Şimdi Ara

SON 4 AYDA YAŞADIKLARIM-!! 2.DÖNEM[[ (11. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
227
Cevap
75
Favori
6.514
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • kızları niye bu kadar takıyorsunuz anlamıyorum ama iyi yazmışsın tebrikler.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Trust666

    quote:

    Orijinalden alıntı: just_a_student

    EAL'de misin?

    hayır açılımı ne?

    Eskişehir Anadolu Lisesi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yok hocam eskişehir değil, şehir ankara
  • Takip,tek sefer 45 bölüm okudum.
  • Kardeşim Sana Abi Tavsiyesi Eğer Kız Senden Hoşlanıyorum Deyip Çıkmaya Başlarsanız İkinizin Yaşadığı Duygular Karşılıklı Olmaz O Kız Bence Senin Ona Verdiğin Değeri Hak Etmiyor Sen Ona Duygularını Açıkladığında Kabul Etmeyip Seni Arkadaşı Olarak Gördüğünü Söylediyse Bunun Mantıklı Bir Açıklaması Yok Zaten Kızın Gözlerinden Anlarsın Seni Sevip Sevmediğini Bence Bu Kızı Unut Ve Mümkün Olduğunca Muhattabı Olma.

    Bak Benim Başımada Geldi Bende Senin Gibi Bir Duruma Düştüm Lisedeyken;
    Ben Lisedeyken Doğa Diye Bir Kıza Lise 3 te Vuruldum Lise Sonda da Aşık Olduğumu Söyledim Kız Bana Arkadaşımsın,Kusura Bakma Gibi Şeyler Söyledi Sonra Kızla 4 Ay Gibi Bir Süre Aynı Sınıfta Olmamıza Rağmen Yüzüne Bile Bakmadım Konuşmadım.Doğanın Arkadaş Çevresini Ben Oluşturuyordum Okulda Büyük Bir Saygınlığım Vardı Doğanın Yanındaki Arkadaşları Yavaş Yavaş Ondan Uzaklaşmaya Başladı.4 Ay Sonra Okulda Yanıma Gelip Konuşabilirmiyiz Falan Dedi İşte Özür Dilerim Bize Bir Şans Tanı Falan 1 Hafta Sonunda Çıkmaya Başladık 2-3 Hafta Baya Mutluydum,Mutluyduk Yani Sonra Kavgalar Başladı Doğa Dediğim Kızda Metalci Bu Rock Barlardan Falanda Baya Arkadaşı Var Sonra İlerleyen Haftalarda Beni Baya Bir Üzdü Bana İhanet Etti Benim Ona Verdiğim Sevgiyi Hak Etmedi Demekki Yani Benim Yaşadığım Karşılıklı Değildi O Kız da Beni sevseydi İlk Ben Ona Duygularımı Açıkladığımda O Da Aynı Şekilde Karşılık Verirdi.Neyse Ben Bundan Sonra Böyle Bir Hataya Düşmem Hani Derler Ya Sevdiğinle Değil Seveninle Ol Neyse Kardeşim daha 16-17 Yaşındasın Bu Mevzuları Fazla Kafaya Takma Eğlenmene Bak Lise Yılların Senin En Güzel Yılların Bak Ben Mezun Oldum Keşke Lise 1den Tekrar Başlasam Diyorum Bu Yaşta Karı Kız Olaylarını Fazla Takmayın Tabi Aşıkta Olabilirsin Ama Karşılıklı Bulmak Bu Devirde Çok Çok Zor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Trust666

    Beyler az sonra yazacaklarım kesinlikle CSB değildir. Yaşadıklarımı aynen yansıttım ve bölüm bölüm yayınlayacağım.
    NOT: İfşa olmamak için isimler değiştirilmiştir.

    BÖLÜM 1

    Yarın okul vardı. Koskoca tatil bitivermişti yine hemencecik. Gittiğim okulun pansiyonu da var ve ben okul yurdunda kaldığımdan dolayı Pazar günü bavullarımla gelmiş ve odama yerleşmiştim. Oda arkadaşım Taner’di. Severdim onu iyi anlaşıyorduk ve aynı sınıfta idik. Taşkın ise yurtlu olmadığına rağmen o gün bizimle kaçak kalacaktı. Çünkü en iyi üç arkadaştık ve geçen sene bizim için hiç iyi geçmemişti. Bu senenin çok daha iyi olacağı hakkında konuşuyorduk genelde yazın. Dersler olsun.. Kız meseleleri olsun. Gerçi geçen sene kızlarla falan hiç işim olmamıştı. Utangaç sayılırdım. Hatta bu liseye ilk başladığımda kimse ile düzgün arkadaşlık kuramamıştım. Herkesle yüz yüze gelmekten çekiniyordum fakat zamanla kaynaştık, alışmıştım okula. Akşam olmuştu hala sohbet ediyorduk üç arkadaş. Yazımızın nasıl geçtiğini, okula yeni gelecek kızların nasıl olduğunu merak ediyor ve konuşuyorduk. Yarın okula sabah erkenden gidelim de tanışalım diye düşünüyorduk. Bu sene sosyal anlamda da iyi olmalıydı. Şu ana kadar hiç kimseyle çıkmamıştım… Aslında asosyal de sayılmazdım. Sınıfta espriler yapar kızlarla konuşurdum fakat hiçbir zaman arkadaşlıktan öteye geçemiyordum. Aslına bakarsanız halimden memnundum denilebilirdi. Neyse işte konuştukça konuştuk ve gece hemen bitiverdi. Harikaydı… Okulun ilk günüydü ve biz sabahlamıştık. Saat beş civarıydı yanılmıyorsam ve giyinmiştik. Üçümüzde şıktık ve yakışıklı sayılırdık. Çanta falan almadık zaten ve saat yedi gibi dışarı çıktık. İnanılmaz ayaz vardı dışarıda. Sabah ayazı… üşümüştük. Gece konuştuğumuz gibi yapacaktık. Okulumuz lüks bir semtte idi ve hayatın pahalı olduğu bir yerdi burası. Gidip bir kafeye oturduk. Poğaçalarımızı ve çaylarımızı söyledik yukarı kata çıktık ve masamıza oturduk. Yemeğimiz ve sohbetimiz bittiğinde okulun başlamasına yaklaşık kırk dakika kaldığını gördük ve okula doğru yol almamız gerektiğini düşünerek oradan ayrıldık…

    BÖLÜM 2

    Aslına bakarsanız özlemiştim okulu. Sınıfımızı bulduk ve içeri girdik, kimsecikler yoktu. Törene yaklaşık yarım saat vardı. Arkadaşlarımız yavaş yavaş geliyorlardı. Oturup hepsiyle muhabbet ediyorduk. Özlemiştim onları. Bana çok değiştiğimi söylüyorlardı ve yakışıklı olmuşsun diyorlardı. O zamanlar bide saçlarım uzundu ve hoş gözüktüklerini sanıyorum. Biz böyle konuşurken tören saati geldi çatmıştı. Müdür bey konferans salonunda toplanmamızı istemişti ve konferans salonuna doğru yol aldık. Arka koltuklara dizilmiştik sınıf olarak. Ben heyecanlanmıştım yeni insanları görünce. Doğal olarak kimler yeni gelmiş görmek istiyordum ve bakıyordum. O an beş sıra önümde oturan bir kız gördüm. Saçları sapsarıydı. Boya gibiydi ama değildi. Kızın türk olmadığını sanmıştım. Daha yüzünü bile görmemiştim ama dikkatimi oldukça çekmişti. O sırada yana doğru döndü ve yüzünü gördüm. Çok güzeldi. Saçlarını ilginç bir topuz yapmıştı ve saçları altından daha parlaktı. Yüzü bembeyazdı. Yanımda Taner ve Taşkın vardı. Onlara hemen kızı göstermiştim. Olum nerden kestin onu beş sıra önümüzde gibisinden takılmaya başladılar. Konuşma bitmişti aklım hep o kızdaydı. Çıkışta onu hemen yanımda gördüm ve o an kalbim yerinden çıkıcaktı. Kızın masmavi gözleri vardı ve ben o an sanırım aşık olmuştum. Biliyorum saçma gelicek bende inanmazdım ilk görüşte aşka ama kalbim durucaktı neredeyse. O an kızın yanından geçerken nasıl cooldum anlatamam. Baya kasmıştım kendimi ve aldırmayarak önunden geçerek Tanerlerle beraber sınıfa çıktık. Gün boyunca hep onu düşündüm. Akşam yurda gidince sınıfımızın whatsapp grubunda kızdan bahsettim birazcık. Elif bizim sınıfta samimi arkadaşlarımdan ve bana “Sen Ceyda’dan mı bahsediyosun” diye sordu ve evet galiba dedim. Tanıştıklarını söylediler ve yarın beni tanıştıracağını söyledi. Heyecanlanmıştım ama o an pek ciddiye almamıştım. İnanmıyordum tanışacağıma. Ben kimdim ki bir kızla tanışacaktım. Hep uzaktan severdim… Akşam ranzamda bunları düşünürken uyuyakalmıştım.

    BÖLÜM 3

    Sabah her zamanki gibi yine uyanamamıştım kendi alarmıma ve Taner beni kaldırmıştı. Sabah heyecanlıydım ki bu yüzden olsa gerek hemen ayılıvermiştim. Giyimime önem veriyordum artık. Yani o günden itibaren başlamıştım. Ayna karşısında gömleğimin sondan önceki düğmesinide iliklediğimde kendi kendime söylendim. Baya tarz olmuştum. Saçlarımıda ellerimle gelişigüzel yaptım ve yurdun yemekhanesine Taner ile beraber kahvaltı yapmak için indik.
    Okula doğtu yürüyorduk. Zaten pansiyon ile yan yana sayılırlardı. Dört beş dakika içinde okuldaydık. Heyecanla etrafıma bakındım ama onu göremedim. Sınıfa çıktım. Derslerde yavaştan işlenmeye başlamıştı. Çok iyi hatırlıyorum ilk ders kimya idi. Hoca hemen başlamıştı derse ve defter tutturuyordu. Tabi kimin umrunda! Ben ise açmış en arka sayfayı onun ismini yüzlerce kez yazmakla meşguldüm. Bu halimi gören Taşkın “Sende amma taktın kafayı daha bir kere gördün” gibisinden bana takıldı. Elif yanıma geldi ve hazırlan kantine inelim tenefuste dediğinde heyecandan ölücektim. Hemen tuvalete gittim ve ayna karşısında kendimle ilgilendim. Merdivenden inerken kalbimi elife tutturdum ve kalbim nasıl atıyor baksana dedim. “ ay yerim ya çok heyecanlanmışsın” dedi. Kantine gelmiştik. Ceyda burada değildi. Elif bana sınıfını bildiğini söyledi ve beni kolumdan tutarak sınıflarına götürdü.

    BÖLÜM 4

    Evet işte oradaydı en arkada usul usul oturuyordu. Yanına doğru yürüdük. Bir defter açmıştı ve melek tarzı bir şey çizmişti. O an aklıma kendim geldim, bende resim çizerdim derslerde. Elif “ Merhaba Ceydacım nasılsın” dedi. O an hayatımda duyduğum en güzel, en nazik sesi duydum. İçim nasıl tuhaf oldu anlatamam.. “İyiyim sen nasılsın” dedi. Elif iyiyim dedikten sonra “Nasılsın okula alışabildin mi gibi saçma bir soru sordu. Daha sonra beni göstererek “ Bak bu da Cenk “ dedi. Elimi uzattım ve tokalaştık. Memnun olduğunu söyledi ve Elif bizi alarak kantine gidelim hadi dedi. Ceydanın yanında bir de arkadaşı vardı. Dilara. Onunla da tanıştık ve dördümüz bir masaya geçtik. O an utandığım ve sıkıldığım için yüzüne bakamıyordum ama bana verilen tavsiyeler aklıma geldikçe kafamı istemeyerek kaldırıp gözüne bakıyordum. Normal bir şekilde konuştuk ve masadan kalktığımızda Elif, Ceyda’ya seslenerek “ canım telefon numaran bende varmıydı” dedi. “Ha yoktu galiba hemen vereyim” dedi. Sınıfa çıktık. Rüyada gibiydim. Sesi beni o kadar etkilemişti ki aklımdan çıkamadı. O kadar nazik ve kibar biriydi ki konuşmalarına çok dikkat ederek konuşuyor ve asla argo kullanmıyordu. Tam aradığım insandı. Aslında fena konuşmamıştım. Yani en azından benim gibi utangaç biri o sırada iyi konuştu denilebilirdi. Dersler umrumda değildi ve aklımda olan tek şey Ceyda idi. O sırada aklıma numarasının bende olmadığı ve bir daha ne şekilde konuşmamız gerektiğini bilmediğim geldi.

    BÖLÜM 5

    Tuğba da bizim sınıftaydı ve benden sonra Elif laf olsun diye Ceyda ile onu da tanıştırmış. Konuşmuşlar kaynaşmışlar ve Tuğba bana sürekli “ çok iyi biri, kibar” gibi söylemlerde bulunuyordu. Çok saf ve temiz biriydi gerçektende. Tuğba’nın da kanı kaynamış gibi gözüküyordu. Sanırım çıkış saatlerine yaklaşmıştık ve Elif yanıma geldi. Cenk bak akşam ne yapalım diyerek söze başladı. Anlattıklarını dikkatle dinliyordum. Akşam whatsapp ta Dilara, Ceyda, Tuğba ve kendisinin olduğu bir grup kuracaktı ve okul hakkında konuşacaklarını, havadan sudan bahsedeceklerini söyledi. Daha sonrada beni gruba dahil edeceklerdi. Okul bitmişti. Taşkın, Taner ile benim yanıma geldi ve istersek onlarda yatılı kalabileceğimizi söyledi. Bizde kabul ettik ve Taşkınların evinin yolunu tuttuk. Aklımda tabi yine hep Ceyda vardı ve akşamki grubu düşünüyordum. Elif’i bol bol tembihledim. İlk önce kendi aranızda konuşun, konuyu çaktırmadan benden açın, belki o zaman alırsınız gruba demiştim. Saat akşam sekiz civarıydı. Telefon sürekli elimdeydi. Taner ve Taşkın içeride Fifa oynarken ben dünyadan kopmuştum. Nihayet gruba katıldığımı yazan bildirim gözüktü. Elif’e ne konuştuklarını sordum ve bana ekran alıntısını gönderdi. Grubun son mesajları şöyle idi:

    Elif: Bugünde Cenk ile pek konuşamadık
    Tuğba: Haa Cenk demişken alalım mı gruba? Çok iyidir ya
    Elif: Tamam dur alayım hem o da okuldan bahseder size…


    BÖLÜM 6


    Ellerim titremeye başlamıştı ve ne yazacağımı bilmiyordum. Nihayetinde “ herkese merhaba” yazabildim. Herkes karşılık verdi ve konuştukça konu açıldı. Dilara’nın pek sesi soluğu çıkmıyordu grupta. Dört kişi konuşuyorduk. Zamanla Tuğba ve Elif bilerek yazmamaya başladılar ve böylece Ceyda ile yalnız ikimiz konuşuyorduk. Bu tanışmam için iyi bir fırsattı ve birbirimizi daha iyi tanıdık. Sonunda Elif’e mesaj attım ve artık bir şeyler yazmaları gerektiğini hatırlattım. Birkaç saat sonra herkes iyi geceler mesajı attı ve Elif bana “Bak gördün mü çok iyi konuştunuz” dedi. Her şey için Tuğba ve Elif’e teşekkür ettim. Sayelerinde tanışmıştık.. Taner ve Taşkın’ ın yanına gittim. Biraz beraber vakit geçirdikten sonra salona üç kişi kurulup harika bir şekilde yattık. O gece onu düşünmekten uykum kaçmıştı. Birkaç saat sonra gün ağaracaktı. Uyumak için kendimi zorladım ve uzun bir süredir rüya görmeyen ben, o gece rüyamda onu gördüm. Bu gece rüyalar görmeye başladığım zaman diliminin başlangıcıydı.


