Şimdi Ara

İTÜ FORUMDA SÖYLENDİĞİ GİBİ KÖTÜ MÜ ? (12. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
297
Cevap
6
Favori
20.328
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
6 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1011121314
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Saçma sapan bir konu, kusura bakma birkaç zekası kıt, ortalaması 2 nin üzerine zor çıkan boş beleşlerin sallamasıyla İTÜ kötü oluyorsa peh. Ben 7 senedir Ford+BMC Power tecrübesi olan İTÜ mezunu makina mühendisiyim. Okulumun bana kattığı bilgi, bilgiyi bulma becerileri sayesinde çok kolay piyasada iş bulabiliyorum. İTÜ bulunmaz nimettir. Elit okuldur. ODTÜ neyse İTÜ bu ülke için odur. Lütfen daha fazla saçmalamadan okulunun tadını çıkar, alabileceğin maksimum bilgi beceri ile mezun ol. Şu sözü unutma eşeğe altın semer vursan yine eşektir. İstersen MIT ye yolla yine aynı olacak kişilerin varlığını unutma. İTÜ sü ODTÜ sü farketmez boş sadece öss ile gelmiş hiç bir amacı olmayan insanlar her yeri kötüler. Kendi kötü olduğunun farkında olmadan kötüler. Boşver takma. Türkiyede kaç bin kişinin hayali olan yere girmişsin. Mezun oluncada tahmini TAI gibi bir firmada başlarsın. Eğer boş geçirmezsen. Mühendislik boş durmayı sevmez. Teknik becerini geliştir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • The Killing Road kullanıcısına yanıt

    Hocam arkadaş orada sanırım sabancı hakkında onları söylüyordu. Sıralama konusunda bilkente kimse laf edemez. Ama bilkent hariç diğer özel okulların burssuz kontenjanları çok kötü durumda. Üniversite sınavı çok büyük bir gösterge olmayabilir ancak bu işin de bir sınırı olmalı. Basit üni sınavındaki matematiği bile yapamayan 100 bine bile giremeyen adamların ee deki zor matematiği yapamayacığına siz de katılırsınuz bence. Benim şahsi fikrim tıpkı tıp fakültesinde olduğu gibi mühendislikte de taban sınır olmalı. Bu sınır bence 100k olabilir ama bu durumda bilkent hariç hiçbir özel üni kontenjanlarını dolduramaz.


    250 yıl mevzusunun en önemli olayı ekol bence. Mezun ağı büyük bir artı ama ekol kesinlikle önemli. Bir alanda bu kadar uzun süre eğitim vermiş okullarda o konularda artık bir gelenek, bir standart oluşur. Bu yüzden dünyanın en iyi üniversiteleri arasında 50 hatta 100 yıldan genç okul yok.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • The Killing Road kullanıcısına yanıt
    200 yıllık tarih de hikaye. Askeri mühendis yetiştiriyorsun diye ‘üniversite’ title’ı nasıl alınıyor bilmiyorum. İstanbul Üniversitesi 1453’te kurulmuş aynı mantık. Tamam medrese ile Ortaçağ üniversiteleri birbirinden çok beslenen kurumlar ama Batı’daki 19. Yüzyıldaki üniversite transformasyonunu nereye koyacağız? Bizim gibi köklü kurumları olmayan ülkeler mevcut kurumları köklendirme çabasına girişir meşruiyet ve otorite arayışı sonucunda. Türkiye’deki ilk üniversite 1900’de kuruldu, 1933’te de bütün kadrosunu tasfiye edilerek bir daha kuruldu. Academie Française 17. Yüzyıldan beri orda yerinde eğitimini veriyor. College de France, 16. yüzyıl. Bunlar rönesans ve hümanizmin getirdiği aslında var olan üniversitelere karşıt kurumlar. Sorbonne, Oxford, Cambridge gibi Ortaçağ üniversiteleri de 19. yüzyıldan itibaren modern üniversitelere dönüşüyorlar. Kelimenin kökeni olan ‘universitas’ zaten birlik/lonca anlamına geliyor. Yani hoca-öğrenci ilişkisi bu kapalı loncalarda şekilleniyor. Bildiğiniz tüccar loncaları gibi şeyler bunlar. Ayakkabıcı loncası, derici loncası, yüncü loncası. Siyasi/seküler otoriteden bağımsız (tam bağımsız değil elbette) hareket edebilen kurumlar. Nasıl oluyor da bir takım reformlar kapsamında kurulan bir askeri hendesehane bir üniversite statüsünde kabul ediliyor? Veya kesinlikle bir devmamlılığı olmayan Dar-ül Fünun 1453’e götürülüyor? 19. Yüzyılda defalarca dar-ül fünun açıldı ve kısa sürelerde kapatıldı, belli kesimlerin çatışması sonucu. Bu kadar siyasi otoritenin tahakkümü altında olan bir kurum nasıl 500 yıllık üniversite olabiliyor? Anlatacak bir şey olmadığı zaman üretilen geleneğe (gelenekler ekseriyetle şimdiden geçmişe doğru icat edilir ama geleniğin dayandırıldığı justify edilebilmeli) sarılmak hele de o gelenek sahiden bir gelenek değilse hepten komik duruma düşülüyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi JusteMilieu -- 13 Ocak 2021; 22:59:23 >




