Şimdi Ara

bilimkurgu hikayesi yazıyorum.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
7
Cevap
1
Favori
1.063
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Gözlerini açtı, tavandaki çatlakların yerli yerinde durup durmadığını kontrol edercesine uzun uzun tavana baktıktan sonra kendini çekyatın katlanma noktasının oluşturduğu çukurdan kurtararak sola doğru attı. Bileğinin üzerine düştü salak. Acıyla yerden kalktı, kola makinasına yürüdü. Bir bardak çekti, kolasını doldurdu. İlk bardağı tek seferde kafaya dikip ikinci bardağı içerken, evde yalnız olmanın verdiği rahatlıkla kendi kendine mırıldanmaya başladı. “Şu kabusun tek iyi tarafısın, sen de olmasan…” dedi.

    Çekyattaki çarşafı tek hamlede toplayıp sekiz hamlede çekyatın sandık kısmına yerleştirdi. Çekyatı kapatıp üzerine oturdu, yerde unuttuğu yastığı görüp kendisine gülmeye başladı. Yastığı da yerine koyduktan sonra yapacak başka bir şeyi olmadığı için oturup yine hiçbir ehemmiyeti olmayan konular düşünmeye başladı. Birden uyandığından beri yaşadıklarının festival filmi başlangıcı gibi olduğunu fark edip kendisine sinirlendi. Öne doğru yaklaşık elli santimetre eğilince çekyattan güçlükle ulaşabildiği sehpanın üzerindeki boş çaydanlığı aldı. Hızlı ensesine vurdu çaydanlıkla. “Aptalsınız oğlum siz, Aptal” dedi.

    Kalktı, bir kola daha doldurdu. Bardağı çekerken ayağına iki damla kola damladı. Kola damlayan çorabı hızlıca çıkardı götürüp kirli sepetine attı. Koşarak geri dönüp halıyı kontrol etti. Derin bir oh çekti “neyse damlamamış” dedi. Emlakçı yeni bir kiracı getirene kadar gizlice girip evi gasp etmiş olmasına rağmen halıya damlayacak kolayı bu kadar umursamasına şaşırdı.

