Şimdi Ara

Diyarbakır tarih boyunca sadece Türk devletlerine başkentlik etti

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
15
Cevap
0
Favori
2.722
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Diyarbakır, tarih boyunca iki Türk devletine İnaloğulları ve Akkoyunlular'a başkentlik etmişti. Diyarbakır, Dicle kenarında önemli ticaret ve ulaşım yolları kavşağında kurulmuştu. Bu yüzden tarih boyunca önemli bir şehir oldu. Diyarbakır, 639'da Halid bin Velid tarafından fethedilince şehirde Müslüman hakimiyeti başladı. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah zamanında Mayıs 1085'te Diyarbakır Türk hakimiyetine girdi.

    İNALOĞULLARI'NIN BAŞKENTİ DİYARBAKIR

    Anadolu'nun Türkleşmesi sürecinde Selçuklular'ın yanı sıra birçok Türkmen beyliği önemli roller üstlendiler. 11. yüzyılın sonu ve 12. yüzyılın başlarında Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Hasankeyf ve Mardin merkezli Artukoğulları, Erzen ve Bitlis merkezli Dilmaçoğulları, Siirt ve çevresinde Kızıl Arslanoğulları ve Diyarbakır merkezli İnaloğulları (Yınaloğulları) kurulmuştu. Bölgede 1095'ten 1183'e kadar hüküm süren İnaloğulları Beyliği'nin başkenti Diyarbakır'dı. Türkiye'nin genç ve çalışkan Ortaçağ tarihçilerinden Dr. Adnan Çevik'in Yınaloğulları ve Ortaçağ'da Diyarbakır üzerine önemli araştırmaları vardır.

    Selâhaddin Eyyubî 1183'te bölgeye hakim oldu. 1240'ta Türkiye Selçuklu Sultanı İkinci Gıyâseddin Keyhusrev Diyarbakır'ı zapt etti. Daha sonra Moğol hakimiyetine giren Diyarbakır, 14. yüzyılın ortalarında Celâyirliler'in eline geçti.

    AKKOYUNLU TÜRKLERİ'NİN BAŞKENTİ

    Nisan 1394'te Timur tarafından zapt edilerek yağmalanan Diyarbakır 1401'de Güneydoğu Anadolu'nun önemli Türkmen beylerinden Akkoyunlu Karayülük Osman Bey'e verildi. Akkoyunlular devletlerini kurduktan sonra Diyarbakır'ı kendilerine başkent yaptılar.

    Bölgenin diğer güçlü Türkmen beyliklerinden Karakoyunlular Diyarbakır'ı birkaç defa kuşattılar, fakat alamadılar. Akkoyunlular'ın en önemli hükümdarı Uzun Hasan Karakoyunlu ülkeleri tamamen fethedince Akkoyunlular'ın başkenti Tebriz'e nakledildi. Bununla beraber Diyarbakır Akkoyunlular'ın önemli merkezlerinden biri olmaya devam etti.

    İran ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da hüküm süren Akkoyunlu Devleti'ne son veren Safevi Türkmenleri bölgeye hakim oldular. Şah İsmail, 1507'de Diyarbakır'ı elegeçirip, valiliğini Ustaclu Muhammed Han'a verdi. Osmanlılar, 23 Ağustos 1514'te Çaldıran Savaşı'nda Safevîler'i mağlup ettikten sonra 1515'te Diyarbakır ve çevresi Osmanlı hakimiyetine girdi. Osmanlılar, Diyarbakır merkezli bir beylerbeylik kurarak bölgeyi idare ettiler.

    AKKOYUNLULAR

    Osmanlılar gibi Oğuz Türkleri'nden olan Akkoyunlular, Bayındır boyuna mensuptular. İsimleri besledikleri koyunlardan geliyordu ve yine besledikleri hayvanlardan aşiretlerinin adını alan Karakoyunlular ile düşmandılar. Akkoyunlular Diyarbakır ve civarında yaşarlarken, Karakoyunlular Muş bölgesinde hüküm sürüyorlardı.

    Akkoyunlular, Moğol istilasından kaçarak 14. yüzyılın ilk yarısında Diyarbakır bölgesine gelip, yerleşmişlerdi. 1402'de Ankara Muharebesi'nden sonra Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da hakim olup, Akkoyunlu Devleti kurdular.

