Bu sezon Avrupa defterini erken kapatan Efes Pilsen, Türkiye Kupası’nı müzesine götürürken, ligde de normal sezonu daha dört hafta varken birinci bitirmeyi garantiledi. Bu çalkantılı tablo, dışarıya ser verip sır vermeyen kulübün taraftarlarının aklında pek çok soru işareti oluşturdu. Boxer da, Efes Pilsen taraftarlarının oluşturduğu “Efesliler.org”un sesi oldu, koç Ergin Ataman’ı zor sorularla terletti. Kariyerine pek çok başarı sığdırmış olan teknik adam, soruları tüm samimiyetiyle yanıtladı.
Geçen sene Beşiktaş’ın başında oldukça başarılı bir sezon geçirdiniz. İtalya’da farklı takımlarda ve Ülker’de görev aldıktan sonra BJK’deki göreviniz sizde bir heyecan yaratmış mıydı, yoksa BJK sizin için sadece bir basamak mı oldu?
Efes Pilsen taraftarları bir grup oluşturmaya çalışıyor ve maçları hep takip eden 30-40 kişiyi üç bin kişiye çıkarmayı hedefliyoruz. Ama Beşiktaş’ta 15 milyon taraftar var. Büyük camiada çalışmak büyük zevk ama tabi o camialar da size yeteri kadar değer verdikleri takdirde. Ben Beşiktaş’ta hep o coşkuyla çalıştım. Ben on milyonluk bir taraftar topluluğunu temsil ediyorum ve Türkiye’nin futboldan sonraki en önemli branşında, hem Avrupa’da, hem Türkiye’de en yukarılara taşımaya çalışıyordum. Hep o coşkunun da arkamda olacağını düşünüyordum. Ama böyle olmadı maalesef. Evet zaman zaman o salon doldu ama beklediğim desteği Beşiktaş camiasından basketbol takımı olarak tam alamadık. Zaten alsaydık hem Türkiye’de, hem Avrupa’da çok daha yukarı çıkardık. Geçen sene Avrupa’nın en çok maç kazanan 2-3 takımından biriydik. Ama sonuçta son saniye basketiyle ULEB Cup’ta çeyrek finalde kaybettik. Türkiye ligini birinci bitirdik ama playoff’ta dezavantajlı başladığımız bir Telekom serisinde Ankara’da maç kazanamadık ve kaybettik. Ama sezon boyunca da çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Bunu Beşiktaşlılar zaten çok yakından biliyor. Bunu mutlaka Fenerbahçe ve Galatasaray’da çalışanlar da yaşıyordur. Ama bu tip kulüplerde çalıştığınız zaman çok büyük bir ilgiyle karşılaşıyorsunuz. Ben Siena’da Avrupa şampiyonu oldum, Efes’te Final Four oynadım, Ülker’i, Bologna’yı çalıştırdım. Ama Beşiktaş’ı çalıştırırken sokakta gördüğüm ilgiyi hiçbir zaman görmedim. Bu da bir gerçek. Benzin alıyorsunuz, pompacı Beşiktaş’lı. Başarılıysanız takip ediyor ve “Hocam bu sene şampiyon olacak mıyız?” diyor. Bu tabi büyük bir sorumluluk. Ama kulübün de camianın da maddi anlamda destek vermesi gerekiyor size, yoksa bir şey olmuyor. Bu anlamda bir tek Fenerbahçe destek veriyor, o da zaten son üç senenin basketbolda Türkiye şampiyonu.
Beşiktaş’tan Efes Pilsen’e gelmek sizin için yuvaya dönüş anlamı mı taşıyor? Yoksa kişisel kariyerinize yeni bir başarı eklemek ve Efes Pilsen’i özlediği başarıya tekrar ulaştırmak mı?
Beşiktaş çok büyük bir camia. Türkiye’de çok büyük bir kulüp, ama bir futbol kulübü. Basketbolda siz Ergin Ataman olarak kendinizi bugüne kadar aldığınız başarılarla bir marka olarak görüyorsunuz. Oradaki camia ise basketbolu ikinci planda, bir üvey evlat gibi görüyor. Efes Pilsen’de ise durum farklı. Belki camia Beşiktaş’a göre çok küçük. Fakat sizin branşınızda Avrupa’nın en büyük, en organize 7-8 kulübünden birisi. Efes Pilsen son birkaç senedir Avrupa’da son sekize kalamıyor, ama bu kuşkusuz. Çünkü ben Avrupa’daki büyük organizasyonları gittim, gördüm. Şimdi böyle bir kulübün başına baş antrenör olarak yeniden geri dönmek benim için çok önemli bir aşama. Ama bütün bunların ötesinde bir de Efes Pilsen benim antrenörlüğe başladığım kulüp. Geçmişte burada 8-9 yılım geçti. Efes Pilsen’in altyapısında yıldızlar, gençler, ümitlerde yedi tane Türkiye şampiyonluğum var. Bugün Türkiye’de en üst seviyede basketbolcuyum diyen herkesle ben yıldız, genç takımlarında çalıştım. Hidayet, Hüseyin, Ömer Onan, Mirsad, Mehmet Okur, Cenk… Hepsiyle çalıştım. Bütün bunların üzerine de Efes Pilsen’in başına 2000 yılında geldiğim zaman Efes’in yıllardır özlemi olan Final Four’a taşıdım. Fakat o günkü koşullarda ayrılmam gerekti. Yıllar sonra tekrar Efes Pilsen’in başına büyük hedeflerle dönmek benim için son derece önemliydi. O yüzden de teklifi kabul ettim.
