Süper kütleli bir kara deliğin etrafındaki yığılma diskinden (kırmızı-turuncu) fırlatılan bir kuasar rüzgarının (açık mavi) sanatçı izlenimi. Kaynak: NASA/CXC/M. Weiss, Catherine Grier ve SDSS işbirliğiUzak bir galaksideki gaz bulutları, galaksinin merkezindeki süper kütleli kara delikten gelen radyasyon patlamalarıyla komşu yıldızların arasından saniyede 10.000 milden daha hızlı ve daha hızlı bir şekilde itiliyor. Bu keşif, aktif kara deliklerin yeni yıldızların gelişimini teşvik ederek ya da söndürerek galaksilerini sürekli olarak nasıl şekillendirdiklerini aydınlatmaya yardımcı oluyor. Wisconsin-Madison Üniversitesi astronomi profesörü Catherine Grier ve yeni mezun Robert Wheatley liderliğindeki bir araştırma ekibi, Boötes takımyıldızında milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki, özellikle parlak ve çalkantılı bir kara delik türü olan bir kuasardan toplanan yılların verilerini kullanarak hızlanan gazı ortaya çıkardı. Araştırmacılar bulgularını bugün Madison'da düzenlenen Amerikan Astronomi Derneği'nin 244. toplantısında sundular. Bilim insanları kara deliklerin çoğu galaksinin merkezinde yer aldığına inanıyor. Kuasarlar, kara deliğin muazzam çekim gücü tarafından içeri çekilen madde diskleriyle çevrili süper kütleli kara deliklerdir. Grier, "Bu diskteki madde her zaman kara deliğin içine düşüyor ve bu çekme ve çekmenin sürtünmesi diski ısıtıyor ve onu çok, çok sıcak ve çok, çok parlak hale getiriyor" diyor. "Bu kuasarlar gerçekten parlaktır ve diskin iç kısımlarından uzak kısımlarına kadar geniş bir sıcaklık aralığı olduğu için emisyonları elektromanyetik spektrumun neredeyse tamamını kapsar." Artı işaretinin merkezindeki mavi nokta olan SBS 1408+544 kuasarının görüntüsü. Kaynak: Jordan Raddick ve SDSS işbirliğiParlak ışık, kuasarları neredeyse evren kadar eski (13 milyar ışık yılı kadar uzakta) görünür kılar ve radyasyonlarının geniş aralığı, astronomların erken evreni araştırmaları için onları özellikle yararlı kılar. Araştırmacılar SBS 1408+544 adlı bir kuasarının sekiz yıldan fazla süren gözlemlerini kullandılar ve bu gözlemler Sloan Digital Sky Survey tarafından yürütülen ve şu anda Kara Delik Eşleyici Yankılanma Haritalama Projesi olarak bilinen bir program tarafından toplandı. Kuasardan gelen ve gaz tarafından emilen ışığın eksik olduğunu tespit ederek gaz halindeki karbondan oluşan rüzgarları izlediler. Ancak ışık, spektrumda karbonu işaret edecek doğru noktada emilmek yerine, SBS 1408+544'e her yeni bakışta gölge evden daha uzağa kaydı. Wheatley, "Bu kayma bize gazın hızlı ve her zaman daha hızlı hareket ettiğini söylüyor" diyor. Ona göre "Rüzgar hızlanıyor çünkü yığılma diskinden püskürtülen radyasyon tarafından itiliyor." Grier de dahil olmak üzere bilim insanları daha önce kara delik yığılma disklerinden hızlanan rüzgarlar gözlemlediklerini öne sürmüşlerdi, ancak bu henüz birkaç gözlemden elde edilen verilerle desteklenmemişti. Yeni sonuçlar, SBS 1408+544'ün yaklaşık on yıl boyunca yapılan yaklaşık 130 gözleminden elde edildi ve bu da ekibin hızdaki