Bir gün kayseri'lilerle lazlar savaş yapıyorlarmış.Kayserililerin aklına bir fikir gelmiş.Demişlerki; bu lazların hemen hemen yarısı Temel, diğer yarısıda Dursun'dur .Ve daha sonra savaşın ortasında bağırmaya başlamışlar: -temel! temel!!! Lazlardaki temeller kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar. Daha sonra kayserililer : -Dursun! dursun!!!! Diye bağırmışlar. Dursunlarda kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.Lazlardan çok az kişi kalmış ve onlarında aklına bir fikir gelmiş.Ve: -Yerde para buldum bu kimin? diye bağırmışlar. Bütün Kayserililer kafalarını kaldırmışlar ve vurulmuşlar.
Bir bilim adamının deney raporlarından: 1. gün: Fare uzun sure labirentin içinde dolandı ama peyniri bulamadı. İçgüdüleri zayıf. 3. gün: Negatif. Sadece labirenti değil, odanın hemen her yerini aradı; tüm dolapları, çekmeceleri, kavanozları karıştırdı. Hatta bir tablonun arkasına ve ceplerime bile baktı. Bu fare tam bir salak. 7. gün: En ufak bir ilerleme yok. Artik arama isteğini bile kaybetti, telefonla kösedeki büfeden iki karışık tost, bir ayran istemiş. Zekâdan böylesine yoksun olusu deneylerimde yol almamı önlüyor. 18. gün: Zamanla becerilerini geliştirmesi lazımdı, ama sıfır! Bursa'dan aradı, 'kaygılanmamamı, peyniri bulacağını' söyledi. Ona gittikçe peynirden uzaklaştığını anlatmaya çalıştım, ama dinlemedi. Ciddi zekâ problemi! 74. gün: Umutsuzluğa kapılıyorum; fare, henüz bir zekâ belirtisi gösteremedi. En son Tibet'ten aradı, hayatin anlamı gibisinden birsek bulduğunu söyledi. Ama peyniri bulamamış ve artik umurunda da değilmiş. Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye küflü peynirler kaldı. 93. GUN: LABİRENTİN İÇİNE KOYMAYI UNUTTUĞUM İÇİN FARENİN PEYNİRİ BULAMADIĞINI FARKETTİM.
Temel hastalanmıştı.Doktora gitti.Doktor Temelin tedavisinin her gün parmaklanmak olduğunu söyledi. Temel bunu kimseye anlatamayacak kadar utandığı için mecburen her gün doktora gidip orada tedavi oluyordu. Bir gün doktoru yerinde bulamayınca eve gidip durumu utana sıkıla karısına anlattı. Karisi Doktoru taklit ederek ona tedaviyi yapabileceğini söyleyince Temel tedaviyi tarif etmeye başladı : -Kariciğim sol elini sol omzuma koy. -Tamam. -Sağ elini de sağ omzu...????!!!! Temelin jeton dustü : -Uyyyy Doktor yedum senu....
Hatice öğretmen sınıfa sorar; - ''1 dalda 7 kuş var avcı ateş edip 3'ünü vuruyor kaç kuş kalır''. Haylaz bir öğrenci cevap verir; - ''öğretmenim hiç kuş kalmaz''. öğretmen önce şaşırıp; - ''aferin yanlış cevap ama stilini beğendim'' der. çocuk; - ''ben size bir soru sorabilirmiyim''. öğretmen; - ''evet''. - ''karşıdan üç bayan geliyor hepsi dondurma yiyor birisi emerek birisi yalayarak birisi ısırarak bunlardan hanğisi evlidir''. öğretmen biraz sıkılarak; - ''emerek yiyendir'' der. öğrenci; - ''yanlış cevap parmağında alyans olan evlidir ama sizinde stilinizi beğendim''...
Amerikali kadin turist Istanbul' da metroyu ararken yanlislikla yeralti tuvaletlerinden birinin erkekler bolumune girmis. Girmesi ile pisuvarin basinda isini goren Temel ile gozgoze gelmesi bir olmus: - "Metro! Metro!" diye saskin saskin sormus. Temel kafasini iki yana sallayarak cevap vermis, - "No metro! No metro! Oniki santimetro!"
Temel, seyahate çıkmış. Uzun zaman evinden ayrı kalmış. Bir akşam bir kente gelip küçük bir otele inmiş. Odasına yerleştikten sonra, aşağıya telefon etmiş. Telefonu otelin sahibi açmış. Temel, ne istediğini söylemiş: "Bana bir fahişe bulup gönderin." Bunu söyledikten sonra telefonu kapatmış. Otelin sahibi şaşırmış. Yanında duran karısına dönmüş: "Demin gelen müşteri kadın istiyor..." Otelin sahibinin karısı öfkeden deliye dönmüş: "Terbiyesiz adam, ne zannediyor bizim otelimizi. Hemen git o müşteriye ağzının payını ver..." Otel sahibi, müşteriye ağzının payını verme fikrini pek tutmamış: "Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer..." Kadın çok sinirliymiş: "Sen gitmezsen, ben gider söylerim..." Ve, hışımla merdivenleri çıkıp Temel'in ağzının payını vermeye gitmiş. Kocası da aşağıda bekliyormuş. Yukardan gürültüler gelmeye başlamış. On beş-yirmi dakika sonra Temel aşağıya inmiş. Üstü başı yırtılmış, yüzü tırmıklanmış... Otelcinin yanına gidip bir güzel çıkışmış: "Ne biçim kadın göndermişsin be. İstemem diye tutturdu. Becerene kadar anam ağladı."
