Aynısını egede maden ocağı adı altında yapmışlardı. Oradaki zeytinden daha kıymetli hiçbir şey yok bu vatan için. < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Bu ülkede mal güvenliğinin olmadığına bir kanıt (3. sayfa)
-
-
Sen bu ulkede gercekten kamu yarari adina birsey yapildigini mi saniyorsun? Olsa olsa oy icin agzina bir parmak bal calmadir o. Al bak kamulastirma altinda neler donuyormus:
yeniçağ gazetesiİşte size iki talan örneğihttps://www.yenicaggazetesi.com.tr/iste-size-iki-talan-ornegi-634288h.htm -
En katma değer üreten bitkilerden birisidir zeytin çok uzun yaşam ömrü az bakım gideri ister. Zeytin, zeytinyağı gibi çok kaliteli türleri vardır hem iç pazara yeter hem en yüksek fiyattan dövizle ihraç edersin yurt dışına. Lakin madenler altın ocakları vs 5 10 20 senede işletir şirketi çıkarır gider madenleri. Lakin zeytin bahçeleri 100 150 sene katma değer üretir.
-
Bu olaya rağmen halkda hala çıt yok. Böyle bir devlet olamaz. Böyle bir halk da olamaz.
-
"Acele Kamulaştırma" diye Haberlerde bile olay oldu millet protesto yaptı ama sonuç alınamadı.
Bu acele kamulaştırmalar ile bildigin yandaş şirketlere hibe ediliyor en güzel alanlar.
Zeytin ağaçlarının oldugu araziye sanayi sitesimi yapılır lan o zeytin ağacı kaç yılda zar zor yetişiyor. Üstelik ucuz birşey olsa neyse yap sanayi sitesini eyvallahda
Zeytin ve zeytinyagı tüketmek lüks maalesef. Kahvaltıda salatarlarda zeytinyağını kullanamayan milyonlar var ülkede. Bukadar üretimi kısıtlı kıymetli olan ağaçların oldugu arazilere bırak sanayi sitesi yapmak tam tersi dahada büyütmek gerekir. Hükümet olarak senin zeytinyağını halkına ucuza yedirebilmen lazım. Sürekli fiyatı artıyorsa demekki burada bir yönetim sorunu var.
Ayrıca ben chpli akpli mhpli falanda değilim eger chp hükümeti başa geldi ekonomi iyi olmadı fiyatlar artıyor bir daha asla chpyede oy vermem..
Hangi parti ülkeyi refaha çıkarabilir fiyatları enflasyonu düşürebilirse asgari ücreti 1.000 doların üzerine cıkarabilirse ona oy atarım.
PİR HABER AJANSIyoutubePİRHA- Mersin Mezitli’de, çiftçiler tarım arazilerinin ‘acele kamulaştırma kararı’ alınarak sanayi sitesi kurulma girişimine isyan ederek, “Ankara’da oturup ülke yönetilmez. Bu ağaçlar bizim emeğimiz. Büyük bir emekle büyüttüğümüz ağaçların kesilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. https://www.pirha.net/agaclari-keserek…er-isyanda-video-251740.html/28/01/2021/https://www.youtube.com/watch?v=EokRR99u_y4
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GenqhisKhaan89 -- 10 Eylül 2024; 14:15:55 >
-
Sizin sevdiğiniz bir lideriniz var Recep ivedik lakaplı... Onun kaçak villası için kestirdiği ağaçlar için de konu açar mısınız?
-
Adamın malına çökemezler. AİHM’e başvursun yüklü tazminat alır
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Zamanım ve sabrım sınırlı, uzun mesajları okuyamam diyenler, (*) işaretli kısma sıçrayabilirler!
Diğer üyeleri bilmem ama, yazdıklarınızla ve gösterdiğiniz kaynaklarla beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattınız. Forumdaki ilk karşılaşmamızda size "tam bir demagoji ustasısınız" demekte ne kadar haklı olduğumu bu başlık altında da görmüş oldum.
Bu cümlelerimin altını tabii ki dolduracağım ama bunu, mesajlarla birlikte tartışmanın nasıl bir seyir izlediğini özetleyerek yapmak, iddiamı somutlaştırmak bakımından daha anlamlı olacak.