artışı yüksek güvenle sağlam bir şekilde tanımlamasını sağladı. Süper kütleli bir kara deliğin etrafındaki yığılma diskinden (kırmızı-turuncu) fırlatılan bir kuasar rüzgarının (açık mavi) sanatçı izlenimi. Sağda, SBS 1408+544 kuasarından alınan ve kuasar rüzgarları tarafından itilen gazın hızlanmasını ortaya çıkaran emilen ışığın sola doğru kaymasını gösteren iki spektrum yer almaktadır. Kaynak: NASA/CXC/M. Weiss, Catherine Grier ve SDSS işbirliğiGazı kuasardan dışarı iten rüzgârlar gökbilimcilerin ilgisini çekiyor çünkü süper kütleli kara deliklerin kendilerini çevreleyen galaksilerin evrimini etkilemesinin bir yolu olarak görülüyor. Wheatley, "Eğer yeterince enerjik iseler, rüzgarlar ev sahibi galaksinin içine kadar ilerleyebilir ve burada önemli bir etkiye sahip olabilirler" diyor. Koşullara bağlı olarak, bir kuasarın rüzgarları, gazları bir araya getiren ve ev sahibi galaksisinde bir yıldızın doğumunu hızlandıran basınç sağlayabilir. Ya da bu yakıtı uzaklaştırabilir ve potansiyel bir yıldızın oluşmasını engelleyebilir. "Süper kütleli kara delikler büyüktür, ancak galaksilerine kıyasla gerçekten çok küçüktürler" diyor Grier. "Bu birbirleriyle 'konuşamayacakları' anlamına gelmiyor ve bu, bu tür kara deliklerin etkilerini modellerken hesaba katmamız gereken birinin diğeriyle konuşmasının bir yolu." SBS 1408+544 araştırmaıs The Astrophysical Journal'da yayınlandı. Çevrilen Kaynak (Editöral gözetimde yapay zeka ile çevrilmiştir): Wind from black holes may influence development of surrounding galaxies (phys.org) Orijinal Araştırma:
|
Süper Masif Karadelik Kaynaklı Rüzgarların Galaksi Evriminde Rol Oynadığına Dair Kanıt Bulundu
-
-
Bu ara kara deliklerle çok ilgili gördüm seni nat hocam. Sanırım kara delikler çok ilgini çekiyor. Bir ara belki ben de kara deliklerle ilgili yaygın yanlış anlaşılmaları ele alabilirim. Yıllar önce bir topikte galaksimizin merkezindeki kara deliğin bizim güneş sistemini içine çekeceğini savlamıştı bir üye. Kara delikleri bir tür vakum süpürge gibi düşünen çok, bir tür vantuz, ne varsa hüüp içine çekiyor.
-
Karadeliklerle ilgili popüler - ama daha çok kuramsal - yanlış anlaşılmalara kısaca değinen güzel bir kısa makale var; seninle de paylaşayım. Belki görmüşsündür:
[1909.06006] Five misconceptions about black holes (arxiv.org)
Çok sardım evet ama birçok faktör etkili. Birincisi gündelik deneyimlerimiz bazında alışılmadık egzotik olgular olmaları. Bu merak (curiosity) ve hayranlık (fascination, awe) uyandırıyor. İkincisi bunu takiben gravitasyondan elektromanyetizmaya entropiye astrofiziğe kozmolojiye kuramsal fiziğe birçok alan ve araştırma konusu başlığında incelenebilecek bir doğal laboratuvar veya kuramsal düşünce sahası sağlamaları. Yani tam seç beğen durumu. Üçüncüsü haklarında tonla materyal bulunması. Dördüncüsü herhangi birisine anlatmasının çok zevkli olması. Zaten insanlarla alışılmadık veya az bilindik bilgiler paylaşmak zevklidir. Ama üstüne bu kadar acayip ve yanlış bilinen olguları anlatınca insanların şaşkınlığı ve bilgi hazzı çoğalıyor.
