Yansan küle dönüşene kadar hiç kimse bilmesin yandığını
BEHRAM ROZİMUHAMMED
şimdi bir yağmur yağsa ne güzel serinleriz.
Hep biz yağdıracak değiliz ya, biraz da sen davran kaleme bakalım
BIR GUN
Apansiz uyanirsan gecenin bir yerinde Gozlerin uzun uzun karanliga dalarsa Bir sicaklik duyarsan usuyen ellerinde Ve saatler gecikmis zamanlari calarsa Bil ki seni dusunuyorum
Bir vapur yanasirsa rihtimina bin, acil Ortun karanliklari masmavi denizlerde Ve dinle kalbimi bak nasil carpiyor nasil O butun ozlemlerin koyulastigi yerde Bil ki seni bekliyorum
Bir sabah gun dogarken ac perdelerini, bak Sevincle balkonuna konuyorsa martilar Kendini tadilmamis derin bir hazza birak Dokulsun dudagindan en umutlu sarkilar Bil ki seni istiyorum
Gecelerden bir gece uyanirsan apansiz Uzaklarda elemli, garip bir kus oterse Bir ceylan agliyorsa daglarda yapayalniz Ve bir gun kabrimde bir kara gul biterse Bil ki SENI SEVIYORUM
UMIT YASAR
COK SEVMEK
Bizi kandiran o sarkilar, o mavi gece O sicakligi beyaz ellerin, o ilk bakis Sebepsizligin sebep oldugu sefak vakti O cok sevmek gecelerde o caresiz aldanis.
Uzayan saclar, alyinda avuclarimizin Iste o, insanin bir yerde, aska boyun egmesi Kirilmak, bolunmek, o hep butunlenmek O cok sevmek, tenin bir baska tene degmesi.
Yanmak mi o eski caglarda yanmak Kul olup savrulmak ruzgara karsi Ilk kesilmisligi magrur ellerimizin O cok sevmek, kanimizin o ilk akisi.
iste pinarlar, testiler, irmaklar, cesmeler Kanli avuclarla icmek aski kanmadan O kiyilarimizdaki denizin ilk coskunlugu O cok sevmek buyutmek onu hep, orada o zaman
Kazimak ulu agac govdelerine adimizi Yazmak her seyi bir bir kumlarin ustune O her iskenceye mahkum olmuslugumuz O cok sevmek, daha cok sevmek gunden gune.
Oyle delicesine, oyle korkunc, oyle cilgin O cok sevmek o yanardag, o ates, o yangin...
Aşk, canın ipeğidir; Umut, hüznün bebeği... İnsan insan emeğidir; Ölüm, yaşam gereği...
BÜLENT ÖZCAN
Keloğlan
gel zaman git zaman masal da döndü devran pireler berber, develer tellel iken yürüdü bugüne geldi kervan şimdi günümüzde ne şah kaldı ne de padışah herkes yerli yerinde durdu yandı bitti kül oldu bir sen varsın masal masal bir de sultan
kitaplarda okudum adını daha sonra yaşını boyunu arkasından menekşenin morunu öylece bıraktılar halbu ki biz yaşlandık sen hala on beşinde bir delikanlı yüz yıllardır padışahın gül kızına sevdalı
gün bugündür söylenecek sözümüz var keloğlan hele bir yol beni dinle kulak ver sesime aç bekleyen ana senin tussuz kaynayan çorba da benim değil
yiğitlek padışahın kızını almak değil yiğitlik beleş yaşamk da değil asıl yiğitlik çorbaya tuz getirmek emek vererek kazanmak ötesi çapulculuk
hey keloğlan keleşğolan tüm yaşamamı beleş oğlan "anam bana tuz al dedi" türküsünü söylerken aklın başındaydı sen niye kız getirdin? evde un yok urba yok tarhanadan başka çorba yok ana emeginden başka emek de yok a benim çulsuz oğlum seninkisi aç tavuk misali darı anbarı
senin kazancın oğlum yoksul bir ananın emeğinden ibaret padışah kızının süsüne yetmez sana sözüm bu bu sevda ebedi gitmez yani bu sevda bu masalın dışına çıkmaz
tuz istedi yoksul anan kız değil... sorumluluk güzel şeydir bilesin kız getirme ne olur ana sözü kutsaldır bilesin...
