Şimdi Ara

EKONOMİMİZİ KORUMA BİLİNCİYLE, REKABET EDEBİLMELERİ ÖNŞARTIYLA YERLİ ÜRETİM MODELLERİ TERCİH EDELİM (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
88
Cevap
1
Favori
8.292
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sevgili dostum SoulToSoul,

    İthal marka araba satanların çalıştırdığı işçilerle (sayısını bilmiyorum ama üç-beş bini geçmez herhalde), benim yazılarımda kaynak gösterek verdiğim, ülkemizde araç üretimi ve üretimde fiilen kullanılan yan sanayi parça üretimi yapan 250.000 işçiyi eşit görmüş, bir de üstüne yorumumda yazdığım bir otomotiv üretim tesisi yatırımının ülkemize sağlayacağı en basit anlamıyla 12 farklı ekonomik faydayı yok saymışsın. Kusura bakma ama, asıl ben sen de bir 'ekonomist' yan göremedim, hoş ben kendimi daha çok iktisatçı olarak tanımlarım, o isim altında eğitim aldım.

    Ama madem ki bu tarz konulara meraklısın,www.osd.org.tr adresindeki otomotiv sanayi raporlarına,http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler%5CHaldun%20SOYDAL%5CSOYDAL,%20Haldun.pdf adresindeki 'TÜRKİYE’DE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ VERİMLİLİK ANALİZİ: OTOMOTİV
    SEKTÖRÜ ÜZERİNE BİR UYGULAMA - Haldun Soydal' adlı, üniversitece (yerli üniversite ) yayınlanmış makaleye bir göz atıver. Buraya yazı yazmadan önce, boş konuşmamak için bunun gibi pekçok yazıyı dikkatle inceledim. Yazdığım her kelimenin arkasında ciddi kaynaklar var.

    Biraz uzun bir makale, ben senin için birkaç cümle alayım içinden : '.... Türkiye’de faaliyette bulunan bu işletmeler üretim merkezlerinde geliştirdikleri son teknolojileri yabancı yatırım yaptığı ülkedeki merkezlerine de transfer ederek o ülkenin teknolojik yenilik ve gelişmesine önemli katkıda bulunurlar. İşletmelerin yoğun rekabet halinde olmaları, talep koşulları, tüketici tercihleri nedeniyle sürekli yeni ürün geliştirme amaçları doğrultusunda pazarda etkin yer alabilme ve söz sahibi olabilme fırsatlarını yakalamaları için ürünlerinde yenilik ve en son teknolojik donanım önemli bir konumdadır. Böylelikle Türkiye’de üretim yapan yabancı firmalarla Türk ortakları arasındaki yoğun entegrasyon ve işbirliğinin sonucunda teknoloji transferi gerçekleşmektedir.
    -Türkiye’de yabancı sermayeli otomotiv işletmelerinin tümü uluslararası kalite standart belgesine sahiptir. Ayrıca yabancı sermayeli otomotiv şirketleri Pazar koşullarında belirleyiciliği en yüksek unsurların sırasıyla fiyat, teknoloji, marka ve kalite olduğunu belirtmişlerdir. Yabancı Sermayeli Otomotiv işletmeleri küresel otomotiv sanayinde geçerli olan çağdaş trendleri yakalamışlardır.
    Bu bulgular ışığında yabancı sermayeli otomotiv şirketlerinin Türkiye ekonomisine istihdam, ihracat, vergi geliri, teknoloji transferi, rekabet gücü etkisi gibi önemli katkılar sağladığı bulunmuştur...'
    Yeterince 'ekonomistçe' oldu mu ?

    Keşke senin dediğin gibi yapılacak çok ciddi ARGE yatırımlarıyla, alınacak patentlerle daha hızlı katkı sağlasak ekonomimize. Doğrudur, uluslararası otomotiv devlerinin bu tarz ARGE ve patent yatırımları genellikle ana ülkelerde oluyor daha sonra bizim gibi ülkelere transfer ediliyor. (Ford -GM gibi devlerin bir yılda yaptığı ARGE yatırımıyla en az 5 tane Ford-Otosan Kocaeli fabrikası kurulabiliyor) Ama Vestel dışında bu ülkede ARGE ve patent çalışması yok sanma :

    -' ... AR-GE'YE 80 MİLYON EURO'LUK YATIRIM YAPAN KOCAELİ'NDEKİ FORD FABRİKASI, SÜRÜCÜYÜ GÖZ RETİNASINDAN TANIYAN, SÜRÜCÜ ALKOLLÜ VE UYKULUYKEN ÇALIŞMAYAN ARACI HAYATA GEÇİRECEK - FORD OTOSAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI UFUK GÜÇLÜ: "DAHA ÖNCE MONTAJ YAPILAN FABRİKA, YERİNİ ÜRÜN GELİŞTİREN BİR FABRİKAYA BIRAKTI" -"5 YILDA 52 PATENT, 32 FAYDALI MODEL, 31 ENDÜSTRİYEL DİZAYN İÇİN FİKRİ HAKLARA SAHİP OLDUK" - "İTÜ ve OSD ile, (TUBITAK/TAYSAD+UB) Otomotiv Teknolojileri AR-GE (OTAM), ODTÜ ile DPTdestekli olarak araç çarpma ve "High g" test merkezi , Tubitak MAM ile DPT destekli olarak Hibrid Araç Test Merkezi örnek verilecek projelerimiz. - üniversiteler ile yapılan işbirlikeri çerçevesinde 42 öğretim üyesi ve 37 öğrenci ile birlikte çalışarak toplam 41 projeye imza attık - TÜBITAK serbest bölgesinde yer alan Ford Otosan Gebze Teknoloji Merkezi'ni açacaklarını hatırlatarak, "1,2 milyon Dolar'a bir yatırım ile gerçekleştirdiğimiz merkezimizde 200 mühendis görev alacak. - Yıllık ortalama 80 milyon Euro olan AR-GE yatırımını önümüzdeki yıllarda daha da artıracağız" diyorhttp://www.medyatext.com.tr/V1/Pg/NewsCityDetail/NewID/35919/CatID/6/CityCode/41/CityName/Kocaeli/CountryID//Header/ar-ge_yatirimi_artacak.html adresinde...

    'Koç Holding-Fiat Auto ortaklığı ile faaliyet gösteren Tofaş "2010 yılına kadar Fiat'ın en rekabetçi ve etkin binek ve ticari araç geliştirme merkezi olmak" vizyonu doğrultusunda AR-GE bölümünü geliştirmeye devam ediyor. 1994 yılında kurulan ve halen 430 kişiyi bünyesinde istihdam eden Tofaş AR-GE Merkezi, 2008 için ayırdığı kaynağı geçen yıla oranla yüzde 25 artırarak 227 milyon YTL'ye çıkardı. - Uludağ Üniversitesi ile kalıp tasarımı ve yapısal optimizasyonu, otomobil kabini hava dağılımı analiz ve iyileştirme çalışmaları, alternatif prototip malzeme araştırması, motor askı takozları tasarım parametreleri tanımı ve optimizasyonu. Boğaziçi Üniversitesi ile sonlu elemanlar metodu ile civatalı bağlantıların modellenmesi, otomatize mekanik şanzıman sistemi geliştirilmesi, araç yol tutuş (yaw rate sensörü iptali) projesi. İstanbul Teknik Üniversitesi ile altenatif yakıtlı araç, OTAM laboratuvarlarında akustik ve emisyon testleri, koltuk konforu, veri toplama sistemleri. Bilkent Üniversitesi ile trafik akış simülasyonu, Tofaş yedek parça deposu ve dağıtımı optimizasyonu, üretim planlaması, yedek parça sipariş ve stok planlama. Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile aerodinamik analiz çalışmaları, algılanan konforun belirlenmesi,sürücü koltuğu tasarımının kalite fonksiyon yayılımı (QFD) yaklaşımı ile belirlenmesi, ön süspansiyon alüminyum travers geliştirme çalışmaları, nanokompozit malzemelerin otomotiv endüstrisinde kullanılması, Euro 4-5 uyumlu yeni modellerde bio yakıt kullanım projesi, otomotiv koltuk mekanizmaları yer alıyor. Bu projelerin yanı sıra Koç Üniversitesi, İTÜ, San Diego State Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ile sürücü ve yolcu güvenliği konularında da çalışmalar yürütülüyor. ' diyorhttp://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?haber=Tofa%FE%2C+Arge%26%2339%3Bde+Rekora+Ko%FEuyor&id=4479 adresinde ...