"Vakum" olayını bildiğimiz serbest düşüşten, gravitasyonal etkiden farklı algılamak ilginç bir durum ve konu hakkındaki yetersiz bilgi düzeyinin temel işaretlerinden. Galaksimizin merkezindeki karadeliğin kütlesi mesela galaksimizin toplam kütlesine nazarla ne ki de galaksideki unsurlar karadeliğe serbest düşüş yaşasın? "Süper masif" adı burada yanıltıcı izlenim bırakıyor olabilir. Gene de şaşırtıcı biçimde galaksilerin kendilerine nazaran ufacık merkezi süper masif karadeliklerinden fazlasıyla etkilendiklerine dair bulgular ve yaklaşımlar mevcut. Çünkü karadelikler esasında uzay zamanda çok güçlü gravitasyon bazlı motorlar gibi davranıyorlar ve akresyonları, jetleri - ya da Sagittarius A*'nın kısmen veya tamamen ürettiği varsayımının da dikkate alındığı Fermi Baloncukları - gibi astrofizik yapılara vücut vererek gravitasyonal motor etkilerine ilaveten elektromanyetik bir basınç veya yayılım boyutu katıyorlar. Maddenin çok küçük hacimlere gravitasyonla yığılma hadisesi aslında klasik gravitasyonal çöküş haricinde sürtünme veya Penrose Süreci dahil başkaca etkilerin de devreye girdiği çok fiziksel kuvvetli ve çok katmanlı bir yapı meydana getiriyor ve bu şekilde popüler kültürdeki basit elektrikli süpürge imgesini tamamen anlamsız kılıyor. Birçok karadelik bırakın içine düşmeyi bu gibi sebeplerle yaklaşılabilir şeyler bile değiller. Süper masif cinsleri mesela kuasar formunda evrendeki en parlak ve en sıcak, bu çerçevede de muhtemelen en itici - ve pekala radyasyonun frekans şiddeti ve yüksek enerjili radyasyon bolluğu uyarınca kızartıcı - yapılar. Haliyle bir kuasar - yani hiper parlak akresyonlu bir süper masif karadelik - siz daha yakınına bile gidemeden akıl almaz bir uzaklıkta sizi hayal bile edilemez derecede güçlü, hormonlanmış, alışılmadık egzotik bir yıldız misali öldürecektir. En azından çok masif olan karadelikler böyle yapıları destekleyebiliyorlar. Neyse, uzatmayayım; karadeliğin türünden türüne, çevresine göre işler çok değişebilir. Tüm bu yazdıklarım esasında karadeliklerin fiziksel kuvvetlerin veya alanların kesişim noktasında durduğu ve onlarla etkileştiği gerçeğine vurgu yapabilmek içindi de ayrıca.