hani senin sırdaşların hani benin kardaşların hani nerde yedi cüce yoldaşların erkekliğe sığmaz bu saldın dostlarını dağa taşa haydı şimdi tek başına yaşa
a keloğlan keleşoğlan hayatı beleş oğlan şimdi ekmek aslanın ağzında o aslan ki kaf dağı'nın ardında o ekmeği almaya bilek gerek o bileğin arkasında duracak yürek gerek çağ değişti, devran döndü yaşam yüz vermiyor beleşe erkeksen gel şimdi yaşa
Orhan Bahçıvan
abi süper ya çok zevkli olacak aman kafamıza düşmesin
Adımın bir şiirin içinde geçmesi bayağı havalı oluyormuş
BEN SENİ ASLA
Sen hayatımın en vazgeçilmez aşkı Sen uğrunda en çıldırdığım esmer Sen yolunda savaşlar verdiğim sevdam Sen uğrunda ölümlere gidip geldiğim Sen beklediğim Sen özlediğim Sen gizlediğim...
Güneş doğmayı unutabilir Sabah olmayı Yağmur yapmayı Ama ben seni asla...
Çiçekler açmayı unutabilir Kuşlar uçmayı Baharlar gelmeyi Ama ben seni asla...
Ne zaman bir şiir okunsa aklımdasın Ne zaman bir telefon çalsa karşımdasın Sen tanrımın en güzel armağanı Sen hayatımın en gerçek yalanı Sen bütün huylarımı ezbere bilen Sen gözyaşlarımı en iyi silen Sen dünyanın en güzel kadını
Sen yemeğimin tuzu Yüreğimin buzu Anasının en güzel kızı Sen kalbimde en tatlı sızı Sen bütün varlığımın en sevimli hırsızı Sen sevdikçe sevilesi Övdükçe övülesi Öptükçe öpülesi aşkım...
Sen beni yokluğuyla delirten varlığıyla yolumu yolundan çeviren Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren kadın Bundan böyle senden sorulsun günahlarım Sende bütün sorularım Sende bütün cevaplarım Adam olmuşsam senden Katil olursam senden Ben çoktan vazgeçtim kendimden Ama senden Asla kadınım ASLA! ...
AHMET SELÇUK İLKAN
YARADANA MEKTUPLAR
Yıldızların, çivilediğin yerdeler, Bulutların, eksik olmasınlar, Hep ayni minval üzere, senden gelip sana giderler.
Güneşin böler günlerimizi Bir portakal gibi ortasından ikiye Yarısını kulların yer, yarısını geceler.
Denizlerin senin elinle doldurduğun kasede çalkalanmaktadırlar Ne bir damla artmış, ne bir damla eksilmişlerdir.
Dağların bizim ayağımıza çok bol geldi; Onları bir defa bile giyen olmadı. Daha dün elinden çıkmış gibi hepsi yepyeni Şimdilik eskiyen bir şey varsa ömrümüzdür!
Sorup duruyoruz: Niçin nüfus kütüklerinde her gün yeni bir isim, Kitaplarda yeni bir kahraman? Biz ölen ağaçları yontup Gemilerimize direk yapıyoruz Bizim canlarımızı alan acep onlarla ne yapar?
Saksılarda hep aynı karanfiller açıyor Tanrım. Niçin, biz bir defa doğuyoruz?