    'Türkiye'de Ar-Ge Yasası'nın çıkmasını beklediklerini belirten Renault Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Christian Esteve, 'Ar-Ge yatırımı, 100 milyon eurodan 400 milyon euroya kadar çıkabilir' dedi.' diyorhttp://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=91761&_KOD= adresinde...

    Unutmadan ekleyeyim, Vestel'den daha çok Arçelik'in patenti var ülkemizde. Ekonomiyle ilgiliyseniz, bilirsiniz yıllarca Arçelik, çamaşır/bulaşık makinesi üretimi nedeniyle Siemens'e patent bedeli ödedi, şimdiyse kendi sahip olduğu patentler için bedel alıyor. Grundig - Blomberg gibi pekçok yabancı firmayı satın almışlardı, şimdi de GE'in Elektrikli Ev Aletleri bölümünü satın almanın peşindelermiş...

    Yani kimse şapkadan tavşan çıkarmıyor, ama çalışıyor, çalışanı destekliyor. 10 sene öncesine göre otomotiv sektörümüz çağ atlamış durumda, biraz destek olunursa 10 sene sonra kimbilir hangi noktalarda olacak...




  • sn yasaryasaryasar güzel şeyler yapmamız gereken şeyleri söylüyorsunuz belki ama! bana 10 sene içide (örnek veriyorum) ''c'' sınıfında opel astıra, ford focus, honda civic, toyata coralla, çoğaltıla bilir. bu araçlarla rekabet edebilecek %100 bir firma (adı, şanı türk) bir firma söylermisiniz? malesef yok ve ben zor zor çalışıp kazandığım parayıda bana daha iyi olanaklar sunan yani HAKEDENE veririm. ne yazıkki bu saydığım modelleri üreten ülkelerden biz en az 15,20 yıl geriyiz, bu gidişle teknolojiye hep gebe kalıcaz, vede o farkı kapatamıcaz. kurban olduğum memleketim bu şekilde bir yere gelmez bence başta devlet desteğiyle, gerekli ar-ge çalışmaları yapılıp yukarda bahsettiğim malum firmalar girişimlerde bulunmalı bu en başta eğitimle başlar bence işimiz çooook zor!

    toplum olarak geçmişten bu yana ''bas parayı al malı'' mantığına sahibiz ne yazıkki

    ama yinede biryerden başlanırsa, ben iyi şeyler olacağına inanıyorum.

    saygılar..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bay KospiR -- 28 Mayıs 2008; 18:55:40 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Bay KospiR

    sn yasaryasaryasar güzel şeyler yapmamız gereken şeyleri söylüyorsunuz belki ama! bana 10 sene içide (örnek veriyorum) ''c'' sınıfında opel astıra, ford focus, honda civic, toyata coralla, çoğaltıla bilir. bu araçlarla rekabet edebilecek %100 bir firma (adı, şanı türk) bir firma söylermisiniz? malesef yok ve ben zor zor çalışıp kazandığım parayıda bana daha iyi olanaklar sunan yani HAKEDENE veririm. ne yazıkki bu saydığım modelleri üreten ülkelerden biz en az 15,20 yıl geriyiz, bu gidişle teknolojiye hep gebe kalıcaz, vede o farkı kapatamıcaz. kurban olduğum memleketim bu şekilde bir yere gelmez bence başta devlet desteğiyle, gerekli ar-ge çalışmaları yapılıp yukarda bahsettiğim malum firmalar girişimlerde bulunmalı bu en başta eğitimle başlar bence işimiz çooook zor!

    toplum olarak geçmişten bu yana ''bas parayı al malı'' mantığına sahibiz ne yazıkki

    ama yinede biryerden başlanırsa, ben iyi şeyler olacağına inanıyorum.

    saygılar..


    Ya arkadaşlar ulaşılmak istenen hedef olarak zaten hep aynı şeyi söylüyoruz. Ben sadece herşeyiyle yerli bir araca ulaşana kadar, tamamı ithal olan, ülkemize sıfır katkısı olan Opel Astra Sedan veya Ford Focus gibi ürünler alacağımıza, öyle veya böyle ülkemizde üretim tesisi kurmuş, ülke ekonomisine pekçok katkısı olan Toyota Corolla-Auris, Honda Civic, Renault Megane, Fiat Linea vb. alalım diyorum. Ulaşmak istediğimiz hedefe, ülkemizdeki bu üretimleri desteklersek yaklaşırız, ithal araç sevdasından kurtulamaz, ülkemizde üretilen rekabet edebilir araçları kollamazsak uzaklaşırız diyorum...




  • Bush bile önünde Amerikan malı meyve sebze sandıklarıyla basın açıklaması yapıyor, biz hala öyle mi böyle mi konuşup duruyoruz.
    Kendisini ekonomist diye nitelendiren arkadaş bu ülkenin kaynaklarının büyük çoğunluğunun iç ve dış faiz ödemelerine gittiğini iyi biliyordur.Yatırım ve personel harcamaları bu faizin yanında devede kulak kalıyor.Yunanistanlı emekliler bile ikramiyelerini ülkemizde faizde değerlendiriyorlar.Buna rağmen iç ve dışarıdan hala faiz yükselt, faiz yükselt baskısı üzerimizde.
    Sadece istihdam deyip olayı küçümsemeyin.kapkaççılar,gaspçılar,hırsızlar, ya da cinnet geçirenler,cinayet işleyenlerin çoğu bu istihdam edilemeyenler değil mi? İnsanlar o kadar ümitsiz ki artık iş aramayı bile bırakmışlar.İstihdam ülkemizin en büyük sorunlarından biridir arkadaşlar.
    Bakın bakalım paradan para kazananlar mı yoksa bu ülkeye öyle ya da böyle yatırım yapanlar mı daha faydalı.Ülkenin en itici güçlerinden biri otomotiv sektörü, Yaşar arkadaş yerli parça kullanımı ve diğer açılardan otomotivin getirilerini zaten anlatmaya çalışmış.Tamam zorla alın demiyor kimse ama bu konuda bir bilinç oluşması çok önemli.
    Kendi malınıza sahip çıkmazsanız dünyanın tarım açısından kendi kendine yeten ender ülkelerinden biri olan ülkemiz işte böyle ithalatçı konuma düşer.




