Şimdi Ara

farzedelimki uzayda hayat var

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
50
Cevap
0
Favori
872
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • nasıl canlılardır bunlar sizce



  • buraya kadar gelirlerse zekidirler yok gelemeyip biz nerden geldik diye tartışıyorlarsa hala salla gitsin bizde çok var
  • zekalarının yada teknolojilerinin eger varlarsa bıuraya gelecek kadar gelişmemiş olduğu bi gerçek gelişmiş olsa gelmiş olurlardı gerçi benim düşüncelerimi söyleyince buda birtaz saçma olacak ama önce siz lütfen

    ben şekil ve şemail olarak diyorum
  • filmlerdeki gibi olmayacağı kesin
  • walla hocam o senin nasıl farzettiğinle alakalı
  • ben diyoprumki başka bi gezegen de hayat bize göre hayat olandan çok farklı olabilir yaoıları ihtiyaçları
    hatta olabilir değil mutlaka öyle olmalı
    bu durumda ayda bile olsalar onların farkına varamayabiliriz
    belkide birgün ayda hayat olduğu ortaya cıkacak kim bilebilir
  • Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım olmadığı için, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan her formda canlılar gelişebilir. Bizim gibi. isana benzeyen, iki ayağı üzerinde dik yürüyen ve önde iki gözü olan canlılar olması çok zayıf bir ihtimal.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • ben başka gezegenlerde hayat olduğuna inanıyorum
    sanırım bize çok benzemeleri gerek, çünkü ideal olan bizim şeklimizde olan bir canlıdır
    tabi eğer becerikli ve zeki olması gerekiyorsa
    elbette yaşadıkları gezegenin hava şartları, yedikleri yiyecekler ve ... biraz geçen bunca senelerde onların farklı bir şekilde evrimleşmelirini sağlamış olabilir

    sonuç olarak iki ayak üstünde yürüyebilen, iki kolu olan, bir kafası olan , 2 gözü olan bir canlı düşünebiliriz
    çünkü bunlar en idealidir, sadece detaylar farklı olacaktır
  • quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım olmadığı için, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan her formda canlılar gelişebilir. Bizim gibi. isana benzeyen, iki ayağı üzerinde dik yürüyen ve önde iki gözü olan canlılar olması çok zayıf bir ihtimal.


    Bilinçli bir tasarım olmadığı için yazmışsın da buna birazcık takılıverdim.Sence bilinç nedir?Bilincin tarifini kısaca yapman mümkün mü?Bilinçsiz bir tasarımın ürünü olan biz insanlar da bilinçsiz mi?Sanırım benim bilinç anlayışım ile senin bilinç anlayışın arasında birazcık farklılık var.Bu konuda bildikleri paylaşırsan bilgi alışverişi adına faydalı olur sanıyorum




  • Adaptasyon "uyum sağlama" demektir. Tüm canlıların ortak bir atadan tesadüflerle türediklerini savunan evrim teorisi ise, adaptasyon kavramını yoğun biçimde kullanır.

    Evrimciler, canlıların içinde yaşadıkları ortamlara uyum sağlaya sağlaya sonuçta yepyeni canlı türlerine dönüştükleri iddiasındadırlar.


    Ancak bilimsel bir temeli olmamasına rağmen, adaptasyon fikri çoğu kişiyi etkiler. Özellikle de burada anlatacağımız konu açısından. Bu kişiler, kendilerine Dünya'nın yaşam için özel bir gezegen olduğu anlatıldığında, hemen "bu tür bir gezegenin şartlarında böyle bir yaşam çıkmış, başka gezegenlerde ise başka türlü yaşamlar gelişebilir" gibi bir düşünceye kapılırlar. Örneğin Dünya üzerinde bizim gibi insanlar yaşarken, Pluton gibi bir gezegenin üzerinde de, -238°C derecede terleyen, oksijen yerine helyum soluyan ya da su yerine sülfürik asit içen küçük yeşil adamların yaşayabileceğini düşünürler. Hollywood stüdyolarında çevrilen ve bu hayali küçük yeşil adamları resmeden birtakım bilim-kurgu filmleri de, bu kişilerin hayal güçlerini fazlasıyla besler.

