Şimdi Ara

Ben bir kadın olsam niye İslam’ı seçeyim?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
29
Cevap
0
Favori
821
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ''Erkekle eşit, medeni hukuk içinde, istediğim gibi yaşıyorum. Ama Müslüman kadınlar kara bir örtünün altında kimliksizleşiyor, adeta hayattan siliniyor zira yüzlerini bile gösteremiyor, erkeğe bağlı ve itaat içinde yaşıyor, eşini başka kadınlarla paylaşmak durumunda kalıyor, boşanamıyor, şahitliği yarı değerde, mirastan yarı pay alıyor, cennette bile ona bir vaat yok v.b. Diyeceksiniz ki bunlar dinde yok, uygulamada var! Pek çoğunun ayetlerde yeri var ama diyelim ki aslında dinde yeri yok da sadece uygulamada var, o halde şöyle sorayım: Kendimi niye riske atayım? İslam’ın bana katacağı bir şey yok ama alabileceği çok şey var. Peki o halde neden bu dini seçeyim? Cennetinde bile sadece erkeklere vaatte bulunan bir dini neden kabul edeyim? ''



  • İslam'da insan olmaları bakımından, erkekle kadın arasında herhangi bir fark yoktur. Her ikisi de eşit derecede Yüce Allah'ın emir ve yasaklarına muhataptır. Erkek de kadın da yeryüzünü imar etmek ve orada Allah'a kulluk yapmakla sorumludurlar. İslâm'da insanlık ve Allah'a kulluk bakımından kadınla erkek arasında bir fark bulunmadığı gibi, temel hak ve sorumluluklar açısından da kadının konumu erkekten farklı değildir.

    Kadın, yaratılış itibariyle erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir. İlke olarak insanların en değerlisi, 'takvâda (güzel şeyler yapma ve kötülüklerden sakınma da) en üstün olanıdır' (Hucurât, 49/13) Kurân-ı Kerim'de, farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten biri diğerinden daha üstün veya ikisi birbirine eşit tutulmak yerine, birbirinin tamamlayıcısı kabul edilmiştir.(Bakara, 2/187)

    "... Ben, erkek olsun, kadın olsun (ki hep birbirinizdensiniz) içinizden hiçbir çalışanın çalışmasını zayi etmeyeceğim..." (Al-i İmran, 3/195) ve

    "O'nun varlığının delillerinden (Allah'ın ayetlerinden) biri de kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır."(Rum, 30/21)

    âyet-i kerimeleri, İslam'a göre kadının bir insan olarak asla ikinci sınıf olmadığını ifade etmektedir.

    Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim;

    "... Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz..." (Bakara, 2/187)

    beyanıyla da erkek ve kadının insan olarak birbirlerine olan ihtiyaçlarına açık bir şekilde dikkat çekmektedir.

    İslâm dininin kadına tanıdığı hakların değer ve önemini daha iyi kavrayabilmek için İslâm'dan önceki çeşitli toplum ve medeniyetlerde kadının durumu çok iyi değerlendirilmelidir. Kadının insan olup olmadığının, rûhunun bulunup bulunmadığının tartışıldığı, tamamen erkeğe tabi olduğu ve sürekli vesayet altında bulunduğu, hatta mirastan hisse alması bir yana, kendisinin bile miras malı gibi değerlendirildiği bir dönemde, yüce İslam dini; kadının da insan olduğunu beyan etmiş, mirastaki haklarını ortaya koymuş, onu sadece emir alan değil, yerine göre emir veren konumuna yükseltmiş ve kadını olması gereken yere koymuştur.

    Hz. Peygamber (asm)'in; kadınlardan ayrıca biat alması ve bu hâdisenin Kur'an-ı Kerim'de açıkça yer alması, (Mümtehine, 60/13) İslam'a göre kadın iradesinin bağımsızlığını göstermektedir. İslam'a göre, bir insan olarak erkeğe tanınan temel insan hakları kadına da tanınmıştır. Buna göre hayat hakkı, mülkiyet ve tasarruf hakkı, kanun önünde eşitlik ve adaletle muamele görme hakkı, mesken dokunulmazlığı, şeref ve onurun korunması, inanç ve düşünce hürriyeti, evlenme ve aile kurma hakkı, özel hayatının gizliliği ve dokunulmazlığı, geçim teminatı gibi temel haklar bakımından kadınla erkek arasında fark yoktur.