  • quote:

    Toyota Corolla-Auris, Honda Civic, Renault Megane, Fiat Linea


    aracım ford focus. Yukarıdaki araçların hiçbirinin tipini sevmiyorum. Yeni corolla sedan hariç, o zamanlar yoktu. Focusla asta arasında kaldım, focus'un otomatik vitesi daha başarılı olduğu için onu seçtim. Sırf yerli sermaye olsun diye beğenilerimden vazgeçemem. O aracı almak için 2 sene ofis köşelerinde süründüm. Biz de çalışıyoruz, ekmek kazanıyoruz. Ve paramız kıymetli.
  • Öncelikle şuna bir açıklık getirelim yabancı sermaye bambaşka bir olay. Yerli sermaye bambaşka bir olay. Yabancı sermaye arge çalışmalarını kendi ülkesinde yapacak diye bir olay yok. İstediği ülkede yapar. Bulunan buluş ÇUS dediğimiz yani Çok Uluslu Şirketlerin patenti altında olur. ÇUS demek bir ülke demektir. O ülke kendi ÇUS unu korumak için elinden geleni yapar. O bulunan buluşta ÇUS un bağlı olduğu ülkenin koruması altındadır. Yani yeterinca açık oldu sanırım kaynağın gideceği yer bellidir. Ülke olarak ta patent hakkından avucunu yalarsın.

    Yukarıda da belirttiğim gibi yapılan ARGE çalışmalarının çoğu dizayn üstüne. Yani bir buluş yok. Görüntüyü düzeltme üstüne, süspansiyonların türkiye şartlarına uygulanması, brezilyaya araba satılıyor o ülkenin şartlarına uygulama, test gibi v.b. bir yığın şeyler. O kadarını da yapsınlar artık. Açıkça belirtin şu ülkeye şu patenti sattık diye yada şu patentten ülkemize şu kadar gelir geliyor diye. Böyle bir olayın olacağını zannetmiyorum.
    Kaldı ki Renault, Fiat yada toyota nasıl oluyorda türk arabası oluyor. Benim dünyadan haberim mi yok.


    Yabancı para girecek ülke ekonomisine. Doğrudur. Ve bu para sıcak para değildir. Yani ülke içinden çekilmesi zor olan bir paradır.Türkiye her yıl yaklaşık 20-30 milyar dolarlık bir para girişi olur. Ve bunların çoğu sıcak paradır. En küçük bir tedirginlikte uçar gider. Bizim gibi gelişmekte olan ülkere bakarsak Brezilya yada Arjantin gibi bize bir yılda giren para onlara bir ayda girmektedir. Bunun bir çok sebebi vardır ama şimdi bunalarada girmeyelim. Bu kalıcı para ülke içinde istihdamı teşvikler. Yani ucuza iş gücümüz yabancı sermayler tarafından kullanılır. Bunun görünen en belirgin faydası işsizliği azaltır. Tabii buda ülke için önemlidir. Çünkü ülkemizde işsiz çok. Yapılan üretim sonucunda elde edilen kar Şirketlerin kasasına gider. Tabii bu şirketlerde yabancı uyruklu oldukları için kazanılan para temettü gibi yollardan ülkeyi terketmektedir. Ekonomide en önemli unsur kazanımların ekonomi içinde değerlendirilmesidir. Ama yabancı kaynaklı paralarda bu mümkün olmamaktadır. Buda eksisi. Karı alan dolara çevirip ülke dışına çıkartır. Buda dövize muhtaç bir ülkemizi her geçen yıl zor duruma sokmaktadır. İthal arabalarda da tabii ki durum aynı. Onlarda ülke içinde belli bir iş gücü sağlıyor servis, yedek parça v.b. gibi. Onlarında yan saniyisi var ama bütün parada yurt dışına çıkıyor.

    Yani bu arabaları burada üretip hiç birini almamak yurt dışına ihraç etmek ülke için en faydalı olaydır. Ülkeye maksimum fayda sağlanır. Ama buna imkan yok. Yerli montaj yada yabancı üretim mecburen araba almak zorundayız. Çünkü Türk üretimi araba yok.

    İşin özü eğitim ve bilime önem verip buluşlar bulamadığın sürece ekonomik açıdan belini düzeltmen mümkün değil. Çünkü dünyada para eden tek şey bilim. Burada fabrikalar tabii ki açılsın hatta açılan fabrikaları devlet çeşitli destekleme yollarına gitmektedir. Düşük elektrik fiyatları, vergi avantajı yada bedava arazi v.b. ama bu olaylar ekonomi açısından geçici çözümlerdir. Yerli montaj araba şirketlerinin mantığı şu şekilde işliyor. "en ucuz maliyetle üretip mümkün olan en pahalı fiyata satmak" ama yabancı şirketlerde durum tam tersi "en kaliteli üretimi en ucuza satmak" İşte bizide çıldırtan nokta bu. Yerli montaj bir araba alıyorsun dan dun. bir kaç ay sonra her tarafı sallanır. Torpitodan sesler gelir. Yani yıllar öncesinin zihniyeti. Ve biz almaya devam ettiğimiz sürecede onlarda öyle yapmaya devam edecek. Bu türk montaj bunu alalım diye bir şey yok. Onlar kendilerini düzeltsinler, zihniyetlerini değiştirsinler biz de alalım.

    Yani demek istediğim yerli montaj yapan fabrikalar aptal değiller. Tutupta çok ucuza ihraç ettikleri arabaları ülke içinde bu fiyata sunmayacaklardır. İthal arabaların ülkeye giriş fiyatlarını baz alarak ona uygun bir rakam belirliyeceklerdir. Çünkü adamların zihniyeti o yönde ülkeye fayda sağlamaktan ziyade maksimum karı sağlıyabilmek. Şirket kurmalarının amacıda budur zaten. Duygu sömürüsü yapmaya hiç gerek te yok. Durum böyle oluncada bizde kendi çıkarlarımıza göre karar vermek durumunda kalıyoruz. Ama bu şirketler Türk halkının çıkarına göre hareket etselerdi(ki bu mümkün değil). İşte bizde o zaman belki bu şirketlerin çıkarı doğrultusunda hareket edebilirdik.

    Duygu sömürüsü ile şunu alın yada bunu alın gibi yaklaşımların boş olduğunu düşünüyorum. Çünkü artık karşılarında 20-30 sene önceki gibi cahil bir toplum yok.




  • Belli başlı iki önyargı var:

    1-'Ülkemizde üretilen yerli araçların hala hacı murat kalitesinde (veya belki azıcık daha iyi), ithal gelenlerin hepsinin de gurbetten yazın tatile gelen Almancıların imrenilerek bakılan Mercedes'leri ayarında olduğu'

    2-'Yerli üretim denilen şeyin, aslında tüm önemli parçaları ithal edip, ülkemizde sadece montaj yapmak, toplanan tüm parayı da çuvala doldurup yurdışına çıkarmak olduğu'


    1. Önyargı için konunun içerisinde (kaynak da göstererek); ülkemizde üretim yapan Oyak-Renault, Ford-Otosan, Fiat-Tofaş, Toyota (keşke ilk kurulduğu zamanki gibi ToyotaSA yazabilseydim) gibi fabrikaların, aynı markaların yurtdışındaki fabrikalarına göre üretim kalitesi açısından hiç de geri olmadığı, hatta diğerlerine örnek gösterildiklerini; bu fabrikalarda üretilen araçların %73'ünün Avrupalılar başta olmak üzere dünya çapında beğenilerek alıcı bulabildiğini defalarca yazdım. Buna rağmen hala, Adapazarı'nda üretilen ve %97'si ihraç edilen Toyota Corolla ve Auris'in İspanya-Fransa-İngiltere veya Japonya'da üretilen Toyota Corolla'lardan kalitesiz olduğunu, Bursa'da üretilen ve çoğunluğu ihraç edilen (Fransa'ya bile) Renault Megane ve Clio III serilerinin İspanya veya Fransa'da üretilen Megane ve Clio'lardan kalitesiz olduğu, Bursa'da üretilen ve yarısı ihraç edilen (İtalya'ya bile) Fiat Linea'nın, çoğunluğu ihraç edilen Doblo'nun - Fiorino'nun İtalya'da üretilen Doblo'dan daha kalitesiz olduğunu düşünenlere; 'Yabancılar sizin gibi düşünmüyor herhalde ki sadece 2007'de 830.000 tanesi cebindeki parayı Türkiye'den gelen araçlara vermişler' demekten başka söyleyecek söz bulamıyorum artık. Siz en iyisi 'İrandan gelen Peugeot 206'lar, Polonya’dan gelen Astra Sedanlar, 2008 yılında hala ithal edilen 1998 dizaynı Astra Classic’ler, Arjantin’den gelen Citroen C4 Sedanlar' daha kaliteli araçlardır diye düşünmeye devam edin... (forumdaki sayfalarına baktığınızda o araçlarla da ne büyük sorunlar yaşayanlar olduğunu, illallah diyenleri göreceksiniz ama neyse...)

    2. Önyargı içinse biraz araştırınca yine çok şaşırtıcı bilgiler bulunabiliyor. Bazılarımızca 'Ülkemizde üretilen araca verilen paranın da 10'da 9'unun yabancıya gittiği' düşünülse de, işin detayına girince,

    -Oyak-Renault Fabrikasının üretim kısmının %51 Fransız Renault, %49 Oyak (Ordu Yardımlaşma Kurumu (yerli ordu )), pazarlama kısmının (Renault Mais) %49 Fransız Renault, %51 Oyak olduğunu;

    -Ford-Otosan Fabrikasının %41,04'ü Ford Company'e aitken, eşit oranla %41,04'ünün Koç Grubuna ait olduğunu, kalan %17,92'sinin borsada halka açık olduğunu;

    -Fiat-Tofaş Fabrikasının %37,86'sı Fiat Auto'ya aitken, eşit oranla '37,86'sı Koç Grubuna ait olduğunu, kalan %24,28'inin küçük ortaklara ait ve borsada halka açık olduğunu;

    -Hyundai-Assan Fabrikasının %50 Hyundai, %50 Kibar Holding'e ait olduğunu,

    öğrenebiliyoruz. (Başlangıçta Sabancı'nın ortak olduğu Toyota Adapazarı Fabrikasının ve Anadolu Holding'in ortak olduğu Honda Gebze Fabrikasının şu an tamamen Japonlara ait olduğuna da üzülüyorum tabiki)

    Yerli parça kullanım oranı %60'ları geçmiş olan bu fabrikalardaki, ilk yatırım-üretim-lojistik-satış aşamalarındaki kalifiye işgücüne ödenen ücreti, üretimde kullanılan yerli hammadde, enerji ve yan sanayiden temin edilen parçalara ödenen bedeli, gerçekleşen yüksek ihracat ve işletme sermayesinin genel ekonomimize ve bankacılık sistemimizde yarattığı geliri, tamamı kayıtlı çalışan fabrikaların karından devlete ödenen vergiyi tamamen görmezden gelip; ülkemiz içinde kalan tüm bu giderlerin ardından yılsonu bilanço rakamlarında görünen ortalama %5-10 civarındaki karın (eğer bu karın ilave yatırıma ayrılması kararı alınmazsa, ki genelde yatırıma dönüşüyor) sadece yukardaki ortaklık yapılarına göre yabancı hisselerine düşenle sınırlı bir kısmı kar transferi şeklinde ülke dışına çıkıyor. Tabiki dışarıya çıkan paraya, üretimde kullanılan az da olsa ithal parça bedellerini de eklememiz lazım. Tamamı yabancı sermaye yatırımı olan Toyota ve Honda'da herhangi bir patent ödemesinden bahsedilemez, yerli-yabancı ortak yatırımlarda da bu patent bedelinin sanıldığı kadar yüksek rakamlar olmayacağını, ortaklık yapısı nedeniyle kısmi ödemeler olacağını düşünüyorum. Patent nedeniyle yapılan yüksek ödemeler, patent sahibinin buluşunu, tamamen kendi yapacağınız bir üretimde, kendi isminizle kullanmak isterseniz söz konusu olur, otomotivdeki ortak üretimlerde yüksek rakamlardan bahsetmek doğru değil. Herhalukarda, ülkemizde kalan para, dış ticaret açığına-genel ekonomiye sağlanan yüksek fayda, teknoloji transferi ile yerli sanayiye sağlanan rekabet gücü gibi avantajlar düşünüldüğünde, otomotivde yabancı ortağın hissesi oranında dışarıya götürdüğü kar transferleri hiç de abartılacak rakamlar değil.

    Tercih edilmesi gerektiğini düşündüğüm bu araçların karşısında da, satış ve servis bayilerine bırakılan %3-5'lik kar marjı ve 3-5 bin kişilik istihdam faydası dışında ülke ekonomisine hiçbir faydası olmayan, aksine her yıl ödenen milyarlarca dolarlık ithalat bedeliyle, zaten dış ticaret açığı ve borçlanma sorunu olan ekonomimize bir büyük darbe daha vuran ithal araç sevdalısı bir lobi var.

    Unutulmasın ki, gerekli yatırım sermayesini ortaya koyacak bir girişim ortaya çıkması halinde; hepimizin ortak amacı olan herşeyiyle yerli otomobilin üretimi aşamasında, başarıyla üzerine düşen sorumluluğu yerine getirebilecek olan kalifiye otomotiv işgücünü, yan sanayi alt yapısını bu fabrikalar sayesinde edindik.

    Ağırlıklı konumuz otomobil olduğu için yukardaki firmaları sıraladım. Aslında kamyon, otobüs, minibüs, traktör, askeri araç gibi üretimleri olan tamamen yerli veya yabancı-yerli ortaklığı şeklinde onlarca firmamız var. (http://www.osd.org.tr/2007rapor.pdf )

    Beni ve benim gibi düşünenleri 'Duygu sömürüsü yapmakla', 'Toplumumuzu 20-30 sene önceki gibi cahil sanmakla' suçlayan 'ekonomist' arkadaş;
    Herbiri sayfaları bulan, her sözün arkasında ciddi kaynaklar gösteren yukardaki yazılara tekrar bir göz atarsan, duygu sömürü yapmaktan çok; pek çoğumuzun farkında olmadığı ama son 10 yılda çağ atlamış, önümüzdeki 5 yılda her anlamda ikiye katlanarak dünyada ilk 10 arasına girme hedefi olan, uluslararası standart ve rekabet şartlarına uygun hale gelen, gerçekleştirdiği ihracat ve istihdamla, sağladığı teknoloji transferi ile ülkenin lokomotif sektörü olmuş otomotiv sanayinin, tamamen ithal olan araçlara karşı kollanması çabasından ibaret olduğunu görürsün. (Şahsen bu sanayinin hiçbir şekilde içinde de değilim) Toplumumuzun şimdi olmadığı gibi, 20-30 sene önce de söylediğin kadar cahil bir toplum olduğunu da kesinlikle düşünmüyorum. Dışa neredeyse tamamen kapalı bir ekonomik yapının sıkıntılarıydı o zaman yaşananlar, halkımızın cahilliği değil.

