Şimdi Ara

Black Swan (2010) | Darren Aronofsky (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
233
Cevap
0
Favori
9.462
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • İzledim filmi. Harikaydı. Lakin forumdan çoğu kişi beğenmeyecektir çünkü film biraz üst kesime hitap ediyor. Baleyi 'top' sanatı görenlerden beğeni de beklenmez ama hadi neyse... Forumdan birçok kişininde çok beğeneceğine eminim. Natalie Portman ödülü hak etmiş. Sinemada bir kez daha izlemek istiyorum. Karanlıklığı seviyorsanız sizi besleyecektir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mürşit Efendi

    İzledim filmi. Harikaydı. Lakin forumdan çoğu kişi beğenmeyecektir çünkü film biraz üst kesime hitap ediyor. Baleyi 'top' sanatı görenlerden beğeni de beklenmez ama hadi neyse... Forumdan birçok kişininde çok beğeneceğine eminim. Natalie Portman ödülü hak etmiş. Sinemada bir kez daha izlemek istiyorum. Karanlıklığı seviyorsanız sizi besleyecektir.

    altyazısı varmı filmin?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: enesbey


    quote:

    Orijinalden alıntı: Mürşit Efendi

    İzledim filmi. Harikaydı. Lakin forumdan çoğu kişi beğenmeyecektir çünkü film biraz üst kesime hitap ediyor. Baleyi 'top' sanatı görenlerden beğeni de beklenmez ama hadi neyse... Forumdan birçok kişininde çok beğeneceğine eminim. Natalie Portman ödülü hak etmiş. Sinemada bir kez daha izlemek istiyorum. Karanlıklığı seviyorsanız sizi besleyecektir.

    altyazısı varmı filmin?


    http://www.turkcealtyazi.org/sub/303289/black-swan.html




  • hemen torent yumulalım dvdscr sunumda iyidir.
  • Requiem for a Dream gibi öldürücü bir etkiye sahip mi film? En kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darth Nihilus

    Requiem for a Dream gibi öldürücü bir etkiye sahip mi film? En kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.


    Karanlık öykülere bayılıyorsan seni etkileyebilir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darth Nihilus

    Requiem for a Dream gibi öldürücü bir etkiye sahip mi film? En kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.


    Requiem For A Dream'i geçemez kesinlikle. O film herşeyiyle bir fenomendi. Ama Black Swan kötü demek değil bu. Barcelona var diye Arsenal'in futbolundan zevk almayacağız diye bir şey yok yani:) Çok güzel ve güçlü bir film. Öldürücü değil ama vurucu diyelim. Bilhassa sonlara doğru dozajı epey artırıyor Aronofsky. Natalie Portman'ın oyunculuğu da tam bu noktada şaha kalkıyor. Ayrıca aileyle izlenmek için uygun değil epey cinsel içerik mevcut. Fakat bu hikayeyi anlatmak için bu yola başvuruyor Aronofsky. Tarantino gibi fetişizm uğruna değil:)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: De-Niro

    quote:

    Orijinalden alıntı: Darth Nihilus

    Requiem for a Dream gibi öldürücü bir etkiye sahip mi film? En kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.


    Requiem For A Dream'i geçemez kesinlikle. O film herşeyiyle bir fenomendi. Ama Black Swan kötü demek değil bu. Barcelona var diye Arsenal'in futbolundan zevk almayacağız diye bir şey yok yani:) Çok güzel ve güçlü bir film. Öldürücü değil ama vurucu diyelim. Bilhassa sonlara doğru dozajı epey artırıyor Aronofsky. Natalie Portman'ın oyunculuğu da tam bu noktada şaha kalkıyor. Ayrıca aileyle izlenmek için uygun değil epey cinsel içerik mevcut. Fakat bu hikayeyi anlatmak için bu yola başvuruyor Aronofsky. Tarantino gibi fetişizm uğruna değil:)

    Hocam filmi nerede izledin? Ben bu filmi anca sinemada izlerim. TR'de ne zaman gelecek acaba haberi olan var mı?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: qRueL


    quote:

    Orijinalden alıntı: De-Niro

    quote:

    Orijinalden alıntı: Darth Nihilus

    Requiem for a Dream gibi öldürücü bir etkiye sahip mi film? En kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.