Şimdi ligi birinci olarak bitireceğiniz garanti. Sonra da playoff’lar başlıyor. Ligin üst sıraları aşağı yukarı belli ama beşinci sıradan itibaren ciddi bir hareketlilik var. Sizce Efes Pilsen kiminle eşleşir ya da kimlerle eşleşmeyi tercih eder?Efes Pilsen Teknosa Türkiye Kupası`nı bu sezon müzesine götürdü.
Alt tarafta bir kaynama var. Küme düşmeme mücadelesi veren, playoff ve yer mücadelesi veren takımlar var. Bizim fikstürümüze baktığınız zaman önümüzde deplasmanda Kepez’le oynayacağımız maç var. Onlardan çok güçlü bir takımız ama Kepez de can derdinde. O yüzden kesinlikle kolay bir deplasman olmayacak. Son hafta Mersin deplasmanına gideceğiz. Mersin takımı bu sene kendi sahasında çok önemli galibiyetler aldı. Fenerbahçe’yi farklı yendi, diğer maçlarda herkese kök söktürüyorlar. Baktığınızda bu maçlarda favoriyiz ama kesin kazanılmış maçlar değil. İlk turda rakibimiz kim olur bunu söylemek çok zor. Ama Karşıyaka, Oyak, Banvit’ten biri olur diye düşünüyorum. Bunların içinde de ligi sekizinci bitirme açısından ben en fazla Karşıyaka ve Oyak’ı şanslı görüyorum. İlk turu geçmeyi başarırsak şu andaki görüntüde dördüncü ve beşinci, Galatasaray ile Beşiktaş olacak gibi bir fikstür var. Ama şimdiden bir şey söyleyemeyiz.
Çekineceğiniz, temkinli yaklaşacağınız takımlar var mı?
İlk turda Banvit’in olması bizi 1-0 başlatmaz. Diğerlerine karşı 1-0 öndeyiz. Kadro olarak değerlendirmek istemiyorum ama Fenerbahçe ve Banvit dışında herkese karşı 1-0 öndeyiz. Sonuç olarak, bugün baktığınız zaman bizimle beraber Türkiye şampiyonluğuna en büyük aday Fenerbahçe Ülker. Kadro yapısıyla, taraftarıyla, yönetimiyle baskı ve güç yaratıyorlar. Ama Telekom El Amin’le güçlendi. Galatasaray biraz istikrarsız oynuyor. Hepsi tehlikeli. Ama bir takım söylememi isterseniz, ne olursa olsun dış faktörlere de bağlı olarak, seyirci ve yönetim gücünü de hesaba katarak Fenerbahçe Ülker diyorum.
Özellikle Fenerbahçe Ülker maçından sonra hakemlerin taraflı olduğu iddia edilen kararları oldu. Sonraki maçta da, efesliler’in açtığı doğrudan ters hiçbir şey olmayan bir pankarttan dolayı Efes Pilsen’e bir uyarı geldi. Federasyon’da Efes Pilsen aleyhine bir tutum olduğu söylenebilir mi?
Federasyonda Efes aleyhine bir tutum olamaz. Bir kere önce şunu söylemeliyim. Fenerbahçe Ülker - Efes Pilsen rekabeti Türk basketbolunu ileriye götürür. Bu maçlardan sonra birtakım demeçler, pankartlar, tezahüratlar olması da olağan. Futboldaki gibi çok fazla çirkinlikler, fair play dışı davranışlar olmaması gerekiyor. Hakem kararlarının çok tartışılması, üzerine gidilmesi gerekmiyor. Ama mutlaka bir şeyler olmalı. Hakem de hatalı bir karar verdiyse, benim şahsi görüşüme göre tartışılmalı ki, onlar da kendilerini yenileyebilsinler. Fenerbahçe Ülker – Efes Pilsen maçında biz kendi açımızdan hakemlerin baskı altında kaldığını düşündük. Bunda ben Fenerbahçe ile federasyon ilişkisini söylemek istemiyorum, böyle bir şey olamaz zaten sporda. Zaman zaman konuşuyoruz ama Fenerbahçe’nin federasyonla arası ne kadar iyiyse, Efes Pilsen de bugün Türkiye basketbolunun lokomotifi. Federasyon zaten hiçbir kulübe sırtını çeviremez. Ama federasyondaki insanlar da bir kulübün taraftarı olabilirler, bunu da saygıyla karşılamak lazım. Ben her şartta federasyonun tarafsız olduğuna inanmak istiyorum. Öyle de düşünmek istiyorum. Bu maçta, maçın başındaki sertliğe karşı verilen toleransta hakemlerin bizim aleyhimize olduğuna dair düşüncemiz oluştu. Maçın son, özellikle kritik düdüklerinde de. Çünkü basketbolda maçlar son topta bile dönebiliyor. O açıdan da biz özellikle o maçın da tansiyonuyla tepkimizi gösterdik, ama bitti. Taraftar olarak Efesliler de gayet normal bir şekilde tepkisini gösterdi. Bugün bakıldığı zaman üç büyük kulübün taraftarları federasyon aleyhine marşlar söylüyor, küfürler ediyorlar. Ama Efesliler bunun yerine, gayet doğal bir şekilde tepkisini gösterdi. Bu da bence hoş görülebilecek bir olaydı. Federasyon da zaten sadece ihtar verdi. Bu bir oyun ve seyircinin de bu oyuna dahil olması güzel.