    İyice siniri bozulmuştu telefonu eline aldı, son aranan numarayı tekrar aradı.
    -Efendim.
    -Lan ben Rıza..
    -He gülüm söyle.
    -Bir fikrim daha var toplanıp deneyelim mi?
    -Ya oğlum her şeyi denedik işte olmuyor.
    -Deneyeceğiz abi yapacak başka bir şey yok. Sıkıldım oğlum ben buradan bu ne lan her gün aynı şey iğrenç bir tadı var zaten.
    -Nasıl her gün aynı şey lan başka bir şeyler iste oradan.
    -Üç tane seçenek çıkıyor zaten. Biri ekmek, biri püre diğeri A-teti.
    -Lan adamlar oraya sekiz tane tuş koymuş hiç mi basmadın?
    -Kurcalamayım dedim oğlum bozarız mozarız elin malını.
    -Ha ha salak. Senin o yediğin A-teti şirketinin, makinanın denenmesi için ücretsiz olarak dağıttığı promosyonlar.
    -Nasıl yani başka yiyecekler de mi var bunda?
    -Evet.
    -Gerçi ne fark eder para mı var.
    -Tamam bak dediklerimi sırayla yap.
    -Söyle.
    -Sağda “profiles” yazan bir tuş olması lazım bas ona.
    -Bastım. Üç tane kutu çıktı.
    -Şanslı p*ç.
    -Niye lan ne oldu?
    -Senden önce evde üç kişi yaşıyormuş.
    -Evet harbiden çok şanslıymışım ya.
    -Üç kişilik ev demek, üç kişilik yiyecek kredisi demek.
    -Ya oğlum çıkın gelin hallet şunu ya anlamıyorum ben.
    -Lan dediklerimi yap sen ben doyuracağım seni.
    -Tamam sağ üstte “3250p” yazıyor bu mu kredim?
    -Avradıns.
    -Efendim?
    -Ben sana durumu şöyle özetleyeyim;
    120 gram pirinç pilavı 50p.
    -İyiymiş lan nerden alıyoruz pilavı
    -“Refreshments list” yazan yere gir.
    -Tamam buldum.
    -İyi, ben gece ortalık sakinleşince gelirim. Ziyafet çekeriz, bitirme sakın krediyi.
    -Oldu hadi görüşürüz.
    Bu bir heyecan bir heyecan pilavı üç kere seçmiş. Makina ardı ardına üç porsiyon pilavı yere boca etti. Bu salak tabi farkında değil tabak koyması gerektiğinin. Gitti üç tabak pilav.
    Hah! Siz öyle sanın, “Yerler temizdi lan zaten.” Diyerek elleriyle girdi pilava hayvan.
    Pilavı bitirdikten sonra bir sonraki sefer için tabak bulması gerektiğini fark etti. Mutfak dolaplarına açılmalarını söyledi, ama hangi aptal taşınırken tabaklarını unuturduki. Dededen kalma pratik zekayı tozlu sandıklardan çıkartıp kullanma zamanıydı artık onun için. Dizlerini üzerinde yerde oturuyorken birden hızlıca ayağa kalkıp daha yeni telefonda kullanmayı öğrendiği aleti sanki yıllardır kullanıyormuşçasına kurcalamaya başladı. Niyeti bir karpuz almaktı. Onu bile beceremedi, karpuz makinadan çıktığı gibi yere düştü. Ayağını son anda çekmesine mi sevinse yoksa pilav hezimetinden sonra karpuzun yere düşeceğini fark edemeyecek kadar aptal olmasına mı üzülsün bilemedi. Sevindi aptal. Kırılan karpuzun içini bir daha kullanıp kullanmayacağını bilmediği ev anahtarıyla oyup karpuzu elleriyle yedi.
    Karpuz kabuğunun bir parçasını üzerindeki karpuzu iyice sıyırdıktan sonra tabak olarak kullanmak üzere kırdı.
    Hava karardı, kapı çaldı. Kapı ya koştu, dürbünden bakıp tanıdık bir yüz hatta bir insan yüzü görmüş olmanın sevinciyle kapıyı açtı. Kapıyı açtığı gibi ağzında bir acı hissetti. Yumruk yemişti. Ağzını toparlayıp “ne vuruyon oğlum.” Dedi.
    -Lan ben sana “kim o?” demeden kapıyı açmayacaksın demedim mi?
    -Dedin.
    -E niye sormadan açıyorsun kapıyı ya emlakçı müşteri getirmiş olsa.
    -Dürbünden baktım, gerizekalı!
    -Pardon kanka ya ağzını vurmuş bulundum. Getir öpeyim geçsin.
    -Ya siktir git oğlum ya. Dalga geçiyor bir de utanmadan.
    -Misafirimize kapıyı açmayacak mısın?
    -Ne misafiri ? Nerde Misafir?
    -Bahçe kapsını açsana önden sığmadı.
    -Nasıl lan? Kaç kiloki?
    -Ya sen aç kapıyı.
    Merakla salona koşup bahçeye bakan büyük sürgülü kapıya yöneldi, perdeyi açtı. Birden irkilip iki adam geri attı. Gördüğüne inanamadı.