    Requiem For A Dream'i geçemez kesinlikle. O film herşeyiyle bir fenomendi. Ama Black Swan kötü demek değil bu. Barcelona var diye Arsenal'in futbolundan zevk almayacağız diye bir şey yok yani:) Çok güzel ve güçlü bir film. Öldürücü değil ama vurucu diyelim. Bilhassa sonlara doğru dozajı epey artırıyor Aronofsky. Natalie Portman'ın oyunculuğu da tam bu noktada şaha kalkıyor. Ayrıca aileyle izlenmek için uygun değil epey cinsel içerik mevcut. Fakat bu hikayeyi anlatmak için bu yola başvuruyor Aronofsky. Tarantino gibi fetişizm uğruna değil:)

    Hocam filmi nerede izledin? Ben bu filmi anca sinemada izlerim. TR'de ne zaman gelecek acaba haberi olan var mı?

    25 şubatda türkiyede vizyonda ayrıca internete düştü film torrent arama sitelrinde bulabilirsin altyazıda var filmde ...




  • Her filmde torrentten izlenmez, bazı filmleri de sinamaya giderek verirsin anca hakkını.



    Neyse, tatilden döndükten sonra gider izlerim tarih uyumlu. Keşke daha erken bir tarih olsaydı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: qRueL

    quote:

    Orijinalden alıntı: De-Niro

    quote:

    Orijinalden alıntı: Darth Nihilus

    Requiem for a Dream gibi öldürücü bir etkiye sahip mi film? En kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.


    Requiem For A Dream'i geçemez kesinlikle. O film herşeyiyle bir fenomendi. Ama Black Swan kötü demek değil bu. Barcelona var diye Arsenal'in futbolundan zevk almayacağız diye bir şey yok yani:) Çok güzel ve güçlü bir film. Öldürücü değil ama vurucu diyelim. Bilhassa sonlara doğru dozajı epey artırıyor Aronofsky. Natalie Portman'ın oyunculuğu da tam bu noktada şaha kalkıyor. Ayrıca aileyle izlenmek için uygun değil epey cinsel içerik mevcut. Fakat bu hikayeyi anlatmak için bu yola başvuruyor Aronofsky. Tarantino gibi fetişizm uğruna değil:)

    Hocam filmi nerede izledin? Ben bu filmi anca sinemada izlerim. TR'de ne zaman gelecek acaba haberi olan var mı?


    Screener olarak izledim ama görüntü kalitesi fena değildi. Türkiye'ye Mart'ta gelecek diye biliyorum.




  • Vizyon tarihi 25 Şubat ama ben de bekleyebileceğimi sanmıyorum.
  • Sinemada da izlenmez bu yapım en az 720p olarak izlemek lazım bir hd yayın gibi temiz ve net görüntü alamıyoruz sinemada,
  • quote:

    Orijinalden alıntı: De-Niro

    quote:

    Orijinalden alıntı: Darth Nihilus

    Requiem for a Dream gibi öldürücü bir etkiye sahip mi film? En kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.