    BÖLÜM 7

    Sabah erkende Taşkın’ın annesi bizi kaldırdı, üçümüzde uyandık. O gece sadece iki üç saat uyuyabilmiştim. Henüz çok erkendi ama annesi bize kahvaltı hazırladığını söyledi ve mutfağa gittik.
    Evden çıktığımızda yine bir sabah ayazı ile karşı karşıyaydık. Üç arkadaş konuşa konuşa durağa gittik ve dolmuş beklemeye koyulduk.
    Dolmuştan indiğimizde derslerin başlamasına yarım saat kadar vardı ve okula doğru yürüdük. Okul sessizdi, aklıma o an yine Ceyda geldi. Acaba bugün okulda yüz yüze konuşur muyduk? Ne konuşacaktık? Aklımda bunlar varken sınıfa çıkmıştım. Arkaya tek kişilik sırama geçtim ve kafamı koyarak hayallere daldım. Öğretmenin geldiğini anlamam baya geç sürmüştü. Kafamı kaldırdığımda dersin ortasındaydık. Bu olaylara zamanla alışacaktım, okul ve ders hayatımın düzeni bozulmaya başlamıştı. Tenefüs olduğunda onu görebilme umuduyla kantine doğru indim…


    BÖLÜM 8

    Kantin sırasındaydı. Onu hemen görmüştüm. Kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Yavaşça ilerleyerek yanına vardım ve “günaydın” dedim. Bana döndü ve “günaydın” dedi. O an içimde tarifsiz bir mutluluk vardı. Çok geçmeden bir şeyler söylemem gerektiğini hatırladım ve hangi dersten çıktıklarını sordum. İngilizce olduğunu söyledi ve ben de bizimkinin matematik olduğunu söyledim. Daha sonra iyi dersler diyerek gülümsedim ve o da aynısını yaptı. Yukarı sınıfa çıktım ve yüzüm değişik bir ifade almıştı. Saf saf etrafa gülümsüyordum. Yavaş adımlarla sınıfa girdim ve sırama geçtim. Amele sümüğü gibi etrafa sırıtıyordum. Tarifsiz duygularla öylece duruyordum. Onunla konuştuğumda mutlu ve huzurlu olduğumu anlamıştım.


    BÖLÜM 9

    Ders başlamıştı ama ben yine kafam masada aklım sadece Ceyda’da, gözlerim kapalı bir şekilde hayallere dalmıştım. Bana “günaydın” deyişini zihnimde canlandırıyordum. Deniz mavisi gözlerinin içine her baktığımda kayboluyordum. Sapsarı dalgalı saçlarını okşamak için her şeyimden vazgeçerdim. Bir taraftan da onu düşünürken sürekli içimde bir hüzün oluyordu. Zaten dikkat eksikliği olan biriyim ve böylece derslerden ve hayattan tümüyle koptum. Aklımda sürekli o vardı. Okul yine bitmişti. Taner ile birlikte yurda geçtik. Odamızı biraz toparladıktan sonra akşam yemeği saatine kadar uzandık ranzalarımıza. Telefonda oyalanıyordum, yemeğe iniyor ve tekrar yatıyordum. İki gün daha aynen bu şekilde bomboş geçti. Ertesi gün uyandığımda üstüme başıma özen göstererek hazırlanmıştım. Okula gittim, o gün alt dönemlerin kur sınavı vardı; sınıflar seviyelere göre ayrılacaktı. Okula erken geçmiştik ve kapıda sınava gireceklerin hangi sınıflarda gireceği bir liste asılmıştı. Herkesten önce ben incelemiştim listeyi ve Ceyda’nın ismini hemen buluvermiştim. İlk tenefüste onu kantinde gördüm ve sınavında başarılar diledikten sonra sınıfıma çıktım. Biz dersteyken o sınavdaydı. Okulun sonlarına doğru sınav sonuçlarının açıklandığı liste girişteki panoya asılmıştı. Çok iyi hatırlıyorum herkesten önce ben bakmıştım ve 52 aldığını görmüştüm. Fena bir not sayılmazdı ve üst kura girmişti. Dilara ve Ceyda’nın listeye bakmak için yürüdüklerini gördüm. Dilara daha yüksek almıştı ve sınıfları ayrılmıştı. Yanlarına giderek nasıl geçtiğini sordum. Sınavın çok zor olduğunu ama genel olarak iyi geçtiğini söylediler. Konuşurken gözlerinin içine bakmaya özen gösteriyordum. Heyecandan ölmek üzereydim ama belli etmemeye çalışıyordum. Biraz daha havadan sudan konuştuktan sonra ayrıldık. Gün geçtikçe fark ediyordum, gittikçe ona daha çok bağlanıyordum.

    BÖLÜM 10

    Okulun ilk haftası böyle geçivermişti. Hafta sonları evci çıkıyordum. Aslında yurtta kalmamın nedeni sözde; gidiş gelişin zor olması ve Taner ile beraber daha çok çalışacağımı düşünmemdi. Aslında kalmamın nedeni ise Taner’i odada tek bırakmamak istememdi. O farklı bir şehirden geliyordu ve ona sosyal anlamda da yardımcı olmam gerekiyordu. Taşkın da bizimle birlikte yurtta kalmayı çok istiyordu fakat babası bu işe bir türlü sıcak bakmıyordu. Taşkınların evi ile bizim evimiz aynı mahalledeydi zaten, arabayla en geç yarım saate okulda oluyordum. Her neyse Cuma günleri Taşkınla birlikte gidiyorduk. Hafta sonu aklımda yine hep Ceyda vardı ve annemler bende bir gariplik olduğunu sezmişlerdi fakat üstünde durmadılar. Kendimde fark etmiştim, gerçekten gariptim. Elif sürekli bana mesaj atıyordu ve bana moral veriyordu.” Kız çok saf ve iyi biri baksana senden başka hiçbir erkekle de konuşmuyor zaten. Bence sizin iş olacak “ diyordu. Hatta bir keresinde “Ceyda’nın sana nasıl baktığını gördüm kesinlikle sana karşı bir şeyler hissediyor” demişti.
    İçimdeki sevinci tarif edemem, gerçekten öyle bir şey varsa ki ben kesinlikle onunla ciddi düşünüyordum; hayatımda ilk defa bu kadar mutlu olacaktım. Hayatımda en çok istediğim şeydi onun da bana karşı hislerinin boş olmaması…

    BÖLÜM 11

    Hafta sonu tüm hızıyla geçmişti. Ben ki okuldan ve derslerden nefret eden bir insan, sırf onu görebilmek için okula istekle gidiyordum. Pazartesi erkenden kalktım ve sabah Taşkınla buluştuk. Beraber dolmuşa binerek okula vardık. O an Ceyda’yı gördüm. Servisinden inmişti ve sınıfına doğru yürüyordu. Beni görmedi ki; zaten onu arkadan görmüştüm, somurtarak sınıfa çıktım. Onunla konuşamayınca delirecek gibi oluyordum, içimde fırtınalar kopuyordu. Huysuzlanmıştım sabah sabah ortada bir şey yokken. Yanlış hatırlamıyorsam o gün konuşmamıştık. Okul bittiğinde Taşkın yurda gelmek istediğini söyledi ve bizde kabul ettik.(Eğer yakalanma gibi bir durum olursa olan Taner ile bana olacaktı.) Akşam Elif ve Tuğba ile konuşuyordum ve hadi mesaj at dediler. Ben utana sıkıla tamam dedim ve ilk defa özelden mesaj atacaktım. Taner ve Taşkın da bana gazı verdiler. Acaba numaramı eklemiş midir? Diye düşündüm. Uzun bir düşünme payından sonra sonunda “Ceyda naber” yazdım. “İyi Cenk senden” yazdı ve o an mutlu oldum. Numaramı eklemişti. Ama o sırada kitlenmiştim. Ne yazacağımı bilemedim. Taşkın devreye girdi ve bana biraz akıl vererek konuşmama yardımcı oldu. Bir iki saate yakın havadan sudan bahsettik ve sonunda birbirimize iyi geceler mesajı atarak günümüzü noktaladık. O akşam içim kıpır kıpırdı. Gayet iyi konuşmuştuk. Artık yüz yüze de daha rahat konuşabilirim diye düşündüm. O akşam bunları düşünürken uyuyakalmıştım ve uzun bir süre unutamayacağım bir rüya gördüm. Her taraf bembeyazdı ve yeşil bir parkta, büyükçe bir ağacın altında bir bankta Ceyda ile oturuyorduk. İkimizde birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. “Seni seviyorum” diyordum ve saçlarını okşuyordum.


    BÖLÜM 12

    Sabah uyandığımda hala rüyanın etkisindeydim. Etrafa boş boş bakıyor ve sırıtıyordum. Kahvaltıdan hemen sonra Taner ile beraber okula gittik. Sabah Ceyda’yı gördüm ve bana günaydın dedi. Heyecanlanmıştım ve kekeleyerek “gü-günaydın” dedim. Birbirimize iyi dersler diyerek sınıflarımıza doğru yol aldık. Elif sınıftaydı ve bana dün akşam Ceyda ile neler konuştuğumuzu görmek istediğini söyledi. Mesajlarımızı okuttum ve Elif: “Abi galiba olacak sizin iş” dedi. Çok mutluydum. Sırama geçtim ve kafamı koyarak yeniden hayallere daldım. Ders başlamıştı ve Taner beni uyandırarak artık dersleri dinlemem için beni uyardı. “ Bu kadar taktığın yeter oğlum bu sene de kalacaksın” dedi. Ben ise pek aldırmamıştım. Geçen sene bütünleme ile geçmiştim. Normalde zeki bir öğrenciyimdir fakat geçen sene bazı özel nedenler yüzünden böyle olmuştu. Bu sene kendimi toparlamam gerekiyordu. O güne kadar başıma gelen en güzel şey, okul hayatımı mahvedecekti…



    BÖLÜM 13

    İki hafta geçmişti okulun ilk gününden bu yana. Nasıl geçtiğini pek de anlayamamıştım. Hafta sonu evdeydim ve Ceyda ile hafta sonu da konuşmuştuk. Pazartesi sabahı erken uyandım ve şık bir şekilde giyindikten sonra evden çıktım. Taşkın ile buluştuk ve beraber okula gitmeden önce bir pastaneye girdik. Çay ve poğaça söylemiştik. Güzel bir kahvaltının ardından okula gitmek için durağa doğru yol aldık. O gün çok hızlı geçmişti ve gün boyunca Ceyda ile konuşmamıştım.
    Alt dönemlerimiz bizden bir saat önce çıkıyorlardı ve Ceyda servis bekliyordu. Servisler ortak olduğu için, tüm okulun dağılmasını bekliyorlardı ve yine öyle bir gün Ceyda, yanında tanımadığım iki kız arkadaşı ile birlikte bahçede ki tribünlerde oturuyorlardı. Biz ise tenefüsteydik ve bir şeyler almak için Taşkın ve Taner ile birlikte beraber kantine inmiştik. Taşkın bir ara tuvalete gideceğim diyerek yanımızdan kaybolmuştu ve ortalıkta gözükmüyordu. Taşkın çok eğlenceli ve deli dolu bir çocuktur. Az sonra fark ettiğimde elinde bir kağıt, Ceydaların yanında ayakta dikilmiş bir şeyler zırvalıyordu. Taner ile yanlarına gittik ve Taşkın’a kağıdın ne olduğunu sordum. “Lütfen tuvalet kapılarını kapatınız” yazan bir kağıt ile kızlara bir şeyler zırvalıyordu. Anlaşılan Taşkın yine formundaydı ve onları güldürmeye başlamıştı. Dersimiz başlayana kadar hep beraber oturduk ve konuşmaya başladık. Mine ve Derya idi diğer arkadaşlarının ismi. Derya, Taner ile hemşeri çıkmıştı ve bir sürü ortak tanıdıkları çıktı. Taşkın Ceyda’ ya dönerek “ senin adın ne sarı kız” demişti.(bilmesine rağmen) Ceyda sessiz bir şekilde ismini söylemişti. Mine ise çok tatlı bir kızdı ve onunla da tanıştıktan sonra havadan sudan konuşmaya başlamıştık. Taşkın çok iyi bir dosttu. Benim daha iyi muhabbet kurabilmem için gidip kızlarla kaynaşmıştı. Koyu bir sohbetin ardından bizim derse gitmemiz gerekiyor diyerek yanlarından ayrıldık ve okula girdik.

    BÖLÜM 14

    Ders bittikten sonra tekrar bahçeye inerek yanlarına gittik ve azıcık daha sohbet ederek servislerine uğurladık. Ceyda, Taner ile Taşkın ile pek muhatap olmuyordu, daha çok benimle konuşuyordu. Belki de beni tanıdığı ve utangaç olması yüzünden böyleydi. O hafta boyunca her gün aynı şeyi tekrarladık. Çıkışta hep aynı yere oturur olmuşlardı ve biz de gidip konuşuyorduk. Alışkanlık haline geldi diyebilirdik. Böylece her geçen gün Ceyda’ya daha çok bağlanıyordum ve onu daha yakından tanıyordum. Çoğu konuda konuşmaya başlamıştık, izlediğimiz ortak filmler hakkında da konuşuyorduk. O akşam yurtta bir odada toplanmış ve arkadaşlarla sohbet ediyorduk. Üst dönemden biri de vardı. Konu birden bana geldi ve bana “Sarı kızla ne zamandan beri çıkıyorsunuz” diye sordu. Bütün yurt bizim çıktığımızı sanıyormuş. Odada Ceydaların döneminden erkeklerde vardı ve samimi olmadığım birçok kişi. Ben ise o anda Ceyda ile eskilerden arkadaş olduğumuzu söyleyip konuyu kapatmıştım. Ulu orta konuşulmasını istemiyordum.
    O aralar kafamda ise sürekli nasıl çıkma teklifi edeceğim sorusu vardı…

    BÖLÜM 15

    Yanlış hatırlamıyorsam Cuma günü idi. Yine okul çıkışında beraber oturuyorduk ve konu Ceyda’nın telefonundan açılmıştı. Telefonundan şikayetçiydi ve yakınıyordu. O sıra “Telefonunun markası ne ki?” diye soracaktım. Hayatımda en utandığım anlardan birisi gerçekleşti o sıra. Ne alakaysa birden “Gözlerin” diyip kalıverdim. Sonradan bi şekilde toplamıştım ama aptal değilse o sırada bir şeyler anlamıştır diye düşünüyordum. Taner ise beni sakinleştiriyordu. “Zaten eninde sonunda öğrenmeyecek mi?” diyordu. Bende hak vermiştim kendimi boş yere sıkmaya gerek yoktu.
    Hafta sonu Taşkın ile beraberdik. İyi hatırlıyorum whatsapp profil fotoğrafımı küçüklük resmim yapmıştım ve Ceyda bana asla unutamayacağım mesajı atmıştı. Ne kadar tatlıymışsın tipe bak gülüşün hiç değişmemiş… gibisinden, sonra kendi fotoğraflarını atmıştı ve uzun bir süre sohbet etmiştik. En iyi günlerimden biriydi. Çocuklar gibi mutlu oluyordum onunla konuşunca. Vaktin yaklaştığını sezmeye başlamıştım. Ceyda bana çok iyi davranıyordu ve artık hamlemi yapmamı bekliyor gibiydi.