Siz efesliler’in açtığı “Efes basket atar/Fenerasyon keser atar” pankartını nasıl değerlendirdiniz?Efesliler`in açtığı, uyarı cezasına neden olan pankart
Bunu tabi şaka olarak söylüyorum; ama beni zor durumda bıraktınız. Benim geçmişte Ergin Ataman olarak milli takımlarla alakalı Federasyonla çekişmelerim olmuştu. İnsanlar sanki bu pankartı bu yüzden ben açtırmışım gibi düşündü. Ama ben bu pankartı gördüğümde çok şaşırdım. Bu pankart çok esprili, çok zor düşünülebilecek bir pankarttı. O açıdan, espri yeteneğinden dolayı taraftarlarımızı kutluyorum. Ortada bir küfür yok, ciddi bir taciz yok, bir protesto var. Bu da gayet medenice yapıldı. Kulüp yönetimi de açıkçası şaşırdı. Çünkü Efes Pilsen’de ilk kez böyle bir şey oluyor. Türkiye basketbol kamuoyu şaşırdı aslında. Birçok kişi de bu pankartı benim veya Efes Pilsen yönetiminin hazırlattığını düşündü. Belki bunun için de federasyon bir ihtar verdi. Ama dediğim gibi artık oyunda bunlarda var ve herkesin buna alışması lazım. Zaten bunlar olursa da basketbol biraz da medyada ses getirir.
Sezon içinde Aydın Örs’ün Efes Pilsen’e geri gelmesi mevzusu oldu ama olumlu sonuçlanmadı. Önerilen pozisyon neydi?
Efes Pilsen’de sadece A takımın yanı sıra ikinci takımımız Darüşşafaka var. Orada bizim oyuncularımız oynuyor. İkinci ligde genç takımımızın oynadığı Pertevniyal var. Altyapıda 4-5 tane takımımız var. Minik takımlar, küçük, yıldız, genç, UPS var yine bizim oyuncularımızın oynadığı. Çok ciddi bir yapılanma var. Tabi ki altyapıda da çok ciddi arkadaşlarımız var. Ama bu işin doğasında bütün bunların A Takımı antrenörü tarafından kontrol edilmesi gerekiyor. Bu eskiden böyleydi. Efes Pilsen’de ben altyapı çalıştırırken Aydın Örs antrenördü ve hepimiz ona bağlıydık. Ama o zaman tempo bu kadar yoğun değildi. Euroleague maçları ve bu kadar çok takım yoktu. Sonuçta sizin değerlerinizi sürdürmeniz için altyapıdan oyuncu yetiştirmeniz lazım ki onlar kulübe sahip çıksınlar. Ama ben yoğun programdan dolayı altyapıyla ilgilenememeye başladım. O zaman hepimizin başına her şeyi kontrol edebilecek, bütün takımların aynı sistemde basketbol oynamasını, aynı düşünce tarzında olmasını sağlayabilecek teknik bir organizatöre ihtiyaç var. Bunu da Türkiye’de bir tek Aydın Örs yapabilir, çünkü teknik anlamda hepimizin hocası. Ben bugün benim üstüme onun gelmesinden hiçbir şekilde gocunmam. Diğer arkadaşlarımız da gocunmaz, çünkü hepimizin hocası. Artı onun kariyerine, başarılarına çok büyük saygımız var. Hepsinden ötesi Efes Pilsen’de bu işi yıllarca yapmış olan bir hoca. Bu yüzden bu konuyu ben gündeme getirdim ve yönetim de buna çok sıcak yaklaştı. Ama son anda biraz da bu işin sezon ortasında olması, Aydın Hoca’nın yetkilerinin tam olarak belirlenememesine yol açtı. Ama ben hala ümitliyim. Önümüzdeki sezondan itibaren Aydın Hoca’nın bizle beraber kulübün teknik yapısının en üstünde, spor direktörü olarak çalışmasını hem çok arzu ediyorum, hem de hala buna inanıyorum. O günün şartlarında yetkiler tam netleşemedi. Aydın Hoca da çok prensiplidir. O açıdan her şey sezon sonuna ertelendi.
