arkadaşlar geçen gün bir yazıda okudum. Türkçe'nin, yüklemi sonda olan bir dil olduğu için gelişmeye kapalı olduğu yazıyordu. gerçekten de baktığım zaman, (bilgim olanlar olduğu için) ingilizce, almanca, fransızca, arapça, ispanyolcada falan hep yüklem cümlenin başında yer alıyor. sizce bu durum dilimizin lehine bir özellik mi yoksa gerçekten denildiği gibi gelişime kapayan bir özellik mi??
gerekçe olarak da cümle bir yargıyı anlatır. bu konuda da en önemli unsuru yüklemidir. yüklem söylendikten sonra diğer (yer zaman kişi gibi) unsurlar anlatılmak isteneni tamamlayıcı olarak sıralanır. Türkçe de ise tüm yardımcı öğeler söylendikten sonra cümlede asıl anlatılmak istenene ulaşılıyor. yani bu bir duvarı örerken önce büyük taşlarla katlar çıkılır sonra küçük taşlarla desteklenir bunun gibi birşey. Türkçe'de ise tam aksine önce küçük taşlar yerleştiriliyor sonra asıl taşlar konmaya çalışılıyor. bu da bu dili gelişmeye kapalı bir hale getiriyor. deniliyor.
Hangi kaynakta okudunuz merak ettim. Paylaşır mısınız?
Dil demek sadece kelime dağarcığı ve de dilbilgisi demek değildir. Dil, insanların düşünme biçiminin somutlaştırılarak aksettirilmesidir.
Türk Dili sadece seksen beş yıllık bir geçmişe sahip değil ki... Gelişime kapalılık ise dilin kendi bünyesinde tezahür edebilecek bir olay değildir.
Gelişme derken nasıl bi gelişme kastediliyo?Yeni kelime türetme potansiyeli mi?
Benim kişisel görüşüm Türkçe'nin hem yeni kelime türetmeye çok uygun hem de dilbilgisi yapısı açısından çok gelişmiş ve gelişmeye uygun bir dil olduğudur. Hangi kaynakta okudunuz bu yargıyı?
quote:
Orjinalden alıntı: alquirel
arkadaşlar geçen gün bir yazıda okudum. Türkçe'nin, yüklemi sonda olan bir dil olduğu için gelişmeye kapalı olduğu yazıyordu. gerçekten de baktığım zaman, (bilgim olanlar olduğu için) ingilizce, almanca, fransızca, arapça, ispanyolcada falan hep yüklem cümlenin başında yer alıyor. sizce bu durum dilimizin lehine bir özellik mi yoksa gerçekten denildiği gibi gelişime kapayan bir özellik mi??
gerekçe olarak da cümle bir yargıyı anlatır. bu konuda da en önemli unsuru yüklemidir. yüklem söylendikten sonra diğer (yer zaman kişi gibi) unsurlar anlatılmak isteneni tamamlayıcı olarak sıralanır. Türkçe de ise tüm yardımcı öğeler söylendikten sonra cümlede asıl anlatılmak istenene ulaşılıyor. yani bu bir duvarı örerken önce büyük taşlarla katlar çıkılır sonra küçük taşlarla desteklenir bunun gibi birşey. Türkçe'de ise tam aksine önce küçük taşlar yerleştiriliyor sonra asıl taşlar konmaya çalışılıyor. bu da bu dili gelişmeye kapalı bir hale getiriyor. deniliyor.
Gerçekten güzel bir yaklaşım olmuş. Fakat Türkçe yada herhangi bir dilin gelişmeye kapalı olduğunu söylemek hiçbirzaman doğru olmaz. Diğer dillerin bazı özellikleri onları daha kolay gelişir yapıyor olabilir. Eminim öyledirde. Ama Türkçede gelişebilir. FAkat Türkler yeryüzünün en kolay asimile olan milleti. Bu yüzden dillerinin gelişmeside zor olmuş. Bir çok kez onu terketmişler. Belkide gerçek manada bir kendi dilleri bile olmamış. Bilinen yada öyle sanılan ilk atalarından kalan ilk yazılı belgeleri bile kendileri okuyamadığı için Türkler'in dillerini geliştirme kapasitelerinin seviyesini anlamak içi güzel bir örnek. Evet bu Türklere utanç olarak varlıkları sürdükçe yeterlidir.