    -Senin şu misafirin atı var mıydı?
    -Aç kapıyı aç misafir o.
    -Nasıl o lan eve at mı getirdin?
    -Ya aç sen şu kapıyı, o da bizim gibi.
    -Senin gibi olup olmadığını bilemem profilden seni hafif andırmıyor değil ama kesinlikle benim gibi değil.
    -Lan açsana kapıyı ayıp oluyor adama.
    -Bak hala adam diyor ya!
    -O da bizim gibi mahsur kalmış burada.
    Sertçe kapıyı açar “Sende de var mı o aletten?” diye sorar yeni dostuna, kader ortağına.
    -Olmasa bu soruya cevap verebilir miydim?
    -Bilmem mantık çerçevemi kıralı çok oldu.
    -Tüm dilleri çeviremese de var ondan bende de.
    -Onlardan olmadığını sanıyordum yanlış mı anladım?
    -Doğru anladın. İlk geldiğimde yakalayıp incelediler ve türümden başka bir canlı olmadığı için organize olup istila etmek gibi bir niyetim olmadığına kanaat getirdiler.
    -Adın nedir?
    -Oymapınar
    -Nasıl yani? Türk müsün?
    -Yok. Anne tarafından İngiliz, baba tarafından arabım.
    -Yarış atı mıydın?
    -Evet. Aslında pek sayılmaz, henüz yarış kazanmışlığım yoktu.
    -Nasıl yani?
    -Göle düştüğümde amatör yarışlar dışında bir yarışa katılmış değildim daha eğitimim tamamlanmamıştı.
    -Dur tahmin edeyim. Bir şekilde göle düştün ve gözlerini açtığında etrafında yarı insan yarı at canlıların olduğu bir havuzda buldun kendini.
    -Aynen öyle
    -Yalnız mıydın?
    -Hayır bir eğitmen bir de onu kurtarmaya çalışan temizlik görevlisi de benimle geldi.
    -Peki onlar nerdeler?
    -Daha havuzdan çıkar çıkmaz tutuklandılar. Sizi nasıl serbest bıraktılar?
    -Bizi yakalayamadılarki. Havuz temizleyicisi polisler gelmeden oradan uzaklaşmamıza yardımcı oldu.
    -Peki size bir açıklama yapmadı mı?
    -Yerleştirdiği evde kalmamızı tembihledi akşam geleceğini söyledi ancak ona güvenemezdik.
    -Ne yani evi değiştirip size ulaşmasını engellediniz mi ?
    -Evet.
    -Burada büyük ihtimalle size yardımcı olabilecek tek insandan kaçtınız yani?
    -Nasıl bir yardım?
    -Şöyle anlatayım;
    Havuz temizleyiciler paralel evrenler arasında geçiş kapısı açabilecek teknolojiye ulaşmış toplulukların bunu kötüye kullanmamaları için yıllardır savaşan canlılardır. Onları sarı tulumlarından tanıyabilirsiniz.
    -Bunlar iyi kişiler yani?
    -Evet
    -Peki sana buraya gelmemize neden olan kişinin de onlardan birisi olduğunu söylesem?
    -Bir yanlışlık var derim.
    -Hayır tam tarif ettiği gibi sarı tulumlu bir insana havuza girebilir miyiz diye sorduk ve “girebilirsiniz tabi yeğenim.” Cevabını aldık.
    -Eeee?
    -Ne “Eeee” si havuza girdik ve buradayız işte.
    At sordu, Rıza cevapladı, Rıza sinirlendi, At sordu, Rıza cevapladı, Rıza sinirlendi. En sonunda at yüzü görmekten bıkmış olacak ki dönüp;
    -Hiç bekler miydin o adamdan bunu?
    -Yok abi, ben daha önce oradan sürekli gelip geçiyordum defalarca gördüm o amcayı yıllardır orada, çok güzel saz çalar hatta.
    -Ya sokayım sazına daha bana saz diyor ya adam bizi neresi olduğunu bilmediğimiz bir yere göndermiş sen hala sazı vardı, iyi amcaydı, nur yüzlüydü diyorsun.
    -Ne bileyim oğlum saz çalan insandan zarar gelmez diye düşündüm.
    “Ne saz mı?” diye yükseltti sesini Oymapınar.
    -Evet saz ne olmuş?
    -Şimdi anlaşıldı.
    -Neymiş?
    -O gördüğünüz bir havuz temizleyicisi değildi. O kılık değiştirmiş bir Kornish’di.
    -O ne?
    -Ya böyle galaksi galaksi gezen tek amacı itlik, uğursuzluk ve pislik olan canlılar. Evrendeki kaostan beslenirler, ve sanırım sizi buraya göndermek onlardan birkaçının kahvaltısıydı.
    -Bak sen allahsızlara ya nasıl sinir oldum.
    -Yemek yemeye geldiğimizi sanıyordum, yanlış mı hatırlıyorum?
    -Ha! Pardon ya götü kurtarma telaşına düştük unuttuk onu buyur geç içeri.

