Bilgisiz Özgüveni
merhaba arkadaşlar selçuk inan balonu serüveninden sonra kısa bir geri dönüş yaptım, uzun yazı olacak ama okuyun iyi olur, uzun zaman yine yazmayacağım bir seferlik geldim eğer çıldırtacak şeyler olmazsa:) selçuk inan zamanı çok yazdım çünkü o tehlikeyi geldiği ilk sezonda farkettim. bu adam iyi oyuncu değil, bu adam gs orta sahasında yapamaz dedim, herkesi kandıracak yıllarca onu oradan kimse alamayacak etkisiz bir orta saha olacağız diye. en iyi oynadığı ve zaten tek iyi oynadığı ilk sezonda yazıyordum bunları. ne oldu sonra? yıllarca gs iyi oynayamadı. tüm takım değişti o kaldı. biz hep aynıydık, onca parayı sağa sola dökeceğimize selçuk'u kesip yerine adam koymadık. çıldırtacak bir konuydu. sonra fernandao vs dönem geldi farkı gördük, haksız mıydım? takım nasıl farketti, reaksiyonlar verdik, kötü bile oynasak orta saha takımı taşıyordu.
Hani diyorsunuz ya şöyle bir komediniz var sizin, yıllarca bu futbolu izliyorsunuz, hiçbir halttan anlamıyorsunuz. takım yenilince ''bari reaksiyon verin, bari bir şeyler yapın' diye. mesela konya maçı. bakın orta sahanda adam yoksa bunu yapamazsın, orta saha takımı ateşler, orta saha top taşır, orta saha takımı ileriye götürür, orta saha reaksiyon gösterir, bunu yapacak oyuncun yoksa onu yapamazsın! konya bunu yapar niye? orta sahasındaki adam mükemmel olmasa da sorumluluk alma ve top taşıma bilinci var. bizde taylan sürmez, berkan sürmez, cicaldau sürmez, eric sürmez.
şimdi bunca yıldan sonra ikinci çıldırtacak konu geldi. yerli futbolcu ve medya çetesi, yabancı hoca düşmanlığı, proje isteyip proje yapan başkana düşmanlık, geçiş dönemlerinde olabilecek olumsuz durumlarda hemen eleştiri yağmuru vs bir ton konu. tam tipik orta doğu kültürü.
Bu Galatasaray'ın yaşadığı süreç, ülkemizde futbol izleyicilerinin ne kadar bilgisiz ve ek olarak dürüst olmadığını gözler önüne seriyor. bu taraftar kitlesi olayları yorumlarken a ülkesine bakın ne kadar iyi yönetiyor futbolu, yapılanmalarını anlatır, bizde nasıl vs diye şikayet ederler ama nedense mesele magazine geldiğinde medyadaki sirke en çok yine bu taraftar alet olur. galatasaray tam da o özendiğiniz şeyleri yapmaya başlamışken maalesef bu iş yürütülürken hatalı oyuncu kararları sebebiyle olumsuz sonuçlar alırken hemen herkes aniden o doğruları bırakıp yine merdiven altı yorumlarına başladı.
yazıyı yazarken de ne şucuyum ne bucu. terim'e saygım ve sevgim sonsuz ama eleştirdiğim yerde eleştiririm. gitmesi gerektiği zaman gitmeli ki selçuk inan'la berbat futbol oynadığımız yıllarda gitmesini istiyordum çünkü gözlerini kapatmış bu sorunu görmezden geliyordu. orta sahamız etkisiz ve güçsüz kalıyordu. bu sezon başladı, başlamasını da istiyordum çünkü yeni kadro kurulacak yani her imkanın var ama kadro kurulumu bittiğinde o acı gerçek yine ortaya çıktı. terim kadro kuramıyor! bana göre böyle. yanlış da olabilir ama konumuz bu değil, buna odaklanmayın. yerli çöpler takıma doldurulmuş, fazla bonservisler ödenmiş, ihtiyacımız olmayan koca bir orta saha ordusu kurulmuş. şu orta sahaya bakın, ne top çalan maç boyunca koşan rakibi yıpratan bir defansif adam var, ne topu sürecek, topa hakim arada oyun açan, sorumluluk alan hücumcu var. hepsi birbirinin aynısı. cicaldau belki potansiyeli çok yüksektir bilmem ama şuan taylan'ın bir kademe üstü. yani hepsi birbirinin aynısı sadece seviyeleri farklı. terim yine takımın orta sahasını vasatlar sürüsüyle doldurmuş. orta saha kötüyse o takımı at çöpe gitsin, sol bekin kötü orta sahan iyidir o takım yine bir reaksiyon gösterebilir arada iyi oynayabilir, çok güzel bir örnek olacak mesela beşiktaş, beşiktaşı izlerken bir yetersizlik görüyorsunuz ama oyunu çok da kötü değil, neden? orta sahası güçlü. fenerbahçe çok kötü oynuyor ama bazen idare ediyor neden? ne bileyim süpürücü crespo var, top süren orta sahaları var. terim'in istemediği oyuncular alındı diyen kişilerle irtibatı kesin, asıl istediği kişiler alınmadı diyenlere de deyin ki eğer asıl istedikleri alınmadıysa o zaman kimseyi almasınlar. verim almayacağını bile bile adam alınır mı? kimse kendini kandırmasın.