    İslam'ın ilk yıllarında kadının her zaman hayatın içinde olduğu bilinmektedir. Kadınlar camiye gelirler, Peygamberimiz (asm)'in huzurunda oturur; belki bugün bile kadınların sormaya cesaret edemeyecekleri kendi özel durumlarıyla ilgili konuları hiç çekinmeden sorarlardı. Camide ibadetlerini yaparlar, Peygamberimiz'in konuşmalarını dinlerlerdi.

    Bu uygulama daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Nitekim, Hz. Ömer (ra) bir hutbesinde, kadınlara verilen mehirin yüksek oranlarda tutulduğunu, bunun miktarının azaltılması gerektiğini söylediğinde, mescitte bulunan kadınlardan birinin ayağa kalkıp; "Allah'ın bize vermiş olduğu hakkı sen bizden alamazsın. Çünkü bu, Kur'an'da bulunan bir hükümdür." diye itiraz ettiği, Hz. Ömer'in de bu itiraz karşısında "Allah'a şükürler olsun, benim halkımın arasında yanlışımı düzeltecek böyle kadınlar var." dediği tarihi kaynaklarda kayıtlıdır.

    Diğer taraftan yine Hz. Ömer (ra) döneminde 'hisbe' denilen görevin, yani pazarlardaki düzen ve ahengi kontrol işlerinin bir nevi bugünkü anlamda 'zabıta' hizmetlerinin kadına verildiği tarihî bir vakıadır.

    İslam tarihine ve İslam ülkelerindeki uygulamaya bakıldığında, Peygamberimiz (asm) döneminde kadınlara tanınan hakların; geleneklerin din gibi algılanması ve kabul edilmesi gibi sebeplerin etkisiyle, tedrici olarak azaldığı görülmektedir.

    Bu anlayışın etkisiyle bazı ülkelerde kadın; cinsel obje olarak değerlendirilmiş, horlanmış ve toplumdan tecrit edilmiştir. Bu uygulama asırlarca dünyanın her yerinde farklı din mensupları tarafından da benimsenmiştir. Yakın zamanlara kadar, bazı istisnalar dışında erkeklerle kadınlar medenî ve siyasî haklarda eşit değildi. Son yüzyıla kadar Batı toplumu kadın hakları konusunda kötü bir sınav vermiştir. Bugün kadın haklarının en fazla olduğu ülkelerde bile XVIII, XIX. asra kadar; kadının ruhu var mı, insan sayılır mı, sayılmaz mı tartışmalarının yapıldığı bir realitedir.

    Netice itibariyle söylenecek şey şudur: İslam Dini'ne göre insan insana eşittir. Bu anlayışta kadın-erkek ayırımı kesinlikle söz konusu değildir.

    Edit: Günümüz toplumunda Kadınlara verilen haklar erkeklere verilen haklardan kat ve kat fazladır. Hoşuna gidiyor anlaşılan bu durum. Zoruna gitmesi normal o yüzden çok takılma
    Erkekle eşit, medeni hukuk içinde, istediğim gibi yaşıyorum.

    Bu cümle din cümlesi değil. Bizlerle eşit değiller kanunlar bir çok yerde kadınlara ayrıcalık tanıyor. Erkeklere tanınmayan bir çok hak kadınlara verilmiş durumda.

    Ama Müslüman kadınlar kara bir örtünün altında kimliksizleşiyor, adeta hayattan siliniyor zira yüzlerini bile gösteremiyor, erkeğe bağlı ve itaat içinde yaşıyor,

    bu dinin emrettiği bir uygulama değil ancak söylediği doğru maalesef Muhammed sonrası Araplar eski adetlerine döndüler.

    eşini başka kadınlarla paylaşmak durumunda kalıyor,

    Bu cümleyi açıklamak uzun bir mesele. 1. den sonra dul kadın alarak toplam 4 eşe izin var orası doğru ancak yaşlandı gencini alayım yok dinde. DUL kadın yani bakacak kimsesi olmayan kadın ile evlenebilir erkek. Uygulamada yine bozukluk var .

    boşanamıyor,

    Kur'ana a göre boşanır, Muhammed sonrası uygulamaya göre boşanamaz.

