Şimdi Ara

ŞİİRİN RUHU

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
1
Favori
207
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Ve Kudüs Şehri.

    Gökte yapılıp yere indirilen şehir.

    Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.

    Altında bir krater saklayan şehir.

    Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.

    Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi

    Hani Şam´dan bir şamdan getirecektin

    Dikecektin Süleyman Peygamberin kabrine

    Ruhları aydınlatan bir lâmba

    İfriti döndürecek insana:

    Söndürecek canavarın gözlerini

    İfriti döndürecek insana

    Ve Kudüs’ü terk ettiğin o ikindi

    Birinci Cihan Harbi günü vakti

    Kan sızdırıyor kaburga kemikleri

    Karlı dağlardan indirdiğin atların

    Bir evde perdeyi indiriyor bir kadın

    Mahşerin perdesini kıyametin perdesini

    Ağlıyor yere inen saçları

    Göğü yırtan kefen beyaz elleri

    Ve Kudüs şehri.

    Gökte yapılıp yere indirilen şehir.

    Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.

    Yeşile dönmüş türbelerin demiri

    Zamanın rüzgâr gibi esen zehriyle

    Ve yatırlar patır patır kaçıyor geceleri

    Boşaltıyorlar işgal edilmiş bir şehri boşaltır gibi

    Kaçıyorlar Lût şehrinden kaçıyor gibi

    Tuz heykele dönüşmemek için Tanrı gazabıyla

    Susmuş minarelerin azabıyla

    Yıkılmış cami kubbelerinin ıstırabıyla

    Ve şehit kemiklerinin bakışı bir başka bakış

    Artık burada taş bile durmak istemez

    Ve ayı görmek istemez zeytin ağaçları

    Eğilerek selâmlamazlar hilâli hurmalar

    Artık ne Zekeriya ve ne İsa var

    Sararmış bir tomar mı mucizeler

    Ölülerin dirilişi şifa veren kelimeler

    Ve ne de Miraçtan bir iz

    Yerden yükselen kaya

    Ve Kudüs şehri.

    Artık yer şehri, toprak şehri.

    Bakır yaprakların, çelik göğdelerin, acımasız yüreklerin

    Demir köklerin, tunçtan ve uranyumdan dalların.

    Kurşundan çiçeklerin şehri.

    Gülle kusuyor ana rahmi

    Bomba parçalıyor beynini bebeğin

    Tanklar saldırıyor evlere bir anda ev yok tank var

    Uçak var gök yok utanç var

    Ve kime karşı bütün bunlar

    Masum müslümanlara karşı

    Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı

    Ve kim tarafından bütün bunlar

    Romanın, Babilin, Asurun ve Firavunların

    Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından

    Zalime olan öcünü mazlûmdan almak

    Zalim olmak ve en zalim olmak

    Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var

    Tersinden okunan Tevrat hükümleri

    Karaya boyanmış mezmurlar

    Ve Kudüs şehri.

    İçiyle ve ruhuyla suskun

    Göklere kaçmış hayaliyle

    Bir pervane gibi ışığa uçmuş gönlüyle

    Bir başka âleme göçmüş hakikati

    Tanrı katına varmış

    İki elini kavuşturup divana durmuş

    Hüküm istemiş

    Yeryüzüne yeryüzü kadısına

    Hüküm ki:

    Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir

    Ve haksız yere insan öldürenin cezası ölüm

    Ve fitne, arzı fesada verme, daha büyük suç adam öldürmekten

    Fitne bastırılıncaya kadar savaşın!

    Yeryüzünden fesat kalkıncaya kadar

    Ey insanlık, ey insanlar

    Ey gündüzden daha gündüz,

    Hakikatten daha hakikat

    Müslümanlar.


    SEZAİ KARAKOÇ








  • Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin

    Sözde senden kaçıyorum

    Dolu dizgin atlarla

    Bazen sessiz sevdasın

    İpekten kanatlarla


    Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla

    Karşıma çıkıyorsun

    En serin imbatlarda

    Adını yazıyorum

    Bulduğun fırsatlarla

    Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla

    Baş başa kalıyorum sonunda hey hatlarla

    Sözde senden kaçıyorum

    Dolu dizgin atlarla


    Ne olur bir gün beni

    Kapından olsun dinle

    Öldür bendeki beni

    Sonra dirilt kendinle

    Çarpsam kara sevdayı

    En azından yüz binle

    Nasıl bağlandığımı

    Anlarsın kemendinle


    Kaç defa çıkıp gittim

    Buralardan yeminle

    Ama her defasında

    Geri döndüm seninle

    Hangi düğüm çözülür

    Nazla, sitemle, kinle

    Ne olur bir gün beni

    Kapından olsun dinle


    Şaşırdım kaldım işte

    Bilmem ki nemsin

    Bazen kız kardeşimsin

    Bazen öp öz annemsin

    Sultanımsın susunca

    Konuşunca kölemsin

    Eksilmeyen çilemsin

    Orada ufuk çizgim

    Bur da yanım yöremsin

    Beni ruh gibi saran

    Sonsuzluk dairemsin


    Çaresizim çaremsin

    Şaşırdım kaldım işte

    Bilmem ki nemsin





    Yavuz Bülent Bakiler





  • La Tahzen ŞiiriMevlâna Celâleddin

    Üzülme!

    İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme!

    Rahman, “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı?

    O halde ne diye üzülürsün ey can?

    Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;

    Gece gibi kapkaranlık nefsini yak!

    “Derdim var” diyorsun;

    Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun.

    Sanma ki dert sadece sende var.

    Şunu bil ki; sendeki derdi nimet sayanlar da var.



    Umudunu yıkma; Yusuf’u hatırla.

    Dert nerede ise deva oraya gider.

    Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider.

    Soru nerede ise cevap oraya verilir.

    Gemi nerede ise su oradadır.

    Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın.

    Dünya malı Allah’ın tebessümüdür:

    Ona bak ama sarhoş olma.

    Lâ tahzen! (Üzülme!)

    Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz.

    “Aşık” olmayana anlatsan da “Ben” “Sen” anlamaz.

    Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz…

    Gönlünde zerre-i miskal Şems olmayan;

    Yanmaz, yanamaz.

    Ayağın kırıldı diye üzülme!

    Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek.

    Kuyu dibinde kaldın diye üzülme!

    Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma!

    İstediğin bir şey olursa bir Hayr,

    Olmazsa bin hayr ara…

    Geçmiş ve gelecek insana göredir.

    Yoksa hakikat âlemi birdir.

    Bu âlem bir rüyadır.

    Zanna kapılma ey can!

    Rüyada elin kesilse de korkma, elin yerindedir.

    Dünya bir rüya ise, başına gelen felaketler de geçicidir.

    Neden çok üzülürsün ki?

    Herş ey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vaz geçme:

    – Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.

    Bu âlemin, bu kâinatın kitabı sensin:

    Aç da kendini oku ey can!


    Kâinatın en uzak köşesi, senin içinde ufak bir nokta…

    Ama sen bunun farkında bile değilsin.

    Derdin ne olursa olsun korkma!

    Yeter ki umudun Allah olsun.

    Herkes bir şeye güvenirken;

    Senin güvencen de Allah olsun.

    Hiçbir günah, Allah’ın yüce merhametinden büyük değildir ama;

    Sen yine de günah işlememeye bak!

    Lâ tahzen! (Üzülme!)

    Derdin ne olursa olsun bir abdest al, nefes gibi…

    Ve bir seccade ser odanın bir kösesine, otur ve ağla,

    Dilersen hiç konuşma…

    O seni ve dertlerini senden daha iyi biliyor unutma.

    Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır.

    Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.

    Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır.

    Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin, Ey can?

    Lâ tahzen ! (Üzülme!)

    Bir şey olmuyorsa:

    Ya daha iyisi olacağı için,

    Ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur.

    Şu uçan kuşlara bak! Ne ekerler, ne biçerler.

    Onların rızkını düşünün Allah

    Seni mi ihmal edecek sanırsın?

    Yeter ki sen istemeyi bil.



    Belalar sağanak yağmurlar gibi yağar.

    Ancak başını ona tutabilenler aşk kaydına geçerler.

    Belâ yolunda muayyen bir menzildir âşık.

    Her nereden gam kervanı gelse de.

    Aşk derdinde olan kişi;

    Baş derdinde değildir…


     

    Mevlânâ Celâleddîn 





  • BU YAĞMUR



    Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince

    Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...

    Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.

    Aynalar yüzümü tanımaz olur.


    Bu yağmur kanımı boğan bir iplik

    Tenimde acısız yatan bir bıçak

    Bu yağmur yerde taş ve bende kemik

    Dayandıkça çisil çisil yağacak.


    Bu yağmur delilik vehminden üstün;

    Karanlık kovulmaz düşüncelerden.

    Cinlerin beynimde yaptığı düğün

    Sulardan, seslerden ve gecelerden.




    Necip Fazıl Kısakürek

  • Bin bir günâh etdin yeter

    Rûyin siyâh etdin beter

    İsyân-ı Hakk'dan ne biter

    Gel tövbeye gel tövbeye

    Gel mescide meyhâneden

    Hayır gelmez mestâneden

    Te'hîr etmek yâ neden

    Gel tövbeye gel tövbeye


    Doldu ecel peymânesi

    Ömrün nesi kaldı nesi

    Ey cihânın dîvânesi

    Gel tövbeye gel tövbeye


    Sakalına baka bak

    Kara iken oldu ak

    Dünyâ sana kurdu fak

    Gel tövbeye gel tövbeye

  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Şiirler,güzel sözler
    19 yıl önce açıldı
    ŞİİR
    4 gün önce açıldı
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.