Söz konusu olayda, çiftçi yurttaşların, ağırlıklı olarak da Çiğdem Arslan'ın iddiaları şunlar:
* Herhangi bir bildirim yapılmadan zeytin ağaçlarının söküldüğü
* Önceden bildirim yapılmayınca, mahsullerini de toplamaya fırsat bulamadıkları
* Kendilerine, (acil veya normal) kamulaştırma kararına ilişkin herhangi bir belge gösterilmediği
* Kendilerine, (acil veya normal) kamulaştırma bedeli ödenmediği
* Emniyet'in de hukuksuz yapılan işlemi himaye ettiği
Biraz daha ete kemiğe büründürmek adına, sarf edilen bazı cümleleri de buraya alalım:
https://www.sozcu.com.tr/arazilerinden-zorla-cikartildilar-agac-nobetinde-ciftciye-kelepce-p82029
"Dün emniyet ekipleri tarafından arandım ve görüşmek istediklerini söylediler. İyi niyetli olduklarını düşündüm ancak oraya gittiğimde 'ya kendiniz alandan çıkın ya da zorla çıkartılacaksınız' dediler. Beni resmen tehdit ettiler. Sabah söküm işlemi başlatıldığında yetki belgelerini görmek istedim ancak gösteremediler. Çünkü yetki belgeleri yok."
"Bizim haberimiz olmadan, tebligat gönderilmeden, herhangi bir kamulaştırma kararı olmadan, sadece geçici el koyma kararıyla Mersin 5. Bölge Karayolları yol açmaya çalışıyor."
"Dilekçemi almak istediler ama dilekçe numarası vermek istemediler. Israr ettim ve dilekçemi kayıt altına aldırdım."
"Dilekçe yazdığımı ve birkaç gün içinde dilekçemin kendilerine iletileceğini söyledim. Bana, ‘Biz dilekçenize uygun bir dille cevap da veririz, arazinize de gireriz’ dedi. Yasal süreci başlattım. Kaldı ki kamulaştırma olacaksa vatandaş bilgilendirilir. Parası yatırılır, tebligat gönderilir, akabinde bizden muvafakatname alınır. Burada hukuksuz bir işlem var."
https://www.gercekgundem.com/guncel/depremzedenin-zeytin-agaclari-toki-icin-kesildi-471246
Dilekçede: "Taşınmazımın üzerine geçici konaklama amaçlı el koyulmuş olup karayolları ‘yol açma projesi’ yapmıştır. Ayrıca kamulaştırma yapmadan proje amaçlı ağaç söküm işlemi habersiz yapılmıştır. Proje hak sahibi bilgisi dahilinde yapılıp hak kaybı yaşanmaması açısından vatandaşa ödemesi yapıldıktan sonra yapılması gerekmektedir."
"Bizim arazimizle ilgili acil kamulaştırma kararı yok. Kamulaştırma kararı da yok. Valiliğin ‘geçici el koyma kararı’ varmış ama bizim bundan da haberimiz yok."
"Bana her şey bittikten sonra haber vermeyi düşünmüşler. Böyle bir şey olabilir mi? 100 yaşında zeytin ağaçları vardı orada."
"Kamulaştırmaya karşı değilim, izin alınarak, muhatap alınarak yapılsaydı. Yetkililer ‘Zaten her türlü kamulaşacak, sonrasında haber vereceğiz’ diyorlar. Böyle bir cevap olur mu?"
+++
Şimdi, siz tartışmaya dahil olup neler yapmışsınız, ona bakalım:
Kamulaştırmaya ilişkin hiçbir resmî bilgi-belge göstermeden; (biraz da posta koyar gibi bir üslupla)
"Normal bir kamulaştırma olayı var burada ! Her zaman ki gibi neyi neden eleştirdiğinizden bir habersiniz."
demiş ve eklemişsiniz:
"Boş beleş bir konu açıkçası. Şahsi çıkarına yapmıyor sonuç olarak devlet. Veya oradan bir kar flanda elde etmiyor."
(Bütün yanlış söz ve uygulamaları "doğal" göstermeye yönelik standart tekniğiniz burada da devrede!)
Konu sahibi arkadaş size iddiaları hatırlatarak tepki gösterince, kendi başvurduğunuz başka kaynaklar o iddiaları çürütüyor izlenimi vermeyi de ihmal etmeden, bu kez;
"Burada KAMU YARARI GÖZETİLEREK acil kamulaştırma yapılmış bu kadar basit. Zaten zeytinliği sahibi dışında kimseninde bir şey dediği yok." demişsiniz.
"Normal" kamulaştırmadan, "acil" kamulaştırmaya geçtiniz. Her ikisi için de, hâlâ gösterdiğiniz hiçbir kaynak/belge yok!
Bir de, "zeytinliğin sahibi dışında kimsenin bir şey dediği yok" sözünüze gülsem mi, ağlasam mı bilemedim.
Eğer orada yanlış bir uygulama varsa, zatıalinizin vicdanında bir kıpırtı olabilmesi için, toplam kaç kişinin feryat etmesi bir zorunluluktur? Tek kişi olursa, onu insandan saymıyorum mu diyorsunuz? Ya da bir parti veya STK işin içine girmezse (ki aslında girmiş), mağdur olan kişi sizin gözünüzde buharlaşıyor mu?