Bu sezonun en tartışılan ismi Kasun oldu. Sakatlığının ötesinde, döndüğünden beri de tam verim alınamıyor. Sezon başında neden tek pivotla yola çıktınız?
Biz Kasun - Kaya ikilisinin bizi götürebileceğini düşündük. Altıncı yabancıyı ya dört numarada Kerem Gönlüm’den biraz daha farklı olarak kullanabileceğimiz biri olarak alacaktık, ki bu Kakiozis oldu. Ya da başka bir uzun getirecektik. Sezon başında iki tane kuleyle yola çıkmayı düşündük. Kasun’la birlikte Santiago tarzında iki tane uzun olarak düşündük. Ama o zaman da dakika paylaşımında ciddi sorunlar olabilecekti. Zaman zaman Kerem’i de beşe çekerek Kaya ve Kasun’la götürebileceğimizi düşündük. Kasun asıl bizim Euroleague için transferimizdi ve orada hiç oynayamadı. Bizim düşüncemiz Kasun’dan 22-23 dakika faydalanmak ve kalan sürede Kaya ve Kerem’le orayı kapatarak, hızlı bir basketbol oynamaktı. Ama Kasun’un dışarıda kalması bizim pota altı gücümüzü bir anda çok zayıflattı. Kaya ve Kerem çok yorulmaya başladılar. Destekçi olarak Kakiozis’i biz spesiyalist olarak transfer etmiştik ama o üçlü rotasyonda uzun konumuna geldi. Getirdiğimiz yabancı oyuncularda, özellikle Dwayne Jones’da çok yanıldık. Aslında Mario Avrupa’nın en iyi üç dört uzunundan biri ve sezon başında da hazırlık dönemimizde Mario bize çok faydalı oynadı. Ama sakatlanması ve beş ay uzak kalması onu da geriye itti. Takım Mario’suz kendine bir sistem oluşturdu. Şimdi yeniden Mario’lu sisteme dönmeye çalışıyoruz. Herkesin Mario’dan çok beklentisi var, çok bekledik çünkü onu. Aslında kötü oynamıyor ama hepimizin ondan çok beklentisi var. Biz de ona büyük bir yatırım yaptık, karşılığını alamadık. Bu da onun üstünde psikolojik baskı yaratıyor. Ama ben onun bunu çok kısa sürede aşacağına inanıyorum. Sezon başında tam kadrodaki basketbolumuzu playoffta oynayacağımızı düşünüyorum.
Oyun kurucu mevkiinde de problemler yaşandı. Yola Vujanic’in birinci guard olduğu bir sistemle çıkıldı. Bu doğru bir tercih miydi?
Vujanic kariyeri çok parlak bir oyuncuydu. Barcelona’da ağır bir sakatlık geçirmiş, geçen sene Dinamo Moskova’da çıkış yakalamıştı. Biz Vujanic’i yeniden kendine gelme döneminde olan bir oyuncu olarak tespit ettik ve transfer ettik. Açıkçası beklediğimizi tam alamadık. Ama bu belki biraz da takım kimyasının Euroleague’de bozulmasıyla ilgili olabilir. Biz transfer ederken sakatlanmadan önceki, Partizan’daki Vujanic’i yeniden yaratma hayali içinde bir kumar oynamıştık. Euroleague’i domine eden bir point guard olmasını bekliyorduk. O olmasaydı kimi alırdık, bilmiyorum. Keşke şunu alsaydık diyebileceğimiz bir oyun kurucu yok. İyi oyun kurucuların hepsinin kendi takımlarıyla uzun süreli kontratları var. Taraftar mesela “Keşke McIntyre bizde olsa” diyor, ama onun kulübünde uzun süreli anlaşması var ve çok astronomik rakamlar isteniyor. Takım olarak zaten Eurolegue’de pek çok oyuncudan verim alamadık.
O zaman sezon ortasındaki Hammonds transferinin gerekçesi gerçekten Engin’in sakatlığı mıydı, yoksa Vujanic’ten verimin alınamaması mıydı?
Engin’in sakatlığı bizim için beklenmeyen bir durumdu. Biz Vujanic ve Ender’i hücum ağırlıklı transfer ederken, Engin’i de savunma ağırlıklı, genç, dinamik bir oyun kurucu olsun diye transfer etmiştik. Ama sakatlığı nüksettiği için ondan o verimi alamadık. Vujanic de, Ender de hücum ağırlıklı, ama savunma olarak yumuşak kalan oyuncular olarak kalınca yazın hazırlık döneminde bizimle çalışan Hammonds’ı geri getirdik. Oyun kurucularımızın hepsi milli takımlarda oldukları için bütün hazırlık maçlarında Hammonds’la oynamıştık ve çok da iyi oynuyorduk o dönemde. Bizi tanıyan, bilen ve bizim bildiğimiz bir oyuncu varken, onu spesiyalist olarak kadroya dahil ettik. Savunmaya direnç getirsin ve Thornton’la, Smith’i oynatsın diye aldık. Aslında beklentileri karşılamadı diyemeyeceğim. Milano ve Panionios maçlarının kazanılmasında çok ciddi katkıları oldu. Sezon başında Engin’in problemleri olabileceğini tabi bilemiyorduk, yoksa Hammonds kalabilirdi. Ama bir de ligde yabancı oyuncu problemi de olduğu için onu tutmadık.