    Oymapınar içeri geçti. Masadan iki sandalyeyi alıp koridora koydular Oymapınar’a yer açtılar. Rıza karpuz kabuğundan hazırladığı iki tabağı masaya koyup kendisine bir tabak yapmaya gitti. Oymapınar dört dişini kullanarak birkaç hamlede tabağı kavrayıp ağzına attı. Rıza geri döndü durumu fark edip bir süre güldükten sonra “kalkın lan yemek seçin” dedi.
    Oymapınar zaten oturmuyordu tam mutfağa yönelecekken o sesi duydular. “Saz sesi!” dedi Oymapınar.
    -Kulaklarınızı tıkayın.
    -O niye lan ne güzel saz sesi.
    -Bak hala saz diyor, güzel diyor adamların bir öldürüp gömmediği kaldı lan.
    -Ben bilmem arkadaş.
    Onu tutmalarına zaman vermeden hızlıca bahçeye bakan kapıyı açtı. İçeriye oluk oluk “Hekimoğlu” doldu. Oymapınar kapı açıldığı andan itibaren hızla artan acısını gizleyemiyordu, git gide yükselen sesiyle kişnerken üçüncü kişnemede masayı devirdi.
    Yüksek bir ses;
    -Kornish ırkı evren trafik şube tarafından paralel evrenler çevre yolunda yanlış şerit değiştirmek suçunu işediğiniz tespit edildi. Ellerinizi görebileceğimiz bir yerde tutup türküye eşlik ederek dışarı çıkın, etrafınız sarıldı.
    -Oymapınar nerde lan?
    -Oha düşmüş hayvan lan vurdular mı yoksa?
    Oymapınar yere yatmış kulaklarını tıkamaya çalışıyordu fakat fiziksel yetersizlik…
    -Oğlum hayvan can çekişiyor lan bir şey yapalım günah vallaha.
    “Sazdan mı?” diye sordu Rıza. Onaylarcasına kişnedi son nefeslerini harcadığının farkında olan Oymapınar.
    -Sıçtı mı lan bu?
    -Bacağından mı ?
    -Yok her yerind… Eriyor lan bu!
    -Koş defteri getir lan.
    -Saçmalama oğlum ne gezer o defterde erime anca nezleye gribe iyi gelen şeyler yazar orda.
    -S*ktiğimin yerinde internet de yok.
    -Ne yapacaktın Google’a; at erimesine ne iyi gelir mi yazacaktın.
    -O da doğru.
    Dışarıdan gelen ikaz tekrarlandı.
    -Çıkmazsanız ney ve santur kullanmak zorunda kalacağız.
    Oymapınar tepki vermeyi bırakmıştı artık. Birbirlerine baktılar, dolmuş gözlerinden Oymapınar’ın o sümüğümsü yeşil şeyinin yerde kalmayacağı okunuyordu.
    -Sen söyle.
    -Tamam ağzını oynat sen.
    Türküyü söyleye söyleye dışarı çıktılar. Kornishlerden irice olanı “Basbariton” diye inletti ortalığı o tiz sesiyle.
    “İndirin silahlarınız o bir basbariton.” dedi, liderleri olduğu çirkinliğinden belli olan. Silahları olmadığıı fark etti Rıza.
    –Silahları yok lan topuklayalım.
    -Oğlum bir dur ya silahı olmayan adamdan niye kaçıyoruz.
    -Adamlar at eritti lan demin ne diyorsun sen.
    -O atın sorunu, hiç gözüm tutmamıştı zaten o hayvanı. Belli vardı onda bir bokluk, kesin halk müziği sevmiyordu o bak bana niye bir şey olmadı.
    -Lan sevdiğin müziği sevmiyor diye haklı buldun ya bunu ben sana bir şey demiyorum ya faşistlikte çığır açtın sen artık. Ben gidiyorum ne bok yersen ye, sor bakalım belki rakı da açarlar.
    “Açarız.” diye bağırdı normal şartlar altında o mesafeden diyalogu duyması imkansız olan.
    -Nasıl duyuyor lan bu bizi?
    -Duyarız biz, kulak bu kulak şemsiye sapı değil.
    -Hocam sizde de sadece kulak var ha, ağzına sıçtınız iki saattir türkünün söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum.
    -Söyle.
    -Tamamda başka bir şey çalın yarım saattir aynı şeyi çalıyorsunuz.
    Kamyonetin arkasında tiz sesiyle türküyü katleden kornishi tek el hareketiyle susturup aynı el hareketini tersten yaparak defteri istedi. Defter geldi, hızla rütbesini bilinmeyenin elinden çekip aldı defteri açtı.
    -Ruhi Su mu?
    -Evet tanıyor musunuz?
    -Evet ama siz nerden tanıyorsunuz_
    “Kornish sazlı kuvvetlerinin kurucusu olur kendisi” dedi kamyonetin üzerinde dalgalanan çapraz iki sazdan oluşan bayrağı göstererek.
    -O zaman siz? Kötü olamazsınız.
    -Onu kim söyledi?
    -Oymapınar.
    Arkasını dönerek “807’yi getirin” dedi, bir dosya getirdi ergen sakallı, diyabet başlangıcı olduğu yanaklarından okunan. “Alın bakın bakalım sizin Oymapınar’ın yetenekleri” dedi rütbesini sevdiğim. Sesli bir şekilde okumaya başladı;
    -At kesmek, at kaçırmak, at yaralamak, ata teca… Ata tecavüz mü? Bu ne pis bir herifmiş lan.
    -Adam attı oğlum ne bekliyordun?
    -Neyse gençler merkeze geçelim orada devam ederiz soğudu burası. Kendi evrenlerinde üretilen standart arabalardan pek farklı olmadığını düşündükleri kamyonetin arkasına atladılar, Ruhi Su’nun notlarından merkezde söylemek üzere birkaç türkü çalıştılar.

