Şimdi Ara

Mutluluk ve Hüzün

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
18
Cevap
0
Favori
1.214
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bir kaç örnek vermek istiyorum, bu 2 duygunun arasındaki bağlantıyı ve benzerliği sorgulamak istiyorum.

    Cinselliğin doğası ya da orgazm anı.

    Arabesk ya da melankolik müziğin verdiği keyifle karışık acı hali.

    Dini duygular. Esrime, kendinden geçme hali. Büyük bir figüre ya da tanrıya tapınış.

    Spor aktivitesiyle birlikte (ya da sonrasında) vücutta uyanan mutlulukla karışık yorgunluk hali. Kasların sızlamasından duyulan keyif.

    Herkesin bildiği üzere en büyük aşkların en büyük acıları içermesi.

    Ve başınıza daha önce hiç geldi mi bilmiyorum ama, mutluluktan ağlama durumu. Başınıza gelmediyse de oscar kazanan birilerini düşünün.

    Örnekleri daha uzatabilir ya da detaylandırabilirim. Sizce insan doğasının bu 2 duyguyu bir arada yaşamaya yönelik bir eğilimi mi var?

    Ya da duyguları en güçlü haliyle yaşamaya çalıştığınızda, bunların arasında ayrım azalıyor mu?







  • Bir insanın yaşamını değerlendirirsek : bir hayaller, olmasını istediğin şeyler, rüya tarzı bir dünyamız var düşünce bakımından. Ve bu dünya her an bizle. Doğru ya da yanlış kavramını atalım bir kenara, istek kavramını ele alalım. Sahada futbol oynuyorsun top ayağına geldiği anda düşünce bakımından aklında bir dünya oluşuyor/oluşturuluyor ve yaptığın eylemin sonuçları ve devamı ne kadar yakınsa düşünce dünyana o kadar kendini rahat mutlu hissedersin. Tabi bu düşünce dünyası tekil değil sayıca fazla olabilir, ayrıntılaştırdığımız şekilde. Düşünce hayal istek dünyası derken olumsuz düşünce ve mantıksal bir evrenden bahsetmiyorum gerçekten o an istediğin olmasını istediğin şeylerden kurulu bir evrenden bahsediyorum.

    Mutluluk kavramını böyle açıklamaya çalıştıktan sonra alternatiflere geçelim. Alternatif kavramı : olmasını istediğin şekilde gerçekleşmiyor birşey ama yinede mutlu edebiliyor bu seni diyelim. Yani olmasını istediğin şeye yakın-bağlantılı diyelim. Bu seni mutlu eder ama aynı anda hüzünlendirir çünkü tam hayal ettiğin gibi değildir. Mesela sofraya oturdun aç iken öyle bir tat düşünüyorsun ama gelen yemek daha kötü çıkıyor(tat olarak mükemmele yakın olsa bile) bu seni yine mutlu eder ama birşey eksiktir eksik olan şey sana hüzün verir. Ancak çoğu zaman bu hüzün hissedilmez devasa mutluluğun yanında sönük kalır. Sıkıntı : olmasını istediğin evrenle gerçeklerin kopukluğudur. Burda hüzün mutluluğu bastırır ve kişi hüzünlü bir halde olur. Ve hayal dünyasını değiştirir ya da gerçeği değiştirmeye çalışır bu durumdan kurtulmak için çünkü "sıkıntı, hüzün kişiyi boğar, kötü birşeydir anlayışından" oldukça etkilenir.

    İyi-kötü ilişkisinden çok şimdiye kadar sahip oldukların ve olmak istediklerini değerlendirerek oluşturulan istek kavramı ön plandadır.
    Basit tekil parametri kullanarak bir örnek vereyim. Sevgilinle bankta oturuyorsun aklından bir öpüşme sahnesi geçiyor isteğin var ve bir evren kuruyorsun. Sevgilinle öpüştüğünde ne kadar yakınlaştığın önemli hayaline mutluluk değerlendirilmesinde. Uzaklaştıkça mutluluğun düşer hüzün görünmeye başlar aradan ama öpüştüğün sürece mutluluk daha fazladır çünkü isteğin temel ve iskeleti öpüşmektir. Öpüşmenin yani isteğinin olmaması durumunda isteğin ve gerçek arasında bağ kopar ve hüzün çok yoğun yaşanır. Yani evrenler kurulur ve değerlendirmeler yapılır yani istekler sunulur karşılaştırılır gerçekle. Bu süreç hep devam eder.

    Konunun aslında neye yönelik olduğunu tam çözemeden aklımda geçenleri bir yazayım dedim, konunun akışına göre devam ederiz.

    Eklemek istediğim son nokta : kişi için özel şeyler hakkında çok daha ayrıntılı özel istek evreni oluşur, kişiyi daha hüzünlü ya da mutlu yapan budur, sıradan bir günden farkını ortaya koyan budur.