Ben de tam tersini düşünüyorum. Asıl yüklem başlarda olunca insanı anlama tembelliğine itiyor. Cümlenin başlangıcındaki özne ve yüklem sayesinde anlatılmak istenen kabaca anlatıldıktan sonra sonradan gelen ayrıntılar üzerinde durulmuyor ve ihmal ediliyor. Anlatım zayıf ve havada kalıyor.
yükleme en yakın sözcük vurguyu üzerine çeker
bu kurala göre de biz anlatmak istediğimizin ehemmiyetine göre davranabilmekte ona göre cümle kurabilmekteyiz bu da yüklemin sonda olmasının aleyhimize birşey olduğunu çürütür
Hamdi dün sabah hakanla beraber okula geldi. (geldiği yerin okul olması önemlidir)
Hamdi dün sabah okula hakanla beraber geldi. (beraber gelmeleri önemlidir)
bu örnekler çoğaltılabilir ve hepsi de gramerimize uygundur
am ingilizcede belli bir cümle yapısına uyulmak zorunluluğu vardır.
arkadaşlar bir önceki mesajımda zamanım olmadığı için o kadar açıklamayla yetinmek zorunda kalmıştım kusura bakmayın. gelişime kapalı derken şu kastediliyor. türkçe kullanılarak hem anlatım konusunda hem de herhangi bir bilimsel alanda gelişme kaydedilemez.
öncelikle beynin kısa süreli hafızasına açıklık getirmek gerek. kısa süreli hafızada latincede 'presynaptic fascilisation' denen bir mekanizma kullanılır. yani alınan bilginin kısa süreli hafızada kalabilmesi için kolaylaştırıcı (fasilize eden) bir faktörün olması gerekir. yüklem için bu faktörün sözünü bile etmiyorum çünkü onu anlamadıktan sonra hiçbirşeyin anlamı yok, cümlenin diğer öğelerinin kolaylaştırıcı faktörleri ise onların yüklem ile olan bağlantılarıdır. bu noktada beynin en etkin şekilde çalışması için önce yüklemin hafızaya girmesi, sonra diğer öğelerin hazır bulunan kolaylaştırıcı faktörleri ile hafızada gitmesi gereken yerlere yerleşmesi lazım. yani bir önceki mesajdaki örnek gibi cümlenin hafızada bir kerede ve en kolay inşası için önce en büyük taş sonra yardımcı taşlar gelmeli. türkçede ise tam tersine önce gelen öğeler tek tek yerleştiriliyor hafızaya, sonra yüklem gelince tekrardan herbir öğe için bağlantılar kuruluyor. türkçede vurgunun yükleme en yakın olan sözcükte olması da bundan kaynaklanıyor. öğeler tek tek yerleştirilirken yüklemin gelmesiyle yükleme en kolay bağlantılanan öğe hafızaya son yerleştirilen öğe oluyor. yani akılda en kalıcı öğe o olmuş oluyor. vurgu da onda kalmış oluyor.
mekanizmanın anlaşılması için basit bir örnek veriyorum: türkçe - su tuzla karıştırıldığında daha yüksek derecede kaynar. ing - the water boils at a higher temperature when it is mixed with salt.
bunları günlük hayatta kurduğumuz kısa ve basit cümlelerde hissetmiyor olmamız gayet doğal. ama bu fark uzun cümlelerde kendini daha da belli ediyor.
bu arada konuyu açarken geçen gün diye yazdım, sadece geçen gün aklıma geldi bu. okumam ise donanimhabere dahil olmamdan çook önce idi tam bir kaynak hatırlamıyorum. yazdıklarım da aklımdan kalanla yaptığım yorumlar...