    Requiem For A Dream'i geçemez kesinlikle. O film herşeyiyle bir fenomendi. Ama Black Swan kötü demek değil bu. Barcelona var diye Arsenal'in futbolundan zevk almayacağız diye bir şey yok yani:) Çok güzel ve güçlü bir film. Öldürücü değil ama vurucu diyelim. Bilhassa sonlara doğru dozajı epey artırıyor Aronofsky. Natalie Portman'ın oyunculuğu da tam bu noktada şaha kalkıyor. Ayrıca aileyle izlenmek için uygun değil epey cinsel içerik mevcut. Fakat bu hikayeyi anlatmak için bu yola başvuruyor Aronofsky. Tarantino gibi fetişizm uğruna değil:)

    Requiem for a Dream'i geçer benim nazarımda kesinlikle. Bu biraz da Requiem for a Dream'den ne kadar hoşlanıldığı ile Black Swan'daki bale sanatına ve ruh halindeki değişimlere ne kadar ilgi duyulduğuna göre değişiyor. Requiem for a Dream'i beğenmiştim mesela ben ama genelde hayran olunan bir film olmasına rağmen sadece beğendim noktasında kalmıştı benim için. Öldürmemişti beni. Bir de Natalie Portman'ın ciddi hayranlarından biri olarak, gösterdiği şu performans kalbimde Natalie Portman kadar yer tuttu neredeyse.




  • Black Swan, Requiem For A Dream'in yanında çok ama çok sönük kalır Odinn#21. Requiem For A Dream, bir medeniyetin fotoğrafını çeker. Çöküşün ve ahlaki yozlaşmanın en sert dışavurumudur. Neden mutsuz olduğumuzun, neden aşık olamadığımızın, neden sevemediğimizin, neden beşerlikten insanlığa adım atamayışımızın ve neden ruh-beden ayrımı vaki olmadan ölü konumuna geçtiğimizin kadraja alınmış anatomisidir. Black Swan ise daha bir lokal, daha bir bireysel öğretiler taşır. Black Swan çok değil 1 sene sonra unutulup gidecek ama Requiem For A Dream hiç unutulmayacak ve Aronofsky'nin alnına damga gibi yapışacak. Pi, Requiem For A Dream ve The Fountain nakavt edecek kroşe ise, The Wrestler ve Black Swan ancak hırpalayacak aparkat olabilir. Şunu da söyleyeyim: Natalie Portman'ın ödül alacağına garanti gözüyle bakıyorum. Belki kurgu ve görüntü yönetmenliği de eklenebilir buna. Lakin onun dışında ödül alacağına pek ihtimal vermiyorum. Ödül almak başarının, almamak başarısızlığın alamet-i farikası değil elbette fakat yaklaşan Oscar ödülleri adına bir dipnot geçmek istedim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi De-Niro -- 23 Aralık 2010; 13:59:05 >




  • De-Niro toplumsal irdeleme getiren filmleri mesaj kaygısı taşıdığından demeyeyim de belli bir amaç taşıdığını hissettirdiğinden dolayı sevmiyorum pek de açıkçası. Requiem for a Dream tek örneği değil benim açımdan bunun. Elbette Requiem for a Dream çapında değil ama V for Vendetta filmi de benim için sadece beğeni olarak kalmıştı. Çizgi roman uyarlaması, fantastik kategorisindeki Sin City filmi benim için daha fazla insani sorunlar için tahlil barındırıyor. Black Swan da. Bireysellik, amacı olduğunu hissettirmeden ne kadar göz önüne çıkarılırsa o kadar iyi benim açımdan. Amaç, düşüncelerle değil karşlığı sabitlenmiş kelimelerle anlam yüklemeyi, o tarz anlam yükleme kesin sınırları, sınırlar da dogmayı getirir. Benim mantığım böyle işliyor. Dogmatikliğe ulaşmış sosyal yapıyı sadece beğeni olarak kaldı dediğim filmler tarzında, yani yine dogmalarla eleştirmek bana çözüm getiren bir olgu olarak görünmüyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: De-Niro