    devam edecek...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi erendou -- 19 Şubat 2013; 23:00:25 >







  • Titiz bi annenin evladisin.
    Online oyun oynamisligin var.
    Gerçek hayatta küfür etmiyorsun ama sanalda agzin bozuk.
    Bimden abur cubur almayı seviyorsun.
    Bunları yazarken ayağında çorap vardı.
    Eviniz kiralık.
    Issizsin.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Annemden daha titizim
    online oyun onamışlığım var +
    gerçek hayatta da sanalda da küfür ediyorum sadece bunu yazarken daha fazla insan gösterme şansım olsun diye küfürü sansürledim
    bimden 10 yaşımdan beri birşey almıyorum
    çorap yok çıplak yağa terlik giydim
    ev bizim ama kredisi bitmedi daha
    öğrenciyim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: erendou

    Annemden daha titizim
    online oyun onamışlığım var +
    gerçek hayatta da sanalda da küfür ediyorum sadece bunu yazarken daha fazla insan gösterme şansım olsun diye küfürü sansürledim
    bimden 10 yaşımdan beri birşey almıyorum
    çorap yok çıplak yağa terlik giydim
    ev bizim ama kredisi bitmedi daha
    öğrenciyim

    Eh devamında başarılar dileyelim o zaman :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • onlerden onlerden

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • iyi de diyalogları öyle yazma tırnak işareti şeklinde yazabilirsin, ilkokul kitaplarına benziyor böyle ama güzel olmuş beğendim
  • güncellendi...
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.