Japonlar dillerinin batı dillerinden farkını anlatırken derler ki; batı dillerinde anlatılmak istenilen yapılan eylemdir. Japonca'da ise önce olayın nasıl, ne için, neye yapıldığı anlatılır yüklem ise sondadır. Bizim için önemli olan yapılandan çok amaçtır, insandır derler. Bu benzetmeyi kendimize yontarak dilimizdeki özne-yüklem dizilişinin önemini ve güzelliğini görebiliriz. Şu da var ki halen adam gibi oturmuş bir grammar yapımız yok. Kimi batı dilleri yüzyıllar önce temeline tamamen oturmuş. Arapça gibi diller binlerce yıl önce tam olmuş. Asker dili olarak tabir edebileceğimiz dilimiz ise halen genç bir dil görünümünde. Sondan eklemeli bir dil olduğu ve kelime üretmenin kolay olduğu söyleniyor ancak siyasi kaygılarla yapılan fıkta konusu komik kelimelerin ötesine pek geçemedik.Kelime açısından gelişmek için bilim lazım kültür lazım. Bilimden zaten uzağız dışarının etkisi altında sürüklenen kültürümüzün durumu daha bir içler açısı olduğuna göre Türkçe nasıl bir dil olursa olsun pek gelişecek gibi görünmüyor.
burda da deniyor ki olayın ne olduğunu bilmeden nasıl olduğunu anlamanın pratik bir yararı yok
quote:
Orjinalden alıntı: alquirel
arkadaşlar bir önceki mesajımda zamanım olmadığı için o kadar açıklamayla yetinmek zorunda kalmıştım kusura bakmayın. gelişime kapalı derken şu kastediliyor. türkçe kullanılarak hem anlatım konusunda hem de herhangi bir bilimsel alanda gelişme kaydedilemez.
öncelikle beynin kısa süreli hafızasına açıklık getirmek gerek. kısa süreli hafızada latincede 'presynaptic fascilisation' denen bir mekanizma kullanılır. yani alınan bilginin kısa süreli hafızada kalabilmesi için kolaylaştırıcı (fasilize eden) bir faktörün olması gerekir. yüklem için bu faktörün sözünü bile etmiyorum çünkü onu anlamadıktan sonra hiçbirşeyin anlamı yok, cümlenin diğer öğelerinin kolaylaştırıcı faktörleri ise onların yüklem ile olan bağlantılarıdır. bu noktada beynin en etkin şekilde çalışması için önce yüklemin hafızaya girmesi, sonra diğer öğelerin hazır bulunan kolaylaştırıcı faktörleri ile hafızada gitmesi gereken yerlere yerleşmesi lazım. yani bir önceki mesajdaki örnek gibi cümlenin hafızada bir kerede ve en kolay inşası için önce en büyük taş sonra yardımcı taşlar gelmeli. türkçede ise tam tersine önce gelen öğeler tek tek yerleştiriliyor hafızaya, sonra yüklem gelince tekrardan herbir öğe için bağlantılar kuruluyor. türkçede vurgunun yükleme en yakın olan sözcükte olması da bundan kaynaklanıyor. öğeler tek tek yerleştirilirken yüklemin gelmesiyle yükleme en kolay bağlantılanan öğe hafızaya son yerleştirilen öğe oluyor. yani akılda en kalıcı öğe o olmuş oluyor. vurgu da onda kalmış oluyor.
mekanizmanın anlaşılması için basit bir örnek veriyorum: türkçe - su tuzla karıştırıldığında daha yüksek derecede kaynar. ing - the water boils at a higher temperature when it is mixed with salt.
bunları günlük hayatta kurduğumuz kısa ve basit cümlelerde hissetmiyor olmamız gayet doğal. ama bu fark uzun cümlelerde kendini daha da belli ediyor.
bu arada konuyu açarken geçen gün diye yazdım, sadece geçen gün aklıma geldi bu. okumam ise donanimhabere dahil olmamdan çook önce idi tam bir kaynak hatırlamıyorum. yazdıklarım da aklımdan kalanla yaptığım yorumlar...
İlk başta vet dedim ama biraz düşününce işelrin bizde farklı yürüdüğünü farkettim.
Mese ingilizce örnekte dediğin gbi okuduğun zaman ana olayı kavrıyorsun ve devamını aklında tutarak anlam ilgisini kura kura gidiyorsun, ama Türkçe örneği tekrar tekrar okuduğumda şunu farkettim, cümleye başlar başlamaz bazı "slotlar" hazırlanıyor ve kelimeler okundukça slotlara yerleşiyor, böylece tüm slotlar dolduğunda anlam beliriyor.
