nerde kaldı eğitim eşitliği yorumsuz olarak alıntılıyorum...
Gürüz'den imam hatip çıkışı YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Milli Eğitim Bakanı Çelik'in ÖSS'de meslek liselilerin haklarının gasbedildiği sözleriyle imam hatiplerin önünü açma amacını taşıdığını söyledi.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, meslek lisesi mezunlarına ÖSS'ye girişte uygulanan katsayı farklılaştırmasının kaldırılmasına yönelik tartışmaları, ''Arkasında yatan olay, imam hatip liselerinin önünü açmaktır, herkes bunu böyle bile'' şeklinde değerlendirdi.
YÖK Genel Kurulu Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün başkanlığında toplandı.
Prof. Dr. Kemal Gürüz, YÖK Genel Kurulu öncesinde bir gazetecinin,Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in bir gazetede ''meslek liselilere hak gaspında bulunulduğuna'' ilişkin ifadelerinin yer aldığını hatırlatarak, 2004 ÖSS'de düzenlenme yapılıp yapılmayacağını sorması üzerine, ''gaspın suç olduğunu ve mahkemede çözülebileceğini'' söyledi.
Prof. Dr. Gürüz, bu yönde kendilerine yüzlerce dava açıldığını ve hepsini kazandıklarını ifade ederek, ''Demek ki ortada gasp diye bir şey yok'' dedi.
Türkiye'de artık bazı şeylerin çok açık biçimde konuşulması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Gürüz, şunları kaydetti:
''Türkiye Cumhuriyeti'nin en temel vasfı laikliktir. Laiklik, din ile devlet işlerinin ayrılması demektir. Bunun operasyonel anlamı Türkiye'de laik eğitimdir.
Türkiye'de iki kulvarda eğitim sistemi olamaz. Hepsi, laik TürkDevleti ve milletine, batıya dönük sistemler olacaktır. İkincisi de şerri hukukun yani kutsal vahiyle gelmiş olan hukukun yerini insan aklının süzgecinden geçmiş olan pozitif hukukun almış olmasıdır. Bu kelimeler arkasında nelerin yattığını çok iyi biliyoruz.
Bunlar giderek daha çok anlaşılacak. Türk üniversiteleri Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve yüksek yargı organlarının pozitif hukuka göre vermiş oldukları kararları, sonuna kadar uygulamada kararlıdırlar. Olay burada düğümlenmektedir. Herkes bunu iyi görmelidir ve görüyor. Biraz zor olsa da herkes anlayacaktır.''
''BİZ MİLLETİN DİNİNE KARŞI DEĞİLİZ''
''Gasp varsa mahkemeye buyursunlar'' görüşünü yineleyen Prof. Dr. Gürüz, ''Türk eğitim sistemini çoktan seçmeli bir yapıya hapsetmenin hiçbir manası olmadığını'' belirtti ve ''Bunların hepsinin arkasındakilerini biliyoruz'' diye konuştu.
Prof. Dr. Gürüz, ''Milli Eğitim Bakanlığı düşünün ki öğretmenlerinverdiği notu hiç nazara almayacak, bunlar hiç konuşulmayacak. Gelip bunları söyleyeceğine gasp masp diyecek böyle şey olmaz'' dedi.
Prof. Dr. Gürüz, amaçlarının öğretmenlerin, ilköğretimden ortaöğretimin sonuna kadar verdiği notu öne çıkarmak olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Gürüz, mesleki eğitimin 6 kat fazla maliyeti olduğuna dikkati çekerek, amacın üniversite önündeki yığılmaları azaltmak ve gençlere hemen para kazanabilecekleri becerileri kazandırmak olduğunu anlattı.
''Meslek liseleri mezunlarının arkasında yatan olay imam hatip liselerinin önünü açmaktır. Herkes bunu böyle bile'' diyen Prof. Dr. Gürüz, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biliyorsunuz beyanlar var, doğruysa esef vericidir. Filan lisedebu tür okul, şu okular yok diye milli bilinç yoktur deniliyor, bunlar İETT oldu deniliyor. İmam hatipten çıkanlar ilahiyat fakültesine gidebilecekler, ama serbesttir diğerlerine de başvurabilirler. Aldıkları ortaöğretim puanı neyse onu alacaklar.''
