Şimdi Ara

CengizHan'in TÜRKLER hakkindaki sözleri, NE DERECE HAKLI GÖRELİM. (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
78
Cevap
1
Favori
50.675
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bilgehan.

    quote:

    Orijinalden alıntı: Gitarist®

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bilgehan.

    quote:

    Orijinalden alıntı: Gitarist®

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bilgehan.

    Şehzade Mustafa Kanuni'nin babası Yavuz Sultan Selim'e benzetiliyor , gerisini sen düşün.

    Dedesinin izinden mi gelir diyorsun ? Bu konuyu araştırmak lazım lakin halk içinde padişah olması beklenen tek şehzadedir kendisi. Kanuni nasıl bir fikre kapılıp boğduruyor öğrenmek gerek.

    Hürrem'in ağzına bakıyo hürrem tahta beyazıtı geçirmek istiyo aslında ama Selim geçiyo Selim'de aralarındaki en beceriksizi .

    Orası doğru olabilir. Ama kasteddiğim Kanuni'nin düşmüş olduğu gaflet ve dalalet. Aşk ile devlet işlerini karıştırmış. Cihan Padişahı kendi eliyle bitiriyor soyunu. Devamında kaç akıllı padişah var ki Allah aşkına.
    Mustafa bir dönemeç Osmanlı için.

    Kanuni yerince başkası geçsede gene başarılı olurdu. Babası orduyu , hazineyi hazır bıraktı .

    İç geçirdim bi an. Neyse teşekkürler hocam konuşma için.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gladiotürk

    Fatih Sultan Mehmetten Sonra Annesi Türk olan 1 Padişah yok..........

    Hocam kırımlar türk değil miydi ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Otorité

    Mustafanın annesi de Arnavuttu.

    Mustafanın annesi mahidevran türktür
  • Cengiz Han da Türklük var diye biliyorum en azından Moğollarla Türkler akraba kavimler diye okumuştum
  • konu sapmış biraz ama bende doğulu (kürt değil) bir babanın ve yuvgoslav göçmeni bir annenin çocuğu olarak beyaz tenli (türk olmayan) hatunları beğeniorum.

    osmanlı konusuna gelirsekte kanuni ye denicek söz yok. sen kendi kanından olan akıllı ve yetenekli oğluna güvenmeyip elin kızına inanarak nikahı kıyarsan kendi oğlununda kafasını kestirirsin. ölü adamın arkasından konuşmak aptalca ama babasına dedesine nasıl benzememiş şaşırtıcı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MAVİT

    quote:

    Orijinalden alıntı: cautiondrunk

    "Türk’ler Çinli kadınlarla, Moğol kadınlarla, Tunguz kadın- larla, Mançu soylu kadınlarla, daha sonra Arap, Acem ve Rum kadınlarla evlenip çocuk peydahlama- salardı şu koca dünyada Türk’leri yenecek ve Türk’ leri ezip geçecek, kurdukları devletleri yıkıp ortadan kaldırmaya hiç bir milletin gücü yetmezdi. Hatta ben bile hiçbir şey yapamazdım Türk’lere der ve devam eder. Ama onlar hep yabancı kadınlar alarak, o kadınlardan kanları bozuk evlatlar peydahlayarak kendi kanlarını bozdular, bozuluncada dirlik ve birlikleri bozuldu. Devletleri yıkıldı, tüm Türk’ ler çığıl çığıl dağılıp yurtlarından oldular"

    bi takım haklı bana göre sonucta asıl gen en çok babadan alsada annede önemli. yoruma açık aslında ama benim fikrim keşke tarih boyunca hem analarımızın türk olmasından yanaydım. Çoğu padişahımızı annesi yabancı sırp rus bulgar aranuvut vb.

    KISA ÖRNEK VERİRSEK; 2.Selimin annesi HÜRREM SULTANDIR. İçkici bi padişahtır ve sonucunda harem cariye kovalarken öldügü söylenir herkes tarafından. Zaten Duraklama devri 2.selimden sonra başlıyor.