Ben sizin bilgi kaynaklarınıza ilişkin link isteyince, önce yan çizmeye çalıştınız ve herkesin bildiği KAMULAŞTIRMA kavramını sanki ilk kez duyuyormuşuz gibi önümüze koyup, KAMU YARARI nakaratınıza devam ettiniz.
"Saçma sapan yerlere çekmeye çalışmayın artık" ifadenizle, yine aklınız sıra posta koyup, buna bir de "duygu sömürüsü yapmanın anlamı yok" vicdansızlığını eklediniz.
Sırası gelmişken, Tolstoy'un bir sözünü hatırlatayım:
"Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın."
Sırf iktidarın yanlış bir uygulamasını aklamak, normal göstermek adına, feda edemeyeceğiniz hiçbir kavram ve değer yok, değil mi?
Sonra ben sizi kaynak konusunda sıkıştırınca; öncesinde verdiğiniz izlenimle hiç örtüşmeyecek şekilde, sıradan ve idarenin vatandaş karşısında haklı olduğunu kanıtlamaya hiçbir katkısı olmayacak öylesine bir link verdiniz.
O kaynak (Gerçek Gündem), idareyi haklı çıkarmadığı gibi, şikâyetçi vatandaşın iddialarını aynen tekrarlıyordu.
Mesajınızın kalan kısmında siz yine "KAMULAŞTIRMA / KAMU YARARI nakaratınıza ve "duygu sömürüsü" duyarsızlığınıza devam ettiniz. (Bu noktada, hâlâ idareyi haklı çıkaracak tek bir bilgi-belge ortaya koyabilmiş değilsiniz!)
Ardından, sizin "istimlak" konusundaki engin(!) bilginizden yararlandık. Yalnız şunu anlayamadım:
"Bilirkişi bakıyor yol için en uygun arazi neresi şurasımı tamam yıkın diyor yıkıyorlar."
Demek devletin işleri böyle yürüyor... Ama bu mafya değil, devlet olduğuna göre mutlaka bir yasası, yönetmeliği falan vardır, değil mi? Bana şu "yıkın diyor yıkıyorlar" maddesini bir gösterebilir misiniz?
Aynı paragrafın içine, insanlar sanki usulüne uygun yapılan kamulaştırmaya karşı çıkıyormuş gibi bazı satırlar sokuşturmaktan da geri durmamışsınız.
Şimdi çok ilginç bir aşamaya geldik.
Konu sahibi arkadaşa, "forum abisi" pozlarına bürünüp azarlayıcı tonda ayar vermeye çalışırken, güya yeni bir kaynak daha göstermişsiniz. Yalnız bu kez link değil, fotoğraf şeklinde.
İlginç olan şu: Kaynağın içinde DEM Parti'nin de konuya desteği fark ediliyor. Hani şu forumun her yerinde, hatta bu konu altında bile, bir başkası referans gösterince dikkate bile alınmaz kabul edip, bolca demagojisini yaptığınız DEM Parti... Yoksa link olarak değil de, o yüzden mi foto olarak eklediniz? Ama alt köşede görünüyor işte...
Bunun sonrasında, başka üyelerle DEM Parti konulu atışmalarınız ve klasik KAMULAŞTIRMA nakaratlarınız; başka bir şey yok.
(*)
Şimdi... GİRİŞ-GELİŞME-SONUÇ şeklinde bakmaya çalışalım:
En başta belirttiğim iddialar GİRİŞ idi.
Çok kısaca hatırlatırsak; ortada kamulaştırma kararı yok, bunun belgesi yok, bildirim/bilgilendirme yok, ödeme yok, vatandaşa karşı nezaket yok. Peki ne var? İdarenin keyfî uygulaması ve "devlet gücü elimizde, istediğimizi yaparız, gerekirse ezeriz" yaklaşımı var, hoyratlık var.
Yukarıda özetlediğim, sizin toplam 10 mesajınızla sürece katıldığınız; polemikler, tartışmalar bu işin GELİŞME kısmı.
Onu da burada biraz dile getirirsek; sanki konuya bir katkısı varmış havasında ve temcit pilavı gibi, herkesin zaten bildiği kamulaştırma kavramını ısıtıp ısıtıp forum üyelerinin önüne koydunuz, kamulaştırma kararını ve "olmazsa olmaz" peşin ödemeyi belgeleyen tek bir kaynak gösteremediniz. Yani bol bol demagoji ve usulsüz/keyfî uygulamayı aklamaya yönelik bolca propaganda yaptınız.
Tüm bunları yaparken, konuya belgeli katkıda bulunamıyor olmanızın ezikliğini örtbas edebilmek için; diğer forum üyelerine yönelik psikolojik baskı, posta koyma, tersleme, alaycı ifadeler gibi "yıldırma taktikleri" uyguladınız.