Prof. Dr. Gürüz, ağırlıklı ortaöğretim puanının ÖSS'deki etkisininartırılması gerektiğini de dile getirerek, Amerika'daki benzer uygulamalardan örnekler verdi.
Prof. Dr. Gürüz, şöyle konuştu:
''Ama bu meslek lisesinin arkasında yatan herkes bilmelidir ki imam hatiplerin önünü açmaktır. Biz milletimizin dinine falan karşı insanlar değiliz.
Bugün açtığımız önlisans programında tüm diyanet mensupları eğitimgörüyor. Bir ülkenin anayasal kurulu ülkesinin dinine karşı olamaz, ama bizim karşı olduğumuz; din ağırlıklı eğitim yoluyla toplumun, milletin şeklinin değiştirilmesi, milletin yeniden tanımlanmasıdır. Herkes bunu bilsin.''
''BEN BÜROKRAT FALAN DEĞİLİM''
Prof. Dr. Gürüz, hükümetin Meclis'te 365 milletvekili olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle noktaladı:
''Hiç lamı cimi yok. Buyursunlar ne yapacaklarsa yapsınlar demokrasi bu. Ama sonuçlarına hep beraber katlanırız. Memleketin sanayisi de katlanır, ticareti de katlanır, toplumu da katlanır. Bakınne hale geldi Türkiye. Türkiye'de bundan 20 sene önce böyle şeyler olacak denildiği zaman 'hadi canım' diyeceğiniz olaylar sık sık oluyor. 'Meslek lisesi hakkı gasp ediliyor' denilmesinin arkasında yatan budur.
Gasp varsa gasp var diyen mahkemeye gitmek zorundadır. Gidilmiştirtüm davalar kazanılmıştır. Buyursunlar bir daha gitsinler. Burası hukuk devletidir. Öyle konuşup tedirgin etmek... Bir şey daha söyleyeceğim ben bürokrat falan değilim, ben anayasal bir kurumun başkanıyım ve öğretim üyesiyim. Bunun da altını çizerek belirtmek istiyorum.''
(aa)
bu haber hurriyetten alıntılanmıştır...
gerekli cevabıu muhatabından aldı zaten...
İstanbul - Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "Öyle anlaşılıyor ki Sayın Gürüz, bizim nezaketimizi ve sahip olduğumuz terbiyeyi zaaf olarak telakki etmiş olmalı ki, bu konuda sınır tanımıyor" dedi.
Çelik, İzmir'e gidişinden önce Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında, YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün, meslek lisesi mezunlarına ÖSS'ye girişte uygulanan katsayı farklılaştırmasının kaldırılmasına yönelik tartışmaları, "Arkasında yatan olay, imam hatip liselerinin önünü açmaktır, herkes bunu böyle bile" şeklinde değerlendirmesine yanıt verdi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gürüz'ün, gerek AKP, gerek Hükümet ve gerekse Meclis'e yönelik "nezaket sınırlarını aşan" siyasi, hatta baştan başa ideolojik denebilecek açıklamalar yaptığını kaydeden Çelik, şöyle konuştu:
"Siyasi nezaketimizden dolayı, sahip olduğumuz devlet adamlığı terbiyesinden dolayı çoğu zaman Sayın Gürüz'e cevap bile vermedik. Ancak görüyoruz ki Sayın Gürüz, açıklamalarıyla toplumumuzu germeye devam etmektedir.
Bir anayasal kuruluşun başında olan kişinin öncelikli olarak bilmesi gereken şey, yetkisinin ve sorumluluğunun nerede başlayıp, nerede bittiği meselesidir. Ancak öyle anlaşılıyor ki, Sayın Gürüz, bizim nezaketimizi ve sahip olduğumuz terbiyeyi zaaf olarak telakki etmiş olmalı ki, bu konuda sınır tanımıyor."