    Kanuninin boğdurdugu halkın sevdigi, yeniçelerin tek padişah ismi arkasında durdugu ve Avrupalı elçilerin bile överek söz ettigi MUSTAFA padişah olsaydı seyir değişirmiydi bilinmez.


    birader senın osmanlı dedıgın bizansın islami versiyonuydu anlayacagın bastan bozuktu soyları bu konu hakkında kıtap okursan anlarsın ama tarafsız yazarların kıtaplarını oku gen olayı dogru ama bu sozu dedıgın kısı soyledı mı soylemedı mı bı belgen var mı elınde cengiz han-mogolar gocebe bi toplumdu ve sureklı goc ettıklerı ıcın bu kadar cok alana yayılıp ele gecırmıslerdır ancak bu gocebe yasam tarzından dolayı bu hukumdarlık pekte uzun surmemıstı ayrıca gocebe bı toplum oldukları ıcın yazılı bı belge vermedıklerı aşıkar bu konuda bu dedıgın baska bırı tarafından cengız han soyledı dıye bızım mılletı gaza getırmek ıcın soylenmıs olabılır tabı bu bır varsayım

    İstanbul üniversitesinin verdigi konferansta dinlemiştim prof'dan 2 sene kakadar oluyor. aklıma geldi geçen gün show tvde cengiz han'ın filmi varken araştırdım doğruymuş

    Irkçılık yapıcak son kişiyim ben konuyu ırkçılıga getirmiyorum. Sadece osmanlı yabancılar kadınlar yeine türk analarmızla evlenseydi bi takım böyle yetişirmiydi diyorum ? Örnek selim.

    Herkes bilir tarihte ufacık bir olay durum bile bütün kaderi milleti devletin geleceğini değiştirir.

    Herkes kanuniye muhteşem diyorda. Bizim EDEBİYAT HOCAMIZIN derste bu dizi cıkarken kanuniden konu acılınca şunu demişti : " Onun neresi muhteşem ? Bi BABA Kendi evladını boğdururmu gözlerinin önünde? Bu Nasıl vicdandır bu nasıl yürektir babalıktır? Padişahlıgı bırak bi baba evladının göz göre göre önünde bi kadının oyunlarıyla doldurulup boğdururmu ? Bunu açıklıcak bi sözde yoktur.

    Şöyle demişti sonra: Venedik dükü bile mustafayı öven bi adam. Hayatımda bu kadar yürekli, Halknı tarafından sevilen yeniçelerin üstünde titrediği, okçuluk,kılıçta gördügüm en iyi şehzadedir.

    Şunuda hatırlatayım: Mustafa babasının çadırına giderken herşeyi olacakları biliyordu, ama babasına duydugu sevgi saygı yüzüne inanmak istememiştir. babasının ona kötülük edeceği aklından bile geçmemiştir ki paşalar bile gitmemesi söyler ama gider ve boğdurulur.

    Hatta mustafa 30lı yaşlarında iken yeniçeriler teklif götür tahta geçmesi için ben yemin ederler arkasından sonuna kadar duracaklarına dair. ama Mustafa babasının eceliyle ölmesinden başka türlü bişi istemedigi için reddetmiştir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: onz

    quote:

    Orijinalden alıntı: Doçent Baykuş

    ben genetiyimi ölctürdüm. %60 Türk %30 Roma (rum) %10 kürt

    Nerde ölçtürdün

    cinci hocada
  • Büyük İngiliz devlet adamı Sir Winston Churchill, tarih bilmenin önemini belirtmek için, "Ne kadar geçmiş isem, o kadar geleceğim" demektedir. Ünlü tarihçi İbnü`l-Esir ise, tarih`in uzun kış gecelerini dolduran bir eğlence olmayıp tarihten ibret alınması gereğinden söz eder. Bizzat Kuran-ı Kerim, geçmiş kavimlerin başlarından geçenleri, ibret ve ders almamız için anlatır bizlere. Şu halde tarihi bilmek, bugünü anlayıp yarını kurmak için mecburidir. Tam da bu noktada, Kanuni Sultan Süleyman`ın oğlu Şehzade Mustafa`nın başına gelenler ve bunun Osmanlı İmparatorluğuna nasıl yansıdığını anlatmayı gerekli gördüm.