Fiziksel kuvvetleri teşekkül eden fiziksel alanlarla karadeliklerin ilişkileri özellikle incelemeye değer. Hawking'in ünlü çalışması mesela bunun entropiyle ilişkili daha kuramsal bir ayağını temsil ediyor. Yeni yükselmekte olan kütleçekimsel dalga astronomisinde de başroldeler. Bu muazzam konu ve yönelim çeşitliliği gerçekten karadelikleri yoğun biçimde irdelemeye değer kılıyor. Ayrıca fiziğin sınırında duruyorlar. Prensipte karadelikler fiziksel olgular kadar tekillikleriyle beraber mevcut fiziğin açmaza girdiğini işaret eden matematiksel varlıklar olarak da görülebilirler. Matematiksel kavram olarak karadelikler esasında genel göreliliğin bir noktada çalışmadığının işaretleri. Bu tarz matematiksel karadelikler genelde kulağa gerçek olamayacak kadar çılgın gelir veya düpedüz teorinin gözlemle uyuşmayarak gümlediğini söyler - genel göreliliğin kuantize edildiğinde karadelikler/tekillikler üretmesi, parçacıkların karadelik olduğu yorumuna yol açması gibi. Kuramsal fizikte maksimal Kerr karadeliklerinin Penrose Diyagramları bilimkurgu filmi-vari neredeyse boyutlararası denebilecek bir yolculuk öngörüyor mesela. Empirik ve realist damarlarım ağır bastığı için matematiksel karadeliklere değil de tabiatta sonradan keşfedilen reel astrofizik "kuzenlerine" ve çevreleriyle ilişkilerine odaklanmayı tercih ediyorum. Bu kuzenler klasik matematiksel karadeliklere karşılık düşen/kuramsal çerçevede onları üretecek fiziksel parametrelere sahip ama onlar gibi boyutlararası kapılar veya tekillik taşıyıcılar olmak zorunda değiller. Bence tekillikler için matematiksel artifaktler diyerek bunu çok güzel ifade ediyordun. Benzerini ünlü genel görelilik fizikçisi ve kuramsal karadelik uzmanı Roy Kerr de söylüyor. Hatta son bir makalesinde tekillik bilim felan değil, bir inançtır iddiasında bulundu - hatta seninle aynı şekilde kendi genel görelilik çözümlemelerinde yer alan halka biçimli tekillik için matematik construct da - dedi ama sanırım - bu konudaki bazı yorumlardan anladığım kadarıyla - Penrose ve Hawking'in genel görelilikte karadelik tekilliklerinin kaçınılmazlığıyla ilgili matematiksel ispatlarını çürütmeyi halen başaramıyor.
Beni biraz aşan bu kuramsal mevzuda yumurtlayabileceğin bir yorumun varsa memnuniyetle okuyabilirim. :)
Beni de aşıyor dersen bizim fizik denemesi veya makalesi üretme canavarımız koca Torlak Kemal bile bilemedi demem, yadırgamam ya da yargılamam çünkü tartışmaları gerçekten biraz ağır ve soyut, fazla matematik yoğun. En azından fevkalade karmaşık da olsalar astrofizik karadelikler veya akresyon diskleri kadar kafada canlandırılabilir değiller. Kerr'in son girişiminden haberin yoksa veya denk gelmediysen boş bir ara bakarsın, o konuda veya istediğin herhangi bir konuda fikir belirtirsin. Karadelikler hakkında senden şahane ve orijinal bir misconseption clarification konusu da çıkar. Bundan şüphem yok.
-
Uzun bir cevaptı. Şimdi okudum, daha sonra biraz daha detaylı bir şeyler yazarım ama Roy Kerr'in son makalesinden yayınlandığı aydan beri haberdarım. Kerr basit Swarzchild kara deliklerinden farklı olarak dönen kara deliklerin genel görelilik bazında matematik çözümlemesini yapmış bir isim. Zaten onun adıyla Kerr metric ve Kerr-Newman (yüklü delikler) metric adlarıyla. anılıyor.
Kerr kasım 2023 gibi yeni bir makale yayınladı, hem de 90 küsur yaşında ve dönen kara deliklerin merkezinde tekillik olmadığını gösteren matematik bir model üretti. Ben bu yeni makaleden bir fizik forumunda haberdar oldum. Bildiğim kadarıyla, şu ana kadar net bir itiraz gelmedi Kerr'in bu makalesine.
Fakat bu çözümleme dönen kara delikler için geçerli. Dönmeyen 2 kara delik çözümlemesi var: Swarzchild kara deliği ve Reissner-Nordström kara deliği ve bunların çözümlemelerinde merkezde hala bir tekillik var.
Ben kişisel olarak tekilliklerin matematik anomali olduğu inancındayım. Bunu sırf sağduyuya ve sezgilerimize aykırı oldukları için yapmıyorum, matematikte ekstrime gidildiğinde böyle bir çok anomali üreten denklem olduğunu bildiğim için yapıyorum.