Pansiyoncu kadının evinde genç bir erkekle genç bir bayan oturuyordu. Pansiyoncu kadın sabaha karşı genç bayanın odasında bir gürültü duydu. Kalkarak bayanın odasına gitti ve orda delikanlıyı yakaladı. Genç adamın üstünde sadece pijamasının üstü bulunuyordu. "Burada ne işin var?" diye sordu. Delikanlı boynunu bükerek yanıt verdi: "Buraya sadece ilaç getirmek için geldim. Bu bayanın başı ağrıyormuş da..." Pansiyoncu kadın yataktaki bayanı ve ayaktaki delikanlıyı yukarıdan aşağıya süzdükten sonra: "Peki" dedi. "Yalnız sokağa çıkmadan önce eczanenizi kapasanız iyi olur!"
Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,
- Ha pu netur, soyulmuş tavşanı nasıl avlaysun? - Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm onii.....
Temel ve dursun yaz tatillerinde Antarktika'ya gitmeye karar vermişler.Uzun bir yolculuktan sonra buzlar diyarına varmışlar.Bir rehber bulamadıklarından kendileri gezmişler uzun buz ovalarını.ertesi sabah bir rehberle anlaşarak kıtanın en güzel yerlerini rehber eşliğinde gezip merak ettiklerini soruyorlarmış. Bir ara Temel rehbere seslenerek - "pardon burada hiç beyaz kadın var mı" diye sormuş,rehber - "tabiki var, buradaki kadınların yüzde doksanı beyazdır"demiş. - "peki siyah kadın var mi?" - "eh bir kaç tane var bu civarda" "pekİ siyah beyaz kadın var mı" rehber son derece şaşkın bir şekilde -"tabiki hayır ben hiçbir yerde rastlamadım böyle kadına" cevaptan hiç de hoşnut kalmayan Temel Dursun'a dönerek -"ula dursun dün akşamkiler penguen miydi yoksa?????".
Temel ve Dursun yillarca biriktirdikleri paralarla hayalini kurduklari atlari almak için pazara giderler.Uzun pazarligin sonucunda birer at alip eve dönerler.Atlari bagladiktan sonra sohbete baslarlar.Çok sevinçlidirler.Bi ara Temelin aklina atlarin karisabilecegi fikri gelir.Bunu Dursun' ada söyler.Kara kara düsünmeye baslarlar. Dursun: -"Ula haçan benim atun kuyruguni keselum, kuyruklisi senin olsun" demis. Temel: -"Ula dogri Diysun" demis ve atin kuyrugunu kesmisler. Bunlari duyan muzip komsulari İdris gece gelip öteki atinda kuyrugunu kesmis. Sabah kalkip bakmislarki 2 atinda kuyrugu kesik. Düsünmeye baslamislar. Bu sefer Dursun'nun atinin kulagini kesmisler. Gece İdris gelip ötekinin de kulagini kesmis. Sabah gene bakmislar ki atlar yine ayni. Atlar taninmayacak hale gelene kadar devam etmis. En sonunda bizim Temel dayanamamis: -"Ula Tursun, habu is böyle olmayacak da. En iyisi siyah at benim, beyaz at senin olsun.." Temel birgun baliga tutmaya cikmis. Tam denizin ortasinda kayik ters donmus, dolayisiyla Temel suya dusmus ve yuzerek bir adaya varmis. Yillarca adada tek basina yasamis. Üç dört yil sonra yine ayni yerde bir kadin denize dusmus ve ayni adaya gelmis. Temeli sac sakal birbirine karismis vaziyette gormus ve ona soyle demis: -"Yillardir aradigina simdi kavusacaksin.." Temel : -"Ula haçan yoksa misir ekmegimu cetirdun?" Temel, Amerikanın durduk yerde Afganistan'a saldırmasından rahatsız olmuştur. Bir yolunu bulup başkan Bush'a telefon eder : -"Alooo! pen Temel olarak size savaş acayrum haberunuz olsun!" Bush, gülerek yanıtlar : -"Hehehe.. kaç kişilik bir ordun var ki ? " Temel düşünür:"Hmmm.. kayinpirader Idrus, halaogli Tursun, kaavedeki arkadaşlar.." ve yanıt verir: -"9 kisidur daa ! " Bush içinden kıs kıs güler ve ciddi olmaya çalışarak : -"Temel bey, sizin 9 kişilik ordunuza karşılık Amerikan ordusu tam 2 milyon askerden oluşmaktadır ! " der.-" Hmmm.." der Temel : -"Sizu pir sure sonra arayacagum." Aradan birkaç gün geçer ve Temel, Bush'u yeniden arar : -"Başkan, savaş ilanimuz gecerlidur. Bir miktar ekipman hazirladuk size karsı ! " Bush, ilgiyle sorar: -"Neymiş bunlar ? " -"Hacan, bizim Tursun'un tiraktoru, benim cakaralmaz tufek bi de kavedeki arkadaşlardan birinin bicerdoveri.." Bush güler: -"İyi ama benim tam 150 bin tankım, 30 bin uçağım ve 10 bin askeri gemim var ! Haaa, ayrıca bu arada askerlerimizin sayısı da 3 milyon oldu ! " Temel yeni gelişme karşısında biraz sıkılmıştır : -"Tamam, bir müddet sonra sizu yeniden arayacagum." Birkaç gün sonra Temel, Bush'u yeniden arar : -"Başkan, savaş ilanumuzu ceri alayrum. " Bush merakla sorar: "Neden ? " Temel, moralsiz bicimde yanıtlar : -"Cenevre anlasmasinu incelemisuzdur. 3 milyon savaş esirini barinduracak yerimiz yoktur ! "
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme