George Clooney, Mark Wahlberg, İce Cube Aksiyon,Macera,dram ve biraz absürt komedi Körfez Savaşı, Kuveyt altınları, Amerikalı askerler İzlerken sıkılmayacaksınız < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız (5116. sayfa)
-
-
O da çok sevdiğim bir filmdir ama arada birkaç sene farkı var geç mi gelmişti Tez bize?
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Hocam western ölü bir tür maalesef, Sheridan dizileri hariç son yıllarda kayda değer yapım sayısı tek tük. Dediğim gibi üç saatlik bir film daha kayda değer olmalıydı.. Yine de izlerseniz konuşalım.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Takip
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı > -
Kadro baya sağlam, şu anlamda; şu an yaşını başını almış ve hayatta bulunan, veteran konumuna geçmiş eskilerin gençlik yıllarının zirvesine evrilen yıllara tekabül eden oyuncular var. Film erotik eksenli ağır basıyor aslında ama suç/çözümleme ve gerilim öğeleri de var. Eğer aşırı miktarda ters köşe (twist) seviyorum diyorsanız film size göre. Bence filmin özeti; hiçbir şey göründüğü gibi değil, hele söz konusu para ise...
Beni cezbeden bir film oldu, peş peşe gelen "yok artık" kısımları film "The End" yazdıktan sonra da devam ediyor, o yüzden credits bölümüne geçti diye hemen kapatmayın. Bazı ikonik sahneler barındırması ve izleyiciyi konu olarak şaşırtması noktasında değerli buluyorum. IMDB puanı düşük net şekilde. Puanım 7.5/10.
Hattâ cinsellik içeren (homo dahil) bazı sahnelerin sonradan kesildiğine dair içerik de buldum:
https://screenrant.com/wild-things-movie-kevin-bacon-matt-dillon-scene-cut
Cinsellik içerikli spoiler:
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Denise Richards'ı izlerken içiniz gittiyse durun, bir sevişme sahnesinde memesi de görünüyor. Onu geçtim, duş çıkışında Kevin Bacon'un tenasül uzvu da 1 saniyeliğine seyirciye arz ediliyor. İyice aşmışlar. Filmin sonunda ihalenin Suzie (Neve Campbell) ve avukat Bill Murray amcaya kalması da öldürücü bir bitirmiş olmuş, hele hele herkes Matt Dillon (Sam Lombardo karakteri) bu işten sıyrılmasına garanti gözüyle bakarken...
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi programmer_onur -- 7 Ocak 2025; 23:43:10 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Film aslında iyi gidiyor da ardı ardına twist çabasına girmeleri bence bir çuval inciri berbat ediyor. Ama her türlü, özellikle leziz erotik sahneleri için izlenecek filmlerden.
-
ımdbUnder Siege (1992) ⭐ 6.5 | Action, Thrillerhttps://www.imdb.com/title/tt0105690/?ref_=ext_shr_lnk
Vasatı bir türlü aşamıyor. Tv'de denk gelip uyku getirsin diye izlenecek filmlerden.
5/10
-
Ooo Efsane paylaşılmış...
-
1941 yılında geçen film başarılı bir Broadway tiyatro yazarı olan kurgusal karakter Barton Fink'i konu edinir. Hollywood'a çağrılan bu yazara verilen ilk iş B movie tarzında bir güreşçi filmidir. İlham problemi yaşayan yazarın başından geçenler anlatılır. Sembolizm içeren, bol diyaloglu olmasına rağmen akıcı diliyle dikkat çeken yapımlardan. Bunların yanı sıra Hollywood film sektöründe stüdyoların, yapımcıların yazarların önünü ne kadar tıkadıklarını da göz ardı etmiyor elbette.
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Sesler çok önemli yer tutuyor filmde. Öykünün rüyaya koştuğunu, hayallere sarıldığını anlayabilmek için mekanın içerisine yedirilmiş seslere iyi bakmak gerek. Daha film başlar başlamaz çan sesleri gelir. Barton'ın çevresindeki bütün karakterler neredeyse sürreal yaratılmıştır. Kendisi sanatın, yazın kaynaklarının direkt olarak halkla iç içe olması gerektiğini düşünür. Başarısının sonunda yolu Hollywood'a düşer. Gittiği otel neredeyse herhangi bir meditasyonun fiziksel hali kadar düşsel, yalındır. Barton resepsiyon ziline bastığında zilin susmadığı görülür. Tamamen sessiz bu otelde müdahale edilmese sonsuza kadar gidecek bu tınlamanın rahatsızlığı film boyunca seyirciyle birliktedir. Onu odasına çıkaran görevli bile tam bir karikatürdür aslında. Her an gösterilen otelin koridoru tekinsizlik veren alan derinliğine sahiptir. Kapıların önünde ayakkabılar vardır ama sahipleri yoktur. /// Barton yazacağı güreşçi hikayesine başlar ancak hiçbir türlü devamını getiremez. ''Manhattan'ın Aşağı Doğu Yakası'nda ucuz bir ev. Hafif bir trafik gürültüsü duyulur; Balıkçıların sesi de öyle.'' yazmaktan öteye gidemez. Elbette ucuz ev, kaldığı virane otel odası gibi onun gerçeğidir. Yan dairesinde kalan iri kıyım, kendisini sigortacı olarak tanıtan Charlie karakterinin ağlama seslerini duyar ve onunla tanışırlar (sonrasında aynı tonda kendisinin de ağladığı görülür). Filmde yakın planlar çok fazladır. Herhangi bir eşyanın yakınına girerek, sanki ayrı dünyaya açılıyormuş gibi sahneler bolca karşımıza çıkar. Bunlar elbette rüyanın, hayallerin anlatım biçimidir. Kaldığı odanın duvar kağıtları yeşildir, yeşil umudu temsil eder. Fakat duvar kağıtları sürekli sökülerek Barton'ı rahatsız eder. Duvar kağıtlarının arkasında görülen sıvıyla Charlie'nin kulağından akan iltihabın yoğunluğu aynıdır. Kendi yarattığı, benliğinde oluşturduğu dünyada sürekli birbiriyle oynaşan, ötekiyi rahatsız eden unsurlar vardır. Charlie zaten başlı başına, yazacağı güreşçi hikayesindeki güreşçi için oluşturulmuş bir semboldür. Barton'da olamayan güç, bu karakterde mevcuttur (yatak demirini ikiye ayırma, Barton ile güreş tutma ve onu yere serme). /// Ayrı olarak Barton'ın ideasında yarattığı, tezahürden tedavül edilmiş Mayhew, Audrey gibi tiplemeler karşımıza çıkar. Barton için gelecekteki 'beni' işaret eder adeta. Artık unutulmuş bir ayyaş, düşün kaynaklarını yanındaki kadından alan kopyacı. Barton'ın elbette hayatında hiç kadın yoktur, cinsellik uzaktadır onun için. Çok fazla çalıştığı için vakit ayıramayacağını söyler. Barton Fink, esasen komşusu Charlie ile uyumlu bir eşcinsel gibi görünürler. Hatta daha önce bahsettiğim güreşe tutuştukları sahnede Barton kafasını bu iri cüsseli adama öylesine bir yaslar ki, neredeyse huzur bulmak ister. Gittiği sinemada ardı ardına izlediği bir güreşçinin diğerini tuş etmesi de adeta kendisiyle Charlie'yi andırır. Barton, çok hoşlandığı Audrey'i bu otel odasına davet eder. Ne tesadüftür ki kadının giydiği kıyafetlerde tıpkı odasındaki duvar kağıtları gibi yeşildir. Barton ve Audrey sevişmeye başlar, kamera ise lavabonun deliğine girer. Bu delik tam da freudyen bakışla hikayeyi kötücül, ofansif anlara iterek cehennemi yavaşça Barton'a doğru getirir. Barton'ın yan odasında duyduğu kadın inlemeleri, filmin başında duyduğu Charlie'nin ağlayış sesi daha da merkezdedir. Zevkteki inlemeyle üzüntüden ağlama eylemleri her ne kadar zıt görünse de ikisinin de odağında his ve derinlik vardır. Barton bunların arasında sıkışmıştır denebilir. Duvarında asılı olan resimde, sahilde duran kadınla beraber biraz da olsa huzura erebilir. Dalga sesleri eşliğinde, zor onlarda odağının bu resme kayması onun için içsel zorunluluktur. /// Audrey ile olan sevişmesinden kırık tavana bakarak uyandığında sivrisineği kadının vücudunda görür ve öldürür. Kadının kanlar içinde olduğunu gören Barton hemen çareyi Charlie'de bulur. Ortalığı halledip cesedi yok eden adam gider ve dedektifler gelir. Barton Fink isminin yahudi ismine benzediğini söyler bu adamlar. Sonrasında hikaye artık tamamen tepetaklak olarak cehennem tasvirine döner. /// Gideon İncili vardır Barton'ın çekmesinde. Daniel kitabının ikinci bölümünü okumaya başlar: "Ve kral, Nebukadnezar, cevap verdi ve Keldaniler'e dedi ki, rüyamı hatırlamıyorum; eğer bana rüyamı ve rüyamın yorumunu bildirmezseniz, dilim dilim doğranacaksınız ve çadırlarınız gübre tepesine dönüşecek." Mayhew'ın kendisine verdiği kitabın başlığı da Nebukednezar. Özellikle İncil'deki hikayelerinde tanrısal bir cezalandırma veya çöküşün sembolüdür. Barton'ın otel odasında geçen huzursuzluk ve soyutlanma sahneleri, karakterin kendi içsel Babil'inde sıkışıp kalmasını temsil edebilir. Babil Kulesi'nin kaotik yapısı, Barton'ın kaldığı ve giderek daha ürkütücü bir hâl alan Otel Earle ile kıyaslanabilir. Bu, Barton'ın içsel karmaşasını ve Hollywood'un ezici etkisini sembolize edebilir bir anlamda. /// Elbette dedektiflerin Barton Fink'e yönelik ''yahudi ismi'' çıkarımı ve Charlie'nin bu dedektifleri öldürürken ''Heil Hitler'' demesi de tesadüf değil. Coen biraderler Doğu Avrupa Aşkenaz yahudilerindendir. Filmin 1941 yılında; II. Dünya Savaşı sırasında geçmesi de Coen kardeşlerin geçmişlerinden bugüne kadar taşıdıkları bir etiketi bizlere örnekleyebilir. Bizim içinde ne olduğunu bilmediğimiz ve sürekli gözümüze sokulan kutu da nedense bu iki adamın göç olgusunu sembolize ettiklerini düşünüyorum. Barton karakteri üzerine düşünüldüğünde tasarımın Coenlerin alter egosu olduğunu görmemek içten değil. Böylesine güzel yazılmış, özenle yürütülmüş filmleri izlemek gerçekten ayrı tat veriyor. 8/10
-
-
George Clooney ve Mark Wahlberg
Hayatta kalma temalı dram filmi. Gerçek bir olaya dayanıyor. Filmin konusu basit , süre 2 saat, giriş kısmını uzun tutmuşlar bu da yarım saat sürüyor.. Efektler 2000 ler sinemasına göre başarılı. Son 40 dakikası hareketli ve ortalamanın üstündeydi. Clooney ve Wahlberg'in performansı gayet iyi
İmdb puanı adil olmuş
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
hayalet avcıları'nın ergen romantizmi versiyonu. hayalet avcıları gibi eğlenceli bile değil. olağan üstü basit ve boş senaryo. izlemeyin.
-
ımdbShutter (2004) ⭐ 7.0 | Horror, Mystery, Thrillerhttps://www.imdb.com/title/tt0440803/?ref_=ext_shr_lnk
Atmosferik korku filmi, biraz psikolojik gerilim. Kurgusu iyi, filmin tüm olayı sonu sonunun bu kadar iyi olması filmi iyi bir film yapıyor. Dünyada ki herkes bu filmi izlese yapılan kötülük sayısında azalma olur.
Pekiştirmek için filmi tekrar izledim bir puan daha arttırıyorum. Baştan sona iyi film..
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Şerefsizin ölmediği iyi oldu kurtuluş olacaktı onun için. Vicdan ağır bir yüktür.. 9/10
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Sen Aydınlatırsın Geceyi -- 8 Ocak 2025; 1:57:40 >
-
Vay be 1996 imiş tez. Ben şurada izledim ilk:
TR'ye ilk ne zaman geldi, onu bilmiyorum.
-
ımdbHideaway (1995) ⭐ 5.3 | Fantasy, Horror, Thrillerhttps://www.imdb.com/title/tt0113303/?ref_=ext_shr
Son derece tıraş bir yapım. Görsel efektler 90'lar sinemasına göre bile fazlasıyla kötü. Sanki PS1-PS2 oyunlarından fırlamış gibi. Konu vasat demek isterdim ama başkasının (katilin, kötünün) gözünden görme konsepti pek de orijinal bir iş değil, daha önceden de gördüğümüz şeyler. Oyunculuklar ise genel olarak berbat, en iyi oyunculuğu Jeff Goldblum sergilemiş ki o bile vasatın altında.
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Herif katilin gözünden bir şeyler, cinayetler filan görüyor güya, yatakta orgazm olur gibi hareket ediyor. Bir ah oh'un eksik. Lan böyle oyunculuk mu olur. Bir de dudaklarını büzüştürüp konuşması, sürekli şaşkın takılması, basit bir şey için fazlaca düşünüp yavaş cümle kurması filan karakteri de oyunculuğu da hiç beğenmedim. Zaten Jeff'in oyunculuğuna ya da kendisine hayran da değilim. Diğer karakterlerin de berbattı, mesela şeytana tapan kötü karakterimizin emo gibi ama daha da odunsu takılması, bomboş bir karakter. Bu katilin kovaladığı bir kızın malak gibi koşması filan. Senaryo ve diyaloglar da tıraş. Müzikler tıraş. Atmosfer ve olayın akışı sıkıcı. Dublajı ve miksajı da boktandı zaten
Filmi izlerken sıkılmaktan sıkıldım, 50 defa telefonu kurcalamışımdır, hadi bit artık Hideaway diyerek. Neyse 4/10. Bu bile fazla aslında.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
-
Aynı tepkileri bende vermiştim izlerken
-
A24 korku/gerilim filmleri taslak olarak iyi ortaya çıkan yapımlardan oluşsa da işleyiş konusunda fazla topal. Heretic'te de aslında teoloji temelli, fikir olarak umut verici bir altyapı olsa da hikayenin ilerleyen süreçlerindeki tezatlık filmden çok soğutuyor kendi adıma konuşmam gerekirse. Monopoly oyunu üzerinden Yahudilik ve orijinallik çıkarımlarını yaparak neden kopyaların daha fazla sattığı ve bütün bunların toplamında aslında inanç kavramıyla ortaya çıkan dinlerin çok daha arkaik geçmişleri olduğunu söylüyor. Elbette düşünmek ve felsefe yapmak için çok güzel bir konu. Fakat filmin kendisi de orijinal olamıyor çünkü biz bu konuları yıllar yıllar önce The Man from Earth ile çoktan yalayıp yutarken, din ve inanç gibi olguları sinemada çok daha vurucu filmlerle izledik. Geriye bir tek filmin yaratacağı kurmaca gerilim kalıyor. Fakat elbette onda da problemler var.
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Film henüz açılış sekansında iki rahibenin prezervatif ve penis büyüklüğünü konuşurken gösterir. Ve ortada filmin ismi olan HERETIC yazar. Aslında film bu iki kızın da başına geleceklerini, elinde İncil açıkken porno muhabbeti yapan bu sapkınlarla günah çıkarılacağını çoktan seyirciye ilan etmiştir. Reed ne kadar sapkınsa, din öğretileriyle gezen kızların bu diyalogları kurması da yoldan çıkma işareti. Kolunda doğum kontrol implantı olan Sister Barnes'ın da Hristiyanlıktaki bakirelik diktesine ne kadar hakaret ettiği açık. Üstelik Reed'i öldürmek için kullandığı parolanın da kör göze parmak şekilde ''sihirli iç çamaşırı'' olması da gayet net. Filmdeki ana problem ise bariz olarak biraz daha akılsız çizilmiş Sister Paxton karakterinin filmin yarısından sonra tam anlamıyla Sherlock kesilmesi. ''Siz dışarı çıkıp geldiniz zaten ben gördüm saçlarınız ıslaktı. Bisikletlerimizi dışarı çıktığınızda aldınız, kilidi şöyle şöyle yaptınız'' diyerek anında analiz yapmaya başlıyor. Filmin başında çizilen profille ortasından itibaren gösterilen profil artasında dağlar kadar fark var. Sonrasında da hikayenin gittiği yön pek tatmin edici değil, çok kolaycı. Sonunda her iki rahibenin de ölmesine rağmen Paxton'ın kurtuluşa eriyormuş gibi gösterilip, parmağına konan kelebekle aslında onun da ölümü boyladığı sahne güzeldi (ölürsem sevdiklerimin tam parmaklarına konacağım repliği). Böylesi filmlerin bir noktadan sonra cadı kazanına dönerek inanılmaz saçma noktalara evrilmesini pek sevemiyorum. 5/10
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X