    BÖLÜM 16

    Bu haftalar gayet iyi geçiyordu. Çok iyi anlaşıyorduk ve sık sık mesaj da atıyordu bana Ceyda. Gerçekten bana karşı boş olmadığını zannediyordum. Arkadaşça bir yaklaşım yapmamıştım zaten ki, o da bana hiç arkadaş gibi davranmıyordu. Belki de bana böyle geliyordu bilemiyorum. İnanın kız aklımdan bir dakika bile çıkmıyordu. Uyumadan önce de onu düşünüyordum. Rüyalarımda bile sürekli onu görüyordum. Taşkın ise sürekli çıkma teklifi edip kurtulmam gerektiğini söylüyordu. Evet bu hafta bitirecektim bu işi. Okullar açılalı tam bir ay olacaktı. 3 hafta geride kalmıştı. Pazartesi günü sabah sınıfa girdiğimde sınıftaki arkadaşlarımdan Beyza yanıma geldi ve bu sabah Ceyda ile konuştum falan filan dedi. Aynı servistelermiş. Beyza’nın duyduğuna göre Seyid adında biri (Beyza ile tanışıyorlarmış) kendisine Ceyda çok tatlı değil mi? Gibi şeyler söylemiş ve Beyza o kızdan uzak durması gerektiğini söylemiş. Bide bu Seyid benimde üst dönemim. Lise 3 kendisi. Zaten yavşaklığıyla tanınır okulda. İlk tenefüs kantine indim ve o an Seyid ile Ceyda’yı aynı masada gördüm. Ceyda’nın arkadaşları da vardı masada bu Seyid’in sonradan geldiği belliydi. Seyid Ceyda’nın içine düşecek gibi bakıyordu. O an sinirden elim ayağım titredi ve hemen orayı terk ederek tuvalete kapandım. Ağlıyordum. Sinirden mi yoksa Ceyda’dan dolayı mı bilmiyordum ama deliler gibi ağlıyor ve duvarları yumrukluyordum. O gün moralim iğrençti. Son derse girmeden önce dışarı doğru baktım ve alt dönemden Orhan’ı tribünlerde gördüm. Bunlarla güle oynaya konuşuyordu. Bahçeye bir çıktım ve onlara gözüktüm. Sonra içeri girdim. Neden gelmedin gibisinden mesaj attı arkadaşları ve geçiştirdim. Gerçekten moral olarak bitmiştim o an. Kızın taliplisi çoktu belli ki. Bi an önce çıkma teklifi etmem gerekiyor diye düşündüm.

    BÖLÜM 17

    Salı günü öğlen Ceyda, Mine ve Derya’yı kantinde gördüm ve onları okulun yanındaki pastaneye davet ettim. Gelin bugün buradan yiyelim dedim ve uzun uğraşlarım sonucu kabul ettiler. Taner ile aram çok açılmıştı o aralar. Neymiş efendim o reddedildiğinde ben ilgilenmemişim onunla vs. artık benimle konuşmuyordu ve öğlen gelmemişti yanımıza. Taşkın ve ben Ceyda ve arkadaşlarını alarak yol aldık. Asıl amacım Ceyda’nın ayağını alıştırmaktı. Malum çıkma teklifi edecektim ve okul içinde böyle bir şey olmazdı. Çarşamba günü tüm hızıyla geçti ve akşam Taşkın yurtta kaldı.
    Çıkma teklifi edecektim ve tüm akşam bunun hakkında konuştuk. Taşkın bir ara telefonumu benden izinsiz alarak Ceyda’ya “Yarın konuşabilir miyiz” diye mesaj attı. Ben ilk başta kızdım fakat sonra Taşkın’a güvenerek devamını getirmesini istedim.
    Diyalog aynen şu şekildeydi:
    - BEN: Yarın öğlen seninle bir konuşabilir miyiz’
    - CEYDA: Olur tabii.
    - CEYDA: Bir sorun yok değil mi?
    - BEN: Hayır hayır
    - CEYDA: Tamam o zaman
    - BEN: şimdi yatıyorum ben iyi geceler.
    Fena sayılmazdı. O akşam Taşkın benimle öyle bir konuştu ki rahat dört saat dinledim onu. Bana bir ilişki nasıl olmalı anlattı. “Ceyda çok saf bir kız belki de bir ilişkiye hazır değildir. Belki de sen onunla çıkacaksın ama kızı soğutacaksın, çok hassas işler bunlar” gibisinden şuan tam hatırlayamadığım güzel bir konuşma yapmıştı. Ve son olarak beni umudumu yüksek tutmamam için uyardı ve Taner’i göstererek:
    “bak bu çocuk çok emindi ama ne olacağı belli olmuyor, daha çok üzülürsün” demişti. O gün sabahlamıştık. Perşembe sabahı çok heyecanlıydım. Okula girdiğimde gördüğüm ilk yüz Ceyda’nın ki idi. Selamlaşarak sınıflarımıza ayrıldık.Öğlen tenefüsünde bitirecektim bu işi.


    BÖLÜM 18

    Ders falan dinleyemedim doğal olarak, aklımı hiç bir şeye veremedim. Öğlen Ceyda’ya söyleyeceklerimi planlıyordum kafamda sürekli. Öğlen tenefüsü geldi çattı. Taşkın’ı yanıma alarak kantine doğru heyecanlı adımlarla ilerledim. Ceyda’yı gördüm. Yanında Derya ve Mine vardı. Onları pastaneye çağırdık. Beraberce yürüyorduk. Daha sonra Ceyda’ya çıkma teklifini yolda edeceğim aklıma geldi çünkü bizim okulun nerdeyse tamamı pastanede idi ve ortamın sessiz sakin bir yer olması daha iyi olurdu. Onlara yürümek istediğimi söyledim. Baya bir ısrardan sonra kabul ettiler ve villaların olduğu sessiz yolda beş kişi yürümeye başladık. Bir türlü yalnız kalmaya fırsat olmuyordu, Taşkın ile sürekli işaretleşiyorduk. Bu arada Ceyda villanın birinin bahçesinde yavru golden cins köpek görmüştü ve yanına gidip sevmeye başlamıştı. Aşırı tatlı bir şeydi. Ceyda aşırı denilebilecek şekilde hayvanseverdi zaten. Golden, Ceyda’yı sevmişe benziyordu. Ceyda sürekli başını okşuyordu köpek ise bir süre sonra Ceyda’nın elini yalamaya başlamıştı. Orada baya vakit geçirdikten sonra okula doğru yürümeye başladık. Taşkın bir ara beni yanına alarak “hadi artık ben Derya ile Mineyi alayım yalnız bırakıyım sizi” dedi ben ise vakit kalmadı diyerek yarına ertelemeyi istedim. Ama güzel bir gündü denilebilirdi. Okul bitmişti, akşam whatsapp’ta grup kurmuştuk; Mine, Elif, Taşkın ve Ceyda vardı grupta. Bir ara Guitar Hero’ya gidelim istiyordum ve grubu bu yüzden açmıştım. Ceyda pek sıcak bakmadı servisli idi zaten evine yetişemezdi. Neyse baya konuştuk ve Taşkın konuyu sevgililerden açtı. “Hadi herkes şimdiye kadar kaç kişiyle çıktığını yazsın” gibi bir şey yazmıştı. Elif üç yazdı. Mine yalnızca bir kere demişti. Taşkın ise biraz alaya alarak ben tüm alfabeyi bitirdim demişti. O sırada tabi ki Ceyda’nın cevabını bekliyordum, biri ile çıkmadığını garantilemem de lazımdı. Ceyda hemen sonra aynen şöyle bir mesaj attı “O zaman ben bombayı patlatıyorum.” O an heyecandan ölecektim. Elifle hemen özelden konuşmaya başladık. Acaba ne yazacaktı. Biraz beklettikten sonra: “Şuana kadar hiç kimseyle çıkmadım.” Yazdı. O an sevinçten ölebilirdim. Belli ki şimdide kimse ile çıkmıyordu ve içimden bir kez daha tam aradığım kız diye geçirdim. O gün sabahlamıştım. İki gün üst üste sabahlayarak adeta afallamıştım. Sabah okula gittim ve bu Cuma gününü ömrüm boyunca unutamayacaktım…


    BÖLÜM 19

    Cidden size tavsiyem; asla iki gün üst üste sabahlamayın, özellikle de bir kıza çıkma teklifi edecekseniz. Sabah sınıftakiler soruyorlardı; ne yaptın ettin mi çıkma teklifi bari bugün et vs… Öğleye kadar ki derslerin hepsinde hayaller kurup sıramda uyudum. Sanırsam 4. Ders idi. Taner ve Taşkın beni zorlayıp duruyorlardı. Eğer bugün çıkma teklifi etmezsem kendilerinin gidip bizzat Ceyda ile konuşacaklarını söyleyip beni tehdit ediyorlardı. Çünkü durumum için endişeleniyorlardı, artık bir an önce olsun çünkü derslerde uyuyorsun eski Cenk değilsin, eğlenceli değilsin gibisinden konuşuyorlardı. İşte bu yüzden artık bugün kesin olarak bitirmem lazımdı bu işi, hem vakit geçtikçe kızı kaçırmaktan da korkuyordum, bir de kurban bayramı tatili araya giriyordu ve ben bunu avantaj sayıyordum. Tatil öncesi son Cuma idi, evet.
    Öğle tenefüsü olmuştu Taner ve Taşkın’ı yanıma alarak bahçeye gittim ve kızlarla buluştuk. Planıma göre Taner, Derya’yı ; Taşkın ise Mine’yi alıp onlarla konuşacaklardı ve ben Ceyda ile yalnız kalacaktım. Çıkma teklifini ise yürürken yolda etmeye karar vermiştim. İlk başta havadan sudan konuştuktan sonra kızlarla okulun arka bahçesine doğru yürüdük. O an ki heyecanımı asla anlatamam. Hayatımda ilk defa bir kıza açılacaktım ve bunu yüz yüze halledecektim.

    BÖLÜM 20

    Beklenen an gelmişti. Okulun arka bahçesinde bir bankta oturduk. Taşkın Mine’ye seslenerek özel konuşucaz gibisinden bir şeyler zırvalayıp Mine’yi yanına çekmişti ve uzaklaşmaya başlamışlardı. Muhtemelen az sonra olacakları; Ceyda’ya çıkma teklifi edeceğimden bahsediyordu. Taner’de Derya ile yalnız kalmıştı ve uzaklaşmışlardı. Bankta yanımda Ceyda ile öylece duruyordum. Yalnız kalmıştık. Tam zamanıydı, heyecandan kalbim küt küt atıyordu. Son bir kez kafamda bir şeyler canlandırdım. O sırada Ceyda’ya dönerek “Geçen bahsetmiştim hani zaten konuşmam lazımdı gel gidelim sana anlatacaklarım var.” Dedim. “Tamam” dedi ve kalktık. Okulun arkadaki çıkış kapısından çıktık ve yan yana yürümeye başladık. Ne söyleyeceksin? Diye sordu. Birazcık daha ilerledikten sonra artık konuya girmem gerektiğini hissettim. Ceyda’ya dönerek bir ara gözlerinin içine baktım. Sana çok önemli bir şey söyleyeceğim, dedim. “dinliyorum” dedi. Ayaklarımı hissetmiyordum sanki boşlukta yürüyor gibiydiler. Zaten sabahlamanın etkisiyle sarhoş gibiydim. “Şuan söyleyeceklerimi nasıl bir gazla söylüyorum bende anlamadım” dedim. “Mesaj da atabilirdim ama düşündüm ki yüz yüze konuşmak çok daha değerli” diyerek devam ettim ve lafı uzatmak istemediğimi söyleyerek “Ceyda ben senden çok hoşlanıyorum, benimle çıkar mısın?” dedim. O anı asla unutmuyorum. Yüzüne baktığımda kıpkırmızı olmuştu. Bir süre hiç konuşmadan yürümeye devam ettik. Ceyda bana dönerek “Galiba artık cevap vermem gerekiyor” dedi. Söyleyeceklerini çok merak ediyordum ve bir yandan beraberce yan yana omuz omuza yürümeye devam ediyorduk. Çok ani olduğunu söyledi. “Cenk, okulda en çok değer verdiğim erkeksin, senin dışında da pek kimseyle konuşmadım, benim için çok değerlisin” gibisinden konuşmaya başladı. O an çok mutluydum ve gerçekten gidişat iyiydi. Galiba çıkma teklifimi kabul edecekti. İşte o an düşündükçe hala içimi yakan, kimi zaman hatırladıkça hıçkırıklara boğularak ağlayacağım şey oldu. Ceyda ağlamaya başlamıştı. Bilen bilir sevdiği kızı ağlarken görmek bir erkeğin içini ne kadar yakar. “Cenk sana gerçekten çok değer veriyorum” diyerek sözlerine devam etti. “Kırmak istediğim son kişisin, tanıdığım en iyi kalpli insanlardan birisin” dedi. O an ki ruh halimi size anlatamam. O kadar kötü olmuştum ki. Hiç bir şey hissedemiyordum. Ağlamak istedim fakat ağlayamadım. Sözlerime “Biliyorum erken oldu biraz ama gerçekten korkuyordum. Okulda gerçekten çok fazla yavşak var ve ben seni kaybetmekten korkuyorum” dedim. “Biliyorum Cenk biliyorum. Sen diğerleri gibi değilsin” dedi. “Ama ben seni hep arkadaş olarak gördüm” diyerek devam etti. Uzun bir süre sessizlik oldu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. O sırada okula yaklaşmıştık ve Ceyda beni durdurarak “ Cenk bu söyleyeceklerimi sadece Derya biliyor. Benim zaten bir sevgilim var.” Dedi. O an beynimden vurulmuşa döndüm. Hiçbir şey hissedemiyordum. Ağzımı açamıyordum ve Ceyda “Ben arkadaşlığımızın bozulmasını istemiyorum lütfen yaşanmamış sayalım gerçekten problem değil, ben yaşanmamış sayarım; arkadaş kalabiliriz. Seni kırmak istemiyorum, biliyorum kırıldın çok özür dilerim.” Dedi. Ben “Hayır hayır problem değil yaşanmamış sayabiliriz.” Dedim. Onu kaybetmekten çok korkuyordum. O sırada okul bahçesine girmiştik ve içeriye kadar beraber yürümeye devam ettik. Sınıflarımıza ayrıldık. Sınıfa girdim. Sınıf doluydu ve yalnız kalmak istiyordum. Lavaboya gittim ve hayatımda ağlamadığım kadar ağlamaya başladım.


    BÖLÜM 21

    Taşkın ve Taner bir süre sonra koşarak lavaboya geldiler ne olduğunu sordular. Biraz biraz anlattım. Dışarı çıktık merdivenlerde oturmaya başladık. Elif geldi daha sonra yanıma neler olduğunu sordu ve anlattım. Elif de daha demin Ceyda’yı koridorda ağlarken gördüğünü söyledi. Sonra şu sevgili olayını konuştuk. Neden insan bir gün; Şuana kadar hiç sevgilim olmadı yazıp ertesi gün sevgilisi olduğunu söyler. Kafayı yiyecektim, benden o kadar mı tiksiniyordu ki kesin bir şekilde benden kurtulmak için sevgilisi olduğunu söylemişti. Elif gidip konuşmamı ister misin? Diye sordu. Ne konuşacaksın ki boşver diyerek tekrar lavaboya gittim ve yalnız kalmak istediğimi söyledim. Cidden normalde pek ağlamam hatta duygusal değilimdir ama o an kendimi tutamıyordum. O sırada Elif erkekler tuvaletine girerek “Cenk hadi ne olur üzülme gel çıkalım” dedi. Elif saçmalama niye girdin buraya hadi çık falan dedim. Gerçekten çok vefalıydı, daha sonra dışarı çıkarak Elifle konuştuk. Derste başlamak üzereydi, aslında girmeyecektim derslere ama Elif beni ikna etti ve okulda kalmaya karar verdim. Ders biyoloji idi. En arkada tekli bir sıraya oturdum ve kafamı koyup sessizce ağlamaya başladım. Alara da bizim sınıftaki kızlardan aramın iyi olduğu birisiydi. Yanıma gelmişti ve kendimi üzmemem gerektiğini söylemişti. Hadi bir kız için değmez üzülmene değiyor mu diyordu. Dediğim gibi kendimi durduramıyordum. O gün tamamen böyle saçma bi şekilde geçti. Çıkışta tören vardı ve daha sonra araya uzun bir tatil girecekti. Törende kimseyi görmek istemediğimden, törene katılmadım. Taner o akşam memleketine gidecekti ve bavul hazırlaması gerekti. Taşkınla beraber yurda geçerek bavullara yardım ettik. Bir ara ranzama uzandım ve whatsapp ı açtım. Ceyda profil fotoğrafını silmişti. Mesaj atmalı mıyım onu düşünüyordum. Bir süre sonra mesaj atmaya karar verdim. “Ceyda bugün olanlar için çok üzgünüm.” “Seni de üzdüm, yaşanmamış sayalım; özür dilerim” yazdım. Neden yaşanmamış sayalım dediğimi ise açıklayayım. Biliyorum saçma ama gerçekten onu kaybetmek istemiyordum. Arkadaş olarak devam edebilir miyiz bilmiyordum. Ceyda o sırada mesajımı gördü ve “Asıl ben özür dilerim, seni kırdım.” Dedi. Ardından “Yaşanmamış sayalım anlaştık ” yazdı. O an içten içe üzülüyordum. Bu arada Taşkın’ı annesi eve çağırdı ve bende onunla beraber kalktım. Taner akşam dokuz gibi çıkacağını söyledi, bizde önceden çıktık ve durağa doğru yürümeye başladık.