  • JusteMilieu kullanıcısına yanıt

    Hocam sanırım en temel noktayı atladınız. İnsanların asıl vurguladığı itünün 250 yıllık üniversite olmasından ziyade 250 yıldır mühendis yetiştirmesi. Bunu da yapıyor mu yapıyor. Ama modern anlamda bir üniversite oluşu 1930'lu yıllar demek daha doğru zaten. Özellikle almanyadan kaçan profların kurduğu bir okul. Bu yüzden 2021 yılında bile bazı bölümlerde alman ekolü ağırlıkta.


    İstanbul üniversitesini bilemeyeceğim ama ona bir şey diyemem.

  • Katalog mu ? O ne saçma sistem ya çana göre verilmesi gerekir. Sabancıda mısın sen ?

  • Hocam bilkentin siralamasi ozellerde en yuksek ancak ben ortam olarak kocun da bilkentin de birbirinden cok farkli olduğunu sanmiyorum kocun parali siralama ucurumuna ragmen (sabanci bence bolum secme olayi yüzünden hicbir sekilde kiyaslanmamali, bir muhendislik mf ilk bininden de kapatabilir orada, tm 300kda da.) Her okulda ben kapagi attim oldum diyen kesim, klasik calisan idealist kesim bir de girdik bir sey yapalim diye cabalayan 3 kesim var bence (cok yuzeysel oldu ama amacim burayi olabildiğince basit tutmak) ve bu 3 kesimin oranlarinin benzer duzeyde görülen universitelerin denk bolumlerinde hep ayni olduğunu düşünüyorum. Kocun muhendislikleri 70-100k dan kapiyor olabilir (okulun yıllığı 110k sonucta, bu ülkede üzerine para alip en iyi ogrencileri toplayacak tek kurum robert koleji zaten), ancak o öğrencilerin profili normal bir 70k ogrencisinden cok farkli, onlar zaten senenin basinda ailesinin 110k basacagini biliyor, 4 yil boyunca universitede kendini yoracak, bir de yks icin kendini niye yorsun ki? Zaten siralara aldanmamak gerektigini derece listelerini soyluyor bize, bilkentte ve kocta ilk 3e giren bol miktarda 0 burslu ogrenci mevcut. Tabi bunlarin arasinda gercekten kafasi basmadigi icin girenler yok değil, ancak onların etkisinin "ben odtu ee ye girdim hayatim kurtuldu yat artik 5 yil" diyen kesimle pek farkli olduğunu sanmiyorum.

    Ama taban sira onerinize kesinlikle katılıyorum. Acilen hem kontenjanlar dusurulmeli, hem de dediginiz gibi taban siralama 100k-150k civarina cekilmeli. Mesela itunun ingilizce ehbsi 30 kisiye, cs i 60 kisiye cekilse, gereksiz universiteler kapansa veya birlesse hem muhendisligin onemi geri artar, herkes muhendis olamayacagi için ogrenci seciciligi ve kalitesi artmaya baslar. Bunun uzerine ortam hem akademik calismalara daha musait hale gelir, hem itunun lokal olarak kıymeti artar, domino etkisi gibi ardindan ytu vs gelmeye baslar, ulkede kendi icimizde rekabet olur sonra globale açılırlar vs vs. Tabi bunlar hayatta olmayacak hayalle. Baraji dusurmezlerse sukredelim 