    Osmanlı İmparatorluğu en güçlü dönemini Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşamıştır. Edebiyatta Baki, mimaride Sinan, ilimde Ebussuud, denizcilikte Barbaros bu dönemin zirve isimlerinden bir kaçıdır. Muhteşem namıyla maruf Sultan Süleyman`ın bu parlaklığa ulaşmasında elbette önceki sultanların, ama özellikle de Yavuz Sultan Selim`in büyük payı vardır.Böylesine parlak bir dönemi, Duraklama Devri`nin ve tereddinin takip etmesi üzerinde durulması gereken bir noktadır. Kanuni Sultan Süleyman`ın hükümdarlık döneminin bütününü bu yazıda bırakın anlatmayı, özetlemek bile mümkün değildir. Fakat Kanuni döneminin bu yazıya konu olan icraatı, oğlu Şehzade Mustafa`yı boğdurması ve bunun hangi şartlar altında gerçekleştiğidir.

    Konu Şehzade Mustafa olduğuna göre, fecii bir akıbete maruz kalan bu bahtsız şehzade hakkında bilgi vermekte fayda var. Şehzade Mustafa, 1515 yılında babası Kanuni`nin Manisa Sancakbeyliği sırasında doğdu. Annesi, Kanuni`nin ilk başkadını olan Mahidevran Hatun`dur. Dedesi Yavuz Sultan Selim`in vefatı üzerine, babası Kanuni ile birlikte İstanbul`a gelen Şehzade Mustafa, 1533 yılında Saruhan Sancakbeyliğine atandı. Aynı dönem, Şehzade Mustafa`nın annesi Mahidevran Hatun ile Mehmed, Selim, Bayezid ve Cihangir adlı dört şehzadenin annesi olan Hurrem Sultan arasındaki rekabetin ateşli bir biçimde yaşandığı yıllardır.

    Tarihi kaynaklar Şehzade Mustafa`yı iyi yetişmiş, cesur ve halkın sevdiği bir kişi olarak tasvir etmekteyse de, babası Kanuni için durum pek de öyle gözükmemektedir. Manisa sancakbeyliği, padişah`ın vefatı durumunda yerine geçecek şehzadeye ayrılan bir yer olarak bilinmekteydi. Burada sancakbeyliği görevini yürüten Şehzade Mustafa bir zaman sonra Amasya`ya kaydırıldı. Manisa`ya ise, Kanuni`nin Hurrem`den olma ve Şehzade Mustafa`dan altı yaş küçük oğlu Şehzade Mehmet getirildi. Bunun anlamı, Hurrem`in oğullarından birinin sultan olması için yoğun bir çaba gösterildiği ve Kanuni`nin de bu etkiye direnemediğiydi. Tüm bunlar gerçekleşirken beklenmeyen bir durum ortaya çıktı. Kanuni`nin Şehzade Mustafa`ya tercih ettiği Şehzade Mehmet, henüz 22 yaşında iken vefat etti. Şehzade Mehmet`in vefatından sonra Şehzade Mustafa bir kez daha öne çıksa da, Manisa Sancakbeyliğine bu kez yine Hurrem`in oğlu olan Şehzade Selim getirildi. Bu durum, Hurrem`in kendi oğullarından birisini sultan yapmak konusundaki ihtirasını ve gayretini göstermekteydi.

    İmparatorluğun büyük başarılar elde ettiği bu dönemde bir yandan da taht kavgaları için için devam etmekteydi. Ordu, ulema ve meşayih Şehzade Mustafa`nın sultanlığının uygun olduğunu düşünürken, Hurrem ve Rüstem Paşa Şehzade Bayezid`in sultanlığından yana idiler. Bedenen özürlü olan Şehzade Cihangir`i ise hizmetli takımı çok sevmekteydi. Tüm bu taht mücadelelerinde adı anılmayan tek kişi ise Şehzade Selim idi. Gerek sultan olmaya kayıtsızlığı, gerek aykırı ve düzensiz hayatı onun sultan olabileceğine ilişkin herhangi bir ihtimalin doğmamasına yol açıyordu.

    Ordunun, alimlerin ve meşayihin Şehzade Mustafa`dan yana olması boşuna değildi elbette. Zira Şehzade Mustafa, hem bedenen, hem de karakter itibariyle dedesi Yavuz Sultan Selim`e benzemekteydi. Diğer kardeşlerinden farklı olarak çok iyi yetişmiş, döneminin alimleri ve şairleri tarafından çevrelenmişti. İmparatorluğun daha da güçlenmesini sağlayacak adımları atmakta kararlılık gösterecek bir şehzade olmasının yanısıra, yavaş yavaş Osmanlı seçkinlerini çürütmeye başlayan içkiye ve kötü alışkanlıklara karşı büyük bir nefret duyuyordu. Halk tarafından sevilmesinin sebebi ise, güleryüzlü, mütevazı ve cömert olmasıydı.