Genel Göreliliğin matematiği bazı yerlerde fenomeni açıklamakta yetersiz kalıyor ve o yüzden gerçeğin bire bir bir matematik modeli olmaktan çok bir "aproximation" ve Genel Göreliliğin bıraktığı bu boşlukların quantum kütleçekimi ile doldurulacağına inanıyorum ama görünürde ve yakın gelecekte böyle devrimsel bir fizik sıçraması beklemiyorum.
-
Benim bildiğim veya anladığım Kerr'in karadelik tekilliklerine karşı daha genel ve kapsamlı bir argüman öne sürdüğü, o da afin parametresi uyarınca ışık ışınlarının infinitezimal bir noktada sonlanıp zaman ve mekanın mühürlenmediğini kısaca/dolayısıyla tekilliğin vuku bulmadığını iddia ettiği. Bu bilim camiasında, forumlarda ve diğer sanal mecralarda bazı tartışmalar tetikledi. Çeşitli yorumlar mevcut, Kerr'in genel izafiyette rotasyonlu cisim / karadelik çözümü ve bunu takiben açık uçlu olabilen modellerinin Kerr'in esas ilhamı ve hareket noktası olduğu da dahil olmak üzere, senin yorumunu da merak etmiştim; teşekkürler (bu arada bence Roy Kerr büyük bir adam, haklıdır, haksızdır ya da kısmen haklıdır artık tartışılır ama en az Hawking veya Feynmann kadar ünü hak ediyor, onun yaşında adamlar zaten torun seviyor)
Benim fikrimce karadelik merkezlerinde aşırı yoğun, aşırı küçük, aşırı dinamik bir kuantum olgu yatıyor ama mevcut matematik onu ekstremliğinden dolayı tekillik olarak okuyor. Dediğin gibi matematik dilinde anomali veya approximation üretiyor. Matematik - göreliliğin dayandığı matematik - aslında bu noktada diyor ki ben patladım. Belki zamanında Leibniz ve Newton'ın bilimde yeni bir çığır açan calculus'u bulması gibi matematikte, yani doğa bilimde değil de "formal bilimde" yeni bir devrime ve yeni araçlara ihtiyaç vardır. Yakın gelecekte bunu beklemiyorum ama belki gelişen ve "tekillikleşen" yapay zekalar bu konuda insanların tahayyülünü aşan çığır açıcı bir şeyler yumurtlayabilirler. 😄
-
Geçtiğimiz süre boyunca Kerr'in modelini ve arkasındaki matematiği anlamaya çalıştım ama üniversite 1. ve 2. sınıfta gördüğümüz matematik değil bu, Lagrangian mekaniğine ve tensor matematiğine aşina olmak gerekiyor. Dolayısıyla matematiğinden çok az anladım fakat araştırmalarım sırasında benim görüşlerime çok daha yakın, hatta bire bir uyduğunu düşündüğüm bir modelle karşılaştım. Kara delik paradigmasını yıkan ve bugüne kadar çürütülemeyen bu modelin adı kısaca MECO olarak biliniyor ve yaratıcısı Hintli fizik profesörü Abhas Mitra. Kendisi aynı zamanda Hawking Enformasyon Paradoksunu çözen ilk fizikçi olarak biliniyor. Mitra kara delik nosyonunu reddediyor ve ona katılan çok sayıda fizikçi var. Bunlardan biri de Berkeley'den Prof. Richard Muller.
Peki Mitra neden reddediyor Kara delikleri?
Çünkü 1998'de yayınladığı makalesinde Mitra karadeliklerin gravitasyonel kütlesinin 0 (sıfır) olduğunu göstermiş ki bu da kara deliklerin var olmadığının delili diyor. Mitra kara deliklerin oluşabilmesi için olay ufkunun içinde çöken maddenin dışarıdaki bir gözlemciye göre ışıktan hızlı hareket etmesi gerekiyor ki bu da Göreliliğin ihlali anlamına geliyor. Kısacası Genel Görelilikten türetilen kara delik fiziği Özel Göreliliğe aykırı.