    Oysa bu hayal gücünün temelinde cehalet yatmaktadır. Nitekim biyoloji ve biyokimya hakkında bilgisi olan evrimciler bu gibi fantezileri savunmazlar. Çünkü hayatın sadece belirli elementlerle ve belirli şartlar sağlandığı takdirde var olabileceğini gayet iyi bilirler. Küçük yeşil adamlar masalını savunanlar, hemen her zaman için, evrim kavramına körü körüne inanan, ama biyoloji ve biyokimya hakkında pek bir şey bilmeyen ve bu bilgisizliğin verdiği cesaretle uydurma senaryolar üreten kişilerdir.

    Bu nedenle, söz konusu adaptasyon yanılgısını ortadan kaldırmak için belirtelim: Hayat sadece belirli elementlerle ve belirli şartlar sağlandığı takdirde var olabilir. Bilimsel gerçekliği olan yegane hayat modeli "karbon temelli bir hayat"tır ve bilimadamları evrenin hiçbir noktasında başka tür bir fiziksel hayatın olamayacağı sonucuna varmışlardır.

    Karbon, periyodik tablodaki altıncı elementtir. Bu atom Dünya üzerindeki yaşamın temelidir, çünkü bütün temel organik moleküller (aminoasitler, proteinler, nükleik asitler gibi) karbon atomunun diğer bazı atomlarla çeşitli şekillerde birleşmesiyle oluşur. Karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi diğer atomlarla birleşerek vücudumuzdaki milyonlarca farklı tür proteini meydana getirir. Karbonun yerini tutabilecek başka bir element yoktur; çünkü ilerleyen bölümlerde inceleyeceğimiz gibi, başka hiçbir element, karbon gibi sınırsız türde bağ yapma özelliğine sahip değildir.

    Dolayısıyla evrendeki herhangi bir gezegende hayat var olacaksa, bu mutlaka "karbon temelli" bir hayat olmak durumundadır.


    Karbon temelli yaşamın ise değişmez bazı kuralları vardır. Örneğin karbon temelli organik bileşikler (örneğin proteinler) sadece belirli bir ısı aralığında var olabilirler. 120 °C'den yüksek ısılarda parçalanmaya, -20 °C'den düşük ısılarda donmaya başlarlar. Sadece ısı değil, ışık, yerçekimi, atmosfer bileşimi, manyetik güç gibi etkenlerin de karbon bazlı bir yaşama izin verebilmeleri için çok dar ve belirli bazı sınırlar içinde olmaları gerekmektedir. Dünya, işte tam bu dar ve belirli çerçevedeki sınırlara sahiptir. Eğer bu sınırların herhangi biri bozulsa, örneğin Dünya'nın yüzey ısısı 120°C'yi aşsa, artık Dünya üzerinde yaşam olamaz.

    Bu yüzden, ne Dünya'nın ne de bir başka gezegenin üzerinde - 238°C derecede terleyen, oksijen yerine helyum soluyan ya da su yerine sülfürik asit içen küçük yeşil adamların yaşaması mümkün değildir. Hayat, ancak çok özel ve belirli şartların yerine getirildiği bir ortamda var olabilir. Bir başka deyişle, canlılar, ancak kendileri için özel olarak tasarlanmış bir mekanda yaşayabilir.




  • @rackfind,
    Bunu bana sormayacacsın, bilinçli tasarımcılara soracaksın. Çünkü onlar iddia ediyorlar bilinçli tasarım var diye.

    Elbette ki bilinmezler olacaktır, doğa kuralları nereden geliyor? Elektronlar neden protonun etrafında dönerler evrende bunun gibi birçok bilinmez vardır.

    Ama ben hayatın arkasında bilinçli bir tasarım olduğuna inanmıyorum. canlıyı şekillendiren çevre şartlarıdır. Kim bilebilirdi bizim böyle olacağımızı.


    @VatooVatoo

    İnsan beslenmek için stereografik bir görüntüye ihtiyaç duymasa idi gözleri önde olmayacaktı. Görmeye ihtiyacı olmasa idi gözleri de olmayacaktı. Düşmanını daha iyi gözlemek ihtiyacında olmasa idi dik yürümeye de ihtiyacı olmayacaktı.