    Her ne kadar hemen herkes Şehzade Mustafa`nın Kanuni sonrasında tahta geçmesinin uygun olduğunu düşünse de, Hurrem ve Rüstem Paşa Şehzade Mustafa`ya karşı müthiş bir kin duyuyorlardı. Bu arada Hurrem, çirkin ve cahil bir kimse olan Rüstem`e kızını vererek onu sultanın damadı da yapmasını bilmişti. Hurrem`in bunu yapmaktaki amacı, Şehzade Mustafa`nın tahta geçmesini engelleyecek ittifaklar kurmak istemesiysi. Rüstem Paşa`nın Şehzade Mustafa`ya olan kini ise, Mustafa`nın sultan olması halinde saraydan uzaklaştırılacağını çok iyi bilmesiydi. Böylece Şehzade Mustafa`nın tahta çıkmasını isteyen ordu, ulema, meşayih ve halk karşısında, saray entrikalarını çok iyi bilen Hurrem-Rüstem ittifakı bütün hileleriyle ve pervasızlığıyla işlemeye başlamıştı.

    Peki Kanuni bu işin neresindeydi? Kanuni Sultan Süleyman, on bir askeri sefere çıkmış olmanın yorgunluğunu ve nikris hastalığıyla mücadele etmenin zayıflığını yaşıyordu. Bu durum onun gün geçtikçe Hurrem-Rüstem ittifakının etkisi altına girmesine yol açıyordu. Hurrem ve Rüstem de Kanuni Sultan Süleyman`a sürekli olarak Şehzade Mustafa`nın sultan olmak istediğini ve Yavuz Sultan Selim`in babası II. Bayezid`i tahttan indirmesini hatırlatıyorlardı. Gerçekten de Yavuz Sultan Selim, doğuda büyüyen ve Osmanlı halkını tehdit eden Safevi tehlikesine ve Memlukların yıkıcı teşebbüslerine karşı gerekli tedbirleri bir türlü alamayan babası II. Bayezid`i tahttan inmeye zorlamıştı. Yaşlı Bayezid, Safevi ve Memluk tehlikeleri karşısında gün geçtikçe zayıflayan devlete yön vermekten uzaklaşmış, saraydaki bazı muhterisler ise Yavuz`un kendi çıkarlarına mani olacağı gerekçesiyle ona diş biliyorlardı. Yavuz Sultan Selim`in babası II. Bayezid`i tahttan inmeye zorlaması bu şartlar altında olmuştu. İşte Hurrem ile Rüstem`in Kanuni`ye sürekli olarak hatırlattıkları durum buydu. İşin aslı ise, Hürrem`in kendi oğlunu sultan yapmak istemesi ve Rüstem`in de damat olması hasebiyle saraydan edindiği nüfuzu kaybetme korkusuydu.

    "Osmanlı tarihinin en muhteris kadın efendisi Hurrem, en hileci veziri ise Rüstem Paşa`dır" dense abartılı olmaz. Bu ikili karşısında Şehzade Mustafa`nın durumu çok zordu. Artık seferlere bile çıkmayan Kanuni`den sonra sultanın muhakkak Şehzade Mustafa olması gerektiği fikri gittikçe yaygınlaşıyordu. Bu teveccüh ve Şehzade Mustafa`yı herkesin sevmesi karşısında Hurrem-Rüstem ittifakının entrikaları ve pervasızlığı da gittikçe artıyordu. Rüstem Paşa, Şehzade Mustafa`nın mührünü yaptırarak İran Şahı Tahmasb`a mektup yazmış, İran Şahının cevabını da Kanuni Sultan Süleyman`a sunmuştu. Bu ve benzeri bir dizi entrika ile Kanuni Sultan Süleyman, oğlu Şehzade Mustafa`nın kendisine isyan edeceğine ve tahtı elinden alacağına ikna edilmişti. Artık Şehzade Mustafa, yani, Osmanlı tahtına en iyi varis olabilecek, halkın, ordunun, alimlerin, meşayihin sevdiği bu kıymetli şahsiyet, oğlunu sultan yapmak isteyen Hurrem`in ve damatlıktan gelen çıkarlarını ve maddi nüfuzunu elde tutmaya çalışan Rüstem Paşa`nın hileleriyle adeta bir isyancı gibi gösterilmekteydi.