bakın daha yazıya başlamadım bile hay maşallah.:)
----------
BURAK ELMAS İSTİFA KONUSU
baştan yazayım, burak elmas'ın istifa etmesini isteyen birisi olumsuz şeyler sıralayabilir, doğru elbette bunlar var ama istifa demek kulübü karıştıracak istikrarsızlaştıracak savaş varmış gibi gösterecek seviyeye getirecek elinde ne var? yolsuzluk mu? hırsızlık mı? teknik açıdan bakarsak takımın başında terim vardı yani ortada istifa diyebilecek kadar ne gördün eyy taraftar isimli kişi? eleştirecek şey olmasının karşılığı istifa değildir.
ali koç olmadı diyebilir bir insan. istifa ağır bir söz ama onu da diyebilir diyelim. elinde bilgi var, nedir o? 4 sene mi ne olmuş, her sene aynı hatalar yapılmış, zilyon tane transfer yapılmış, ama hataya devam edilmiş. bir karar verilip arkasında durulmamış vs vs. yarım sezonda burak elmas için ne gördün? tamamen ligde bulunduğumuz sıralama ve yerli medya çetesi efekti. takımın hocası yok mu? başkan ne alaka? derler adama ama bizi kim dinler?
bilgisiz özgüveni burada karşımıza çıkıyor. taraftarlar nedense kendisini her şeyden herkesten üstün ve bilgili sanıyor, her şeyi yapmaya hakkı olduğunu sanıyor. ben burak elmasçı veya antisi değilim. çoğumuzun da elinde böyle olmak için done yok diye biliyorum. hal böyleyken bir kişi nasıl burak elmas istifa diyebilir? futbolu takip eden birisi olarak bir başkana yani maç gibi izleyemediğim, detaylarını bilmediğim bir konuya nasıl bu kadar kesin yorum yapabiliyorum? başkanlık makamına ait hangi teknik, iş detayına hakimim ve bunu yorumladım sonra bu kanıya vardım? yıllardır futbol izliyorum, bir gs başkanına istifa etmeliler dediğimi hatırlamıyorum. en fazla şunu demişimdir, seçim geldiğinde diğer adayları görürüm ve gitsinler derim o kadar.
burak elmas başkan değil mi? evet. takımı terim gibi birine emanet etti mi? evet. teknik ekiple iletişim vs derken bir kadro kuruldu mu? evet. bu takımın başında hoca yok mu? var. başındaki hoca burak elmas'ın lise arkadaşı vasıfsız biri mi? hayır. yani adam başkan oluyor, her başkan gibi takımı hocaya emanet ediyor, transfer politikasını belirliyor bir proje ile, proje demek 300 bin euro bonservis ödeyeceğiz değil, yüksek bonservisle potansiyelli oyuncular alalım diyor, ekonomik durumlar berbat diyor vs bir yola çıkıyoruz diyor. artık yüksek maaş veremeyiz diyor, yayın ihalesindeki parayı gördünüz değil mi kulüplerin borcunu gördünüz değil mi? eleştirecek tek yer göremedim? siz nasıl gördünüz anlamıyorum.
bakın eleştirecek yer şaka bi yana elbet vardır ama karşılığı istifa değildir.