Çelik, "Eğer Sayın Gürüz'ün bunu yapmaktaki amacı, gürültü çıkararak, yakında TBMM'ye göndereceğimiz YÖK Yasası'nı engelleme çabası içerisindeyse, şunu kesinlikle bilmelidir ki, yapılması gereken neyse Hükümetimiz bu konuda kararlıdır. Sayın Gürüz eğer bu gürültüyle bunu engellemeye çalışıyorsa, bilmelidir ki gürültüye pabuç bırakma niyetimiz kesinlikle yoktur" diye konuştu.
Kendilerinin, "Gürüz'ün açıklamalarında olduğu gibi, şu tür lisenin veya meslek lisesinin önünü açmak, bir diğerininkini kapatmak gibi bir niyetlerinin asla olmadığını" ifade eden Çelik, "Özellikle bazı üniversitelerimizde ve Sayın Gürüz'ün cesaretlendirmesiyle anti-demokratik uygulamalar her geçen gün biraz daha artmaktadır" dedi.
Ne partisinin, ne Hükümetin, ne de Bakanlığının laik eğitimle, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli vasıflarından biri olan laiklikle kesinlikle bir problemi olmadığını kaydeden Çelik, "Laiklik, cumhuriyetimizin vazgeçilmez özelliklerinden bir tanesidir. Ama unutmayalım ki, Anayasamızda cumhuriyetimizin vasıfları ifade edilirken olmazsa olmazlardan biri de demokratik olmasıdır. Laik eğitimin, Sayın Gürüz'ün doğrultusunda, tıpatıp onun gibi düşünen, tıpatıp onun gibi hisseden, hayatını tanzim eden insanlar yetiştirmek gibi bir amacı yoktur" diye konuştu.
Laikliğin, bir insanın dinini istediği gibi öğrenmesinin önünde engel olmadığını ifade eden Çelik, şu görüşleri dile getirdi:
"Laiklik, dinsizin dinsizliği doğrultusunda hür bir şekilde bu ülkede yaşamasını temin ettiği gibi, inanan dindar insanların da kendi dinlerini öğrenmelerini ve dinlerinin pratiğini hür bir şekilde yapmalarını temin eden bir prensiptir. Laikliği kavga sebebi şeklinde toplumun önüne sürmenin hiç kimseye faydası yoktur."
Çelik, hem laiklik prensibine, hem de demokrasiye sahip olduklarını belirterek, "Ve demokrasi kesinlikle tornadan çıkmış tek tip insan yapısını kabul edemez. Türk milli eğitiminin de böyle bir amacı olamaz" dedi.
Meslek liselerinin aleyhine düzenlemeden sonra da üniversitelerin önündeki yığılmanın önlenemediğini kaydeden Çelik, "Ülkeyi bu hale getiren biz değiliz. Sayın Gürüz'ün sözcülüğünü yaptığı ve milletin oylarıyla tasfiye edilmiş olan zihniyet tarafından ülke bu hale getirildi. Biz darmadağın hale getirilen, adeta kaotik ortama itilen ülkeyi toparlamaya çalışıyoruz" diye konuştu. AA
bir kaç gün önce bir haber okumuştum. sanırım milliyetde idi. bilimadamları İngiltere ve fransada ilköğretime giden öğrenciler üzerinde bir çalışma yapmışlar. amaç iki ülkenin eğitim sisteminin sonuçlarını kıyaslamak. ilköğretim öğrencilerine çok basit sorular sormuşlar. (ülkenizin en çok nesini beğeniyorsunuz gibi) ingiliz ve fransız öğrenciler arasında ilginç bir fark ortaya çıkmış ingiliz öğrencilerin geneli bu sorulara daha üretken ve kendi fikrini yansıtan cevaplar verirken fransız öğrenciler daha sloganik ve çevreden duydukları cevapları vermişler. bir sürü rakamlar vermişlerdi şimdi unuttum da. sonuç olarak ingiliz eğitim sisteminin insanları daha özgür düşünceye sevkettiği ve bunun ise daha üretken bir toplum oluşmasına büyük katkı yaptığı belirtilmiş.
ne yazıkki biz de kemal gürüz gibi kafalar tek doğrunun kendileri olduğuna inanıp tek tip insan yetiştirince çağ atlayacağımıza inanıyorlar. bu konuda fransayı örnek alıyorlar.