    şahitliği yarı değerde,

    Kur'an da sadece mal alıp satımında mecbur ise kadın şahit bulundurmaktan bahseder ve baskı altında kalmaması için 2 tane olmasını emreder. Yani işin içinde para var ise erkekler kadınları incitebilir onun için 2 tane olsun der Allah.
    Diğer şahitliklerde erkekler ile eşittir. Örnek 4 kadın zina şahitliği yapabilir. Kur'an sonrası uygulama yine böyle değil tabi.

    mirastan yarı pay alıyor,

    Evet bazen yarım pay aldığı doğru, bazen denk erkek ile eş pay aldığı doğru.

    cennette bile ona bir vaat yok

    Erkeğe de bir net erkek vaadi yok. Huri iri gözlü demek. Kerhane değil cennet, orada cinsellik bekleyen kadın erkek farketmez rahatça yapacak eğer cinsiyet ile var olacak isek; ancak benim ayetlerden anladığım orada cinsiyet olmayacak. Ancak Kur'an üslubu çoğunlukla erkeğe göredir o konuda haklı.

    Kendimi niye riske atayım? İslam’ın bana katacağı bir şey yok ama alabileceği çok şey var.

    Çok saçma bir soru, bir tanrının doğru olduğuna inanırsan kabul edersin, yanlışsan istediğin gibi yaşarsın. Ölünce bileceğiz ne olacak.

    Peki o halde neden bu dini seçeyim?

    Karpuz seçer kafasında sanıyorum bu soruyu soran. Açık menü büfeden yiyecek değildir din. Seçmek ne demek? Ya inanırsın ya da inkar edersin.


    Bu yazıyı yazan çok bilgisiz ancak kasıtlı şekilde kadınların İslam dininde aşağılandığını iddia ederek İslam dininin yanlış olduğunu iddia ediyor. Hatalı olduğu çok yer var aslen çünkü Kur'an eleştirisi yapmıyor, Müslümanların keyfi din uygulamalarından faydalanarak kadın cinsine özellikle ateistlik pompalıyor. Başarılı olur bu sorularla ehli sünnete karşı orası kesin. Apıştıracak tarzdan sorular.

  • Mert Bir İnsanyoutube
    Prof. Dr. Celal Şengör'den Dinler Tarihi Dersi
    https://www.youtube.com/watch?v=wkJoHllAUBE




  • İslam'da insan olmaları bakımından, erkekle kadın arasında herhangi bir fark yoktur. Her ikisi de eşit derecede Yüce Allah'ın emir ve yasaklarına muhataptır. Erkek de kadın da yeryüzünü imar etmek ve orada Allah'a kulluk yapmakla sorumludurlar. İslâm'da insanlık ve Allah'a kulluk bakımından kadınla erkek arasında bir fark bulunmadığı gibi, temel hak ve sorumluluklar açısından da kadının konumu erkekten farklı değildir.

    Kadın, yaratılış itibariyle erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir. İlke olarak insanların en değerlisi, 'takvâda (güzel şeyler yapma ve kötülüklerden sakınma da) en üstün olanıdır' (Hucurât, 49/13) Kurân-ı Kerim'de, farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten biri diğerinden daha üstün veya ikisi birbirine eşit tutulmak yerine, birbirinin tamamlayıcısı kabul edilmiştir.(Bakara, 2/187)

    "... Ben, erkek olsun, kadın olsun (ki hep birbirinizdensiniz) içinizden hiçbir çalışanın çalışmasını zayi etmeyeceğim..." (Al-i İmran, 3/195) ve

    "O'nun varlığının delillerinden (Allah'ın ayetlerinden) biri de kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır."(Rum, 30/21)

    âyet-i kerimeleri, İslam'a göre kadının bir insan olarak asla ikinci sınıf olmadığını ifade etmektedir.

    Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim;

    "... Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz..." (Bakara, 2/187)

    beyanıyla da erkek ve kadının insan olarak birbirlerine olan ihtiyaçlarına açık bir şekilde dikkat çekmektedir.

    İslâm dininin kadına tanıdığı hakların değer ve önemini daha iyi kavrayabilmek için İslâm'dan önceki çeşitli toplum ve medeniyetlerde kadının durumu çok iyi değerlendirilmelidir. Kadının insan olup olmadığının, rûhunun bulunup bulunmadığının tartışıldığı, tamamen erkeğe tabi olduğu ve sürekli vesayet altında bulunduğu, hatta mirastan hisse alması bir yana, kendisinin bile miras malı gibi değerlendirildiği bir dönemde, yüce İslam dini; kadının da insan olduğunu beyan etmiş, mirastaki haklarını ortaya koymuş, onu sadece emir alan değil, yerine göre emir veren konumuna yükseltmiş ve kadını olması gereken yere koymuştur.