    .



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metete -- 18 Ocak 2010; 13:28:07 >




  • Gerçekten güzel ve düşündürücü bir yorumdu. Hüznün ve mutluluğun hayallerle bağlantısı olduğunun ben de farkındayım. Peki şunu sormak istiyorum, bu durum yani yaşanılan şeylerin hayallerden eksik konumda olması, insanın olmazsa olmazımıdır?

    O hayallere hiç bir zaman ulaşılmayacak mı, bu yüzden hüzne mahkum muyuz?

    Hayallere yaklaşma ve tam olarak istediğin şeyi yaşamak gibi bir seçenek var mı? Peki bunun sonrasında ne oluyor?

    Ben hayatımda daha büyük hüzün seviyelerinden, daha düşük hüzün seviyelerine ulaştım. Mutluluk da aynı şekilde.

    Şunu söylemek ya da ortaya atmak istiyorum, insan kendini ne kadar hassas bir konuma sokarsa, yani duygularını güçlü şekilde yaşamaya kendini ne kadar ayarlarsa, en ufak bir engel karşısında verdiği tepki de büyük olacaktır. Yani çok mutlu bir dünya kurdunuz kendinize, ve o kadar hassassınız ki, en ufak bir engele dahi hüzün ya da acıyla tepki veriyorsunuz.




  • Hüznün ve mutluluğun hayallerle bağlantısı olduğunun ben de farkındayım. Peki şunu sormak istiyorum, bu durum yani yaşanılan şeylerin hayallerden eksik konumda olması, insanın olmazsa olmazımıdır?

    İnsanın olmazsa olmazı değildir. Kişi kendini hayatta mutlu olmaya adadıysa ve toplumsal sürüklenmenin içindeyse mutluluğa yüklediği anlamlardan ötürü kendini hüzünlü olmaktan çok mutlu olmak ister. Dediğim gibi burda etken bence iyi kötü değil istektir. Kalıplardan dolayı mutluluğa duyulan istek ya da isteklerden dolayı ulaşılması gereken mutluluk bizi bir şekilde hüzüne sürükler. Hüzünün iyi ya da kötü olma durumu kişinin mutluluğa yüklediği anlama ve hayata bakış açısına bağlıdır.

    O hayallere hiç bir zaman ulaşılmayacak mı, bu yüzden hüzne mahkum muyuz?
    Hayallere yaklaşma ve tam olarak istediğin şeyi yaşamak gibi bir seçenek var mı?

    O hayallere ulaşılabilir. Şöyleki ; bu büyük bir yetenektir, çünkü elde edebileceğin kadarını istemek gerekir. Tabi bu isteği dıştan zorlayarak değil, kendi kendimize en içten net bir şekilde yapmak gerekir. Yani o hayallere ulaşmak için yapılacak istek boyutu bizi o hayallere ulaştırmaz hüzne götürür bunun nedeni kendini kandırdığının farkında olmaktır. Ancak hem kendini kandırmadan hem de istekleri doyurcak bir yaşam olabilir, büyük bir yetenek gerekli.

    Peki bunun sonrasında ne oluyor?

    Bunun sonrasında olacak şeyler hakkında yazılabilecek şeyler kişiyi pek tatmin etmez bunu kendisinin yaşaması gerektiğini ve olanı görmesi gerektiğini düşünür. Bunun sonrasında ne olcağına dair bir istekte bulunan insan bunu gerçekleştirirse kendi aradığı sorunun cevabına ulaşır ve "x" olur aksi taktirde hüzünü tadar. Bu sorunun cevabına ulaşma isteği zaten konunun kendisi.

    Ben hayatımda daha büyük hüzün seviyelerinden, daha düşük hüzün seviyelerine ulaştım. Mutluluk da aynı şekilde.

    Şunu söylemek ya da ortaya atmak istiyorum, insan kendini ne kadar hassas bir konuma sokarsa, yani duygularını güçlü şekilde yaşamaya kendini ne kadar ayarlarsa, en ufak bir engel karşısında verdiği tepki de büyük olacaktır. Yani çok mutlu bir dünya kurdunuz kendinize, ve o kadar hassassınız ki, en ufak bir engele dahi hüzün ya da acıyla tepki veriyorsunuz.

    Duyguları güçlü bir şekilde yaşamaya çalışmak, hayal dünyasının detaylaştırılıp devasa hale geldiğini gösterir. Ve bu durumdayken gerçekle - istek arasında fark çıkma olasılığı çok çok fazladır. Bu yüzden en ufak bir farklılık(dediğiniz engel) hüzün ve acıyla cevaplanıyor.




  • Bu güzel yazı için tekrar teşekkürler. Birkaç şey daha sormak istiyorum, tam olarak anlayıp anlamadığımı anlamak için.