Kerem Tunçeri transferi oyun kurucu mevkiine dinamizm getirdi. Ender de varken, Vujanic’leKerem Tunçeri transferi Efes Pilsen`i güçlendirdi. önümüzdeki sezon devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Vujanic’le bir yıllık daha kontratımız var. Buna sezon sonunda karar veririz. Ayrıca playoff maçları şimdi bizim için çok önemli. Orada kimin bize ne verdiğini göreceğiz. Kerem takıma geldiğinde bize büyük katkı sağladı, ama o geldiğinde de zaten bizim ligde sadece bir mağlubiyetimiz vardı. Ama tabi bize çok ciddi bir katkı verdi. Sezon sonunda oturup durumu değerlendireceğiz. Bir de Vujanic’ten iki numarada da ciddi katkılar alabiliyoruz. Kerem’le birlikte oynadıklarında bizim hücum gücümüz ciddi bir şekilde artabiliyor. Ama bu sefer de o pozisyonda çok adam oluyor. Bunların kararını bu sene edindiğimiz tecrübelere göre vereceğiz. Bugünden şu gider, bu kalır demek imkansız.
Bahsettiğiniz ilk mağlubiyet Banvit’e karşı Bandırma’da alındı. Orada ne oldu?
Ligin ilk maçıydı. Sporda ekstra günler olabiliyor. Anlık sürprizlere, özellikle hazır olmadığınız dönemlerde çok açık oluyorsunuz. O gün Banvit takımı inanılmaz iyi oynadı ve biz de pek hazır değildik. Ama bu bizim için ligde de hiçbir takımın küçümsenmemesi gerektiğine dair ders oldu. Bundan sonra da kimseyi küçümsemedik ve bugüne kadar uzatmada yenildiğimiz Fenerbahçe dışında maç kaybetmedik.
Oyun kurucu mevkiinde en merak edilen sorulardan biri de Engin’le ilgili. Engin’in sakatlığının ötesinde, kulüple arasında birtakım ihtilaflar olduğu ve 1 senesi opsiyonlu olan sözleşmesinin uzatılmayacağına dair dedikodular dolaşıyor. Nedir bu tartışılan anlaşmazlık?
Engin’in sakatlığıyla ilgili kulüp sağlık ekibiyle, Engin arasında bir anlaşmazlık oluştu. Bizim kulüp doktorlarımız Engin’in ameliyat olmasının şu periyodda gereksiz olduğunu söylediler. Yani sadece basit bir operasyonla, 2-3 haftalık bir istirahatla yeniden sahalara dönebileceğini söylediler. Ama Engin’de aşil tendonuyla topuğun orda çok ender görülen bir sakatlık vardı. Engin’in düşüncesi bu işi temelden çözecek bir ameliyat olmaktı. Ama bizim kulüp doktorları bu ameliyatın son derece riskli olduğunu, çok uzun bir süre sahalardan uzak kalabileceğini, hatta basketbol geleceğinde de sıkıntı yaşayabileceğini söylediler. Engin de kulübün tavsiye ettiği operasyonu olsa dahi ayağındaki rahatsızlığın geçmeyeceği kanaatine vardı. Çünkü sezon başında da biz Engin’i haftalık periyotlarla dinlendirdik. Ama her yeniden başladığında sakatlığından dolayı Engin performansını ortaya koyamamaya başladı. Bu onun ağırlaşmasına yol açtı. O da “Bu böyle devam etmeyecek, ben bir an önce ameliyat olayım, süresi ne olursa olsun bunu temizleyeyim” dedi. Bundan dolayı bir ihtilaf oluştu. Sözleşmesiyle alakalı herhangi bir sıkıntı yok. Bizim en büyük temennimiz Engin’in tam sağlıklı olarak basketbola dönmesi. Engin bizim sözleşmeli oyuncumuz ama buna önümüzdeki sene devam edip etmeyeceğimiz onun önce sağlık durumu, sonra da performansıyla alakalı.
Yabancı oyuncular arasında Vujanic, Kasun ve Kakiozis izleyicileri pek tatmin etmedi. Diğer iki ismi konuştuk ama Kakiozis konusunda, ne umdunuz, ne buldunuz?