    Peki daha sonra ne olmuştur? İşin o kısmı oldukça hazindir. Şehzade Mustafa, sefere giden ve kumandanlığını babasının yaptığı orduya katılma emri alır. Yanında beş bin kişilik bir kuvveti olduğu halde emredileni yapar. Şehzade Mustafa kendisinden ve masumiyetinden o kadar emindir ki, ikinci vezir Ahmed Paşa`nın el altından kendisine yolladığı uyarıyı umursamadan babasının huzuruna çıkmaktan çekinmez. Zira babasının adaletine ve kendisinin masumiyetine güvenmektedir. Hatta, hayatından endişe eden bazı yakınları Şehzade Mustafa`yı, babası ile açık alanda ve at üzerinde görüşmesi yönünde ikna etmeye çalışmışlarsa da, Mustafa bunu bile gereksiz saymıştır.

    Şehzade, babasının adaletine ve kendi masumiyetine güvenerek babasının çadırına gitmeye karar vermiştir. Şehzade Mustafa`yı o çadırda bekleyen, Hurrem`in ihtirasla ve Rüstem`in hilelerle doldurduğu Kanuni Sultan Süleyman`ın verdiği emirdir. Osmanlı`nın en iyi yetişmiş Şehzadelerinden olan Mustafa babasının çadırına girer girmez, yedi dilsiz celladın saldırısına uğrayarak hunharca boğulmuştur. Rivayet odur ki, boğulduktan sonra çadır önünde teşhir edilen Şehzade Mustafa`nın yüzü bembeyaz imiş. Ayaklarında kırmızı çizmeleri, kavuğunda da beyaz turna tüyü sokulu imiş.

    Kanuni Sultan Süleyman`ın, Hurrem`in ihtirası ve Rüstem Paşa`nın hileleri ile boğdurttuğu Şehzade Mustafa`nın akıbeti Osmanlı halkında geniş yankı bulmuştur. Kanuni`nin süt kardeşi Mehmed Çelebi bu kararı dolayısıyla sultana çok ağır sözler söylemiş, padişahla araları açılmıştır. Her kesimden insanın sevdiği Şehzade Mustafa`nın boğdurtulması sebebiyle derin bir üzüntü ve ümitsizlik doğmuştur. Halk arasında uzun süre, "Umudumuz Mustafa ile söndü" sözünün söylendiği rivayet edilmektedir. Hatta, saraya gönderilen imzasız bir ihbar mektubunda, "keşke Mustafa öleceğine biz kırılsaydık" denilmiştir. Fakat olan olmuş, Şehzade Mustafa saray entrikalarına ve Rüstem Paşanın hilelerine kurban gitmiştir.

    Şehzade Mustafa`nın öldürülmesi başlı başına hazin bir olay ve haksızlık olduğu kadar, Osmanlı tarihinde de bir dönüm noktasıdır. Bedenen özürlü olan Şehzade Cihangir`in vefatı, Şehzade Bayezid`in babasına isyan ederek İran`a kaçması ve ardından da idam ettirilmesi sonrasında, sultan olması hiç beklenmeyen Şehzade Selim Osmanlı tahtına çıkmıştır. Osmanlı sultanı olmayı hakedecek donanımdan ve beceriden yoksun olan Sultan Selim ise, devleti yönetmek ve yeni fetihlere yönelmek yerine, saray eğlenceleri ile vakit geçirmiş, içki ve sefahat hayatına dalmıştır.