İkinci bir nedense kara deliğin oluşmasının sonsuz gelecekte mümkün olması. Olay ufkuna yaklaşıldıkça zaman genişlemesi katlanarak artıyor ve olay ufkunda zaman dışarıdaki gözlemciye göre duruyor. Dışarıdaki gözlemciye göre olay ufkunda zaman durduğu için kara deliğin oluştuğunu söylemek mümkün değil çünkü onu oluşurken göremiyoruz bu yüzden.
Mitra bunlara bakarak alternatif bir model önermiş ve adına Magnetospheric Eternally Collapsing Object (MECO) demiş. Bu modeli şimdiye kadar yanlışlayan bir fizikçi çıkmamış. Mitranın modelinde aynı kara delikler gibi MECO'lar da büyük kütleli bir yıldızın içe çökmesiyle başlıyor fakat küçülüp yoğunlaştıkça bir olay ufku oluşturmuyor. Sıkıştıkça ısınan kütle daha çok ışımaya başlıyor ve içi fizikte Eddington Limiti denilen bir limite ulaşıyor. Bu noktada içteki radyasyon basıncı çöküşü durdurmaya yetecek büyüklüğe ulaştığı için çöküş yavaşlıyor. Bu süreç devam ettikçe çöküş daha da yavaşlıyor ve tekillik oluşumu ancak sonsuz gelecekte gerçekleşiyor. Kara delikten farklı olarak çöküş hiç bir zaman tamamlanmıyor sadece giderek yavaşlıyor ve yavaşlaması sonsuza yayılıyor. O yüzden Mitra ebedi çöküş adını vermiş modele. Modelin kara deliklere göre avantajları şunlar:
- Bütün modern fizik yasaları MECO'lar ile kusursuzca çalışırken, kara deliğin içinde fizik yasaları işlevsiz hale geliyor.MECO'lar tekillik içermiyor.
- Radyasyon basıncı destekli nesneler oldukları için kendilerine ait bir yüzeyleri var kara deliklerin aksine. Yani olay ufukları yok.
- Kara delik olay ufkunda hiç bir foton kaçamazken MECO'dan az da olsa fotonlar kaçabiliyor.
- MECO’lar kuvvetli manyetik alana sahipler bu yüzden elektrik ve manyetik özellikleri var ve sonlu bir boyuta sahipler. Ayrıca açısal momentumları var ve dönüyorlar.
Eddington limite nedir dersek; Işıldayan bir gök cisminin ışıma basıncının kütleçekimine eşit olduğu limit olarak biliniyor. MECO'lar çökerken sıkışma nedeniyle aşırı ısınıyor ve aşırı ışımaya başlıyor. Bu ışımayı görünür ışık olarak almamak gerek. Gamma ışıması ve X ışıması demek daha doğru olur Bu ışıma öyle yoğun bir noktaya geliyor ki ışımanın dışa doğru basıncı kütleçekiminin içe doğru basıncına eşitleniyor ve bir denge hali oluşuyor. Buna Eddington limiti deniyor.
Peki Meco'larla ilgili delil var mı?
Evet var. 2006'da Harvard-Smithsonian astrofizik merkezinden Rudolph Schild kara delik adayı kuasar
Q0957+561'de MECO'lara has böyle içkin bir manyetik alan bulunduğunu göstermiş.
Mitra, buna karşılık kara deliklere ilşkin hiç bir gözlemsel kanıtın olmadığını öne sürüyor ve M87 resminin bir kara deliği değil, kara delik taklitçisi bir objeyi gösterdiğini ve zaman M87 resminden de ne tekilliğin ne de olay ufkunun kanıtlanabileceğini iddia ediyor.
Bakalım bu iş nereye varacak?