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
SAVRULAN KÜLLERİ ÖMRÜMÜZÜN
Bir kızın kocaman gözlerinde gördüm bulutların dağlara sessizce çöküşünü Çocuksu susuşları gördüm, kırılan sevinci Ve kalbimi puslu yamaçlardaki pusulara saldım çobanlar çoktan inmişlerdi ovaya bense yapayalnız bir ağaçtım doruklarda Harelenen sularda bir yanık kokusu ve uzun boyunlu bir kızın gülümseyişi Işık zamana bağlı zamansa onun kocaman gözleridir artık Anladım tarih de yazılmaz bir aşkın sayfalarına düşmüyorsa gün Yalnızdım, yapraklarım dökülmüştü bir bir deryalara savrulup çöllere düşmüştü Bir duman tütüyor yine hangi kent yandı hangi sokakta vuruldu sevgilim Bir demet menekşe bir avuç toprak burkulan bir yürek miyim hep Sesimde bir yanma bir kekrelik uzayıp giden bir çöl yalnızlığı Gazeteleri okumuyorum başım dönüyor sulanmamış çiçekler gibi kuruyor her şey her şey bir yolculuğun hüznünü taşıyor gidip de gelmemek üzere bütün yüzler Puslu yamaçlarda bir çakal gölgesi bir dağ suskunluğu yürüyor kentlere yenilen biz miyiz yoksa aşklar mı bir kızın kocaman gözlerinde görüyorum savrulan küllerini ömrümüzün Bu kenti ayrılıklar yıkacak birgün biliyorum Ölümden şikâyeti yok ölüp gidenlerin ama bir kızın kocaman gözlerinde yangınlar çıkıyor Acılar dehşetli kinlendiriyor beni Kabarıp duruyor içimde, kabarıp duran bir okyanus yurdumu arıyorum batık bir tekne değilim yurdumu arıyorum kızgın küller ortasında
AHMET TELLİ
Bu şiiri de ikinci kez aktarıyorum:
KÜLLERİNDEN DOĞAN ANKA KUŞU
Şöyle yazılmıştı aşk üzerine Yangın halinde yasak çıkış kapısı Gökyüzüne de şunlar yazılmıstı Yanılıyorsunuz buradan gidilmez Ve geceye de şunlar yazılmıştı. Gecenin üzerine hiçbir şey yazılmamıştı.
ARAGON
konu dışında post artması iyi olmadı,artık post kazanmak için buraya birşeyler ekler gibi görünüyoruz...ya da ben öyle düşünüyorum.
sen tesaduf degilsin ki sni bana yazan kader degil mi bir gecede hayatim degisti ele avuca sigmadi kalbim delirdi senle yasamak istiyorum senle yaslanmak istiyorum soz veriyorum askim sana pisman olmayacaksin?
anaconda buraya mesaj atanlar belli...şiire gönül vermiş insanlar ama arada bir sadece post arttırmak için mesaj atanlar var (onlar kendini iyi bilirler)...o nedenle kendini kötü hissetmene gerek yok...
Üstadımız "şiire gönül verenler" den söz etti. Bize bundan gayrı Gönül üzre kelam etmek düşer
GÖNÜL BİR GÜZELİ SEVMİŞ
Gönül bir güzeli sevmiş ayrılmaz Dolanır peşinde çoban misâli Hiç kimse bu derdin dermânın bilmez Azmış yaraları perişan hali
Lokman çâre bulmaz yoktur Eflâtun Yârdan ayrılması ölümden çetin Elde endaz ettim bu aşkın atın Terkettim sılayı vatanı ili
Ferhat Şirin için kestiği taşlar Benim senin için döktüğüm yaşlar Seni yaksın beni yakan ateşler Yaktı bu sinemi savruldu külü
Arılar bal için bekler petekler Alır her çiçekten verir emekler Mecnun Leylâ için pınarı bekler Ben de bir yâr için olmuşum deli
Evvelden var idi bu sevda bende İlikte damarda cesette canda Ölünce hû çeksin kemiğim sinde Dünyâda durunca Veysel'in dili...