Geçen sene üniversiteye yerleştim. Buradan çokça faydalanıp tanıdığım insanlar oldu. Aşırı boş yapmıyorsanız dh faydalıdır zamanınız boşa gitmiyor korkmayın :) Şimdi meseleye geleceğim. Üniversite sınavına çalışmak üzerinden sadece bir sene geçmiş olmasına rağmen o kadar uzak ki... Sınav bitince çabucak o havadan çıkıyorsunuz zaten. İşin güzelliği de burada aslında. O yüzden tamamen sınavla ilgili şeyler söylemeyeceğim. Bütün mesele inanmak.. sizin hayal ettiğiniz yerlere gelen insanlardan tek farkınız henüz o inancı sağlayamamanızdır.
-Öyle şey olur mu istiyorum işte ama elimden gelmiyor.
Elimden gelmiyor demek yarıda bırakmak demektir. Başarıya ramak kala işi bırakan o kadar çok insan var ki!
İmkanın sınırlarını bilmek için imkansızı demek lazım..
Bu imkansız günde 14 saat ders çalışma değil
1 ayda lys’yi bitirmek de değil..
Bu imkansız sizin düşünce sınırınız..
-Bunu yapamam ki abi -Bu nasıl soru uzaydan mı getirmişler.. -Bu deneme çok zor çözülmez -Zaten bu konuyu yapamıyorum..
Günde 14 saat değil 5 saat çalış ama hakkını ver. Telefonu bırak bir yere. Ders çalışırken telefon kullanmamak gibi net tavırlar çok fayda sağlar veriminize.
İbni Sina sabah 5 ile 10 arası zaman dilimini sadece ilim ile uğraşarak geçirirmiş. Günlük rutin işlerini ve çalışmalarını kalan vakitte yaparmış. Çünkü bu vakitler zihnin en dinamik olduğu zaman dilimi. Gecenin bir yarısı 2 saat çalışıp zor anladığın bir şey bu vakitlerde çok daha kolay anlaşılabilir. Belki sizin çalışmak için uygun saatiniz farklı da olabilir. Önemli olan bu verimli saatleri sektirmemeye çalışmak.
Her şeyin aşırısı zarar olduğu gibi çalışmanın da aşırı olması usandırıcı oluyor.
-Abi yeter 3 saattir konuyu anlayamadım yaa.
Olabilir çık dışarı biraz kafanı dağıt mola vaktin gelmiş beyin bu robot değil ki 24 saat çalışsın
Arada bir soluk alıp hayatınızın tek amacının bu sınav olmadığını düşünün. Sınav sizin yolunuzda sadece bir araç olabilir.Amacınız için gerekli olan bir araç...
Ayrıca...
hayatında dönüm noktası diye belirlediğin üniversite kazanma bütün yaşamını bir anda hayal ülkesi yapmayacak. hatta hayalindeki bölümü üniversiteyi kazansan bile bazen bu yeteri kadar tatmin etmeyecek seni. Suçlu değilsin kendini neden sevinemiyorum diye yorma. Hayatın sana izin verdiği düşünceler içinde meslek seçiyorsun. Etrafında binbir renkli çiçekler açmayacak. Hayat yine güneşin doğup batışı kadar durağanlaşıp içinde fırtınalar kopartacağını düşündüğün kimi olaylar bir bardak su içmek kadar basit kalacak. Mesele hayattan beklentilerimizin karşılanması değil. Mesele bizim içimizden gelmeyen şeyleri başkalarından duyduğumuz için sevmeye başlamamız. Onun bunun fikir ayakçısı haline gelmek. Başkasının hayal bekçiliğine soyunmak. Rampaları düşe kalka çıkacağımız şu hayat yolunda eşekleri sırtımızda taşırken sevgi ve mutluluk pınarlarından sulanamayan sefil insanlar haline gelmek. Başarı meslek güzel üniversite falan bunlar hikaye. en güzeli kimseyi dinlemeden içinden geleni yapmak. çiftçilikse köye koşup tarlalarda yatmak. mutluluk her zaman okuyup daha gözde mesleklerde değildir. Sabah kalkınca horozun ayıltıcı bağırışı o günün huzurunu sağlayabilir. Bizim güzel insanlarımız mutsuz doktorlar ordusu kurmak için çaresizce ve bilinçsizce propaganda yapıyorlar. Hayalperest mühendis kalabalıkları etrafta türeyince üniversite mezunu ne istediğini bilmeyen tuzağa düşürülmüş insanlar kafalarına DANK eden bu meseleyi ancak iş işten geçince kavrıyor. Unutmamak lazım.. Kalan ömrünüzün birçoğu şuanki seçimlerinizin sonucu. Ve burada tek sorumlu siz olun. Hayatınıza kısa süreliğine geleceğinize yönelik karışan o ellere kendinizi teslim etmeyin. Birilerinin üzerine hayatı kurarsanız en ufak bir sarsılmada pişmanlık çekmek işten bile değil. Yaşayacak olan sizsiniz. Acı da sizin mutluluk da sizin elinizden olsun.
eğer, bir gece mutlu olmak istiyorsan içki iç... bir yıl mutlu olmak istiyorsan evlen... bir ömür mutlu olmak istiyorsan toprakla uğraş...
Neden bunları yazdım ? Açıkçası bilmiyorum içimdekileri dökmek istedim