    İlker67 arkadaşın dediği gibi, dünya ekonomisine yön veren bir ülkenin başkanı Busht mu Busht bir adam bile televizyonlara çıkıp kendi halkına: 'Mars'a da demokrasi götürdük ama orada sömürülecek altın, petrol, su yokmuş galiba, ekonomi de kötüye gidiyor zaten, en iyisi YERLİ MALI KULLANIN' derken, bizler kendi ülkemizde üretilen (üstüne basa basa söylüyorum, tamamı ithal benzer ürünlerle HER KONUDA REKABET EDEBİLECEK ve sanılanın aksine EKONOMİMİZE CİDDİ KATKISI olan) yeni nesil ürünleri geçmişten gelen önyargılarla kötülemeyelim, bilinçli tüketiciler olarak ekonomimize sahip çıkalım, unutturulmaya çalışılan 'YERLİ MALI' kavramını ve otomotivde bizi 'HERŞEYİYLE YERLİ'ye yakınlaştıran adımları sahiplenelim.

    Çooook uzun yazılar yazıp, bazılarınızı bıktırdım sanırım. Gelen karşıt görüşleri nedeniyle her defasında yeni bazı bilgilere ulaştım, ulaştıklarımı da sizlerle paylaşmak istedim. Umarım önyargılı bazı arakadaşlarımın kafasında en azından bir soru işareti oluşturabilmişimdir.

    Bu sektörde çalışan veya savunmaya çalıştığım ülkemizde üretilmiş araçları kullanan arkadaşlardan da olumlu/olumsuz yorumlar gelir sanmıştım, sınırlı bir katılım oldu şu ana kadar.

    Verdiğim rahatsızlıktan dolayı hepinizden özür dilerim.

    Saygılarımla...




  • Bence insanların daha da bilgilendirilerek yerli üretime ve ürünlere destek vermeleri sağlanmalı aksi halde bu ithalatın ihracatı 2 ye hatta 3 e katlamasıbence kaçınılmaz olur..
  • Sevgili yaşar,

    Sen istediğin kadar gerçek belgelere dayanan istatistiki bilgiler ver yinede bu forum kullanıcılarının çoğuna bunu kabul ettiremezsin. Önyargılardan ve at gözlüğünden kurtulamıyoruz bir türlü. Bu kadar veriden sonra hala "cam ve lastikten başka ne varki" "%100 Türk markası yokki" diyenler var. %60-70 'lik yerli parça kullanımını küçük gören yanında yaratılan istihdam ve yan sanayinin önemini algılayamayan insanlar var.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: yasaryasaryasar

    Beni ve benim gibi düşünenleri 'Duygu sömürüsü yapmakla', 'Toplumumuzu 20-30 sene önceki gibi cahil sanmakla' suçlayan 'ekonomist' arkadaş;



    Birincisi ben şu anki toplumun cahil olduğunu söylemedim. 20-30 sene öncesi dedim. Lafım yukarıda ve editlenmemiş. Yalan yazıp olayı çarpıtma.

    Madem laflarımı çarpıtarak yazıyorsun olayı kişiselleştirmek istiyorsun. O zaman bende kişiselleştiriyim. Ukalalık etmek , yüklenmek istemiyorum ama sen zorluyorsun. Burada sadece duygu sömürüsü yapıyorsun. Komik laflar ediyorsun. 30 sene öncede türkiyenin yaptığı okuma yazma seferberliğinden bile haberin yok. Laflarımı yalan yanlış yazıp çarpıtarak prim toplamaya çalışıyorsun. Biraz dünyaya bak. Biraz dünya ekonomilerini incele.

    Senin bu tezine göre dünyanın en refah toplumu Çin olmalı. Çünkü bütün her şey orada yapılıyor. Ama halkın refah seviyesine baktığın zaman durumun hiçte öyle olmadığını görürsün. Ücretler 200$ civarında. Fakat ürünlerini orada üreten Almanya, Japonya gibi gelişmiş ülkelerin refah seviyelerine bak birde. Çalışmayan kişilere bile ücret ödüyorlar. Acaba bu olay neden böyle gerçekleşiyor. Hiç düşündünmü. Şimdi hiç işim yokmuş gibi senin gibilerin yalanları yüzünden 2 saat bunları oturup açıklıcam.


    30 Yıl Önceki Okuryazarlık Oranımız

    Türkiye'de 1981 yılında okur yazar oranı %69 idi. Çok mu yüksek bir oran. Bu çok düşük olduğu için 1981 yılında yani tam 27 yıl önce okur yazar seferberliği başlattılar. Sadece %3 lük bir yükselme meydana geldi. Bunun üzerine 1992 yılında tekrar bir seferberlik yaptılar.

    UNESCO nun son istatistik verilerine göre 2007 yılında Türkiye'de okuryazarlık oranı %87,4. 101. sırada. Buna rağmen GSMH den egitime ayrılan pay sadece %2,7. Dünyada ki en küçük oranlardan biri. Peru, Dominik, Lübnan, Myanmar, Zimbabve, Brunei, Grenada, Trinidad ve Tobago, Bağımsız Samoa, Ekvator, Paraguay, Saint Lucia ve daha bir sürü ülkenin okuryazar oranı, bizden yüksek. Gelişmiş ülkelerin hemen hemen hepsinin %99. Azerbeycan, Türkmenistan, Tajakistan, Kazakistan, Kırgızistan bu ülkelrin bile %99-98 arasında değişiyor.
    Demek ki en büyük biziz, en süper biziz demekle olmuyor. Sen yine de devam et. Seni tutan yok.

    Hacı Murat Kalitesi.
    Aynı fiyatta ki WV yada Audi ile aynı fiyattaki yerli montajı karşılaştır. Sür bin gez. Arabanın yolda nasıl yayıldığını gör. Biraz hız yap hızda ki güvenliği gör. Arabanın bir sağa bir sola gitmediğini gözlemle. İçindeki konforu hisset. Arabanın saçının kalitesine bak. Her açıdan değerlendir. Farkı görmemek için hissiz olmamak gerekir. Kaldıki İthal arabalar 2 katı gümüğe maruz kalmalarına rağmen hala tercih sebebi. Demek ki milletin parası bol ki savuruyor.

    Standart yükseltsinler. Aynı fiyata yüksek kalite versinler alalım. Bile bile neden kötü arabayı gidip alalım. Almanya'da, Japonya'da bir işçi 4-5 aylığı ile gidip araba alabiliyor. Ama burada bir işçi 40 aylığı ile araba alıyor. O yüzden burada ki emekçinin parası değerli. Buna rağmende bize gidin kötü araba alın diyorsun.


    Yerli üretim
    Yerli üretim diye bir şey yok. Yani bu arabalar Türk malı değil. Bildiğim kadarı ile Fiat İtalyan, Reno Fransız malı. Sadece dünyanın çaşitli yerlerine kurdukları üretim tesislerinden birinide Türkiye'ye kurmuşlar. Senin o yukarıya yazdığın oranlar üretim tesisine ait.

    Sen her şeyi biliyorsun ama bizde içlerinden bir tanesini inceleyim. Mesala fiat ı ele alalım. Tofaş ve fiat ortak olarak burada üretim tesisi kurdular. Şirket ana sözleşmesini ele alalım. Bakalım arabamı üretiyormuş yoksa sadece yurt içi pazarlamamı. İhracata bir katkısı varmı bir araştıralım. Bakalım yukarada ki arkadaşımızın yazdığı şeyler doğrumu? Nasıl bir şirketmiş?

    Tofaş'ın 29 Nisan 2005 teki Ticaret odası tarafından bildirilen Faliyet Belgesini inceliyelim. Faliyet Belgesini bilmeyen arkadaşlar için biraz açalım. Yani bu şirket bu belgede yazanların dışında hiç bir şey yapamaz.

    -Fiat lisansı ile moturlu araçlar montaj ve yarı montaj ürünler, ürün grupları ile bu araçların motor aksam, yedek parça ve aksesuarlarının imalat ve montajının yapılması.
    -Fiat lisansı ile üretilen veya fiat tarafından üretilmiş motorlu araçlar ve bu araçların yedek parça ve aksesuarlarının yurt içine ithalatı(buraya dikkat ettiniz dimi), dağıtımı, ticareti, satışı ve servis hizmetini verilmesi.

