Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orasıdır.
Aylardır sensiz kalmaktan yorulduğumu, kendi kendimle konuşmaktan delirdigimi düşünüyordum ama yalnızlığım -sımsıkı sarıldığım, elinden tutup gezmeye çıkardığım yalnızlığım- beni hiç bu kadar korkutmuyordu.
Onda durup suyun akışını izlerken, bilinmeyen bir kentte mutlak aşkı bulacağıma inanmak yalnızlığımı dindiriyordu.
Çünkü biliyordum, aşkı arayan herkes bulduğunda daha çok yalnızdır. Sonra sevmek, hep tek kisilik oynanir.
Fuzuli'ye ya da Aragon'a gülsek de geçemiyorduk onlardan. Tam koklayacakken sağa sola savrulan bir çiçek, büyülü bir yüzük belki üç harfin tesadüfen bir araya gelmesiydi aşk.
Ya da kaldırımlara oturulup yazılan şiirler ve belki de renklerini unutan denizsiz kentin martısıyla karganın öyküsü. Dekorlara, duvarlara çarpsam iyi ya, oyunun en olmadık yerinde sevdalara takılıp yine düştüm sahneden.
Yaralarıma ne "zaman" iyi gelir şimdi ne yanıtlarından korktuğum için sana soramadığım sorulardan vazgeçmek,ne de seni anlamak için kendimi yeniden o büyük caddelerin kaldırımlarına atmak...
Kafamı avucumun içinde ezip öylece dolaşmak istiyorum.
Ne zamana kadar?
Nereye kadar?
Beynimin bütün kıvrımlarını bir ip gibi dolanan yalnız başına yaşlanmak korkusu niye? Anılara şahitlik eden eşyalarla başbaşa kalmaktan,yılların yükünü tek başıma taşıyamayacağımdan niçin bu kadar çok korkuyorum?
Niye her ayrılıkta bir bahar temizliği istiyor içim?
Şimdi "yüreğim" seni güneşe çıkarmak neye yarar? Ömür nasıl geçer istasyonlardan ya da istasyonlarda? Elimle yüreğimi bastırmaktan nasıl kurtulmalı? Ölüm yüzünü kanat seslerine gizlerken "alışkanlık" nasıl da sinsice yerleşti yüreğimize?
Ne dersin?
Kahrolası şehirlerde biraz daha mı yormalıyım yureğimi?
Aşk, sevgi zamanla öğrenilir mi? Ögrenilirse ve aşık olmakla divane olmak aynıysa; delilik öğretilen herşeye dil çıkarmaz mı?
Ah! bir el kitabı da AŞK için olsaydı. Her yanda reyhan kokusu.
Onca anılardan verilmemiş sözlerden; bir gece iki şişe şarap ve kadehler mi kaldı?
Bir bilsen bende neler bıraktın.
Sonra bir yaprak ne hisseder yere düşerken? Şimdi uyusam ve zaman çok çok daha hızlı akıp geçse. Ben o suyla okyanusa karışsam.
Erisem, yok olsam. Yok.
Biri beni delirten bu sorulari benden alsa, birazcık okşasa hüznümü.