    BÖLÜM 22

    Konuşa konuşa gidiyorduk, Taşkın; Ceyda konusunu pek açmamaya dikkat ediyordu. Akşam soğuğu vardı ve otobüsün gelmesini dört gözle bekliyorduk, çok gecikmişti. Tabi ben bu arada sürekli düşünüyordum. Neden bana yalan söylemişti Ceyda. Hiç mi değerim yoktu, en azından kırmamak için uğraşabilirdi. Aslına bakarsanız zaten kırılmamı en aza indirgemek istemişti o da. Bu arada daha önce eklemeyi unuttuğum bir detayı anlatmak istiyorum. Evet, bugün öğlede sonra ben sıramda oturuyor arkada geberiyorken Taşkın ve Taner benimle ilgilenmemişlerdi ve köşede ön kamera ile fotoğraf çekiyorlardı. Bu da baya bir koymuştu… Bunu da düşünüyordum. Ben bunları düşünürken Taşkın telefonumu istedi ve verdim. Whatsapp’tan Mine ile konuşmaya başladı. Taşkın’ın paketi yoktu sanırım. Sıradan bir şekilde konuşuyorlardı. O geceyi hayal meyal hatırlıyorum zaten. Otobüsten inmiştik ve Taşkın’ı evine bırakmıştım. Telefonumu da alıp eve doğru yürümeye başladım. Yürürken aynı zamanda Mine ile mesajlaşıyordum. Olanlardan haberi vardı ve moralimi düzeltmeye çalışıyordu. Gerçekten Mine ile konuşmaya ihtiyacım varmış. Konuşurken bunu fark ettim. Az da olsa olanların etkisinden az da olsa kurtulabiliyordum. Eve girdiğimde saat 9.30 civarıydı ve teyzemlerin bizde olduklarını gördüm. Misafirliğe gelmişlerdi. Teyzemle aram çok iyidir ve arkadaş gibiyizdir. Benim bir sorunum olduğunu anlamış sanırsam ve bana “Bir şey mi oldu?” diye sormuştu. Geçiştirmiştim. Ev nihayetinde boşaldıktan sonra odama kapandım ve Mine ile konuşmaya bir süre daha devam etmiştik. Mine yatıcaktı ve iyi geceler mesajlarından sonra telefonumu bir kenara koydum. Yatıyordum fakat kafamdaki düşüncelerden dolayı uyuyamıyordum. İyi hatırlıyorum o gece gözlerim dolmuştu. Çok kötü olmuştum. Bir ara telefonumu açtım ve iki yeni mesaj geldiğini gördüm. Gelen mesajlar Ceyda’dan idi.
    “Cenk”
    “Ben yatıyorum iyi geceler
    Bende iyi geceler yazmıştım. O an anladım ki kızlar anlaşılması güç varlıklar. Beni hem istemiyor, hem de kırmak istemiyordu; arkadaş olarak görüyordu. Yarın hafta sonuydu ve ertesinde kurban bayramı vardı. Aslında bu yönden şanslıydım. 9 gün okula gitmeyecektim. Belki de biraz alışırdım bu duruma. Bunları düşünürken uyuyakalmıştım.



    BÖLÜM 23

    Sabah kalktığımda gördüğüm ilk şey Ceyda’nın günaydın mesajıydı. O an mutlu olmuştum cevap verdim. “Naber napıyosun?” Diye sordu ve “iyiyim sen” yazabildim. Neyse işte konuşmaya devam ettik ve yeni tanışan iki arkadaş gibi havadan sudan konuşmaya başladık. O haftasonu aynen bu şekilde geçti. Ben hiç mesaj atmıyordum ama o sürekli hal hatırımı soruyor ve iyi geceler günaydın mesajlarını atıyordu. Mine ile de konuşuyorduk. Koskoca tatil boyunca beni tek mutlu eden kişi oydu. Çok iyi anlaşıyorduk ve belki de o olmasa depresyona falan girebilirdim.
    Bayramdan bir gün önce yine Ceyda ile mesajlaşıyorduk ve bir çok ortak yanımız olduğunu fark ettik. Aynı dersanelerde okumuşuz ve eski evlerinin önünden günde elli defa geçiyordum, bunları konuştuk ve hiç unutmuyorum bana “ Biliyomusun Cenk biz tanışmadan önce kesin karşılaşmışızdır” demişti. Hatta bir çok ortak arkadaşımız vardı. Gerçekten tesadüfler yeterince fazlaydı. Sürekli üzülüyordum içten içe. Kızı sahiplenmiştim resmen ve aptalca olacak ama içimde hala umut vardı.



    BÖLÜM 24

    O günler sanki Ceyda ile aramızda hiç bir şey olmamış gibiydi, iki arkadaş gibi konuşuyorduk ve gerçekten garip bir olaydı. Bazı arkadaşlarım neden konuştuğumu sorup beni tersliyorlardı ve konuşmamam gerektiğini söylüyorlardı. Açıkçası zaten gurur meselesi değil ama ben hiç mesaj atmıyordum. Kız beni reddetmişti zaten ne yüzle daha konuşacaktım ki. Beni arkadaş olarak da istemiyordu belki ve ben yapışmak istemiyordum. Hep o konuşma başlatıyordu ve bende konuşuyordum. Onunla konuşmadığım zaman huzursuz oluyordum ve iyice hırçın oluyordum; inanın onunla iki kelime konuşunca dünyanın en mutlu insanı oluyordum. Günler bu şekilde geçti.

    Bayramın ilk günüydü. Sabah erkenden kalkmıştım. Namaza gidecektim ve sabahın erken saatinde bana günaydın mesajı atıp bayramımı kutlamıştı. Misafirliklerde falan da konuşuyorduk. Onunla konuşmak moralimi az da olsa düzeltiyor diyebilirim. Aynı zamanda Mine ile de konuşuyordum zaten bundan sonra en yakınlarımdan biri olacaktı. Bayram bu şekilde geçip gitti. Okulun bayram tatilinden sonraki ilk gününü çok iyi hatırlıyorum. Yanlış hatırlamıyorsam ilk tenefüs Mine ve Derya’nın yanına gidecektim. Koridordaki pencereden bahçeye şöyle bir baktım Mine’ler birkaç arkadaşları ile birlikte daha bahçedeydiler. Ceyda da yanlarındaydı. Utana sıkıla Mine’nin yanına gitmeye karar verdim. Bahçeye adımımı atmıştım ve Mine’nin yanına doğru yürümüştüm. Bir kitap verecektim ve yanına vardım. O an Ceyda’nın beni görünce gittiğini fark ettim. Bir arkadaşını alarak uzaktaki bir banka oturmuştu. Yine karmakarışık düşünceler kaplamıştı beynimi. Yukarı sınıfıma çıktığımda moralim alt üst olmuştu. Tatilde gayet iyi bir şekilde konuşuyorduk ama okulda beni görünce kaçıyordu.

    BÖLÜM 25

    Cidden çok üzülmüştüm o gün ve hiç konuşmamıştık. Benimle görüşmek istemediği apaçık ortadaydı. Derin düşüncelere dalmıştım ve artık onu unutmam gerektiği kararına varmıştım. Gerçekten ölesiye değer verdiğim kişinin böyle davranması beni üzüyordu. Unutmaktan başka çaremde yoktu. Artık onu görünce selam vermeyecektim. Tanışıklığımız yokmuş sayacaktım. Bunu tabi ki istemiyordum ama başka çarem yoktu. Bu arada yeri gelmişken bahsedeyim o sıralar Ömer diye bir arkadaşımla takılıyordum ve ona her şeyimi anlatıyordum. O da benim için üzülüyordu ve Ceyda ile yakışırdınız oğlum gibisinden konuşuyordu. O sıralar zaten Taner ve Taşkın’la küs olmasam da dargındım diyebilirim. O yüzden genelde Ömer ile konuşuyordum bu tür şeyleri. Cidden moral olarak en kötü olduğum dönemlerdi bu günler. Bir akşamüzeri Mine ile konuşuyorduk ve tüm içimi henüz dökebilmiştim ona. Bilmediği detayları da anlatmıştım ona ve bana şaşkınlıkla “Gerçekten bu kadarını bilmiyordum” gibi şeyler yazıyordu. Beni teselli etmeye çalışıyordu. O günü iyi hatırlıyorum bende bir duygu patlaması olmuştu ve gerçekten ağlamadığım kadar ağlamıştım. Uyku düzenimde bozulmuştu iyice. Ama geçecekti bu günler unutacaktım elbet… Aradan bir hafta kadar geçmişti, ne konuşmuştuk ne de selamlaşmıştık. Çıkma teklifi edince rahatlarsın sonra unutur gidersin diyenlere aldanmayın o günler berbattı…
    Bir sabah okulun koridorunda yürüyordum ve yanıma gelerek bana günaydın dedi. Karşılık verdim. “Ne zamandır konuşmuyoruz” diyerek gülümsedi. Evet dedim ve gülümsedim. “Cenk konuşmuştuk bak, küs değiliz değil mi?” dedi. Yok yok hayır dedim ve bir süre daha konuştuk. Onunla konuşmayı özlemiştim. Cidden onunla konuşunca dünyanın en mutlu insanı oluyordum. Ama arkadaş olarak kalmalı mıydım? Olanları bir kenara atarak arkadaş olabilir miydik? Daha çok üzülmez miydim? Aklımda bir sürü soru vardı…



    BÖLÜM 26

    Hafta sonu eve gelmiştim. Ablamla aram iyidir ve ona Ceyda’yı anlatmıştım ve bana onunla artık konuşmamam gerektiğini söyledi. Daha doğrusu “eskisi kadar samimi olma sıradan arkadaşlarına davrandığın gibi davran” demişti. Belki o zaman kaçan kovalanır lafı gibi olabilirdi. Çoğu arkadaşımda böyle yapmıştı ve ilişkileri hep başarıyla sonuçlanmıştı. O haftadan sonra kendime söz verdim. Ceyda ile en fazla selamlaşacaktım. Zaten beni reddetmemiş miydi? Zaten öyle geliyordu ki beni kırdığını anlamıştı ve bu yüzden acımı hafifletmek için konuşuyordu. Yani bana böyle geliyordu. Daha fazla yapışmaya gerek yoktu. Eğer değer veriyorsa zaten gelip kendi konuşurdu.
    Pazar günü unutamayacağım bir olay oldu. Tanımadığım bir numara whatsapp tan bana naber yazmıştı. Profil resmine baktım ve tanımadığım bir kız olduğunu gördüm. “Merhaba ” yazdım. “iyi misin?” diye sordu ve karşılık verdikten sonra pardon numaran yok kimsin diye ekledim. “Ben Beyza” yazmıştı. Alt dönemlerden bir kızmış ve bizim okuldaymış. İyi hatırlıyorum o zamanlar profil fotoğrafım Elif’le çekildiğimiz fotoğraftı. Az sonra şu garip diyalog geçecekti.
    Beyza: Yanında ki kim, sevgilin mi?
    Ben: Hayır arkadaşım
    Beyza: Güzelmiş.
    Ben: (hemen konu değişme çabaları) Ee okula alıştın mı?
    …. Konuşma bu şekilde devam etmişti. Kızla konuşmak istemiyordum hiç. İnanılmaz derecede itici bir tipti ve direk bana yazmaya çalıştığı belliydi. O gün Taşkın’la buluşmuştuk ve mesajları gösterdim. “Bak ne güzel işte çık yavşaklığına hem Ceyda’yı da unutursun” dedi. Tersleyerek cevap verdim ve olmaz dedim. Asıl Taşkın’a sormam gereken bir şey vardı. Ne diyecektim kıza? Kendimden biliyorum: iyi davranıp ümit vermemeliydim ama kırmamalıydım da. Her neyse kısa kısa cevaplar vercektim ve zamanla konuşmamaya başlardık diye düşündüm. Aynen de öyle olmuştu. O hafta içi Ceyda ile hiç konuşmamıştım. Tabi ki hala çok seviyordum. Yanlış hatırlamıyorsam Çarşamba günüydü. Beyza bana mesaj atmıştı. “Ceyda ile çıkıyorsunuz sanıyordum” o an sinirlenmiştim ve “bundan sanane” yazmıştım. “Yok yanlış anlama” falan yazdı tabi ben engeli bastım buna. O haftalar zaten canımı sıkacak bir şey olacaktı…


    BÖLÜM 27

    Yasemin bizim dönemden aramın pek olmadığı kendi halinde samimi bir kız. Bir şekilde konuşma başlıyor ve bana Ceyda ile ne zamandır çıktığımızı soruyor. Yahu anlamıyordum seçerek mi gönderiyorlardı bunları. Ne yapıcaksın diye cevap vermiştim. O an sinirden boğazını sıkmak istediğim bir şey oldu.
    “Hayır yani ne bileyim eğer çıkmıyorsan kızın güzelliğine yazık etme ben birilerine ayarlıcam” demişti. Sinirden tepem öyle bir attı ki yazacağım şey belliydi. “Kimmiş lan o?” Kimse kim diye cevap verdi ve konuşma bu şekilde bitmişti. Okuldan nefret etmeye başlamıştım.