    -Her nevi gayrimenkul alım, satım, ipotek ve kiralanması.

    http://www.tofas.com.tr/Documents/tr/pdf/ticari_sicil_belgesi_tr.pdf

    Yani sizinde anlayacağınız gibi ihracat olayı yok. İhracat yetkisi demek ki Fiat ta. Gördüğünüz gibi de sadece lisans hakkı ile parça üretimi, montaj yada yarı montaj yapma hakkı var. Lisans hakkı olmadan hiç bir şey yapamaz. Sadece Türkiye içine ithalat, dağıtım ve servis hizmeti veriyor. Sonuç olarak yukarıda anlattıklarıma geliyorsunuz.
    Bu arabalar Türk malı değil. İthal.

    ARGE Olayı
    Tofaş 94 senesinde ilk çalışmalara başlamış. 2002 yılına kadar 12 milyon dolar para aktarılmış. Yani 8-9 yılda toplam bu kadar para aktarılmış.

    Yapılan araştırmalardan bazıları
    Süspansiyon Sisteminin İyileştirilmesi
    Otomobil Kabin Gürültüsünü Azaltma
    LPG Alternatif Yakıt Uygulaması
    Türkiye Şartlarına Adaptasyon
    Birkaç Araba Modelinin Geliştirilmesi

    Yani hepsi yukarıda da belirtttiğim gibi basit uygulamalar.

    Vergi Mevzuatı
    Bu arabaları yapan şirketler ülkemize çok iyi vergi kazandırıyor demişsiniz. Bakalım yabancı şirketler Türkiye'ye vergi ödüyormu?

    ULUSLARARASI MEVZUATTA ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI

    Basitçe gerekli size gerekli olan kısımlar

    Çifte vergileme, vergiye tabi bir gelirin birden fazla ülkede vergi konusu olması, aynı gelirin hem elde edildiği ülkede hem de geliri elde edenin mukim (yerleşik) olduğu ülkede vergilendirilmesidir. Ülkeler bu istenilmeyen durumu ortadan kaldırmak amacıyla aralarında vergi anlaşmaları yapmaktadırlar.

    Mukimliğin Belirlenmesi :
    Anlaşma kapsamına giren kişilerin hangi Devletin mukimi olduğu konusu Anlaşmaların 4. maddesinde yer almaktadır. Anlaşmaların pek çok maddesinde vergileme yetkisi mukim olunan Devlete bırakılmış olduğundan, mukim olunan devletin belirlenmesi bu açıdan önem kazanmaktadır. Yine Anlaşma hükümlerindenyararlanmak isteyenlerin mutlak surette ilgili makamlara mukimlik belgesi ibraz etme zorunluluğu da bulunduğundan, bu maddede mukimliğin belirlenmesine yönelik getirilen kriterler önem kazanmaktadır.
    Anlaşmalarda gerçek veya tüzel kişiler ikametgah, ev, kanuni merkez, iş merkezi veya benzeri yapıda diğer herhangi bir kriter nedeniyle bir Devlette vergi mükellefiyeti altına giriyorlarsa artık bu Devletin mukimi olarak kabul edilmektedirler.

    Buda uluslar arası mevzuatta açıkça belirtilmiş. Şirket hangi ülkeye bağlı ise vergiyi oraya ödüyor. Fiat yanılmıyorsam İtalya'ya bağlı ve vergisini oraya ödüyor. İkinci bir vergi başka bir ülkeye ödenmiyor. Dolayısı ile burada ki fiat şirketi Türkiye'ye bir vergi ödemiyor. Kaldı ki mantığın kabul ediyormu. Adamlar bulsun icat etsin vergilerini biz toplayalım. Buna yabancı şirketler müsade edermi? Yukarıda ki yazıda ne demiştim. Çok Uluslu Şirket demek ülke demektir.

    Tofaş ta zaten Türkiye'ye bağlı ve vergisini buraya ödüyor. Tofaş sadece yukarıda da değindiğimiz gibi sadece yurt içi satıştan sorumlu. bu bağlamda Doğuş oto yada Borusan da buraya bağlı vergisini oda buraya ödüyor. Oda işçi istihdam ediyor. Onlarında servisleri yedek parçaları mevcut.

    Ayrıca yukarıda fabrikalarda 250,000 çalışan denmiş. Diğerlerini araştırmadım ama sadece Tofaş ta 3,300 işçi çalışmakta. Mühendisleri görevli personelleri ile bu rakam 4,000 yada biraz üstündedir. Olayı abartmakta üstümüze yoktur. Devlet kurumları dışında ki istatistiki rakamlara da güvenmiyorum açıkçası.


    SONUÇ

    Sonuçlar ortada. Demek ki bu mallar yurdun malı değilmiş. Hepsi lisanslı üretiliyormuş. İthal arabalardan pekte farkları yok. Ve yabancı firmalarda türk vergi mevzuatına girmiyorlar. Türkiye'de fabrika açılmasını tabii ki destekliyoruz. Açılan her fabrika demek işsiziliğin biraz da azalması demektir. Ama bu tür girişimleri de yerli malı deyip duygu sömürüleri yapmayın. Bunlar yerli malı değil. Sadece ülkede ki işsizlik oranını azaltıyor. Bunu Türkiye'deki ithal arabalarda yapıyor. Servis, bakım, yedek parça, kalifeye eleman yetiştirme bunların hepsini Doğuş yada Borusan da yapıyor. Onlarda işsizliğin azalmasına yardımcı oluyor.

    Onlar burada sadece fabrika açıyor diye onların dandik ürünlerini almak zorunda değiliz. Ne zaman ki kendilerini geliştirip bize dandik süspansiyonları ve rezil iç donanıomları sağlamazlar o zaman onları alırız.

    Parça üretimi diyen arkadaşlar. Yukarıdaki yazıyı bir daha okuyun. Parça üretimi de lisanlı yapılıyor. Lisanssız sadece İpotek yapabiliyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi SoulToSoul -- 29 Mayıs 2008; 19:19:26 >




  • Siz ne derseniz deyin bu söyledikleriniz otomotiv sektörünün Türkiye'de artık lokomotif sektör olduğunu,en fazla katma değer üreten, en fazla dış ticaret fazlası veren sektörün otomotiv olduğu gerçeğini değiştirmez !



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İlkerA. -- 29 Mayıs 2008; 19:41:59 >
  • Siz yerli montaj alın kimse zaten size bir şey demiyor. Zaten yakında ülkede fabrikası olamayan araba şirketi kalmayacak. Ama gereksiz yerede duygu sömürüsü yapmayın.

    Bence Türkiye'yi yurt dışına bağımlı yapan en büyük sektör.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi SoulToSoul -- 30 Mayıs 2008; 2:45:58 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ilker67

    Siz ne derseniz deyin bu söyledikleriniz otomotiv sektörünün Türkiye'de artık lokomotif sektör olduğunu,en fazla katma değer üreten, en fazla dış ticaret fazlası veren sektörün otomotiv olduğu gerçeğini değiştirmez !