    Yazının başına dönelim tekrar. Şöyle demiştik: "Tarihi bilmek, bugünü anlayıp yarını kurmak için mecburidir." Gerçekten de durum budur. Tarihin nasıl işlediğini, nerelerde hatalar yapıldığını, aynı hataları tekrarlamamanın lüzumunu iyi kavramak gerekir. Bu gereklilik, büyük iddialarla toplum karşısına çıkan, dünyaya nizam verme arzusunda olanlar için daha da önemlidir. Görüldüğü üzere, oğlu tahta geçsin diye ihtiras içinde yanan Hurrem, kendi düzeni bozulmasın diye her çeşit hileyi uygulayan damat Rüstem Paşa, Osmanlı`yı yıkacak bir teşebbüsün parçası olmuşlardır. Hurrem`in ve Rüstem Paşa`nın nasıl böylesine büyük bir hatayı işlediğini anlamak mümkün değil. Şehzade Mustafa`nın ne kadar iyi yetiştiğini, alimler, meşayıh, ordu ve halk tarafından ne kadar çok sevildiğini; lüks hayata düşkün ve toy Sarı Selim`den ne kadar üstün olduğunu niye göremedi Hurrem ve Rüstem Paşa? Göremediler çünkü, ihtiras ve kin gözlerini kör etmişti. Peki ya Kanuni, o neden kavrayamadı bunu? Kavrayamadı çünkü, Şehzade Mustafa`nın kendisini tahttan indireceğine inandırılmıştı. Oysa Şehzade Mustafa, ordunun, alimlerin, meşayihin ve halkın sevgilisi olan Mustafa, başına gelebilecekler kendisine haber verildiği halde babasının huzuruna çıkacak kadar emindi masumiyetinden.

    Tarihi uzun kış gecelerini dolduran masallar olarak görmemek gerek. İnsanlar tarihi öğrendikçe bugünü daha iyi anlayabilirler. Yarını kurmanın tek yolu, tarihin gösterdiği ibretlerden ders almaktır.

    Hurrem, Rüstem, Kanuni, Şehzade Mustafa ve dilsiz cellatlar. Siz o gün orada olsa idiniz, kimden yana olurdunuz? Şu kadarını söyleyeyim ki, ihtişamını her surette hürmetle andığımız, muhabbetle adını zikrettiğimiz ve yaşasaydık ordusunda nefer olmayı onur bileceğimiz Ulu Sultan Kanuni`nin her kararının haklı olmadığını tarih bize göstermektedir. Ve yine tarih bize göstermektedir ki, Kanuni`nin her kararını doğru bilmek, bu kararların her zaman Osmanlı`nın lehine olduğu anlamına gelmeyebilir. Bazen Kanuni`nin kararını onaylamak, Hurrem`in ihtirasına ve Rüstemin hilelerine destek olmaktır. Ben eğer o gün orada olsa idim, Şehzade Mustafa`ya hak verenlerden olurdum. Zira aksine davranmak, Şehzade Mustafa`yı boğan dilsiz cellatların yaptığıyla aynı olabilir.

    NOT:ALINTIDIR.




  • kanuni sultan süleyman hanı suçlamadan evvel kendinizi onun yerine koyun beyler... aradan 500 yıl geçtikten sonra konuşmak kolay savaşa giderken ölen, evladının ölüm kararını vermek zorunda kalan bir padişahtan söz ediyoruz. Siz padişahların canları sıkıldığı için mi öz evlatlarını öldürdüğünü sanıyorsunuz? Devlet idare etmek klavyeyle yazı yazmak kadar kolay bir iş değil beyler. Yaşan tüm halkın sorumluluğu devlet reisinin üstünde...
  •  CengizHan'in TÜRKLER hakkindaki sözleri, NE DERECE HAKLI GÖRELİM.
  • orhan bey'den sonraki tüm padişah'ların anneleri yabancı cariyelerdir. 2.mehmet, yauz sultan selim, kanuni dahil
  • herkes doğarken sadece bir insandır
    ona dili dini ve ırkı sonradan öğretilir
    bu nedenle cengizhanla aynı fikirde değilim
  • Şunu belleyin artık tarih yalan söylemez ama tarihe yalan söyletilebilir

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: jo_be

    Yav yüz kere yazdım şu milletin soyunu sopunu padişah anneleriyle değerlendirmeyin, siz kendinizi padişah soyundan mı sanıyorsunuz diye. Ayrıca Osmanlı'da Türklerle Gayrimüslimler ayrı mahallelerde yaşıyordu.

    hah be sonunda düzgün laf diyen biri çıktı millet bilmeden araştırmadan ötüyor köyleri farklı Türklerle diğer milletlerin sadece büyük şehir merkezlerinde istanbulda yani karışma falan filan
    bunu cengiz han dememiştir ama dediysede düz söz demiş
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TuVNeRa

     CengizHan'in TÜRKLER hakkindaki sözleri, NE DERECE HAKLI GÖRELİM.