    Hz. Peygamber (asm)'in; kadınlardan ayrıca biat alması ve bu hâdisenin Kur'an-ı Kerim'de açıkça yer alması, (Mümtehine, 60/13) İslam'a göre kadın iradesinin bağımsızlığını göstermektedir. İslam'a göre, bir insan olarak erkeğe tanınan temel insan hakları kadına da tanınmıştır. Buna göre hayat hakkı, mülkiyet ve tasarruf hakkı, kanun önünde eşitlik ve adaletle muamele görme hakkı, mesken dokunulmazlığı, şeref ve onurun korunması, inanç ve düşünce hürriyeti, evlenme ve aile kurma hakkı, özel hayatının gizliliği ve dokunulmazlığı, geçim teminatı gibi temel haklar bakımından kadınla erkek arasında fark yoktur.

    İslam'ın ilk yıllarında kadının her zaman hayatın içinde olduğu bilinmektedir. Kadınlar camiye gelirler, Peygamberimiz (asm)'in huzurunda oturur; belki bugün bile kadınların sormaya cesaret edemeyecekleri kendi özel durumlarıyla ilgili konuları hiç çekinmeden sorarlardı. Camide ibadetlerini yaparlar, Peygamberimiz'in konuşmalarını dinlerlerdi.

    Bu uygulama daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Nitekim, Hz. Ömer (ra) bir hutbesinde, kadınlara verilen mehirin yüksek oranlarda tutulduğunu, bunun miktarının azaltılması gerektiğini söylediğinde, mescitte bulunan kadınlardan birinin ayağa kalkıp; "Allah'ın bize vermiş olduğu hakkı sen bizden alamazsın. Çünkü bu, Kur'an'da bulunan bir hükümdür." diye itiraz ettiği, Hz. Ömer'in de bu itiraz karşısında "Allah'a şükürler olsun, benim halkımın arasında yanlışımı düzeltecek böyle kadınlar var." dediği tarihi kaynaklarda kayıtlıdır.

    Diğer taraftan yine Hz. Ömer (ra) döneminde 'hisbe' denilen görevin, yani pazarlardaki düzen ve ahengi kontrol işlerinin bir nevi bugünkü anlamda 'zabıta' hizmetlerinin kadına verildiği tarihî bir vakıadır.

    İslam tarihine ve İslam ülkelerindeki uygulamaya bakıldığında, Peygamberimiz (asm) döneminde kadınlara tanınan hakların; geleneklerin din gibi algılanması ve kabul edilmesi gibi sebeplerin etkisiyle, tedrici olarak azaldığı görülmektedir.

    Bu anlayışın etkisiyle bazı ülkelerde kadın; cinsel obje olarak değerlendirilmiş, horlanmış ve toplumdan tecrit edilmiştir. Bu uygulama asırlarca dünyanın her yerinde farklı din mensupları tarafından da benimsenmiştir. Yakın zamanlara kadar, bazı istisnalar dışında erkeklerle kadınlar medenî ve siyasî haklarda eşit değildi. Son yüzyıla kadar Batı toplumu kadın hakları konusunda kötü bir sınav vermiştir. Bugün kadın haklarının en fazla olduğu ülkelerde bile XVIII, XIX. asra kadar; kadının ruhu var mı, insan sayılır mı, sayılmaz mı tartışmalarının yapıldığı bir realitedir.

    Netice itibariyle söylenecek şey şudur: İslam Dini'ne göre insan insana eşittir. Bu anlayışta kadın-erkek ayırımı kesinlikle söz konusu değildir.

    Edit: Günümüz toplumunda Kadınlara verilen haklar erkeklere verilen haklardan kat ve kat fazladır. Hoşuna gidiyor anlaşılan bu durum. Zoruna gitmesi normal o yüzden çok takılma



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-CC8BE145A -- 21 Nisan 2019; 20:33:40 >




  • Erkekle eşit, medeni hukuk içinde, istediğim gibi yaşıyorum.

    Bu cümle din cümlesi değil. Bizlerle eşit değiller kanunlar bir çok yerde kadınlara ayrıcalık tanıyor. Erkeklere tanınmayan bir çok hak kadınlara verilmiş durumda.