-------------
PROJE YAPILANMA İSTEYEN AMA OLUMSUZ SONUÇTA PROJE DÜŞMANI OLAN TARAFTAR
futbol takip ediyorsanız kulüplerin bulunduğu ekonomik durumu bilmeniz, borçları döviz kurunu görmeniz gerekir. yok artık öyle eskisi gibi takım kurmak. yıldız doldurmak vs. o devir tüm takımlar için kapandı.
dünyada her kulüp geçiş dönemleri yaşar, yaşayabilir, takım yenilenir, kimya tutmaz bazı hatalar yapılır başarı gelmez bir dönem vs. bu normaldir, olabilir, karşılığı bu ne biçim proje gs böyle oyuncularla oynamaz vs değildir. önemli olan proje yapılırken karşılaşılan hataları söylemek, bunlardan dönmek.
proje eleştirisi yapmak ayrı bunu nefrete dönüştürmek ayrı. o kadar yorumcu izliyorum proje nasıl daha iyi olur bu hatalar yapıldı seneye yapmasınlar demiyor. proje rezalet ne projesi vs merdiven altı yorumlar havada uçuşuyor.
burak elmas radikal kararla takım yenileme, gençleşme, düşük maaşlı yüksek bonservisli oyuncu politikasına gitti. aslında takımımız kötü değil, orta sahamız için yapılan berbat tercihler takımı olduğundan aşağıda gösteriyor. defansımız kötü değil ama defans sürekli rakiple karşı karşıya kalıyor, forvet hattımız kötü değil ama orta sahadan yeterli destek gelmiyor. takımımızı oyuncularımızı bulunduğumuz ekonomik koşulları düşündüğümüzde beğeniyorum. eleştiri yapmak kolay ama şartları düşünerek konuşmalıyız. eleştireceğim konu şu, her ne kadar sezon başı terim'in başlamasını istesem de yapılacakları gördüğümde terim'in doğru isim olmadığını düşünmemdi. terim ile bir scout sportif direktör vs gibi yapılanmalar yapmak zor. torrent mesela sezon başı daha uygundu.
----------
TORRENT DÜŞMANLIĞI
bu düşmanlığı yapan kişiler futbolu bildiğini iddia eden kişiler. mesela yardımcı antrenör konusu. tipi uygun değil konusu. futbol bilmiyor konusu. hangi birini sayalım?
bu adam yıllarca en büyük kulüplerin organizasyonlarında bulunmuş, izlemiş, yönetmiş, taktik öğrenmiş öğretmiş bir adam. ek olarak birinci hocalık da yapmış. yapmasa bile sorun yoktu, birisi yardımcılıktan birinci hocalığa geçebilir, bunu dünyanın en iyi takımına giderek de yapabilir. bu adamlar mancini'ye de düşmandı herkese düşman.
arteta, arsene wenger daha nice buraya adam yazılabilir, nasıl bir kariyerleri vardı da arsenal'e geldiler? arteta şuan en canlı örnek. eleştiri yağmuru vardı, şimdi takım toparlandı, uzay takımı olmayacak mükemmel olmayacak belki takım, mesele o değil ama bir yol var ve ona inanıyorlar. zamanla daha iyi oluruz ya da belli seviyede tutunuruz diye düşünüyorlar. zaman gösterecek ama kimse yapılana yanlış diyemez. herkes bir yol seçer, o yol eğer defalarca denenip başarılı olunmazsa ısrar edildiğinde anca başarısız denilebilir.
gs daha yola bu yıl başlamış yani daha ilk seviyede gelen eleştirilere bak, herkesin ağzında proje herkes ülkeyi eleştiriyor birisi proje diye yola çıkıyor arkasında destek sıfır. skor odaklı herkes eğitimsiz kitle. ne beklersin?
torrent'in futbol bilmediğini iddia etmek. yapılan eleştirilere bak, o niye oynamadı, bu niye oynadı dedikleri her alternatif sene başından beri terim ve torrent tarafından denenmiş. olmuyor demek ki değil mi? gomis ilk 11 niye oynamıyor dediler, oynuyor yoruldu diyorlar,
taylan berkan oynamasın diyorlar, haklılar da hoca görmüyor mu? oynamıyor birisi bir şey değişmiyor.
niye ikili forvet oynamıyor diyorlar, bu orta saha ile iki forvet mi olur? orta saha zaten verimsiz daha da düşer her atak gol pozisyonu olur. bunu düşünmüyorlar, düz mantık her yorum hepsi düz mantık. içi boş gereksiz ne kadar adam varsa bu spor organizasyonu etrafında toplanmış kendini kanaat önderi sanıyor.