    Her ne kadar universite ekolunun universitelerin büyüklüğünden dolayi lise ekollerinin yakindan bile gecebilecegini dusunmesem de (bir tarafta senede 200 kisi, oteki tarafta senede 5000 kisi, üzerine oralarda bulunulan zaman dilimi eklenince dogal olarak aidiyet duygusu liseye göre cok daha zayif kalacaktır bana gore) yine de universite bazinda bir cesit ekole sahip olmak onemli bir arti haklisiniz burada. Ancak itu tr de bir ekol olusturmaya en musait universite olmasina ragmen her gecen saniye bunu elinin tersi ile itiyor gibi geliyor bana. Mesela odtudeki veya boundaki ruh dışarıdan bakinca itude var gibi durmuyor. Eger uzerine gidilse bu potansiyel ekol cok onemli bir faktor haline gelebilir, universitenin dunyada taninirligina kadar gidebilir ancak su anda o yonde bir ilerleme sezmiyorum, belki de orada okumadigim icindir.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • İtü iyi bir üniversite. İtü uçak kazandıysan demekki bir çalışma disiplinin var ve başarılı olmuşsun. Bu üniversiteleri kazananlar belli bir çalışma düzeni olduğu için tercih ediliyor. Hiçbiriniz deli gibi mühendislik, türev, integral, dinamik, makina elemanları bilen insanlar olarak gitmiyorsunuz. Ama başarılı oluyorsunuz.


    Laf edenler etsin kardeşim. Sen kendini yetiştir ve başarılı ol. Moralini bozma. Ha pandemi sürecinde, dilin çok iyi olsada ingilizce hazırlık okumanı tavsiye ederim. Mühendilslik derslerini yüz yüze ve üniversite havasında geçirirsen daha iyi olur.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1DC210C7A

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster

    Bu nasıl bir yorum ya. 250 yıllıksa eskide kalmıştır gibi. Siz ne ookuyorsunuz.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kareem Said'

    Aynen kanka türkçe bölüme geç o zaman edirneden öteye gidebilecek misin görürüz o zaman. O dediğin adamın doğum yerine lisansta nerde okuduguna karısının cocuklarının türkçe bilmediğine ve nerde öldüğüne bi bak istersen:) kendisinin düşüncelerini de aşırı buluyorum ki kendisi çok seviyorduysa türkçeyi gelip burda eğitim alır hayatını burda sürdürürdü ailesine de türkçe öğretirdi ama senin gibi ergenlerin hava gazını almış yazık :)



    Alıntıları Göster

    Ya olum sen ingilizce bölüm okudun diye sana direkt yurtdışından teklif yapacaklarını mı sanıyorsun. Yurtdışındaki bir şirket, hatta Türkiye'deki bir şirket bile senin üniversiteyi okuduğun dili bir kıstas olarak görmez. TOEFL ve IELTS Bakar. İTÜ uçak %30 İngilzce eğitim veriyor, mezunlarının %10'undan fazlası Amerika'da. Herhalde kars tarafından geçmişler oraya lol.





  • Dostum itu mezunuyum. Savunma sanayin de bir şirkette direktör olarak görev yapmaktayım. Şuna emin ol aldığın mühendislik formasyonunun ilerde çok yararını göreceksin. Okuduğun okulun kıymetini bil. Mühendislik yaklaşımı olarak 1 numaralı okuldasın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kator -- 13 Ocak 2021; 23:45:22 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sabancı’yı Bilkent ve Koç ile aynı seviyede görmeyenlere gülüp geçiyorum sadece. Hatta daha da ileri gidip Sabancı’yı İTÜ’den bile kötü görerek (ki bunu hep İTÜ öğrencileri yapıyor, sebebi de bana göre tam burslu puanlarının ve burssuz paralarının yetmemesi) YTÜ ayarında falan göstermek

    Bu 3 okulun mezunlarının hepsi aynı yerlerde çalışıyor. Mckinsey gibi okul ayrımı yapan şirketlerin sadece bu üç okuldan ve olarak ODTÜ ve Boğaziçili çalıştırmasından da anlayabiliriz. Ama bizim forumdaki hayatında üniversite görmemiş liseli ergenlere veya bazı okul faşistlerine göre bu milyar dolarlık şirketler bir şey bilmiyor Sabancı Koç ve Bilkent’ten daha kötü...