  • Sponge Bob'da bir plankton karakteri var.
    Bir de Simpsons'lardaki kafalarında cam fanus olan şu salyalı iki uzaylı kardeş...
    Uzaylı deyince aklıma hep onlar geliyor.
  • sayın bilinçli dizayn,
    Siz de armageddonun akrabasısınız herhalde.

    Gönderdiğiniz yazı ilkönce hiçbir somut dayanağı olmadan, amiyane bir şekilde evrimcileri cahillikle suçlama ve hakaretle başlıyor ve sonra devam ediyor. Diyor ki biyologlar sadece karbon bazlı hayat formu olur diyor. Oysa biyologlar diyorki pekiala slikon bazlı yaşam formları da olabilir.

    Sonra diyor ki karbon bazlı yaşam sadece belli sıcaklıklar arasında olabilir ve diyor ki bu dünya özel olarak yaratılmıştır.

    halbuki, bilimadamları evrende hatta bizim galaksimizde kaç gezegende yaşam için böyle uygun şartlar olduğunu hesaplamışlar. Dünya yaşam için tasarlandığı için değil, yaşamın oluşup gelişmesine uygun bir gezegen olduğu için yaşam gelişmiştir ve biz oturup bu lafları edebiliyoruz.




  • quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    sayın bilinçli dizayn,
    Siz de armageddonun akrabasısınız herhalde.

    Gönderdiğiniz yazı ilkönce hiçbir somut dayanağı olmadan, amiyane bir şekilde evrimcileri cahillikle suçlama ve hakaretle başlıyor ve sonra devam ediyor. Diyor ki biyologlar sadece karbon bazlı hayat formu olur diyor. Oysa biyologlar diyorki pekiala slikon bazlı yaşam formları da olabilir.

    Sonra diyor ki karbon bazlı yaşam sadece belli sıcaklıklar arasında olabilir ve diyor ki bu dünya özel olarak yaratılmıştır.

    halbuki, bilimadamları evrende hatta bizim galaksimizde kaç gezegende yaşam için böyle uygun şartlar olduğunu hesaplamışlar. Dünya yaşam için tasarlandığı için değil, yaşamın oluşup gelişmesine uygun bir gezegen olduğu için yaşam gelişmiştir ve biz oturup bu lafları edebiliyoruz.


    armagedonla akrabalığımı da nereden çıkardın?belki düşünüş biçimlerimiz aynı olabilir.bu akraba olduğumuzu göstermez...
    yeryüzündeki hayat karbon temellidir..
    KARBON TEMELLİYAŞAMDA BELLİ SICAKLIKLAR ARASINDA OLUR
    olasılıklara girmeyelim ..olasılık hep evrim aleyhinedir..bunu sende biliyorsun...




  • quote:

    ..olasılık hep evrim aleyhinedir..bunu sende biliyorsun..


    Kim söylüyor bunu, bilim mi harun yahya mı?
  • Şimdi Fred Hoyle adlı evrimci söylüyor der kırır geçirir ortalığı. Adamı bile evrimci yaptılar ya helal olsun.
  • quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    quote:

    ..olasılık hep evrim aleyhinedir..bunu sende biliyorsun..


    Kim söylüyor bunu, bilim mi harun yahya mı?


    BİLİM OLASILIKLARIN EVRİMİN LEHİNE OLDUĞUNU SÖYLÜYORSA AÇIKLAR MISIN?
    AMA UNUTMA 1 ÜZERİ 50 DEN SONRAKİ OLASILIKLAR İMKANSIZDIR...BUNU MATEMATİKÇİLER SÖYLER
  • quote:


    AMA UNUTMA 1 ÜZERİ 50 DEN SONRAKİ OLASILIKLAR İMKANSIZDIR...BUNU MATEMATİKÇİLER SÖYLER


    Borel yasasını da çarpıttınız ya helal olsun deyim. Termodinamik, borel , le chatelier çarpıtmadığınız başka kural kaldı mı acaba.
  • quote:

    Orijinalinden alıntı: evrimci

    quote:


    AMA UNUTMA 1 ÜZERİ 50 DEN SONRAKİ OLASILIKLAR İMKANSIZDIR...BUNU MATEMATİKÇİLER SÖYLER


    Borel yasasını da çarpıttınız ya helal olsun deyim. Termodinamik, borel , le chatelier çarpıtmadığınız başka kural kaldı mı acaba.




