Çok karanlık ve boş. Bağırıyorum, sadece karanlık bana benim sesimle karşılık veriyor. Yine bağırıyorum artık kendi sesimi de bulamıyorum. Ruhum bile gitmiş benden, sadece bedenim kalmış.
Yitik bir umutla yürüyorum karanlığın kalbine doğru. 5–6 adım sonra eski bir fener buluyorum. Açmaya çalışıyorum açılmıyor, tekrar deniyorum açmayı yine açılmıyor, tekrar deniyorum bu sefer açılıyor. Sadece bedenimi aydınlatıyor, karanlığı değil. Bedenimin çürüdüğünü görüyorum, kendi kendini yiyip bitiriyor bedenim. Bir kurtuluş yolu bulmak için koşuyorum artık, delicesine koşuyorum. Bir şeye çarpıyorum ve yere düşüyorum. Gözlerimi açamıyorum. Zihnimde bir şeyler belirmeye başlıyor. Birkaç sene önceki hayatım bu. "O"nu görüyorum. Yine gözlerim yaşarıyor. "O"nun duymasını istiyormuşum gibi haykırıyorum. Sesim kesiliyor. Yaptıklarımızı görüyorum, yaptıklarını da...
Bu karanlığa düşme sebebim aklıma geliyor. Aklıma geliyor ve son bir defa gözlerimden yaşların süzülmesine izin veriyorum. Bırakıyorum kendimi. Bedenim çürümesi bitiyor ve yerdeki toz birikintilerinin arasında yerimi alıyorum...