300 milyon dolarlık bir bütçeyle dokuz yıl süren çalışmayla inşa edilen JUNO dedektöründen elde edilecek verilerin fizik camiası için çığır açıcı olabileceği belirtiliyor. Her şey planlandığı gibi giderse JUNO, nötrino ve antinötrino etkileşimlerine dair birçok bilinmezi çözebilir.
Nötrinolar, Büyük Patlama’dan sonra var olan en eski parçacıklardan biri olarak biliniyor. Ancak neredeyse ışık hızında ilerleyen bu parçacıklar son derece düşük kütleleri ve elektriksel yük taşımamaları nedeniyle diğer maddeyle neredeyse hiç etkileşime girmiyor. Bu nedenle, nötrino araştırmaları için devasa dedektörlerin inşa edilmesi gerekiyor.
Nötrinoların üç farklı türde olduğu biliniyor; elektron nötrinosu, müon nötrinosu ve tau nötrinosu. JUNO araştırmacıları bu üç farklı parçacığı kütlelerine göre sıralayarak nötrinoların deneysel olarak ilk kez 1942 yılında tespit edilmesinden bu yana nükleer fizikçilerin üzerinde spekülasyon yaptığı pek çok sorudan birini çözmeyi amaçlıyor.
Evreni anlamak için kritik öneme sahip
JUNO, nötrino araştırmalarında yalnız değil. Japonya’da inşa edilen Hyper-Kamiokande ve ABD’deki DUNE dedektörleri de önümüzdeki yıllarda faaliyete geçecek. Hyper-Kamiokande’nin 2027, DUNE’un ise 2031’de devreye girmesi planlanıyor. Bu tesisler, farklı yöntemlerle nötrinoları inceleyerek JUNO’nun verilerini çapraz doğrulama imkânı sunacak.
Gözlemevinin tam kapasiteyle çalışmaya başlaması 2025 yılı Ağustos ayını bulacak. JUNO'nun en az 30 yıl çalışması bekleniyor. Fransa, İtalya, Rusya, Almanya ve Belçika dahil olmak üzere 17 ülke ve 74 kurumdan 700'ün üzerinde bilim insanı JUNO projesinde görev alıyor. Bilim insanları, bu projeyle evrenin sırlarına bir adım daha yaklaşmayı umut ediyor. Nötrinoların anlaşılması, sadece temel fizik açısından değil, aynı zamanda evrenin oluşumuna dair bilinmeyenlerin aydınlatılmasında da önemli bir kilometre taşı olabilir.