Aslında umduğumuzu bulduk. Biz onu bir spesiyalist olarak transfer ettik. Basketbolu yüzü dönük olarak, tecrübesi, aklı ve hırsıyla oynayan bir oyuncu. Onun performansından memnunum ben açıkçası. Ama Kasun’un eksikliğinde rotasyondaki bozulma, Kakiozis’i beklemediğimiz görevlere itmiş olmamız, Türkiye liginde de altı yabancı kısıtlamasından dolayı dışarıda kaldığı zamanlar oldu. Ama onun özellikle Türkiye Kupası’nı kazanmamızda çok ciddi katkıları oldu. Bu basketbol tarzıyla, özellikle playoff’ta bize çok katkısı olacağını düşünüyorum. Belki çok zıplamıyor, çok spektaküler değil ama tecrübe, zeka ve hırs onda var. Bize zaman zaman çok faydalı oluyor. O değişik bir oyuncu.
Genç oyuncuların süre alamaması hep tartışıldı. Şimdilerde Cenk ortalama 15 dakikaları bulmaya başladı ama Sinan hala daha kısıtlı süreler alıyor. Sinan neden daha çok oynama şansı bulamıyor?
Büyük takımlarda oynamak kolay değil. Aslında taraftarların bu sorularını karşılamaları için bir günlüğüne bu takımın başına geçip oynatmalarını isterim. 12 tane oyuncunuz var. Hepsi iyi oyuncu ve değişik özellikleri var. Ama dakikalar da belli. Bizim ortalama 25 dakikanın üzerinde oynayan oyuncumuz yok. Sinan’ı da ben özel bir oyuncu olarak görüyorum. Mesela Karşıyaka maçında Türkiye liginin asist kralı Hakan Köseoğlu’nu bitirdi. Zaman zaman bu tip görevleri yapacak. Ama bu kadar geniş kadrolarda süre zor. Sinan daha çok oynasa, Cenk “-niye az oynuyor veya Bootsy Thornton bu kadar iyi bir oyuncu ama neden az oynuyor diyeceksiniz. Shumpert için “Türkiye liginin en tecrübeli yabancısı, o neden oynamıyor?” denecek ya da. Bunun dengesini sağlamaya çalışıyoruz. Ama Sinan her şeyden önce benim basketbolda şu platforma çıkmasında büyük emeğim olan bir oyuncu. Geçen seneye kadar Sinan hiç kimsenin tanımadığı bir oyuncuydu. Amerika’dan gelmiş, Darüşşafaka’da 10-15 dakika oynayan bir oyuncuyken Beşiktaş’ta Sinan’a inanılmaz görevler verdik. Sinan Beşiktaş’taki çabası, ciddiyeti, başarısıyla A Milli Takım kadrosuna, Efes Pilsen’e girdi. Ama her şey aşama aşama oluyor. Bu da bir yerde takım içinde rekabet. Sinan Cenk’i geçerse, Cenk’ten daha fazla, Cenk Smith’i geçerse, ondan daha fazla oynar. Onu dengeye getirme işi de bizde.
Sezon başında hiç hatalı transfer yaptığınızı düşünüyor musunuz? Takımın yapısı göz önünde bulundurularak bazı oyuncular yerine, daha farklı transferler yapmak mümkün müydü?
Bütün bunların değerlendirmesini sezon sonunda yapacağız. Şu anda çelişkili bir sezon yaşıyoruz. Bir tarafta Eurolegue’de çok başarısız olmuşken, öbür tarafta TBL’de çok başarılı bir sezon geçiriyoruz. Onun için sezon sonunda şapkayı öne koyup, kimden ne aldık onlara bakacağız. Ama şu an için “Ah keşke şunu transfer etmeseydik” dediğim hiçbir oyuncu yok. Böyle düşünmek de istemiyorum. Antrenör olarak da benim görevim pozitif düşünceyi takıma yansıtmak ve sezonun son maçına kadar hep pozitif düşünmek.
Sezon başında transfer dönemi kapanmadan yeni transferler de yapabileceğinizi söylemiştiniz. Var mı böyle bir ihtimal?
Hiç yok. İnşallah bir sakatlık olmaz takımda playofflar başlamadan. Ama ben istikrardan yanayım. Kimi getirirseniz getirin ben açıkçası çok da fazla takımı değiştireceğine inanmıyorum. Fenerbahçe Solomon’u getirdi, ama o onların eski oyuncusu. O açıdan bir dezavantaj getirmiyor. Türk Telekom El-Amin’i getirdi. E biz kimi getireceğiz, Hudson’ı mı? Böyle bir şey olmayacağına göre, ben kim gelirse gelsin takıma fayda sağlamayacağını düşünüyorum. Kerem Tunçeri’nin sağladığı fayda da tamamen onun geçmişte Efes Pilsen’de oynamış olması ve A milli Takım’da bizim takımın yarısıyla oynuyor olmasından kaynaklanıyor. O yüzden hiçbir şekilde transfer düşünmüyoruz. Sezon ortasında sıkıntısını da çektik. Dwayne Jones gibi, kafasını bile kaldıramayan biri geldi.