    Ama Müslüman kadınlar kara bir örtünün altında kimliksizleşiyor, adeta hayattan siliniyor zira yüzlerini bile gösteremiyor, erkeğe bağlı ve itaat içinde yaşıyor,

    bu dinin emrettiği bir uygulama değil ancak söylediği doğru maalesef Muhammed sonrası Araplar eski adetlerine döndüler.

    eşini başka kadınlarla paylaşmak durumunda kalıyor,

    Bu cümleyi açıklamak uzun bir mesele. 1. den sonra dul kadın alarak toplam 4 eşe izin var orası doğru ancak yaşlandı gencini alayım yok dinde. DUL kadın yani bakacak kimsesi olmayan kadın ile evlenebilir erkek. Uygulamada yine bozukluk var .

    boşanamıyor,

    Kur'ana a göre boşanır, Muhammed sonrası uygulamaya göre boşanamaz.

    şahitliği yarı değerde,

    Kur'an da sadece mal alıp satımında mecbur ise kadın şahit bulundurmaktan bahseder ve baskı altında kalmaması için 2 tane olmasını emreder. Yani işin içinde para var ise erkekler kadınları incitebilir onun için 2 tane olsun der Allah.
    Diğer şahitliklerde erkekler ile eşittir. Örnek 4 kadın zina şahitliği yapabilir. Kur'an sonrası uygulama yine böyle değil tabi.

    mirastan yarı pay alıyor,

    Evet bazen yarım pay aldığı doğru, bazen denk erkek ile eş pay aldığı doğru.

    cennette bile ona bir vaat yok

    Erkeğe de bir net erkek vaadi yok. Huri iri gözlü demek. Kerhane değil cennet, orada cinsellik bekleyen kadın erkek farketmez rahatça yapacak eğer cinsiyet ile var olacak isek; ancak benim ayetlerden anladığım orada cinsiyet olmayacak. Ancak Kur'an üslubu çoğunlukla erkeğe göredir o konuda haklı.

    Kendimi niye riske atayım? İslam’ın bana katacağı bir şey yok ama alabileceği çok şey var.

    Çok saçma bir soru, bir tanrının doğru olduğuna inanırsan kabul edersin, yanlışsan istediğin gibi yaşarsın. Ölünce bileceğiz ne olacak.

    Peki o halde neden bu dini seçeyim?

    Karpuz seçer kafasında sanıyorum bu soruyu soran. Açık menü büfeden yiyecek değildir din. Seçmek ne demek? Ya inanırsın ya da inkar edersin.


    Bu yazıyı yazan çok bilgisiz ancak kasıtlı şekilde kadınların İslam dininde aşağılandığını iddia ederek İslam dininin yanlış olduğunu iddia ediyor. Hatalı olduğu çok yer var aslen çünkü Kur'an eleştirisi yapmıyor, Müslümanların keyfi din uygulamalarından faydalanarak kadın cinsine özellikle ateistlik pompalıyor. Başarılı olur bu sorularla ehli sünnete karşı orası kesin. Apıştıracak tarzdan sorular.




  • Erkeklere HURİ kadınlarada GILMAN var hiç duymadınmı ?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kütahyalı 77 kullanıcısına yanıt
    Sen o gılmanın kadınlara olmadığını hiç duymadın mı?

    Kur'an daki cennet tasvirleri ile Ehli sünnetin cennet tasvirleri farklı.

    Kur'an a göre bir çok şey muallak cennet hakkında. Ne yapıp edeceğimizi erişebilenler görür demek daha doğru gelir bana. İnşallah layık olabiliriz cennete deyip ona göre yaşamak en doğrusu. Kerhaneye gitmiyoruz neticede.
  • Kardeş lütfen açık konuş ve geveleme amacın Hazreti Muhammed'siz bir İslam inancımı ?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Kütahyalı 77 kullanıcısına yanıt
    Hz. Muhammed'e hakaret eden tüm Arap tarihini red eden bir İslam inancı. Benim hadisleri de mezhepleri de %100 red etme bakış açım yok. "Kur'an cı" değilim ben. Arap tarihine %100 doğru deme ihtimalim yok, Kur'an ı hakem olarak değerlendiririm. Profilime yazdığımı kopyalayayım.