    BÖLÜM 28

    Cuma günü idi. Son dersimiz seçmeliydi. Seçmeli derslerde sınıf karma olurdu. Eda adlı pek konuşmadığım bir kız bizim sınıftaydı. Yanım şans eseri o gün boştu ve Eda gözüktü.
    Eda: Merhaba yanın boş mu?
    Ben: Evet
    Eda: Bişey sorucam? Sen metalci misin?
    Ben: (şaşırmıştım bu ne biçim soruydu lan) Evet de neden ki?
    Eda: Ben de eskiden metalciydim ama şimdi rapciyim vs vs..
    Aptalca konuşuyordu ve sıkılmıştım. Telefonumu açıp Eda ile ilgilenmemeye çalıştım ve o anda Eda “whatsapp mı kullanıyorsun numaranı versene?” dedi. Mecburen verdim ve o akşam mesaj attı.
    Ceyda’yı bu da biliyormuş Noldu çıkıyordunuz galiba yazdı. Biraz konuştuktan sonra gerçekten bana güven vermeye başladı. Ben anlatmamıştım hiçbir şeyi ama hakkımda ki her şeyi biliyordu. Şaşırmıştım. Ne tür dedikoducu bir okuldu bu. Sonra konu sevgililerden açıldı ve bana hiç öpüştün mü diye sordu. Ardından “Bak ben bunlarla öpüştüm” diyerek art arda üç beş apaçi tipli insan evladı attı. Derdi neydi lan bunun. O akşam daha fazla konuşmamıştım onunla. Yarın başıma bela olacaktı zaten…


    BÖLÜM 28

    Okulda Ceyda ile pek konuşmuyordum artık. Nedenlerinden biriside beni diğer erkekler gibi sanmasından korktuğumdan yapışmamak istediğimdi. Zaten her hareketimde kendimi onun yerine koyarak hareket ediyordum.
    Çıkışa yaklaşıyorduk. Son seçmeli dersine girmeye hazırlanıyordum. Çantamı hazırladıktan sonra seçmeli dersin olacağı sınıfa gittim. Sırama oturdum ve az sonra Eda gelerek yanıma oturdu. Derste normal bir şekilde sohbet ediyorduk. Bir ara bana “Çıkışta benimle kalır mısın? Beni annem alacak tek beklemeyeyim hem sana anlatacaklarım var.” Dedi. İstemeyerek kabul ettim ve “Akşam yemeğine kadar boşum zaten tamam” dedim. Okul bitmişti, herkes dağılmıştı ve sınıfta gitarım, Eda ve ben yalnız kalmıştık. Pek konuşmak istemiyordum onunla ama kimseye hayır diyemeyen bir karakterim var ve kimseyi kırmak istemiyordum o yüzden o benimle konuştukça ben de mecburen konuşmak zorunda kalıyordum. Fazla muhatap olmak istemediğimden gitarımı kılıfından çıkardım ve çalmaya başladım, o da saf saf dinliyordu. Bir ara amfinin sesini çok açtığımdan müdür yardımcısı sınıfa geldi ve bizi uyardı. Gitarı bıraktım ve konuşmaya başladık. Eda birden “Ya Cenk bu aralar benim moralim çok bozuk” dedi ve ağlamaya başladı. Ne olduğunu ve niçin ağladığını sordum. Neden ağladığı hakkında hiçbir şey söylemedi ve sadece sarılmaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Saçmalama ya ağlama diyerek cevap verdim. Sarılmak istemiyordum. Off odunsun dedi ve beni duvara itti. “Hadi sarıl” dedikten sonra omzuna sert bir şekilde vurarak askerlik arkadaşımmış gibi sıvazladım “Hadi hadi” dedim. “Cidden çok odunsun” dedi ve nihayet çekildi. O an aklıma geçen gün ki konuşmalar geldi. Niyeti bozmuştu anlaşılan bu. Zaten erkek arkadaşlarım bunun hakkında erkek avcısı diyordu ve her hafta farklı bir erkeği gözüne kestirdiğini söylediler. İşte bunlar aklıma geldi ve telefonum çalmış gibi yaparak yurda gitmem gerektiğini söyledim ve okulu terk ettim. Ne cins insanlar vardı. Zaten o günden sonra muhabbeti kestim. Akşam bana mesaj attı ve “Ceyda’yı hala seviyo musun?” diye sordu. Neden ki diye cevap verdim ve “Cidden onun neresini güzel buluyorlar? Emin ol kıskanmıyorum ama inanılmaz gıcık biri” vs. konuştu. Her neyse tabi o günden sonra engelledim bunu. Okulda da hiç konuşmamaya başladık.

    BÖLÜM 29

    Hiç unutmuyorum Salı günü idi. Bizim sınıftan Ezgi’nin doğum günü vardı. Okulun yakınındaki lüks bir barı kapatmıştı. Okul çıkışında oraya hepimiz davetliydik. Normalde hiç işim olmaz böyle şeylerle ve hayatımda ilk defa bara girecektim. İçki içmişliğim de yoktur ama Ezgi’yi kırmamak için gelmeyi kabul ettim. Geceye kadar sürecekmiş parti. Taşkın tabi meraklı böyle şeylere. Okul çıkışında gitmiştik ve okullar açıldıktan sonraki en güzel günümdü diyebilirim. Bar 3 katlı bir şeydi. Baya lüks bir yerdi. İçeri ilk girdiğimizde her yer kapkaranlıktı ve bizi bir garson karşıladı. Yaklaşık 12-13 kişiydik. Ezgi kalabalık olmasını istememişti. Zaten barın çatı katını kapatmıştı ve daha fazla kişi sığamazdık. Çok şirin bir yerdi çatı katı ve kimsenin girip çıkmadığı, rahatsız etmediği bir yerdi. Çatı katına ilk girdiğim anda gözüme çarpan ilk şey şömine karşısındaki müthiş oturma takımıydı. Bir de yemek masası vardı. Üzeri süslenmişti ve 5,6 tane Parlament marka sigara paketi duruyordu. Barın hediyesi olmalı diye düşündüm. Sigara içmem zaten ama dikkatimi çekmişti işte. Taşkın’la bir koltuğa oturduk ve konuşmaya başladık. Herkes bir yerlerde oturuyordu. Daha sonra herkes yemeğini söyledi ve bazıları sigara içmeye başladı. Ortam iyiydi ve hepimiz samimiydik bu yüzden yemekten sonra doğruluk cesaretlik oynamaya karar verdik. Bazıları bu sırada içki söylediler ve bana denememi istediler. Kabul etmedim ve Taşkın da benim sayemde almadı. Ezgi bana soracaktı galiba. Doğruluk demiştim. Tabi ki beklenen soruyu sordu. Hala Ceyda’yı seviyor musun? Diye sormuştu. O an cidden çok kötü olmuştum. Zaten bir dakika bile aklımdan çıkmıyordu. Anlatmaya başladım. 11 Ekim’i anlattım. Çıkma teklifi ettiğim günü… Ve hala unutamadığımı, onu çok sevdiğimi anlattım. Gözlerim dolmuştu anlatırken ve herkes “kıyamam” vs kelimeler kullanarak teselli etmeye çalıştı. Her neyse o gün cidden arkadaşlarımla geçirdiğim iyi bir gündü. Akşam sekiz-dokuz gibi evde olmam gerekiyordu. Saat sekize yaklaşmıştı ve Elif ve birkaç kişi daha sarhoş olmuştu. Taşkınla evine bırakmıştık Elif’i ve bizde evlerimize doğru yol aldık.


    BÖLÜM 30

    Çarşamba günü yurttaydım. Yine canımı sıkacak bir sürü olay olacaktı.
    Sinan benim yurttaki yakın arkadaşlarımdan birisi. Yeni gelen alt dönemimiz olan çömlerle bir ara aynı ortamda bulunmuş ve bana şöyle bir konuşma geçtiğini söyledi.
    (Bahsettikleri kişi Ceyda)
    “Oğlum o kızı ayarlarız sana merak etme”
    “Var ya ben Cenk’i zaten alırım teke tekte”
    “Cenk s*kt*r yemiş lan zaten”
    Dedikodum yayılmıştı, evet. Olayın ne zaman olduğunu sorduğumda ise aradan 1-2 hafta geçtiğini öğrendim. O an sinirden beynim patlayacaktı. Kimden öğrenmiş olabilirlerdi. Ceyda kimseye söylemezdi böyle bir şey. Derya ve Mine’de öyle. Aklım almıyordu benim çevremden de kimseden laf çıkmazdı. “Kimler konuşuyordu Sinan?” diye sorduğumda Oğuzhan adlı adinin olduğunu öğrendim. Hiç şaşırmamıştım zaten ilk günden beri gözüm tutmamıştı ve o an kafama dank etti. Bu Oğuzhan ile Eda yakın arkadaştı. Yarın okulda ibreti alem olsun diye dövecektim bu adiyi. Kararımı vermiştim. Sabah bahçede Mine’yi gördüm ve birazcık konuştuk, beni teselli etmeye çalıştı. Dersler hemencecik geçivermişti zaten. Öğle tenefüsünde çıktım bahçeye ve beklemeye başladım. Gördüğüm yerde öldürecektim onu. Daha sonra birkaç arkadaşım geldi ve bana akıl vererek akşam yurtta halletmemi tavsiye ettiler. Haklıydılar, okulda sorun çıkmamalıydı boştan yere, olay büyürdü ve disipline kadar giderdi.
    Akşam yurtta birkaç samimi arkadaşımla Oğuzhan’ı odamıza çağırdık ve sorgu yapmaya başladık. Yeminler ediyordu ve inkar ediyordu. O gün o konuşmada kimler varsa hepsini teker teker çağırıp konuştuk ve bir nevi çapraz sorgu yaptık. Sonunda Oğuzhan suçunu kabul etti. Arkadaşlarıma odadan çıkmalarını söyledim ve sadece Taner ile Ömer odada kaldı. “Sen beni dövebilirmişsin hadi vursana bir tane” dedim. Hemen “Aman abi yok abi” ayaklarına yattı. Ömer kafasına bir tane yumruk attı ve hadi vur yoksa ben seni döveceğim diyerek bağırdı. Çocuk bana yavaş sayılabilecek yumruk attı mecburiyetten. O an yüzüne iki tane sağlam geçirmiştim. Hayatımda ilk defa birinin yüzüne yumruk atmıştım. Yere düşmüştü. Üstüne çıkıp tekrar ellerimi kaldırdım ve Taner “Yeter bu kadar” diyerek bizi ayırdı. “Hadi şimdi kaybol” dedim ve gitti.

    BÖLÜM 31

    Okulda Ceyda ile konuşmaya başlamıştık. Genelde konuştuğumuz şey ise Eda idi. Ceyda bana Eda’nın kendisine yaptıklarını anlattı. Eda gıcık gıcık davranıyormuş ve laf atıp duruyormuş. Ne bekliyordum ki, tam bir çingeneydi zaten. En azından Ceyda ile konuşmamı sağlıyordu

    Şimdi gelelim Aralık ayına. Ceyda ile hala normal bir şekilde konuşuyordum. Bir son tenefüs benim yanıma gelmişti ve “Cevdet hoca kim tanıyor musun? Galiba Edebiyat öğretmeniymiş” dedi ve onu aradığını ekledi. Daha demin gördüm yukardaydı diyerek tarif ettim. Son dersti ve seçmeli sınıfına çıktım. Aynı sınıfta olduğum iki kız okul tiyatrosu hakkında konuşuyorlardı. Kulak misafiri olmuştum. O ara bana doğru dönerek “Cenk sen de gelsene tiyatroya” dediler. Bilmem ki diyerek kem küm ettim. Biraz bilgi almıştım ve bana eğlenceli olacak demişlerdi. Tamam diyerek “Bu gün geleyim, duruma göre ve hoca beğenirse neden olmasın, dedim. Ders bitmişti. Bizim sınıftan iki arkadaşımı daha gördüm ve onlarında tiyatroda olduklarını öğrendim. “Cenk sen de gel” dediler. Tamam bugün zaten uğrayacağım diyerek onlara “Peki hoca kim?” diye sordum. “Cevdet hoca” diyerek cevap verdiler…



    BÖLÜM 32

    O an kafama dank etti. Ceyda galiba tiyatrodaydı. Az sonra tiyatrodakilerin toplanacağı sınıfa doğru gidecektim.
    Sınıftan içeri girdiğimde hoca henüz girmemişti. Yaklaşık yirmi kişi vardı içeride. Gözlerim Ceyda’yı aradı ama görememiştim. Arkadaşlarımla beraber arkalardan bir sıraya oturduk ve hocayı beklemeye başladık. Hoca girmişti ve rollerin dağıtılacağı günün bugün olduğunu öğrenmiş oldum. O an aklıma Ceyda geldi ve acaba rol alabilicek mi diye düşündüm. Beraber tiyatroda olmak hayali bile güzeldi. Haftada en az bir kere aynı sınıfta olacaktık ve belki de olur da bir gün çıkmaya başlarsak çok daha iyi olurdu. Zaten tiyatrodakilerin çoğu sevgilileriyle vakit geçirmek için geliyorlardı. Böyle hayaller kuruyordum işte. Arkadaşlarım rollerini almışlardı ve gitmişlerdi. Benimle birlikte beş- altı kişi kalmıştık. Başka bir Edebiyat öğretmeni daha içeri girdi. Kalan rolleri birlikte dağıtacaklardı. Hoca bir ara gülümseyerek yanındaki diğer hocaya: “Bir adet yakışıklı erkek oyuncu rolü kaldı. Kimi seçsek hocam?” dedi. Gülümseyerek beni işaret etti. “ Şu oynayabilir mi ki?” dedi ve kalkmamı söylediler. Bir replik okuttular ve rolü kapmış oldum. O akşam yurda bu tiyatro provası yüzünden geç gittim ve akşam yemeğine anca yetişmiştim. Yemekten sonra Ceyda ile mesajlaşıyordum ve ağzından laf aldım. Tiyatrodaymış o da ve Cevdet hocaya bugün gelemeyeceğini söylemiş öğlen. Ben de tabi şaşırmış gibi yaparak bende tiyatrodayım ayaklarına yattım Bana bir daha ki provayı sordu ve gününü söyledim. O akşam içimde daha bir umut vardı.


    BÖLÜM 33

    Ertesi gün okulda bir ara Mine ve Derya ile konuşuyordum. Ceyda ortalıkta yoktu. Konunun nasıl açıldığını hatırlamıyorum ama bir ara Ömer yanımızdan geçmişti. Derya bana bir şey söylemek istiyordu ama söylemiyordu. Israr etmiştim ve söylediler. Ömer geçen hafta Ceyda’ya çıkma teklifi etmiş. Bunu öğrendim ve o kadar kötü oldum ki anlatamam. Kardeşim dediğim Ömer? Taner ve Taşkın yanımda olmadığı zaman her şeyimi anlattığım dertleştiğim adam mı? İnsanlar ne kadar değişmişti. Peki cevabı ne oldu diye sormuştum. Ceyda hayır demiş. Her neyse bana çok koymuştu. Zaten dedikodumu çıkaran çocukların odasında kalan bir çocukta geçen haftalarda kıza açılmış. Ceyda özür dilerim falan yazmış. Cidden içim sıkılıyordu. Neler hissettiğimi anlatamam. Sevdiğim kızın böyle adilerle muhatap olmasına dayanamıyordum.
    Ertesi hafta prova günüydü. Ben son dersteydim ve Ceydaların dersi bitmişti. Kantinde arkadaşlarıyla oturuyordu. Dersteyken bana mesaj atmıştı. Provanın olup olmadığını sormuştu ve ona göre servisine gitmeyecekti. Evet var demiştim. Ders bitince koşarak kantine indim ve Ceyda’nın yanına gittim. Çevredeki tiyatro provasına gidecek olan bazılarını gördüm ve bana iptal olduğunu söylediler. Yazık kızcağız servisine gitmemişti ve bana ne yapıcaz diye sordu. Gel belki yetişiriz servise dedim ve beraber koşmaya başladık. O anı hatırlayınca hala bir tebessüm olur yüzümde. Çok komik gözüküyorduk. Ceyda’nın poşetlerini de ben almıştım ve bahçeden yola doğru koşuyorduk. Servisi gördüğümüz anda hareket etmeye başlamıştı ve yetişememiştik. Oflaya puflaya okula doğru yürüdük. Evine hiçbir şekilde başka bir ulaşım yoktu. Ne dolmuş ne otobüs… Okula girdik. Ceyda: “Ben annemi arayayım gelsin” dedi. Fakat telefonunun şarjının bittiğini gördü. Ben telefonumu verdim ama annesinin numarasının ezberinde olmadığını söyledi. Şans eseri bir arkadaşımı gördüm ve yanında şarj aletinin olduğunu öğrendim. Bir sınıfa çıktık Ceyda ile ve telefonunu şarja taktık ama açılması için baya beklemek gerektiğini söyledi. Koridorları falan dolaştık biraz daha sonra kantine inip oturduk. Okulda kimsecikler yoktu. Hatta kantin dışında hiçbir yerin ışığı açık değildi. Hava kararmıştı. Beraberce konuşuyorduk. En mutlu anlarımdı onunla konuşurken ki anlarım. Bir ara sınıfa çıktık ve annesini aradı. Babası alacakmış ve yarım saate anca geleceğini söyledi. Aşağı zemin kata inip kantinde tekrar konuşmaya koyulduk. Zaman su gibi akıp gitti. Okul bahçesi araba farı ile aydınlandı. Gelen babasıydı. Beraber dışarı çıktık ve hoşça kal diyerek ayrıldık. Tabi o an yerin dibine girdim babası da oradaydı. İnanın kafamı öne eğmekten arabanın markasına bakamadım. Yurda doğru yürüdüm.
    Ertesi güne ertelenmişti prova ve bugün kalacaktık. Son tenefüs yanına gittim ve bugün kesin varmış dedim. Güldü ve kesin mi diye sordu. Sınıfa çıktık ve Ceyda ile arkaya beraber oturduk. Öğretmeni beklemeye başladık. Bu arada ona rolümün yazdığı textleri okuttum. Baya komikti. “Şaşkın ve ateşli bir genç yazar” yazıyordu karakterimin yanında siz düşünün. Hoca geldi ve Ceyda’ya son bir rol kalmıştı. Bir kız daha rolsüz kalmıştı ve ikisi aynı rolü alacaktı. İyi olan oynayacaktı. Prova erken bitmişti. Okul boşalmıştı ve yine biz kalmıştık. Bu sefer ablası alacaktı galiba. Beraber yine konuşmaya dalmıştık ama fark ediyordum; onunla konuşurken ne dediğini duymuyordum bile, hayattan kopup gidiyordum. Konuştuğumuz şeylerde gayet saçmaydı zaten. Her neyse ablası bir arabayla gelmişti. Yine ona kapıya kadar eşlik ettim ve vedalaşarak ayrıldık. Ertesi gün hiç unutmuyorum. Öğle yemeğini Derya, Mine ve Ceyda ile birlikte yiyorduk. Ceyda bir ara gülerek dünü anlatmaya başladı:
    “Cenk dün ablamın yanında erkek arkadaşı vardı. Ablamla senin kim olduğunu sordular. Camı açıp laf falan atacaktı sana az daha dedi.” Ablası da sormuş kim olduğumu falan tabi gülerek anlatıyor Ceyda. O gün yine prova vardı ve yine beraber oturmuştuk. Bu sefer annesi gelicekti.
    İyi hatırlıyorum çıkışta yine kantindeydik ve ayakta pencere önündeydik. Köpeklerden bahsediyorduk. Okulun yakınındaki bir villanın şirin köpeğinden. Ceyda bana köpeğin resimlerini falan gösteriyordu. Bir ara bir konu açıldı. Şuan hiç hatırlamıyorum. Ben ayaklanmıştım ve bir şeyin taklidini yapıyordum. O an arkamı döndüğümde Ceyda’nın annesi ile karşı karşıya geldim Bir an kendimi sipastik gibi hissettim. Her neyse ben tabi dalmışım. Ceyda bana el sallayarak görüşürüz dedi. Böyle kendime geldim. Karşılık verdim bende. Arkalarından bende okuldan çıktım. Bu ne şanstı be. Kızın tüm ailesi görmüştü beni resmen combo yapmıştım. Kendimi özürlü gibi hissettim o an. Bir de kendimi Ceyda’nın yerine koyuyordum. Ben olsam çekinirdim aileme bu şekilde gözükmekten. Ama ne olursa olsun bu günler çok çok güzeldi.