Rakocevic gibi yıldız oyuncuları görme ihtimalimiz gelecek sene de yok mu yani?
Efes Pilsen’de de yıldız oyuncular var. Biz bunlardan bu sene Euroleague’de sistem olarak yeterince katkı sağlayamadık. O yüzden isimler üzerinden gidemeyiz. Ama dediğim gibi 1-2 takviye yapabiliriz. Rakocevic izlediğimiz çok üst seviye bir oyuncu tabi ki. Böyle en az 15-20 oyuncu var. Ama bunların çalışması sezon sonunda yapılacak.
Örneğin Kerem Gönlüm’ün sezon sonunda sözleşmesi bitiyor. Eğer giderse o pozisyonu Ermal’le veya Darüşşafaka’dan Barış, Emre gibi oyuncularla kapatmak gibi bir düşünceniz var mı?Kerem Gönlüm Efes`in simgesi haline geldi.
Ben Kerem’in Efes Pilsen’den gideceğini düşünmüyorum. Kerem çok akıllı bir oyuncu ve insan. Dört senedir Efes’te ve artık Efes’in sembol oyuncusu haline gelmiş. Artık basketbol kariyerinin de son 3-4 yılını oynayacak. Yani gidenleri de görüyoruz. Ermal Valencia’ya gitti, 5-10 dakika oynuyor. İspanya’ya gitti, ama Valencia Euroleague takımı değil. O açıdan Kerem’in ve kulübün karşılıklı olarak bir noktada anlaşacağını düşünüyorum. Kerem hem oyuncu, hem kişilik olarak Efes’e çok şey veren bir oyuncu. O da Efes Pilsen’in kendisi için ne kadar önemli olduğunun eminim farkındadır. O yüzden gideceğini zannetmiyorum. O bölgede oyuncu takviyesine ihtiyaç duyacağımızı sanmıyorum. Ermal de kendisi Avrupa’da oynama isteğiyle gitti ve sanıyorum İspanya’da birkaç sene daha oynayacak.
En çok sevilen oyunculardan Bootsy Thornton’ın da sözleşmesi 1+1. O gidecek mi?
Kulüp yönetimi bu konuda çalışmalar yapıyor. Sözleşmesini uzatmak istiyoruz. Zaten kurallar gereği Türkiye’deki bir takıma gidemez. O da Efes Pilsen’den ve İstanbul’dan çok memnun. Ben kulübün o açıdan da anlaşma sağlayacağını düşünüyorum. Umut ederim Bootsy bizde 2-3 sene daha oynayacaktır.
Mirsad da son zamanlarda Efes Pilsen ve sizinle birlikte oynamak isteyebileceğine dair açıklamalar yaptı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
Mirsad Türk basketbolunda çok önemli bir oyuncu. Artı Efes Pilsen’den yetişen bir oyuncu. Biz burada yoğurduk, oyuncu yaptık ve NBA’e yolladık. O açıdan Mirsad ve Efes arasında her zaman bir gönül bağı olmuştur. Benim de aramda hep bir gönül bağı olmuştur çünkü Mirsad burada basketbola ilk başladığı zaman ben onun antrenörüydüm. Uzun yıllar onunla çalıştım. Ama Mirsad zor bir oyuncudur. Hırsı ve gücüyle takımlara her zaman güç katar. Ama şöyle bir gerçek var. O şu anda Fenerbahçe Ülker’in oyuncusu ve onlar da bizim playofflarda en ciddi rakibimiz. O açıdan şu aşamada böyle bir görüşmenin yapılması bile söz konusu değil. Sezon bittiği zaman, örneğin Kerem Gönlüm yurtdışına transfer olursa o zaman Mirsad da bizim transfer listemize girebilecek oyunculardan bir tanesi. O bölgede bir Türk uzun oyuncuya ihtiyacımız oluşursa, Türk oyuncular arasında Mirsad bizim düşünebileceğimiz bir oyuncu olabilir. Ama şu anda Mirsad’ı transfer etmek istiyoruz diye bir şey söylemedik, söylemeyiz de. Bu o günün koşullarında oluşacak ortama bağlı. Bizim bünyemizden yetiştiği için biz onun başarılı olmasını isteriz ama şu anda bizim en ciddi rakiplerimizden birisi.
Bir televizyon programında Efes’in yatırım arttıracağı söylendi. Böyle bir plan var mı ve arttırılırsa yıldız transferler olacak mı?
Bu beni aşan bir durum. Ama Efes Pilsen benim bildiğim kadarıyla hep rasyonel, mantıklı yatırımlar yapmıştır. Hiçbir zaman çılgınca yatırımlar ve transferler yapılacağını zannetmiyorum. Ama Efes yönetimi de Türkiye’nin dışında, Avrupa’da da başarılı olmak istiyor. Biz zaten bu sene bu kadroyu kurarken de ciddi bir yatırım yaptık. Geçmiş yıllara oranla iyi bir takım kurduk. Ama olmadı sonuçta. Bunun değerlendirmesini de onlar yapacaktır. Ama hiç kimse de bugünkü ekonomik kriz içinde Efes Pilsen’in bir çılgınlık yapacağını beklemesin. Efes Pilsen’in bu standardını düşüreceğini zannetmiyorum.
