadar topal, topalların o kadar çeşitlisi, o kadar cüce, kambur, kör ve çolak görülür ki, insan kendini eşyanın şeklini bozan dışbükey bir camla etrafa bakıyorum zanneder. Bununla birlikte güzel oldukları zaman da güzelliklerinin emsalsiz olduğunu itiraf etmeli. Siyah, derin ve titretici gözlerle insana bakan şalvarlı, düzgün ölçülü anadolu kadınları; sizleri nasıl unutacağım? Gençleri, insanın bazen en mükemmel bir örneğini temsil ederler. Fakat, bunlar, nadirlerdendir., Refik. Anadolular hakkında sana daha çok yazacak şeyler varsa da mektuba gülünç bir makale süsü vermemek için bu konuyu burada kesiyorum. Anadolu seyahati artık benim için nihayet buluyor demektir. Bundan da üzgün değilim. … Niğde teftişi son bulmuştur. İâşe Heyet-i Teftişiyesine girdiğim günden beri kazandırmış olduğum tutar iki bin liraya varmıştır. Benim zararım ise pek çoktur. Öncelikle sağlığım bozuldu. Hayli keçi eti yedim. Birçok da gereksiz masraflar ettim ve rahatımdan da birçok şey kaybettikten sonra yerimden de oldum. Yakında, belki, üç gün sonra İstanbul’a gidiyorum.

    Ahmet Haşim 3 Eylül 1919''


    büyük devrimler halk hareketleriyle gerçekleşir. o dönemlerdeki halkımız bırakın devrim yapmayı ''cumhuriyet'' kelimesini hiç duymamıştır diye tahmin ediyorum. işte atatürk bu halka cumhuriyet ve demokrasiyi yerleştirmeye çalışmıştır. 1946'da başlayan çok partili demokrasimizin yolu 1960 darbesiyle kesilmiştir. sonra aşağı yukarı her 10 yılda 1 darbeyle yüzyüze geldik. çünkü yerleşmiş,sağlam köklere dayanan ve halkın tamamı tarafından benimsenmiş bir demokrasimiz yok daha doğrusu halkımız bir demokrasi bilinci yok. hele laiklik o çok derin bir mevzu. oraya paragraflar yetmez. kısacası atatürk doğru olanı ve olması gerekeni yaptı,yanlış olan millet ve milleti cahil bırakanlar.
    %100 katılıyorum hocam.
    Kendi kardeşi bile saçmalayınca, Atatürk de bunu görmüş zaten zamanında ve kapattırmış kardeşinin partisini.
    Eğer güçlü ve istikrarlı bir ülke olmak isteniyorsa, halkın bilinçlenmesi lazım yoksa yerimizde sayar dururuz arada Atatürk gibi liderler gelir düzeltir ama uzun vadede halk cahil olduğu için yine en başa döneriz.




  • Egedeki adalar konusunda daha israrci olabilirdi hic degilse dibimizdeki 2 3 adayi alsaydik ayrica balkan sinirimiz konusunda da israrci olmaliydi gerekirse tekrar savasmaliydik zaten tum ulkeler yorgundu biraz daha toprak alabilirdik.Ayrica dogudaki kitleyi irak suriyeye surebilirdi ama yapmamis

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Atatürk'ün yaptığı hatalar derken Facebook'tan, Damat Ferit'in olmayan torunundan teşekkür mektubu alan Mustafa Armağan'dan ve Karl Marx'ın cinli olduğunu iddia eden Kadir Mısıroğlu'ndan tarih öğrendiğini zanneden biatçıların saçmalıklarına mı cevap vereceğiz?
  • Bana kalırsa atatürkün en büyük hatası çevresinde ki oluşumları görüp bilinçli yada bilinçsiz müdahale etmemesidir. Ölümünden sonra yaşanacakları tahmin edecek kadar zeki bir adamdı vesselam. Demoktasi ülkesi kuruyorsun ölümünden sonra gelen kişi seçimlere bile girmeden başa geçiyor ve bu kişiler kendi etrafından uzaklaştırdığı halde meclise gireceği belli kişilerdi
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-6C7EF6CED

    Bu mesaj silindi.
    Hocam bence 10 sene az. Az olmasının sebebide 10 senede bir ülkeyi eğitmek çok zor. Eğitimin meyvesini vermesi çok uzun sürer ama en iyi sonucu eğitim verir. Halk eğitimli olursa, sorun olmaz.
  • Mimariye önem vermedi maalesef. Eğitime çok önem verdi. Bence hiçbir işe yaramadı. En azından mimariye önem verseydi bugünkü ucube yapılar olmazdı.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Dersimde başladığını yarım bırakması bence en büyük hatasıdır
  • quote:

    Orijinalden alıntı: FrederikChopin

    Mimariye önem vermedi maalesef. Eğitime çok önem verdi. Bence hiçbir işe yaramadı. En azından mimariye önem verseydi bugünkü ucube yapılar olmazdı.
    Hocamlar betonlar ve betonarmeler ne işe yarayacak başka mühendislere kendi ülkende bina mı yaptıracaksın.? Başka teknisyenler bina yapılırken inceleyecek.?

    Kısaca Atatürk eğitimin ne kadar önemli olduğunu biliyordu.

    Size yol ve köprü bir kaç toki yeterli tabi.
  • İçki içtiğini saklamaması bence bir hataydı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tek hücreliler hangi gerekçeyle saldıracaktı o zaman ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Atatürk'ün en büyük hatalarından birisi kendisinden sonra gelecek adamları hesap edememesi veya etse bile önlem almaması .. İsmet İnönü mesela , yaratıcılık ve vizyon 0 adamda . Atatürk'ün de dediği gibi tam bir emir ve görev adamı .. Bu adamın ülkenin başında ne işi var ? Aynı şekilde Adnan Menderes gibi milli irade isterse şeriatı bile getiririm diyen bir adamın milletvekili olmasını saglayan adamda Atatürk'ün kendisi ..



    Budur benim gözümde . Hani ileri görüşlüsün , zekisin tamam ama neden hamle yapmıyorsun sonrakiler için ..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Irishman

    Atatürk'ün en büyük hatalarından birisi kendisinden sonra gelecek adamları hesap edememesi veya etse bile önlem almaması .. İsmet İnönü mesela , yaratıcılık ve vizyon 0 adamda . Atatürk'ün de dediği gibi tam bir emir ve görev adamı .. Bu adamın ülkenin başında ne işi var ? Aynı şekilde Adnan Menderes gibi milli irade isterse şeriatı bile getiririm diyen bir adamın milletvekili olmasını saglayan adamda Atatürk'ün kendisi ..



    Budur benim gözümde . Hani ileri görüşlüsün , zekisin tamam ama neden hamle yapmıyorsun sonrakiler için ..
    Ama o zamanki dönemde de kendisi gibi kimse yok. Sen olsan mesela kimi başa geçirirdin?
  • HIGHER kullanıcısına yanıt
    Salih Bozok'u yaparım daha iyi .

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.