    Black Swan, Requiem For A Dream'in yanında çok ama çok sönük kalır Odinn#21. Requiem For A Dream, bir medeniyetin fotoğrafını çeker. Çöküşün ve ahlaki yozlaşmanın en sert dışavurumudur. Neden mutsuz olduğumuzun, neden aşık olamadığımızın, neden sevemediğimizin, neden beşerlikten insanlığa adım atamayışımızın ve neden ruh-beden ayrımı vaki olmadan ölü konumuna geçtiğimizin kadraja alınmış anatomisidir. Black Swan ise daha bir lokal, daha bir bireysel öğretiler taşır. Black Swan çok değil 1 sene sonra unutulup gidecek ama Requiem For A Dream hiç unutulmayacak ve Aronofsky'nin alnına damga gibi yapışacak. Pi, Requiem For A Dream ve The Fountain nakavt edecek kroşe ise, The Wrestler ve Black Swan ancak hırpalayacak aparkat olabilir. Şunu da söyleyeyim: Natalie Portman'ın ödül alacağına garanti gözüyle bakıyorum. Belki kurgu ve görüntü yönetmenliği de eklenebilir buna. Lakin onun dışında ödül alacağına pek ihtimal vermiyorum. Ödül almak başarının, almamak başarısızlığın alamet-i farikası değil elbette fakat yaklaşan Oscar ödülleri adına bir dipnot geçmek istedim.


    Sanatın ilk amacı estetiktir. Daha sonra mesaj kaygısı gelir. Ödül verirken jüri, "Bakalım nasıl mesaj vermez demez. Eserin estetiğini masaya yatırırlar." Eseri eser yapan içerdiği mesaj ya da toplumsal gönderme değil, estetiğidir. Requiem for a Dream estetik açıdan harika bir eserdir. Black Swan filminden daha fazla estetik öğeleri var bana kalırsa. Sizin dediğiniz gibi toplumsal mesajla birlikti muhteşem bir eser oluyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mürşit Efendi

    Sanatın ilk amacı estetiktir. Daha sonra mesaj kaygısı gelir. Ödül verirken jüri, "Bakalım nasıl mesaj vermez demez. Eserin estetiğini masaya yatırırlar." Eseri eser yapan içerdiği mesaj ya da toplumsal gönderme değil, estetiğidir. Requiem for a Dream estetik açıdan harika bir eserdir. Black Swan filminden daha fazla estetik öğeleri var bana kalırsa. Sizin dediğiniz gibi toplumsal mesajla birlikti muhteşem bir eser oluyor.


    Sanatın ilk amacı estetiktir mottosu Garp aleminin sanata olan yatay bakışından kaynaklanır. Oysa ben Şark'ın dikey sanat algısına inanırım. Bir eserin kalitesini belirlemede birinci etkenin güzellik olduğu fikri, kesinlikle materyalist ve ruhun azledildiği bir doktrinin ürünüdür. Sanat eserinin ilk amacı estetik değil hakikattir, yani doğruculuk. Bu amaç yerine getirildikten sonra ikinci veriye bakılır, yani estetiğe(güzelliğe). Batı'nın yorumu, inci kaftanlara sarıl, gerekirse Firavun ol der. Şark'ın yorumu ise, yırtık sökük hırkalar giy, yeter ki Ebuzer ol der. Batı, plastik ama son derece şuh bir karpuzla doyun masalını anlatır halka ve herkes bu zokayı yutar. Ama sonrasında Knut Hamsun'un bahsettiği açlığa düşmek kaçınılmazdır. Oysa Şark, tazeliğini kaybetmişse de gerçek bir karpuzu yiyin der. Bu sizin tazeliğe olan yolculuğunuzun devinimi, bir başka yanıyla kıvılcımı olur. Zira iyi bir usta olmanın yolu, usta bir çırak olmaktan geçer. Bu amatör deneyimi yaşamadıkça, profesyonelleşmek bir ütopya olarak kalır ancak.