Allah akıl fikir versin
bu işin imamı hati bi yok öyle bi sistem varki sadece inekler okuyabiliyor.onlarda istemedikleri alanlarda.bu ülkede kimse işini severek yapmıyor çünkü eğitim de kişi ye göre yeteneğe göre yönlendirme yok.8 yıl olsa ne olur olmasa ne olur.salak kemel gürüz diyoki :onlar sırf imam hatipler için meslek liselerini koruyo......o zaman sende sırf imam hatip olmasın diye koskoca ülkenin eğitim sistemini baltaladığını itiraf ediyosun yani.komik olan o adamın hala orda olması.adamı ne sağcısı seviyo.ne solcusu o i..ne hala yök başkanı
adam resmen meydan okuyor. alın alabilirseniz diyor. bu çok ilginç. acaba sırtını ne kadar DERİN bir GÜCe dayamışki böyle pervasızca konuşabiliyor ???
<blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by driver</i> <br />bu işin imamı hati bi yok öyle bi sistem varki sadece inekler okuyabiliyor.onlarda istemedikleri alanlarda.bu ülkede kimse işini severek yapmıyor çünkü eğitim de kişi ye göre yeteneğe göre yönlendirme yok.8 yıl olsa ne olur olmasa ne olur.salak kemel gürüz diyoki :onlar sırf imam hatipler için meslek liselerini koruyo......o zaman sende sırf imam hatip olmasın diye koskoca ülkenin eğitim sistemini baltaladığını itiraf ediyosun yani.komik olan o adamın hala orda olması.adamı ne sağcısı seviyo.ne solcusu o i..ne hala yök başkanı <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'> +1
bu şerefs.iz yök başkanı yüzünden egitim kalitesi bu hale geldi ya.o dallamada çıkmış hala egitimden bahsediyor ne yaptıysa şimdiye kadar.yök denen kurum ne işe yarıyorsa.gürüz denen şerefs.iz sen git profösörlere nasıl para ve kaynak sağladıgını açıkla bırak herşeyi...!
uçursunlar alayını walla üniversite mi yönetiyorlar imparatorlukmu belli diğil.ne guzel işte 1 kere olacak bundan sonra rektör sonra gidecek bunlar tapuladılar orayı at koşturuyolar..koltuk gidecek diye kuyruk titremeye başladı yaa çıngar çıkartırlar laiklikten atatürkten dem vururlar hemen hiiiç toz kondurmazlar kendilerine..uçursunlar alayını emekli etsinler..
YÖK'ün gitmesine eyvallahta yerine ne konulacak ve yetkisi ne olacak? siyasilerin elinde oyuncak olcak bi kurum oluşturmazlarsa amenna..
yerine ne konulacaksa bundan daha iyi olacagina eminim
yeter artik bari universiteler serbest olsun
cık cık...yazık şu yorumları yapanlara ama baldassare'in bir cümlesini düşünemeyenlere "yerine ne koyulacak yetkisi ne olacak"
herkes sorun var,çok kötü vb. söyler,sayar durur ama çözüm söylemez...öyle konuşur durur
şuandaki baskıcı rejimden daha iyi olcak. zaten şuanda bu yökün değişmesini istemeyenlerde sırf maksat laiklik olsun dincilere zorluk çıksın derdi. yoksa onlarında kemal gürüz ü pek sevdiği yok. KAHROLSUN YÖK diye slogan atanlar şimdi akp iktidarı YÖK ü silecek diye YÖK ü savunuyorlar. neymiş akp yök ü yıkarak atatürkçü nesillerin yetişmesini englleyecek. başörtüsü olayı ortadan kalkacak . cart curt. her zaman duymaya alıştığımız laflar. bunları savunan bu *****lermi? kemal gürüzler mi savunuyor atatürkçülüğü ?
yerine üniversiteler birliği kuruluyor. 2 kez rektör olan bir daha rektör olamıyor. yani krallıklar bitiyor. feryat figan edenlerdfe bilmede o krallıklarını kaybedenlere yardım ediyor.
türkiye bu kafada insanlar bürokrasi koltuklarını işgal ettiği müddetçe mizah dergilerine malzeme olmaya devam edecektir.