    3 okulda da hocaların büyük çoğunluğu doktoralarını Amerika ve Avrupa’dan almış.

    3 okul da yurtdışında ODTÜ ve Boğaziçi ile birlikte en çok mezunu bulunan okul. Hatta detaylı bir araştırma yaptım ve silikon vadisindeki büyük şirketlerin (Google, Apple, Facebook, Amazon...) hepsinde de Sabancı mezunu var.

    3 okulun da mezunları çok iyi okullardan doktora ve master kabulü almış.

    3 okulun da hem tam burslu sıralamaları hem de yarım ve burssuz sıralamaları birbirine yakın. Sabancı program bazlı aldığı için birebir karşılaştırmak zor ancak kontenjanları değerlendirdiğinizde benzer sonuç çıkıyor.


    Konunun genelindeki tartışmaya gelirsek bana göre ODTÜ, Boğaziçi, Koç, Sabancı, Bilkent ve İTÜ eşit seviyede eğitim veren okullar. Hepsinin birbirine göre avantaj ve dezavantajları var. Örneğin Sabancı’da Türkiye’de örneği olmayan bir bölüm ve ders seçme özgürlüğü varken Boğaziçi’nde eşsiz bir network ve sosyalleşme imkanı, ODTÜ de ise savunma sanayi avantajı var.
    Bu 6 okulu birbiriyle dövüştürmek ve okul faşistliği yapmak büyük bir zaman kaybı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1DC210C7A

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster

    Sen şunu ayıramamışsın. Taşrada Senin geçemeyeceğin sınavlar yapan hocalardan yüzlerce çıkar. ama mesele sınavı geçirmemekse geçemezsin. Zorluk ve kalite sınavın zorluğu ile anlaşılmaz. Öğrencinin piyasada ne yaptığı ile anlaşılır. @oknylmz sana net olarak ifade etmiş açıklamış hoca kalitelerini ve yetiştirdiklerinin nelere sebep olduğunu. İstersen 1. gir ama kalıpta İtü ye sırf okumadığın için laf edersen gülerler sana


    Ayrıca adam sana kanıtlarla gelmiş. Yanlış anlamada Çankaya İtü nün yavrusu olamaz. Ha açık gönüllülükle söyleyeyim ben 35 yaşını devirmiş bir adam olarak ve sıradan bir üniversiteden mezun olan biri olarak yazıyorum. Ama kalkıpta ileri geri konuşursan, orda bir dur derler adama.


    Yav bu adamlar hiçbir şey yapmasa bile bu girdikleri derece ile çalışma prensipleri ile başarılı insanlar. Zaten onları başarılı yapanda bu disipline hayatları. Akademik yayınlar, ortaya çıkan ürünler ondan dolayı önemli. Yani başka üniversiteleri kötülemek istemem tabi ama senin bu tavrın buna itiyor insanı.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1DC210C7A

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster

    Bir laf vardır Etme cahille muhabbet küstürürsün, silme cam ile ..... kestirirsin diye, başta ciddiye aldım okudum ama içler acısı durumdasın cidden. Ben bunları hangi cesaret ile yazıyorum sana özelden yaz anlatayım. @oknylmz ın sorularına bile cevap verememişsin. Bari kendini küçük düşürme.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: brdkn

    Tartışma kültürünü her yazdığı mesajı yanlışlarla dolu olan birisinden öğrenecek değilim merak etme :)


    Kaldı ki itüye kötü diyebilirsin, istediğin üniversiteye kötü diyebilirsin. Önemli olan bilmediğin konularda sallayıp insanlara yanlış bilgi vermemek. Karşı çıktığım nokta en başından beri bu.

    Kardeşim kimsin bilmiyorum ama başarılar dilerim ve tebrik ederim. Gittiği üniversiteye hakim olan biri ile karşılaşmak güzel. Benimde kardeşim kazandı. Hatta İşletme mühendisliğini kazandı. Aklına koymuş, aslında uzay istiyordu ve bir şekilde oraya geçeceğim orayı da bitireceğim diyor. Bu cevap yazdığın arkadaşı okudum içler acısı bir durum maalesef. Şu forumda şu haddini bilmez adamlar okumuşlarda da var maalesef. Hiç kullanmayı sevmediğim bir üslup ile yazmak zorunda bırakıyorlar insanı.