    BÖLÜM 34

    Dediğim gibi bu günleri arayacaktım sonradan, çünkü ertesi gün kötü bir haber gelecekti.
    Yine prova vardı ve Ceyda’nın haberi yoktu. Yanına gitmiştim ve bugün çıkışta provanın olacağının haberini vermiştim. Yüzü değişmişti ve bana “Cenk ben artık katılmayacağım galiba sen gidicek misin?” dedi. “Evet, ne oldu sen neden ayrılacaksın?” diye sormuştum. Gidiş gelişin zor olduğunu söyledi ve “artık seneye” diye ekledi. “Tamam o zaman” diyip oradan ayrılmıştım. Cidden hayallerim yıkılmıştı. Birbirimizi en çok gördüğümüz zamandı prova zamanları. Hem zaten ben sırf onun için yazılmıştım tiyatroya. O gün ayrılmalı mıyım diye çok düşündüm ama arkadaşlarım beni ikna ettiler ayrılmamam konusunda. O gün istemeye istemeye çıkışta provaya kaldım. Ceyda olmadan cidden hiçbir anlamı yoktu. Tek oturmuştum zaten. Yaptığım tek şey önümdeki deftere kara kalemini karalamaktı.


    BÖLÜM 35

    Ceyda provalara gelmemeye başladığından beri bu hafta çok değişikti. Okulda da konuşmuyorduk pek. Artık Derya ve Mine ile de pek takılmıyordu. Kübra diye bir arkadaşıyla takılıyordu. Pek sevmiyordum Kübra’yı. Pek konuşmuşluğumuzda yoktu. Soğuk bir kızdı ve ben Ceyda’yı kötü etkilediğini düşünüyordum. Ne bileyim sanki Ceyda gibi saf değildi ve biraz serseri tiplerdendi diyeyim. O hafta üstelik sınav haftamızdı. Nedendir bilmem o aralar iyice duygusallaşmıştım. Derste falan arada kriz geliyordu. Öğretmenlerden izin alıp dışarı çıkıyordum. Lavaboda ağlayıp geri geliyordum sınıfta. Notlarım berbattı zaten. Bir ara tenefüste biyoloji öğretmenimiz bayan (aynı zamanda sınıf hocası) yanıma gelip “Neden ders çalışmıyorsun ailevi bir sorun yok değil mi?” diye sorduğunda hayır yok hocam demiştim. “Lisede bende bir erkek yüzünden az daha sınıfta kalıyordum. Gençlikte olur böyle şeyler” dedi. Sanırım dışarıdan çok belli oluyordu hislerim.


    BÖLÜM 36

    İğrenç bir haftaydı. Ceyda ile hiçbir şekilde iletişime geçmemiştim. Sanki o benden, ben ondan bekliyordum konuşmayı. Hep dediğim gibi <Beni reddeden o değil miydi? Ne diye gidip konuşacaktım. Ama yok o gelip konuşursa ben de konuşurdum.> Onunla konuşmadığım zaman içimde sıkıntı oluyordu ve resmen bunalıma giriyordum. Ama yüzsüzlük de yapmak istemiyordum. Elif bir ara yanıma gelmişti ve moralimin neden bozuk olduğunu sordu. “Her zaman ki şeyler işte” dedim ve anlamıştı. “Konuşmuyor musunuz?” diye sordu. Hayır bu aralar hiç konuşmuyoruz diye ekledim. Gidip konuşacağım bu kızla dedi ve sınıftan çıktı. Yapmazdı böyle şey. Konuşmasını istemiyordum ve peşinden çıktım. Ortalıkta yoktu. Kantine çoktan varmıştır diye düşündüm ve Ceyda’yı görürse ne konuşacağını merak ediyordum. Ben henüz kantine varamadan koridorda yürüyorken yanıma geldi Elif. “Konuştum” dedi. Ne konuştun, neden konuştun?” diye sordum. Morali bozuk Cenk’in noldu niye konuşmuyorsunuz… gibi bir şey demiş. Hayır bir problem yok falan demiş Ceyda. Bir sonraki tenefüs kantindeydim ve Elifle beraber pencere kenarında Ceyda hakkında konuşuyorduk. Elif bir ara “öhöm öhöm” yaparak “bak kim geldiii” dedi. Arkamı döndüğümde Ceyda ile karşı karşıyaydım. Cenk bu aralar hiç konuşmadık ya diyerek gülümsedi. Ne oldu moralin mi bozuk diye ekledi ardından. “Yok ya sınavlar falan o yüzden” diyerek hep yaptığım gibi geçiştirdim. Yanıma oturdu ve hemen konuşma çabalarına girdi. Telefonundan bana bir şeyler gösterdi vs. Bütün haftanın berbat huzursuzluğu bir anda kayboluvermişti. Dünyanın en mutlu insanı olabilmem için bir dakika yetiyormuş.


    BÖLÜM 37

    Elif sınıfa çıkmıştı ve Ceyda ile ayrıldıktan sonra bende sınıfa çıktım. “Ne oldu konuştunuz mu?” dedi Elif. Evet dedim gülümseyerek. Elif şöyle ekledi: “Biliyor musun bence bu kız senden hoşlanıyor olabilir, sana nasıl baktığını gördüm” dedi. Umudumu ve beklentilerimi fazla tutmamam lazımdı ve bu sefer milletin gazına gelmeyecektim. İlk sefer de olaya kesin gözüyle bakıyordum.
    Bazen aklımda sürekli sorular oluyordu. Bir erkeği ben reddetsem bir daha onunla konuşmazdım, Ceyda neden benimle konuşuyordu? Neden her geçen gün daha fazla umut veriyordu? Belki de ben gerizekalıydım. Kızın her hareketinde bir umut arıyordum. Bir daha konuşmalı mıydım? Fakat buna yüzüm yoktu. Onu tamamen kaybetme riskini alabilir miydim? Böyle de durumumuzun çok iyi olduğu söylenemezdi. Cidden şizofrene bağlamaktan korkuyordum. Fazla uzatmadan okulun son haftasına, geçen haftaya geçelim.



    BÖLÜM 38

    Yarıyıl tatili bir hafta sonraydı. Sınavlar bitmişti. İlk dönemin son haftası olduğundan pek kişi gelmiyordu okula. Sınav notlarım kötüydü. Bizimkilere ne yüzle verecektim karneyi bilmiyordum. İlk ders boştu. Diğerleri de öyle olacaktı, malum son hafta. Rehberlik öğretmeni, ilk tenefüs beni yanına çağırdı. Daha önceden de çağırmıştı ders çalışmam ve program yapmam gerektiğini söylemek için. Kapıdan çekinerek içeri girdim. Oturmamı işaret etti ve konuşmaya başladı. “Daha önce plan yapmıştık seninle, uymadın mı?; Geçenlerde e-okul da rast geldim. Derslerin berbat, yedi tane zayıfın var(iki zayıfım var neden yedi dedi anlayamadım.) Ne yapıcaksın vs.” konuşmaya başladı. Düzelticem ikinci dönem dedim. Artık evci çıkmam gerektiğini ve benim için daha iyi olacağını söyledi ki zaten bende böyle düşünüyordum. Ardından ekledi “Neden çalışmıyorsun?” diye sordu. “Gitar yüzünden mi? Özel sorunların mı var falan dedi. Dudak büzdüm yok bir şey diyip geçiştirdim. Ardından müdür beyin benimle tanışmak istediğini söyledi. Tamam dedim. Bir beş dakika uğra dedi ama ben çıkıp gittim. Müdüre falan da uğramadım hiç çekemezdim vaazlarını. Moralim bozuktu çünkü o sabah Ceyda’nın yanına gitmiştim ve havadan sudan konuşuyorduk, biraz sonra Ceyda’nın yanına tanımadığım alt dönemden bir erkek gelmişti. Aptalca takılıyordu Ceyda’ya. İçime bıçak saplanmıştı bildiğiniz. Ne konuştuklarını duymuyordum. Sanki kısa süreliğine dünya da yoktum. İçimde öfke patlaması oldu. Üstüne üstlük bir de Ceyda beni orada unutup yanındakiyle birlikte ayrılınca… Kız resmen beni fark etmiyordu. Hızla merdivenleri çıktım. Okulda pek kimsenin bilmediği köşeme çekildim ve gözlerim dolu bir şekilde düşünmeye başladım.
    Benimle çıkmak istemiyordu, arkadaş kalmak istiyordu. Bunun bana nasıl acı verdiğini tahmin edemezsiniz. Resmen, sen benim arka cebimde dur; başka birileri ile olmazsa bakarız, der gibi. Onu sevdiğimi biliyordu ama hala umut vermeye devam ediyordu. Sanki acı çekmemi istermiş gibi. Bütün bir dönemimi mahvetmişti. İçimde ki Ceyda’ya olan sevgim yerini bazen nefrete bırakıyordu. Böyle şeyler düşündükçe kalp atışlarım hızlanıyordu, birine patlamak istiyordum. Ama yapabildiğim tek şey ağlamaktı. İşte bu olaydan yaklaşık yarım saat sonra çağırmıştı rehberlik beni.

    BÖLÜM 39

    Elif ve birkaç kişi daha beni görmüşlerdi rehberlikten çıkarken. Moralimin bozuk olduğunu anlamış olmalılar ki bir şey mi olduğunu sordular. Daha sonra Elifle yalnız kaldık ve bana kendimi üzmememi söyledi. “Cenk artık ya konuş Ceyda ile ve arkadaş kalamayacağınızı söyle; ya da unut.” Dedi. “O kız fark etmeden seni çok kırıyor, zararlı çıkıyorsun.” Diye de ekledi. Belki de haklıydı. Her şeyi bir kenara atıp unutmam gerekiyordu. Bir daha konuşmak istemiyordum. Yüzüm yoktu. Öğlen tenefüsü olmuştu montumu ve çantamı alıp bahçeye inmiştim. Batuhan la birlikte kafa dağıtmak için ps cafe’ye gidicektik. Ceyda’yı gördüm tam çıkacakken okuldan. Görüşürüz ben çıkıyorum dedim. Görüşürüz dedi. Yolda Batuhan ile sohbet ede ede yürüyorduk. Onun da benzer bir sıkıntısı vardı ve dertleşiyorduk. En azından birileriyle dertleşince birazcık daha rahatlıyordum. Bu son hafta geleceğim şekilleniyordu.

    BÖLÜM 40

    Salı günü Ceyda okula gelmemişti. Bizde sınıfça 6-7 kişi kaçacaktık. Batuhan, ben, elif ve diğer kızlar Okulun bahçesinde ne yapacağımızı konuşuyorduk. Asıl amacımız Elif’in doğum gününü kutlamaktı. Birkaç kişi içmek istediklerini söylediler ve bara gitmeyi teklif ettiler. Birkaç dakika sonra şehrin en işlek yerine gitmeye karar verdik ve ne yapacağımıza orada karar verecektik.
    Otobüsle gideceğimiz yere vardık. Ben aç olduğumu söyledim ve ilk önce bir cafe’ye uğramayı teklif ettim. Kabul ettiler ve lüks bir mekana girdik. Yemek yiyecek olanlar yemeklerini yedikten sonra bizimkiler iki nargile söylediler. Sonra herkesten paket paket sigaralar dökülmeye başladı. Dışarıda oturduğumuz halde duman altı olmuştuk. Ben sigara kullanmam normalde. Kullanmadığımı bilirler ve azıcık ısrar ettikten sonra istemediğimi anladıklarında ısrarı bıraktılar. Nargile içiyordum yalnızca. Arkadaşlarımla vakit geçirmenin bana en iyi ilaç olduğunu fark ettim o an. Oradan çıkınca bara gitmek istediklerini söylediler. Ben istemediğim halde onlara eşlik ettim ve akşama kadar bar bar dolaşıp sarhoş olana kadar içtiler. Elif ayrıldıktan sonra altı kişi kaldık ve hemen dağılmayalım birazcık daha takılalım dedik. Ayılmaları gereken birkaç kişi vardı hem. Başka bir bara daha oturduk. Akşam olmuştu ve en sonunda ayrıldık. Üstüm berabt kokuyordu eve girdim ve şansıma kimsenin olmadığını gördüm. Üstümü başımı çıkarıp erkenden yatmıştım.




    BÖLÜM 41

    Ertesi gün okula gitmemiştim. Tüm gün evde oturmuştum tek başıma. Bomboş geçiyordu günüm. Bir ara bilgisayarı açıp dolanayım dedim. Yarım saat kadar sonra kendimi yine onun profilinde buldum. Odamda ki boş tuvallerden birisini aldım ve Ceyda’yı kara kalem çizmeye başladım. Çizerken çok duygulanmıştım. Onu ne kadar çok sevdiğimi düşünüyordum ve yine hayallere dalıyordum. Resmi hiç vermeyecektim belki de. Vakit su gibi akıp gitmişti. Resmi, bazamın altına kaldırdığımda üç saat geçtiğini anlamıştım. Duşa girdim ve yemeğimi yedikten sonra tekrar odama kapandım. Kendimi yatağa atıp ağlamaya başladım.