    1- Dinin sahibi Allah'tır. Peygamberler dahil hiç bir insan dine ekleme çıkarma yapamaz. Din Allah katında ademden beri İslam'dır. Kur'an ile İslam dini Allah tarafından son kez reform edilmiştir. Kur'an dışında din yoktur. Çünkü Kur’an Allah sözüdür.
    2- Allah hiç bir konuda aciz bırakılamaz; Allah'ın dini bizim zamanımıza kadar eksiksiz gelmek zorundadır. Hz. Muhammed son elçidir ve Kur'an dışı vahiy almış olamaz çünkü elçilik de din de eksik yapılmış olur. O zaman Allah dini eksik bilrdirmiş olur.
    3- Hz. Muhammed aynı zamanda bir kuldur ve onun bir sünneti vardır. Sünnet yok sayılamaz ancak Hz. Muhammed’in sünneti ile Allah’ın dini farklı şeylerdir, ikisi birleştirilemez. Hz. Muhammed’in sünneti iddiası ile din/İslam hükmü verilemez. Kur’an ile çelişen her türlü sünnet iddiası yalandır.
    4- Hz. Muhammed sonrası Arap tarihinde Kur'an ile ve Kur'an da anlatılan peygambere uymayan her türlü anlatım yalandır, yanlıştır ve kesinlikle red edilmelidir. Arap tarihinin Kur'an ile ve Kur'andaki Muhammed ile çelişmeyen kısmı akıl ile yorumlanarak doğru kabul edilebilir.
    5- Arap tarihi Kur'an’ı ve Hz. Muhammed’in sünnetini doğru anlamakta kullanacağımız yardımcı kaynaktır. Asla dine yani Kur'an’a ekleme kaynak değildir, çünkü Allah’tan gelmemiştir. Ayrıca çok fazla çelişki içermektedir.

    Geçenlerde Mustafa Öztürk'ten dinlemiştim adamın bakış açısını doğru bulmuyorum ancak tefsir tarihi konusunda şu ana kadar gördüğüm en bilgili kişi. Gılman ifadesinin ehli sünnet tarafından farklı yorumlandığını/tefsirlendiğini açıklamıştı. Yani diğer anlamı veren kişi de ehli sünnetten.

    Bana göre ise Kur'an daki bu ifadelerde cinsellik yok, hizmetçiler var. Geri kalanlar biz insanların cennette umduğumuz şeyler. Net bir ifade değil dediğim gibi cennet tasvirleri.




  • İnançlar zaten çok büyük çoğunlukla seçilmiyor, bulunduğun coğrafya ve ailenin inancı default olarak geliyor..ocukluktan beri ailenden çevrenden gördüğün duyduğun uygulamalarda beynine kazınıyor ve en doğrusu net olarak bu diyorsun olay bu zaten.

    Bugünün bilimi toplumsal yapısı ışığında bir anda herkesin beyninin inanç bölümü 0 lansa ve en yaygın 3*5 inanç önlerine detaylarıyla konup haydi birini seç deseler (ateizm deizm gibi düşünce akımları da dahil olarak ) ben şu an ki dağılımın çok değişeceğini düşünüyorum.
  • lawbreaker kullanıcısına yanıt
    Değişik bir adamsın sen. Düşüncene katılıyorum. Sence bir deney yapılsa Truman Show filmindeki gibi insanlar oluşturulsa doğumundan itibaren 30-40 yıl boyunca gerçek ile birebir bir film setinde yaşatılsa ancak hiç din sunulmasa sence kaç tanesi bir yaratıcısı olup olmayacağını düşünür? Eğer dışarıdan bir müdahale ile-peygamber- bir kişi gelse ve bir tanrı iddia etse kaç tanesi tanrı konusundaki fikrini değiştirir? Dışarıdan gelen kişinin "mucize" sunması kaç kişinin inanmasını sağlar?

    Olaya genel baktığımızda dünya çapında inananların %99unun çocukluktan ne öğrendi ise yetişkinlik aşamasında da ona inandığını, fikirlerinin kolay kolay değişmediğini görürüz. Senin çocukların sen düzgün empoze edersen senin inanışından olacak, çevrenin inanışından değil. Benimki de aynı şekilde, herkesinki aynı şekilde. Eğer aile herhangi bir dini eğitim vermez ise o çocuk çevreden ne öğrendiyse ona göre kendi fikirleri oluşacak ve ailesi ile ayrışacak. Yani inanışımızda önce en yakın çevremiz etkili sonra az yakın çevremiz. Şu anki teknoloji ile ise hiç yakın olmadığımız halde etkileşim sunup birbirimizin yaklaşımlarına etki edebiliyoruz.