----
özetle belki sonra yazıya ekleme yaparım, proje diye ağlıyorsunuz projenin daha ilk başlangıç aşamasında skor odaklı yorum yapıyorsunuz.
takımda hoca değiştirme meraklısı olup gelen hocanın ne yapacağını anlatmıyorsunuz. terim'in görmediği torrent'in görmediği neyi farkedecek takım şahlanacak onu yazmıyorsunuz.
ekrandan futbol izleyip futbol uzmanı olduğunuzu düşünüp yıllardır sahanın içinde en büyük organizasyonlarda yer almış bir hocanın hoca olmadığı, sadece yardımcı olabileceği fikrine sahip oluyorsunuz, bugüne kadar şirket müdürleri yöneticileri futbol hocaları vs yardımcı veya yeri gelir eleman olarak başlamamış mı? böyle bir eleştiri şekli buluyorsunuz bir halt söylüyormuş gibi.
yazıyı okumanızı tavsiye ederim azıcık uzun olsa da.
buradaki arkadaşlar ne bileyim haber sitelerini okuyan araştıran azıcık refah hak hukuk modern yönetim sistemlerini bilen kişiler olarak maalesef iktidarın hedef kitlesi değiliz. sadece kendimizi yırtıyoruz.
2 başlıkta konuyu inceleyeceğim; seçimlere vakit olduğundan şuan konuşulmayan ama yaklaşmaya başladığında tv lerde başlayacak olan milliyetçilik, dış mihrak vs konusu ve hiçbir zaman hedef kitlede olmayan orta sınıf.
1-)Evet arkadaşlar, şimdiden hazır olun.
Dünya tarihinde vatandaşına refah, huzur, gelecek, alım gücü, iş, kurumların güvenliğini dürüstlüğünü, şeffaflık sağlayamayan her yönetim grubu her zaman son kale olan milliyetçilik arkasına sığınır ve öyle kampanya yapar. Çünkü basittir, hele inananı etkileneni çoksa, işini aşını alım gücünü tatilini gezmesini yağını kırmızı etini çocuğunun eğitim sistemini düşünmeyen kişiler bundan hemen etkilenir. sadece 24 saat vatan aşığı olduğunuzu, başkalarının milletin düşmanı olduğunu, siz olmazsanız ülkenin batacağını, yedi düvelin sizle savaştığınızı anlatırsınız, basittir çünkü sadece konuşmanız ve buna yönelik haberler yaptırmanız yeterlidir. zaten bunları bilmem kaç seçimdir gördük bence. bu devam edecek değişen bir şey yok. Seçime yaklaşırken göreceksiniz ki dar gelirli insanlara destek ve 24 saat milliyetçilik kampanyaları yürütecekler.
2-orta sınıf konusu. direk betimleyecek olursak özetle 3 sınıf var. alt gelir, orta sınıf ve zenginler.... arkadaşlar orta sınıf olarak siz ben asla hedef kitlede değiliz. orta sınıf nedir? bordrolu özel sektör çalışanı olabilir, memur olabilir, ufak veya orta çaplı işyeri sahipleri olanlar olabilir biz asla hedef kitlede değiliz. biz iktidarın mutlu etmek istediği kesim değiliz. çünkü bizi mutlu etmek iyi bir yönetim gerekir, yani avrupa'ya bakıp gıpta ediyoruz ya, işte olay bu, orada orta sınıf mutlu çünkü aradıkları temel göstergeleri devletler mükemmel olmasa da sunuyor. örneğin bu günlerde en meşhur konu pahalılık. avrupa'da orta sınıf mutlu çünkü temel ihtiyacı olan gıda teknoloji her türlü şeye kolayca ulaşıyor, devletten destek alabilseler bile işsizlik az, devlet kurumlarına adalete eğitim sistemine güven fazla ve iyi kötü şeffaflık.... zaten bu talepleri olan orta sınıfı mutlu edersen mutlu ülke oluyorsun. ama eğer böyle kaygısı olmayan dünyadan birhaber milliyetçilik dalgası ile kolay manipüle edilen, neden laptop alamıyorum telefonu kolayca alamıyorum bu araba fiyatları ne vergim nerede bu eğitim sistemi ne biçim gibi kaygısı olmayan kesimi sadece verilen devlet yardımı ya da propaganda ile ayakta tutarak, cebindeki telefon modeli ile kalkınmayı araştıran kesimi mutlu etmeyi seçersen kolay yolu seçersen biz de burada forumlarda ağlarız.