    Ona kalırsa Türkiye dünya otobüs lideri...Ee bunun otobüsçümüze sana bana ne faydası dokundu?
  • yasaryasaryasar arkadasim tüm verdiğin bilgiler için buradan teşekkür ediyorum. Konuyu gayet güzel bilgilerle donatmana rağmen görmek istemeyen arkadaşlar hala ısrar ediyorlar. Senelerdir tekstille doyan lokomotif sektör olan ülkemizde aynı tartışmalar seneler önce verilirken çinden kumaş ithalatından sonra tekstilin az çok durumunu görüyoruz neyse konumuz dışı. Zaten gördüğüm kadarıyla forumlarda bir görüş yazılırken arkasından konunun ne olup olmaığını bilmeden lafa dalıp "Senin bildiğin yanlış benim söylediğim daha doğru" yarışı süregelmekte. Ülkemizde benzin fiyatı 3,48ytl=2.66$ mazot fiyatı 3,32=2,50$ olduğu günümüzde forumlarda kendi aracını iyi göstermek peşinde olan arkadaşlar benzine zam gelince içinde oh be diyenler, mazota zam gelince oh be diyenler benim arabam seninkinden az yakar çok kaçar kavgasını verenler. Sanki senin arabanın az yakıp çok kaçtığını söylesen o arabayı satan firma sana prim verecek. Ben bunları sadece klavye delikanlısı olarak görüyorum.
    Ben otomotiv yan sanayi firmasında çalışıyorum benim çalıştığım firma %100 japon sermaye keşke %100 Türk sermayesi olsa ülkemiz kazansa. Ama ben ve çalışma arkadaşlarım 5500 kişi buradan para kazanıyoruz buna paralel sektörlerde (Servis,Yemek,İş elbisesi üreticisi,taşeron firmalar,satış yapan Firmalar vs vs bu kalemler saymakla bitmez) sayı katlanarak büyüyor tabi birde bu bahsettiğim firmalarında alışveriş yaptığı firmalar var. Çalıştığım firma başlangıçta 1 fabrikayla başlamışken şu anda 5 fabrikayla üretim yapıyor. Çalışan sayısı 2000 ken şu anda 5500 kişi. Eğerki burada savunulan kazanılan paranın 10 da 9 u yurtdışına gitmiş olsa 10 da 1 yatırımla 4 adet daha fabrika açılamaz emin olun. Keşke yerli yatırımcıya teşvikler daha fazla olsa bu kadar hızlı yürüyen sektörde sermayenin tamamı ülkemizde kalsa. Fakat nedense bizim ülkemizde teşvik denince akla sadece peş keş çekilen batık krediler geliyor. Yerli üretimin kaliteli olmadığını düşünen arkadaşlar için şu örneği vereyim sizlerin görmek istemediği yaşarın örnek verdiği hatasızlık oranı Avrupa' da oldukça belirleyici bir faktörki Türkiye' de üretilen Megane en çok rağbet gören en az sorun çıkaran diğer ülkelerde üretilen selefine göre sevilen araç. Avrupa menşeeli satılan araçlarda Türkiye'de üretilen yan sanayi parçaların olduğunu söylesem, Almanya' da üretilen araçların tüm parçaları oradamı üretiliyor sizce? Sizce onlarda işçiliğin daha ucuz olduğu ülkelere far, motor, kablo yaptırıyor olamazlarmı? Yoksa onlardamı %100 yerli üretemiyorlar? Bu soruların cevabını otomotiv sektörünün ucundan kenarından geçen herkes bilir.
    Herkes beğendiğini almakta, sürmekte, övünmekte özgür. Yaşar sadece ülkemiz için fayda sağlayacağını düşünerek bu yazıyı yazmış, okuyan 100 lerce kişiden sadece bir kaçının görüşünü değiştirebildiyse ne mutlu. Herkes ekonominin durgunluğundan şikayetçi tekstili yurtdışına bağla, arabayı yabancı al, tarım ithalatı yap, elektriği yurtdışından al tüm para akışını yurtdışına kaydır. Ne oldu kaliteli arabayamı biniyoruz, binmeye devam edelim hatta bugünlerin tadını çıkaralım ki ekonomimizdeki bu gidiş devam ederse gün gelecek o çok sevdiğimiz çok kaliteli yabancı arbalara binemeyeceğiz. Kimbilir belki ozaman yabancı firmalar halimize acır da bedava dağıtırlar araçlarını :) Katılan ve katılmayan tüm arkadaşlara saygılar sunarım.




  • Evet ama böyle söylersen hiç bir aşama kaydedemeyiz ki. Her zaman için üretimde kallite standartını dahada ileriye götürmemiz gerekmez mi? Kendi yaptığımız ürünleri kendi halkımız beğenmiyor. Yabancılar sence bu konuda ne düşünür.

    Tekstil sektörüde bu yüzden darbe yemedimi? 1998 li yıllarda tekstilde bir devdik. En iyi biziz, en süper ürünler bizde dedikte ne oldu. Kendimizi geliştiremedik ve birden çok daha kötü durumda olan ülkeler bizi ezdi geçti. Neden enerjimizi kendimizi geliştirmeye adamıyoruz.

    Yerli malı yurdun malı ama bir dereceye kadar kötü üretimi desteklememizide beklemeyin. Çünkü bunun ülkeye fayda sağlamayacağını düşünüyorum. Lakin en iyi tekstil örneği karşınızda duruyor. Tekstilde bir devken 1-2 sene içinde bittik. Çinlilerin ihraç ettiği mallar bizim üretim maliyetlerinin bile çok çok altındaydı. Şirketlerin amacı kar olduğu içinde bir çok şirket hammaddeleri çinden ithal eder oldu. Bunun için halkı suçlamak anlamsız. Hiç bir şekilde yenilikleri takip etmeyen üreticileri suçlamak lazım. Çünkü malesef ülkemizde ki üreticiler maksimum karı yapmak istiyor. Arge yada yeni teknoloji onlar için anlamsız şeyler.




  • Peki sormak isterim ne yaparak bir aşama kaydedebiliriz? Tekstil sektörünün bitişi kalite problemi asla olamaz çinden veya başka ülkelerden gelen ürünler çok kalitelimiydi? Tabiki hayır haddinden fazla ucuz ve kalitesiz mallarla bugünkü duruma getirdiler. Konuyu sadece otomotivle sınırlamamakta gerekir genel tüketim alışkanlıklarımıza yaymadığımız sürece sermayemiz sürekli yurtdışına kayar. Bir örnek vereyim manav dükkanın olduğunu düşün halin vaktin yerinde arabanı Opel aldın, market alışverişini Carrefourdan yaptın, ayakkabını Nike aldın vs vs tüm tüketim alışkanlıklarını yabancı ve kaliteli olduğunu düşündüğün ürünlere kaydırdın. Senin almadığın yerli ürün üreten firmalar onların yansanayileri hatta onlarında yan sanayileri ürün satamadığı sürece rekabete giremeyecek belkide beklentin olan kaliteyi iyileştirme çalışmalarını bile yapamayacak. Bu firmalarda çalışan kişilerde ya işsiz kalacak yada çok daha ucuz işçiliği tercih edecek. Konu dönüp dolaşıp senin manav dükkanından yapılamayan alışverişe kadar geri dönecek. Bir gün gelecek manav dükkanın iş yapmadığı için kapacak çok sevdiğin Opel aracını satmak zorunda kalacaksın, zamanında yapmadığın Milliyetçilikle kalitesi gelişmemiş yerli araba almak zorunda kalacaksın. Bizler bunu göreceğiz şu anda tüketim çılgınlığı modundayız paramız olsun olmasın beğendiğimiz şeyleri koşa koşa alıyoruz, bir elektronik firması kampanya yapıyor insanlar bir birini ezip lcd tv almaya çalışıyor inanın alan kişilerin %60 inin belki daha fazlasının ihtiyacı bile yok. Hepimiz ekonomi profesörü gibiyiz yok şöyle kötü gidiyoruz böyle batacaz demeyi kolay buluyoruz ama yerli malı kullanıp ülkemize kazanç sağlamaya gelince ama onlar daha kaliteli benim daha hoşuma gidiyor demeyi tercih ediyoruz. Bakını Alman halkı ve firmalarına mükün olduğunca kendi ürünlerini kullanırlar. Sektör gereği iş ortaklarımıza daha iyi kalitede daha ucuz yan ürünleri tavsiye ettiğimizde hayır bizimle çalışacaksanız bu ürünü kullanmak zorundasınız cevabını veriyorlar. Son olarak eklemek istediğim bir konu sanki Türkiye' ye üretilen araçları gözünüzde çok küçültüyor aynı derecede yurt dışında üretilen araçlarıda bir okadar gözünüzde büyütüyorsunuz. Burada önemli olan verilen paraya karşılık alınan hizmettir. Gidip 40-50 milyarlık Volkswagen arabaya binip sonra gelip Clio araca binip bu araba yaramaz demek ne derece doğru bir kıyaslamadır. Clio' nun selefi Corsa çokmu kaliteli veya aynı paralara satılan clio ve corsa arasında fiyat/performans kıyaslamasında hangisi başarılıdır? Diyorum ya isteyen istediğini alır kullanır diğerinin aldığını beğenir beğenmez ama biz tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmediğimiz sürece zor şartlarda yaşamaya mahkum kalacağız.