    Öyle dalmışım ki düşüncelere telefonuma mesaj geldiğini bile fark etmemişim. Saat 22:50 idi. Mesaj Ceyda’dan geliyordu. Mesajı hemen açıverdim. Yalnızca “Cenk” yazıyordu. Efendim yazdım. “Bana karşı olan duyguların aklıma gelmiyor değil arada” yazdı. Ne demek istediğini anlamamıştım. “Evet” yazdıktan sonra beklemeye başladım. Bu bekleyiş bana bir ömür gibi geldi. “Bana soğuk davranmanın sebebini öğrenebilir miyim? Ben seninle konuşmak istiyorum ama sen kaçıyorsun.” Yazdı. “Bak Ceyda açık konuşacağım” dedim ve ardından ekledim. “Ben seni düşünemeyeceğin kadar sevmiştim. Seviyorum da ve düşündüm ki benimle konuşmak istemezsin. Bu yüzden konuşmaya çekiniyorum ve senin benim hakkında ne düşündüğünü kestiremiyorum.” Uzun süre bekledim ve nihayet yazıyor… gözüktü.
    “Cenk senin bana soğuk davrandığın bu süre içerisinde ben seninle konuştuğumuz zamanları özledim ve fark ettim ki ben senden hoşlanmaya başladım.” Ne yapacağımı şaşırmıştım. Elim ayağım titriyordu. Mutluluktan gözlerim dolmuştu. “Ceyda seni seviyorum” yazabildim.


    BÖLÜM 42


    Böylece hayatımın en mutlu anını yaşamış oldum ve Ceyda ile çıkmaya başladık. Yarın Meydan’da buluşacaktık ve sinemaya gidecektik.
    Buluşma yerindeydim ve bekliyordum. Onu hemen topluluğun içinden ayırt ettim ve o da beni gördü. Sarıldık ve yürümeye başladık. Konuşa konuşa yürüyorduk ve sinemaya doğru yol alıyorduk. Çok heyecanlıydım. Bu sırada elini tutmuştum, daha sonra koluma girdi. Başını omzuma dayadı ve bu şekilde yürümeye devam ettik. Bir ara beni durdurdu ve bana doğru yaklaşarak bir öpücük kondurdu. Hayatımın en mutlu anıydı ta ki fark edene kadar…



    BÖLÜM 43

    Sabah ışığı yüzünden uyanmıştım. Hayatımda gördüğüm en iyi ve en gerçekçi rüyaydı. İlginç ama sabah ağlıyordum. Telefonuma mesaj falan gelmemişti; zaten tamirdeydi telefonum. Dün yatağıma girdikten sonra uyuyakalmıştım. Ayağa kalktım ve saate baktım. Saat 6’yı geçmişti. Tekrar yatağıma girdim ve tekrar onu görebilme umuduyla gözlerimi kapadım. Uykum kaçmıştı bir kere. İçeri lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. Asla olmayacak bir rüya görmek kadar kötü bir şey olamaz. Her hatırladığımda hala gözlerim dolar. O sabah çok ağlamıştım. O gün de okula gitmedim. Yarın karne alacaktık.


    BÖLÜM 44

    Sabah erkenden kalktım. Okula tek başıma gidecektim. Çanta veya başka bir şey almadan direk okula gittim. Karnelerin verilmesine yaklaşık bir saat daha vardı ve çoğu kişi henüz gelmemişti. Yurda gittim. Uzun zamandır uğramıyordum, zaten bundan sonrada kalmayacaktım. Odama gittim ve eşyalarımı toparladım. Daha sonra almak için bavulu kapının önüne koydum. Tekrar okula yürüdüm. Gittiğimde tören olduğunu gördüm. Anlaşılan baya bir vakit geçirmişim yurtta. Sınıf sırama girdim ve karneleri getirdi hocamız. Hiçbir şey alamamıştım ve iki zayıfım vardı. Arkadaşlarımla kucaklaşmaya başladım vedalaşmak için. Ceyda’yı gördüm. Gülerek takdir mi teşekkür mü diye sordum. “Dört puanla kaçırdım takdiri ya” dedi gülümseyerek. Onunlada vedalaştık ve Batuhan’ın yanına gittim. Geçenlerde anlaşmıştık onunla beraber olacaktık Cuma günü ve yakınımızdaki başka bir liseden arkadaş ile beraber üçümüz Metal Bar’a gidicektik. Benim de konuşmuşluğum vardı bu arkadaşla. Adı Furkan’dı. Batuhan ile beraber, Furkanların okuluna doğru yürümeye başladık. Yolda bizim sınıftaki kızları gördük ve beraber bir cafe’ye oturmaya karar verdik çünkü Furkanların dağılmasına daha yarım saat vardı. Birazcık oturduktan sonra müsaade isteyip kalktık.
    Nihayet buluşmuştuk Furkan’la. Kafa çocuktu. Meydana gittik beraber. İlk önce bir yerde oturup yemek yedik. Burada Furkan bir arkadaşını gördü. Selamlaştık ve bizde tanıştık. Baya deli birine benziyordu. Saçlar sırtında, deri ceket ve siyah pantolon giymişti. Sonradan anladık ki tesadüf değilmiş. Zaten burada buluşacakmışız. Çünkü barın yerini bir tek bu arkadaş biliyormuş. Bir ara takı satan bir yere uğradık hep beraber. Normal bir caddede yürüyorduk ve önde Furkan ile arkadaşı bir ara sokağa saptılar. Tabela bile olmayan bir kapıya girdiler. Bildiğimiz apartman kapısıydı burası. Merdivenlerden aşağıya 3 kat indik ve yüksek sesli müziği duymuştuk. “Manowar-Warriors of the world” çalıyordu.İkili ahşap bir kapıdan girdik. Loş bir ortamdı. Kapıda bodyguard olduğunu düşündüğüm bir adam vardı. Uzun saçları vardı ve çok iri değildi. Sonradan bu adamın barmen olduğunu anladım. Koridorda ilerliyorduk ve bir ahşap kapı daha ile karşılaştık.kaıyı açtık ve loş ortam kayboldu. Hiç ışık yoktu neredeyse. Kapkaranlık bir yerdi. Kare şeklinde küçük bir bardı burası sadece 6 masa vardı. Bar tezgahı gözüküyordu. Duvarda yunan mitolojisindeki canavarların silüetleri vardı. Şeytan kabartmaları dikkatimi çekmişti. İçimi ürpertiyordu. Bu arada Furkan ve arkadaşı ilerlemeye devam ediyordu ve biz Batuhanla takip ediyorduk. Bir kapı vardı ve içerde yine küçük 4-5 masalı bir yere açılıyordu. Kapıdan tam geçecekken bir barmen “Beyler yaş problemi yok değil mi?” dedi. Furkan ve arkadaşı büyük gösteriyordu. Batuhan desen sakallıydı ve 20’sinin üstünde gösteriyordu. Adama utanarak baktım göz ucuyla. Bana bakıyordu. Furkan ve Batuhan “Hayır yok” dediler soğukkanlılıkla ve bende aldırmadan içeri girdim. Bir köşeye oturduk. Biz oturduğumuzda enstrümantal ve ürpertici bir müzik çalmaya başladı. Batuhan müziğin adını sordu ve Furkan’ın arkadaşı hemen söyledi. “Epica- The phantom agony” dedi. Cidden ürpertici bir şeydi. Hele böyle loş ve Şeytan; pentagramlar ile kaplı kabartma duvarlar arasındayken daha da ürperticiydi. Daha sonra sipariş için bir adam geldi. Furkan ve arkadaşı Yiğit 50 cc bira söylediler. Batuhan ise 9 tane tequila shot söyledi. Hepsini kendi içecekti. Yiğit bir ara telefonun açtı birine. “Ne zaman geliyorsun? Hadi biz mekandayız zaten gel içeri.” Dedi. Sevgilisi olduğunu tahmin ediyordum. İçeri kemik gözlüklü, üzerinde Amon Amarth t-shirt’ü olan mini etekli bir kız geldi. Saçlarının uçları kızıldı. Gothic idi bu kız bildiğimiz. Hepimize selam verdi ve kendisine bir şişe Jack Daniels söyledikten sonra Yiğit’in yanına oturdu. Sıcak kanlıydı. Furkan’a kızdı ve “Pişti olmuşuz Tişörtler aynı” diyerek takıldı. Üstümde Megadeth tişörtüm vardı benimde ve çantasındaki Megadeth armasını göstererek güldü. “İyiymiş tişört” dedi. Koyu bir sohbet başladı. Siparişler gelmişti. “Adam bir ara bana bir şey almadan oturmak yasak” dedi ve 50’lik bira söyledim. Geldikten sonra Batuhan’a uzattım ve al benden olsun diye takıldım. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kalktık, zaten bu gidişle sarhoş olacaklardı. Birazcık daha takıldıktan sonra evlere dağıldık.
    Bana ne olmuştu. Önceden hayatında bara gitmeyen adam her gün bara gider olmuştu. Bilmiyorum belki de bu sadece başlangıçtı.




    BÖLÜM 45 (FİNAL)

    Karnemi buruşturup cebime atmıştım. Evimizin kapısına geldiğinde biraz durdum. Evde birisinin olup olmadığını anlamak için kulağımı dayadım. Bizimkiler gelmemişti henüz. Anahtarla kapıyı açtım. Hava kararmıştı. Odamda şöyle bir uzandım. Ceyda’yı çizdiğim tuvali aldım bazamın altından. Harika gözüküyordu. Son rötuşları yaptım. Kapının çalmasıyla dalgınlıktan kurtuldum ve resmi sakladım. Gelenler annem ve babamdı. Ellerindeki poşetleri aldım ve mutfağa koydum. Tekrar odama girdim. Az sonra yemek hazırdı. Yemekten sonra babam karnemi görmek istediğini söyledi. Karnemi verdiğimde buruşuk ve kenarları yırtık olduğunu görünce iyi bir fırça attı. İki zayıfım vardı. Mazeret uydurarak ikinci dönem düzelteceğimi, hatta takdir getireceğimi söyledim. Babam benim bir problemim olduğunu kestirebiliyordu. Büyük ihtimal anlamıştı hatta kız durumu olduğunu; çünkü evdekilerle hiç konuşmuyordum, herkesle aram bozulmuştu ve insanlara patlıyordum. Yemekten içmekten de kesilmiştim zaten. Babam bana bir sorunum olup olmadığını sordu. Pek renk vermeden geçiştirdim ve ikinci dönem başka bir Cenk olacağımı söyledim. Duşa girdim. Böyle durumlarda rahatlatıyordu beni. Tüm akşam düşünüyordum. Kendimi, Ceyda’yı, geleceğimi… Benim için en hayırlısı unutmaktı. Fakat unutmak o kadar kolay bir şey değildi. Zaten kaç kere denemiştim unutmayı ama Ceyda’yı bir kere görsem veya bana bir Günaydın dese aklım uçuyordu resmen. En azından unutmama izin vermeliydi. Bu mantıkla düşününce de umut verdiğini düşünüyordum. Sonra azıcık mantıklı düşünerek eğer zaten benden hoşlansaydı bundan haberim olurdu. Yine duygulanmıştım. Neden hiçbir zaman işler istediğim gibi gitmiyordu. Artık bana öyle geliyordu ki saf ve diğer erkeklere göre temiz olduğum için kaybediyordum. Adi erkekler her zaman bir adım öndeydi. Zaten ağlamaktan, üzülmekten başka neye yaramıştı sevgim. Sürekli kendimi ve etrafımda bana gerçekten değer veren insanları kırıyordum sırf mutsuzluğum yüzünden. Bazı insanlar vardır. Böyle şeyleri kafalarına takmazlar. Reddedilirler ve direk başka kızlara yönelirler. Ben bunların gerçekten sevdiğine asla inanmıyordum. Bilmiyorum belki de sorun bendeydi. Bu dönemim oldukça zor ve sıkıntılı geçmişti, geçiyordu. Çevremdekiler bana başka kızlarla olursam onu unutacağımı söylüyorlardı fakat bu istediğim son şeydi. Asla yapmazdım böyle bir şey. Sonra da aklıma daha dört sene aynı okulda olacağım geliyordu ve her gün onu görecektim, nasıl unutacaktım? Böylece düşünürken vakit hızlıca geçmişti ve yatmaya karar verdim. Gözüme uyku girmiyordu. Onu düşünmekten yine gözlerim dolmuştu.
    Sabah kalktığımda yarıyıl tatilinin ilk günü diye aklımdan geçirdim ve tadını çıkaracağım diye düşündüm. Sonra birden düşündüm ki Ceyda’yı 15 gün boyunca göremeyecektim. Okula onu görmek için gidiyordum bile denilebilirdi… Sonra “Cenk kendine gel” dedim. Unutacaktım artık onu. Ne takıcaktım ki. Kendimi böyle laflarla avutuyordum, kandırmaya çalışıyordum. Aklıma geldiği anda içimi hüzün kaplıyordu. Sonum ne olacaktı bilmiyordum.
    Cumartesi akşamı kararımı vermiştim. İkinci dönem kafama takmamaya çalışacaktım. Derslerimle daha alakalı olacak ve belge getirecektim. İnsanlarla aramı düzeltecektim. Biliyor musunuz; Sevgi ve nefret arasında çok ince bir çizgi var. Bazen bana bu 4 ayı yaşattığı ve beni üzdüğü için ondan nefret ediyordum. Bazen de ne kadar iyi bir insan olduğunu düşündükçe kendimden utanıyordum.
    Onu tanıdığım günden beri hiçbir akşam mutlu uyumamıştım. Çok ilginç biliyor musunuz? Hayatınızda her şeyden; herkes den daha çok değer verdiğiniz kişi, sizi hiçbir zaman kırılmadığınız kadar kırıyor. Ama biliyorum ki kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Onu beni sevmesi için de zorlayamam değil mi?
    İçimde ona karşı olan derin sevgi hiçbir zaman kaybolmayacaktı ve ben yaptığım en iyi şeyi yapmaya devam edecektim. Kendimi avutacaktım. İçimde bir yerlerde hep onu sevecektim ama umursamıyor gözükecektim.

    *** *** ***

    Okuyan herkese çok teşekkür ediyorum. Yazdıklarım yaşadıklarımdır. İkinci dönem başlar başlamaz gelişmeleri ekleyeceğim. Konu kapanmayacak.
    İsteyenler pm ile soru veya önerilerini dile getirebilirler.