yani bu ülkede en çok tüketimi yapan ekonomiyi döndüren, vergisini her türlü tüketimi yaparak ödeyen, devletten hiçbir katkı almadan zerre yük olmadan yardım almadan yaşayan, her şeyini zamanında ödemeye çalışan, dünyayı iyi kötü takip eden gündemi takip eden kesimiz. elbette bu kesim içinde her türlü partiye oy veren var ancak çoğunluğu doğrudan menfaati olmayan çoğu kişi artık oy vermiyor. ama onlar bunu önemsemiyorlar. ülkede büyük çoğunluğu oluşturan dar gelirli sınıfı kendine bağladığını düşünerek ve zengin kesimi de sistemin devamı için her zaman destekleyen yöneticiler sermaye ağı oluşturarak bir düzeni tutuyor ve o sermaye desteği ve bununla gelen tv gazete desteği ile dar gelirli ve kolay manipüle edilebilecek kesimi elinde tutuyor, orta sınıftan ise oy veren zaten veriyor. yüksek oy oranı oradan geliyor.
orta sınıf çalışıp didinip emek verip tüm vergi yükünü kaldırmasına rağmen asla karşılığını alamıyor. yani vergimin nereye gittiğini bilmiyorum, vergi dökmeme rağmen neden köprülere fahiş ücretler ödüyorum hatta arkasından devlet yine vergimi bu köprülere geçiş garantisi olarak yıllarca veriyor? hastaneler yapılıyor ama yine mr garantisi yer kira ücreti yine hazinelerden ekstra ödeniyor. ben orta sınıf olarak aldığım karşılığı göremiyorum.
hiçbir teknoloji aletine kolayca erişemiyorum.
köprülerden 5-10 tl ye geçemiyorum.
birçok kesinti yapılıyor hastanelerde.
işsizlik rekor düzeylere ulaşmış.
ulaşıma fahiş para veriyoruz.
benzine fahiş para veriyoruz.
arabaya fahiş para veriyoruz.
internete fahiş ücretler ödüyoruz.
temel gıdalara kırmızı et beyaz peynir yağ un vs pahalı şekilde ulaşıyorum.
eğitim kalitesi yargı kalitesi vs zaten size bıraktım yorumu.
enflasyon uçuk, alım gücü düşük özetle.
ee şimdi ben ne anladım bu işten? vergimin bana faydası ne? yani elbette vergimin bana faydası var, hiç yok demiyorum, demek istediğim benden bu kadar alınan şeyin karşılığında hangi faydayı sağlıyorum? yani hem vergiyi veriyorum ama hiçbir şeye kolayca ulaşamıyorum. işte bu iyi yönetimi gerektiren problemler.
ama köyünde oturan yaşlı amcadan oy alayım kenar mahallerden oy alayım, iç anadolu karadeniz doğu anadolu güneydoğu anadoluda işsiz gariban ya da dar gelirli kesime iyi bir gelecek yerine safları sıkılaştırma politikası uygulayayım dersen biz mutsuz oluruz ve ancak burada ağlarız. bu tiplerde gelir sana cebindeki telefonu sorar.