Yani bizde işler onlardaki gibi çizgisel, lineer gitmiyor, bizde "slot" olayı var, çünkü yüklemimiz solda. Ama bu ikisinin bir üstünlük sağlayacığını sanmıyorum. Belki çok uzun cümlelerde denemek lazım. İngilizce ve Türkçe gene aynı anlamlı 2 uzun örnek bulup denemeyi öneriyorum.
Etusch, sana da katılmıyorum, Kendi dilimizin kökenleri hakkında çok eski kalıntılar var. Gümüş tabakta ki yazı gibi, hem çok eski bir tarihte yazılıyor, hemde çok işlevsel bir dil. Tabi ki bizim kendi Türkçemiz bu herhangi eski bir dilden alınma değil...
quote:
Orjinalden alıntı: Yeni Türkü
Etusch, sana da katılmıyorum, Kendi dilimizin kökenleri hakkında çok eski kalıntılar var. Gümüş tabakta ki yazı gibi, hem çok eski bir tarihte yazılıyor, hemde çok işlevsel bir dil. Tabi ki bizim kendi Türkçemiz bu herhangi eski bir dilden alınma değil...
Sen benim ne dediğim anlamamışsın ki sevgili arkadaşım. Madem o türkçe bizde türkçe konuşuyoruz, o halde neden ondan zerre bişey anlamıyoruz. Tarihçiler bunlar türk diyor diye, hele hele türk tarihçileri bunlar türk diyor diye kimse türk olmaz. Hiç bir dilde türkçe olmaz. Ben okullarda okuttukları tarihten sonra türk tarihçilerine güvenemem. Bence onlar masalcı ve sadece işlerine gelen masalı anlatıyorlar. Çocuğuna yatağının baş ucunda masal anlatarak uyutmaya çalışan ecnebi filmlerindeki babalar gibi...
quote:
Orjinalden alıntı: mfiz
Benim kişisel görüşüm Türkçe'nin hem yeni kelime türetmeye çok uygun hem de dilbilgisi yapısı açısından çok gelişmiş ve gelişmeye uygun bir dil olduğudur. Hangi kaynakta okudunuz bu yargıyı?
tamamen katılıyorum , biraz abest örnek olacak Argo ve Küfür dağarcığımız süper diğer dillere baktığınızda belli bir tanımlama yapmak için kalıp cümlelerin dışına çıkılmaz hatta ingilizce espiri bile yapılmaz ama Türkçe'miz lastik gibi nere çeksen oraya gidiyor bence tamamen gelişmeye açık bir dil ama ne yazıkki tv lerde gazetelerde çok bilmiş kişiler Türkçe'nin içine sanki kendini kanıtlamak ister gibi İngilizce terimler katıyorlar.
quote:
Orjinalden alıntı: _DefeatMe_
quote:
Orjinalden alıntı: mfiz
Benim kişisel görüşüm Türkçe'nin hem yeni kelime türetmeye çok uygun hem de dilbilgisi yapısı açısından çok gelişmiş ve gelişmeye uygun bir dil olduğudur. Hangi kaynakta okudunuz bu yargıyı?
tamamen katılıyorum , biraz abest örnek olacak Argo ve Küfür dağarcığımız süper diğer dillere baktığınızda belli bir tanımlama yapmak için kalıp cümlelerin dışına çıkılmaz hatta ingilizce espiri bile yapılmaz ama Türkçe'miz lastik gibi nere çeksen oraya gidiyor bence tamamen gelişmeye açık bir dil ama ne yazıkki tv lerde gazetelerde çok bilmiş kişiler Türkçe'nin içine sanki kendini kanıtlamak ister gibi İngilizce terimler katıyorlar.
keşke bu örneği Türkçe'nin bilimsel alanda lastik gibi üretmeye çok yatkın olduğu şeklinde verebilseydik...