Ben kişisel olarak fizik yasalarının ihlal edildiği her fiziki modele soğuk bakıyorum. Bana göre Big Bang'de de tekillik yoktu, evren hep vardı. Kara deliklerde de tekillik yok, hatta çok ısındığım bu modele göre kara delik sandığımız şeylerin tümü aslında bir MECO olabilir.
-
MECO modelinin bu objeleri özellikle çöküş halindeki maddenin vaziyetini tasvir şekli benim de hoşuma gitmedi değil. Hatta bayıldım. Ayrıca bu haliyle karadelik objeleri nötron yıldızlarına ve diğer ağır aşırı yoğun egzotik astofizik objelerine daha çok benziyorlar. Bir anomaliden ziyade nötron yıldızlarının onlar kadar egzotik kuzenlerine dönüşüyorlar. Yalnız bu MECO modelinde ciddi eksiklikler ve bazı zoraki eklemeler veya bir takım sorunları es geçen varsayımlar söz konusu olabilir. Mevcut karadelik ya da MECO adayları mesela görünürde termal yansıtma ve çarpma yapacak nitelikli bir yüzeye sahip değiller ve karadelik metriklerine uyan bir gölgeyle çevrililer.
Mevcut veriler ışığında MECO'ların bu gölgelerin altında saklı durması ve bir şekilde bu gölge yapısına vücut vermesi gerekebilir. Belki çevresel boyutta aşırı derecede bir kızıla kayma durumu ve muazzam bir soğurma ve yansıtmazlık seviyesi buna izin veriyordur. Ayrıca bu içsel Eddington dengesi ve duraksamış ebedi çöküş hali gene kara bir kabuğun içerisinde gizleniyor olmalı ki, kızıla kaymanın çok yüksek olduğu bir yüzeye - ve bu yüzeyi de perdeleyen bir gölgeye - sahip olsun. Bunlar fevkalade derecede kompakt ve dev gravitasyonal çekim uygulayan nesneler olup gölgeleriyle ve kara kabuklarıyla beraber gene çarpık bir gölge ardında saklanan tekillikli ve olay ufuklu geleneksel bir karadeliğin tabiatta yer alan oldukça sağlam bir imitasyonu olabilirler. Bu modelle hemfikir olunabilecek başat konu zaten doğada gravitasyonal çöküşün bir tekillikten ziyade bir fizik rejimine translate etmesi. Belirli koşullarda gravitasyonal çöküşü yeni bir hidrostatik denge kurmak üzere elektromanyetizma engelleyemese bile - ki bildiğim kadarıyla karadelik problemine vücut verir şekilde engelleyemiyor/hidrostatik denge kurulamıyor - çöküş kendi kendini durduran ve enerjisini çevresine tam bilmediğimiz bir arka kapıdan - gravitasyon ve elektromanyetizma olarak - atan bir sonuca sahip olmalı. Yani harfi harfine MECO modelini benimsemekten ve yalnızca biraz daha egzotik bir hidrostatik dengenin oluştuğuna inanmaktan ziyade daha farklı bir dengenin bilmediğimiz bir fizik rejiminden türediğini ve karadelik addettiğimiz çökme halindeki nesnelerin çevresindeki alanlar/enerjilerle çok ilişkili olduğunu düşünüyorum.