    Kişinin kendi içinden gelen istekleri yerine dış kalıplardan kaynaklı mutluluk tanımlarını yaşamaya çalışması beraberinde hüznü getirir. (mutluluğun yanında) doğru mu anladım?

    Ve bu kalıpları aşan ve belli yetenek sahibi kişilerin, saf mutluluğa ulaşabileceğini ve hüznü ekarte edebileceği mi söylüyorsunuz?

    quote:

    O hayallere ulaşılabilir. Şöyleki ; bu büyük bir yetenektir, çünkü elde edebileceğin kadarını istemek gerekir



    Gerçek mutluluk doğru hayallerden ve doğru isteklerden mi geçer? Kişinin kendi içinden gelen istekleri her zaman doğru isteklerdir diyebilir miyiz?


    quote:

    Duyguları güçlü bir şekilde yaşamaya çalışmak, hayal dünyasının detaylaştırılıp devasa hale geldiğini gösterir.


    Bunu da iyi manada kullandığınızı düşünüyorum, yani hayal dünyasına ulaşıp onun içinde gezinmek ve bunları gerçek dünyaya taşımaya çalışmak önemli bir beceri olsa gerek. Bunu bazı zamanlarda büyük ölçüde yapabildiğime inanıyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi köle -- 22 Ocak 2010; 18:45:58 >




  • Ben cevap verdiğimi sanıyordum beklettiğim için kusruma bakmayın.

    Kişinin kendi içinden gelen istekleri yerine dış kalıplardan kaynaklı mutluluk tanımlarını yaşamaya çalışması beraberinde hüznü getirir. (mutluluğun yanında) doğru mu anladım?

    Evet, böyle diyebilirim. Hem hüznü yaşar gerçek isteğine hayal dünyasına ulaşamadığı için hem de mutlu olur belli mutluluk yöntemlerini yapmayı becerebildiği için dış kalıplardan. Güzel bir eş, güzel bir iş, güzel bir ev. Buna örnek olabilir mesela.


    Ve bu kalıpları aşan ve belli yetenek sahibi kişilerin, saf mutluluğa ulaşabileceğini ve hüznü ekarte edebileceği mi söylüyorsunuz?

    Kalıpları aşmak aslında kişinin gücüne ve cesaretine bağlıdır. Birşeyler seni sürekli zincirler oturduğun koltuğa içindekileri korkusuzca dışa vurmanı engellemek için. Aslında bu söylemde pek tatmin edici değil yani saf mutluluk, hüznü ekarte etmek falan. Çünkü kişi bir şeyi yaşamadan anlaması çok güçtür, anladığını sanması kolaydır. Genellikle kolay olanı yapar insan yaşamı boyunca.

    Gerçek mutluluk doğru hayallerden ve doğru isteklerden mi geçer? Kişinin kendi içinden gelen istekleri her zaman doğru isteklerdir diyebilir miyiz?

    Doğru hayaller doğru istekler, başta da söylediğim gibi bu konu için bence doğru-yanlış iyi-kötü diye birşey yok sadece istek var. İstek ve isteğe bağlı alınan sonuçlara göre kişinin verdiği tepki var. Doğru yanlış iyi köyü kelimelerini kullanmaya başladığımız an bize hüznü getircek dış dünyamız kalıpların içine gömülüyoruz.


    Bunu da iyi manada kullandığınızı düşünüyorum, yani hayal dünyasına ulaşıp onun içinde gezinmek ve bunları gerçek dünyaya taşımaya çalışmak önemli bir beceri olsa gerek. Bunu bazı zamanlarda büyük ölçüde yapabildiğime inanıyorum.

    Herkes mutlu olabilir, mutlu olduğunu sanarak genelde. Ama içinizde birşey kemirir sizi işte o "?"lerinin hiç olmadığı anlar gerçek mutluluk anlarıdır.




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Yaşlanmak ve Ölüm korkusu
    12 yıl önce açıldı
    yalnızlık budur
    18 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • @ köle ;

    Bu konunun sadece diyalog şeklinde aramızda geçmesi beni üzdü gerçekten.

    İnsanlar artık mutlu olmuyorlar mı hüzünlenmiyorlar mı? Ya da oluyorlar da sorgulamıyorlar mı? Hadi onu da geçtim paylaşmak mı istemiyorlar.
  • Bilmiyorum, ben bu yazılarla hayatın anlamını falan sorguladığımı düşünüyorum, ama kimse gelip de 2 satır birşey yazmıyor. Heralde hayatın anlamının yolları bu kadar ıssız olmak zorunda.
  • Bu durumdan mutluluk ya da hüzün duyuyor musun?
  • Harika.Harika.Harika.

    Yüzüme bir gülümseme yerleşti. Bu yollar çok ıssız, evet bu hüzün verici. Acı da verici. Soğuk,kimse yok.