bu yök tasarısı Erkan Mumcu bakan iken hazırlanmaya başlamıştı. bakan tüm rektörlere çağrı yaparak bu YÖK yasa tasarısının hazırlanmasında yardımcı olmalarını ve görüşlerini göndermelerini istemişti. Kamal GÜRÜZ ise bizden bu hükümete hiç kimse görüş gönderemez diye meydan okumuş ve fikrini bakana söyleyen iki rektörü bir toplantıda fırçalamıştı. şimdi ise bize sormadan bizim hakkımızda yasa hazırlıyorlar diye ağlıyor. sırf bu bile kralımızın ne kadar kötü niyetli olduğunu gösteririr. Allah tan hükümet sağduyulu da, siz görüş bildirmek istiyorsanız biz seve seve dinleriz deyip yasa tasarısını yeni yasama yılına erteledi.
sağcısı solcusu YÖK e hayır diyor ama çok küçük bir örümcek zihniyeti buna karşı çıkıyor. anlamak zor.
peki şimdiki düzenin yerine laikliği savunan ve sözgelimi başörtüsünü üniversitelerde istemeyen kesime baskı kuracak bir düzen getirilirse ne dersin.Sol görüşlü hocaları üniversitelerden kovacak zihniyetler gelirse ne dersin. bunu engelliyecek ve herkesi memnun edecek bi sistem kurulabilir mi?
YÖK gitsin, gerisi kolay....
YÖK meselesi, hükümetin elinde olan bir tasarı yüzünden yine gündemde... Bu yazıya başladığımız tarih itibariyle genel manzara aşağı yukarı şöyle: Hükümetin niyetinin, Milli Eğitim Bakanı'nın "Üniversiteler Arası Kurul"un toplantısına katılmasını sağlayarak hiç değilse YÖK cenahında bir "yarık" açmak yolunda olduğu gözleniyor. Bu toplantı sonrası hakkında çok laf edilen "diyalog" kavramı bu harekatın merkez kavramı... Acaba, YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve yakın çalışma arkadaşları ile "Rektörler" arasında bir "görüş" farkı yaratılabilir mi? Acaba bugüne kadar "kadro" talebi başta olmak üzere YÖK "nomenklaturası"na sıkı sıkıya bağlı olan rektörlerden bazıları hiç değilse "orta yol"a çekilebilir mi? Halihazır YÖK kanununa ilişkin olarak yapılan "virgülüne bile dokundurmam" şeklindeki açıklamalar hiç değilse bazı rektörler açısından "Hadi bari virgülüne dokunalım!" toleransına çekilebilir mi?
Hükümet hakkında, daha doğrusu hükümetin elinde bulunduğu söylenen "tasarı" hakkında şu tespiti ve hemen ardından şu itirazı yapmak da hakkımız: Hükümetlerin elinde hiç kimseye "koklatılmayan" tasarı mı olurmuş?! Bu ne "hasislik" böyle... Hani "şeffaf" olmaya ant içmiştik? Demokratik bir cumhuriyette hükümetin bir sır gibi sakladığı "tasarı" mı olurmuş? Yani her zamanki talebimizi bir kez daha tekrarlayalım: Açık olmak, gizli saklı işlerle meşgul olmamak gerekiyor, çünkü her şey nasıl olsa bir gün ortaya dökülüyor...
"Tasarı" aleyhine sesini yükselten çevrelerde öne çıkan en ciddi eleştiriyse şu: YÖK'ün keyfiliğinden, YÖK'ün merkeziyetçiliğinden kurtulalım derken, üniversiteler bu kez de hükümetin "hizmetçisi" olacak..."Özerk üniversite" bu muhalefetin altını çizdiği en önemli kavram. Yalan değil; hükümetin "Tartışalım" diye bugüne kadar kendi içinde tartıştığı "tasarı"da yeni YÖK'ü oluşturacak üyelerin tespitinde hükümet bayağı kayırılıyor. Ama bu haklı eleştiri de şu gerçeği atlamıyor mu: Bugünkü YÖK yönetiminden daha kötüsü mümkün mü?