  • quote:

    Orijinalden alıntı: cautiondrunk

    quote:

    Orijinalden alıntı: Otorité

    Mustafanın annesi de Arnavuttu.

    Mustafanın annesi mahidevran türktür

    Arnavut.
  • İnsan, dik duruşa, görece gelişmiş bir beyine, soyut düşünme yeteneğine, konuşma (dil kullanma) kabiliyetine, alet kullanma ve üretme becerisine sahip primat türü. Biominal ismi `Homo sapiens`tir. Homo sapiens Latince "akıllı insan" veya "bilen insan" anlamına gelir. İnsan, hominoidea (insansılar) üst ailesinin hominidae (büyük insansılar) ailesine dahildir.

    Bu özellikleri kendinizde buluyor ve ben ''İnsan''ım diyebiliyorsanız, başka hiç bir sıfata gereğiniz yok demektir. Kendinizi başka sıfatlarla tanımlamaya çalışmak ağır bir yük, saçma bir çabadır. Sizi kendi doğanızdan soyutlar, asla babanızdan öte bir adam olamazsınız!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi FrodonunNefsi -- 9 Ocak 2012; 22:44:38 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 24google

    Şunu belleyin artık tarih yalan söylemez ama tarihe yalan söyletilebilir

    +1
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Otorité

    quote:

    Orijinalden alıntı: cautiondrunk

    quote:

    Orijinalden alıntı: Otorité

    Mustafanın annesi de Arnavuttu.

    Mustafanın annesi mahidevran türktür

    Arnavut.

    Muhteşem yy. izlediği ne kadar belli tabikide arnavuttu anası

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 1. Murat’ın annesi bizanslı Horofira yani Nilüfer Hanım
    2. Yıldırım beyazıt’ın annesi bulgar Marya, yani Gülçiçek hanım
    3. Çelebi Mehmet’in annesi Bulgar Olga Hatun
    4. ıı. Murat’ın annesi veronika
    5. Fatih Sultan’ın annesi Sırp Despina, yani Hüma hatun
    6. ıı. Bayezit’in annesi Kornelya
    7. Yavuz Selim’in annesi Ayşe takma adli pontus’lu bir rum
    8. Kanuni’nin annesi polonya yahudisi Helga, yani Hafza sultan
    9. ıı. Selim’in annesi yahudi asıllı Roxalane yani Hürrem Sultan
    10. ııı. Murat’ın annesi yahudi Raşel, yani Nurbanu Sultan
    11. ııı. Mehmet’in annesi venedikli bafo, yani Safiye sultan
    12. ı. ahmet’in annesi yunan Helen, yani handan sultan
    13. Genç osman’ın annesi sırp evdoksiya, yani mahfiruz sultan..
    14. ıv. Murat’ın annesi sırp asıllı Anastasya, yani mahpeyker sultan..
    15. v. mehmet’in annesi sırp katrin, yani dilasüp hatun
    16. ıı. Ahmet’in annesi polonya yahudisi Eva, yani hatice sultan
    17. ıı. Mustafa’nın annesi rum evemia, yani emetullah sultan
    18. ııı. Ahmet’in annesi gene rum evemia’dır.
    19. ı. Mahmut’un annesi Alexandra, yani saliha sultan
    20. ıı.osman’ın annesi sırp mari, yani şehsuvar sultan
    21. ııı. Mustafa’nın annesi janet, yani mihrişah sultan.
    22. ı. Abdulhamit’in annesi fransız ida, yani sermi sultan
    23. ııı. Selim’in annesi cenevizli agnes, yani mihrişah sultan
    24. ıv. Mustafa’nın annesi bulgar Sonya, yani sineperer sultan
    25. ıı. Mahmut’un annesi fransız rivery, yani nakşıdil sultan
    26. ı. abdülmecit’in annesi rus yahudisi suzi, yani bezm-i alem valide sultan
    27. Abdülaziz’in annesi roman Bessie, yani pertevniyal sultan.
    28. v. murat‘ın annesi fransız vilma, yani şevkefza sultan
    29. ıı. Abdülhamit’in annesi ermeni virjin, yani tirimüjgan sultan
    30. Mehmet reşat’ın annesi arnavut sofi, yani gülcemal sultan
    31. Mehmet vahdettin’in annesi çerkez Henrietta yani gülistan sultan




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.