Sıra geldi SONUÇ'a...
Toplam 10 mesajınızın ve hele ki;
"Ben böyle konularda sizin gibi 1 tane muhalif haber sitesinin haberine inanmıyorum. Başka sitelerdende bakıyorum."
şeklinde İDDİALI cümlenizin ardından, sizden ne beklenirdi? Tabii ki başlangıçtaki savları çürütecek, idarenin yasal ve usulüne uygun iş yaptığını belgeleyecek kaynak ve bilgiler...
Peki, umduğumuz buyken, bulduğumuz ne? :
. Sıfır kaynak
. Sıfır belge
. Sıfır bilgi
. Bol demagoji
. Bol propaganda
. Bol çalım, tafra, psikolojik baskı ve yıldırma
Sahi, sizin bu tartışmaya katılmaktaki amacınız neydi?
Benimki de soru işte... AKP'nin keyfî ve ceberut uygulamalarını aklamaktan daha iyi bir amaç mı olabilir?
Tolstoy'un sözünü yeniden hatırlayalım:
"Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın."
Başka neyi hatırlayalım?
Hani AKP Yeni Türkiye'de milletle "gönül bağı" kurarak siyaset yapacaktı?
Hani Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" sözünü rehber kabul ediyordu?
AKP'nin bunlardan anladığı;
"Biz dilekçenize uygun bir dille cevap da veririz, arazinize de gireriz." ZORBALIĞI MI?
"Zaten her türlü kamulaşacak, sonrasında haber vereceğiz." GAYRİCİDDİLİĞİ Mİ?
Bizzat şikâyetçi yurttaş bile "usulüne uygun" kamulaştırmaya itiraz etmediğini söylüyorken, devletin şefkatli elini o insana uzatması çok mu zor? Üstelik de, deprem acısını yaşamış, az hasarlı evine tadilat yaptırdıktan sonra bir de "rezerv alan" tuzağına yakalanmış bir yurttaş...
Her ne kadar resmî makamlar mülk sahibine (normal veya acil) bir kamulaştırma kararı gösterememiş de olsa, konuya ilişkin 2942 sayılı yasadan bazı kısımları buraya almış olalım:
Madde 3 - İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler.
...
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanların bedeli, her halde peşin ödenir.
(Ek : 24/4/2001 - 4650/1 md.) İdarelerce yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanılamaz.
(Acele Kamulaştırma)
Madde 27 - 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
Ek Bilgi:
Danıştay 6.Hukuk Dairesinin E. 1989/378 K. 1990/1553 kararı ile Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin E. 1999/326 K. 1999/2608 kararında da belirtildiği üzere kamulaştırma bedelinin hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan peşin olarak malik adına yatırılması gerekir. Aksi takdirde kamulaştırma işleminin iptaline kadar varan süreçlerle karşı karşıya kalınabilir.
Durum böyleyken, orada gerçekleşen olay devletin yasal kamulaştırmasından çok, Süleyman Soylu'nun "siz yıkın, mahkeme kararı arkadan gelsin" zihniyetini çağrıştırıyor.
DDPA yöntemini işletip bunca analizi yaptıktan sonra, demagoji numaratörünüzü artırarak bu işi taçlandırmazsak olmaz: (DDPA [= Derin Demagoji ve Propaganda Analizi])
(Demagoji-No.25) : Blöf yaparak, elinizde iddiaları çürütecek kaynak/belge varmış gibi davranıp bunları ortaya koyamadığınız için.
(Demagoji-No.26) : Orada yaşananlar usulsüz bir el koymaya işaret ediyorken, üstelik kaynak/belge de gösteremediğiniz halde, insanları "olağan bir kamulaştırma yapıldığı" yönünde yanıltmaya kalkıştığınız için.
(Demagoji-No.27) : Konuya belgeli katkıda bulunamıyor olmanızın ezikliğini örtbas edebilmek uğruna; diğer forum üyelerine yönelik psikolojik baskı, posta koyma, tersleme, alaycı ifadeler gibi "yıldırma taktikleri" uyguladığınız için.
Bu arada aklıma şu da takıldı: Çoğu durumda referans gösterip, tarafsız bir hakemlik kurumu gibi yansıtmaya çalıştığınız ama gerçekte "iktidarı haklı gösterme kurumu" olarak iş gören Dezenformasyonla Mücadele Merkezi bu olayda size katkı sağlayamadı mı? Olayın çapını küçük bulup, el atmaya tenezzül etmemiş mi?
Bir de, bu olay özelinde değil de, genel olarak; AKP iktidarının ancak özel ve istisnai durumlarda başvurulması gereken "acele kamulaştırma" işlemine neden sıkça başvurduğunu, neden bunu normal kamulaştırmaya tercih ettiğini açıklamak ister misiniz?
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X