Nasıl araba alacağız?
evet arkadaşlar, tünelin ucunda zerre ışık olmayan bir ekonomide çalışıp karın doyurmak ve 1-2 uyduruk aktivite yapmaktan başka bir imkan bırakmayan bu hükümet yüzünden nasıl hiç değilse standart şeylere ulaşıp normal hayat yaşayacağız? bu kadar zaten iş arayan ya da mevcutta 3500 ort maaşlar ile iş bulmuş bir gençlik. üniversite okuyan ya da başlayacak yığınla genç, sokaklarda görüyorum hepsine gülüyorum boş yere kendilerini kandıran yığınlar diye, hangi biriniz bir araba alacaksınız hangi biriniz avrupa'ya gidip adam gibi otellerde konaklayıp ülke ülke gezeceksiniz? o eski türkiye'deki anne babanızın birikimleri olmasa don alacak paranız olmayacak. bugün hangi birisi işe girse karısıyla beraber eve giren 6-7 bin tl ile 2-3 çocuk okutacak ev alacak araba alacak evini dizecek, evlenecek!!! okuyup ya da okumasan bile bir işe başlasan ne yapacaksın?
koca 80 milyon nüfuslu ülkede tüm iş makinası otomobil vs kayıtlı araç sayısı 23 milyon gibi rezalet bir rakam ve yine bu hükümet insanları herkesin 2 arabası var diye kandırmaya çalışıyor ve inandırıyor da. her yerde lüks araba diyor, inandırıyor da... bu 23 milyonunda emin çok önemli bir bölümü 2005 model altı ve hurda konumunda. 2005 üstü bile olsa birçoğu bomboş rezil araçlarla dolu.
kimse lüks peşinde değil, elbette herkes hayal eder sıfır mercedes alayım bmw alayım diye ancak bizim derdimiz bu değil, gidip rahatça bir clio polo 208 gibi b sınıfı araçları bile alamıyorsak, bu araçlarla ailemizle sevgilimizle eşimizle dostumuzla bir yerlere gidemeyeceksek niye çalışıyoruz emek veriyoruz? bunca emeğin verilen vergilerin hükümet karşısındaki karşılığı olarak sağılacak inek miyiz?
100 bin geliş fiyatı olan aracın 200 bine satıldığı yerde ve de asgari ücretin 2800 tl olduğu yerde, her şey çok iyi ülke kalkındı diye edebiyat yapmak vicdansızlık ve yalancılıktır. ben gerçeklere bakarım siz de öyle yapın.... ben o 200 bini fiyatının da hiç artmadığını hesap ederek 6 sene yemeden içmeden çalışmam lazım. sırf sadece ihtiyaç olan bir arabayı alabilmek için.
herkes bunu biliyor artık ama demek istediğim orta halli veya gelişmiş ülkelerde insanların maaşlarının 1 senelik hadi 2 olsun birikimiyle çok güzel arabalar alıp, insani yaşama gereği olan şeylere ucuza erişiyorken biz bunların hiçbirini yapamıyorsak bu düpedüz yalancılıktır.
bir şeyleri yorumlarken her şeyi unutup sadece tek şeye odaklanın, hikayelere değil gerçeklere odaklanın.
2800 tl maaş alan bir gencin hayatını kurmaya karar verdiğinde, bu maaşıyla nasıl evlenecek, evini dizecek, telefonunu laptobunu rahatça alacak, arabasını alacak, kirasını ödeyecek kırmızı etini iyi peyniri rahatça alacak ve dışarıda arkadaşlarıyla bazı aktiviteler yapacak kafe tatil vs? buna verecek cevabınız varsa evet kalkındık, yok bunu açıklayamıyorsanız o zaman neyi iddia ediyorsunuz?
Selçuk İnan Mafya Babasıdır
|
|
Selçuk İnan belası
|
Futbolcuyu Överken 'Çok Mücadele Etti' Demek :)
|
HERKES İYİ, BİR SELÇUK MU KÖTÜ ? :)
|
BENİ GALATASARAY'A TRANSFER ETSELER
|
HADİ HOCAY... YOK YOK YÖNETİ... YOK YOK HOCAYI...
|
SELÇUK İNAN MUST DIE - |
EĞER CİNAYETE KURBAN GİDERSEM AZMETTİRİCİSİ SELÇUK İNAN'DIR.
HIRHIIIIZZZ VAAAAAARR!!!!! |
Son Giriş: 2 yıl önce
Son Mesaj Zamanı: 3 yıl
Mesaj Sayısı: 353
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 4.804
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 73.503 (Bu ay: 708)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 3.265 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Spor