    1450'lerde en büyük hükümdarları olan Uzun Hasan tahta geçti. Doğu Anadolu'yu tamamen fetheden Uzun Hasan, ezeli düşmanları olan Karakoyunlular'ın üzerine yürüdü ve 1467'de Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah'ı mağlup ederek, Karakoyunlu Devleti'ni ortadan kaldırdı. Daha sonra Kirman ve Bağdad'ı ele geçirdi.

    Osmanlılar, Doğu Anadolu'da yayılmaya başlayınca Uzun Hasan'la karşılaştılar. Uzun Hasan, 1473'te Otlukbeli Muharebesi'nde ilk defa bir mağlubiyete uğradı. Bu muharebe Akkoyunlu Devleti'nin sonunu hazırladı. 1478'te Uzun Hasan'ın ölümünden sonra taht kavgaları ve Safevi Türkleri ile mücadele bitmek bilmedi.

    1500'de Akkoyunlu Devleti, Elvend ve Murad beyler arasında ikiye bölündü. Şah İsmail, 1501'de Elvend'i mağlup ederek, Tebriz'e girdi ve Safevi Devleti'ni kurdu. Daha sonra diğer Akkoyunlu hükümdarı Murad Bey üzerine yürüyen Şah İsmail, onu da yenerek Akkoyunlu Devleti'ni sona erdirdi.

    DİYAR-I BEKR

    Diyarbakır'ın ismi Diyar-ı Bekir'den gelir. Araplar'ın bölgeyi fethinden sonra, Rebîa Araplar'ının iki büyük kabilesinden biri olup Dicle kenarlarında yaşayan Bekir bin Vâil kabilesinin yayıldığı topraklara Diyâr-ı Bekr şeklinde ismini vermiştir. 8. yüzyıldan itibaren Diyâr-ı Bekr ismine rastlanır. Osmanlı döneminde Diyarbekir şeklini almış, 17. yüzyıldan sonra şehir için kullanılmaya başlanmıştır. 1937'de ise Diyarbakır şekline çevrilmiştir.

    Doç.Dr.Erhan Afyoncu







  • Ayrıca diyarbakırda yerleşik türkmenlerin büyük çoğunluğu da kürtleşmiştir.Yani bölgede hakim unsurla kaynaşıp asli unsurlarını kaybetmişlerdir.
  • şimdi
  • Zaten doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde kendine kürd diyenlerin çoğu kürdleşmiş Türk'tür.Örnek vereğim size Avşarlar Oğuzların en büyük Türk boylarından biri.Hülya Avşar ben kürd'üm demişdi.Bu örneklerden biri.Yani Avşar olupda kendini kürd zanneden birçok kişi var aynı şekilde diğer Türklerdende var.
  • @ Doç.Dr.Erhan Afyoncu

  • quote:

    Orjinalden alıntı: .::DH::.

    @ Doç.Dr.Erhan Afyoncu



    Niye ban dedin bu adamı sevmiyormusun bir yamuğumu var?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: .::DH::.

    @ Doç.Dr.Erhan Afyoncu



  • Mesajında adanalı yazıyor,
    adana
  • Değerli arkadaşlar bu insanlar tarihçiyim diye gündeme geliyor ve yukarıdaki gibi basit yazılar yazıyorlar. Murat Bardakçı vb. medyaya hizmet eden sözde tarihçiler sadece halkın gözünün önünde ve gündemde olmak istiyorlar. Yukarıdaki yazıda kaynak var mı mesela? Ben şöyle izah edeyim benim mesleğim de bu. Bu adamlar hiçbir araştırma yapmadan başkalarının aylarca belki yıllar süren emeklerini bir çırpıda internette ve gündemde kullanıyorlar.
    Biz bu durumda salak mıyız? Bizzat ben haftada 1 kitap bitirmek için çabalıyorum ve bu adamların yaptığı sadece çalmak ve gündeme gelip medya işinin kaymağını yemek. Eğer internette dakika başı bu konuları gazetelerde bu konuları yazıyorsa bibliyografyaları ve bu alanda çalışma yapanları yazsın da görelim en küçük bir araştırması bulunuyor mu anlattığı konularla ilgili? Adam her gördüğünü yazıyor sadece. Her gördüğünü yazması sorun değil amaç zaten tarihi nesillere aktarmak. Ama bu adam ve bunun gibiler sahtekarlık yapıyorlar veemekleri çalıyorlar.
    Birçok tarih kürsüsünde görev yapmakta olan vefat etmiş ve sağ alanlarında birçok eser veren hocalarımızın hakkı yok mu ya? Bu sahtekarlar gündemde tarihçi diye konuşulurken hayatını araştırmalara vermiş hocalarımızın hiçbiri bilinmiyor. Bir oda dolusu kitap yazan hocalarımızın isimlerini veya yabancı yazarların araştırmalarını neden yazmıyor?