    GERÇEKLER ÇARPITMA MI OLUYOR...
    VARSA EVRİMİ DOĞRULAYAN Bİ OLASILIK BİLELİM...
    ÖRNEĞİMN PROTEİNLERİN RASTGELE TESEDÜFEN OLUŞMA OLASILIĞI NEDİR?BU EVRİMİ NE DERECE DOĞRULAR...DAHA DA ÖNEMLİSİ DOĞADA BU DENEME YANILMAYI YAPACAK BİLİNÇ NEREDE?BİLİNÇLİ BİR DEĞİŞİMBİLE OLSA EVRİMSEL ZAMANDA GERÇEKLEŞME OLASILIĞI NEDİR?
    ÖRNEĞİN:10 ÜZERİ 950 DE BİR OLASILIK EVRİMSEL ZAMANDA NASILGERÇEKLEŞMİŞ..SANİYEDE 1 KATRİLYON DENE ME YANILMA YAPABİLEN BİR KATRİLYON BİLGİSAYAR TÜM BU DENEMELERİ 1 KATRİLYON YILDA BİTİRABİLİR Mİ? DÜNYANIN ÖMRÜ 4-5 MİLYAR YIL İKEN..




  • quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    sayın bilinçli dizayn,
    Siz de armageddonun akrabasısınız herhalde.

    Gönderdiğiniz yazı ilkönce hiçbir somut dayanağı olmadan, amiyane bir şekilde evrimcileri cahillikle suçlama ve hakaretle başlıyor ve sonra devam ediyor. Diyor ki biyologlar sadece karbon bazlı hayat formu olur diyor. Oysa biyologlar diyorki pekiala slikon bazlı yaşam formları da olabilir.

    Sonra diyor ki karbon bazlı yaşam sadece belli sıcaklıklar arasında olabilir ve diyor ki bu dünya özel olarak yaratılmıştır.

    halbuki, bilimadamları evrende hatta bizim galaksimizde kaç gezegende yaşam için böyle uygun şartlar olduğunu hesaplamışlar. Dünya yaşam için tasarlandığı için değil, yaşamın oluşup gelişmesine uygun bir gezegen olduğu için yaşam gelişmiştir ve biz oturup bu lafları edebiliyoruz.



    HER EVRİME KARŞI ÇIKANI AKRABAM MI ZANNEDİYORSUN?


    BAKALIM BAKALIM ŞU MEŞHUR KARBONUN OLUŞUMUNA...


    KARBON ELEMENTİNİN OLUŞUMU

    *****Canlılığın temeli olan "karbon" elementi ancak devasa yıldızların merkezinde çok özel ve mucizevi reaksiyonlar sonucunda üretilir.

    Bu mucizevi reaksiyonlar gerçekleşmese, bugün evrende karbon diye bir element, diğer anlamıyla da canlılık diye bir kavram olmayacaktı. "Mucizevi" diyoruz, çünkü bu reaksiyonlar normalde ihtimal dışı olan şartların aynı anda biraraya gelmesi ile gerçekleşir.

    Şimdi bu olayı inceleyelim...

    Karbon atomu dev yıldızların çekirdeklerinde iki aşamalı bir işlem sonucunda meydana gelir. Önce iki helyum atomu birbiriyle birleşir ve böylece ortaya dört protona ve dört nötrona sahip bir "ara element" çıkar. Bu ara elemente "berilyum" denir. Üçüncü bir helyum da berilyuma eklendiğinde, ortaya altı protonlu ve altı nötronlu karbon atomu çıkmış olur.