    Batı, Antikite'den almıştır tüm mücevherini. Bahsettiğiniz estetikten murâdı şudur Batı'nın: Aristo ve Platon'un, sanatın tabiatın taklidinden ibaret olduğu ilgasını ilelebet yaşatmak. Oysa hakikat bu herzeyi yırtar atar her defasında. Çünkü sanat, tabiatı taklit değil, aksine tabiatı tamir ve tanzim için insanın eline tutuşturulan bir meşaledir. İnsan halife olarak gelmişse bu yeryüzüne, sınırsız bir idrak ve akılla donatılmşsa, neden sınırlı olan tabiatın taklidine esir olsun ki? Bir ağaç parçasını gören ilk insan, bu ağacı taklit etmemiş aksine bu ağaçtan masa, iskemle yapmıştır. Taklit değil tanzim etmiştir. Ve güzelliği, konforu, estetiği ikinci plana atmıştır. İlk önce hakikat, ilk önce ihtiyaçtır onun sanatındaki ilk cevher.

    Şark, estetiğe katı yaklaşır gibi bir mana çıkarılmamalı buradan. Zira büyük Şark mütefekkirlerinden Ali Şeriati şöyle der : 'günümüzde insanın ağzını sulandıracak kadar güzel bir karpuz çizen yok'. Fakat burada estetiği ve güzelliği ilk sıraya koymaz Şeriati. Zira, sanatın Allah tarafından insana verilen bir emanet olduğunu söyler. Sanat, var olandan kaçıştır. Bizi sanat yapmaya zorlayan şey, var olandan kaçış duygusudur. Var olandan kaçış yada var olandan nefret, bizi sanat yapmaya götürür. Sanat bu anlamda var olması gereken ama olmayandır. Batı'dan Comte ise 'sanat, toplum hırkasını ören ipliktir' derken burada şüphesiz ilk plana hakikati koyuyor, estetiği değil. Eğer toplumuma yabancıysa, bana bir şey vermiyorsa, derdime derman olmuyorsa, sorular sormuyorsa, sorulara cevap vermiyorsa, bir kaygı yada sancı taşımıyorsa; böyle bir eser ancak estetik felsefe temsilcilerini mutmain eder, sanatı, sanat felsefesini yada sinemayı değil.

    Marquis De Sade; Dostoyevski'den, Stendhal'den, Kundera'dan, Tolstoy'dan, Voltaire'den yada Hugo'dan daha fazla estetik öğelere sahiptir ve eserleri estetik açısından daha yetkindir. Fakat De Sade hep yabancı kalmıştır, hakikati hep halı altına süpürmüştür. Bu yüzden De Sade erosmanyalar ve yerel hayranları dışında hiç kimseye bir şey verememiş ve hiç kimseye kendini kabul ettirememiştir. Oysa diğerleri estetiği ikinci plana atıp doğruluğu merkez üs olarak kabul ettiklerinden mülhem çağlarüstü olmuşlardır. Aynı durumu Pasolini ve Antonioni sinemasında da görürüz. Şark'ın Tasavvuf ekolü 'sanat, güzeli güzelce aramaktır' mottosuyla hareket eder. Batı jargonu ise 'sanat, güzeli aramaktır' der. Güzelce güzeli aramakla, nasıl istersen ara ama güzeli ara söylemleri benzer olsa da çok farklı açılımlardır. Güzelce aramak adaleti, kibarlığı, hakkaniyeti, vicdanı temsil eder kimi zaman ve bu noktada ışığını dogmadan yani nass'tan alır. Yani sırtını hakikate dayanır. Oysa Batı, güzeli ne şekilde olursa olsun arayıp bulmak gerektiğini fısıldar. Oysa güzeli güzel kılabilmek yada güzel olarak değerlendirebilmek için güzelin de kaynağına inmek gerekir. Bu kaynak ise, hakikattir. Bu kaynağa inmediği için Batı'nın sanat eserlerinde hep bir eksiklik ve müessirlerinde buhran olmuştur. Çoğu Batı sanatçısı bu eksiklikten ötürü hayata hep uzak kalmıştır ve çoğu intihar etmiştir. Çünkü güzeli bulmuş fakat hakikate bigane kalmışlardır. Maksadımın Batı düşmanlığı yada Şark sempatizanlığı olarak algılanmasını istemem. Lakin ikisi için edindiğim izlenim ve bilgiler bunlardır. Bunları söylemekte tarafgirlik olmasa gerek.