    2.DÖNEM

    *** *** ***

    Pazar gecesi düşündüğüm tek şey Ceyda'ydı. Yarın yeni bir Cenk olacaktım. Derslerime odaklanıp, Ceyda'yı kafama takmayacaktım. Olmuyorsa olmuyordur ve kabullenmek lazım diye düşündüm kendi kendime. Kısmet değilmiş diye de avutup durdum kendimi. Bunları düşünürken uykuya dalmıştım bile.
    Erkenden kalktım pazartesi sabahı. Kahvaltımı yaptıktan sonra erkenden çıktım evden. Durakta bir kaç dakika bekledikten sonra dolmuşa bindim. Artık yurttan ayrılmıştım ve bunu ben istemiştim biraz da. Evi özlemiştim, derslerimle de aram düzelirdi hem. Okula vardığımda saatin çok erken olduğunu fark ettim. Törenin başlamasına daha 40 dakika vardı. Sınıfa çıktım ve birkaç arkadaşın geldiklerini gördüm. Tatil her ne kadar çabuk geçse de özlemiştim okul ortamını. Vakit biraz geçtikten sonra törene katılmak için bahçeye indik. Kalabalıklaşmıştı bahçe ve hemen hemen herkes gelmişti. Tahmin edin o sıra gözlerim kimi aradı. Ne kadar çabalasam da çıkmıyordu aklımdan. Neredeyse 6 ay geçmişti okulların açılmasından bu yana, görün bakın ki hala ilk günkü gibiydi heyecanım Ceyda'ya karşı. Bu sırada onu merdivenlerin orada görmüştüm. Uzaktan uzaktan baktım. Yanında bir arkadaşı vardı ve bir ara bizim dönemden bir erkeği, Ceyda'ların yanlarına gidip onlarla muhabbet ettiğini gördüm. Zaten kıskanç biriyimdir. Belki çok iyi anlarsınız yaşadıysanız bu durumu. Kıl kapıyordum. Aklıma umursamamam gerektiği geldi ve gözlerimi oradan kaçırdım.
    Tören bittiğinde sınıflara tekrar çıktık ve ders öğretmenini bekledik. Berbat bir ders geçirdikten sonra nihayet tenefüs oldu. İçgüdüsel olarak ben kantine indim. Ceyda'yı görür müyüm acaba diye düşünüyordum. Düşündüğüm gibi de oldu. O da beni gördü ve gülümseyerek yanıma geldi. Merhabalaştıktan sonra "Cenk saçını kestirmişsin" dedi. Bir de lens kullanmaya başlamıştım. hayırlı olsun demişti. Birazcık daha konuştuktan sonra sınıfa çıktım. Yine çocuklar gibi mutluydum. Sırf iki kelime konuştuğum için yerimde zıplamadığım kalmıştı. Cidden çok kararsızdım konuşup konuşmamam gerektiği hakkında. Her ne kadar mutlu olsam da uzun vadede mutsuz olacaktım. Hatta sınıf arkadaşlarımdan biri, "Sen konuşmaya devam ettikçe iyi arkadaş olursunuz; gün gelir seni sevgilisiyle tanıştırırsa şaşırma, çok üzülürsün bak" demişti. Düşüncesi bile kötüydü. O gün daha fazla konuşmamıştık Ceyda ile zaten. Okul hemen bitivermişti. Akşam eve gittiğimde birkaç ödev baktıktan sonra yine onu düşünürken buldum kendimi. Çoğu akşam ki gibi yatarken uyku bile girmemişti gözüme. Gözlerim dolu bir şekilde uykuyu bekliyordum. Onu düşünmemeye çalışarak.
    Salı sabahı yine erken kalkmıştım. Son derse kadar hiç konuşmamıştık. Seçmeli dersti son dersimiz. Hoca bir türlü gelmemişti ve galiba ders boştu. Bir ara katta Derya ve Ceyda'yı gördüm. Yanıma geldiler ve biraz konuştuktan sonra Ceyda bana dersimizin boş olup olmadığını sordu. Boş olduğunu söyledim ve biraz dolaşacaklarını benimde gelmek isteyip istemediğimi sordular. Ben de tabi ki olur dedim. Okuldan çıktık ve üçümüz dolaşmaya başladık. Çevredeki villaları bahçe bahçe geziyorduk ve köpekleri seviyorduk. Zaten çok hayvanseverdi. O an aklımdan "Köpeklere verdiği değerin yarısını bana verseydi evlenmiştik" diye geçirdim. Yolda konuşa konuşa konuşa ilerliyorduk. Kimi zaman tatilimizin nasıl geçtiğinden, kimi zaman okuldakilerin dedikodusu vs. konuşuyorduk. Cep telefonum yaklaşık kırk gündür tatildeydi ve bir de onu sordular. Bir de Derya önden falan gidiyordu, sürekli Ceyda ile konuşuyorduk. O an aklıma ilk dönem geldi. Taşkın da aynı böyle bizi yalnız bırakma çabalarına giriyordu üstelik yürüdüğümüz yerler aynıydı. Bilmiyorum belkide benim aptallığımdandır ama her bir şeyde umut aramaya çalışıyordum. Böylece güzel bir kırk dakika geçirdik ve tekrar okula döndük. Vedalaştık ve onlar servislerine ben ise çantamı almaya sınıfa gittim. Yüzüm gülüyordu cidden. Ben ki iki kelime edince dünyanın en mutlu insanı olan Cenk, bana bu süsre zarfı çok iyi gelmişti.


    *** *** ***

    Çarşamba günü tüm gün boyunca sadece onu görebilmeyi ve konuşmayı arzulamıştım. Çarşamba günleri bizden erken çıkıyorlardı ve bizimde son dersler boştu. Çıkışta görürüm umuduyla bahçeye gitmiştim ama yoktu. Deryaları görmüştüm merdivenlerin orada en son ve onların yanına çıktım. Daha sonra Ceyda'nın hasta olduğunu ve okula gelemediğini öğrendim. Mine ve Derya ile konuştum biraz havadan sudan ve evlere ayrıldık.

    Perşembe günü okulda yine hiç görmemiştim ve iyileşmedi galiba diye düşünüyordum. Okul çıkışında arkadaşımın okuduğu x lisesi'ne gittim. Liselerimiz yakındı. Gitarlarımızı takas edecektik bir iki haftalığına. Bu arada söyleyeyim. Okulların servisleri ortaktı, yani bizim okuldaki servisçiler bu x lisesine gidip oradan servislere dağılıyorlardı. Her neyse Hasan ile buluştum ve bayağıdır konuşmadığım için sarıldık ve muhabbet ettik biraz. Kendisi benim en yakın dostlarımdandı ve anaokulundan beri arkadaştık. Her meselemi rahatça anlatırdım. Gitarını verdi bir süre sonra ve vedalaştık o servisine gitti. Tam arkamı döndüğüm sırada Ceyda'yı gördüm. Bana gülümseyerek yaklaştı ve "Naber" dedi. Bende aynı anda "Merhaba" demiştim. Gülüştük biraz. "Vay yeni gitar mı aldın?" diye sordu ve gülerek durumu açıkladım. Bu arada sesi bayağı kısılmıştı ve kendisi de rahatsızdı. Bak sesim kısıldı demişti zaten. Geçmiş olsun dedim o sırada. Daha sonradan bugün sınıftan hiç çıkmadığını ve hala hasta olduğunu söyledi. Daha sonra ben onu tutmak istemediğimden ve servisine gitmesi gerektiğini anladığım zaman "Seni tutmayayım" diye ekleyerek vedalaştım. Görüşürüz dedi ve gitti. Yine içim içime sığmıyordu. Yol boyunca hep onu düşündüm. Benimle öyle bir konuşuyordu ki, sürekli güler yüzlü idi ve gerçekten bana değer verdiğini anlayabiliyordum. Aşık olduğun kişiyle bu şekilde konuşmak anlatılamayacak bir şey. O günlerde her geçen gün umudum artmaya devam ediyordu. Cidden çok saçma geliyordu bir taraftan. Bana 3-4 ay önce söyledikleri aklıma geldikçe garip bir hal alıyordu durum. "Arkadaş kalalım" demişti. Ama son bir aydır; özellikle bu hafta sanki sürekli benimle vakit geçirmek istiyormuş gibi davranıyordu ve zaten yok olmak bilmeyen umudum iyice artıyordu. Yİne güzel bir gün geçirmiştim.

    *** *** ***

    14 Şubat Cuma günü idi. Okula erkenden gitmiştim. İlk dört ders hıp hızlı geçmişti ve öğle arasında Batuhan ile kantine inmiştik. Sıra vardı bayağı. Her zaman ki gibi sıranın en arkasına geçtim. Az sonra Ceyda'yı gördüm ve yanıma geldi. Biraz konuştuktan sonra bana " Dışarı çıkalım mı?" diye sordu. Batuhan'la yemek yicektim aslında ama ona şöyle bir baktıktan sonra başıyla bana onay verdi ve git dedi. Tamam dedim Ceyda'ya. Beraber kapıdan çıktık ki çıkmamızla iki üç arkadaşı dah katıldı bize. Beraber okulun çevresindekileri villalı yollarda yürüyorduk. Bir ara bir villanın bahçesinde iki yavru köpek gördük. İnanılmaz şirinlerdi ve Ceyda hemen yanlarına gidip sevmeye falan başladı. Ev sahibi balkondan bize baktı ve istersek girebileceğimizi söyledi. Bizi bahçeye aldı. Daha sonra tekrar konuşmaya başladık ve derslerin başlamasına az kalınca okula döndük. Hayal meyal hatırlıyordum o öğle tenefüsünü zaten pek detaylı yazamadım. Bu sırada cidden bende umut tavan yapmıştı. Elif ve Naz'ı gördüm sınıfa çıkar çıkmaz bu sırada. Batuhan ve ikisi öğleden sonra derslere girmeyeceklermiş ve X avm'sine gidip eğleneceklerini söylediler. Sen de gelsene dediler ve bende onlara katıldım. Dördümüz bayağı bir eğlendik. Tabi bu sırada benim devamsızlık 9,5 gün olmuştu. Biliyorsunuz 10 gün sınıf tekrarı. Öğretmenler annemi aramışlar ve kaçtığımı bildirmişler. Üstelik 14 Şubat falan diye ekleme yapmış çatlak sınıf hocamız. Sağolsun annemler bana güvendiği için pek bir şey demediler. Kısacası bu hafta harika geçmişti benim için.


    *** *** ***

    Pazartesi. Nasıl bir gündü... İnanın en berbat ve en iyi günüm demek yanlış olmaz...
    devamını yarın editleyeceğim beyler. Yoruldum iyi geceler.
    Hocam bende aynı dertten müzdaribim
    Ortalamanın üstünde bir tipim var (10 üstünden 6 yada 7 verirler)i yolda bakınca dikkat çeken bir tipim yani
    Bende 9. sınıflardan bir kıza aşık oldum ama sizinki gibi temiz değildi kızla 2 hafta çıktık hatta sinemaya gidip öpüştüğümüzde biletçi bizi dışarı atmıştı
    2 hata çıktık kızla sonra benden ayrıldı
    Ben arkadaşlarımdan sonra öğreniyorum ki kız yolluymuş onun için bir sürü şey yapmıştım ki burada yazamam çok özele girer çok zor durumda kaldım
    Başkasıyla çık başka bir kız unutturur dediler
    Denedim ama bir kızı sevmiyorsan olmuyor 3 kişinin kalbini kırdım 4 ayda kendimi tanıyamadım
    Şimdi o kızdan nefret ediyorum
    Ancak sorun hala deliler gibi seviyorum

























    Sizin içinde unutmak için eğer hoşlanmadıysanız sakın başka kızla çıkmayın hocam insanları da üzmeyin boşuna bol bol arkadaşlarınızla vakit geçirin


























    CSB DEĞİLSE



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Gömlekli Adam -- 30 Ocak 2014; 11:24:34 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AqiS53

    Kardeşim Sana Abi Tavsiyesi Eğer Kız Senden Hoşlanıyorum Deyip Çıkmaya Başlarsanız İkinizin Yaşadığı Duygular Karşılıklı Olmaz O Kız Bence Senin Ona Verdiğin Değeri Hak Etmiyor Sen Ona Duygularını Açıkladığında Kabul Etmeyip Seni Arkadaşı Olarak Gördüğünü Söylediyse Bunun Mantıklı Bir Açıklaması Yok Zaten Kızın Gözlerinden Anlarsın Seni Sevip Sevmediğini Bence Bu Kızı Unut Ve Mümkün Olduğunca Muhattabı Olma.

    Bak Benim Başımada Geldi Bende Senin Gibi Bir Duruma Düştüm Lisedeyken;
    Ben Lisedeyken Doğa Diye Bir Kıza Lise 3 te Vuruldum Lise Sonda da Aşık Olduğumu Söyledim Kız Bana Arkadaşımsın,Kusura Bakma Gibi Şeyler Söyledi Sonra Kızla 4 Ay Gibi Bir Süre Aynı Sınıfta Olmamıza Rağmen Yüzüne Bile Bakmadım Konuşmadım.Doğanın Arkadaş Çevresini Ben Oluşturuyordum Okulda Büyük Bir Saygınlığım Vardı Doğanın Yanındaki Arkadaşları Yavaş Yavaş Ondan Uzaklaşmaya Başladı.4 Ay Sonra Okulda Yanıma Gelip Konuşabilirmiyiz Falan Dedi İşte Özür Dilerim Bize Bir Şans Tanı Falan 1 Hafta Sonunda Çıkmaya Başladık 2-3 Hafta Baya Mutluydum,Mutluyduk Yani Sonra Kavgalar Başladı Doğa Dediğim Kızda Metalci Bu Rock Barlardan Falanda Baya Arkadaşı Var Sonra İlerleyen Haftalarda Beni Baya Bir Üzdü Bana İhanet Etti Benim Ona Verdiğim Sevgiyi Hak Etmedi Demekki Yani Benim Yaşadığım Karşılıklı Değildi O Kız da Beni sevseydi İlk Ben Ona Duygularımı Açıkladığımda O Da Aynı Şekilde Karşılık Verirdi.Neyse Ben Bundan Sonra Böyle Bir Hataya Düşmem Hani Derler Ya Sevdiğinle Değil Seveninle Ol Neyse Kardeşim daha 16-17 Yaşındasın Bu Mevzuları Fazla Kafaya Takma Eğlenmene Bak Lise Yılların Senin En Güzel Yılların Bak Ben Mezun Oldum Keşke Lise 1den Tekrar Başlasam Diyorum Bu Yaşta Karı Kız Olaylarını Fazla Takmayın Tabi Aşıkta Olabilirsin Ama Karşılıklı Bulmak Bu Devirde Çok Çok Zor.

    Çok haklısın hocam pm gelebilirmisin?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: CatZ Dritzz

    Hocam bende aynı dertten müzdaribim
    Ortalamanın üstünde bir tipim var (10 üstünden 6 yada 7 verirler)i yolda bakınca dikkat çeken bir tipim yani
    Bende 9. sınıflardan bir kıza aşık oldum ama sizinki gibi temiz değildi kızla 2 hafta çıktık hatta sinemaya gidip öpüştüğümüzde biletçi bizi dışarı atmıştı
    2 hata çıktık kızla sonra benden ayrıldı
    Ben arkadaşlarımdan sonra öğreniyorum ki kız yolluymuş onun için bir sürü şey yapmıştım ki burada yazamam çok özele girer çok zor durumda kaldım
    Başkasıyla çık başka bir kız unutturur dediler
    Denedim ama bir kızı sevmiyorsan olmuyor 3 kişinin kalbini kırdım 4 ayda kendimi tanıyamadım
    Şimdi o kızdan nefret ediyorum
    Ancak sorun hala deliler gibi seviyorum

























    Sizin içinde unutmak için eğer hoşlanmadıysanız sakın başka kızla çıkmayın hocam insanları da üzmeyin boşuna bol bol arkadaşlarınızla vakit geçirin


























    CSB DEĞİLSE

    Yok hocam ne CSB'si. Zaten dediğim gibi asla başka kızlarla düşünmem.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Trust666

    quote:

    Orijinalden alıntı: CatZ Dritzz

    Hocam bende aynı dertten müzdaribim
    Ortalamanın üstünde bir tipim var (10 üstünden 6 yada 7 verirler)i yolda bakınca dikkat çeken bir tipim yani
    Bende 9. sınıflardan bir kıza aşık oldum ama sizinki gibi temiz değildi kızla 2 hafta çıktık hatta sinemaya gidip öpüştüğümüzde biletçi bizi dışarı atmıştı
    2 hata çıktık kızla sonra benden ayrıldı
    Ben arkadaşlarımdan sonra öğreniyorum ki kız yolluymuş onun için bir sürü şey yapmıştım ki burada yazamam çok özele girer çok zor durumda kaldım
    Başkasıyla çık başka bir kız unutturur dediler
    Denedim ama bir kızı sevmiyorsan olmuyor 3 kişinin kalbini kırdım 4 ayda kendimi tanıyamadım
    Şimdi o kızdan nefret ediyorum
    Ancak sorun hala deliler gibi seviyorum

























    Sizin içinde unutmak için eğer hoşlanmadıysanız sakın başka kızla çıkmayın hocam insanları da üzmeyin boşuna bol bol arkadaşlarınızla vakit geçirin


























    CSB DEĞİLSE

    Yok hocam ne CSB'si. Zaten dediğim gibi asla başka kızlarla düşünmem.

    Yav he ya he yasin kaç basin kac kac tane kiz cikicak karsina neler goruceksin bu laflari hatirlayip guluceksin anilar aklina gelicek ah ne salak misimda diyeceksin tecrübe ile sabit

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bölüm 41 rüyaymış

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • pm atsana Trust666
  • Hadi devam et

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Geldi.
  • 2. dönem hayırlı olsun bakalım. Takibe devam :)
  • takipteyiz hacı
  • 2.dönem hayırlı olsun hocam.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Neden bilmiorum ama Ceyda'nın fotoğrafını merak ettim



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi emc-2 -- 17 Şubat 2014; 23:08:29 >
  • 2.dönem başlamış bekliyoruz hocam güzel haberler
  • Hocam ankaradaysan ozelden pm at daha ayrintili dinlemek isterim :) hem belki faydam olur ben de ankaradayim

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hocam hikayen sardı, beklemedeyim
  • 
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.