11-13 yaşlarındayken 1 km mesafedeki bakkala ekmek almaya ben giderdim. Bakkalın kasa önünde duran ekmek dolabından 5 ekmek aldığım halde 3 veya 4 ekmek aldım diyerek para üzerini kendime saklardım. O para üzeri ile lunaparktaki Atari Salonunda "Penguin" veya "Noughty Boy" isimli Atari oyunlarına jeton alırdım. 38 senedir hep aklımı meşgul etmiştir; Acaba bakkal amca sahiden benim sözüme inanıp mı para alıyordu, yoksa benim bu huyumu bilip göz mü yumuyordu? Bir ara personal computer hastalığına kapıldım. Hastalık diyorum zira gaste reklamlarından kestiğim personal computer reklamları ile yatıp uyurdum. Ama ailem maddi imkansızlıklar nedeniyle bana bilgisayar almazdı. Bir gün ablamın evin gizli bir köşesinde sakladığı ziynet eşyası olan altın kolyeyi buldum. Bir otobüs ve bir vapur ile ulaşımın mümkün olmasına rağmen Karaköy' de bulduğum bir kuyumcuya okuttum. Ardından o para ile Commodore 64 satın aldım. Ailem doğal olarak bu değirmenin suyunun nereden geldiğini sorunca harçlıklarımı biriktirdiğimi söyledim. Kısa bir süre sonra gerçek ortaya çıkınca polis olan babam hırsızlık yaptığım için beni jopla dövdü. Hatta anam "Yeter bu kadar" deyip araya girince ben de fırsattan istifade evden kaçtım. Otobosa bindiğim gibi uzaktaki başka bir lunaparkın Atari salonuna kaçtım. Şimdi geriye bakıyorum da keşke rahmetli beni daha çok dövseydi diye düşünüyorum.... |
Bildirim