  • http://fef.marmara.edu.tr/index.php?sayfa=37

    http://www.ideefixe.com/vitrin/aramasonuc.asp?Shop=0&aranan_yer=0&Page=1&SearchTerm=erhan+afyoncu&SearchTerm%3ASelectedValue=&submit.x=0&submit.y=0

    sallamadan önce bir araştırma yapmak gerek öyle değil mi? üsteki link görev yaptığı üniversite alttaki link de yazdığı kitaplar.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: nurox

    şimdi

    şimdi
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ares_turk

    http://fef.marmara.edu.tr/index.php?sayfa=37

    http://www.ideefixe.com/vitrin/aramasonuc.asp?Shop=0&aranan_yer=0&Page=1&SearchTerm=erhan+afyoncu&SearchTerm%3ASelectedValue=&submit.x=0&submit.y=0

    sallamadan önce bir araştırma yapmak gerek öyle değil mi? üsteki link görev yaptığı üniversite alttaki link de yazdığı kitaplar.


    Ben görev yapmadığı veya kitap yazmadığına dair birşey söylemedim. Doçent durmunda olan bir insanın kaynaksız bir metin vermesinden bahsediyorum. Bu yazdıkları bilgileri o mu buldu acaba? Daha önce yazılanları biraz değiştir ve yeni bir kitap çıkar bu çok basit birşey.. Ama oradaki tarihi bilgileri ne zorluklarla bulanlar var. Üstadların çalıştıkları dönemlerde ne bir fotokopi makinesi ne de bir bilgisayar var. Şimdikiler ise teknolojinin ve medyanın desteğini kullanarak kendini popüler hale getiriyor ve bunca yıllık emekleri hiçe sayarak..




  • arkadaşım ne kaynağından bahsediyorsun adam tarihçi-yazar daha ne kaynak istiyorsun, ilk mesaj zaten bilinen şeyler bu kadar kaynak meraklısıysan verdiğim linkte mail adresi var yaz bir mesaj kaynağını göndersin sana. Bu adamların işi bu arşivlere girip tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak. Birde lafı eğip bükme hem bu adam tarihçi değil bilgileri ondan bundan çalıp millete pazarlıyor diyorsun sonra da ben öyle bir şey demedim diyorsun net ol kardeş sende bir çekememezlik durumu var gibi geldi bana, ayrıca sen İlber Ortaylı'dan da kaynak istiyor musun veya Halil İnalcık'tan...
  • Kim olursa ne olursa olsun, isterse allame i cihan olsun bir tarihçi kaynak yazmak zorundadır. Bugünlerde çok ismini duyuyorum bu vatandaşın o yüzden tepkimi belirttim, ayrıca tarihçi veya değil eğer bir yazıyı kaynaksız olarak, dipnotsuz olarak koyabiliyorsa bunun adı günümüz bilim dünyasında apaçık hırsızlıktır. Yukarıda da bunun en büyük örneği var. Bu evrensel bir kuraldır. bizzat kendim bu işi yaptığım için yukarıdaki adı geçen vatandaşın hatasını yazıyorum. Tekrar belirtiyorum bu uluslarası bir kuraldır ve kaynaksız dipnotsuz yazı yazmak apaçık hırsızlıktır. Bir de belirteyim kendisini fazla tanımam ve sadece yaptığı büyük hata için tepkimi belirttim.
  • arkadaşım, adamın yazısında bunu ben ortaya çıkardım ben buldum gibi bir ibare gördün mü? bu tepkin ne anlaşılamıyor? bilinen bir şeyi yani diyarbakır'ın geçmişini yazmış bu ortak tarihtir ha desen ki bu tarihçi arkadaşımızın geçmişte yazmış olduğu makalelerden birinde şöyle bir şey yazmış ama bunun aslı şudur o zaman gerçeği ortaya çıkana kadar biz de yardımcı oluruz ama sen direk adama hakaret edip hırsızlıkla suçladın ve bende açmış olduğum konuda buna müsaade etmem kusura bakmazsan.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.