    Ama belki şu an anlayamıyorum ama, bunun bana getireceği mutluluk çok çok fazla olacak. O zaman geriye dönüp baktığımda neden acı çektiğimi kendime açıklayabileceğim. Çok büyük bir mutluluk için, büyük acılar çekmek zorundayım.


    -------

    Sizin hisleriniz nelerdir?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi köle -- 29 Ocak 2010; 2:58:30 >
  • Hüzünlü anlarda içten içe alınan o garip haz umudun varlığını işaret etmekte. Her an mutluluğa dönüşebilir.
    Ama umut yoksa o hüzün hiçbir zaman haz vermez, mutluluğa dönüşmez. Bir süre sonra hüzün de kaybolur. Geriye boşluktan başka bir şey kalmaz.
  • Duygulara çok gerçekçilik, çok yöntemcilik, çok tanımcılık şekilleriyle yaklaşmamak aklı yüceltmek gibi geliyor. Usa vurarak duyguya tanı koymanın tatminiyetinin verdiği duygu misal... Usa vurduğumuzdaki tatminiyet duygusu bize, ele aldığımız duyguyu ölçütlemeyi başardığımız kanısını ortaya çıkartıyor. Oysa tanı koymaya çalıştığımız duygu ile tanı için usa vurmanın ardındaki tatminiyet duygusu farklıdır.
  • Yeterince mutlu olmadığımı düşünmem, mutluluk hedeflerimi yükseltiyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: SonOfPatriot

    Duygulara çok gerçekçilik, çok yöntemcilik, çok tanımcılık şekilleriyle yaklaşmamak aklı yüceltmek gibi geliyor. Usa vurarak duyguya tanı koymanın tatminiyetinin verdiği duygu misal... Usa vurduğumuzdaki tatminiyet duygusu bize, ele aldığımız duyguyu ölçütlemeyi başardığımız kanısını ortaya çıkartıyor. Oysa tanı koymaya çalıştığımız duygu ile tanı için usa vurmanın ardındaki tatminiyet duygusu farklıdır.


    Ben başlıkta anlatılanları usa vurmaktan çok ifade etmek olarak görüyorum. Usa vurmakla neyi kastettiğini de tam bilmiyorum, hüzünle-mutluluk arasındaki bağı sorgulamak sanırım usa vurmak oluyor. Ama benim daha ziyade amaçladığım şey, bir takım duygular yaşıyoruz, farklı zamanlarda, bunların çoğunu ifade dahi edemiyoruz, hatta birçoğu müziklerde kalıyor, sizler de bunları benzer zamanlarda mı yaşıyorsunuz? ya da hissedilen duygunun içinde bu karşıtlıklar var mı? gibi bir meraktı. Bunu konuşmaya çalışmanın o duyguyu öldüreceğini ya da şeklini değiştireceğini düşünmüyorum.




  • Uzun süreli anti depresan kullanınca hüzün veya ona benzer ne kadar negatif duygu varsa hepsi yok oluyor, köreliyor. Devamlı neşe oluyor ve hiç olumsuz düşünmüyorsunuz. Tabi olağan şekilde devam eden günlük hayatta, alışılmamış bir acı, ölüm vs. durumunda bir işe yaramaz.
  • Dün akşam birkaç sorundan dolayı hüzün halindeyken ve kendimi sonsuz şekilde yanlız hissederken; ne oldu anlamadım ama birden düşüncelerim öyle bir değişti ki hüzün ve yalnızlık allak bullak oldu diyebilirim.Birden herşeyi unuttum ve bir kaç dize yazdım.

    Bu ani değişikliğe neden olan neydi?
    Özüme ulaştığım için miydi?
    Yaşamı basite indirgediğim için miydi?
    Ömer Hayyam gibi bir an bile olsa ne bu dünyayı ne de öteki dünyayı umursamadığım için miydi?
    Benim merak ettiğimde bu işte!

    Yazdığım şiir ise

    Ne para isterim ne şöhret
    Ne de sadık dostlar
    Büyük aşklarda istemem gerçi
    Hayallerim gerçek olmasa da olur
    Sabah uyandığımda bakıp yağan kara
    Kahve kokusunu hissettiğimde
    Canlanıyorsa bir bir anılar
    Ve gülümsüyorsam onca derde rağmen
    Nefesimi hissediyorsam ruhumun derinlerinde
    Mutluyum demektir,
    Bana yeter....

    Hasan Zafer




  • Elinde Oscar heykelciğiyle ağlayan oyuncu, istencin, hırsın gölgeli sokaklarından aydınlığa çıkışın boşalışını yaşıyordur, başarmıştır! Erk onundur, kendine ve diğerlerine ispat etmiştir. Bu Yedi Kocalı Hüzünün çalamayacağı bir duygudur
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.