    Birinci aşamada ortaya çıkan berilyum, berilyumun Dünya'da bulunan normal yapısından farklıdır. Periyodik tabloda yer alan normal berilyum, fazladan bir nötrona sahiptir. Kırmızı devlerin içinde oluşan berilyum ise farklı bir versiyondur. Buna kimya dilinde "izotop" denir. Konuyu inceleyen fizikçileri uzun yıllar boyunca şaşkınlığa düşüren nokta ise, kırmızı devlerin içinde oluşan bu berilyum izotopunun anormal derecede kararsız olmasıdır. O kadar kararsızdır ki, oluştuktan tam 0.000000000000001 (10-15) saniye gibi çok kısa bir süre sonra parçalanmaktadır!

    Peki ama nasıl olur da, oluştuğu anda yok olan bu berilyum izotopu, karbona dönüşür? Berilyum izotopunu karbona çevirecek olan helyum atomu, tesadüfen mi gelip birleşmektedir? Elbette böyle bir şey imkansızdır. Bu, tesadüfen üst üste geldiklerinde 0.000000000000001 saniye içinde birbirini fırlatan iki tuğlanın üzerine bunlar dağılmadan bir üçüncü tuğlanın daha eklenmesi ve bu şekilde ortaya bir inşaat çıkması gibi, hatta bundan çok daha imkansız bir olaydır.

    Paul Davies de bu mucizevi olayı şöyle anlatmaktadır:

    Yeryüzündeki canlılık için son derece hayati önemi olan karbon elementi, evrende yüklü miktarlarda yalnızca "şanslı bir rastlantı" sayesinde bulunmaktadır. Karbon çekirdeği, büyük yıldızların merkezlerinde üç helyum çekirdeğinin arka arkaya oldukça hassas bir süreç içinde birbiriyle karşı karşıya gelmesi sonucunda oluşur. Üç çekirdeğin rastlaşmasının nadir bir durum olması nedeniyle bu reaksiyon verimli bir hızda ancak "rezonans" adı verilen çok iyi belirlenmiş enerji seviyelerinde gerçekleşebilir. Bu seviyelerde reaksiyon kuantum etkileriyle büyük ölçüde hızlanır. "İyi şans eseri" bu rezonanslardan biri, helyum çekirdeğinin büyük yıldızlarda sahip olduğuyla aynı tür enerjiye neredeyse tam denk gelecek biçimde ayarlanmıştır. 14



    İşte, tesadüflerle oluşması imkansız kavramının dahi ötesinde olan böyle bir olayı, Paul Davies materyalizme körü körüne inanması nedeniyle "iyi şans", "şanslı bir rastlantı" gibi anlamsız ve mantıksız ifadelerle tarif etmektedir. Olayın açıkça bir mucize olduğunu kendi de bizzat gördüğü ve bu konuyu hayret verici bir olay şeklinde aktardığı halde Davies, sırf yaratılışı reddetme uğruna "iyi şanslar", "rastlantılar" gibi bilim ve akıl dışı açıklamaları benimsemiştir.

    Kırmızı devlerde kimyasal tabiriyle "çifte rezonans" adı verilen bir mucize gerçekleşir. İki helyumun rezonans yaparak birleştiği anda, ortaya çıkan berilyum, 0.000000000000001 saniye içinde bir üçüncü helyumla ayrı bir rezonans yapıp birleşir ve karbonu oluşturur. Bu, normal şartlarda oluşması son derece imkansız bir olaydır.

    George Greenstein, bu "çifte rezonans"ın neden çok olağanüstü bir mekanizma olduğunu şöyle anlatır:

    Bu hikayede birbirinden çok farklı üç yapı (helyum, berilyum ve karbon) ile birbirinden çok farklı iki rezonans vardır. Bu atom çekirdeklerinin neden bu denli uyum içinde çalıştıklarını anlamak çok zordur... Başka nükleer reaksiyonlar buradaki gibi olağanüstü derecede şanslı bir tesadüfler zinciriyle işlemezler... Bu, bir bisiklet, bir araba ve bir kamyon arasında çok derin ve kompleks rezonanslar keşfetmek gibi bir şeydir. Neden bu denli ilgisiz yapılar birbirleriyle uyum sağlasınlar? Bizim ve evrendeki tüm hayat formlarının varlığı, bu olağanüstü işlem sayesinde mümkün olmuştur. 15