    Ben seni hayatımda hiç görmeyecek bile olsam, sadece yazdığım yazı ile seni Müslüman olmana etki edebilirim, sen de benim Müslümanlıktan çıkmama etki edebilirsin.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: HIGHER


    https://www.youtube.com/watch?v=wkJoHllAUBE
    çok mantıklı konuşur her zaman. tabi dinleyene …




  • hiçbir din ya da yersel hukuk düzlem olarak kadın ve erkeği eşit görmez. essasen dinler bunu denedi. kutsal meryem anlayışı bunun sonucudur ve esasen yaratıcı anlayışında tam eşitlik mevcuttur.

    bu husus oldukça zorlu bir süreçtir. bu açıdan insan denen varlığa uygunluğu tartışılır.

    .......................

    hukuk ise esasen evlatlık prensibi ile çalışır. taraflar isterse cinsellik de yaşayabilir ki en az biri istemez ve diğeri bunu mania algılarsa taraflar boşanır.


    ........................

    total de hem yersel hukuk hem de göksel anlayış tarafları cimaya zorlamaz.

    ........................

    bu açıdan dinin islam veya hukukun modern kısmı ayracına girmeden mevcudun taraf iradesi denen şeye önem verdiği görülür.

    ruhlar dünyasında değil dünyada yaşamak isteyen kişi iradelerini aile kurma üzerinde birleştirebilir. bu açıdan hem göksel hem de yersel hukuk an itibari ile çalışmaya başlar.

    neticelere göre durumlar-kurgular ihdas edilir. mesela, her kim haksız yere ve ağır kusurla karşı tarafı boşarsa (medeni hukuk) veya her kim bir kısas olmaksızın bir cana kast ederse (göksel hukuk) şeklinde durum-kurgu ikilileri ihdas olur.

    ..............................

    önemli olan hem yersel hukukun hem de göksel anlayışın kadın denen şeyi cinselliğe zorlama konusunda yerdeki insan iradesini ön plana çıkaran halidir.

    cinselliğin kadın tarafından yaşanması onun maddi ve manevi zenginliğinden sonradır. yani kadın her hangi bir baskı (evde kalırım- fakirleşirim-bana kim bakar vs.) korkuları olmadan eril eş seçme hakkına haiz olmalıdır. bu şekilde kadın erili cariye!! hükmünde( eş etme) veya huri!!(baba-yaran- yol gösteren) hükmünde seçme özgürlüğüne sahiptir. buradaki tabirler dini anlam içermez. esasen dini meal olarak kullanılagelen hali hem yönelim hem de içerik bakımından saptırılmış ve bu saptırılma da iş zannedilmiş şeklidir.

    bu saptıran kimlerdir dersek, işte böyle apaçık yazarsın kafa kalın olunca anlamaz anlamaz kimselerdir.




  • -



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Su Aygırı -- 18 Mayıs 2020; 10:19:44 >
  • bu soruyu sorabilmen için önce birey olmana fırsat tanınması lazım
  • müslümanlığı seçen birçok kadın var, özellikle rus kadınlar, gidip onlara sorman lazım..erkekken seçmedin kadınken seçeceksin sanki
  • Nisa 36 erkeklerin mağdur olduğu ayetlerdendir