.türkçe çok eski köklü aynı zamanda kelime bakımından zengin bir dildir.ancak şunu söyleyebilirimki türkçemiz ne yazıkki insanlarımızın yanlış batılılaşmasıyla dilimizi yozlaştırıp bozulmaya terk edilmiştir.ancak türkçemizi biz yani Atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği gençler bu yozlaşmadan kurtarabiliriz. insan bedenini bir türkçeye benzetirsek dilimizdeki kalıplaşmış ve sürekli kalıplaşmaya yüz tutan kelimeler de kanser hücreleridir.biz bunları vücudumuzdan atmaalıyız belki zor olacak ama olacak.
ayrıca bu konudaki fikirlerimi yazma fırsatı verdikleri için tşk bukonu açana tşk ederim
quote:
Orjinalden alıntı: umurbek
.türkçe çok eski köklü aynı zamanda kelime bakımından zengin bir dildir.ancak şunu söyleyebilirimki türkçemiz ne yazıkki insanlarımızın yanlış batılılaşmasıyla dilimizi yozlaştırıp bozulmaya terk edilmiştir.ancak türkçemizi biz yani Atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği gençler bu yozlaşmadan kurtarabiliriz. insan bedenini bir türkçeye benzetirsek dilimizdeki kalıplaşmış ve sürekli kalıplaşmaya yüz tutan kelimeler de kanser hücreleridir.biz bunları vücudumuzdan atmaalıyız belki zor olacak ama olacak.
ayrıca bu konudaki fikirlerimi yazma fırsatı verdikleri için tşk bukonu açana tşk ederim
Doğru batılılaşma dediğiniz nedir acaba?
bakkardeşim biz batının bilimini ilimini almıyoruz.gidiyoruz hippi davranışlarını dinledikleri müzükleri giyim tarzlarını örnek alıyoruz. bizim onlardan öğrenmemiz gereken konu ilim ve bilim .bu doğru batılılaşma :D
quote:
Orjinalden alıntı: umurbek
bakkardeşim biz batının bilimini ilimini almıyoruz.gidiyoruz hippi davranışlarını dinledikleri müzükleri giyim tarzlarını örnek alıyoruz. bizim onlardan öğrenmemiz gereken konu ilim ve bilim .bu doğru batılılaşma :D
Batılılaşma ; batıya benzeme
Zaten bunun açılımı Batı Kültürünü kapma, onları taklit etmedir. Yani kullandığınız sözcük yanlış düşüncenize tepki göstermedim.
Daha da açıkcası batılılaştıktan sonra bunun doğrusu yanlışı olmaz demek istiyorum.
Bence bu dilimize bir avantaj bile katabilir, sonuçta önce nesneleri toplamak da önemlidir. Türkçe eylem dilidir, bilim de de önemli olan eylemdir, her dil ne kadar yeterli ise Türkçe de o kadar yeterlidir, hatta nesne tabanlı progralamada Türkçenin avantajları ayyyuka çıkar, bir numaradır çoğu mantıkçıya göre..
Ör: Bir kağıt, bir kalem ve biraz ışık alıp yazmaya başladı He started writing with taking a pen, a paper and some light
quote:
Orjinalden alıntı: icg
Bence bu dilimize bir avantaj bile katabilir, sonuçta önce nesneleri toplamak da önemlidir. Türkçe eylem dilidir, bilim de de önemli olan eylemdir, her dil ne kadar yeterli ise Türkçe de o kadar yeterlidir, hatta nesne tabanlı progralamada Türkçenin avantajları ayyyuka çıkar, bir numaradır çoğu mantıkçıya göre..
Ör: Bir kağıt, bir kalem ve biraz ışık alıp yazmaya başladı He started writing with taking a pen, a paper and some light
İki dil bu şekilde karşılaştırılamaz. Diller arasındaki yapı farkları bire bir tercümeye engel olur. Bir dilde çok veciz veya edebiyatlı olan bir cümle diğerinde basit hatta hatalı ve komik kalabilir. Her dilin kendine özgü bir şiirselliği vardır. Onları kendi içinde değerlendirmek gerekir. Bir dile zayıf diyebilmek için onu çok iyi bilip bu bilgiye dayanarak bunu diyor olmanız makul olabilir ancak.