    Tekrardan başarılar dilerim. Yolun açık olsun.





  • Velev ki öyle olsun. Kurumsal devamlılığın mevcut olmadığı noktada kültürel devamlılık ne kadar mümkündür? Bu soruya benim net bir cevabım yok. Örneğin Boğaziçi’nde belli bir kurumsal devamlılık söz konusu. Ancak konumuz olan itü’de böyle bir durum yok. İtü’nün veya hendesehanenin ne kadar mühendis yetiştirdiği, bunların kimler olup nerelerde görev aldığı, cidden mühendis yetiştirmede bir devamlılığın olup olmadığı araştırılmadan bu konuda ekstra bir şey söyleyemem. Ancak şunu söyleyebilirim: Askeri bir kuruma yönelik bir üretim ile piyasaya yönelik bir üretim arasında en başta eğitim felsefeleri açısından fark olacağını düşünüyorum. (Gerçi Odtü ve İtü savunma sanayinin ana kaynakları haline geldi ama yine de aynı durum söz konusu değil.)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi JusteMilieu -- 14 Ocak 2021; 0:17:4 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: JusteMilieu

    200 yıllık tarih de hikaye. Askeri mühendis yetiştiriyorsun diye ‘üniversite’ title’ı nasıl alınıyor bilmiyorum. İstanbul Üniversitesi 1453’te kurulmuş aynı mantık. Tamam medrese ile Ortaçağ üniversiteleri birbirinden çok beslenen kurumlar ama Batı’daki 19. Yüzyıldaki üniversite transformasyonunu nereye koyacağız? Bizim gibi köklü kurumları olmayan ülkeler mevcut kurumları köklendirme çabasına girişir meşruiyet ve otorite arayışı sonucunda. Türkiye’deki ilk üniversite 1900’de kuruldu, 1933’te de bütün kadrosunu tasfiye edilerek bir daha kuruldu. Academie Française 17. Yüzyıldan beri orda yerinde eğitimini veriyor. College de France, 16. yüzyıl. Bunlar rönesans ve hümanizmin getirdiği aslında var olan üniversitelere karşıt kurumlar. Sorbonne, Oxford, Cambridge gibi Ortaçağ üniversiteleri de 19. yüzyıldan itibaren modern üniversitelere dönüşüyorlar. Kelimenin kökeni olan ‘universitas’ zaten birlik/lonca anlamına geliyor. Yani hoca-öğrenci ilişkisi bu kapalı loncalarda şekilleniyor. Bildiğiniz tüccar loncaları gibi şeyler bunlar. Ayakkabıcı loncası, derici loncası, yüncü loncası. Siyasi/seküler otoriteden bağımsız (tam bağımsız değil elbette) hareket edebilen kurumlar. Nasıl oluyor da bir takım reformlar kapsamında kurulan bir askeri hendesehane bir üniversite statüsünde kabul ediliyor? Veya kesinlikle bir devmamlılığı olmayan Dar-ül Fünun 1453’e götürülüyor? 19. Yüzyılda defalarca dar-ül fünun açıldı ve kısa sürelerde kapatıldı, belli kesimlerin çatışması sonucu. Bu kadar siyasi otoritenin tahakkümü altında olan bir kurum nasıl 500 yıllık üniversite olabiliyor? Anlatacak bir şey olmadığı zaman üretilen geleneğe (gelenekler ekseriyetle şimdiden geçmişe doğru icat edilir ama geleniğin dayandırıldığı justify edilebilmeli) sarılmak hele de o gelenek sahiden bir gelenek değilse hepten komik duruma düşülüyor.

    Çok güzel ifade etmişsiniz ancak. İtü gibi üniversitelerde en önemli nokta başarılı bireylerin bir araya gelmesi. Yani Elbette Bilkent gibi üniversitelerde iyi ancak Ekolü belli bir çıtanın üstünde kalanlar daha rahat tutuyorlar sanki. Paralı birçok üniversitede ise bunun farkında olmayan yüzlerce öğrenci ile başarılı öğrenciler bir arada.


    Ancak köklü kurumları olmayan ülkeler tespitiniz kesinlikle doğru bir tespit. Yine de bu durum itü nün konumunu içerik olarak çok değiştirmez diye düşünüyorum.





  • 
Sayfa: önceki 1011121314
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.