Kemal Gürüz'e gelecek olursak, o her zamanki gibi "eğilmeyen, bükülmeyen" konumda... Hâlâ "Üniversitelerin köktendincilik ve etnik bölücülüğün platformu haline getirlmesine izin vermedik, vermeyeceğiz" diyor. Sanırsınız ki ülkenin YÖK başı değil de, ülkenin "köktendincilik ve etnik bölücülükle mücadele platformu" başkanı. ("Ermeni soykırımı" tasarısının Amerikan Kongresi'nde takılması sonrasında, imzaya açmak için bir kenarda hazır tuttuğu bildiriyi ne yapmıştır acaba!)
Peki hal böyleyken YÖK'ün geleceğine ilişkin temennimiz ne olmalıdır? Kökten çözümü için Anayasa değişikliği gereken bu kurumun zihnimizi ve gündemimizi haddinden fazla işgal ettiğini bir gerçek. 12 Eylül'ün ülkeye bir armağanı olan bu kurumun yüzyıl değiştirmemize rağmen hâlâ gündemde olmasını bu ülkenin bir vatandaşı olarak ben de kabul edemiyorum. Bu kurum illâki bir benzetme yapmak gerekirse "Eski Rejim"in Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi'nin bir kopyası. Bırakın diğer defolarını bir kenara, her yıl "YÖK'e hayır!" gösterilerine katılan gençlerin bugüne kadar polisten yedikleri dayağın miktarı bile bu kurumun ömrünü artık çoktan tamamladığının apaçık bir delili değil mi? Demek bir kurum bir ülkenin asabını bu kadar bozabilirmiş... Dolayısıyla artık arada bir kendisini gösteren kurucu eski başkanı ve konuştukça açılan yeni başkanıyla şu kadar yıldır toplum olarak enerjimizin önemli bir bölümünü sömüren bu kurumun ömrünü çoktan tamamlamış olması gerekirdi. Yavaş ya da hızlı tarihte hangi devrim ya da evrim "Eski Rejim"in yükünü bu kadar çekmiştir. Dolayısıyla, "Önümüzdeki taslakla üniversiteler hükümetin etki alanına girecek" şeklindeki itirazların sırası değil... Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bu ülkede "hükümetler"le başedebilmek ve kendilerine gereken dersi vermek, YÖK gibi derin sistemin "organik" kurumlarıyla başedebilmekten kat be kat kolaydır. Yani artık ne olacaksa olsun, iyi ya da kötü (böyle olacağı şimdiden belli!) her neyse de bu mevzu kapansın artık...
YÖK "nomenklaturası"nın üzerinde ısrarla durduğu temel konu, bildiğiniz gibi, "başörtüsü" meselesidir. E yani bu konu da artık kapansın... Türkiye artık dünyada (bilerek yazıyorum: "Dünyada"), üniversite öğrencilerinin kılık ve kıyafetiyle uğraşıldığı tek ülke olmaktan çıksın artık. İnsaf, şu kadar yıllık "ayıp" yetmiyor mu? Türkiye'yi bu "ayıp"ı işlemek açısından dünyada tek ülke yapmaya hiç kimsenin hakkı yok... Bir zamanlar Etyen Mahcupyan'ın çok güzel söylediği gibi, artık Türkiye'de de üniversite "başını açsın"!
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Hükümetin bu "dosya"sının da üzerinde yeteri kadar çalışılmamış bir dosya olduğu gözleniyor. Zaten bir ülke eğitim/öğretim sorununa ilişkin şu üç temel soru üzerine düşünmedikten sonra hepsi boş: 1- Okul'un misyonu ne? 2- Okul sosyal eşitsizliği gideriyor mu, yoksa yeniden mi üretiyor? 3- Yarın'ın okullarında ne öğretilecek? Ama her mihnet kabulüm, yeter ki YÖK'ün şu otoriter, şu ceberrut otoritesi bir an önce kırılsın... Tasalanmayın, hükümetlere haddini bildirmek çok daha kolay....
Kürşad Bumin
Saddam'ın faşist yönetimi gitsinde kim gelirse gelsin...:) Birden aklıma geldi.