    Ayrıca ödül verenler, ödül vermeye layık olmayanlardır. Günümüz dünyasının ana sorunu budur. O sebeple onların hangi kriterleri başat hangi kriterleri tali belleyip hareket ettiği pek te önemsenecek bir husus değildir zannımca. Büyük yönetmen Mohsen Makhmalbaf'ın çok sevdiğim sözüyle bitireyim :'Benim sanatım şudur: Tertemiz mukavvalarla yapılmış kağıttan bir gemiye binip kıyıya varacağıma, eskiyip harap olmuş bir gemide hakikat uğruna boğulmayı yeğlerim'



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi De-Niro -- 23 Aralık 2010; 19:49:02 >




  • Bunu siz mi yazdınız? Gerçekten harika yorumlar. Forumda sanat tartışmasına girmek bile bir lütuf. Lakin sizin ile aynı fikirde değilim. Sanatçının doğruluk adına peygamberliğine soyunmasını yanlış buluyorum. Bence sanatçı tanrıyı taklit eden güzellik terbiyecisidir. Onun görevi ona buna doğru anlatmak değil, ona buna güzelliği göstermektir. Tanrı da güzelliğini göstermek için bizi yaratmamış mıydı?

    Mesela, Amerikalı ressam Edward Hopper'ın Nighthawk adlı eserine bakalım:

     Black Swan (2010) | Darren Aronofsky


    Sizin sanat anlayışınızla yorumlarsak eserimiz modern toplumun insanları yalnızlaştırdığı anlatıyor. Kesinlikle doğrudur. Bunu ben de bir önceki cümlende anlattım. Bu beni sanatçı yaptı mı? Doğruyu söyledim oysa. Fakat Hopper, bu gerçeği kullandığı renkler, figürlerine verdiği hüzün ve kurduğu modern kent ambiansı ile size farklı bir güzellikte anlatıyor. O resme saatlerce bakabilir ve bir hoş olabilirsiniz. Çünkü doyulmayacak kadar bir güzellik vardır. Mesajı da vardır ama asıl güzelliği güzelliğidir işte. Sanat budur.

    Edebiyata bakalım:

    Ataol Behramoğlu şöyle dörtlük yazmış:


    Cellat uyandı yatağında bir gece
    "Tanrım" dedi "Bu ne zor bilmece :
    Öldürdükçe çoğalıyor adamlar
    Ben tükenmekteyim öldürdükçe..."


    İçerdiği mesaj bir yana kelimeler dizilişindeki güzelliği görebilir musunuz? Öyle bir güzellik ki yolda yürürken sevgilimin ismiymiş gibi tekrarlıyorum. Seslerin melodisi, kelimelerin yerler hepsi ama hepsi harika. İşte güzellik budur. İşte sanat budur.

    Sinemaya bakalım:

    Hava bükücü olan Avatar'ın konusu ve içerdiği mesajlar harikaydı. Kısa sürede dikkat çekti. Film uyarlaması oldu ve rezaletti. Peki neden? Mesajı yanlış mı aktardı? Hayır. Yönetmen güzelliği sunamadı. Tarantino neden bu kadar başarılı? Harika mesajlar verdiği için mi yoksa farklı bir anlatım tarzı oluşturup kendi güzelliğini yarattığı için mi? Konular saçma sapan olsa bile öyle kamera oyunları yapıyor ki güzelliği için izliyorsunuz filmi.

    Gördüğünüz gibi bana göre sanatın amacı güzelliktir. Tanrısal güzelliği taklittir.