    Görüldüğü gibi, bu olağanüstü yaratılış mucizesi karşısında, bir başka materyalist bilim adamı olan Greenstein da "olağanüstü derecede şanslı bir tesadüfler zinciri" gibi bilimsellikten son derece uzak bir açıklama getirmektedir. Dev yıldızların çekirdeklerinde karbon atomunun oluşmasını, "bir bisiklet, bir araba ve bir kamyon arasında çok derin ve kompleks rezonanslar" olması gibi, kendiliğinden, şans eseri gerçekleşmesi olanaksız bir olaya benzeten Greenstein, taşıdığı materyalist dogma nedeniyle bu durumun açık bir "yaratılış mucizesi" olduğunu ifade edememektedir.

    İlerleyen yıllarda oksijen gibi diğer bazı elementlerin de bu gibi olağanüstü rezonanslarla oluştuğu ortaya çıkmıştır. Bu "olağanüstü işlem"leri ilk kez keşfeden Fred Hoyle ise, "Galaxies, Nuclei and Quasars" (Galaksiler, Çekirdekler ve Kuasarlar) adlı kitabında bunun birer tesadüf olamayacak kadar planlı bir işlem olduğu sonucuna varmış ve koyu bir materyalist olmasına rağmen, keşfettiği çifte rezonansın "ayarlanmış bir iş" olduğunu kabul etmiştir. 16

    Yeryüzüdeki tüm canlı varlıkların temel yapı taşı karbon elementidir. Canlıların bedenlerini oluşturan organik moleküller, yani proteinler, yağlar, karbonhidratlar hep karbon atomlarının farklı bileşiklerinden meydana gelmiştir. İşin ilginç yanı, şu an bu kitabı okurken vücudunuzda bulunan karbon atomları gerçekte milyarlarca yıl önce uzayın derinliklerindeki bir süpernova patlamasından arta kalan ve sonra Dünyamız'a ulaşmış karbon atomlarıdır.

    Bir başka makalesinde ise şöyle yazmıştır:

    Eğer yıldız nükleosentezi (atom çekirdeği birleşimi) yoluyla karbon ya da oksijen üretmek isterseniz, ayarlamanız gereken iki ayrı düzey vardır. Ve yapmanız gereken ayar, tam da şu anda yıldızlarda var olan ayardır... Gerçeklerin akıl süzgecinden geçirilerek yorumlanışı ortaya koymaktadır ki, üstün bir Akıl, fiziğe, kimyaya ve biyolojiye müdahale etmiştir ve doğada varlığından söz etmeye değer bilinçsiz güçler yoktur. Gerçeklerin hesaplanmasıyla ortaya çıkan sayılar o kadar akıl almazdır ki, beni bu sonucu tartışmasız biçimde kabul etmeye götürmektedir. 17

    Hoyle bu mucizevi olaydan öyle etkilenmiştir ki, diğer bilim adamlarının da bu açık gerçeği görmezden gelemeyeceklerini şöyle vurgulamıştır:

    Kanıtları inceleyen herhangi bir bilim adamı kendisini şu sonuca varmaktan alıkoyamaz: Yıldızların içinde meydana getirdikleri sonuçlar göz önüne alındığında nükleer fiziğin kanunları kasıtlı olarak tasarlanmışlardır. 18


    kaynakça:
    14 Paul Davies, "The Unreasonable Effectiveness of Science", Evidence of Purpose, edited by John Marks Templeton, 1994, The Cotinuum Publishing Company, New York, s.49.
    15 George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 43-44.
    16 Paul Davies. The Final Three Minutes, New York: BasicBooks, 1994, s. 49-50 (Hoyle'dan alıntı).
    17 Paul Davies. The Accidental Universe, Cambridge: Cambirdge University Press, 1982, s. 118 (Hoyle'dan alıntı).
    18 Fred Hoyle, Religion and the Scientists, London: SCM, 1959; M. A. Corey, The Natural History of Creation, Maryland: University Press of America, 1995, s. 341.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi armagedon2001 -- 17 Ağustos 2005, 8:35:13 >




  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.