  • türkiye pazarının büyüklüğü ve türiyeye yatırım yapan şirketleri iç piyasada satabilecekleri araç potansiyeli belli,

    türkiye yatırım yapan otomobil firmalarının büyük çoğunluğu iç pazara yönelik değil avrupa pazarını hedef alarak üretim yapıyorlar.

    buna kanıt: sedan cenneti ülkemizde corolla Japonyadan gelirken, auris Türkiye'de üretiliyor.

    türkiyeyi seçmelerinin başlıca sebebi de coğrafi konumu ve yapısının dağıtım açısından avantajlı olması ama esas sebep gümrük birliğine dahil olması.

    Ucuz işçilik bu konuda kriter olmaktan uzak çünkü türkiyeye yatırım yapan firmalar ingiltere,hollanda vs gibi batı avrupa ülkelerine de yatırım yapıyorlar, zaten işçi/makine oranını maliyet bazlı olarak planlama opsiyonları her daim mevcut.

    kısaca demek istediğim yerli malı yurdun malı düşüncesiyle yerli üretim otomobil almanın ne yeni yatırımların gerçekleşmesi açısından ne de ülke ekonomisinin geleceği açısından bir faydası-önemi yok.

    adapazarından gelen auris ile japonyadan gelen corollanın aynı paraya satılıyorken gidip sadece yerli malı diye daha fazla verip astra yerine auris almanın toyotaya para kazandırmak haricinde bir manası yok yani.

    tabii diğer taraftan komplex içinde, sırf yerli malı diye beğendiği bir modeli almayıp, ithal otomobil almanın da bir manası yok.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 19can84 -- 30 Mayıs 2008; 13:44:57 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: cenkeri

    Bakını Alman halkı ve firmalarına mükün olduğunca kendi ürünlerini kullanırlar. Sektör gereği iş ortaklarımıza daha iyi kalitede daha ucuz yan ürünleri tavsiye ettiğimizde hayır bizimle çalışacaksanız bu ürünü kullanmak zorundasınız cevabını veriyorlar.


    Bak dostum rakam vereceksin. İstatistiki bir rakam vermen gerek. Böyle kafadan sallama rakamlarla yada rivayetlerle bir noktaya varamayız. Bunu şuna benzer, benim arkadaşım uzman bana o söyledi.

    1.-2. Dünya savaşı olduğu yıllar ideoloji yıllarıydı. Millet ideolojisi için ölüyordu. Ülkesi ve vatanı için çarpışıyordu. 80-90 li yıllar salamlama politikasını olduğu yıllardı. Belli bir gücü parçalara ayırıp gücünü azalatma. 2000 li yıllar ise refah yılları. Millet işte arabam olsun. Plazmama olsun,, evimdeki koltuklar marka olsun bunları düşünüyor. Savaş yada ideolojik çatışmlar artık eskisi kadar toplumun önünde değil. Çünkü halk ve kişiler billinçleniyor. Ve bilinçlendikçide menfaatleri ön plana çıkıyor. Avrupa da yada ABD de bir çok kişi askere gitmiyor. Ben savaşmak istemiyorum diyor. Yani bunu diyebiliyorlar. Eskiden olsa bunları vatan haini ilan ederlerdi. Ülkemiz de ise bir çok kişi Kanada'ya, avrupaya, yada Avustralya'ya göç etmek istiyor. ABD devletinden yeşil kart alabilmek için millet birbirini eziyor. Her yıl binlarca insan başvuruyor. Ne için yapıyorlar bunları refahları için.

    Eskiden Türk vatandaşlığından çıkan biri için "rezil, şerefsiz" gibi cümleler sarf edilirdi. Fakat şimdi ise "vay bravo kapmışsın yeşil pasaportu yada bravo askerlikten yırttın" gibi cümleler sarf ediliyor. Bu bağlamda kişiler "yerli malı yurdun malı" gibi laflara hiç aldırış etmeyecektir. Aynı fiyata gidipte kaliteli olanı alacaktır. Çünkü artık refah yılları kişilerin menfaatleri ön planda. Bu menfaatleri doğrultusunda hareket edeceklerdir.

    O yüzden otomobil sektöründe, yerli montaj yapan firmaların kalite standartlarının yükseltilmesi şart.

    Daha fazlada bu konuya mesaj yazıp uplamak istemiyorum. Buda son mesajım olsun. Ama şu bir gerçek öncelikle eğitim sisteminden başlamak gerekiyor. Üniversitelerde bile hoca geliyor. Bir yerden okuyor. Sonra da bunlardan sorumlusunuz diyor. Hocanın okuduğu söylediği yorumu yazanlar sınıfı geçiyor. Kişiler kendileri yorum üretemiyor. Başkalarının fikirleri kendilerine empoze edilmiş oluyor. Böyle üniversitemi olur? Bu sistemle hiç bir şey olacağını zannetmiyorum. Öncelikle bu sistemin değişmesi şart.




  • Yav hangi dünyada yaşıyorsunuz?

    Tartıştığınız şeylere bak.

    Homo economicus diye bir tabir duydunuz mu?

    Yazık yahu bu memleketin haline.

    En kapalı ekonomiler bile sadece kendi ülkelerinin mallarını mı kullanıyor zannediyorsunuz?

    Müşteri için önemli olan menfaat maksimizasyonudur. Diğer koşullar sabit olmak üzere,
    müşteri ucuz olanı alır, üretim faktörlerinin dini, imanı, ırkı, dili, olmaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaz.

    Bu zihniyet şimdi der ki, ucuz mal her zaman için daha kalitesiz olandır.
  • Şimdi bir örnek verelim.

    Fransa ve Portekiz'de de portakal üretilmektedir.
    Portekiz'de 10, Fransa'da 90 cent'tir satış fiyatı.

    Normal şartlar altında, Portekiz'den Fransa'ya portakal ihraç edilir.

    Fransız hükümeti diyelim ki, kendi üreticisini korumak için portakal için
    1 Euro'yu taban fiyan ilan etsin. Gümrük vergileriyle portekiz portakalının fiyatına geçirsin.

    Yaklaşık yüzde on kar payı ile Fransa, kendi üreticisini korumak için taban fiyat uygulamasına
    geçse, fransız tüketicisi 10 kat fiyatına portakal yiyecektir.
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.