    Sanat anlayışınıza saygı duymakla birlikte şunu belirtmek isterim: Sizi ikna etme çabasında değilim. Siz çok güzel bir şekilde sanat anlayışınızı yazmışsınız. Ben de yazayım dedim. Güzel sohbet için teşekkürler.




  • Elbette ben de görüşünüze saygı duyarım ve herhangi bir dayatma söz konusu olamaz. Fakat son mesajınızda benim söylediğimin tekrarını yapmışsınız, bilmem farkında mısınız? Ben salt doğruluk olsun gerisi olmasın gibi bir fikir serdetmiyorum. Estetiğin de yani güzelliğin de olması gerektiğini söylüyorum. Lakin başat aktörün doğruluk, ikinci faktörün estetik olduğunu söylüyorum. En doğru temayı üslubunuz güzel değilse anlatamazsınız. Zira estetiğe ve güzelliğe dair nutfeler taşımayan kişi sanatçı olamaz. Sadece öncelikler konusunda merkezin hakikat olduğu kanısındayım. Ve Tarantino bu yüzden mutsuz bir adamdır. Zira salt estetik derdindedir ve bu süsü ana merkez olarak ele alır. Tarkovsky anlatmak istediğimin tam olarak karşılığıdır. Önce hakikati aramıştır. Yıllarını bununla geçirmiştir. Ve hakikate ulaştığına inandığı vakit, bunu kendine has üslubuyla sanata işlemiştir. Nostalghia'nın kaotik güzelliği baş döndürse de; asıl başı döndüren son sahnedeki sözümona 'bir delinin ulusa seslenişidir'. Chaplin mizahi güzelliği ele alır ama The Great Dictator, Modern Times gibi yapıtlarında ilk hedefi hakikattir. Bu yüzden çağdaşı ve belki de daha yeteneklisi Harold Lloyd unutulmuş ama Chaplin hiçbir zaman unutulmamıştır. İnsanlık ve medeniyet güzele değil hakiki güzele cevaz vermiştir tarihler boyunca ve reyini bu yönde kullandığı kronolojik olarak doğrulanmıştır.

    Tanrı'nın güzelliğinden ve bu güzelliği bize göstermek için yarattığından dem vurdunuz kendinize has bir yaradılış ideasıyla. Peki nedir bu güzellik? Afrodit gibi bir güzellik midir? Yada Zeus gibi gaddarlıktan mülhem bir güzellik midir? Yada Ra'dan kaynaklanan büyüleyici bir haz mı? Hayır. Hakikatin güzelliğidir. Kitabında bunu defalarca bize göstermiş ve doğru olmanın güzelleşme yolundaki ilk adım olduğundan dem vurmuştur defalarca. 'Sırati mustakim' yani 'doğru yol' kavramı bunu yansıtır bizlere. Tanrı, kitabında Sebe halkının ve yöresinin güzeliğinden, Firavun'un sultalık yaptığı Mısır'ın görkeminden bahsederken neden onları olumsuzlar peki sizce? Çünkü onlar tabiatı taklit eden fakat hakikate bigane kalan bir estetik anlayışını muska edinmiştir. Ve ayrıca hiçbir sanatçının peygamberlik taslaması değil gündemimiz. Aksine iyiliği söyleyip, kötülükten menetmek düsturunu boynuna borç bellemesi. Eğer sanatçı herşeye kayıtsız kalıp kendine has bir güzellik anlayışıyla fildişi kulelerde gövde gösterisi yapacaksa, onu sanatçı kılan veriyi nereden ve nasıl tedarik edeceğiz peki?

    Sanatı salt güzellikten, zevkten ve hazdan ibaret sayıp kendilerini sanatçı diye addeden kukumavlara ve evrensel bir yangın her yeri sarmışken kendi fıskiyesinde kendi kendini sulayan dertsiz hedonistlere ne güzel yapıştırmıştır tokadı Nazım Hikmet: Sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi De-Niro -- 23 Aralık 2010; 16:21:07 >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.