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: mr.jk

    müslümanlığı seçen birçok kadın var, özellikle rus kadınlar, gidip onlara sorman lazım..erkekken seçmedin kadınken seçeceksin sanki
    onların hatırı sayılır kısmı müslüman ülkelerden koca bulmak içindir muhtemelen
  • torlofan T kullanıcısına yanıt
    İyi de hiçbirimizin karısı dul kalmış bir kadını ya da aynı yaş kadını almamızı da istemez ki. Üstüne yaşlı ya da genç kuma gelmiş kadınların yaşadıklarını okusanız zaten bu dörder dörder alabilirsin kısmının tipik bir dönemsel gerçek dışında bir anlam ifade etmediği anlaşılır.
    Üstelik genç kız alma meseleleri direkt peygamberin ve çevresinin uygulamalarından gelir. Hazret i Ayşe bahçede oyun oynarken evleneceği söylenmedi mi? Hazret i Ömer hazret i Ali’nin kızı ile 9 yaşında evlenmedi mi? E görgü kuralı gönderen sonsuz güç dokuz yaşındaki çocuğun 60 yaşındaki adamla evliliğinden uğrayacağı travmayı bildiremedi mi görgü kuralı bildirene kadar? Yahu bunların hepsi o coğrafyanın gelenekleri. O coğrafyadaki çocuk daha az travma yaşıyor olabilir- herkes doğru zannediyor çünkü; fakat örnekse Türklerdeki kadın ve çocuklara bunu uygulamak direkt darbe. O tür gelenekleri olmayan toplumlar için felaket.
    Şahitlik meselesi de çok basit bir soruya muhattap. Marie Curie tek başına şahitlik edemeyecek fakat erkek ne kadar cahil veya mal olursa olsun şahitlik edebilecek. Kadınların şeriat hükümleri kalkana kadar hakim olamamasını tesadüf mü zannediyorsunuz? Neden tek kadın hakim (kadı) olamamış?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • cemsinan kullanıcısına yanıt
    Hazret i Ömer hazret i Ali’nin kızı ile 9 yaşında evlenmedi mi? hayır evlenmedi, nerden mi biliyorum daha ergin olmadı çünkü. 14-15 desen kabul ederim. Bizim zamanımıza göre ergin olmayabilir ancak eskiden insanlar çok genç yaşta hayatı öğrenirlerdi. Bugün dersen yine kabul etmem. Allah o sebepten yaş sınırı değil erginlik sınırı emretmiştir, düşünürsen anlarsın ifadenin ne kadar zekice olduğunu. Roma Hukuku benzer tarihlidir ve 12 alt yaş sınırı getirmiştir ancak Kur'an yaş sınırı değil erginlik sınırı getirmiştir. Bana göre bugünkü 15 kadın 18 erkek bile evlilikte erginlik değil, medeni hukuk da Kur'an a uymuyor. Kadın 20 erkek 24 olmalı evlilik yaşında en az.

    4 kadın meselesi uzun bir mesele, şu anda bizim ülkemizde pek gerek yok ancak yine de olabilir, savaş vs. bir sürü kadın dul kalıyor sahiplenilmesi gerekir. Evlilik sadece cinsel ilişki değildir. Hayat birlikteliğidir. Yetim kadın demek bakacak kimsesi olmayan kadın demek, ergin olduktan sonra hiç evlenmemiş de olsa sahiplenilmek zorunda. Cinsel ilişkiye girmediğiniz karılarınızın kızları ile evlenebilirsiniz emri ne demek hiç düşündün mü?

    "Marie Curie tek başına şahitlik edemeyecek." Marie Curie okuma yazma da matematik de biliyordur o sebepten alım satımda eğer borçlu ve alacaklı güvenmiş ise tek başına şahit kabul edilir. Zaten artık bu tarz işler kağıt ile yapılır şahitten çok kağıdın hükmü var. Diğer konulardaki şahitlikte zaten kadınların erkeklerden korunmaları gerekmez zina dahil eşit sayılırlar şahitlikte erkeklerle.

    Şu ehli sünnet uygulamalarını din diye önüme koyma benim. Senden daha çok eleştiririm ben onları. Her yerde peygamberi takip ediyoruz derler ancak Hz. Muhammed gibi dul kadınlar ile evlenmezler. Kadınları aşağılarlar. Bu tüm dünyadaki toplumların sorunudur zaten. Ancak son yüzyılda kadın hakları gelişti. Öyle gelişti ki biz erkeklerden daha üstün hakları var. Şu anda da kadınlar üstün haklara sahip değil mi?




  • torlofan T kullanıcısına yanıt
    Hazret i Ali'nin kızı konusunda herkes çok küçük olduğunda hemfikir. Bütün anlatılar o yönde. Benim yazdığım da çok açık. Peygamber de dahil uygulamalar asla senin yazdığın gibi daha yaşlı dul kadın alınır yönünde değil. Diğer yazdıkların da kuran hükmüne aykırı. Marie Curie tek başına şahitlik yapamaz diyen ayet. Ben değilim. Kadınların hakim (kadı) olmaması da tesadüf değil. Şeriat kanunları kalkana kadar hakim olamamaları da tesadüf değil.
    Benim kocam dörder dörder almasın diyen bir kadın için müslümanlığın hükmü pek de kalmaz. Konuyu açan haklı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cemsinan -- 23 Nisan 2019; 10:36:56 >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.