Ama ebedi çöküş ve bu fikrin ima ettiği zaman genleşmesine bağlı olarak tekilliğe ulaşamama fikrini çok sevdim. Dahice. Tekillik gidişatının ayaklarının birbirine dolanması ve tamamıyla gravitasyonal çöküş sorununun bir noktada kendi kendini sabote ederek çözmesi gibi. Karadelik kesinlikle doğada varolan benzer bir şeyin matematiksel bir karikatürü ama karikatürlerde - kısmen de olsa - gerçeklik payı var. Senin tabirinle approximation. MECO modeli bana dışardan bakan gözlemci için her şeyin kızıla kayma ve donma anı olan "olay ufku" veya "karadelik" anını tekillik oluşum problemini aşmak için kullanan ve zaman genleşmesinin sonsuza kaydığı olay ufku matematik fenomenini de tekilliği zaman genleşmesiyle önleyen "ebedi çöküş" fikrine yediren, bu yedirmeyle beraber olay ufkunu da tekilliği de ortadan kaldıran bir model, bir teşebbüs gibi geldi. İşin matematiği benim için de çok yabancı ve detayları doğru şekilde ele alıp almadığımı anlamam zor ama kavramsal olarak MECO - hidrostatik denge kurulması ısrarı hariç - kulağa çok şık geliyor (bir yüzey oluşumu için hidrostatik denge gerektiği kuantum uzay zamansal etkileri hesaba katmayan gündelik deneyime dayalı bir önyargı olabilir mesela, bilemeyiz ya da bu nesnelerin gerçekten tradisyonal yüzeye sahip olmadan da fiziksel bir rejime ve biçime sahip olabilecekleri, duraksamış ebedi çöküşün aslında geleneksel yüzeysiz de gerçekleşebileceği gibi, burada hep kafam Heisenberg'in belirsizliğine gitme eğiliminde).
Her ne kadar bu terimle geleneksel karadelik modellerinin tasvirinden söz etseler de Sovyet fizikçilerin MECO modelini daha iyi anlatan donmuş yıldızlar veya donuk objeler yakıştırması çok daha doğruydu belki de. Amerikalılar ve İngilizler gerçek küresel hegemonlar olarak fancy pop culture isimleri, ilginç bir meselenin reklamını yapmayı çok severler. Matematiksel bir soyutlamanın adını realite yaptılar. Realite ve matematik arasındaki katı ayrıma vurgu yapmadılar. Her yere o tekillik ve olay ufku tasvirli görselleri adeta bir İsa ikonu gibi meselenin tam arkaplanını, açıklamasını, alternatif açıklamaları vermeden koydular. "Karadelikler" bir problem. Varolamazlar. Ama aynı zamanda koşulları ve görünümleri uyarınca belirli astrofizik olguların karşılıkları. Bu olguların daha iyi incelenerek karadelik probleminin çok sıkı bir şekilde test edilmesi ve karadelik dediğimiz objelerin üzerlerindeki karikatürün yırtılarak fiziksel dünyaya kazandırılması gerekir. Bunun için çok kişi çabalıyor ama insanlara genel vaziyeti anlatma kanadında hatta akademideki pek çoklarına bile esas durumu anlatma tarafında bir sorun mevcut gibi.
Hayali bir şey çok fazla gerçek muamelesi görüyor. Gravitasyonal olarak çökmüş objelerin kendi aralarında içsel yapısının olası varyasyon zenginliğini tek bir konsepte indirgeyerek olası başka astrofiziksel varsayımların ve modellerin araştırılmasını geri plana düşürüyor (Sagittarius A* ve M87 Powehi süper masif karadelik aday nesneleri kütlelerine oranla karadelik metriklerinin ve modellerinin öngördüğü boyutta gölgelere sahip olsalar da ve bu aynı tipte objeler olduğuna işaret etse de). Araştırma sorularını kısıtlıyor. Bunları mesela neden diyorum? MECO gibi samimi çözüm girişimlerinin, astrofiziği ve astronomi araştırmalarını zenginleştirebilecek modellerin adı ortalıkta pek geçmiyor da ondan. Karadeliklere dair öngörüler sık sık test ediliyor ama bu modellerin öngörüleri daha fazla test edilebilir hani ilgili modellerin aslında geometrik bir düşünce egzersizi / geometri nesnesi olan karadeliklerin yanında (biliyoruz ki geometrik nesneler idealdir ve doğada bulunmazlar) ne kadar olası olabileceğine dair daha belirgin bir fikir sahibi olmak açısından.
Güzel paylaşımın ve yorumların için teşekkür ederim.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X