Size başka bir ciddi teklif gelse, A Milli Takım koçluğu gibi, siz ne yaparsınız?
Efes Pilsen Avrupa’nın en iyi organizasyonlarından biri. Ben de Efes Pilsen’liyim. Bu kulübe yıllarımı verdim. Benim için her zaman Efes Pilsen birinci plandadır. Ama sonuçta hepimiz profesyoneliz. Kulüp de sezon bittiği zaman başka bir şey düşünebilir. Bunlar profesyonelliğin içindedir. Benim için de başka şeyler olabilir. Ama benim arzum Efes Pilsen’le önce uzun yıllardır uzak kaldığımız Türkiye şampiyonluğunu kazanmak, daha sonra da Final Four’u yakalayıp, Euroleague şampiyonluğunu hedeflemektir.
Sezon başında Efes Pilsen’in taraftarı yok demiştiniz. Bu düşünceniz değişti mi?
Özellikle Fenerbahçe maçından sonra değişti. Aslında takımın taraftarı yok değil. Çok ciddi bir sempatizanı var. Bunu İstanbul dışındaki maçlarda görüyoruz. Örneğin İzmir’deki Türkiye Kupası finalini düşünün. 8 bin kişilik salonda Erdemir – Efes Pilsen karşılaşmasında, 5-6 bin taraftarın da yüzde 90’ı Efes Pilsen’liydi. Ama İstanbul’daki sempatizanlar maça gelmiyorlar. Bunda bizim de kulüp olarak ciddi anlamda yanlışlarımız olmuş geçmişte. Ben bunu kast ettim, sempatizanlar maça gelmiyor. O zaman da karşınızda hep bir güçle karşılaşıyorsunuz. Ama ben Fenerbahçe maçında o ışığı gördüm. 500-600 seyirci sesini çıkardı. Bunun artarak playoffta karşımıza geleceğini düşünüyorum. Bir de nasıl olsa Efes kazanır deyip de gelmeyenler var. Ama playoffta işler böyle değil. Orada bizim mutlaka seyirci gücüne, taraftara ihtiyacımız var. Biz bir çalışma yapmalıyız ama sizlerin de etrafınızdaki Efes Pilsen sempatizanlarını oraya mutlaka getirmeniz lazım. Orda çoğunluk yaratmamız lazım. Ayhan Şahenk salonu da güzel, sevimli bir salon. Ulaşımı zor değil. Medeni bir ortam. Oraya 2500-3000 kişi getirebilirsek playoff’larda, kulüp olarak büyüdüğünü görebiliriz. Şimdi bakıyorum sahaya çıktığımızda 15 kişi oluyor. Yok yani taraftarı. Siz oraya gelin, sezon sonunda şampiyon olalım ben de sezon sonunda çıkayım “taraftarımızın gücüyle” diyeyim.
Röportaj: Pınar İlik
Herşey tamam da ; Engin-Cenk-Sinan hakkındaki yorumlarına pek inanası gelmiyor insanın...En azından benim.. .. Vujanic gitmemeli..Kasun da kalacak sanırım..Predrag ne oldu ya Efes in 3 aydır hiç izleyemedim..Ama adam oynamıyor sanırım..Bu röportaj da da sorulmamış..
Bu adam var ya bu adam şu anda ağzımdan kötü birşeyler çıkacak diye korkuyorum ama sadece ne coachluktan anlar ne de basketboldan...
Hey Coach denilen şahış adama sormazlar mı Euroleague maçlarında bir tane savunma yapan adamın yoktu neden Sinana süre vermedin? Engin in iyi olduğu zamanlarda süre verdinmi ki sakatllığını bahane ediyorsun ondan oynamadı diyorsun. Bir de adamın dediğine bak süre ayarlıyoruzmuş len başlarda 7 oyuncu ile oynuyordun o zaman neden süre vermedin bu oyunculara... Neden Predragı aldın bu takıma? Kasun'un sakat sakat geldiğini biliyorsun neden sakat gelen bir adama güvenerek uzun rotasyonunu riske sokarak Efes tarihindeki en fazla harcanılan paralı takımı hiç ettin!!!!! Neden koca Sene Efes bir set bile oynayamadı? Ondan sonra çıkıyorsun bir de utanmadan konuşuyorsun o bunun için oldu bu bunun için oldu... Ortada bir yanlış varsa o da tamamen sensin Umarım çok sevdiğim Efes senin elinden kurtulur
kaynak site çok acayip yalnız
quote:
Orjinalden alıntı: drexler22
kaynak site çok acayip yalnız
:D bence de coachluğu bıraksa o dergiye kapak güseli olsa daha iyi olur